27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 9 MART 2014 PAZAR 18 KÜLTÜR Taşrada büyümek…  Zeynep Dadak ve Merve Kayan’ın ilk uzun metraj filmi ‘Mavi Dalga’ gösterime girdi AYŞEGÜL ÖZBEK Kültür Servisi Russell Crowe’un Türkiye’de çekimlerine devam edilen yeni filmi “Noah”, henüz vizyona girmeden Ortadoğu’dan büyük tepki çekti. Katar, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki temsilciler, yapımın dağıtımcı şirketi Paramount’a filmi gösterime sokmayacaklarını bildirdi. Mısır, Ürdün ve Kuveyt’in de benzeri bir karar alması bekleniyor. ‘Noah’ filmine Ortadoğu’dan yasak Kültür Servisi Pera Film’in İsveç İstanbul Başkonsolosluğu işbirliğiyle düzenlediği, “Svenska! Çağdaş İsveç Sineması” adlı sinema programı Pera Müzesi’nde başladı. 29 Mart’a dek sürecek program İsveç sinemasına odaklanıyor. Programda, farklı konu ve temalarla son üç yıldan seçilen sekiz film yer alacak. Çağdaş İsveç filmleri Pera’da Merve Kayan ve Zeynep Dadak’ın ilk uzun metrajlı filmleri “Mavi Dalga”, Berlin Film Festivali’ndeki macerasının ardından Türkiye’de gösterime girdi. 2005’ten beri birlikte çalışan ikili, Balıkesir’de geçen bir gençlik ve büyüme hikâyesi anlatıyor. Lise sondaki Deniz’in (Ayris Alptekin) sınav, arkadaş, aile, ilk aşk bunalımları üzerinden taşranın çıkışsızlığını da izlediğimiz film, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden ilk film, senaryo ve kurgu ödülleriyle dönmüştü. Filmin oyuncularının çoğunun 90 kuşağı olmasından yola çıkarak filmin tarihsel olarak farklı bir yerde durduğunu belirten Kayan, “Bu senaryoyu Gezi olduktan sonra yazsaydık bambaşka olurdu ya da hiç yazmazdık... Belki de karakterimiz başka hayaller kuruyor olurdu” diyor. İkiniz de pek çok kez Berlin Film Festivali’nde bulundunuz. Bir yönetmen olarak ilk kez katılmak nasıl bir duyguydu?  Zeynep Dadak Berlin bir sinefil için cennet gibi. Öncelikli amacın film seyretmek olduğu, insanların bilet için günlerce kuyrukta beklediği bir festival. O nedenle bir yönetmenin hayalindeki yer. 1200 kişilik salonda gösteriliyor filminiz ve o salon tıka basa do lu. Özellikle son dönemde Emek Sineması’nı da kaybedişimizin ardından filmlerimizi gösterebileceğimiz büyük ve ruhu olan salonların kalmaması çok üzücü. Bize taşrada geçen bir büyüme hikâyesi sunuyorsunuz Mavi Dalga’da. Büyümeyle birlikte taşrada olmanın verdiği çıkışsızlık, hiçbir şeyin değişmemesi de ön planda. Senaryoyu nasıl oluşturdunuz? Merve Kayan Senaryoyu yazmadan önce filmin hikâyesini yazdık. İkimiz de küçük şehirlerde büyümüş insanlar olarak taşrada büyümenin nasıl bir şey olduğunu biliyoruz. Bunun gençlik hikâyesi olduğuna karar verdikten sonra da bu konunun üzerine gittik. Aslında gençlik filmi olması, bir janr filmi olduğunu gösteriyor. Yazarken hem bir janr filmi yaptığınızın farkında olarak yazıyorsunuz, ama bir yandan da bunun sizi bir yerlere hapsetmemesine çalışıyorsunuz. İkisinin arasında gidip gelmek bizim için ilginç bir deneyimdi. ZD Kıstırılma meselesi önemliydi bizim için. Orada kalmak, oradan çıkamamak, çıkışsızlık... Yani taşra deyince de gençlik deyince de akla ilk gelen şeyler. Özellikle optimist bir film yapmayı hedeflemedik, ama çıkışsız bir film yapmayı da istemedik.  Kısa filminiz “Bu Sahilde”de de ayrıntılar ve an’larda saklıydı çoğu şey. Mavi Dalga da biraz böyle...   MK Belli bir zaman diliminin nasıl geçtiğinden yola çıkıyoruz. Mesela yaz tatili ya da “bir hikâyenin bir seneye yayılması nasıl bir şey” gibi sorular sorarak başlıyoruz. “Bu Sahilde” filminde olduğu gibi gözlem ikimiz için de önemli. Önce anlatmak istediğimiz atmosferi, dünyayı kurup hikâyeyi de bunun içinde şekillendiriyoruz.  ZD Bizim için dramatik bir dünya yaratmanın kökeni, izlenimlerden oluşan bir atmosfer yaratmak. Yani bir senaryo yazarken yalnızca kelimelere dökmüyoruz, o sahnenin sesini de yazıyoruz. O sahnede masanın üzerinde duracak dekor parçasını da bazen yazıyoruz. Biz artık her anlamda büyük hikâyelerin anlatıldığı filmlerin zamanının geçtiğini düşünüyoruz biraz da. Dünyadaki her şeyle hiyerarşik bir ilişki kurmadan, aynı anda bakabilmek istiyoruz her şeye.  Filmde şehre yeni gelen doğalgazın insanlar üzerinde yarattığı krize de değiniyorsunuz. Bu sembolik olarak nereye oturuyor?  ZD Bir paranoya hali. Hem bir değişim istemek, hem de o değişimden korkmak. Türkiye için çok tanıdık. Doğalgaz krizi bizim kafamızda böyle bir yere oturdu. Şehir yenileniyor, şehre yeni bir şey geFotoğraf: MESUT GÜNEŞ u Altın Portakal ve Berlin Film Festivali’nin ardından gösterime giren Mavi Dalga’yı Kayan ile birlikte yöneten Dadak, ‘Biz artık büyük hikâyelerin anlatıldığı filmlerin zamanının geçtiğini düşünüyoruz biraz da’ diyor. liyor, ama bir taraftan da ya gelemezse düşüncesi var. O korku, enerji ile ilgili bir kriz olması gençliğe benziyor sembolik olarak. Ama bir taraftan da bizim asıl ilgilendiğimiz bu tip paranoyalar, korkular ve beklentilerle şekillenen gençlik, aslında nasıl bir gençlik...   Kadınların büyüme hikâyelerine odaklanan filmleri özellikle son dönem Avrupa sinemasında çok izledik. Mavi En Sıcak Renktir, Genç ve Güzel, hatta Gloria. Bunu neye bağlarsınız? ZD Bazı dönemlerde bazı türler ön plana çıkıyor, evet. Mesela ABD’nin Irak’ı işgaliyle birlikte yeniden western filmlerinin çekilmeye başlanması gibi. Ama wes Kültür Servisi Şarkıcı ve söz yazarı Ceylan Ertem, Sütlü Kahve’de bir konser verecek. İki solo albümü bulunan sanatçının konseri, 13 Mart Perşembe günü saat 16.00’da gerçekleştirilecek. Ceylan Ertem konseri Sinemacılardan Bakanlığa açık mektup Kültür Servisi Sanata yönelik sansürü araştıran, belgeleyen ve sansürle mücadele etmeyi amaçlayan Siyah Bant girişimi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın etkinliklerde gösterilecek yerli filmlere kayıttescil zorunluluğu getirmesine karşı bir imza metni hazırladı. Aralarında Nuri Bilge Ceylan, Reha Erdem, Yeşim Ustaoğlu, Tayfun Pirselimoğlu, Onur Ünlü ve “Yeni Sinema Hareketi” yönetmenlerinin de olduğu 211 sinemacı ve sinema sektörünün büyük bölümünün imzaladığı açık mektup, uygulamanın geri çekilmesi için hazırlandı. tern mitini eleştiren filmler tabii... Belirli bir amaç uğruna mücadele veren kahraman ya da antikahraman filmleri çok izledik. Bir amacı olan ya da hiçbir amacı olmayan nihilist karakterler... Çok daha sıradan hikâyelerin anlatılma zamanı geldi sinemada belki de. Biz sadece Deniz’in hikâyesini anlatmıyoruz, Deniz’in bir grup içerisindeki hikâyesini anlatıyoruz. Deniz’in başka kadınlarla yan yana durduğunda neye dönüştüğünü...  Kültür Servisi !f İstanbul’un Sundance Enstütüsü’yle ortaklaşa yürüttüğü Sundance Senaryo Lab’e başvurular 17 Mart’a dek uzatıldı. Sundance Senaryo Lab atölyesi 913 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da yapılacak. Sundance atölyesine başvurular uzatıldı ‘Fındıkkıran’ balesi Mersin’de Kültür Servisi Mersin Devlet Opera ve Balesi, Çaykovski’nin ünlü eseri “Fındıkkıran” balesini yeniden sahneliyor. Amadeus Hoffman’ın “Fındıkkıran ve Fareler Kralı” adlı masalından baleye uyarlanan, orkestra şefliğini Vladimir Lungu’nun yaptığı eser 13 Mart Perşembe günü saat 20.00’de Kültür Merkezi Opera Sahnesi’nde seyirciyle buluşacak. Barselonalı topluluk Che Sudaka, kapalı salonda stadyum coşkusu yarattı MURAT BEŞER dizilenlerin neredeyse kafaları tavana vuracak zıplamaktan. Kısa bir süre önce son Rock’n Ayak bastıkları toprakları anCoke sahnesinde izlediğimiz (çolamaya çalışan politik tipler; Esğunluğun keşif hanesine yazdıkişehirspor forması giyen gitarğı) çılgın Barselonalı topluluk cı “Ali İsmail Korkmaz!” diChe Sudaka, şimdi mini bir ye bağırıyor, seyirci de “Fenerturne için yollarda. bahçe yıkılmaz!” diye karu Eskişehirspor forması giyen gitarcı şılık veriyor. Evet, burası Ünüyle gücü ters orantılı, henüz stadyum doldurgerçekten Kadıköy... ‘Ali İsmail Korkmaz!’ diye bağırıyor, muyorlar, ama karşılarına isimle seyirci de ‘Fenerbahçe yıkılmaz!’ diye ri Müzisyenlerin kimi alırlarsa alsınlar, kaç okunduğunda öne çıkışkarşılık veriyor. Evet, burası gerçekten ları, üçlük çektiren yıldız kişi olursa olsun ortalığı bir karnaval yerine çevir Kadıköy... Özgürlükçü bir tutum, dünya oyuncuları andırıyor, kapameye her an hazır bir top vatandaşlığından beslenen bir felsefe ve lı salonda stadyum coşkusu luluk var bu akşam Kadıyaşatıyorlar. Seyirciyi işin köy Sahne’de. Bu kez sa haz dolu bir yaşam yatıyor bu delişmen içine çekme konusunda en hareketlerin arkasında. dece 4 kişiler; davul ve bas az 34 yaş çocukların çizyok, altyapı kullanıyorlar. gi film kahramanları Dora Anlaşılıyor ki tüm dünyada sah bazen hızlandırılmış bir Gipsy (The Explorer) ve Diego (Go ne işleri minimize oluyor kriz Kings oluyorlar. Gitarcılar Leo Diego Go) kadar interaktifler. nedeniyle. Topluluklar her boy ile Jota, akordeoncu Sergio Mo Özgürlükçü bir tutum, dünya sahnede ve mekânda çalabil rales ve solist Kachafaz, ipi gö vatandaşlığından beslenen bir mek için maliyetleri düşük tut ğüslemeye çalışan atletler gibi felsefe ve haz dolu bir yaşam mak zorunda. 40 yaş üzeri bir koşuyorlar izleyiciye doğru, yan yatıyor bu delişmen hareketletopluluk olmasına rağmen önü yana. Pantolon indiren The Do rin arkasında, tıpkı izleyicilene geçilemez bir enerjiyle çalı ors kadar olmasa da çok kışkır ri gibi ve sık sık izleyicilerine yorlar; koltuk değneği kullanan tıcı bir sahneleri var. Ön sıraya dedikleri gibi: OK Familia!!! yaşlı bir adamı bile dansa kaldırabilecek kudretteler. Ne de olsa eski toprak! Israrcı ve hararetli bir vokal, çıngırak gibi tınlayan eğlenceli rock’n roll gitarlar, tutkulu akordeon; ska, reggae, hiphop, punk, rock, hatta Özgürlük filozofları
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle