29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 2014 PERŞEMBE 12 DIŞ HABERLER [email protected] Emniyet teşkilatının protesto gösterilerinde tazyikli su kullanma yönündeki çağrılarına polis şeflerinden itiraz geldi İngiliz polisi Dış Haberler Servisi İngiltere’de Londra Metropolitan Emniyet Teşkilatı ve Londra Belediye Başkanı Boris Johnson’ın güvenlik güçlerinin TOMA kullanması yönündeki çağrılarına ülkenin en büyük polis gücünü barındıran 5 bölgenin ilgili birimlerinden ‘hayır’ yanıtı geldi. Greater Manchester, West Midlands, West Yorkshire, Merseyside ve Thames Valley’deki emniyet müdürleri halihazırda tartışmalı TOMA’ların kullanımına karşı oldukları, kullanımının yasallaşmasını onaylamadıkları görüşünü iletti. kent Londra’da düzenlenmesi beklenen geniş çaplı gösterilere önlem olarak yaza kadar Metropolitan Emniyet Teşkilatı ve Londra Belediye Başkanı Johnson’ın TOMA’ların sokaklarda konuşlanması, kullanımına izin verilmesi yönünde baskıda bulunduğu kaydedildi. Ancak ülke genelinde polis teşkilatı içindeki TOMA’ların kullanımına karşı yoğun görüşlerin, bu araçların kullanımını bu ay sonunda İçişleri Bakanı’nın onayına sunmayı planlayan Londra emniyetini zora soktuğu ifade edildi. Greater Manchester polis teşikalatından Tony Lloyd, TOMA’lara ilişkin şüphelerini dile getirirken “Tazyikli su sıkan bu araçların halkın güvenliğini ne şekilde artıracağına ya da polis gücünü nasıl etkin hale getireceğine ilişkin ikna edici bir görüş yok” diye konuştu. Lloyd, “Bu araçları sokaklarda kullanmaya başlamaya niyetlenmeden önce kamuoyu önünde bun TOMA’ya karşı mniyet teşkilatını zora soktu’ ‘Freedom House’un Mesajı “Çankaya’da ideolojik tesettür. Yükselen İslam burjuvazisi. Sosyetik iftarlar. Medyada yasaklar. Demir parmaklıklar ardındaki gazeteciler. Pasif laiklik. Gerileyen kadın hakları. İçki yasakları. Yıkılan heykeller. İslam demokrasisi Türkiye’yi on yılda nasıl değiştirdi?” Bu satırlar geçen kış “Kırmızı Kedi”den çıkan Demokrasi Tramvayı isimli kitabımın arka kapağından… Kitap, kaba hatlarıyla sıraladığım Türkiye’nin üzerine geçirilen “İslam demokrasisini” böyle özetlemekteydi... “İslam demokrasisi” adı altında pazarlanan ve Washington tarafından şiddetle teşvik edilen model, son aylarda “out” oldu. Modelin üzerindeki “sırları” döken ilk darbe, Haziran Gezi Direnişi’ydi… 17 Aralık’ta kapağı açılan “Pandora Kutusu” ise “bon pour l’orient” modeli yerle bir etti. Modele monte edilen düşleri çökertti. ABD’nin etkili düşünce kuruluşu Freedom House (FH) tarafından hafta başında yayımlanan “Demokrasi Krizi; Türkiye’de Yolsuzluk, Medya ve Erk” başlıklı rapor, öncelikle bunu söylüyor… İnsan hakları, demokratik özgürlükler alanındaki çalışmalarıyla tanınan örgütün çok sıra dışı bir gündemle ele aldığı raporun temel mesajı; “İslam demokrasisi modelinin son kullanım tarihi bitmiştir!”de düğümleniyor. Öyle ki, başlıktaki “Demokrasi Krizi”ni gerçekte “İslam demokrasisinin krizi” diye okumak mümkün. “Obama ve Bush yönetimleri Türkiye’nin İslam ile demokrasiyi bir araya getiren model olma potansiyelini yıllarca fazlasıyla sattılar (‘oversold’)!” diyen raporun “Öneriler” başlığı “ne var ki” babında… ekliyor: “(AKP) hükümetinin artan otoriterizmi artık yadsınamaz ve görmezden gelinemez. ABD hızla Türkiye’nin mevcut gelişmelerinin gerçekliğine uyan politikalar geliştirmek zorunda. Obama, Erdoğan’la çok sıkı ilişki içinde oldu. Los Angeles Tımes 2011’de Erdoğan’ın Cameron’dan sonra Obama’nın en çok konuştuğu lider olduğunu yazdı. Ama bu yakınlığın parsasını sırf Erdoğan topladı. 2009’da Türkiye’ye yaptığı ilk yurtdışı gezide TBMM’de Obama’nın medya özgürlüklerini övmesi büyük hataydı. Hükümet (Doğan Grubu’nun vergi sopasıyla sıkıştırıldığı sırada), bunu basını büsbütün ezmek için verilen bir açık çek olarak aldı. Beyaz Saray’ın Türkiye’ye tavrı son aylarda, İsrailSuriye bağlantılı gelişmelerden dolayı, ekşidi gerçi ama Obama yönetimi Türkiye’de medya ve muhalefetin susturulmasına ilişkin yüksek sesle tavır koymaya hâlâ yanaşmıyor. ABD Dışişleri sözcülerinin kaygı açıklamaları kâfi değil… Gerek Erdoğan, gerek Gül; Obama tarafından doğrudan uyarılmalı!” Yalnız bir kez değil, yirmi sayfalık rapor döne döne Obama’nın bizzat sahneye çıkıp (İslam demokrasisinin bir numaralı liderleri) Erdoğan ve Gül’ü, doğrudan “uyarması gerektiğini” söylüyor. Bu bir. İkincisi… Rapor, “modelin” ön saftaki sponsoru ABD’nin, ayyuka çıkan Türkiye’deki “baskılar” karşısındaki suskunluğunu ve hareketsizliğini çok açık biçimde eleştiriyor. Özetle Washington “kulağının üzerine yatıp hiçbir şey olmamış gibi yapamaz” diyor; “Türkiye’de 17 Aralık sonrası baskılar öyle çılgınca bir noktaya geldi ki; ABD ile AB devreye girmek durumunda.” FH “pusulasını şaşıran baskılar / frantic crackdown” karşısında Batı’nın uygulayabileceği politikaları da şimdi burada özetleyemeyeceğim ayrıntıda ayrıca listelemiş. İlgi duyanlar internetten bulabilir. ‘E İngiliz Guardian gazetesinin haberine göre Londra ile birlikte ülkenin en büyük 6 polis gücünü oluşturan bu bölgelerin emniyet yetkilileri, kalabalıkların tazyikli su ile kontrol altına alınmasını zaten prensipte onaylamadıklarını, ayrıca işe yaramayacağını düşündükleri bu araçların alımı için yapılacak harcamaları paylaşmayı istemediklerini de vurguladı. Haberde bütçe kısıntısı nedeniyle baş ‘İşe yaramaz’ ların nerede, ne zaman ve niye kullanılacağını tartışmalıyız. Örneğin, 2011 isyanlarında Manchester ya da Salford’da TOMA kullanılması hiçbir işe yaramazdı” dedi. TOMA talebinin hükümet tarafından kabul edilmesi için başlatılan kampanyayı yürüten West Mercia Polis Komiseri David Shaw ise “TOMA fanatiği değilim. Sonuçta bu araçlar alınsa bile ben bunları kendi bölgemde asla kullanabileceğimi düşünmüyorum. TOMA kullanımının İngilizlere yakışmadığını kabul ediyorum. Ancak Londra ve Manchester’ın ateşe verilmesi de İn gilizlere yakışmıyordu” diye konuştu. Metropolitan Polis Teşkilatı Komiser Yardımcısı Mark Rowley de “TOMA’lar asla barışçıl protestocular üzerinde kullanılmayacağını” savundu. Rowley, “Eğer küçük bir grup parlamentoya ya da bir ülkenin elçiliğine saldırırsa TOMA’ların kullanılması geçerlilik kazanır. Elbette Londra polisi barışçıl bir şekilde protesto gösterisi düzenleyen binlerce kişinin içindeki birkaç saldırgana karşı TOMA kullanmaya kalkacak değil” dedi. TOMA kullanımına şu anda sadece Kuzey İrlanda polisinin yasal izni var. (Fotoğraf: AP) Son kullanım tarihi bitti BM RAPORU: ÇOCUK İSTİSMARI ÖRTBAS EDİLDİ Vatikan’a ağır suçlama Dış Haberler Servisi Birleşmiş Milletler (BM), Vatikan’ı çocuklara yönelik sistematik cinsel istismarı yok etmekte başarısız olmakla, din adamlarının işledikleri bu tür suçları örtbas etmeye çalışmakla suçladı. Katolik kilisesine bağlı din görevlilerinin on binlerce çocuğa yönelik taciz davalarıyla adı anılan Vatikan’a, BM’ye bağlı Çocuk Hakları Komitesi’nden sert eleştiriler geldi. Komite, Vatikan’a çocuklara tacizde bulunmakla, tecavüz etmekle suçlanan tüm din adamlarının Katolik kilisesinden çıkarılması çağrısı yaparken bu kişilerin derhal yetkililere teslim edilmesini de istedi. Komitenin Vatikan’a yönelik suçlamaları arasında “rahiplerin binlerce çocuğa cinsel tacizde bulunmasına göz yuman yönetmelikleri sistematik olarak hayata geçirmesi” de var. BM komitesinin dün açıkladığı raporunda, istismarla suçlanan rahiplerin ülke içinde farklı kiliselere, kimi durumlarda da ülke dışına gönderilmeleri eleştirildi. Raporda, “böylelikle birçok ülkede çocuklar, cinsel istismar riskiyle karşı karşıya kalıyor” denildi. Vatikan’ın eşcinsellik, doğum kontrol yöntemleri ve kürtaj karşıtı tutumuna da eleştirilerde bulunulurken “suçlarının üstü örtülen” din adamlarıyla ilgili dosyaların açılması gerekliliğine vurgu yapıldı. Raporda papalık makamı işlenen suçların boyutu konusunda gerekli sorumluluğu üstlenmemekle de suçlandı. Papalık kendi itibarına yönelik endişesini çocukların korunmasının önüne koymakla eleştirildi. BBC’nin haberine göre, BM’nin raporu, geçen ay Vatikan yetkililerine yöneltilen cinsel istismarı ve tacizi engellemek için ne gibi önlemler aldıklarına dair herhangi bir veri yayımlamaları eleştirilerinin ardından geldi. Vatikan, BM’nin aralık ayında istismara ilişkin verileri paylaşması talebini, verilerin yalnızca başka bir ülkeden yasal sürece ilişkin gelecek talep karşılığı paylaşabileceği gerekçesiyle reddetmişti. Vahşet kol geziyor Orta Afrika Cumhuriyeti’nden dehşet görüntüleri geliyor. Başkent Bangui’de, Müslüman Seleka örgütü üyesi olmakla suçlanan insanlar yerlerde sürüklenerek linç ediliyor, bıçaklarla parçalanan insanların kafaları taşlarla eziliyor. Seleka lideri Graceadieu Bangara darbeyle devlet başkanlığından istifa etmek zorunda kalmış, ardından ülkede şiddet tırmanmıştı. Hıristiyanlarla Müslümanlar arasındaki çatışmalarda ölü sayısı bini geçti. ‘Şam işkence yapıyor, muhalifler BM’NİN SURİYE’DE savaştırıyor’ ÇOCUK RAPORU Dış Haberler Servisi Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan bir raporda, Suriye’deki çocukların muhalif güçler tarafından savaştırıldığı, Suriye rejimi ve bağlı militanlar tarafından ise gözaltında “korkunç” işkencelere maruz bırakıldıkları ve öldürüldükleri bildirildi. BM Genel Sekreteri Ban Kimun tarafından BM Güvenlik Konseyi’ne sunulmak üzere hazırlanan ve Suriye’de çocuklara yönelik suçlar konusunda ilk olan rapor, 1 Mart 2011 ile 15 Kasım 2013 arasındaki ihlalleri kapsıyor. Raporda, özellikle yakınları rejimin saldırılarında ölen ya da komşu ülkelerdeki mülteci kamplarında yaşayan çocukların, muhalif Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) saflarında Suriye hükümetine karşı savaştırıldıkları kaydedildi. Yaklaşık üç yılı bulan savaşta ölen 100 bin kişinin 10 binden fazlasının çocuklar olduğu da belirtilen raporda, Suriye rejiminin yaşları 11’e kadar inen çocukları gelişigüzel gözaltına aldığı, muhalif güçlerle ilgili bilgi vermeleri için işkenceye maruz bıraktığı ya da yakınlarının teslim olması için çocuklara kötü muamelede bulunduğu bildiriliyor. Rapora göre, metal kabloyla dövme, elektrik şoku verme, el ve ayak tırnaklarının sökülmesi, tecavüz, cinsel şiddet, üzerlerinde sigara söndürme, uykusuz bırakma, hücreye kapatma ve ailelerine uygulanan işkenceyi çocuklara izletme gibi işkence yöntemlerine başvuruluyor. Çocukların işkence sırasında bileklerinden ya da diğer organlarından duvar ya da tavana asıldıkları ve bu şekilde dövüldükleri de anlaşıldı. Rapora göre, işkence gören 16 yaşındaki bir çocuk, 14 yaşındaki arkadaşının cinsel saldırıya uğradıktan sonra öldürüldüğünü anlattı. Raporda, yaralı olarak hükümet kontrolündeki hastanelere götürülen muhalif savaşçılar ve çocukların, buradaki sivil doktorlar tarafından da işkenceye tabi tutulduğu kaydedildi. ABD istihbarat şefi: Esad güçlendi BD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper, Suriye’nin elindeki kimyasal silahları yok etmesi için geçen yıl yapılan anlaşmanın Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın pozisyonunu güçlendirdiğini söyledi. Clapper, “Görünüşe bakılırsa, Esad aslında geçen yıl bunu tartıştığımız döneme göre, kimyasal silahların taşınması için yaptığı anlaşma sayesinde pozisyonunu güçlendirdi. Eğer gitmezse, Cenevre ya da devamındaki görüşmelerden anlaşma çıkmazsa, ne rejimin ne de muhaliflerin galip geldiği, kazananın olmadığı aynı tür bir geleceği öngörüyorum” diye konuştu. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ise Suriye’de Esad güçlerinin Halep kentine “varil bombalarıyla” düzenlediği saldırıları “barbarca” diye niteleyerek “Halep’in varil bombalarıyla vurulduğu her gün, Esad rejimi gerçek rengini dünyaya hatırlatıyor” dedi. Kerry açıklamasında, “Bu saldırılar, organize, toplu işkenceler uygulayan, kimyasal silah kullanan ve acil ihtiyaç duyan Suriyeli sivillere gıda yardımlarının dağıtılmasını engelleyerek toplulukları açlıktan ölüme mahkum eden bir rejimin son barbarca eylemi” diye konuştu. A Medyanın işgali Raporun üçüncü özelliği, medyanın Türkiye’de hükümet tarafından hangi yöntemlerle işgal edildiğini anlatması. FH’nin raporu, tüm benzeri raporlarda alışılageldiği gibi… Türkiye’de şu kadar gazeteci tutsak/işten atıldı… demekle yetinmiyor. AKP Türkiyesi’nin entelektüel ve kültürel baskı cenderesinin yapısını anlatıyor. Medyanın, dev ihalelerin nasıl yan ürününe dönüştüğünü açıklıyor. Hükümet tarafından sonuna dek şartlanan iş çevrelerinin, medya patronluğuna hangi süreçler içinde sokulduğunu ve hükümete bağlılık ispatı adına bu patronajın sonra gazetecileri nasıl işten çıkarmak / doğrudan sansürlemek suretiyle esir aldığını anlatıyor FH… Bir anlamda son günlerin “havuz problemi”nin (yani Bakan Binali fezlekesi) temel dinamikleri, FH raporuna girmiş durumda! Bu satırları okuduğunuz saatlerde, Washington’ın Basın Müzesi’nde ABD Dışişleri Bakanlığı ve Kongre yetkililerinin de katılacağı bir toplantıyla Amerikan medyasına tanıtılacak raporun, “Türkiye’ye özgü” takvimle gündeme gelmesi de anlamlı. FH’nin basın özgürlüklerini inceleyen dünya raporları normalde, uluslararası basın özgürlükleri günü olan 3 Mayıs’ta çıkar. Şimdi bu rapor neden? Amerika’nın Sesi’ne bu soruyu yanıtlayan FH yazarları, Türkiye’de olan biten karşısında “çok şaşırdıklarını, şoke olduklarını” söylüyor ve “(demokratik özgürlükleri yok eden) bu tehditkâr durumu özel mercek altına almak ihtiyacı duyduklarını” belirtiyorlar. FH Başkanı David Kramer; “Mayıs raporumuzda Gezi nedeniyle işten çıkarılan gazetecileri, köşe yazarları sayılarını vereceğiz” diyor: “Şu anda Türkiye’de hoş bir manzara görmüyoruz!” Ankara acaba FH’nin bu mesajlarını kayda geçer mi? Dış Haberler Servisi ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, Kıbrıs’ta iki liderin “verimli ve sonuca yönelik çözüm müzakerelerini canlandırmayı teşvik edecek, anahtar prensipleri belirleyecek bir ortak açıklama için güçlü kararlılıkları konusunda kendisini temin ettiklerini” söyledi. Nuland, Kıbrıs temaslarının ardından ABD’nin Lefkoşa Büyükelçiliği aracılığıyla yaptığı yazılı açıklamada, Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ve KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile çözüm çabaları konusunda olumlu görüşmeler gerçekleştirdiğini belirterek “Bu görüşmelerden sonra iki Washington, Kıbrıs’tan KKTC ve Rum ümitli Kesimi’nden de olumlu mesajlar geliyor liderin önümüzdeki günlerde ve haftalarda adanın bölünmesini sonlandırmaya yönelik gerçek ilerleme için kişisel bağlılıkları konusunda ikna olmuş durumdayım” dedi. Nuland, ABD’nin adadaki ve bölgedeki güveni inşa etme ve işbirliğini artırmak için önlemlerin geliştirilmesini ve erken uygulanmasını desteklediğini kaydetti. Rum yönetimi sözcü sü Hristos Stylianides de dün müzakerelerin yolunu açacak ortak açıklama konusunda anlaşmaya yakın olduklarını söyledi. KKTC Dışişleri Bakanı Özdil Nami önceki gün yakın gelecekte olumlu bir sonuç beklediğini belirtmişti. Yermuk’ta piyano sesleri S uriye’de büyük bir insanlık dramının yaşandığı Yermuk kampındaki mülteciler, müzikle hayata tutunmaya çalışıyor. Genç piyanist Ayham Ahmed ve arkadaşları çalıp söyledikleri şarkılarla barış mesajları veriyor. Filistinli mültecilerin kaldığı ve Şam yönetiminin ablukası altındaki kampta açlık ve tıbbi malzeme yetersizliği yüzünden 100 kişinin hayatını kaybettiği bildiriliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle