02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 ŞUBAT 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Hukukun üstünlüğü ilkesi askıda Akademisyen ve hukukçular, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından yaşananlara dikkat çekti İstanbul Haber Servisi Akademisyen ve hukukçular, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından yaşananlara dikkat çekerek “Hukuk devleti ilkesinin askıya alınması, yasama ve yargı kuvvetlerinin yürütme tarafından yutulduğu bir kuvvetler birliğine doğru hızlı bir gidişin tehlikesini barındırmaktadır” dedi. 150 imzalı bir metin yayımlayan akademisyen ve hukukçular, “İktidar, siyaset bilimi ve hukukta hiçbir karşılığı olmayan bir ‘paralel devlet’ kavramı icat ederek ve tüm hukuk dışı uygulamaları kendi iktidarına ortak ettiği Gülen cemaatine yıkarak sorumluluktan kurtulamaz” uyarısında bulundu. Prof. Dr. Gençay Gürsoy tarafından açıklanan ve akademisyen ve hukukçuların imzalarının yer aldığı metinde, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından gelişmeler özetlenerek “Bir ay zarfında binlerce kamu görevlisiyle ilgili olarak yapılan işlemler ile yargıya ilişkin planlanan kaygı verici girişimler, hukuk güvenliği ilkesine gösterilecek saygıyı tahrip eden ve hukuk ile meşruiyet arasınAçıklamaya imza atan 150 akademisyen ve hukukçudan bazıları şöyle: Prof.Dr. İbrahim Kaboğlu, Prof. Dr. Ayhan Alkış, Prof. Dr. Ayşe Buğra, Prof. Dr. Baskın Oran, Prof. Dr. Burhan Şenatalar, Prof. Dr. Büşra Ersanlı, Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Prof. Dr. İlter Turan, Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, Prof. Dr. Özdemir Aktan, Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, Prof. Dr. Taner Gören, Prof. Dr. Taner Timur, Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, Avukatlar Akın Atalay, Bahri Belen, Ergin Cinmen, Canan Arın. Derin Sessizliğin Ayak Sesleri Artık bundan sonrasını tahmin edebiliyoruz. Çünkü kıran kırana süren savaşın çok yara almış olsa da “galibi” belli olmuştur. Bu savaş nedeniyle ortaya saçılan gerçekler, yani yolsuzluklar, bakanlar düzeyine tırmanmış akıl almaz işler de derin bir sessizliğin kuyusunda kaybolup gidecek, bundan sonra da hiç kimse o tuhaflıkların sözünü edemeyecektir. Bunu nereden biliyoruz? Yapılan ve bu günlerde tamamlanacak olan hazırlıklardan biliyoruz. HHH En üst düzeyden yapılan açıklamalara göre, ayyuka çıkmış yolsuzluklarla ilgili soruşturmalar yakında partili avukatlardan devşirilmiş yeni savcılar, hâkimler eliyle sona erdirilecektir. Meclis’e gelen fezlekeler de eski savcılara değil yenilerine iade edilmiştir zaten ve kuşkusuz Ankara’ya dönmeyeceklerinden emin olabiliriz. Bu konuların orada burada, gerçek ya da sanal dünyalarda konuşulup durmasının “memlekete vereceği zararı” önlemek için de harekete geçilmedi mi? İşte pırıl pırıl, her türlü ihtiyaca yanıt veren bir internet yasası ile her türden “münafıklığın” önüne geçiliyor. Medya âleminde kapışmanın yarattığı boşlukta konuşup duranlar da yakında sessizliğin erdemini keşfedecek, hepsi birer “Fatih” olmanın ne kadar yararlı olduğunu anlayacaklardır. Anlamayanlar da kendi kendilerine konuşur dururlar artık. Seçimlerden sonra ise durum tamamen “normale” dönecektir. HHH Ya bu sessizlik sağlanamazsa... O zaman işler kötüdür! Çünkü bu olup bitenlerin bir izahı, bir açıklaması yoktur maalesef. Muhalefet partilerinin sözcülerine bakarsanız bir şekilde hesap verilmesi gerekecektir. Bu “kem söz sahibi” muhaliflere göre cemaat geçen yıllarda “özel yetkilerle” yaptıklarının; bakanlar, oğulları ve diğerleri ise yolsuzlukların hesabını vermek zorunda kalacaklardır. Devlet ve hükümet yönetmenin her türden zorluğunu olağanüstü yöntemlerle aşmayı başaran ve ustaca atlatan öteki devletliler ise herhalde bir telefonla yayın kesmenin yakışıksız olduğunu öğrenmekle kalmayacaklardır. En soldan en sağa kadar muhalif olanların bu dileklerinin gerçekleşmesi kolay görünmüyor. Kolay görünmüyor çünkü büyük bir baskı altında kalan, tabir yerindeyse köşeye sıkışmış olandan daha tehlikelisi yoktur ve anlaşılıyor ki, artık onlarda görünüşü kurtarma kaygısı bile kalmamıştır. Bundan sonrası hukuksuz yasa, yasasız zorbalıktır. “Yakında her şey normalleşecektir” denildiğinde söylenen budur. HHH Bugüne kadar açıklanan her demokrasi paketi, çemberi biraz daha daralttı, boynumuzu biraz daha sıktı. Kaşıkla verip kepçeyle alma yöntemine göre hazırlanan bu son demokrasi paketi de gerçek ve sanal dünyamızı karartacak özellikler taşıyor. Hepimiz biliyoruz bunu. Peki neyi bilmiyoruz? Bu cendereden nasıl kurtulacağımızı bilmiyoruz. CemaatAKP kavgasıyla ortaya çıkan gerçeklerin gizlenmesinin önüne nasıl geçebileceğimizi, gerçekleri anlatmanın yollarını nasıl bulabileceğimizi, hukuk dışı yasakları nasıl aşabileceğimizi bilmiyoruz. HHH Gerçekler halka ulaştırılamazsa bir güce dönüşemez. İktidar sahipleri bu nedenle medya üzerinde aralıksız çalışıyor, yolsuzlukları örtmek için “derin sessizliğin” nasıl sağlanabileceğinde yoğunlaşıyorlar. Medya Türkiye tarihinde hiçbir zaman bu kadar önemli bir görevle ve ama aynı zamanda bu kadar ağır bir tehditle karşı karşıya kalmamıştı. Ya boyun eğecek, vazgeçeceğiz gazetecilikten ya da dik duracak, gerçekleri arayıp bulmayı, anlatmayı sürdürecek, halka borcumuzu ödeyeceğiz. Halkın bize her fırsatta söylediği de budur zaten: Ödeyin borcunuzu... Akademisyenler ve hukukçular imzaladı daki bağları koparan bir sonuca yol açabilecek niteliktedir. İktidar, siyaset bilimi ve hukukta hiçbir karşılığı olmayan bir ‘paralel devlet’ kavramı icat ederek ve tüm hukuk dışı uygulamaları kendi iktidarına ortak ettiği Gülen cemaatine yıkarak sorumluluktan kurtulamaz” denildi. Üretilmiş deliller Son yıllara damgasını vuran Ergenekon, Balyoz ve KCK gibi davalarda özel mahkemeler eliyle sistematik şekilde kanıtların çarpıtıldığı ya da üretildiğinin defalarca dile getirildiği belirtilen açıklamada, “Bu davalara konu olan delillerden bazıları yur tiçinde ve yurtdışında incelenmiş ve sonradan üretildiklerine dair bilimsel veriler ortaya çıkmıştır. O dönemde bu durumu meşru bulan hükümet, yolsuzluk soruşturmalarına kendisinin konu olacağını kavradığı noktada bu davaları gayri meşru ilan etmiştir” değerlendirmesi yapıldı. Açıklamada özetle şu görüşlere yer verildi: “Bir ülkede sistematik şekilde adil yargılanma hakkını ihlal edenler ve iktidarın da iddia ettiği gibi devlet içinde dini hiyerarşiye bağlı gizli bir örgütlenme varsa, bu o ülke için çok ciddi bir sorun ‘İddialar derhal aydınlatılmalı’ dur. Bu iddialar derhal aydınlatılmalı, görev ve yetkilerini kötüye kullanan kolluk gücü ve yargı mensupları varsa, hukuk devleti gerekleri içinde hesap vermelidir. Bunun yerine bir cadı avı gibi toptan şekilde, sebep ve gerekçe gösterilmeksizin binlerce kişinin görev yerlerinin değiştirilmesi, duruma atfedilen suçlamayla uyuşmayan bir çözümdür ve yeni mağdurlar yaratmaya mahkum bir hukuksuzluk örneğidir. Hiçbir siyasi iktidarın, bir yandan kendisine yönelik yolsuzluk soruşturmalarından ve bir yandan da devlet içi ortağından kurtulmak için tüm ülkeyi hukuki, siyasi ve ekonomik bir açmaza sürüklemeye hakkı yoktur. İnanıyoruz ki hukukun üstünlüğü ilkesi, demokrasinin de, hak ve özgürlüklerin de, eşitlik ve adaletin de en önemli güvencesidir. Hukuk devleti ilkesinin askıya alınması ve üstelik kanunlara da dayanmayan bir ‘istisnailik durumunun’ ilan edilmesi, yasama ve yargı kuvvetlerinin yürütme tarafından yutulduğu bir kuvvetler birliğine doğru hızlı bir gidişin tehlikesini barındırmaktadır.” ÇETİN DOĞAN’IN AVUKATLARI: YENİDEN YARGILANMA İLE İLGİLİ BELİRSİZLİK ORTADAN KALKMADAN KİMSE EMEKLİ EDİLMEYECEK Mahkeme karardan TSK’den ‘Balyoz’a fren BARKIN ŞIK geri dönmeli İstanbul Haber Servisi Balyoz davasında çeşitli cezalara çarptırılan emekli Orgeneral Çetin Doğan, emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz ve emekli Albay Hakan Büyük’ün avukatları, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nden yeniden yargılama taleplerinin reddi kararından geri dönülmesini talep etti. Askerlerin avukatları, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yeni heyet başkanı Gökmen Demircan’ın soruşturma aşamasında görev aldığına, üye hâkim Ahmet Öztürk’ü “gerekçesiz tutukluluğun devamı” kararları nedeniyle Hâkimler ve Savcılar Yükek Kurulu’na (HSYK) şikâyet ettiklerine dikkat çekerek “Yeniden yargılama talebinin incelemesinde yer almaları hukuka ve kanuna aykırıdır” dediler. Emekli Orgeneral Çetin Doğan, Ahmet Yavuz ve Hakan Büyük’ün avukatları, Duygun Yarsuvat, Hüseyin Ersöz ve Nurcan Çöl tarafından İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan dilekçede, yargılamanın yenilenmesi taleplerinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğu belirtildi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek projelerini açıkladı, uzmanlar tepki gösterdi Vahim hukuki yanılgı Dilekçede şöyle devam edildi: “Söz konusu karar, bilimsel gerçekleri yadsıyan bir içeriğe sahiptir. TÜBİTAK’ta görevli 3 uzman tarafından yapılan tespitlerin daha önce dosyaya sunulan diğer 2 raporla aynı mahiyette olduğu şeklindeki değerlendirme çok vahim bir hukuki yanılgıyı işaret etmektedir. Bu noktada söz konusu rapor ‘yeni delil’ kabul edilerek Donanma Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından soruşturma başlatılmış olduğunun da belirtilmesinde fayda bulunmaktadır.” TÜBİTAK uzmanlarının raporunda yer alan manipülasyona dair tespitlerin, teknik bilgi ve uzmanlık gerektirmekte olduğu, hâkimlerin hukuki bilgileri ile değerlendirme yapamayacakları ifade edilen dilekçede “Sayın Başbakan, Başbakan’ın siyasi başdanışmanı ve eski Adalet Bakanı tarafından müvekkillerin yargılama sürecinde görev alan kolluk personeli, savcılar ve hâkimler hakkında ifade etmiş olduğu sözlerin araştırılması ve bu kişilerin tanık olarak dinlenmesi gerekirken beyanlarına başvurulmamasının maddi gerçeğin ortaya çıkartılmasını engelleyen bir yaklaşım” olduğu savunuldu. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanlığına HSYK tarafından hâkim Ahmet Korkusuz’un atandığı anlatılan dilekçede “Yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine dair karar görevli olmayan hâkimler tarafından verilmiş hukuka aykırı bir karardır. 29 Ocak 2014 tarihli TÜBİTAK raporuna dayanan yeniden yargılama taleplerimizle ilgili karar vermeye yetkili heyetin mahkeme başkanı Ahmet Korkusuz ve yargılamada görev üstlenmeyen diğer hâkimlerden oluşması gerektiği göz önüne alınarak İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 3 Şubat 2014 tarihli yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine dair karardan dönülerek, yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi” şeklinde talepler sıralandı. Gökçek’ten boğaz sözü!.. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’den Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yeniden aday gösterilen Melih Gökçek, “Ankara’ya boğaz getireceğini” açıkladı. Seçim startı veren Gökçek’in sıraladığı 18 projenin önemli bölümünün halen devam edenlerden oluşması dikkat çekti. Gökçek’in anlatımıyla projeleri şöyle: l Birinci projemiz Ankarapark. Toplam 100 bin metrekarelik kapalı alana sahip olacak. Alanda toplam 1200 tane küçüklü büyüklü oyuncak var, bu bir rekordur. İçerisinde dinazor sinemaları, müzeleri bulunuyor. Savaşan transformerlar, 360 derece Ankara ve Türkiye sinemaları. Yenimahalle birinci duraktan itibaren ücretsiz ulaşım sağlıyoruz. l İkinci projemizi Ankara Boğazı... Ankara’ya deniz getirmek imkânsız ancak artık Ankara’nın da boğazı olacak. İmrahor Vadisi’nde 1. etapta yer alacak. l Üçüncü proje, havaalanı metro projesi, Başbakan’ın hediyesi olacak. l Dördüncü projemiz teleferik otobüs projesi... Bu şekilde trafik rahatlayacak. l Beşinci projemiz Kuzey Ankara’ya Cumhuriyet tarihinin en mükemmel camiini ve kültürel merkezini yerleştiriyoruz. l Altıncı projemiz fuar alanı projesi... Toplam 50 bin metrekare açık, 50 bin metrekare kapalı alanı olan bir fuar alanı... l Yedinci proje İnanç ve Tarih Müzesi projesi... 4 bölümden oluşuyor, ferman müzesi, tarih müzesi, bilim müzesi ve en önemli bölüm Kuran mucizeleri müzesi. Açıklamaları değerlendiren Peyzaj Mimarları Odası Başkanı Redife Kolçak, Gökçek’i mimarlıkmühendislik bilmine ve yasalarına muhalefet ettiği için yargıya götürdüklerini anımsattı. Ankara’nın “Ben hayal ederim mühendisler çizer” mantığıyla karşı karşıya olduğunu belirten Kolçak, “Artk hiçbir şeyi hayal etmesini istemiyoruz. İmrahor kentin en önemli ekolojik eşiklerinden biridir. AOÇ gibi bir varlığımızı kaybetmek üzereyiz. İmrahor’u kaybettirmeyeceğiz. Köprü yapmakla bir yer boğaz olmaz, boğazlar vardır, coğrafya yaratılamaz, getirilemez, yapılamaz” dedi. ‘Artık hayal etmesin!’ Maddi gerçeğe engel ANKARA Yargıtay tarafından 9 Ekim’de verilen karar ile mahkumiyeti kesinleşen Balyoz davasının muvazzaf sanıklarının emeklilik işlemleri donduruldu. “Orduya kumpas kuruldu” iddialarının araştırılması ve sorumluların bulunması için suç duyurusunda bulunan Genelkurmay Başkanlığı’nın, “yeniden yargılama” tartışmaları noktalanana kadar muvazzaf personelin emeklilik işlemlerini, “geri dönülemez hak mağduriyetleri yaşanmaması için” askıya aldığı öğrenildi. Bu kararın alınmasında emeklilik hakkını kazanamayan personelin durumunun etkili olduğu bildirildi. Kaynaklar, yeniden yargılama konusunda nihai kararın Anayasa Mahkemesi’nden çıkmasının beklendiğini kaydetti. Balyoz davasından halen askeri cezaevlerinde 128 muvazzaf subay bulunuyor. Aralarında 13 general ve amiralin yer aldığı muvazzafların 95’i albay, 15’i yarbay, 4’ü binbaşı ve 1’i yüzbaşı rütbesinde bulunuyor. Balyoz davasından yargılanan bu sanıklardan 10 civarındaki personelin emeklilik hakkını kazanamadığı belirtiliyor. TSK’den ayırma işlemlerinde son imza yetkisinin Cumhurbaşkanlığı makamında olduğu öğrenildi. Cumhurbaşkanının imzalamadığı hiçbir dosya ile ilgili olarak TSK’den ayırma işlemi yapılamayacağı belirtildi. Konuyla ilgili olarak Ağustos 2012’de Genelkurmay Personel Başkanlığı tarafından tutuklu muvazzaf personele bir de brifing verildiği kaydedildi. Hasdal, Hadımköy, Mamak ve Şirinyer’de yatan Balyoz sanıklarının bu karar ile bir nebze rahat nefes alması bekleniyor. Aksi takdirde sosyal güvencesi bulunmayan Balyoz sanıklarının ailelerinin çok zor durumda kalacağı ifade ediliyor. Bursalı: Yazıyı bugün yazsaydım dava açılmazdı İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen’in gazetemiz yazarı Orhan Bursalı’ya 13 Temmuz 2012 tarihli “Yargıtay’da adalet olacak mı?” başlıklı yazısından dolayı açtıkları hakaret davasına devam edildi. Orhan Bursalı savunmasında, Başbakan Erdoğan’ın devlet içinde bir paralel yapılanmadan bahsettiğini anımsatarak, Balyoz ve diğer davalardaki hukuksuzlukları konu alan yazısını bugün yazması halinde dava açılmayacağını söyledi. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya müşteki avukatları katılmazken gazetemiz yazarı Orhan Bursalı katıldı. Bursalı, savcılığın bu konuda kamu davası açmasını anlamsız bulduğunu belirterek “Siyasal analizciyim. Olayları yorumluyorum. Yazımda doğrudan Fethullah Gülen ile Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef almadım” dedi. Yazısının mazlumları savunan bir yazı olduğuna dikkat çeken Bursalı, şunları söyledi: “Bugün resmen adı konmadan yaşanan çatışmayı 2 yıl önceden yazdım. Bugün özellikle hükümet kanadından Balyoz ve diğer davaların kumpas olduğu söylenmiştir. Ortada bir kumpas varsa taraf da vardır. Dolayısıyla benim yazım bunun yanında masum kalır.” Mahkeme heyeti, mütalaada bulunması için dava dosyasının savcılığa verilmesine karar vererek duruşmayı erteledi. Yetkili heyet kurulsun Prof. Alemdaroğlu bir hafta daha hastanede İstanbul Haber Servisi Gribal rahatsızlık ve yüksek ateş şikâyetleriyle Silivri Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Ergenekon davası tutuklu sanığı Prof. Kemal Alemdaroğlu’nun durumunun iyiye gittiği, ateşinin düşmeye başladığı, kültür testi sonuçlarına göre tedavisine karar verileceği ve 1 hafta daha hastanede kalacağı belirtildi. Ergenekon davası kapsamında 15 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan Alemdaroğlu’nun (75) tedavisi, 29 Ocak Çarşamba gününden bu yana Silivri Devlet Hastanesi’nde sürüyor. Alemdaroğlu’nun avukatı Metin Çetinbaş, müvekkilinin 3 hafta kadar önce yakalandığı gribal enfeksiyonun idrar yollarına sıçradığını, yüksek ateş ve halsizlik şikâyetleri ile hastaneye kaldırıldığını belirterek “Mikrobun kana karışmasından şüphe edildiği için buna yönelik kültür testleri yapıldı. Tedavi, kültür testi sonuçlarına göre belirlenecek” dedi. Basın Konseyi’nden Silivri’ye çıkarma İstanbul Haber Servisi Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, ile Yüksek Kurul üyeleri Ergenekon sanıkları eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Tuncay Özkan, Doğu Perincek, Deniz Yıldırım ve Fatih Hilmioğlu’nu ziyaret etti. Sanıklarla tutukluluk sürelerinin 5 yıla indirilmesi çalışmalarıyla ilgili görüşmeler yaptıklarını belirten Türenç, “Ancak bu sabah (dün) gelen 5+1 yıl kararı onları çok üzmüş” dedi. Türenç, Başbuğ’un af teklifini kabul etmediğini dile getirerek davaların yeniden ele alınması ve 65 yaş üstü sanıkların salıverilerek yargılanması teklifini sunduklarını ancak Başbuğ’un bunu da kabul etmediğini söyledi. Türenç, şöyle devam etti: “Perinçek, Metin Feyzioğlu’nun önerisinin hayata geçmesini istiyor. Özkan ise af istiyor.” Türenç, Hilmioğlu ile ilgili de “Onun ivedi şekilde dışarı çıkarılması gerekiyor. Sağlığı ve ruhsal durumu iyi değil” diye konuştu. DÜZELTME Gazetemizin dünkü sayısının 7. sayfasındaki “3 parti, ‘vekil kurtarma formülü’nde uzlaştı” haberde MHP Milletvekili Engin Alan için “Ergenekon davasından hüküm giyen” ifadesi kullanılmıştır. Doğrusu “Balyoz davasından hüküm giyen” olacaktır. Düzeltir, özür dileriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle