04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MART 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Geçmişten Gelen Belge Su Kesintileri Kapıda Toplumcu Mühendisler ve Mimarlar Meclisi, İstanbul ve Ankara’da seçimlerden sonra ciddi su kesintilerinin kapıda olduğunu açıkladı: “İstanbul’daki barajların geçtiğimiz yıl yüzde 82.6 olan doluluk oranı yılın ilk iki ayında yüzde 30.34’e düştü. Ankara’da da yüzde 36’ya gerilemiş durumda.” Toplumcu Mühendis ve Mimarlar, su kıtlığı faturasının yağış azlığına değil, hatalı planlamaya kesilmesi gerektiğinde birleşiyorlar. Örnek de veriyorlar: “Yanlış arazi planlaması, su havzalarının yerleşim yeri olarak kullanılması, yeraltı sularının tedbirsizce kirletilip yok edilmesi, yaşanacak su kıtlığının sebepleridir. Bu tehlikenin nefesi İstanbul’un ensesindeyken, elde kalan su havzaları korunmak yerine yok edilmekte. Bunun en büyük örneği, 70 göleti hafriyatla doldurulacak olan üçüncü havalimanıdır.” sonra yaptığı konuşma: “Mal ve mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime bağışlamakla ferahlık duyacağım. İnsanın serveti kendi manevi kişiliğinde olmalıdır. Ben büyük milletime daha çok şeyler vermek istiyorum.” temediğini söylediği 90 trilyon nerede. Biri, gayrimenkullerle birlikte 1 trilyon 670 milyar lira, diğeri nakit 90 trilyon lira! Anımsayınız, 2004’te demişti ki: “Milletvekili maaşı artı Başbakan olduğum için 220 milyon lira. Ticaretten kazancım olmasa bununla geçinemem. Almanya Başbakanı Schröder ile sohbet ederken konu açıldı, ben kendisine sordum ne kadar maaş aldığını. 15 bin Avro alıyormuş maaş olarak. Bizimki ne ediyor? Herhalde 3 bin küsur Avro. Düşünün işte...’’ Aradan 10 yıl geçmiş, geçinemeyenin yalnızca “bir miktarı” 90 trilyon olmuş. Düşünün işte! Aradaki Fark Türk ulusunun belleğinden silinmek istenen Atatürk’ün mal varlığını halkına bağışlamasından Babası, “Sıfırladınız mı?” diye sorunca, oğlu, “Sıfırlamadık babacığım, bir 30 milyon Avro gibi bir miktar daha var, eritemedik henüz” demişti. 30 milyon Avro dediğiniz ne? Eski parayla yaklaşık 90 trilyon lira. Meslektaşımız İlhan Taşcı, “Bir AKP Belge’seli, Maskesiz Soygun” adlı kitabında, babanın verdiği mal beyanlarına göre, 1994’ten 2006’ya kadar geçen sürede servetinin toplam değerinin 5 milyar 110 milyon liradan, 1 trilyon 670 milyar liraya ulaştığını belgelemişti. Aradan 7 yıl geçmiş. 2006’daki 1 trilyon 670 milyar lira nerede, oğlunun henüz eri 90 Kat CHP’li Oğuz Oyan, bugün Türkiye’yi yönetemeyen kadroların geçmişine ilişkin birkaç bilgiyi kamuoyuyla paylaştı. Birisi, “Yeniden Milli Mücadele” dergisinin, 12 Mart muhtırasından hemen önce, 16 Şubat 1971’de yayımlanan sayısı. Oyan’ın belirlemelerine göre derginin manşetinde, 12 Mart’ın lideri MemduhTağmaç’ın fotoğrafı ve altında da “Komünistlere Karşı Ordu Millet El Ele” başlığı bulunuyor. Derginin yazarları arasında çok ilginç isimler yer alıyor: Cemil Çiçek (şimdiki TBMM Başkanı), Melih Gökçek (şimdiki AKP’li Ankara Belediye Başkanı), Taha Akyol (geçmişte MHP’ye, son dönemlerde AKP’ye akıldanelik yaptığı bilinen gazeteci), Atilla Yayla (Atatürk’ten “Bu adam” diye söz eden liberal), Hüseyin Gülerce (cemaat ile AKP’nin arasını bulmak için yazılar yazan Zaman gazetesi yazarı) gibi. Cemil Çiçek’in bir ileti ile Tağmaç’a destek ve bağlılıkların bildirildiği Ulusal kripto sisteminin geliştirilmesi için milyonlarca dolar harcama yapan Türkiye’de gelinen son durum şu: Devletin tüm gizli planları, TSK’nin kozmik bilgileri ve şifreleri istenmeyen kaynaklara ulaşmış dergi, orduyu göreve çağıran mesajlara da sayfalarını açmış. Oğuz Oyan, 12 Mart muhtırasından hemen sonra Necmettin Erbakan’ın Hava Kuvvetleri’nin uçağıyla yurtdışından getirildiğini ve siyasete sokulduğunu anımsattıktan sonra, AKP’lilerce ağızlara sakız edilen 28 Şubat 1997’ye ilişkin şu çok dikkat çekici bilgiyi de aktardı: “28 Şubat sürecinden sonra RP kapatılıyor yerine FP kuruluyor. FP’nin içinde Abdullah Gül ile Erbakan’ın verdiği iktidar mücadelesinden Erbakan galip çıkınca FP’nin kapatılması için başsavcılığa belge taşıyanlar kim? Şu an Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Abdullah Gül ile Başbakan Yardımcılığı görevini sürdüren Bülent Arınç. Bunu, FP’nin kapatılarak Milli Görüş çizgisinden kopmak ve böylece bir meşruiyet zemini oluşturmak için yapmışlardır. Arkasından da partilerinin kapatılmasının darbeci bir zihniyet olduğuna dair bir söylem de geliştirmeyi kendilerine yedirmişlerdir.” Sonrası biliniyor zaten: AKP kuruluyor, iktidar yapılıyor, “darbe” tezgâhıyla cezaevleri muhaliflerle, devlet büyüklerinin evleri de tıka basa parayla doluyor. gözüküyor. Devletin olağanüstü hal, TSK’nin askeri ve acil önlem planları, kriptoları ile kozmik bilgilerin güvenilirliği kuşkulu. Devletin gizli hafızası, bunu koruyan şifreler ve kriptolar ile kritik düzeydeki görevlilere ilişkin bilgilerin yabancı kaynaklara geçmiş olma olasılığı da çok yüksek. Seçim Karakolu Seçim günü haber kanallarının en fazla ziyaret edeceği yer sanırım karakol binaları olacak. “Bu seçim karakolda biter” söylemi yerel seçimlerde ete kemiğe bürünecek gibi gözüküyor. Olayı fazla abartıyorsunuz, alt tarafı bir yerel seçim demeyin sakın bana. Yerel seçimlere yüklenen anlamları bir hatırlayalım isterseniz: “Kurtuluş Savaşı”, “iyi ve kötünün sınandığı bir referandum”, “cemaatin oy oranının ne olduğunun anlaşılacağı bir istatistik”, “ özerkliğin ilanı için bir referandum,” “varlık savaşı” ve “yüce divan”. Bu anlamları ben söylemiyorum, seçim meydanlarında siyasi parti liderleri her gün tekrarlıyor. Bırakın yerel seçimleri, hiçbir seçim “İstiklal Savaşı” nitelemesi ile adlandırılmamıştır. Eğer bu benzetmeyi iktidarın gücünü kullanan siyasi parti söylemişse, seçim sonrası tartışmaların önünü de açmış demektir. Çok partili döneme geçtiğimiz günden bu güne, siyasi tarihimiz “seçim hileleri” hikâyeleri ile bezenmiş bir haldedir. Bütün yapılan seçim hilelerini bir araya toplasanız dünya, “seçimde yapılmaması gerekenler” adının verildiği bir ansiklopediye sahip olabilir. Böyle bir geçmişe sahip olunca da herkesin kafası karışık oluyor. Yerel seçimleri, siyasi bir tercihle beraber adayın da öne çıktığı bir seçim olarak biliriz. Bu yüzden de sürpriz sonuçlara da gebedir. Genel seçimde yüzde bir oy alamayan partiler, bazı önemli illerde seçim kazanabilir. Seçim, birkaç oyla bile kazanılabilir veya kaybedilebilir. Ama bu seçime yukarıda kısaca bahsettiğim büyük anlamları yüklerseniz, seçim sonuçlarını siyasi olgunlukla kabul etmeniz de bir o kadar zor olacaktır. Bir yıldan beri ülkenin içinde bulunduğu siyasi gerilimler, seçim zamanında herkeste olması gereken iyi niyetli duyguları tüketmiş durumdadır. Bu olağanüstü hal durumuyla, seçime gitmenin bazı olağanüstü sonuçları da olacak gibi gözükmektedir. Adayın vasfından çok, siyasi pozisyonların seçim sonuçlarını belirleyeceği atmosfer, insanların ağızlarını açık bırakacak neticeler verecek gibi gözükmektedir. Seçim gününe kadar partililer araştırma şirketlerinin sorularına kendi partisini söyleyerek girecektir. Son gün ise, seçilmesini istemediği adayın karşısındaki kişi üzerinde birleşecektir. Bu nedenle belediye ve meclis üyesi seçimleri arasında uçurumlar oluşabilecektir. Unutmayın ki; bu yerel seçim atmosferi, saygı ve sevgi duyduğumuz kişiyi seçmekten çok, nefret ettiğimizi seçtirmemek üzerine kurgulanmaktadır. Bu seçim, yalnızca yerel yöneticilerin seçildiği değil, seçim sonuçları itibarıyla da herkesin konumlarını yeniden belirleyeceği bir yarış olacaktır. Bu anormal atmosferin neticesinde ortaya çıkabilecek sürpriz sonuçlar seçimi şaibeli gösterebilir. Yukarda saydığım sıkıntıların yanına, HSYK ve güvenlik birimlerindeki atamalarla başlayan tartışmalar da eklenmiştir. Bu da seçim atmosferinin güvenlik kaygılarını artırmaktadır. Seçim esnasında yaşanan tartışmaların adil bir şekilde değerlendirilmeyeceği kaygısı halk üzerinde oluşmaya başlamıştır. Bu kaygılar birçok kişi tarafından dillendirilmiş olmasına rağmen insanları ikna edici bir adım hâlâ atılmamıştır. Ülkenin günlük hayatı bu kadar gerilimliyken seçim gününde her şeyin güllük gülistanlık olacağını ummak açıkçası iyi niyetli bir düşünce olmaktan öteye gitmez. Bu seçimler Twitter üzerinden seçim hilelerinin anında servis edileceği bir dönemi de yaşayacaktır. Birbirinden bihaber gruplar bu sosyal ağ üzerinden organize olabileceklerdir. Seçim sandıklarının çalındığı veya değiştirildiği iddiaları yüzünden bazı siyasi partiler sokaklarda karşı karşıya gelebilirler. Söylediklerimi bir kehanet olarak algılamayın, bu söylediğimi düşünen milyonlarca insan olduğunu biliyorum. Bu seçimlerin karakolda bitmesini istemiyorsak, seçimin şeffaflığı konusundaki şüpheleri ortadan kaldırın. Seçim günü, elektriklerin kesilmesini ve farklı yerlerde birden fazla oy kullanılmasını engelleyin. Unutmayın ki bu seçimleri, elinde cep telefonu ile takip eden birçok “007”ler olacaktır. Seçimlerin bir başlangıç olduğunu unutmadan sandıklara gidelim. Bu bir savaş değil, yalnızca bir seçim ve kaybeden ölüme değil, sadece evine gidecek. Şimdiden hayırlı olması dileğiyle… DEVRİM KANUNLARININ 90. YILI KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Kripto [email protected] Laiklikten şeriata mı? İstanbul Haber Servisi Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği (TÜKD) Genel Başkanı Avukat Nazan Moroğlu, laiklik ilkesi ile Öğretim Birliği’nin kabul edilmesi ve hilafetin kaldırılmasının 90. yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada “Türkiye’yi laikleştiren 3 yasa günümüzde yok sayılıyor” dedi. Moroğlu, dün yaptığı yazılı açıklamada “3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen üç yasa; ülkemizde çağdaş, demokratik ve laik bir ulusdevlet yaratılmasının temelini oluşturmuştur” ifadelerine yer verdi. 3 Mart 1924 tarihindeki kabul edilen yasada “Türkiye Cumhuriyeti’nde halkın işleri ile ilgili yasaları yapmaya ve yürütmeye yalnız TBMM ile hükümet yetkilidir” denilerek ulusal egemenliğe dayalı laik devlet anlayışının adımlarının atıldığını belirten Moroğlu, Tevhidi Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu ile “İlkokuldan başlayarak okullaşmanın her kademesinde eğitim birliği ilkesine bağlı kalmak, kadın erkek ayrımı yapmadan Cumhuriyetimizin temel niteliklerine bağlı kuşakların yetiştirilmesini sağlamanın” hedeflendiğini anlattı. Hilafetin kaldırılmasıyla 3 Mart tarihli bu devrim yasalarına “Türkiye’yi laikleştiren yasalar” denilebileceğini ifade eden Moroğlu şu değerlendirmeyi yaptı: “Ancak, günümüzde ne yazık ki ‘Laiklikten şeriata mı’ diye sorduran uygulamalarla karşılaşıyoruz. Devrim yasaları yok sayılıyor. Eğitim sistemi altüst ediliyor. Özellikle 4+4+4 şeklinde kesintili eğitim, kız çocuklarının okullaşmasını olumsuz etkiliyor. 1923’te Mustafa Kemal ve devrimci arkadaşlarının başlattığı yolculuğu hedefine ulaşıncaya kadar sürdürme görevi bugün Atatürk devrimlerine inanan herkese düşüyor. Atatürkçülerin şimdi her zamankinden daha fazla el ele vermeleri gerekiyor.” Eğitim sistemi altüst HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yaklaşık 2 milyon üniversite adayı seçimlere bir hafta kala, 23 Mart’ta üniversiteye girişte birinci aşama olan Yükseköğretim Geçiş Sınavı’na (YGS) girecek. İddialara göre, sınav öncesi, bazı öğretmenler topluca izin alacak, sınav günü ise öğretmenlerden bir kısmının “tehdit ve şantajlarla” görevlerini ihmal etmeleri sağlanıp sınavın güvenli ortamda gerçekleştirilmesine engel olunacak. Soruların sızdırıldığına ilişkin haberler de medyada yer alacak. Yetkililerden alınan bilgiye göre, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), kaos çıkabileceğine ilişkin iddialarının ortaya atılması üzerine harekete geçti. MEB, ÖSYM ile işbirliği halinde olası sorunları çözecek tedbirleri hayata geçirecek. Güvenlik önlemlerinin artırılmasından, yedek görevli sayısının çoğaltılmasına kadar bir dizi önlem ise şimdiden alındı. Bakanlık yetkilileri, sınav sonrasında da hukuka aykırı biçimde sınav görevlerini yerine getirmeyen veya ihmal edenler hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılacağını vurguladı. MEB’den YGS önlemi Bir çocuk daha okusun diye... 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax : 0212.275 52 44 www.yekuv.org [email protected] Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476 DÜZELTME Gazetemizin 1 Mart 2014 Cumartesi günlü sayısının 16. sayfasında eski İstanbul Barosu Başkanı avukat Orhan Adli Apaydın’ın anılmasıyla ilgili haberde yanlışlıkla ağabeyi avukat Burhan Apaydın’ın fotoğrafı kullanılmıştır. Okurlarımızdan özür dileriz. SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Su ve bu 1 har şebekele 2 rinde ya da barajlarda 3 ikincil boru 4 ların bağlan 5 dığı ana boru. 6 2/ Şık, lüks ve gösteriş 7 li giyim tar 8 zı... “Git, de 9 fol” anlamında argo söz1 2 3 4 5 6 7 8 9 cük. 3/ Samanla 1 A G İ R O F O B İ karışık tahıl... Bir 2 S Ö K E A L EM gösterme sıfatı. 4/ 3 E L A A R A K A Harekete hazır, te 4 N Ü O F İ S tikte. 5/ Dolma K I R O yapmak için ha 5 A K İ K D UMA U T zırlanan karışım... 6 7 A R E N A A B A “Bakma, gözetleO K A R me” anlamında ar 8 N A A T go sözcük. 6/ Başı 9 A K L U O F O B İ boş hayvan... Evcil olmayan hayvanları vurma ya da yakalama işi. 7/ Asya’da bir ırmak... Dinsel bayramlardan bir önceki gün. 8/ Güçlü ve beyaz bir ışık vererek yanan hidrokarbonlu gaz. 9/ Cinsel güçsüzlük... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İki ayrı ülke parasının birbiriyle değiştirilmesi. 2/ Göçebelerin konak yeri... “Ey suyun sesinden anlayan bağlar / Ne söyler şu dağa çeşmesi” (F. N. Çamlıbel). 3/ Leylak rengi, açık mor... Kuran’da bir sure. 4/ Bir tür bağımsızlığı olan büyük il... Hayvanlara vurulan damga. 5/ Antalya’nın bir ilçesi... Tanrıtanımaz. 6/ Bağırsak solucanı. 7/ Bir şeyin esas tutulan yüzü... Bir sözü ya da davranışı görünür anlamından başka bir anlamda kabul etme. 8/ Fas’ın başkenti... Gözdeki canlılık. 9/ Pasta hamuru... Memelilerde ana ile dölüt arasında kan alıp verme işini sağlayan organ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle