08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ŞUBAT 2014 PAZARTESİ 6 DİZİ Yaratılış ve evrim teorisi kavgalı a”nın “Büyük Patlam ı. af ğr to fo temsili isi” or te ş ılı at “Yar anrı T ın bu patlaman ığını ld pı ya n tarafında . iddia ediyor u ve Bilim ise kuşkul eğil. d iş itm b er deneyl Kıyıdaki tartışmalar, felsefe üzerine şekilleniyor. Bu topraklar Aristo’nun yaşadığı yer ‘Yüzde 90’ı Aptal’ mı? Bu konuya damardan girmek gerekir. Aziz Nesin’e atfedilen “Bu milletin yüzde 60’ı aptal” sözünü günümüzde “Az bile söylemiş, yüzde 90’ı aptal”a çıkaranlar var. Bu tür genellemeleri “aptalca” bulurum, kimse kusura bakmasın... Genel duruma bakarak milletin kendi gibi düşünmediği, kendi gördüğünü, her şey bu kadar açıkseçik olmasına rağmen görmediği saptamasını yapanlar, hemen düşüncesini kesinleştirir... Aptal bunlar... l Ülkede basın özgürlüğü ve demokrasi kırıntıları katlediliyor… Yolsuzluk ve rüşvet almış başını gidiyor, büyük olay 4 bakanı götürdü ama AKP’nin oylarında düşüş yok veya varsa olması gerektiği kadar yok, bu millet aptal... l Millet alışmış, “yiyor ama iş yapıyor ya” diyor, bu millet aptal... lYooo bu millet muhafazakârlaştı, bu yapı çimentolaştı, bu nedenle ne yaparsa yapsın AKP’ye destek eksilmez... l Bu millet de yiyiciliğe alıştı: Yönetimde olan iş beceriyor, zengin oluyor, yediriyor içiriyor, o zaman bize de kıyak geçer… Biz de çalarız, çırparız... HHH Bu ve benzer düşünceler, zaten tembel olan okumuş beyinleri esir almış durumda. Görünüşe bakarak ve kısa vadeli yüzeysel kestirimlerle nokta konuluyor. Aslında bu kestirimlerde bulunanlar, kendi ayaklarına baltayı vuruyor farkında değil. Çünkü yukarıdaki saptamaları yapmanın siyasi bir sonucu ve bunun da ağır bedelleri var. “Yapacak birşey yok… ne yaparsan boş.” Benzetme doğru değil ama yine de: Dağdan çığ kopmuş üzerine geliyor diyelim. Kaçamıyor, ellerini açmış “yapacak bir şey yok” diyor... Bu gelişigüzel saptamaların hiç bilimsel bir temeli olmadığı gibi, analiz yapmayı dışlıyor, anlamayı reddediyor, ne oluyor ve nasıl oluyor gibi olaylara bilimsel yaklaşmanın çok temel iki sorusunu safdışı bırakıyor. Bunun sonucu, eylemsizlik, boşvermişlik halidir... Karamsarlık, umutsuzluktur... HHH “Bu milletin yüzde 60’ı aptal” sözü hangi bilimsel ölçütlere dayanıyor ve araştırmalarla destekleniyor? Millet genetik olarak geri zekâlı mı yani? Aklının bir bölümü ameliyatla mı çıkarılmış? Kavrayışı mı kıt? Sakın otistik olmasın? Bugünkü tutumunun acaba nedenleri nedir? Peki, yarın farklı davranırsa nasıl yorumlayacağız? Bu adeta “dini inanış”ın bazı sonuçları da şöyledir: Bu milleti herkes istediği gibi parmağında oynatır, satın alır, koyun gibi güder... Ne yaparsan yap... bu millet adam olmaz... Buna göre, bu millet ahlaksızdır da... Hırsızdan yanadır, rüşvet ve yolsuzluğa bayılır, hatta bunu yapanları alkışlar, üstelik tempo tutar: Daha daha daha, bu kadarı yetmez... Böyle mi durum? Eğer değilse, o zaman gerçeğin peşine düşmemiz gerekir. Gerçek nedir diye sürekli, hayat boyu aramalıyız. Eğer okumuşumuz, “aydınımız” gerçeğin peşine düşmezse; toplumu, toplumun dinamiklerini, yükseliş ve alçalışlarını, sürprizlerini, isyanını, direnişini, boyun eğişini, sabrının nedenlerini… Anlayamaz... İşin işinden “Bu millet aptalın da aptalı, artık dinciliğin ve tutuculuğun pençesine düştü, yapacak bir şey yok” der. HHH Evet, derin bir yarılma var... Bu toplumsal ayrışma, gerçekler üzerinde bir ayrışma değil ve toplumun gerçekleri arayışını zorlaştırıyor... RTE, tam da bu nedenle, yani ayrışmayı körükleyerek, iktidarın yediği haltları geri planlara itiyor... Onun için esas olan; bölünmeyi körüklemek, kendisini ayakta tutacak olan bu... Evet, toplum muhafazakârlaştırılıyor. Ama bu rüşvetçilere, hırsızlara evet demek değil. Muhafazakârlıkla hırsızlık arasında çelişki var... Okuma yazması yeterli değil… Millet, hâlâ önemli ölçüde iktidarın arkasında duruyorsa eğer, sakın bunun bazı ekonomik nedenleri olmasın? Bu millet aptalsa, 2011 seçimlerinden önce sağcı merkez partileri hangi akılla silip süpürdü? Bu ve benzer konulara gireceğiz, başka türlü hakikati kavrayamayız... HHH NOT 1: Kabataş’ta yalanı ortaya çıkan kadın, ilahi görüntüler olsa, yine inanmazlar diyor. Hele olsun, o zaman düşünürüz! Bu hukuki bir davadır, hukukta kanıt aranır. Yoksa salt beyanınızın bir anlamı yoktur... O zaman herkesin “Bana şunu bunu yaptılar” diye yollara düşme hakkı doğar. Kanıtsız belgesiz, milletin yarısı diğer yarısının defterini dürer... Bu gerçeği RTE de bilmez mi, bilir de kafa yıkamak geleneğidir... Ayrıca, gazeteciler bir de gerçekten özür dilemeyi öğrenebilse, kendini kurtarmaya çalışmadan... NOT 2: Haluk Şahin’in kitabının adını Perşembe yazımda “Hodri Meydan” diye yazdım... Tabii doğrusu “Hodri Medya” olacak. NOT 3: Okur Hıfzı Deveci: 6 Şubat tarihli yazınızın bir yerinde, “Bunun finansmanını cebinden veya parti kasasından yapsa yolsuzluğa girmeyecek...” diye bir cümle var. Gözünüzden kaçmış olmalı, çünkü parti kasası Hazine’den dolar; üstelik siyasi partilerin harcama ilkeleri böyle bir şeye izin vermez. Yani yapılan iş, her durumda yolsuzluktur. ÇATI MASI 2 IŞIL ÖZGEN TÜRK Dİ N V E B İ L İ ASSOS’TA K IYASIYA M K ıyıda, herkes tartışıyor. Din nedir? Özgürlük nedir? Bireysellik nedir? Cemaat toplumu neden biat kültürüne ihtiyaç duyar? Hava olağanüstü güzel, ben de birkaç arkadaşımla, tepedeki Athena Tapınağı’na çıkıyorum. Sonsuz bir sessizlik ve mavilik. Bir an Aristo’nun bu tepeyi neden mekân tuttuğunu anlıyorum. Hayatın gelip geçiciliğini, insanın bu koca evrende tek başına ne kadar savunmasız ve bir o kadar da nasıl güçlü olduğunu hiçbir yer bu denli kuvvetli hissettiremez. Daha sonra yıllardır aynı yerde bulunan ve vadiye bakan köy kahvesinde, kahvelerimizi içiyoruz. Köylüler her zamanki gibi (benim dehşetle bayıldığım) tembellik haklarını kullanıyorlar. Sadece vadiye bakıyorlar. Ne aşağıdaki tartışmalar ne de özgürlük, din, bilim onları ilgilendiriyor. Onları kıskanıyorum ve insanın tembellik hakkına şapka çıkarıyorum. Ama bu insanoğluna yetmiyor, otuz beş yıldır tanı perdelenmişti. Bu korkutucu bir şey, tam bunları düşünürken Suriye’de çatışan İslami örgütlerin ele geçirdikleri her yerde geçmiş uygarlıkların eserlerini tahrip ettiklerini öğreniyorum. Aklıma Taliban’ın dünyanın en büyük Buda heykellerini dinamitle yok ettiği geliyor. Ardından Başbakan’ın emriyle birinci derece bir doğal sit alanının üçüncü dereceye çevrilme oyunları. Ülkenin geleceği sistemli bir biçimde yok edilirken geçmişi de usul usul silinmeye çalışılıyor. Bu korkutucu bir şey, yok ediyorlar! oşgörülü İslam yok ediliyor Bir arkadaşım endişemi görünce, “Öyle Işıl” diyor, “semavi dinler özellikle İslam, başka kültürlere karşı son derece duyarsızdır. Bu iktidarın bu ülkeye yaptığı en büyük tahribat, bizde mevcut olan Anadolu İslamı dediğimiz, hoşgörülü İslam anlayışını yok etmesidir. Korkarım yakında, müzelerdeki çıplak Yunan ve Roma heykellerinin başı belaya girecek.” H dığım ve bölgenin gönüllü rehberi, tapınağa, Aristo’ya vurgun şimdi emekli olmuş tapınak bekçisi Hüseyin Elibol, hâlâ koşturup duruyor ve çok dertli. Çünkü 14. yüzyılda, Osmanlı Padişahı 1. Murat’ın isteği üstüne civardaki antik taşlardan yapılmış 700 yüz yıllık cami bir yenilemeden geçirilmiş ve güzelim, İyon, Bizans işaretlerinin ve kadırga resimlerinin bulunduğu her taş alçıyla sıvanmış ve çok güzel olan mihrap ve kabartmaları büyük ölçüde silinmiş. Tarihi camilerde geçmişe ait izlerin silinmesi ya da perdelenmesi bu iktidar tarafından başarıyla gerçekleştirilen bir olgu. Aynı şeyi Trabzon’da Ayasofya Camii’nde görmüştüm. Camideki freskler çuval beziyle GEN BİLİMCİLERİ: EN YAKIN AKRABAMIZ SUSİNEKLERİ Felsefe daima ve korkmadan gerçeğin peşinden gitti Bilim insanları çok büyük acılar çekti Nereden geldik, nereye gidiyoruz? Konu çok can acıtıcı, en iyisi karşı geldikleri için Tanrı’nın aşağı inmek ve özellikle fizikçiyanından kovulmuşlar ve inlerle felsefecilerin tartışmalarına sanoğlu yaratılmıştır.” Yani bu kulak vermek. Biliyorsunuz Big durum çok karışık. Bilim insanBang olayı sonrası, yani evrenin ları, bunun “evrim teorisini” çübüyük bir patlama sonrası meyda rütmek için yaratılmış, düpedüz na geldiği savı, büyük bir tartışbir kurgu olduğunu savunuyor. maya yol açtı. Şimdilerde “yaraBu kurgu şimdilerde Amerika’da tılış teorisine” inananlar, bu patokullara yeniden girmeye çalışılamayı kendine veri alıyor. Ve ke yor, veliler okulu dava ediyorlar, yif içindeler. Kısaca, “Görüyor“Anayasadaki özgürlük madsunuz, evren bir patlama desi gereği benim çocuğuma sonucu meydana çıkıevrim teorisi okutulmaEvrim yor ve bu da Tanrı!” masını istiyorum” diteorisi diyorlar. Bu nedenye. Bizde de bu görüve genetik le şimdilerle “evrim şün savunucularının bilimler en yakın başında, parası nereteorisine” inananakrabamızın larla, “yaratılış teden geldiği belli olsusineği orisine” inananlar mayan, Adnan Okolduğunu arasında yüksek öltar ve fizikçi bilim inkanıtlamışlar. çekli bir çatışma var. sanları var. Din, bilim Bilimin önerdiği, özelkarşısında açıkça irtifa likle genetik olgular karkaybetmeyi kendisine yedişısında din büyük bir gerileremiyor. Çünkü din aynı zamanme yaşamıştı ve “evrim teorisi” da iktidarlar tarafından özgürlükdünyanın her yerinde bilimsel bir leri kısıtlamak ve tabii gerçeklegerçeklik olarak kabul görmüştü. rin üstünü örtmek için kullanılıAncak son gelinen noktada özelyor. Benim fikrimi sorarsanız, yalikle Hıristiyan gruplarının despılan DNA çalışmaları bizim en teklediği bilim insanları, “yaratıyakın akrabamızın, yirmi dört salış teorisini” yeniden öne sürmeatlik ömrü olan “susineği” olduye başladılar. Yani bu şu demek, ğunu söylüyor. Dedemiz “susine“Bir tanrı vardır ve o dünyaği” olunca sanırım amcalarım da yı ve insanı balçıktan ve toprak kurbağalar oluyor. Kuzenlerimiz tan yaratmıştır. Adem’le Havva de maymunlar! Darwin’e bir seve şeytan Tanrı’nın emirlerine lam yollayalım. Uluğ Nutku Hoca, felse zi değildir! Dünya ve geze Amerika’da şöyle bir yayılma feciler için “hocaların ho genler Güneş etrafında dö varmış: “Bu Hıristiyanlığı bicası. ” Uluğ Nutku Hoca bir nüyor” diyen Kopernik ve zim başımıza emperyalistler yaşamöyküsüyle konuşması insanlığın gelişmesini sağla saldı. Biz neden eski, kendina başlıyor. Felsefeci Kemal yan daha yüzlerce bilim in mize ait inançlara dönmüyoYalazkan’ın öyküsü. Yalaz sanı, dönem dönem dinin ka ruz?” Güney Amerika’nın yükan, Antalya’da doğuyor ve ra listesine alınmış ve birço zölçümü ve nüfusu göz önüne yükseköğretimini felsefe üstü ğu işsiz bırakılmış, düşünce getirildiğinden, bu Hıristiyanne yapıyor. 1946 yılınlık dünyası için büyük bir da Malatya Lisesi’nde kayıp demek. Öyleyse, nefelsefe hocalığı yaparden Papa bir Arjantinli olken bir ihbar üstüne, o masın? Oldu da... Bu durumzamanın Milli Eğitim dan Latin Amerikalılar çok Bakanı Şemsettin Simemnunmuş, Papa’nın her rer talimatıyla meslekyerde resimleri varmış ve ten atılıyor ve yaşamıahali şöyle diyormuş: “Panı arzuhalcilik, satıcılık pa bizden!” yaparak sürdürüyor. Peelsefe günleri ki, felsefeci Kemal Bey, Sorular, sorular, tartışmaöğrencilerine ne söylelar... İki gün süren Assos’ta di. Şu günlerde hiç yaFelsefe Günleri’nde yapıbancımız değil. Kemal lan tartışmalara ne yer, ne Hoca, evrim teorisinzaman yeter. Neler en çok den söz etti ve öğrenkonuşuldu, neler söylendi? cilerinden Tanrı kavraBunun için Assos’ta Felsemını sorgulamalarını ve fe Günleri’nin ya da Felsefe ona göre inanç dünyalaSanat ve Bilim Derneği’nin rını geliştirmesini istedi. Galileo Galilei, “Ben dönmüyor web sitelerine girebilirsiniz. Bilim insanlarının desem de dünya dönmektedir” dedi. Bu arada ben Suzan Hanım’ın dünya kurulduğundan pek bir sevdiğim çiğböreğini beri, dinle başları dertte. “Hiçbir adalete sığmayan, lerini hayata geçirmeleri en yiyip onunla sohbet ederek yasayısız çatışma ve acılar iyi gellenmiş, sürülmüş ve hatta zımı bitirmek istiyorum. Suzan Hanım, iki çocuk anası, köy yebir Tanrı’ya nasıl mal edile yakılarak idam edilmiş. bilir? Tanrı Öldü” diyen NiTamam, bunlar içimizi acı rinde ilk çalışmaya başladığında, etzsche, “Ben dönmüyor de tan konular, yerim de azaldı köy ahalisi onu pek bir yadırgasem de dünya dönmektedir” ama Uluğ Hoca’nın bir sözü mış, şimdi çok şirin bir lokantadiyen Galileo Galilei, “Evren nü açmak istiyorum. “Güney sı var. Ve Felsefe Günleri’nden sonsuz ve eş dağılımlıdır! Ev Amerika’ya dikkat!..” Dostla pek bir hoşnut, çünkü lokantarende dünyadan başka geze rım Ayşe ve Hüseyin üç buçuk sı dolup doluşmuş, çocuklarıngenler de vardır” diyen Gior aydır oradaydılar ve hocanın ne dan kızını bu yıl everdiğinden dano Bruno, “İnsanın, top demek istediğini bana bir gü kırk bin lira borcu varmış, hamlum kurallarından önce ge zel anlattılar. Olay şu, Güney dolsun borcunu ödemiş. Evet, len doğuştan hakları vardır. Amerika biliyorsunuz, İspan Felsefe Günleri ülkemizin kaYaşam hakkı, barınma hak yollar tarafından hem Hıristiyan otik ortamında benim için tam kı gibi!” diyen Marcus Aure yapılmış hem de acayip sömü bir molaydı. Bol şenlikli bir lius, “Dünya evrenin merke rülmüştür. Son elli yıldır Latin mola. Size de öneririm. F BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle