04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 2014 PAZARTESİ 8 Gaziantep AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in daveti ile geldiğimiz Gaziantep’te seçim kampanyalarının nabzını tutma fırsatı da yakaladık. İlk gözlem: Seçimlere 28 gün kala burada henüz seçim havası yok. Ne caddelerde konvoylar... Ne sokakları donatan bayrak ve flamalar... Ağırlıklı yorum “Seçimin sonucu belli de ondan...” 2009’da yüzde 52 ile yerel seçimleri kazanan AKP, 2011’de ise oyunu yüzde 61’lere çıkarmış. AKP’nin iki kez üst üste seçilen belediye başkanı Asım Güzelbey ilke kararı alarak aday olmadı. Yerine bizzat Başbakan’ın isteğiyle eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin aday gösterildi. Gerekçe: “Bizim de artık bir kadın belediye başkanımız olsun!” Şahin’in mesajı “İstikrar.” Şahin, AKP kabinesinde kadın sorunları ve sosyal politikalar konsundaki çalışmaları ile içte ve dışta puan toplayan bir isimdi. Memleketinde de sevilen bir isim. Cumartesi günü yapılan tanıtım toplantısı öncesindeki sohbetimizde, “Belediye başkanı olursam önceliklerimin başında yine kadınlar olacak” dedi. Gazianteplilere öncelikle vaadi, artık kronik hale gelen “trafik” sorununu HABERLER Yurttan Seçim Manzaraları AKP adayı Fatma Şahin’in sorularımıza yanıtı şöyle: “17 Aralık’tan sonraki ilk hafta biraz etkiler gibi oldu. Ama sonra bir etkisi kalmadı. Toplantılarda kimse bu konuyu açmayınca bazen ben açıp görüşlerimizi aktarıyorum. Cemaatin tepesi ile tabanı arasında fark gözetiyoruz. O tabanda kardeşlerimiz var. Türkiye’de yasama, yürütme ve yargı erkleri çalışırken kimse kimsenin alanına müdahale etmezse hukuk devletinin işleyeceğini söylüyoruz.” Acaba cemaat bu sözlerden ikna oluyor mu? Cemaate yakın isimlerle konuştuğumuzda genel kanı Fatma Şahin’in kazanacağı şeklinde. Ancak oyları azalarak. “İnsanlar Başbakan’ın söylemlerini çok kırıcı buluyorlar. Ona oy vermemek için Fatma Hanım’a da oy vermeyecekler. Tahminimiz Fatma Şahin’in oyu yüzde 40’lar civarında kalacaktır. 2009 seviyesine mümkün değil erişemezler.” O zaman kime oy verecekler? CHP adayını da “iyi” bulmuyorlar. “Daha ortadan biri, mesela eski CHP il Başkanı Ali Peri aday gösterilse verebilirdik” diyorlar. MHP adayını ve SP adayını övüyorlar. Ancak onların da kazanma şansı yok. Cemaatin “sohbet” toplantılarında verilen tek mesaj var: “AKP’ye vermeyin de...” Cemaat de Sahada çözmek. Açıkladığı projeler arasında üstgeçit ve köprülü kavşak yer alıyor. Kentin büyük bilboardlarında, Fatma Şahin’in, iki büyük merkez ilçenin başkanları Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu ve Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıllıoğlu ile birlikte “Üçlü İstikrar” pozları yer alıyor. Kabineden gelişinin bir “avantaj”a dönüşeceği algısı yaratmak istiyor. Bu seçimde ilk kez ilçeler de büyükşehir için oy kullanacağından Şahin, 2009’daki oy oranlarının (yüzde 52) daha da üstüne çıkacaklarını ileri sürüyor. Acaba öyle mi? Rakibi: “Güçlü aday algısı yanlış.” Şahin’in rakipleri arasında en önde gözükeni CHP’nin adayı Akif Ekici. Bir zamanlar sosyal demokratların kalesi olan şehirde CHP’nin 2009 oy oranı yüzde 30. Eski milletvekili olan Ekici’nin temel şikâyeti Fatma Şahin hakkında yaratılan “algı.” “Fatma Hanım için ‘güçlü aday’ diye bir algı yaratılıyor. Bu doğru değil. Biz bu algıyı yıkacağız. 11 yıldır vekil, üç yıldır da bakan. Ama buraya tek bir yatırımı yok. Köyleri, kasabaları geziyoruz. Aynı 1989’da SHP’nin çıkışında olduğu gibi bir hava var. Ben kazanacağımıza güveniyorum.” CHP Genel Merkez yönetimi de özellikle “yolsuzluk” ve “zenginfakir uçurumu” vurgusuyla oylarının artacağına inanıyor. Ekici’nin vaatleri arasında “Halka ucuz su içirmek” geliyor. Şahin gibi o da şehre “büyük meydanlar” yapmak ve Gaziantep’i kültür ve turizm merkezi yapmak istiyor. Cemaat: Erdoğan oy kaybettirecek Bu seçimlerin en kritik aktörü Gülen cemaati. Herkes güçlerinin ne olacağını merak ediyor. Gaziantep’te nasıl hareket edecekler? AKPcemaat kavgası sandığı nasıl etkileyecek? n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Ergenekon ve Balyoz davalarındaki sanık avukatları müvekkillerinden daha çok ceza alabilir Avukatlar da mağdur Suriye’deki gelişmeler Genelkurmay’da aktarıldı Başbakan’a ‘demokratik BARKIN ŞIK özerklik’ brifingi ANKARA Genelkurmay Başkanlığı’nda Başbakan Tayyip Erdoğan’a verilen Suriye brifingi sırasında, bu ülkedeki Kürtlerle ilgili son gelişmeler ve bunun Türkiye’ye olası yansımalarının da gündeme geldiği öğrenildi. Suriyeli Kürtler 3 bölgede özerklik ilan ederken BDP’li yöneticiler de yerel seçimler sonrasında “demokratik özerklik” taleplerini yaşama geçireceklerini açıklamıştı. Toplantıda, Güneydoğu’daki askeri birliklere “operasyon izni verilmemesi” konusunun da gündeme geldiği belirtildi. 20 Şubat’ta Genelkurmay Başkanlığı’nda yapılan “Güvenlik Zirvesi”nde Suriyeli Kürtlerin Cizire, Kobani ve son olarak da Afrin’de özerklik ilan etmesi gündeme geldi. İsviçre’de de uygulanan yönetim modeli olan kanton sistemini örnek alan Suriyeli Kürtler, son demokratik özerk bölge ilanını Abdullah Öcalan posterleri altında gerçekleştirmişti. Kürtler kanton bölgesi ilanlarını ocak ayı içinde gerçekleştirdi. Suriye’de yaşanan bu gelişmelerin Türkiye’ye yansıması konusunun Genelkurmay’daki toplantıda da gündeme geldiği belirtildi. BDP’li yöneticilerin 30 Mart yerel seçimleri sonrasında Güneydoğu Anadolu’da demokratik özerklik ilan edecekleri açıklamalarının da Suriye’deki bu gelişmelere paralel olarak değerlendirildiği kaydedildi. Denizler onlara emanet Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki 4 deniz karakol uçakları sayesinde Türk savaş gemileri denizlerdeki dost, düşman veya yabancı unsurları 250 kilometre uzaklıktan acilen tespit edecek. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın “MELTEM3 Projesi” kapsamında 20172018 yıllarında 6 ATR72 600 deniz karakol uçağına sahip olunması hedefleniyor. TCG Büyükada Savaş Harekât Merkezi Savaş Harekât Subayı Deniz Yüzbaşı Mükerrem Demirci, bu uçakların yüksek irtifalarda görev yapmaları ve üzerlerindeki sensörler sayesinde çok uzak mesafelerden tespit ettikleri unsurları kimliklendirerek gemidekilere aktarabildiğini söyledi. Kimliklendirmeden kastedilenin temasın “dost mu, düşman mı yoksa tarafsız unsur mu olduğunu” tespit işlemi olduğunu aktaran Demirci, dünyanın yuvarlak olması nedeniyle geminin sensörleri ne kadar gelişmiş olursa olsun, belli mesafenin üzerinde su üstü temasları belirleyemediğini kaydetti. İstanbul Haber Servisi Ergenekon ve Balyoz davalarında bazı sanıkların avukatlığını yapan Hüseyin Ersöz, mahkemelerin avukatlar hakkındaki suç duyuruları nedeniyle açılan davalara dikkat çekerek “Bu davalarda yaşanan hukuka aykırılıkların bir devamı olarak, sanık avukatları da kamuoyunun gözlerinden uzak bir şekilde Silivri’de yargılanmaya devam etmektedir” dedi. Ersöz, hakkında suç duyurusunda bulunan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile avukatlar hakkında soruşturma yürüten 2 Silivri cumhuriyet savcısı hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na suç duyurusunda bulundu. Ersöz, Ergenekon ve Balyoz davalarında, mahkemelerin avukatlar hakkında yaptığı suç duyuruları sonucu davalar açıldığını belirterek “Bu davalarda yargılanan avukatlar, müvekillerinden daha fazla sürelerle hapis yatma tehdidi ile karşı karşıya. Hakkımda açılan bir dava ile devam eden soruşturmalarda 7 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmam talep edilmektedir. Bunun tek sebebi ise hukuka aykırı karar ve uygulamalara karşı avukatlar olarak direnç göstermemizdir. Devam eden hukuka aykırı bu yargılama süreçleri Balyoz ve Ergenekon davası gibi davaların uzantısı olup bu yargılama süreçlerinde yaşanan hukuka aykırılıklardan bağımsız düşünülmesi mümkün değildir” dedi. dikkate almasa da ciddi hataların yapılması bu yolla önlenir, az da olsa yasanın muhatabı olacak kurumların sözü dinlenirdi. Bu gelenek tümüyle ortadan kalktığı gibi, parmak kaldıranlar da nasıl bir değişikliğe imza attıklarını bilmiyorlar. Kaldı ki yasalar, sürekli uygulanacak temel yol göstericiler olarak çıkarılmıyor; mevsimlik gereksinime göre Meclis’e geliyor. Bir süre kullanılacak, işi bitince ya işlevsizleşecek ya da yenisi çıkarılacak. Bütün bunlardan öte yasalar, hükümet koalisyonu içindeki tarafların birbiriyle savaşı için silah olarak kullanılmaya başlandı. Geçmişte de mevsimlik yasa değişiklikleri gördük ama koalisyon üyelerinin birbirinden intikam almak için Meclis’teki üyelerini kullanmasına ilk defa tanık oluyoruz. Artık icraatı yasalara uydurmak diye bir şey yok; yasaları, icraata ve liderin hedeflerine uydurmak var. HHH Yukarıda özetlemeye çalıştığımız, devlet çarkının bütün çivilerini çıkaran bu uygulamalara bakınca, tarihte kurduğumuz devletlerin nasıl çok kolay yükselip çok kolay alçaldığını, parçalanıp birbirine düştüğünü daha iyi anlıyoruz. Türklerle ilgili zaman zaman can sıkıcı araştırmaları da bulunan Arnold Toynbee şu tarifi yapıyor: “Türkler, uçurumun kıyısında bir kayaya iyice tutunmuş kişiye benzer. Ne yaparsanız yapın uçurumun dibine atamazsınız, direnirler. Ama güçlerini toplayıp düzlüğe de çıkamazlar...” Tabloya bakınca hak vermemek elde değil... Tarihte Türklerin kurduğu devletleri inceleyenler çoğunlukla şu saptamayı yaparlar: “Güçlü oldukları dönemler vardır ama bunu sürdüremezler. Bunun en önemli nedeni, iktidar değişimini sağlıklı yapamamalarıdır...” HHH Kendisiyle birlikte Türkiye’yi de fay hatlarına bölen AKP koalisyonunun tarihten anımsattıklarını bir kenara bırakıp bugüne gelirsek... Tamamen frensiz bir gidiş var. Hükümet eli değip de güvenilir kalan bir tek kurum yok. En son Türkiye’deki yargı sisteminin kan dolaşımını sağlaması gereken Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Anayasa Mahkemesi’nin yasa denetimi beklenmeksizin başkalaştırıldı. HSYK’deki yüzlerce kadronun yenilenmesine değişim denemez; bunun adı öncekinden tamamen farklı başka bir kurum yaratmaktır. Kendisini de yok etmeye başlayan bu vahşi gidişe dur diyecek toplumsal mekanizmalar var mı? Var... Türkiye böyle bir iktidara mahkum değil. Yakın geçmişte AKP’nin tüm politikalarına “reform” adı verenler bile “AKP sonrasında ne olur” sorusunu sormaya başladı. Hükümetin her yöntemi kullanarak oluşturduğu tam resmi medyası dışında genel bir arayış söz konusu. Artık güncel soru şudur: Bu arayışın sonucunda sağlıklı bir buluş nasıl çıkar? Gündemde çok öne çıkmasa da pek çok kesimde bu sorunun yanıtına kafa yoruluyor. Önümüzdeki 15 ay içinde 3 seçimin birden yapılacak olması ister istemez olasılık yelpazesini genişletiyor. Bu hükümete mahkum değiliz... Toplum, sandıkta hükümetleri değiştirmenin tadına varmıştır. 41 bin asker TSK’den ayrıldı MAHMUT LICALI ANKARA AKP’nin 20032013 yıllarını kapsayan 10 yıllık iktidarı süresince Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yaparken kendi isteğiyle emekli olan ya da istifa eden subay ve astsubayların sayısı 41 bin 49 kişi oldu. Kendi isteğiyle TSK’den ayrılan subay ve astsubayların büyüklüğü tek başına bir kolorduda görev asker sayısına denk gelirken, özlük hakları konusunda Milli Savunma Bakanlığı’nda (MSB) yapılan çalışma ise hala sürüyor. TSK’de görev yapan subay ve astsubaylar uzun zamandır özlük haklarında iyileştirme yapılmadığı gerekçesiyle kurumdan peş peşe istifa ediyordu. TSK’de yaşanan istifaları bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşıyan MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, geçen kasım ayında 7 astsubayın intihar ettiğini, 2013’ün ilkyarısında ise 674 astsubayın TSK’den istifa ettiğini anımsattı. MHP’li Halaçoğlu, TSK’de görev yapan asker, astsubay ve subayların intihar etme sebeplerinin araştırılması ve bunlara çözüm bulunabilmesi amacı ile bir araştırma komisyonunun kurulup kurulmayacağını öğrenmek isterken, 2003 2013 yılları arasında TSK’de görev yapan kaç astsubay ve subayın istifa ettiğini de sordu. Soru önergesine yanıt veren Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, TSK’de personelin emekli olma ve ayrılma durumlarının doğal seyrinde olduğunu savundu. Bakan Yılmaz, zor şartlar altında mesai mefhumu gözetmeksizin görevini yapan TSK personelinin özlük haklarına yönelik çalışmaların TSK’nin ihtiyaçları ve askerlik mesleğinin kendine özgü kuralları dikkate alınarak bir sistem bütünlüğü içinde incelendiğini ifade etti. Bakan Yılmaz, 1 Ocak 2003 ile 31 Aralık 2013 tarihleri arasında toplam 41 bin 49 subay ve astsubayın istifa ve istekle emekli olarak kendi isteğiyle TSK’den ayrıldığını kaydetti. Buna göre AKP döneminde TSK’den istifa eden ya da kendi isteğiyle emekli olan subay ve astsubay gibi komutan kademesindeki personelin sayısı neredeyse bir kolorduda görev yapan asker sayısına denk düşüyor. TSK’de görev yapan subay sayısı 2013 yılı sonunda yaklaşık 39 bin olurken, astsubay sayısı ise yaklaşık 96 bin olarak hesaplanıyor. Toplam 135 bin subay ve astsubayın TSK’de görev yaptığı dikkate alındığında kurumdan kendi isteğiyle ayrılan astsubayların oranı yüzde 30 oldu. Başka bir deyişle TSK’de görev yapan her 10 subay ve astsubaydan 3’ü kendi isteğiyle ya emekli oldu ya da istifa etti. soruşturma istedi Hâkim ve savcılar için Ersöz, HSKYK’ye 27 Şubat 2014 tarihinde İstanbul Adalet Komisyonu kanalıyla yaptığı başvuruda, Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Silivri Cumhuriyet Savcıları Güngör Karakoç ve Fazıl Balta hakkında soruşturma başlatılmasını talep etti. Ersöz, şikâyet dilekçesinde Ergenekon davasının 11 Mart 2013 tarihli duruşmasında yaşanan olayları anlattı. Ersöz, Başkan Hasan Hüseyin Özese’nin dosyada bulunan milyonlara uluşan evraka karşı sanık ve avukatları 15’er dakika konuşma süresi verdiğini, usul hakkında söz talep eden avukat Celal Ülgen’in mikrofonunu kapattırdığını anlattı. Ersöz, Başkan Özese’nin talimatı üzerine robokop kıyafetli Jandarma personelinin müdahalesi sonucu avukatlar Celal Ülgen ve Murat Ergün’ün 2 saate yakın bir sürede müşahade altında tutulduğuna dikkat çekti. Ersöz, müdahaleden sorumlu olan Jandarma Bölük Komutanı Binbaşı Veysel Fidan hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirterek şunları kaydetti: “Soruşturma Savcısı Fazıl Balta tarafından dosya sürüncemede bırakılarak hiçbir işlem yapılmamıştır. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hakkımda yürütülen soruşturmada görevli Cumhuriyet Savcısı Güngör Karakoç, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nde görevlilerini yanıltmak amacıyla dosya ile hiçbir bağlantısı olmayan soruşturma süreçlerine ilişkin evrakları da dosyaya dahil etmiştir. Müşteki Veysel Fidan’a yönelik olarak ‘yumruk atmak şeklinde’ bir fiili girişim söz konusu değildir.” İstanbul Haber Servisi Direnişteki Greif işçileri Hadımköy ve Dudullu fabrikalarında başlattıkları işgalin 21. gününde basın açıklaması gerçekleştirdi. Galatasaray Meydanı’nda dün bir araya gelen işçiler mücadelelerini ilk günün kararlılığıyla sürdürdüklerini belirtti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’li Birgül Ayman Güler, yasadışı dinlemeler, kayıtlar, teknik takip ve gizli tanık uygulamalarının adil yargıya etkilerinin araştırılması için araştırma önergesi verdi. Grup toplantılarında ses kayıtları dinletmesine tepki gösteren Güler, Twitter’da, “Bizler, nereden geldiği belli olmayan sözde belgelere, kasetlere itibar ettikçe korkaklık kazanacak. Korkak kasetçilere ‘dur’ demeliyiz” dedi. Greif direnişi 21. gününde Güler’den ‘tape tepkisi’ Kaynaklar, Hakkâri Çukurca’ya bağlı Çığlı Köyü Muhtarı Abdurahman Ecer’i PKK militanlarının kaçırmasının da yerel seçimlerle ilgili olduğunu kaydetti. Kaynaklar, üç bölücü örgüt mensubu tarafından evinden kaçırılan muhtarla bölgedeki diğer yerel yöneticiler üzerinde baskı kurulduğunu ifade etti. Kaynaklar, devlet yanlısı muhtarların baskı altına alınmaya çalışıldığını ve bölgede TSK’ye yönelik tahriklerin sürdüğünü savundu. P KK’den 30 Mart operasyonu Emniyet’te görevden almalar Komutana suç duyurusu ÇANAKKALE (Cumhuriyet) Çanakkale Emniyet Müdürlüğü görevine 11 gün önce atanan Yılmaz Özden, 20’nin üzerinde şube müdürünün görev yerlerinde rotasyon yaptı. Terör, kaçakçılık ve asayiş başta olmak üzere neredeyse tüm şube müdürlerinin görev yerleri değişti. İstanbul Haber Servisi Kumkapı’da sabaha karşı yüzleri maskeli bir grup, özel bir banka şubesine molotofkokteyli attı, banka şubesinde yangın çıktı. Polis eylemcileri biber gazı ve TOMA’larla müdahale etti. Olayda gruptan bazı kişilerin gözaltına alındığı belirtildi. Çevrede dükkânı olan bazı esnaf, göstericilere tepki gösterdi. Kumkapı güne gergin başladı PKK muhtar kaçırdı HAKKÂRİ (DHA) TSK’nin sitesinden yapılan açıklamaya göre Hakkâri Çığlı köyü muhtarı PKK tarafından kaçırıldı. TSK’nin internet sitesinden yapılan açıklamada, “Hakkâri/ÇukurcaÇığlı köyü muhtarı A.E, silahlı üç bölücü terör örgütü mensubu tarafından evinden kaçırılmıştır. Çukurca İlçe Jandarma Komutanlığı’nca konuya ilişkin olarak Çukurca Kaymakamı ve cumhuriyet savcısına bilgi verilmiştir. Cumhuriyet savcısının talimatıyla Çukurca İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından adli tahkikat başlatılmıştır” ifadelerine yer verildi. Terör tazminatı talebine ret DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1994’te kaybolan Seyithan Yolur’un ‘terör tazminatı’ talebi reddedildi.1994 tarihinde askerler kendilerine yardımcı olmaları için 6 köylü yanlarında götürdü. Köylülerden 3’ü ertesi gün dönerken, Seyithan Yolur ile İkram ve Servet İpek’ten haber alınamadı. İpek kardeşlerin yakınlarının AİHM’ye açtıkları davada Türkiye mahkum edilirken, Seyithan Yolur’un ailesi de terör zararlarının karşılanmasını öngören yasadan yararlanmak için başvurmuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle