27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 2014 PAZAR 16 nce, Mustafa Kökten’in Ö gönderdiği bir masalı okuyalım: Köyün birinde, torunu ile yaşayan dede, ona her gün bir masal anlatır, oyunlar öğretir, öğütler verirmiş. Günlerden bir gün, “Bu kez farklı bir şey anlatacağım sana” demiş. “Anlatacağım ne masal, ne de öykü. Elle tutulmaz, gözle görülmez, ama gerçeğin ta kendisidir.” Torun, merakla dinlemeye Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN hazırlanmış. “Bak evlat” diye başlamış söze, dede. “İnsanların içinde bir savaş vardır. Yaşadıkları sürece bitmez. Amansız bir savaştır bu. Çetindir. Tıpkı kurtların savaşına benzer. İnsanın içinde de iki kurt vardır. Biri kötülük kurdudur. Kıskançtır. Kin doludur. Fesattır, acımasızdır. Saldırgandır. Doyumsuzdur. Bencildir. Yalan, dolan, hırsızlık, hepsini yapar. Öteki kurt ise, iyilik kurdudur. Hoşgörülü, sevgi, saygı dolu. Kırım’da bu aralar herkesin bildiği Sadık ve vefalı. Paylaştıkça mutlu olan, şeyler oluyor. Rusya istihbarat uçakları merhametli, dürüst, çalışkan, üretken ve acaba yönlerini mi şaşırdı, falan diye iyimser bir kurt…” düşünürken, yine gazetelerde bir de ne Çocuklar, sabırsızdır. Filmin sonunu göreyim? başından bilmek isterler. Torun da ABD 6. Filosunun ‘Husband Ear’ diye devamını bekleyemeyip, merakla sormuş anılan, Türkçesi ‘Koca Kulak’ istihbarat dedesine: gemisi Samsun’a demir atmış, meğer! “Peki dede, hangi kurt kazanacak Eh, bizim de kendimize göre anlatacağın savaşı?” istihbaratımız var! Okudukça, benim Dedesi gülümsemiş: “İşte o sana zihnim de Karadeniz’e açılır gibi açıldı. bağlı, evlat! İçindeki kurtlardan hangisini Amerikan gemisi, özel izinle gelmiş. beslersen, o kazanacak savaşı…” Adı USS Taylor. Bordo numarası FFGHHH 50. 155 kişiden oluşan bir mürettebatı Şimdi de Dr. Yakad Cemer imzalı bir var. Dahası, bu teknoloji harikası gemi mektup okuyalım: Samsun limanına girerken pervanelerini 5 Mart tarihli gazetelerde Genelkurmay çarpmış, zarar görmüş. Başkanlığımızın pek de dikkat Acaba Atatürk’ün ruhu galeyana gelip, çekmeyen bir açıklaması yer aldı: “Bu gariban milletin başına yine çuval mı “Rusya Federasyonu’na ait bir adet geçirecekler, yoksa çorap mı örecekler? IL20 istihbarat uçağının Karadeniz’in Bari şu uskurlarını halledeyim!” demiş uluslararası hava sahasında kıyılarımıza olabilir mi, diye de düşünmedim değil. paralel uçması üzerine, sekiz adet F16 Her neyse, uskurlarını zedeleyen uçağı ile hava muhabere, devriye ve gemi böylece ayrılış tarihi olan 24 önleme görevi icra edilmiştir…” Şubat’ta ayrılamadı. Genelkurmay da Türk sularında kalış iznini 6 Nisan’a kadar uzattı. Ama beni şeytan dürttü ya… Önüme bir Karadeniz haritası açtım. Parmağımı Samsun’un üzerine koydum. Samsun, doğudan batıya Karadeniz’in aşağı yukarı, tam ortası. Hafif çaprazında da Kırım. Bu teknoloji harikası gemi, pervanelerini Kuzey Afrika açıklarında çarpacak değildi ya… Raslantıya bakın ki Samsun’da çarptı, kalış süresi uzamak zorunda kaldı. HHH Bütün bunları aklımdan geçirirken 2008 yılındaki Gürcistan olaylarını, yani Güney Esatya Savaşı’nı anımsadım. ABD, o sırada da bölgeye bir hastane gemisi göndermek istemişti. Dönemin Deniz Kuvvetleri komuta kademesi, Montrö Anlaşması’nı gerekçe göstererek izin vermemişti. Bildiğiniz gibi o komuta kademesi ve hatta alt görevlilerinin büyük çoğunluğu, şimdi Ergenekon, Balyoz gibi kumpaslarla, içerideler… Ama bugünlerde, beş gemiden oluşan bir filomuz Afrika’yı, Ümit Burnu’ndan dolaşmak üzere yola çıktı. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin muhalefetine rağmen petrol ve doğalgaz çıkarılır, Karadeniz’de sular ısınırken Afrika denizlerinde yolları açık olsun diyoruz, tabii. Ve bir zamanlar, bayrağımızı Akdeniz’in rüzgârlarında, fırtınaların önünde şanla şerefle dalgalandıran denizcilerimizi özlemle anıyoruz. Barbaros Hayrettin Paşa, Beşiktaş’taki heykelinde hapis; galiba torunları da Yahya Kemal’in şiirlerinde kaldılar… HHH Diyeceksiniz ki bu masalla Amerikan istihbarat gemisinin ne ilgisi var? Var, sevgili okurlarım, var. Türkiye’nin Yunanistan nüfusundan daha kalabalık hainleri, içlerindeki kötü kurdu besleyebilmek için, ülkemizi yiyor ve yediriyorlar. “Hırsız hırsızı, kurt kurdu tanır.” CALLIMAQUE GÖRÜŞ HİKMET ALTINKAYNAK Kurt Var, Kurt Var... itmek “B bilmeyen erkek egemenliğinin düşmanıyım. Benim için, Marx’ın söylediği doğrultuda, insanlığın geleceği kadındır. Ruhunun rengi, kadın. Fısıltısı ve gürültüsü kadındır, insanlığın. Ve kadınsız erkek, meşum bir inkârdan ibarettir.” LOUIS ARAGON Y.N. Bu yazıyı yazdığım sırada, Ergenekon suçsuzlarının tahliyesi bekleniyor. Umarım siz okurken Tuncay Özkan ve zindan yoldaşları bırakılmış olur. Uzun yıllardan beri ilk kez, yürek dolusu seviniriz, nihayet. Bu haksız ve hayâsız zulmün Balyoz ve diğer kumpas dava mağdurları için de bitmesini diliyoruz. Ama hükümetin bu düzenlemeyi, suçsuz mağdurlardan önce, Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi Erhan Tuncel ve Zirve katliamı sanıkları gibi “konuşması tehlikeli” maşaları salıvermek için yaptığını da not ettik! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] İşadamlarının dayanılmaz sefaleti Bu kadar tape arasında, hiçbir şey geldiğimiz zavallı noktayı, Erdoğan Demirören tapesi kadar açık bir biçimde bize gösteremezdi. Tapeyi defalarca dinledim ve her seferinde Atatürk’ün yoksul bir Cumhuriyeti bağımsız bir devlet yapabilmek için verdiği iktisadi kararlar ve çırpınmalar aklıma geldi. Ne olursa olsun, bir burjuva sınıfı oluşturulmalıydı. Bu ülkede, demokrasinin işleyebir oluşum, farklı bir sınıf bile diyebiliriz, yönetime geldi. Bu sınıfı önce küçümsediler, ardından hemen uzlaştılar, gazeteleriyle, televizyonlarıyla bu yeni yönetimi sonuna kadar desteklediler, bir süre bu yeni oluşumda onların her dediğini yaptı, her istediği yasayı çıkardılar. Ama ne zaman ki, bu oluşum gelir pastasından pay almaya başladı, daha önce pek bir rahata alışmış olan sözüm ona sanayiciler tedirgin oldular. O da ne, kendilerine verilmesi gereken maden arama izinleri, hiç bilmedikleri, şimdiye kadar hiç görmedikleri sermaye gruplarına da verilmeye başlanmıştı. Bir gün ona, bir gün ötekine verilen devlet ihaleleri, bu yeni gelişmekte olan gruba kaydırılıyordu. Akıllı olanlar hemen bu yeni gruba nasıl dahil olurum diye düşünmeye başladı. Bu durumda güçlü olabilmek için medyaya ihtiyaçları vardı. Bu işe girdiler ve hemen yeni oluşumun yanında yer aldıklarını beyan ettiler. Bunun için, programlarını Karanlık tanrısı Hades değiştirdiler, muhalif gazeteve üç başlı köpeği cileri hemen işten attılar. Tek dertleri, yeni oluşumun başıbilmesi için bu vazgeçilmez na yaranmak ve arkasından bir şarttı. bir randevu koparıp devlet Çünkü daha iyisi olmaihalelerinde aslan payını dığı için örnek alınan Batı yeniden almaktı. Demokrasi, demokrasilerinde, demokra insan hakları, sendikalar, sinin temeli burjuva devrimyargı bağımsızlığı umurlarınleriyle atılmıştı. Bu durumda da bile değildi. Varsa yoksa burjuvanın bile olmadığı aslan payı. genç Cumhuriyet’te bazı Bunları çok iyi okuyan ve girişimciler devlet eliyle des hiçbir kurala uymayan bir teklenecek ve bir zorlama başbakan vardı. Onları azarburjuvazi ve sanayi grubu layan bir Başbakan! oluşturulacaktı. Şaşırdılar, kem küm ettiler. Devlete direkt göbek Ağladılar, evet, yaşını başını bağıyla bağlı sanayi grubu almış bir işadamının bir başoluşturulması uzunca bir bakan karşısında ağlaması, süre Türkiye’yi idare etti. Ve dünyanın hiçbir yerinde güçlendi. Öyle ki bu grup, olmaz! Ama bizde oldu, ektüm siyasilerden farklı bir yol tiklerini biçiyorlar. Birbirlerine izleyen ve gelir eşitsizliğini çok benziyorlar, ikisinin de dikkate alan, yoksuldan yana bu ülke umurlarında değil. tavır koyan Ecevit hükümetiVe biz bu koşullarda yaşani devirmekte çok başarılı bir mayı hak etmiyoruz! Etmerol oynadılar. Ülke onlarındı! diğimizi de hem azarlayan Tüm darbeler onların daha Başbakan’a hem de sulu güçlü olması için yapıldı. gözlü işadamına da gösterSolun en ufak bir başkaldırı memiz gerekiyor! sında, hemen durumu kendi Bu arada, Beyoğlu’nda lehlerine çevirmeyi başarDemirören’lere ait bir kocadılar. man AVM var. Yarısı kaçak. Devlet artık onlarındı! Ve tam bir estetik faciası. Eh, İstedikleri ihaleyi alabilir, gazete almanın bu kadar bir istedikleri yasaları çıkartabi faydası olsun. Ama durun lirlerdi. bu çok küçük bir pay, olmaz Sonra bir şey oldu. Yeni ki… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Güngören İstanbul’un en küçük ilçesi. İstanbul’da yaşayıp da Güngören’i görmeyen ya da nerede olduğunu bilmeyen milyonlarca insan olabilir. İstanbul’da yaşamayanlar için Güngören bir anlam da ifade etmeyebilir. Ama aslında 53 ilden yoğun göç alması nedeniyle Anadolu’nun bir kalbi de Güngören’de atıyor demektir. Bu nedenle Güngören, küçük dev bir kenttir. Sesli bir Anadolu şehridir. Güngören, ilçeler bir yana illerarası nüfus sıralamasındaki yeri 21 ilden önce geliyor. 22 yıllık genç bir ilçe. Siirt ilimiz kadar nüfusu var. Artvin, Bilecik, Bingöl, Bolu, Çankırı, Erzincan, Gümüşhane, Hakkâri, Kars, Kırşehir, Nevşehir, Sinop, Tunceli, Bayburt, Karaman, Kırıkkale, Bartın, Ardahan, Iğdır, Yalova, Kilis illerini geride bırakmış. Ne var ki önemli “iki negatif birinciliği”, yine “bir negatif ikinciliği” var. Birinciliğinin ilki “İstanbul’un çöl semtleri” denilen ilçelerinden biri olması, kişi başına düşen yeşil alanın 1 metrekarenin altında kalması. İkincisi de “kilometrekareye düşen insan” sayısının Türkiye ve İstanbul ortalamasının çok çok üzerinde olmasıdır. Türkiye’de nüfus yoğunluğu ortalaması 100, İstanbul ortalaması 2 bin 725 iken kilometrekareye yaklaşık 40 bin kişiyle Güngören, ülke rekorunu elinde bulunduruyor. Yoğunluk Beşiktaş’ın 4 katı. Güngören’in negatif ikinciliği ise “deprem riskinde İstanbul’da ikinci” sırada yer alması… İşte böyle bir ilçenin belediyesini yönetmeye 21. Dönem İstanbul Milletvekili, İTÜ Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi mezunu Ahmet Güzel, CHP’den aday. Onu tanıyanlar “bir dönemin efsanevi CHP Gençlik Kolu başkanıydı” diyorlar, başarılı olacağına inanıyorlar. Geçen hafta sonu Ahmet Güzel’le sohbet etme fırsatı buldum. Ahmet Güzel, mühendislik yaşamında “çağdaş kentleşme ve uydu kentler proje ve uygulamaları” konusunda uzmanlaşmış bir kişi. Türkiye’de ilk kez TOKİ yetkisini Güngören Belediyesi’ne devretmiş. İşte bu yetkiyle özellikle Tozkoparan’da modern Güngören’i inşa etmek için Ahmet Güzel, halktan yetki ve görev istediğini anlatıyor. Nüfusu 1935’te 259 kişiyken 2011 sayımına göre 309 bin 135 olan, İBB web sayfasına göre 7.21 kilometrekare, Güngören Belediyesi’nin web sayfasına göre de 8.39 kilometrekare alanı olan Güngören’i nasıl değiştireceğini konuştum. Bir soru sordum. İkinci soruya sıra konuşma biterken geldi. Çünkü Ahmet Güzel, o kadar dolu ve donanımlı ki, A’dan Z’ye Güngören’in geçmişini, bugününü ve geleceğini anlattı da anlattı ve soracak soru bırakmadı bana. Seçim sonucuyla ilgili olarak da çok net bir biçimde şunu söyledi: “Şu anda seçimi kazanma ihtimali en yüksek aday benim.” “İnanılmaz çalışıyoruz” dedi ve ekledi: “CHP’li arkadaşlar bile şaşırıyorlar. Diyorlar ki: Pozitif enerjinizi hem bize hem halka yayıyorsunuz.” Sohbetten edindiğim izlenim şu: Ahmet Güzel, ben Güngörenliyim ve yerel yönetim benim işim, Güngören’i kazanacağız ve Güngören’i ranta kurban etmeyeceğiz; hızla kentte yeşil alan yaratacağız, diyor. Belediye bütçesinin doğru kullanılmadığını söyleyerek buna örnek veriyor. Başkana ayda on bin lira vererek kiralanan araca verilecek altı aylık para ile bir araç satın alınabilir; sağlığa 385 bin lira, basınyayına 26 miyon ayrılması çok yanlıştır, diyor. 2009 Yerel Yönetim Seçimleri’ndeki oy oranı, oy sayısı, partilerin aldığı oylar, anketler şimdi hepsi altüst olmuş durumda. Belediye meclisi adayları arasına Gezicilerden de engellilerden de adaylar almış. Güngören’in tüm renklerini belediye meclisine yansıtmış; “Güngören’i Güngörenlilerle yöneteceğiz” diyor. Yani Güngören A Takımı hazır! “Güngören’de değişimin zamanı geldi” diyor Ahmet Güzel. Küçük dev bir kent olan Güngören’i güzel günler bekliyor... Küçük Dev Bir Kent: Güngören... G NOKTASI BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Hukuku yoz 1 laştırıcı söz ve eylemlere veri 2 len ad. 2/ Kü 3 çük çocuklarda 4 ishal ve kusmalara neden olan 5 bir virüs.. Gü 6 ney Amerika’da 7 yetişen, üzüme benzer şifalı bir 8 bitki. 3/ Temel, 9 esas... Tifoya ne 1 2 3 4 5 6 7 8 9 den olan basil. 4/ Eski ve bilinmeyen bir tarihi 1 P A L İ N K A A anlatmakta kullanılan 2 A R O M A N EM deyim sözü... Buyuru 3 P A N R E T R O cu. 5/ Yavru yapma 4 R G E T T O R ya alışkın kümes hay5 İ S O T İ N A T vanları için kullanılan O B İ sözcük... ABD’de bir 6 K O Z A K ME R V E çöl. 6/ “Marifet iltifa 7 A L ta tabidir / Müşterisiz 8 A F İ Ş E C U zayidir” (Muallim 9 E K İ N İ V E Z Naci)... Bir organımız. 7/ Yükselme, yücelme... Üye. 8/ Çan biçiminde beyaz çiçekler açan ve “inciciçeği” de denilen süs bitkisi... Son, sonuncu. 9/ Töreyi yadsıyan öğretilerin genel adı. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Üç kişiyle oynanan bir iskambil oyunu... Üstü kapalı olarak anlatma. 2/ Gezgin samuray... Bir şeyin tamamı, bütünü. 3/ Bitkilerinden elde edilen ilaç... Çoğunlukla spor karşılaşmalarında seyircileri coşturan kimse. 4/ Bir nota... Endonezya’nın Sumatra Adası’nda yaşayan Müslüman bir halk. 5/ İlaç, deva... Uzaklık işareti. 6/ Soyunda şair yokken ve hiçbir eğitim almadan kendi kendine şair olan kimse... Bir renk. 7/ “Bir ben vardır bende benden ” (Yunus Emre)... Fütüvvet şeyhi. 8/ Tavlada kullanılan oyun aracı... Tadı güzel, lezzetli. 9/ Tarih öncesine dayanan efsane... Tehlike işareti. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle