07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 ŞUBAT 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER l Eski Bakan Güler’in Sarraf’a bilgi verdiği ortaya çıktı l CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu darbecilikle suçladı 7 ‘Soruşturma olursa Erdoğan’dan kayıtlar senin önüne yatarım’ için suç duyurusu İstanbul Haber Servisi Yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında oğlu Barış Güler tutuklu bulunan eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, dün ortaya çıkan telefon konuşması yurttaşları şok etti. Karşı gazetesinin dün manşetten verdiği haberde Muammer Güler’in, hakkında bir soruşturma olup olmadığını soran Rıza Sarraf’a, “Böyle bir şey olursa senin önüne yatarım” dediği iddia edildi. Milliyet gazetesinde ise şarkıcı Ebru Gündeş’in eşi Rıza Sarraf’tan “savcıya vereceğiz” diyerek aldığı 200 bin doları kardeşine verdiği öne sürüldü. Karşı gazetesi 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması dosyasından bazı telefon dinleme çözümlerini (tape) yayımladı. Habere göre 17 Aralık’tan önce hakkında çıkan haberlerden huzursuz olan İranlı işadamı Rıza Sarraf önce dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in uzaktan akrabası olan Rüçhan Bayar’ı 8 Ekim 2013 günü saat 18.59’da arayarak hakkında soruşturma olup olmadığını sordu. İstanbul Mali Şube Müdürlüğü’nün yaptığı telefon dinlemesi kayıtlarına göre Bayar, İçişleri Bakanlığı’nda böyle bir çalışma olmadığını, olursa ilk kendisinin duyacağını belirtti. Aynı gün Muammer Güler ile makamında görüşen Rıza Sarraf, 11 Ekim 2013 günü Muammer Güler’i saat 19.51’de telefonla aradı. Sarraf basında çıkan haberlerden rahatsızlığını anlatıp hakkında soruşturma olup olmadığını sordu. Muammer Güler’in, Sarraf’a şunları söylediği iddia edildi: “Abicim sen o konuda rahat ol. Vallahi böyle bir şey varsa senin önüne ben yatarım ya. Senin İçişleri Bakanlığı’nda bir şeyin yok. MİT’te bir şeyin yok. Maliye’de bir şeyin yok.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP’nin 11 Şubat’taki TBMM Grup Toplantısı’nda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma dosyasına ait ses kayıtlarını dinleten CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu dilekçesinde, 17 Aralık sürecinin “hükümeti yıkma ve yargı yoluyla darbe girişimi” olarak nitelenmesi dikkat çekti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen suç duyurusu dilekçesinde, Kılıçdaroğlu’nun “bir kısmının Başbakan Erdoğan’a ait olduğunu” söylediği ses kayıtlarını dinlettiği anımsatıldı. Erdoğan’ın, gizlilik nedeniyle resmi bir bilgiye sahip olmadığı vurgulanan dilekçede, “Başbakan’ın telefonla konuştuğu bazı kişiler hakkında, dinleme kararı alınmış ise müvekkilimizin bu kişilerle konuşması kaydedilmeyip, derhal soruşturma dosyasından çıkartılmalı veyahut anayasanın 83. maddesine göre derhal TBMM Başkanlığı’na bildirilmeliydi. Aksi hal, TCK’nin 138. maddesine göre kanuna aykırı bu dinleme kayıtlarını yok etmekle görevli olan kişilerin, yok etmemesi suçunu teşkil etmektedir” denildi. Dilekçede, şunlar ifade edildi: “Soruşturma, ilk dakikadan itibaren medyaya servis edilerek ‘özel kutular’ ve ‘para sayma makineleri’ ayarlanarak yürütülmüş, ‘algı operasyonlarıyla’ kamuoyu oluşturma gayreti içine girilmiştir. Esas amaç anayasanın 6. maddesinde ifade edilen ‘kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisinin kullanımı’dır. Hükümeti devirmek için plan yapanların elbette bu davranışlarının sonuçlarına katlanması gerekmektedir.” Dilekçede, Kılıçdaroğlu ve diğer şüpheliler hakkında, “haberleşmenin ve soruşturmanın gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların hukuka aykırı şekilde ifşa edilmesi, yargı görevini yapanı etkileme, görevi kötüye kullanma ve kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlarından dava açılması istendi. katlanmaları gerekir’ ‘Sonuçlarına ‘Hepsi Oradaydı ve Bizler Görmedik’ mi? Hürriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök dün köşesinde ilginç bir olaydan söz etti. Ergenekon iddianamesinin kabulünden iki ay sonra, duruşmaların başlamasına bir ay kala davayı soruşturan polislerin, savcıların ve davayı görecek mahkemenin hâkimlerinin hep birlikte bir tekne gezisine çıktıklarını anlattı. Şöyle yazdı: “Dünyada hiçbir hukuk devletinde bu kadar önemli bir davayı sürdüren polissavcıhâkim üçlüsü böyle bir fotoğrafa girmez. Böyle bir fotoğraf o davanın çökmesi demekti... O akşam hepsi oradaydı. Bu fotoğraf o günlerde birçok gazeteye gitti. Kimi ‘bu davanın savcısıydı...’ Görmedi, işitmedi, söylemedi... Çünkü işine gelmedi. Kimi korktu. Öyle terör günleriydi ki kaşını kaldırana Ergenekoncu, darbeci damgası yapıştırılıyordu. Gazeteciler evlerinde valizlerle bekliyordu. Yani aslında hepimiz oradaydık. Kimimiz bunu görmeyerek, o ekipleri destekleyerek suç ortaklığı yaptı. Kimi korkusundan sesini çıkarmayarak suça yataklık...” HHH Özkök gerçekten de ibretlik bir olaya ve medyanın ibretlik durumuna değiniyor yazısında. Ama tam anlattığı gibi değildir durum. Gazetecinin kendisi ile ilgili bir şeyler yazması pek doğru ve makbul değildir ama kimi zaman gazetesini savunmak, tarihe bir not düşmek, bir yanlışı, bir eksiği düzeltmek için gerekli olabiliyor. Söz konusu fotoğrafları gerçekten de medya görmezlikten geldi. İki istisnası var: Odatv ve Cumhuriyet gazetesi. O fotoğraflar Cumhuriyet gazetesinde manşetten yayımlandı. O zamanlar Odatv’nin Haber Müdürü olan Barış Terkoğlu ve Cumhuriyet’in Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olarak ben, o fotoğraflar nedeniyle sorgulandım ve Özel Yetkili Mahkeme’de yargılandık. Böylece Ertuğrul Özkök’ün medyanın genel durumunu pek iyi yansıtan yazısındaki küçük bir eksiği tamamlamış oldum ben de. Hani üstümüzde kalmasın, Cumhuriyet gazetesi de o olayı görmemiş olanlar arasında sayılmasın diye. HHH Aslında bugün de görülmeyen, görülmek istenmeyen pek çok olay var ve doğrusunu isterseniz geçmişin yargılı, yürütmeli baskısı bugün de o günlerden daha az değildir. Geçmişin ortakları arasındaki kavganın yarattığı, kaos mu, fetret mi ne derseniz hava içinde özgürlük alanı genişlemiş sanılmasın. Belki “cesaretin” kapsama alanı genişledi o kadar. Bazı şeyleri yazabiliyor artık medya. Bazı sırlar ortaya çıkabiliyor; bazı kitaplarda medyanın hali pür melali ortaya saçılabiliyor; anlı şanlı genel yayın yönetmenleri, “Bazı şeyleri yazamıyorduk, ama ne sansür yaptım ne otosansür” açıklamalarıyla “kahramanlıklarını” yazabiliyor; kimileri “Yalnız bana değil herkese baskı uygulandı” diyebiliyor; Başbakan’la kimi medya yöneticileri arasındaki “kırmızı hatlar” deşifre olabiliyor vesaire... Tablo pek karanlıktır aslında. Anlatılanlar, anlatılamayanlar hem şu geçen 1012 yılda medyanın sürüklendiği bataklığı, hem de eğer medya uzak yakın tarihinden ders almamayı sürdürürse gittikçe artan baskının gönüllü kurbanı olmaya yeniden aday olacağını gösteriyor. Çünkü başını kaldıran eğilim, hem geçmişte olup bitenleri mazur göstermeyi hem de bundan böyle olacakları meşru göstermeyi amaçlıyor. Tehlike uzakta değil; kapıdadır. Yoksa Meclis’te HSYK’de değişikliği öngören yasa teklifinin görüşmeleri sırasında çıkan kavgayı fotoğraflayan muhabirlere AKP milletvekilleri “Basın dışarı”, “Mahremiyetimize saygı gösterin” diyebilirler miydi? HHH Basın Meclis’ten dışarı çıkarsa, hapisteki gazeteci sayısı zirveyi zorlarsa, muhabirler sokakta gazlanırsa, tazyikli sularla yerlere fırlatılırsa o pervasız fotoğrafların daha pek çoğuna bakar ve ama bakakalırız. Öyle zamanlar gelebilir ki, iki gazete bile bulamayabiliriz gerçekleri yazmaya cesaret edecek. ‘Bakanlar için Direniş sırasında katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi polis engeline karşın Gezi Parkı’nı gezdi fezlekeye gerek yok’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu, anayasının 83. maddesinde yer alan “Yasama Dokunulmazlığı” ile 100. maddesinde yer alan “Meclis Soruşturması” hükümlerinin birbirinden ayrı kurallar taşıdığını vurgulayarak, “100. maddede yer alan ‘Meclis Soruşturması’ başbakan ve bakanların görevleri sırasında görevleriyle ilgili işlediği iddia olunan fiillerine ilişkindir ve ‘Yasama Dokunulmazlığı’nda yer alan suçlardan, suç tanımı ve suç niteliği bakımından farklıdır. Meclis soruşturması önergesinin kabul edilmesi halinde, soruşturma Meclis’te kurulacak komisyon tarafından yapılacaktır” dedi. Kanadoğlu, fezlekelere ilişkin yaptığı yazılı açıklamada TBMM’nin 55 üyesi tarafından hazırlanacak önergenin, “Meclis Soruşturması” kurumu daha fazla yozlaştırılmadan ve zedelenmeden bir an önce verilmesi gerektiğini kaydetti. Gezi ruhuna selam İstanbul Haber Servisi Gezi Parkı eylemleri sırasında Eskişehir’de dövülerek öldürülen 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi, Gezi Parkı’nı polisin engellemelerine karşın ziyaret etti. Polis, aileye destek için gelenleri “Geçmiş olayları anımsatacağı için park içinde basın açıklaması yapılmasına izin vermeyeceğiz” diyerek parka sokmadı. Korkmaz ailesinin uçağı İstanbul’a iner inmez Gezi Parkı polis tarafından halka kapatıldı. Polisler, aileyi Gezi Parkı’nda karşılamak için bekleyen gruba dağılmamaları halinde zor kullanılacağını söyledi. Gezi Parkı merdivenlerinde bekleyen grup dağılmayınca, polis kalkanları ile Taksim Meydanı’na sürüklendi. Bu sırada polis basın mensuplarına küfür ederek saldırdı. İtiş kakış sırasında fenalaşan bir kadın ambulansla hastaneye kaldırıldı. Korkmaz ailesi Gezi Parkı’na ulaşınca gruplar tekrar parkın önüne geldi. Gruplar tekrar kalkanlarla meydana ittirildi. Polis, aileye de sadece 5 kişiyi parka alabileceklerini söyledi. Ali İsmail’in ağabeyi Gürkan Korkmaz bunun üzerine parka girmeyeceklerini ifade etti. Ancak bekleyen grupların ısrarı üzerine aile parka girmeyi kabul etti. Avukatları ile birlikte 810 kişilik bir grupla parka giren aile merdivenlerden dışardakilere el sallayınca polis “Sizi gözaltına alırız” diye tehdit etti. Anne Emel Korkmaz polislere tepki göstererek “Ne yaptık, katliam mı yaptık? El salladık diye gözaltına alacaklarmış” dedi. Aile daha sonra parkın içinde bir süre dolaştı, fotoğraf çekti. Bu sırada anne Emel Korkmaz’ın ağladığı görüldü. Basın mensuplarının alınmadığı, yaklaşık 10 dakika süren ziyaretin ardından Korkmaz ailesi, Taksim Meydanı’nda bekleyen yüzlerce kişiyle buluştu. Boynunda Fenerbahçe ve Beşiktaş atkıları olan anne Emel Korkmaz ailesiyle birlikte Galatasaray’a yürüdü. Taraftarların da destek verdiği eylemde “Hepimiz Ali İsmail’iz”, “Hepimiz Ali’yiz, öldürmekle bitmeyiz”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür” sloganları atıldı, “Ali İsmail Korkmaz Fenerbahçe yıkılmaz” marşı söylendi. Ali İsmail’in ağabeyi Gürkan Korkmaz herkese teşekkür ederek; “Kardeşimizi kaybettik, ama binlerce Ali İsmail var burada” dedi. Korkmaz’ın ailesi bugün de Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynanacak FenerbahçeKasımpaşa maçını izleyecek. Fotoğraf: SERKAN YILDIZ Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz ve diğer yakınları Gezi Parkı’nı ziyaret etti. Parkın içinde bir süre dolaşan anne Emel Korkmaz’ın gözyaşlarına hâkim olmadığı görüldü. Taraf gazetesinde KABATAŞ’TA SALDIRIYA UĞRADIĞINI ÖNE SÜREN z.D. KONUŞTU proje kavgası Haber Merkezi Radikal gazetesi yazarı Oral Çalışlar’ın önceki gün CNN Türk ekranında dile getirdiği “Taraf’ın bir proje olduğundan eminim” açıklamasına gazeteden sert tepki geldi. Taraf’ın eski genel yayın yönetmeni Oral Çalışlar, “Bu gazetede, daha önce çalışan dört yazı işleri müdürünün kendisine anlattıklarından, Taraf’ın tam bir proje olduğuna kesin kanaat getirdiğini” ileri sürdü. Bu iddia üzerine Taraf gaztetesi, Çalışlar’ın yanı sıra gazetenin eski yazı işleri müdürleri Markar Esayan, Kurtuluş Tayiz, Yıldıray Oğur ve Tuncer Köseoğlu’na da seslenerek ortaya atılan iddiayı açıklama çağrısı yaptı. Taraf’ın dün 1. sayfasından verilen “Oral Çalışlar ve arkadaşlarına çağrı” başlıklı metinde, “Sizi aşağılık ve alçak olmaktan kurtarmak istiyoruz” denildi. ‘İnanmak istemeyen zaten inanmayacak’ İstanbul Haber Servisi Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun gelini olan Z.D. Anadolu Ajansı’na (AA) yaptığı özel açıklamada, “Benim yaşadığım acının büyüklüğü ve altında ezildiğim o yük yetmezmiş gibi bir de insanlara kendimi inandırmak zorunda bırakıldım. Çok ağır bir yük, çok büyük bir acı” diyerek iddiasını sürdürdü. Z. D. ile görüşen ve “şiddet gördüğüne ikna oldum” diyen gazeteci İlter, olay gününe ait görüntülerde iddia edilen tacizin olmadığının ortaya çıkması üzerine özür diledi. İlter’in Türkiye gazetesindeki köşe yazısından bir bölüm şöyle: “Eğer bu görüntüler doğruysa ve gerçekten hiçbir darp, taciz olmadıysa. Ben kendi adıma bir genç kadının hezeyanlarını sizlerle paylaştığım için özür dilerim. ‘Yanıltıldım… Evet yanıltıldım’ diye düşünüyorum o görüntüleri izleyince.” Star gazetesi yazarı Elif Çakır, iddianın gerçek olmadığına ilişkin görüntülerin yayınlanmasının ardından, Twitter’da kendisine hakaret ettikleri gerekçesiyle Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu ve Rotahaber sitesi Haber Koordinatörü Ahmet Memiş hakkında suç duyurusunda bulundu. Çakır AA’ya yaptığı açıklamada ise “O görüntülerdeki gösterilen Kabataş, o günkü Gezi olaylarının yaşandığı Kabataş değil” iddiasında bulundu. AA’nın dün Z.D’nin iddialarının doğru olduğunu savunan gazeteciler ve sivil toplum örgütü temsilcileriyle yaptığı çok sayıda röportajı yayımlaması da dikkat çekti. Z.D. ise AA’ya yaptığı açıklamada görüntülerin yayınlanmasının ardından kendisi hakkında bir karalama kampanyası başlatıldığını belirterek özetle şunları savundu: “Bana zaten inanmak istemeyen inanmayacaktır. O görüntüleri ilahi bir kamera olup tepeden kaydetse bile inanmayacaklardır” dedi. Görüntülere ilişkin açıklama yapan soruşturmanın ilk savcısı olan ve görev yeri değiştirilen Rasim Işıkaltın ise Akşam gazetesine yaptığı açıklamada “O ana kadar herhangi bir müdahale söz konusu değil. O görüntü olay anından öncesine denk gelen görüntülerdir” iddiasında bulundu. Savcının iddiası Kadınlardan TRT protestosu Faili meçhuller gerçeği ile yüzleşin İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri, Galatasaray’daki 464. eylemlerinde 1993’te Cizre’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Ömer Güven ve Cemal Özkurt’un akıbetini sordu. Kayıp Ömer Güven’in eşi Ayşe Güven, “Ben ölsem bile kemiklerim eşim için bağıracak. Çocuklarım onu aramaya devam edecek” diye konuştu. 1995 yılında gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız ise, oğluna 14 Şubat Sevgililer Günü nedeniyle yazdığı mektubu okudu. Cumartesi Anneleri adına yapılan açıklamada da “Hakikat ve adalet talebimizin gerçekleşmesi ancak toplumun kayıplar ve faili meçhuller gerçeğiyle yüzleşmesiyle mümkün olacaktır. Bunun için bilginin ve hakikatin özgürce dolaşımının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Hükümet her tür iletişim kanalı üzerindeki baskıcı ve sansürcü politikasına son vermelidir” denildi. SUÇÜSTÜ YAKALANDILAR ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazeteci Meslek Örgütleri Platformu (G9), Ankara’da gerçekleştirdiği eylem ile internet ve basına yönelik baskıları kınadı. Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde dün toplanarak eylem yapan gazeteciler, ağızlarını siyah bantla bantladılar. Eylemde konuşan ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay, bir gazete yöneticisinin Başbakan’dan gelen talimatlarına değindi. “Padişahım çok yaşa”, “Emret komutanım” mantığıyla gazetecilik yapan yöneticilerinin suç üstü yakalandığını vurgulayan Abakay, “İşte Türkiye’de basını yöneten çeteler bunlar. Mücadelemizi hem bu baskıcı iktidara, hem medyanın tepesindeki bu çeteye, kenelere yanaşmalara karşı sürdüreceğiz” dedi.Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Ankara Şube Başkanı Esra Koçak ise önceki gün polis saldırısında yaralanan gazetecileri anımsatarak, halkın haber alma özgürlüğünün kısıtlandığını dile getirdi. G9 Platformu Dönem Sözcüsü Doğan Tılıç da “Yurttaşların doğru bilgilendirilmesi için alanlardayız ve onlar için basın özgürlüğü istiyoruz” dedi. İstanbul Haber Servisi Kadın Mühendisler, ekrana getireceği bir program için Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Gıda Mühendisleri Odası’ndan “erkek gıda mühendisi” talebinde bulunan TRT’yi, “cinsiyetçi yaklaşımda” bulunduğu için protesto etti. Başlarına mor kurdele bağlanmış kasklar takan mühendis, mimar, şehir plancısı, fen bilimci ve teknik eleman kadınlardan oluşan grup, dün PTT Kadıköy şubesinden RTÜK’e “iadeli taahhütlü” dilekçe göndererek, TRT’nin cinsiyetçi yaklaşımını şikâyet etti. ‘zulme sessiz kalmayın’ İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu üyeleri, her Cumartesi olduğu gibi bu hafta da Galatasaray’da toplanarak, bir kez daha hasta tutukluların serbest bırakılması istemiyle eylem yaptı. Eylemde, F tipi cezaevlerinde hastalara uygulanan şiddet, kısa bir tiyatro oyunuyla canlandırıldı. “Tecrit öldürüyor. F tipi hapishaneler kapatılsın” ve “Hapishanelerde ölüm istemiyoruz. Hasta tutuklular serbest bırakılsın” pankartlarının açıldığı eylemde, ağır hasta tutukluların isinmlerinin yazıldığı dövizler yere sıralandı. Sanatçı Pınar Aydınlar’ın katılarak destek verdiği eylemde duyarlı olan herkes “hapishanelerde yaşatılan zulme karşı çıkmaya” davet edildi. Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle