04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 NİSAN 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Anneleri kitap sattığı için ceza alan iki bebek, cezaevine girmek için gün sayıyor 9 Özgür ve Lorin ESRA AÇIKGÖZ Ankara’da Hâkimler Var Dört ay kadar önce Ali Sirmen sormuştu: “Ankara’da hâkimler var mı” diye... Soruya ilham veren efsane, ilk kez 1787’de, Prusya Hükümdarı Büyük Friedrich’in hayatını anlatan Fransızca bir kitapta anlatılmıştır. Efsaneye göre hükümdar, sarayının yakınlarındaki bir değirmenin yelken gürültüsünden rahatsız olmuş. Adamlarını yollayıp değirmeni satın almalarını söylemiş. İstememiş değirmenci; Kral fiyatı artırdıysa da “Değirmenim satılık değil” diye ayak diremiş. Kızmış Kral: “Ben Prusya Kralı’yım. O kim oluyormuş?” diye gürlemiş. “O kralsa ben de değirmenciyim” karşılığı gelmiş. Bu cevap üzerine hepten dellenmiş Kral... Sormuş: “Bir Groschen (kuruş) ödemeden, zorla alırım değirmenini... Neyine güveniyormuş?” İşte o zaman, tarihe geçen cevabını vermiş değirmenci: “Berlin’de hâkimler var; onlara güveniyorum.” HHH Yargı bağımsızlığına böylesine güvenebilmek, bizim nicedir unuttuğumuz, güzel bir duygu olsa gerek... Bağımsız yargı, iktidarının sınırsız olduğunu, bir emirle istediği araziyi parselleyebileceğini, rahatsız olduğu tüm sesleri susturabileceğini, her kula diz çökertebileceğini sanan hükümdarlar karşısında korunaksızların sığınağıdır. O sığınakta hükümdar, adalete hükmedemez. Hâkimiyet, hâkimdedir. Hükmü, ülkenin hâkimi değil, mahkemenin hâkimi verir. HHH Anayasa Mahkemesi, hâkimleri kendi hâkimiyetine alabileceğini sanan Başbakan’a “Orada dur bakalım” dedi. Hoşuna gitmeyen sesler çıkaran Mavi Kuş’u boğazlama isteğine de direndi; “Twitter’ı kafana göre kapatamazsın” kararı verdi. “Hayvanlar âleminde bile olmayan özgürlük”ü insanoğlunun hak ettiğine hükmetti. Böylece her şeye rağmen “Ankara’da hâkimler var” dedirtti. HHH II. Friedrich, bir bestekârdı, yazardı. Voltaire’le mektuplaşırdı. Bach ile arkadaştı. Aydınlanmacıydı. Serfliği ve sansürü kaldırdı, söz hürriyetini getirdi. Prof. İlber Ortaylı’ya göre “Prusya, onun sayesinde büyük devlet oldu. Aydınlanmayı kavrayamayan ülkeleri ise kan ve barut bekliyordu.” Bizim Hükümdar ise aydınlanmayı kavrayamıyor. Söz hürriyetine karşı sansürü savunuyor. Adaletsizliğe direnen hâkimleri ezmenin, yargıya müdahalenin hazırlığını yapıyor. Hâkim ve savcılara, “Allah’a olan sevdanızı ortaya koyun” deyip kendi yanında saf tutmalarını istiyor. Oysa herkes, o sevdanın asıl gereğinin, apaçık ortaya çıkmış hırsızlığın üzerine gitmek, hırsızın hesabını görmek olduğunu biliyor. HHH Neyse ki “gerçeğin, eninde sonunda açığa çıkmak gibi bir huyu var.” Değirmenin gürültüsü asla dinmiyor: Medyayı susturuyorsunuz, Twitter konuşuyor; Twitter’ı kapatıyorsunuz, yargı karşınıza dikiliyor. Bu toplum, hapsedilmeye çalışılan elbiseye sığmıyor. Sökülen yeri dikiyorsunuz, öbür taraf yırtılıyor. İşiniz zor; giderek daha da zorlaşıyor. içeride büyümesin Fotoğraf: VEDAT ARIK Lokumcu’nun Hopa’da polisin kullandığı biber gazı nedeniyle yaşamını yitirmesinin üzerinden üç yıl geçti. Lokumcu ortada kaldı MURAT İNCEOĞLU Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın üç yıl önce miting yapmak için gittiği Hopa’da polisin biber gazlı müdahalesi sonucu yaşamını yitiren öğretmen Metin Lokumcu davası yılan hikâyesine döndü. Bugüne kadar dört kez savcı değişen soruşturmada halen dava açılmadı. Lokumcu’nun ölümünün ardından ailesi görevliler hakkında suç duyurusunda bulundu. Trabzon Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsi ile ilgili hazırlanan ön raporda “biber gazı ve heyecanın tetiklemesi sonucu gerçekleşen kalp krizine bağlı ölüm” değerlendirmesi yapıldı. Ancak Adli Tıp, kesin ölüm raporunda değerlendirmesini değiştirdi ve “Lokumcu’nun vücudunda öldürücü düzeyde kimyasal madde saptanmadığı, ölümün kendisinde mevcut kalp ve akciğer hastalığı sonucu meydana geldiğin” kararına vardı. Türk Tabipleri Birliği Bilimsel Araştırma Kurulu üyeleri, Prof. Dr. Özdemir Aktan, Prof. Dr. Şebnem Korur Fidancı, Prof. Dr. Tunçalp Demir ve uzman Dr. Ümit Ünvar tarafından hazırlanan raporda da ölümün biber gazından kaynaklandığı belirlendi. Prof. Fincancı, Adli Tıp Kurumu raporunu ise bulguları elde edip, yanlış yorumlamakla eleştirdi. Son noktayı ise Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu koydu ve ölüme yoğun olarak kullanılan biber gazının neden olduğuna karar verdi. Hopa Cumhuriyet Savcılığı soruşturmada görevsizlik kararı vererek dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Başsavcılık ise soruşturma izni verilmeyen Vali Mustafa Yemlioğlu, İl Jandarma Komutanı ve Hopa Kaymakamı’nın dosyadan çıkartılması, diğer görevliler hakkında ise soruşturmanın yürütülmesine karar vererek dosyayı yeniden Hopa’ya gönderdi. Avukat Meriç Eyüboğlu’nun ısrarlı takibine rağmen Lokumcu’nun ölümü ile ilgili soruşturma adeta yargı bürokrasisinin çarklarına takıldı. Üç savcının görev yaptığı Hopa’da dosya 4 kez el değiştirdi. Dosyayı alan her savcı, “soruşturma çok önemli hata yapmak istemiyoruz” dedi. Soruşturma süresince 400 kadar avukat aileye destek vermek için avukatlığını üstlendi. Ancak aradan geçen 3 yıla rağmen dava açılamadı. Avukat Eyüboğlu soruşturmanın geldiği noktayı, “Adli Tıp Genel Kurulu raporu ortada. Dolayısıyla bir suç olduğu ortada. Kaldığı yoğun gaz sonucu öldüğü açık. Davanın açılmaması için bir neden yok. Yargıtay’ın şüpheliler hakkında doğrudan işlem yapabilirsiniz diyen raporu var. Ama ortada hâlâ bir dava yok” sözleri ile anlatıyor. Soruşturma bir türlü davaya dönüşmedi, ama bu arada avukat Eyüboğlu soruşturma izni verilemeyenlerin de peşini bırakmadı. Soruşturma izni verilmemesinin adalete ulaşılmasını engellediği gerekçesiyle dönemin Hopa Kaymakamı Abdullah Akdaş hakkında Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunuldu. Her başvurdukları kişiyle ilgili dosyanın ayrılması nedeniyle birçok dosya ortaya çıktığını söyleyen Eyüboğlu, diğer görevliler hakkında da iç hukukta gerekli işlemlerin sonuçlanmasının ardından Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapacaklarını belirtiyor. Metin Lokumcu’nun ölümünün ardından tazminat istemiyle açılan davada ise İçişleri Bakanlığı mahkemeye gönderdiği savunmada, “Hem devletin kamu düzenini bozmak için eylemde bulunup, hem de yaralanınca ya da vefat edince devletten tazminat talebinde bulunulması hukuk sisteminin koruduğu bir hak olmamalıdır” diyerek, Başbakan’a yönelik protestonun ölümle sonuçlanmasının normal olduğunu savundu. davası Özgür ve Lorin’in henüz beş aydır dünyaya açık gözleri, eğer destek olmazsak çok yakında cezaevi duvarlarından başka bir şey göremeyecek. Çünkü anneleri Mülkiye Demir Kılınç, kitap sattığı için 19 Mayıs’ta cezaevine girecek! Çocuklarını bırakacak yeri yok. Özgür ve Lorin altı aylıkken girdikleri cezaevinden, iki yaşında çıkacaklar. Bu karanlık günler için geri sayım başladı; bugün son 35. gün. Buna engel olmak için www.change. org/ozgurvelorin adlı bir imza kampanyası başlatıldı. İmzalar Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’a yollanacak. Talepleri basit: “Niyet okumalar üzerinden verilen 2 sene 1 ay hapis cezasının iptal edilmesi, bu olana kadar cezanın bir sene ertelenmesi.” Kampanyaya imza vererek bu enerjiye siz de ortak olabilirsiniz. Ama dilerseniz önce onlarla tanışın... 31 yaşında Mülkiye Demir. Daha 13 yaşında tekstil atölyesinde işe başlıyor. Demir şimdi bebekleriyle geçirdikleri son özgür ayı yaşıyor. Kılınç, “Eşimle neredeyse TMK’yi ezberledik, erteleme hakkımız olduğunu öğrendik. Savcının bir sene artı bir sene daha erteleme yetkisi varmış. Ama bize altı ay artı altı ay erteleme verdi. 19 Mayıs’ta bitiyor. Belki yeterli kamuoyu oluşursa en azından tekrar ertelerler, bebeklerim biraz büyümüş olur” diyor. Bir yandan da dışardan ortaokul ve liseyi bitiriyor. Ses Plak’ta çalışırken tanıştığı biri aracılığıyla Mezopotamya Kültür Merkezi’nin kafe işletmesini, kitap satışlarını üstleniyor bir arkadaşıyla birlikte. Üç sene boyunca, ta ki 2011 Kasımı’na kadar mutlu bir şekilde çalışıyor. “Kitaplarla aram iyi olduğundan daha çok ben bakardım satışlara” diyor, “2010’da biri 500 milyonluk kitap satın aldı. Bu şahıs 2011’de yine bir listeyle geldi. Olmayan kitapları bulup döneceğimi söyledim. Telefonunu aldım. O şekilde çalışıyoruz. Kitaplarını hazırlayınca ara dım. Geldi şahıs, kitapları aldı. O akşam Beyoğlu Emniyeti’nin oradaki kimlik kontrolünde gözaltına alındım.” “Suçu”nu ancak 4. günde öğrenebiliyor. Kendisinden kitap alan Erhan Akkara’nın telefon dinlemesiyle kitapları terör örgütüne ileteceğinin tespit edildiği, kendisinin de bu kitapları satarak “örgüte yardım ve yataklık” ettiği söyleniyor. Tutuksuz yargılanma kararı verilince hayatına kaldığı yerden devam ediyor Demir, evleniyor ve çocukları oluyor. Bunlar olurken mahkemeden de karar çıkıyor: 2 yıl 1 ay hapis ve Yargıtay’dan jet hızıyla onama. Dicle’nin de yargılandığı 171 sanıklı davada 43 tutuklu kaldı KCK’de 48 sanığa tahliye DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesiyle görevli özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının ardından 91’i tutuklu 175 sanıklı KCK davasının, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesine karar verilmesinin ardından sanıkların tutukluluk durumunu değerlendiren mahkeme, 48 sanığı tahliye etti. DEP kurucusu Hatip Dicle’nin de yargılandığı Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 91 tutuklu sanıktan, Ahmet Birsin, Ahmet Zirek, Alattin Aktaş, Alican Önlü, Bahri Çeken, Bayram Altun, Besime Gonca, Celal Yoldaş, Çimen Işık, Dirayet Taşdemir, Ebru Günay, Elif Kaya, Engin Kotay, Ercan Sezgin, Esma Güler, Fethi Süvari, Gülcihan Şimşek, Hasan İnatçı, Hasan İraz, Herdem Kızılkaya, Hüseyin Bayrak, Hüseyin Yılmaz, Kamuran Yüksek, Kerem Duruk, Leyla Deniz, Lütfü Dağ, Mazlum Tekdağ, Mehmet Abbasoğlu, Mehmet Ermiş, Mehmet Nimet Sevim, Olcay Kanlıbaş, Pelgüzar Kaygısız, Pero Dündar, Pınar Işık, Ramazan Debe, Senanik Öner, Salih Akdoğan, Sebahattin Dinç, Sevi Demir, Şinasi Tur, Şeyhmus Bayhan, Temer Tanrıkulu, Ünal Ahmet Çelen, Zahide Besi, Zeynep Boğa, Zöhre Bozacı, Muharrem Erbey ve Hacire Özdemir’i tutuklulukta geçirdikleri süreyi dikkate alarak tahliyelerine karar verdi.Mahkeme heyeti daha önce sanık avukatlarının özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ve tutukluluk süresinin 5 yıla indirirlmesi ile ilgili yasal düzenlemelerden sonra yaptıkları tahliye başvurusunu reddetmişti. Şişli’de BDP’ye polis müdahalesi: 6 gözaltı KAYHAN AYHAN BDP İstanbul il örgütü üyeleri Ağrı, Ceylanpınar ve Norşin başta olmak üzere 30 Mart yerel seçim sonuçlarına yönelik müdahaleleri gerçekleştirdikleri yürüyüşle protesto etti. Yürüyüş sonunda dağılan BDP’lilere polis biber gazı, plastik mermi ve tazyikli suyla müdahale etti. Müdahale sonrası 6 eylemci gözaltına alındı. Şişli Cevahir AVM önünde dün akşam saatlerinde toplanan BDP üyeleri “Katil El Nusra, işbirlikçi AKP”, “Barıştan yanayız, savaşa da hazırız” sloganları attı. BDP’lilere çevreden bazı kişiler “katiller” diye bağırdı. BDP’li grup, bağıran kişilere “Biji serok Apo” sloganıyla karşılık verdi. Yaşanan kısa süreli tartışmanın ardından BDP’liler AKP Şişli ilçe binasına yürüdü. Yürüyüş boyunca çevik kuvvet polisi ve bir TOMA grubu takip etti. AKP binası önünde de polis yoğun güvenlik önlemi aldı. Burada açıklama yapan BDP İstanbul İl Eşbaşkanı Emrullah Bingül, seçim sonuçlarına yönelik AKP’nin müdahalesini protesto ettiklerini belirterek “Ceylanpınar denince akla Rojava gelmektedir. AKP sınır boyundaki BDP’li belediyeleri gasp ederek Rojava devrimine karşı sinsi bir plan içerisindedir. Bu gasplara karşı sessiz kalmayacağız. Başta Rojava halkıyla birlikte seçimlerde gasp edilen bütün yerlerdeki halkımızın yanında olacağız” dedi. Açıklamanın ardından dağılan gruptan bazıları Şişli’ye doğru yürüyüşe geçti. Polis, gruba biber gazı, plastik mermi ve tazyikli suyla müdahale etti. Müdahale sonucu grup, gazetemizin bulunduğu caddeye doğru kaçtı. Polisin müdahalesi burada da devam ederken, kullanılan gazdan gazetemiz çalışanları ve çevredeki yurttaşlar da etkilendi. 6 eylemci gözaltına alındı. Bir fotoğrafın öğrettiği... Sadrazam Mehmet Fuad Paşa’ya sormuşlar: “Gerçek dostlarınız kimlerdir?” “Şimdi iktidardayım; bilemem” demiş. Kibir şişip de önünü göremez olunca insan, yağcılar korosunun alkışını dostluk sanıyor. İlk sendelemede, dost bildiklerinin nasıl tekmelemeye koşacağını, etrafının nasıl tenhalaşacağını bilemiyor. Hep söylense de “kefenin cebi olmadığını” anlayamıyor. Ama bu fotoğraf, acı gerçeği her yazıdan iyi hatırlatıyor. Sultan Abdülmecid’in torununun kızı Fevziye Osmanoğlu’nun Paris’te tenha bir cami cemaatinden bir avuç insan eşliğinde kaldırılan cenazesi, iktidarın mıknatıs etkisi dağılınca, dalkavukların nasıl başka güç odaklarına yapışıverdiğine ibretlik bir örnek... Fevziye Sultan’ın sürgünde, eski bir halı üzerinde yatan bedeni, “Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var” diye haykırıyor. AYM’ye başvurdular ‘Selek’in beraatını geri istiyoruz’ İstanbul Haber Servisi Mısır Çarşısı’nın bombalanması davasında 16 yıldır yargılanan ve 3 beraat kararından sonra hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezası verilen sosyologyazar Pınar Selek için dün dünya genelinde destek eylemleri yapıldı. İstanbul’da gerçekleştirilen eylemde Hâlâ Tanığız Platformu, 30 Nisan’da Yargıtay 9. Dairesi’nde görülecek temyiz duruşmasında Selek için nihai beraat kararı verilmesini istedi. “12 Nisan Pınar Selek’le Dayanışma Küresel Eylem Günü” çağrısıyla Galatasaray’da toplanan gruba yerli ve yabancı 43 sivil toplum ve meslek örgütü de destek verdi. Platformu adına ortak açıklama yapan Suzan Karaibrahimoğlu, Selek’in beraatını geri istediklerini belirkterek “Bir barış aktivistinden katliam sanığı yaratmaya çalışan bu davayı, nice kirli oyunla dolu bu kritik dönemde hukukun ayaklar altına alındığı siyasi davaların da ortak simgesi görüyoruz” dedi. Cumartesi Anneleri 472. kez... Cumartesi Anneleri olarak anılan kayıp yakınları, dün 472. kez yakınlarının bulunması, sorumluların yargılanması için oturma eylemi yaptı. Cumartesi Anneleri’nin dünkü eyleminde 18 yıl önce gözaltında kaybedilen Talat Türkoğlu’nun kaybediliş öyküsü anlatıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle