22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 ŞUBAT 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Cendere İnsanı yatağında sabaha değin döndüren bir karabasan bu: İktidardakiler, ailecek rüşvet, kara para, yolsuzluk gibi ne kadar kirli, yüz kızartıcı iş varsa yapıyor, kamunun malları üzerinde tepiniyor, hesap soran yok. Pişkinlik, o düzeyde ki, suratlara gergedan derisinden nakil yapılmış adeta. Üstelik; hiçbir şey olmamış gibi, yapıştıkları koltuklardan bir üste tırmanmaya hazırlanıyorlar. Sömürgen ülkelere göbekten bağlı bir tarikatın devlet içinde yuvalanmasına göz yumulmuş, onun eliyle ulusal ordu tasfiye edilmiş, insanlar hapislerde çürütülmüş, ülkenin geleceği olan çocuklar zehirlenmiş, laik, sosyal hukuk devleti kemirilmiş. Demokratik Cumhuriyet; tam bağımlı, piyasasever, etnikçi, cemaatçi bir dinsel federasyona dönüştürülmüş. Sosyal demokrat ve cumhuriyetçi olduğunu ileri süren ana muhalefet, seçimde; etnik milliyetçileri, dincileri, tarikatçıları, sömürgeci ülkelerde özel olarak yetiştirilmiş elemanları halkın karşısına aday diye çıkarmış, kurucu genel başkanının fotoğrafına bile dayanamayanları seçmenine oy versin diye önerir olmuş, Ortaçağ simgelerinin Meclis’e değin sokulmasını kabullenmiş, “merkez partisi olacağız” teranesi ile emeği de, emek vereni de unutmuş, giderek sağa kaymış... Gönüllü Telefon dinlemelerine takılmış: Oğlu, ortağı olduğu yazılan çizilenler kişilerle görüşüyor. Sonra görüşülen olay, babasına yansıyor. Babası da, Etiler Polis Okulu’nun ihalesiz devri için Başbakanlık Müşteşarı’nı görevlendiriyor. Benzer bir olayı da, arkadaşımız Aykut Küçükkaya, son çıkan kitabı “AKP’li Belediyelerde Neler Olmuş Neler”de, Fatih Belediyesi’nin CHP’li meclis üyelerinin tutanaklara geçen konuşmaları ile ortaya koydu. Fatih Belediyesi tarafından 8 bin metrekarelik belediye arsası üzerine, yine belediye bütçesi ile yapılan yurt, yine oğlunun vakfına “bedelsiz” 25 yıllığına devredilmiş... Sosyal medyada, epeydir bir konuşma dönüp duruyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın 1994’te yaptığı bir konuşma bu. Diyor ki: “Bugüne kadar evladından hırsızlık öğrenen baba görmedim, duymadım.” Konuşmanın sonrası da var: “Yönetimlerde hırsızlık, yukarıdaki üst yöneticilerden, alt yöneticilere, oralardan da halka yansır.” Bugün yaşayıp duyduklarımızı, kesinlikle hırsızlıkla, yolsuzlukla filan karıştırmayınız sakın. Onlar tümüyle inançlı nesiller için yapılmış gönüllü vakıf işleri... İlk Sansür ‘Şahin’ Meclis’te grubu bulunan diğer partiler ise, etnik milliyetçilik üzerinden siyaset yaparken, içlerinden biri geçmişte kardeş kanına bulaşmış, diğeri “özerklik” adına ülkenin bir bölümünde ayrı bir devlet yapılanması için son adımlarını atar olmuş... Yasaklar, barajlar, sınırlamalar ile önümüze “çok partili demokratik sistem” diye konan seçenekler bunlar. Sağısolu belli olmayan, çağdaş hiçbir ölçüte uymayan bu sistemde seç, beğen, oy ver; verebiliyorsan eğer. Geçenlerde bir değerli hukukçu ile söyleşiyorduk. Dedi ki: “Kıskaç altında hissediyorum kendimi. Mengene ile sıkıştırılıyorum sanki.” Siyasal İslam, 12 yıllık iktidarı boyunca; yasaması, yürütmesi, yargısıyla, siyasi partileri de dahil tüm kurumlarıyla devleti yönetilemez hale getirdi. İlkesiz, hastalıklı, kokuşmuş bir siyaset; toplumu cendereye aldı. İşte, bundan sıyrılmak gerekiyor... İnternete gelecek sansür yasası Cumhurbaşkanlığı’nda onay beklerken ben de sizleri geçmiş sansürlerle ilgili bir tarihi yolculuğa çıkarayım. Dünya siyasi tarihi, iletişimin kesilmesi üzerine sansür inşa etmiştir. Milattan önceki dönemler de kişilerin bir araya gelmelerini yasaklayan birçok düzenleme ile doludur. Kişilerin serbest olarak dolaşımı kısıtlanarak da etkileşimlerden uzak tutulmak istenmiştir. Ortaçağdaki despot derebeyleri, kale içindekilerle dışarıdakilerin iletişimlerini engellemek için kale surlarında “şahin” beslemişlerdir. Şahin ne alaka demeyin, çünkü o dönemde uzun mesafe iletişim aracı olarak güvercin kullanılıyordu. Kale içinden dışarıya bilgi sızmaması için de şahinlerle önlem alıyorlardı. Kişi, kuşun ayağına mesajı yazıp uçması için havaya attığında derebeyi tarafından beslenen şahin de kuşu havada yakalıyordu. Sanırım ortaçağın yapabildiği “internet kesintisi” de ancak böyle oluyordu. Protestan Reform hareketleri döneminde Martin Luther’in fikirlerinin yayılmasını engellemek için Avrupa’da Katolik kilisesi tarafından matbaalar tahrip ediliyordu. Fikirlerin yayılması ve iletişim kurulması bir şekilde engellenmeye çalışılıyordu. Kitapları bulunduranlar ve fikirleri yayanlar aforoz ediliyordu. O dönemde vatan kavramı pek olgunlaşmadığından, şu anda pek popüler olan “vatan hainliği” ile suçlanmıyorlardı. Her dönem, kendi içinde karşısındakini ötekileştirmek adına uygun bir suçlama biçimi yaratmayı başarabiliyor. Telefon hatlarının kurulması ve ilk kullanımlar 1892’de başlamış olmasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu’na bu teknoloji 1908’lerde ancak gelebilmiştir. Yaygın kanı ve dönemin tanıklarının ifadelerinden anladığımız kadarıyla II. Abdülhamit, Osmanlı’da telefon hatlarının kullanılmasını engellemiştir. O yıllarda uzak mesafelerle tek iletişim kaynağı olan telgraf hatları bile kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Hatta telgraf hatlarının son noktası, Yıldız Sarayı’na bağlanmıştır. Merkez dışından gelen bütün mesajlar sarayın kontrolünden geçirilmiştir. Dönemin jurnal atmosferi dikkate alındığında telefon ve telgrafa getirilen kısıtlamalar da anlam kazanmaktadır. Yaklaşık 33 yıl, sarayın bir komploya gitmemesi için kurgulanmıştır. Dönemin “TİB”i bir nevi Yıldız Sarayı’nın kendisi olmuştur. İnsanlık tarihi fikirlerin yayılmasını engellemek maksadıyla yapılan yüzlerce deneme ile doludur. Ama bu denemelere kalkışanların başardıkları bir metot ise asla bulunamamıştır. İnsanlarda o yürek ve fikirler olmaya devam ettikçe de ne şahinler ne de TİB’ler başarıya ulaşabilecektir. 16. yüzyılda bu baskıları keşfedip yazan William Shakespeare’den bir alıntı yaparak yazıyı sonlandırmak istiyorum. Bu şiir, hâlâ anlamayanlara da inşallah kapak olur temennisiyle… ( çeviri: Can Yücel) “Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini, Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, Değil mi ki ayaklar altında insan onuru, O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış, Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru, Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş, Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene, Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e, Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.” Ne Yapmalı? Meslektaşımız Rahmi Yıldırım’dan bir dilek: “Ne yapmalı bu nebiül kezzâbı? Yalanı da haramı da çok da, gözü kaç villayla, ne kadar servetle doyacaksa, aramızda toplasak, çeker gider mi? Çıkmaz Milli Eğitim Bakanlığı, SBS’de çarşafa dolanınca Eğitimİş de dava açtı. Bir sonuç çıkar mı? Çıkmaz. Evinden kutu kutu para çıkan Halk Bankası Genel Müdürü bile serbest kalmış, hakkı yenmiş çocukların yüzüne bakan mı olur? Şenlikten şölene CHP’liler, partide geçen haftadan beri yaşananlara “şenlik” adını koymuşlar. Şenliğin, büyük il ve ilçeler için belirlenen belediye meclis üyelikleri ile birbirini yeme şölenine dönüşeceği kanısındalar. Şenlik ve şölenin, 30 Mart’tan sonra toplanması beklenen kurultayla festival ile sona ereceğine de kesin gözüyle bakıyorlar. Onlara bakılırsa, yerel seçimlerde Kılıçdaroğlu başarısız olsa da, beklenenden daha fazla başarı sağlasa da kurultaya Bilal’in vakfı TÜRGEV’in hiç arabası yokmuş. Niçin? Allah, “Yürü ya kulum” dediği için. gidecek. Başarısız olursa kurultaya zaten sürüklenecek: Başarılı olursa da aday belirleme ve politika çizmede kendisine ayak bağı olan son pürüzleri giderecek. CHP’liler, YDH’yi kapatmayan Mustafa Sarıgül’ün boynunda sarı kaşkolla yürüttüğü kampanyasını da şöyle değerlendiriyorlar: “Sarıgül, başarısız olursa, ‘CHP bana ihanet etti. CHP’de siyaset yapmak doğru değildir’ diyerek yeni parti kurma yoluna gidecektir. Başarılı olursa da, adaylıklarını kendi belirlemiş olduğu İstanbul’daki belediye başkanları ile CHP’nin genel başkanlığına oynayacaktır.” Yürü CEMAL GÖKÇE’NİN LİSTESİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr İMO’da yarışı ‘Çağdaş’lar kazandı İstanbul Haber Servisi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şubesi’nde 44. Dönem Olağan Genel Kurul ve Seçimleri için sandığa gidildi. Çağdaş İnşaat Mühendisleri Grubu Başkan Adayı Cemal Gökçe’nin listesi 5 bin 120 oydan 3 bin 181’ini alarak tekrar seçildi. İki yıl boyunca İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’ni yönetecek olan yönetim kurulunun belirlenmesi için dün Şişli Karagözyan İlköğretim Okulu’nda seçim yapıldı. Seçimde şuan İMO başkanlığı görevini yürüten Çağdaş İnşaat Mühendisleri Grubu Başkan Adayı Cemal Gökçe, Meslekte Birlik Grubu Başkan Adayı Çağlar Karamanlı ve Meslekte Birlik İMO’da Değişim Grubu Başkan Adayı Ömer Faruk Kültür’ün listeleri yarıştı. Oy kullanma işleminin ardından açıklama yapan Gökçe yolsuzluk, rüşvet, haksızlık, hukuksuzluk ve insan yaşamının yok sayıldığı bir dönemde olduklarını belirterek, “Kentlerde boş alan kalmadı. Her yer AVM ve gökdelene dönüştü. 3. havaalanı, Kanal İstanbul Projeleri İstanbul’un nüfusunu 25 milyona çıkarır. İstanbul yeni afetlerle karşı karşıya bırakılmak isteniyor. Çanakkale Boğazı’nın yapılmasıyla Trakya’nın nüfusu 4045 milyon olacak. Bu bölgeye bu kadar insan yığılamaz. Bu projeler sosyal, toplumsal, kamu yararı getiren projeler değildir” diye konuştu. riski oluşuyor’ ‘Yeni deprem HARBİ SEMİH POROY Gökçe “Kentsel dönüşümle İstanbul beş yeni afetle karşı karşıya bırakılıyor. Yeni deprem riski, yeni ısı adaları oluşuyor. Ekosistem bozuluyor. Su baskınları ve sellerle karşı karşıya kalacak İstanbul” ifadelerini kullandı. Akşam saatlerinde sonuçlanan seçimi Gökçe’nin başında bulunduğu Nusret Suna, İsmail Uzunoğlu, Cüneyt Eskimumcu, Doç Dr. Murat Serdar Kırçıl, Dr. Baykal Hancıoğlu ve Sadık Duman’dan oluşan Çağdaş İnşaat Mühendisleri Grubu listesi 3 bin 181 oy alarak kazanırken, Meslekte Birlik İMO’da Değişim Grubu Başkan Adayı Ömer Faruk Kültür’ün listesi bin 642 oy, Meslekte Birlik Grubu Başkan Adayı Çağlar Karamanlı’nın listesi 203 oy aldı. BULMACA UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN ‘Demokratikleşmenin ilk adımı’ ersiteli Kadınlar Derİstanbul Haber Servisi Türk Üniv Moroğlu, Türk Medean Naz ı kan neği (TÜKD) Genel Baş önüme nedeniyle yaptıni Kanun’un kabulünün 88. yıld un, ülkede demokratikKan i den “Me ğı yazılı açıklamada açılan kapısıdır” dedi. lığa leşmenin ilk adımı ve çağdaş yasalarımızın adı var Moroğlu, açıklamasına “Devrim lik yaşı kuralı göz arEvli r. ılıyo say ama uygulamada yok çocuk gelin sorunu de dı ediliyor. Her üç evlilikten birin şöyle devam etti: oğlu Mor . ladı baş iyle eler sürüyor” ifad Kanun’un özellikeni Med en edil “17 Şubat 1926’da kabul uk reformu yahuk bir le Aile Hukuku bölümünde köklü anma, mal varboş , nme evle r, ınla Kad . şama geçirilmiştir lar açısından hak in ilişk rına lığı, miras gibi özel yaşamla .” rdir işle erkeklerle eşit konuma getirilm l Medeni Kanun’un 88. yılı Bir çocuk daha okusun diye... HÜMA OZAN (ÇELENLİGİL) Gittiğinden beri her anı senin özleminle yaşıyoruz. Hem bu kadar mükemmel eşablateyzedosthukukçu olmak, hem de bu kadar erken giderek bizleri kocaman boşluğunla bırakmak zorunda mıydın? Seni yüreklerimizde yaşatıyoruz Seni sevgiyle, saygıyla anıyoruz Eşin Uğur kardeşlerin Ulya ve Beyza yeğenlerin Özge ve Cankat ve tüm sevgili dostların… 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel: 0212.274 15 02 • 213 74 02 Fax: 0212.275 52 44 www.yekuv.org yekuv@yekuv.org Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476 11.10.1956 17.02.2013 1/ Bir elektrik 1 üretecinin ku2 tuplarını birbirinden ayırt 3 etmeyi sağ 4 layan nite 5 lik. 2/ “Helali” de de 6 nilen ve giy 7 si yapımın 8 da kullanılan yarım ipekli 9 bir kumaş... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Karışık renkli. 1 3/ Kolza bitkisi M İ Z A N T R O P ne verilen bir baş 2 U L A K R U L O ka ad... Genişlik. 4/ 3 J E T N İ ME T Y. K. Beyatlı’nın 4 İ T P O Ş U hece ölçüsüyle yaz 5 K İ B E İ Z A N dığı tek şiiri... Gü6 A L A N L A müşhane ilinde, kaZ E R yak merkezi olan 7 T E N O R P ON İ bir dağ. 5/ Büyük 8 İ C A T bir heyecan duygu 9 M E L A T O N İ N su yaratmaya yönelik edebiyat üslubu. 6/ İspanyolların sevinç ünlemi... Rahmaninov’un tek perdelik operası. 7/ Başkasının adına ve onun parasıyla hacca giden kimse... İnsan sesiyle ezgili sesler çıkarma ve müzik yapıtlarını seslendirme sanatı. 8/ Uyarı... Bir nota. 9/ Deniz teknelerinin iç yanları. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yangından duyulan korku. 2/ Mihrak... Akya balığına verilen bir başka ad. 3/ Ege Bölgesi’nde taze sarı incire verilen ad... Bir araçta ayak yardımıyla devinimi sağlayan düzen. 4/ Yüksek bir makama sunulan mektup ya da dilekçe... Sıkıntı verme, üzme. 5/ Tek bir sanatçının tek bir çalgıyla verdiği konser. 6/ Arap erkeklerinin kefiyelerinin üzerine geçirdikleri kalın çember bağ... Eski dilde su. 7/ Uzaklık işareti... Yakıcı. 8/ Modern Yunanca. 9/ Çok büyük bir yılan. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle