30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 2014 SALI 6 HABERLER Yasin el Kadı, BM Güvenlik Konseyi kararıyla yasaklı olduğu dönemde Türkiye’deydi ‘Dost’ 4 kez gelmiş DUYGU GÜVENÇ Gül, RTE’yi Köşeye Sıkıştırıyor Bazı okurlarım ve sosyal medyada sohbet ettiğim insanlar, tabii bir de AKP’liler, “Boşuna yazıp çiziyorsun. Gül ile RTE arasında sorun çıkmaz, kardeş kardeş anlaşırlar. Onların yoktur birbirlerinden farkları, hayale kapılma...” diye ha bire not gönderip duruyorlar. Ne desem bilmiyorum, ama şunu belirtirim: Burası hayal kurma yeri değil, net olmayan fotoğrafları, çelişkileri ve gelişme doğrultularını görmeye çalışma yeri... Biz polisin “olay yeri ekibi” veya kriminal laboratuvarı veya suç delili arama yeri değiliz. O polisin ve mahkemelerin işi. Mesela bazı gazeteciler vardır, mutlaka “belgesini” görmek ister; olmadan inanmaz. Örneğin ünlü gazeteci Seymour Hersh’in, Suriye’de sarin gazının atılmasına Türkiye’nin yardımcı olduğuna ilişkin yazıları... Bu tür, “belge görmeden” inanmayan gazeteciler hemen, “kaynak belli değil”, “hani belgesi” falan yazdılar. Şüphesiz, siyasal analiz cuk oturuyorsa, belgesini varsın başkası bulup çıkarsın. Bu konuda belge zor çıkabilir, çünkü, örneğin ABD yönetiminin Türkiye üzerine kurduğu politik bir gelecek, beklentileri vb. vardır. Bunu ateşe atmaz, ama çevresinden sızdırarak bunu hissettirir, “canına okurum senin...” gibisinden. Neyse konumuza dönelim: ANKARA Yolsuzluk tartışmalarının ve AKP cemaat kavgasının tartışıldığı süreçte seçimin hemen öncesinde 27 Mart’ta ABD Kongre üyelerine sunulan Türkiye raporuna göre, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “dostum” dediği Yasin el Kadı BM Güvenlik Konseyi kararıyla yasaklı olduğu dönemde Türkiye’ye 4 defa giriş yaptı ve bu ziyaretler güvenlik güçlerinin desteğiyle gerçekleşti. Raporda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağına ilişkin analizler de yer aldı. ABD Kongresi için Ortadoğu uzmanı Jim Zanotti tarafından hazırlanan ve Kongre üyelerine, “Türkiye: Geçmişi ve ABD ile ilişkileri” başlığıyla hazırlanan raporda, AKPcemaat kavgasına ilişkin iki tarafın iddiaları da yer aldı. Raporda ayrıca 17 Aralık operasyonundaki yolsuzluk iddiaları kapsamında ayakkabı kutuları, Rıza Sarraf’ın Türkiye ile ticari ilişkileri ve kabine üyeleriyle bağlantılarına da değinildi. El Nusra’ya yardım Raporda “Başbakan Erdoğan İngilizce konuşmada çok iyi değil ama İngilizceyi anlaması artıyor” deniliyor. T ürkiye, Suriye’de açıkça BM destekli bir müdahaleyi istedi ve muhtemelen içerisinde, ABD’nin terörist örgüt olarak tanımladığı El Kaide bağlantılı El Nusra’nın da bulunduğu silahlı gruplara yardım etti. Suriye sorununun nasıl çözüleceği belirsizliğini korurken, Türkiye fazlasıyla dışarı taşan unsurlara odaklandı. Türkiye’deki etnik dağılım model Raporada Türkiye’deki etnik dağılıma da yer verildi. Raporda Türklerin yüzde 7075, Kürtlerin yüzde 18, diğer etnik grupların ise yüzde 712 arasında olduğu belirtildi. Artık Her ikisinin hesabı ayrı değil BM kararı ihlal edildi (17 Aralık sonrası çıkan ses kayıtları) Suudi kökenli Yasin el Kadı’nın Türkiye’ye yasaklı olduğu 2012 yılında Şubat ve Ekim ayları arasında Türk hükümetinin güvenlik desteğiyle dört defa girdiğini gösteriyor. El Kadı, El Kaide’nin faaliyetlerine yardımcı olduğu için, 5 Ekim 2012’ye kadar BM Güvenlik Konseyi kararıyla seyahat yasağı ve varlıklarının dondurulması kararıyla karşı karşıyaydı. ABD Hazine Bakanlığı, El Kadı’yı hâlâ Özel Görevli Küresel Terörist olarak kabul ediyor. Erdoğan’ın anayasa gücü yok Erdoğan hâlâ cumhurbaşkanlığını deneyebilir ki bu da Gül’ün siyasi geleceğini daha belirsiz kılar, birçok uzman Erdoğan’ın parti tüzüğünde değişiklik yaparak dördüncü defa başbakan olacağını belirtiyor. Tüm değerlendirmelerin dışında, Erdoğan cumhurbaşkanının yetkilerini genişletecek yeni bir anayasa değişikliği için desteğe sahip değil. Türkiye’nin “model” ya da Arap ülkelerinin izleyecekleri bir örnek olduğu fikrinin, hâlâ popüler olmasına karşın, artık geçerliliği yoktur. İsrail ile gerginlik risk unsuru Türkiye’nin İsrail ile bozulan ilişkileri, ABD’nin bölgesel politikaları iki müttefikiyle koordine etme isteğinde sorun yaratıyor. ABD yetkililerinin Türkiyeİsrail gerginliğinin bölgesel istikrara etkileriyle ilgili endişeleri var. Erdoğan ayrıca, Hamas ile samimi bağlarını koruyor. İlk Kasım 2011’de Cemaat ile RTE arasındaki ilk önemli çatlakları yazdığımda da benzer yorumlar geliyordu... Et ve tırnak gibidir onlar, gibisinden, siyaset dışı... Gazetemizden bile! Yoo, GülRTE arasındaki ilişki, şüphesiz ki Cemaat’ten farklı... Ne kadar farklı diye sormama izin verin.. Yanıtım: En azından en çoğuna kadar! En az şu demek: Kendi farklılıklarını hoşgörü ile kabul edebilirler, ama olmaları gereken yerlerde mutlaka olmalarına birbirlerinin izin vermesi koşuluyla (sorun var ama anlaşır çözeriz hali)... En çok ise şu: Sen sağ ben selamet, hadi eyvallah! Ben ne alabiliyorsam alıp gidiyorum (derin çatışma hali)... Şu anda RTE ile Gül arasındaki ilişkilere ikisi de açık. Silahta değişen tercih Türkiye’nin, Çin hükümetinin sahip olduğu CPMIEC ile hava ve savunma sistemindeki uğraşısı, Türkiye’nin büyüyen savunma endüstrisinin özellikle silah ithalat ve ihracatında veya NATO üyesi olmayanlarla ortak savunma tatbikatlarında, (Çin, Rusya, Pakistan ve Güney Kore gibi) istekli olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin diğer ülkelerle tedarik ilişkilerinin, ABD silahlarının Türkiye’deki varlığını nasıl etkileyeceği belirsiz. Yeni Savunma Sanayii Müsteşarı Demir’in, ABDİran arasındaki gerilimin ardındaki isim olduğu belirtiliyor Müsteşarın İran macerası BARKIN ŞIK ABD’nin Ankara Büyükelçisi, AKP’li M. Ali Şahin ve Yasin Aktay ile görüştü. Farkında değil misiniz? En son, RTE’nin durmadan hedefinde tuttuğu “Eyy TÜSİAD”a gidiyor... Twitter, Gezi ve daha pek çok konuda, Gül ile RTE farklı anlayışların insanı... Yoo hayır, şimdi de önüme takıyye yapıyorlar, gibi zırvalıklarla gelmeyin... Burada siyaset konuşuyoruz, komplo teorileri değil... İyi mi kötü mü gibi bir değer yargısında bulunmadan, sadece saptama yapıyorum: Biri haddini bilir, diğeri bilmez. Birinin kulağı toplumsal tepkilere, gelişmelere açıktır; diğerinin kapalı ve bildiğini okur. Biri kurumlar arası ilişkilere ve işbirliklerine daha yatkın, diğeri otoriter ve yaptırımcı. Her şeyi tek elde toplayıcı... Biri mesela Batı ile daha uyumludur, ses dinler; diğeri ise herkesle kavga etmeye hazırdır... Kendi egemenlik alanlarını genişletmek ve kurmak, herkesten daha önemlidir. Biri sanki daha uzlaşmacı, diğeri kesinlikte uzlaşmasız.. Biri sanki demokrasinin kurallarına daha uygun ve yatkın, diğeri kesinlikle değil, tam tersine parçalayıp yok edici... Hadi, hazır bunları yazmışken, bizim mahallemizdeki sık bir anlayışı da dile getireyim, aflarına sığınarak: Birini çok sinsi, bu nedenle çok tehlikeli bulurlar... Diğerini ise açık ve dobra!.. Doğru gibi görünse bile, tercihler söz konusu olduğunda, bu görüşü paylaşmam... Çünkü siyaset konuşuyoruz... Bunu biraz “Stokholm Sendromu”na yakalanmış insanların tavrı olarak gördüğümü söylememe izin verin! Çok dobrasın helal olsun sana bu yollar, vur vur biraz daha! Aslında bu sendrom, AKP yandaşlarında da var. Bu onlarda bir tapınma hali oluşturuyor! Her yaptığını savunuyorlar, hem de en aptalcasından ve beyinsizce: Ayyy ne kadar doğru! Tapanlarına bakıyorum, şöyle düşünüyorlar: Bize kesin şiddete dayalı bir otorite ile sığır gibi güdecek birisi gerektir. Ben bu güce taparım. Biliyorum ki, taptığım sürece de işim, aşım, param, yükselişim tıkırındadır. Öv ki yere göğü sığmasın... Tabii, belirtmek gerekir ki, bu tapınma halleriyle tanrının şiddetinden de gazabından da korunmuş oluyorlar. Şüphesiz ki, belki de bizlere kıyasla, tam uç noktada, tam bir survival refleks... Yani bu koşullarda uygun, en yaşamda kalmayı garantileme hali! Bu koşullarda, bu kadar çok tapınma hallerinin yaygınlaşmış olmasını da açıklayan bir durum var. Bu tipler kendilerini öylesine aşmışlar ki, Tayyipgiller familyasına dahil ettikleri AKP seçmenlerinin, başlarında “daha mülayim” birisini görmeyi reddedeceklerini bile söyleyebiliyorlar! Bırakın allahaşkına şu “belkemiksiz insan” falan zırvalıklarını! Bu bile övücü bir laf olarak kalır! Gül, farklılıkları vurguluyor Tapınma hallerinin nedeni ANKARA ABD ve NATO üyesi ülkeler, Türkiye’nin uzun menzilli hava savunma sistemi ihalesi için Çin ile yaptığı görüşmelerin ardından bu kez dikkatlerini Savunma Sanayii Müsteşarlığı’na (SSM) atanan isme yöneltti. Kulislerde, Savunma Sanayii Müsteşarlığı koltuğuna getirilen Turkish Technic Genel Müdürü Doç. Dr. İsmail Demir’in, 2014’ün ilk günlerinde ABD İran hattında yaşanan kritik bir olayın perde arkasındaki isim olduğu konuşuluyor. ABD Ticaret Bakanlığı, terörle mücadele ihracat kontrol yasaları kapsamında, ocak ayında İran’a uçak motoru satmaya hazırlanan şirketlere ticaret yasağı getirmişti. THY’den alınan 2. el iki uçak motorunun İran’a satışı ABD’den veto yerken, motorları satan kurumun başında yeni SSM Müsteşarı Demir’in olduğu belirtiliyor. THY’nin motorları THY etrafında gelişen olaylar, 3 Ocak’ta ABD Ticaret Bakanlığı’nın yayımladığı bir kararname ile patlak vermişti. İhracat işlemlerinden sorumlu ABD Ticaret Bakanlığı, 3K Havacılık Danışmanlık ve Lojistik şirketinin THY’den aldığı General Electric yapımı iki motoru Pouya adlı İran hava taşımacılık şirketi ile İran’a göndereceği bilgisi üzerine işlemi durdurmak için yıl başında acil emir çıkartmıştı. Altı ay süreyle geçerli olan emir, 3K Havacılık, Pouya Hava Yolları ve ikinci el motorları Türkiye’ye gönderdiği bildirilen Adaero International Trade adlı firmayı kapsıyordu. Adaero International Genel Müdürü Sadettin Ilgın da motorları THY’den tedarik ettiklerini açıklamıştı. Demir, bu olaylar yaşandığı sırada THY çatısı altındaki Turkish Technic’te Genel Müdürlük yapıyordu. Demir’in şu anda THY Techinc Genel Müdürlüğü’ne göre çok daha önemli bir makama atandığına dikkat çekiliyor. Ricciardone’den AKP’ye ziyaret ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone AKP genel başkan yardımcıları Mehmet Ali Şahin ve Yasin Aktay ile görüştü. Gazetecilerin görüntü alması na izin verilen görüşme öncesinde Ricciardone’ye “Hoş geldiniz” diyen Mehmet Ali Şahin, “Herhalde, AK Parti Dış İlişkiler Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay’la da bir görüşmeniz vardı. Yeni atandı görevine” dedi. Ricciardone de Aktay’la daha önce tanıştığını belirterek “Kendisini tebrik ettik yeni olduğu için. Yerel seçimler için de kendisini de sizi de tebrik ediyorum” karşılığını verdi. Yaklaşık 1 saat süren görüşmenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ricciardone, “görüşmenin içeriğine” ilişkin bir soruya Türkçe verdiği yanıtta, “Şahin’le olağan görüşmelerden birini yaptık. Ayrıca Sayın Aktay’la tanışmıştım, onun için de geldim. Yerel ve bölgesel konular konuşuldu. Gayet güzel görüşme oldu” dedi. Gülen ve sözde Ermeni soykırımı görüşüldü Ricciardone, Ukrayna, Suriye, Irak, İran, Kıbrıs, İsrail, Filistin konuları ile ABDTürkiye ilişkilerini de görüştüklerini kaydetti. “Görüşmede Fethullah Gülen gündeme geldi mi” sorusunu, Ricciardone, İngilizce yanıtladı. Ricciardone, “Türkiye ABD ilişkilerini üst seviyede tutmanın önemi hakkında uzlaştık. Bunu Türkiye ve ABD’nin çıkarları doğrultusunda ve Türkiye’nin siyasetinden uzak şekilde yaptık” yanıtını verdi. “ABD Senatosu’ndaki sözde Ermeni soykırımı tasarısını da görüştünüz mü” sorusuna Ricciardone, “Evet bu konuyu da ele aldık, gayet güzel geçti” yanıtını verdi. Ricciardone, AKP’yi ve Gökçek’i de kutladığını söyledi. Kral görmüş müsteşar! Önümüzdeki döneme ilişkin yatırımlarını insansız hava sistemleri ile uçak ve helikopter üzerine yoğunlaştıran Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın başına getirilen Demir, 1960 Elazığı doğumlu. 1984’te İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi’nde yüksek lisans, 1987’de de ABD Michigan Üniversitesi’nden Uygulamalı Mekanik dalında ve 1989’da yine ABD’de Purdue Üniversitesi’nden Havacılık ve Uzay Mühendisliği dalında master aldı. İsmail Demir, 1992’de ABD Washington State Üniversitesi’nde Makine Mühendisliği dalında doktorasını tamamladı. Demir, 198384 Uludağ Universitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde, 198485 İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi’nde, 1986 Michigan Universitesi Uçak Mühendisliği Bölümü’nde, 1988’de Purdue Universitesi Uzay ve Havacılık Bölümü’nde ve 198992 Washington State Universitesi’nde araştırma görevlisi olarak bulundu. Demir, 19932003 arasında Suudi Arabistan Kral Suud Universitesi’nde, ABD Washington State Üniversitesi Makine ve Malzeme Mühendisliği Bölümü’nde ve Malzeme Araştırma Enstitüsü’nde, Kuzeybatı Pasifik Milli Laboratuvarları’nda çeşitli aralıklarla öğretim üyesi ve araştırmacı olarak çalıştı. 1997 yılında Uçak Elemanları ve Malzemesi dalında doçentlik unvanı alan Demir, 2003 yılı sonunda Eğitim Başkanı olarak Turkish Technic’te göreve başladı. 2005 yılında Teknik’ten sorumlu Genel Müdür Yardımcısı, Mayıs 2006 yılında ayrı bir tüzel kişiliğe kavuşturulan Turkish Technic’e Genel Müdür olarak atandı. Demir, evli ve dört çocuk babası. Neyse, yazının ucunu serbest bırakırsan alır başını başka noktalara gider... O durum... Demek istediğim şu: Gül, Marmaray törenindeki el sıkışmanın gereğini yerine getirmeyen RTE’yi köşeye sıkıştırıyor. TÜSİAD olayı budur. RTE, ancak kendi kopyalarıyla, avatarlarıyla davranabilecek bir insan... Hatta, şimdi aşırı uçta bir yorumda bulunacağım: Hani dedi ya, “terleyen cumhurbaşkanı olmalı”... Yorumlarımız şu oldu: Bugünkü yetkileriyle yetinmeyecek, seçilirse eğer Köşk’e, kurulacak hükümetin, eğer Gül ise bu tepesine binmeye hazırlanıyor. Peki şu yorumuma ne dersiniz: Başbakan olarak kalacağım, ama Çankaya’ya da benimle uyumlu, benim gibi terleyen bir cumhurbaşkanı oturtmak istiyorum.. Ay, henüz bir şey kesinleşmemişken, şu eğlenceli konuyu sürdüreyim! Çankaya’ya tüyolar!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle