08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 ŞUBAT 2014 PAZAR 14 Dinden politikaya ve düşünceden eyleme, tartışılmayan her konu ve tabuda korkulan ya da utanılan bir gerçek vardır. Bayrağından kutsal kitabına, özel kişiliğinden tüzel kişiliğine her şeyini “namus”la ölçen bir toplumda namussuzluğun da aynı enlem ve boylamda yaygın olması raslantısal değildir. Yarası olan gocunur ve insanlar en çok eksik değerleriyle övünür, yokluğundan kuşku duyduklarına takarlar. Kim gençlik güzellik peşinde koşuyorsa, yaşlandığı içindir. Vatanseverlikten en çok o vatanın içine edenler nasiplenir. Ahlaktan en çok söz edenler ise bilin ki, en büyük ahlaksızlardır. Türkiye’de bol bol çalınıp çırpılıyor, ama mümin Müslüman toplumun anladığı “namus”, cinsellikle tartılıyor, cinsel ilişki biçimiyle ölçülüyor. Bu ilişkide yasal bile değil, eğer dini meşruluk varsa “namuslu” olunuyor, gayri meşruluk ya da sadakatsizlik varsa “namussuz”. Erkek egemen toplumda, tabii ki mezura “kadın”: Orospuluk, hem kadının hem de erkeğin namusunu bağlıyor, daha doğrusu namussuzluğunu belirliyor. Tinsel tanımı yapılmayan bir “namus” kavramına yüklenen cinsel boyut, dinsel ölçülere de pek uyduğundan, ekonomiden politikaya her alanda, “orospuluk” ve “orospu çocukluğu”nun bir antitezi olarak çıkıyor karşımıza. Yani Elif Çakır, Abdülkadir Selvi, Eyüp Can, Mustafa Akyol, Mehmet Metiner, Mustafa Karaalioğlu, Nihal Bengisu Karaca gibi isimlerin düşmesini hiç garipsemiyorum. Çünkü onların namus anlayışı, zaten kadın cinselliğiyle sınırlı. HHH Ama Balçiçek Pamir ile İsmet Berkan gibi etik yoksunu, döngeç olsalar ve İslamcılara çalışsalar da İslami sayılmayacak medyatiklerin, böyle bir taciz yalanına nasıl inandıklarına doğrusu şaşırdım. Çünkü malum geline ya erkek akıl hocalarının ezberlettiği ya da kendi uydurduğu taciz öyküsü, ancak kadın tesettürüne odaklı namusa baş koyanların üretebileceği, en uçuk cinsel fantezileri içeriyor. Tacizin sahteliği, AKP’li gelinin polise verdiği ifadede yer alan ve akıl dengesi yerinde bir insanın yüzünü kızartacak iğrençlikteki bu fantezilerden zaten belli: “... Üç dört kişi üzerime idrarını yaptı... Üç dört kişi, başörtüsüne işeyin, diye bağırıyordu... Bir şahıs benim başıma (Y.N. Yani türbanlı başına!) doğru erkeklik organıyla sürtünmeye başladı... Başka bir şahıs da arkama geçerek cinsel organıyla sürtünüyordu... Yine vücudumun değişik yerlerinden cinsel saldırıda bulunanlar vardı...” vb. İnsanın içinden, “Yuh!” demek geliyor, değil mi? Ama cinselliği bastırıldığı için sapık fanteziler üreten zavallı bir “İktidar, en etkin cinsel uyarıcıdır.” HENRY KISSINGER O Namus Sizde Yok! HHH Yukarda okuduğunuz ve ülkemiz antropolojisine özel “namus” analizini, 2005 yılında yayınlamıştım, sevgili okurlar. O gün bugündür tek satırı eskimedi, her gün doğrulanıyor, hatta günde birkaç kez doğrulanıyor. Türkiye’de namus, ancak ve yalnız kadın iffetine odaklı olduğu içindir ki boğazına kadar yolsuzluğa batmış muktedirler, hiçbir yaptırıma uğramadan, en kötüsü de utanmadan, arsızca oturuyorlar makamlarında. Dahası, muhalefeti de kadının cehaletiyle tesettürüne dayalı “namussuzluk”la itham ve karalamak, siyasal mücadele sayılıyor. Son örneği, bizzat Başbakan’ın Meclis kürsüsüne taşıdığı, AKP’deki ve medyadaki bendelerinin de yaydığı Kabataş’taki sahte taciz olayı. AKP’li Bahçelievler Belediye Başkanı’nın gelininin uğramadığı taciz kumpasına Soğuk, karlı bir gündür. Ağıldaki koyunlar birbirlerine sokulmuş, ısınmaya çalışmaktadırlar. Birden ağılın kapısı açılır, eşikte kurt görünür. Koyunlar korkudan donakalırken, kurt konuşur: Selamünaleyküm! Koyunlar rahat bir soluk alıp, sevinçle melerler: Şükürler olsun, Müslümanmış! G NOKTASI Sarıgül, yurttaşları ayakkabı kutusuyla selamladı. ‘Başbuğ tutuklu Aslan serbest’ İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül, Ergenekon davasından eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un hâlâ tutukluyken 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda tutuklanan eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın serbest bırakıldığına dikkat çekti. Sarıgül dün çok sayıda yurttaşla Gayrettepe’den Barbaros Bulvarı’na Beşiktaş’a yürüdü. CHP Beşiktaş ilçe binası önünde toplanan kalabalığa hitap eden Sarıgül şöyle konuştu: “Mustafa Kemal’in bir askeri vardı. 1. Ordu Komutanlığı yaptı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı yaptı, Genelkurmay Başkanlığı yaptı. 10 yıl AKP iktidarı ile çalıştı. 10 yıl boyunca hakkında bir şey bulamadılar. Ne zaman ki görevden ayrıldı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanı’nı tutukladılar. Şimdi Genelkurmay Başkanı tutuklu ama kutusundan 4.5 milyon dolar çıkan genel müdür serbest. Bu nasıl adalet.” Beşiktaş taraftarlarına seslenen Sarıgül “Taraftarlığı her soruna duyarlı olmaya dönüştüren Çarşı grubunu yürekten kutluyorum. Onlar, Gezi Direnişi’nin tarihe geçen kahramanı oldular” dedi. “Sayın Topbaş müjdeler veriyor. Boğaz’a teleferik yapacaklarmış. Peki kime sordunuz? Bilim insanlarına, çevrecilere sordunuz mu” diyen Sarıgül şöyle devam etti: “Yine, ‘ben yaptım, oldu’ mantığıyla karşı karşıyayız. Teleferik ulaşım sorununu çözer mi? Hayır! Teleferik turistik amaçlı olabilir. Kayak merkezlerinde teleferik var. Yolcu kapasitesi sınırlıdır. İlk tesis ve işletme maliyeti yüksektir. Önerilen teleferiğin güzergâhı da hatalıdır. Mecidiyeköy zaten sıkışık. Teleferik, yoğun yerleşimin olduğu yerde olmaz. Dursa veya yangın çıksa ne olacak? Yönetime geldiğimizde, bunu ilgili taraflarla değerlendireceğiz.” Fotoğraf: GEZİ Türkiye’de namus, tinsel tezle kanıtlanamayan, ancak cinsel antitezle “varsayılan” bir değer. Felsefi, siyasi ve sosyal namusun bulunmadığı yerde de ahlakın günah keçisi de elbette kadın. Namussuz kadın orospu, namussuz erkek orospu çocuğu. Sübyancılık bile namustur, oğlancılık da, yeter ki işin içinde kadın cinselliği, özellikle de kadın cinsel özgürlüğü olmasın. Türkiye’de namussuzluk kadına endeksli, namus da erkek erkeğe bir vasıf. Bu erkekler vatanı da milleti de böyle sever ve kadının cehaletiyle tesettürü, işte onların namusudur. kadına değil, Balçiçek Pamir ve İsmet Berkan gibilerine kocaman, sunturlu bir “Yuh!” demek, gerekiyor. Çünkü gazeteci geçinen bu ikili, Gezi Gençliği’ni oluşturan dinamiği hiç mi hiç çözememiş. O cesur gençleri anlamaya, tanımaya çalışmamış. Oysa Türkiye’nin bilincini ve vicdanını uyandıran, estirdikleri taze rüzgârla yarınlara hâlâ umutla bakmamızı sağlayan o gençlerin namusu, kadının cehaletiyle tesettürüne odaklı değil. O gençlerin özgür düşünce namusu var. Düşünce ile eylem arasındaki uyuma da ahlak diyorlar. Balçiçek Pamir ile İsmet Berkan gibilerinin, namus ve ahlakın böylesini kavrayamaması, normal. GÖRÜŞ NİLHAN AYDIN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Kızılçayır’daki Olimpiyat! Soçi Kış Olimpiyat Oyunları, Çerkes soykırımının 150. yıldönümüne denk gelince ortalık karıştı. Görünen o ki bu kaotik ortam devam da edecektir oyunlar süresince. Oysa Soçi çok renkli bir coğrafya. Kafkas’yanın ruhu; Abazası, Kabardeyi, Ubihi, Abzehi ile gerçek bir mozayiktir. Peki bu tepki niye? Çerkesler başta Türkiye’de olmak üzere bulunmak zorunda oldukları ülkelerde Olimpiyat Oyunları’nın Soçi’de yapılmasına karşı çıktı. Çünkü 150 yıl önce işgal edilen yurtlarında atalarının katledildiği veya sürgün edildiği topraklarda, atalarının kemikleri üzerinde oynanan oyunlara ‘dur’ demek için harekete geçmişlerdi. Ayrıca Rus devletini teşhir etmek için de birçok kampanyaya imza attılar. Soçi’yi olimpiyatlar için tanıtan Rusya, şehri ‘geleceğe açılan kapı’ olarak sunmuştu. Ancak geçmişinden söz edilmeyen şehrin tarihine baktığımızda 150 yıl önce yaşanan bir soykırıma tanıklık ediliyor. Çatışma ve katliamların ardından yapılan sayımda şehrin nüfusunun 98 olarak kayıtlara geçmesi, Çarlık vahşetinin boyutu hakkında fikir veriyor. Dünyanın dört bir yanında yaşayan Çerkesler ise Soçi’yi hâlâ anavatanları olarak kabul ediyor. Çerkesler şehirle ilgili hatıralarını nesilden nesile aktararak sürdürmeye devam ediyor. Ancak diasporadaki Çerkeslerin Soçi’ye geri dönmelerine izin verilmiyor. Kafkas Dernekleri Federasyonu Başkanı Yaşar Aslankaya’ya kulak verelim: “1864’te yaşanan Çerkes Soykırımı ve Sürgünü’nün simgesidir. Soçi Olimpiyatları, Kızıl Çayır olarak bilinen yerde düzenleniyor. Olimpiyat barış, dostluk, kardeşlik, sevgi ve saygı içinde yarışmak değil midir? Ne yazık ki amacı barışı ve uluslararası işbirliğini spor yoluyla yükseltmek olan olimpiyat, Çerkeslerin katledildiği bölgede yapılmaktadır. Soçi Kış Olimpiyatları’nın yapılması, yaşanan acıları yeniden canlandırmıştır. Çerkesler adına; halkımızın yaşadığı soykırım ve sürgünün, Rusya Federasyonu ve dünya kamuoyu nezdinde tanınmasını talep ediyor ve Rusya Federasyonu’nun tarihiyle yüzleşerek özür dilemesini bekliyoruz. Eşitsizler arasında 101 yıl süren savaş ve soykırım sonunda Kafkasya Çerkeslerden arındırılmış ve 1 milyon 500 bin Çerkes yurtlarından sürgün edilerek Osmanlı topraklarına gönderilmiştir. Yüz binlerce insan sürgün yollarında açlık, sefalet, soğuk ve salgın hastalıklar yüzünden can vermiştir. Osmanlı topraklarına ulaşabilenler ise geniş bir coğrafyaya dağıtılmıştır. Yaşananlar, insanlık tarihinin gördüğü en acımasız sürgün ve soykırımlarından birisidir. Ve bugün ne acıdır ki 2014 Kış Olimpiyatları’nın gerçekleştirileceği olimpik köy, Soçi’de Kbada (Kubada) Vadisi’nde yani Kızıl Çayır’da kurulmuştur. Olimpik köy, UNESCO’nun Dünya Koruma Mirası listesinde yer alan bölgenin ekosistemi yok etme ve bir çevre felaketi yaratma pahasına kurulmuştur.” Araştırmacı yazar Avukat Rahmi Tuna ise tarihsel analiz yapmamız gerekliğini vurguluyor ve “Bizim diasporada bir Kafkasya politikasını oluşturacaksak iki çerçeveden bakmak zorundayız. Kafkasya’yla ilişkimizi keseriz ve ne anavatan olur ne anavatan kardeşleri olarak kabul eder, Kafkasya’yı öyle algılarız. Ama sen eğer Rusya’da yaşayan Kaberdey’de yaşayan Adige’de yaşayan Abhazya’da yaşayan insanları da kardeşlerim diyerek anavatanım diyerek sahipleneceksen onların da yaşam biçimlerini ihtiyaçlarını algılamak zorundayız” diyor. Dün İngilizler Kafkasya’yı kendi menfaatleri için nasıl kullandılarsa hatta bunun için Osmanlı’yı bile alet ettilerse bugün de durum pek farklı değildir. Amerika’nın çeşitli düşünce kuruluşları ve vakıfları vasıtasıyla yaratmak istediği Kafkas Rus bunalımı geçmişteki İngiliz politikasının aynısı ve devamı gibi durmaktadır. Çerkes, bu politik çıkar kullanımlarına yüzeysel değerlendirmelerle sürekli alet olursa ayrıca Rusya’ya duyulan nefreti bugün de politikanın ana unsuru sayarak hareket ederse Kafkasya’ya yönelik pozitif algı yaratmak zorlaşır. Kafkas halklarıyla Rusya arasında 100 yılı aşkın süren bir savaş yaşandı. Bu savaşta; Rusya’nın yayılmacı politikası rol oynarken, Osmanlı’nın buna karşı Orta Asya’ya, Kırım’a, Şarka doğru yayılma politikası gözden kaçmıyordu. Tarihçiler, İngilizlerin Rusları sıcak denizlere sokmama politakasından da söz ediyor. Ve tüm bu politikaların sonucunda da zarar görenler o coğrafyanın insanları olmuş. Ve bu topraklarda Rusya, vatanını savunan Çerkeslere karşı kanlı bir politika izledi. Şİmdi olimpiyatlar var. Barış ve dostluk temalı oyunlar. Ne var ki, oranın onurlu evlatları bir özür bekliyorlar 150 yıl öncesi yaşananlar için. Tüm dünyaya duyurulur, o özür gelmez ise; “No Sochi.” CHP BEYLİKDÜZÜ ADAYI Gençler ve engelliler için özel merkez ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] İstanbul Haber Servisi CHP Beylikdüzü Belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek “Beylikdüzü Gençlik Merkezi” ile “Engelliler ve Yaşlılar Seçim Koordinasyon Merkezi”ni yaşam merkezi olarak kullanıyor. CHP Beylikdüzü ilçe örgütü, yerel seçim çalışmalarında toplumun her kesiminin sesini duyurabileceği, onların ihtiyaçlarını dinleyeceği 23 adet seçim koordinasyon merkezini hayata geçirdi. Bunlardan Yaşlılar ve Engelliler Seçim Koordinasyon Merkezi, klasik bir seçim koordinasyon merkezi olarak çalışmanın ötesinde bir yaşam merkezi olarak çalışıyor. Burada bir araya gelen engelli yurttaşlar seçim çalışmalarını yerinde gözlemleyerek, taleplerini de birinci ağızdan başkan adayı İmamoğlu’na iletiyor. Merkezde sosyal etkinliklere de katılan engellilere ilişkin konuşan İmamoğlu, “Engelli ve belli bir yaşın üstündeki vatandaşlarımızın evlerinden çıktıkları anda, sosyal ve yaşamsal bütün ihtiyaçlarını tek başlarına karşılamaları için gerekli fiziksel düzenlemeleri hayata geçirmek için projelerimizi hazırladık. İlk adımı bu merkezlerle açtık” dedi. İmamoğlu, gençler içinde bir dizi çalışmalar hazırladıklarını ve gençlerin taleplerini de Gençlik Merkezi’nde dinlediklerini söyledi. BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ İnsanlar 1 dan nefret 2 eden. 2/ Haberci... Bada 3 na ya da bo 4 ya yapmak5 ta kullanı lan, silindir 6 biçimli fır 7 ça. 3/ Tepki8 li uçak... Bir şeyden elde 9 edilen yarar1 2 3 4 5 6 7 8 9 lı sonuç. 4/ Köpek... Kenarları sa 1 S T A R K İ N G çaklı bir tür başör 2 A N T A N T O K tüsü. 5/ İşkembe 3 T E T İ A L A dolması... Anlama 4 S E L A D O N Y yeteneği. 6/ Mey 5 U R NO T İ ON dan... Bir nota. 7/ S AMB A En tiz erkek sesi... 6 M O R MA R Ş Altın. 8/ Yeni bir 7 A T İ K şey yaratma... Bo 8 İ Z B A T UM dur boylu at ırkla 9 S K E Ç K O K A rına verilen ortak ad. 9/ Epifiz bezinden salgılanan ve uyku evrimini düzenleyen hormon. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Rusya’da kırsal kesimde yaşayan insanlara verilen ad... Belirli bir iş ya da hizmeti başarabilecek güçteki en küçük askeri birlik. 2/ Bildirme yazısı, mesaj... Kraliçe. 3/ Kimse, kişi... Özgünlükten yoksun, sıradan. 4/ Bir renk... İspanya’ya özgü, hasırdan yapılmış bir kepçe aracılığıyla bir topun atılıp tutulmasına dayalı spor dalı. 5/ Japon lirik dramı... Utanç duyma. 6/ Memelilerde asalak olarak yaşayan ipsi solucan... İtalya’nın en uzun ırmağı. 7/ Simge... Briçte roberi oluşturan iki bölümden her biri. 8/ İspanyolların sevinç ünlemi... Herkesin gözü önünde yapılan. 9/ Irmakları geçmek için kullanılan sal... İnce yapılı. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle