22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 ŞUBAT 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR n Kültür Servisi Dünyaca ünlü “How I Met Your Mother” (Annenizle Nasıl Tanıştım) dizisinin bu kez babalı versiyonu çekilecek. Dizinin yapımcıları Carter Bays ve Craig Thomas, “How I Met Your Dad” için hazırlıklara başladı. Dizinin başrolünde “Frances Ha” filmindeki performansı ile Altın Küre’ye aday gösterilen Greta Gerwig oynayacak. Gerwig, dizide, hareketli, dağınık, bir dakikası bir dakikasına uymayan, 20’li yaşlardaki Sally karakterini canlandıracak. Dizinin ilk bölümü Los Angeles’ta, sonraki bölümleri ise New York’ta çekilecek. 15 ‘How I Met Your Dad’ çekiliyor Kadın Yoksa, Demokrasi de Yok... 30 Mart’ta yerel seçimler var. Adaylar kıran kırana yarışacak... O yarışa kadınlar yine en en arkalardan ve çoook gecikmeli katılıyor... Bugüne dek Türkiye’nin hiç ama hiçbir yerinde, yerel yönetimlerde kadınlar, eşit oranda temsil edilmedi. Bırakın eşitliği, insanı insanlığından utandıracak bir durumdayız. Halen 2950 belediye başkanının sadece 28’i kadın! Yani yüzde biri bile değil! Belediye meclislerindeki kadın oranı ise sadece yüzde 4! Gerçekten, insan olan utanır! Kendine saygısı olan bir toplum, utanır bu sayılardan! Ama bizde utanan yok! Kadınlar erkeklerden daha akılsız, daha tembel, daha eğitimsiz, daha beceriksiz, daha dayanıksız değil. Genellikle daha çalışkan, daha dayanıklı ve daha yaratıcı olduklarına bahse bile girebilirim... Tamam, erkekler kadar zengin ya da varlıklı değiller, yarışta bu çok büyük bir dezavantaj. Ama asıl neden, erkeklerin koltukları bırakmak istememeleri! Bir süre önce “Kadın Koalisyonu” Meclis’teki partilere cinsiyet eşitliği açısından karne verdi. Sonuç, hepsi sınıfta kaldı. Karneler çok zayıf! Kadın koalisyonunun verdiği sayılar şöyle: AKP’de, 81 ilin belediye başkan adayının sadece 1’i kadın (yüzde 1.23); CHP’de 745 belediye başkan adayının 31’i kadın (yüzde 4.16); (Ancak dünkü Cumhuriyet’te Utku Çakırözer’in yazısında CHP, 47 yerde kadın aday gösterdiğini söylüyordu. O zaman oran yüzde 6.3 ) MHP’de 1064 belediye başkan adayının 12’si kadın (yüzde 1.12); BDP’de 182 belediye başkan adayının 32’si kadın (yüzde 17.58). Ancak BDP 49 yerde kadın eşbaşkan gösterdi. O zaman kadın oranı yüzde 44.50’ye çıkıyor. Özetle, evlerimizin içinde yaşam biçimini belirleyen, mutfakta ne pişeceğine karar veren, çocuklarının geleceğini şekillendiren, güncel yaşamı çekip çeviren kadın, evinin dışında yok! Sokakta, mahallede, semtte, kentte, kent planlamasında, ulaşımda, kaynakların nasıl kullanılacağında, oraya park mı yapılsın yoksa kreş mi, yok pazar mı kurulsun ve benzeri konularda söz hakkına sahip değil! Gündelik hayatımızın planlanmasında, düzenlenmesinde, şekillenmesinde kadın yok! Kadın olmayınca demokrasi de yok! Oysa kadınların siyasete katılmalarını sağlayacak mekanizmalar çoktan kurulmalıydı. Hayatımızı belirlerken eşit katılım, eşit temsil için politikalar üretilmeli, kadın adaylara her tür teşvik, destek verilmeliydi... Bunu sağladığımız gün, kentlerimiz betona teslim olmaktan, ucubeye dönüşmekten kurtulabilir... Bunu sağladığımız gün, ele geçen ses kayıtlarında ne bir “iş adamı” ne de bir politikacı, analarımıza küfür edebilirdi... Hemen “Sevgililer Günü” deyip geçmeyin. 14 Şubat aynı zamanda “Dünya Öykü Günü” olarak da kutlanıyor. Yani her insanın bir öyküsü olduğuna göre, yarın sevdiğinize kendi öykünüzü anlatarak ya da onun öyküsünü dinleyerek başlayabilirsiniz güne... Ne demiş Sait Faik: “Bir İnsanı sevmekle başlar her şey...” Bu arada Haymana Nuri Bektaş Anadolu Lisesi felsefe öğretmeni Atalay Girgin’den bir mektup aldım. Yarın okulun Felsefe Kulübü’nde yine harika bir etkinlikleri var: Uluslararası VDay Hareketi’nin dünya genelindeki “Bir milyar, adalet için ayaklanıyor” etkinliği ile öykü gününü birleştirmişler... “Adalet için bir öykünüz, söyleyecek sözünüz olsun!” diye yola çıkmışlar... Yarın 14.00’te “Adalet isteyen” öyküler geçit törenine Haymana halkını bekliyorlar... Pislikleri, yozlukları, yolsuzlukları değil, güzel öyküleri paylaşmak dileğiyle... n Kültür Servisi Jens Lekman solo performansıyla, yarın ve 15 Şubat Cumartesi Gecesi Salon’da. İsveç, Gothenburg doğumlu Jens Lekman, edindiği deneyimlerden yola çıkarak geçmiş ve günümüzün kaybolmuş pop öğelerini kendi müziğinde bir araya getiriyor. Jens Lekman Salon’da Karneler çok zayıf ASLI ULUŞAHİN n Kültür Servisi Dünyanın bilinen en eski dini yapılar topluluğu Göbekli Tepe’nin fotoğraf sergisi İstinyePark’ta açılıyor. Ece Vahapoğlu’nun proje koordinatörlüğünde gerçekleşen sergi, 25 Şubat10 Mart tarihleri arasında İstinyePark’ta gezilebilecek. Sergi, İstanbul’dan sonra Nisan 2014’e kadar Şanlıurfa’da Vali Kemalettin Gazezoğlu Kültür ve Sanat Merkezi’nde ücretsiz gezilebilecek. Göbekli Tepe sergisi İstinyePark’ta Dünyaca tanınan İsveçli yazar Lars Norén’in “Savaş” adlı oyunu, Pürtelaş tiyatro topluluğu tarafından Türkiye’de ilk kez sergilenecek. Bu akşam Kadir Has Üniversitesi’ndeki SahneHas’ta galası yapılacak oyun, bundan böyle her cumartesi aynı mekânda sahnelenmeye devam edecek. Yönetmenliğini Serdar Biliş’in yaptığı oyunda usta oyuncu Tilbe Saran, Erkan Avcı, Sermet Yeşil, Damla Sönmez ve Ece Uzun rol alıyor. “Savaş”, 199295 yıllarında yaşanan Bosna Savaşı’nın toplumda yarattığı tahribatı bir ailenin yaşadıklarıyla yansıtıyor. ‘Cici çocuklar değiliz’ n Kültür Servisi Ebru Aktürk, Nuray Ertürk ve Damla Öksüz’ün fotoğraflarından oluşan “Maskelerin Peşinde the E.N.D.” adlı fotoğraf sergisi, bu akşam, Deniz Akademi’de açılıyor. Sergi, 27 Şubat Cuma gününe kadar, her gün 10.0018.00 saatleri arasında gezilebilecek. ‘Maskelerin Peşinde’ sergisi Savaş biter, şiddet sürer u Ünlü İsveçli yazar Lars Norén, Pürtelaş’la ilk kez Türkiye’de. Yönetmen Biliş, ‘Savaş’ oyununun, savaşın yol açtığı şiddet sarmalını Bosnalı bir aile üzerinden anlattığını söylüyor. Ancak ailenin yaşamında derin yaralar olsa da, insan umudun kaynağı olmayı başarıyor. Türkiye’de ilk kez sahnelenecek ‘Savaş’ oyununu, yönetmeni Serdar Biliş ve oyuncusu Tilbe Saran anlattı pimiz neler yapabileceğimizle yüzleşeceğiz.” Böylesi bir halle nasıl baş edilir? Oyunun yazarı Lars Norén’ın kalemi bu noktada mizaha evriliyor. Ayrıca, Biliş’in ifadesiyle, ailenin yaşamında “dipsiz kuyular, derin yaralar olsa da” insan her durumda umudun kaynağı olmayı başalıyor. “Oyun, insana inanıyor. Çünkü her şeye rağmen insanların birbirini güldürme, adapte olma, tek kolu kalmış çocukların futbol oynama hevesinin devam ettiği bir dünya bu. Gördüklerimiz, yaşadıklarımız öfkemizi tetiklese de insan inancı tazeliyor.” Tilbe Saran da, “o balçık, bataklık içinden” sanki, “aşkın, tutkunun, hayatın yeniden başladığını” düşünüyor. Peki İsveçli yazar, Bosna’da yaşanan trajediye nasıl yaklaşıyor? Serdar Biliş, aradaki mesafenin oyuna “serinkanlılık kattığını, o serinkanlılıkla duygulara steril bir gözle bakmanın da rahatsız edici olduğunu” söylüyor. Ona göre oyun “insanların üzerinde soğuk duş etkisi yaratıyor, filtresiz, net, keskin.” Tilbe Saran, oyunun senaryosunu anlatırken, “O kadar iyi yazılmış bir metin ki, tam da bu sebeple metne âşık olmamak, oyuncu olarak bununla uğraşmayı istememek mümkün değil. Ağız sulandıran bir beceriyle, hünerle yazılmış. Ancak oyunda anlatılanları gördükçe, neler yaşandığını öğrendikçe her saniye üstümüzdeki karanlık arttı” diyor. ‘Barışmak mümkün mü?’ Yönetmen Biliş, oyunun hikâyesini şöyle özetliyor: “Şiddete uğrayan insanların nasıl şiddet uygulamaya başladığını, mağdurun nasıl zalime dönüştüğünü, şiddet sarmalını anlatıyor. Savaş bu ailenin evine uğramış, içlerine sızmış. Birbirlerine pençelerini geçiriyorlar. Bu ailenin artık mutlu bir hayat sürmesi, ‘savaş bitti, barıştık’ dense de baltaları gömmek, yaşananla Tilbe Saran “Savaş” Pürtelaş topluluğunun ilk oyunu. Tilbe Saran ve yönetmen Serdar Biliş’in öncülüğünde kurulan topluluk, “kurumların sansür ve müdahalelerle alanlarının daraltılıp, sanat yapamaz hale gelmesiyle” sığınacak bir yer arayışından doğmuş. Tilbe Saran, “Hayat öyle keskin virajlarla bir seçim yapma, bir şey söyleme, dur deme, ben ne yapıyorum deme duygusunu doğurunca” bu oyunu sergilemeye karar verdiklerini söylüyor: “Çünkü bizler başka bir şey yapmayı bilmiyoruz ki. Söyleyeceğimi elbette sahneden söyleyeceğiz. Hele hele alanlarımızın daraltıldığı, olan alanlara müdahale edildiği, cici çocuklar cici şeyler söyler baskısı varken... Hayır, biz hiçbir zaman cici çocuk olmadık. Sanat cici çocuk olmaz zaten. ‘Savaş’ da istediklerimizi bağıra bağıra söyleyeceğimiz bir oyun.” Yarın 14 Şubat rı affetmek mümkün mü? Bu intikam duygusunu ne yapacağız? İşte oyun bu soruları soruyor.” Tilbe Saran, oyunda anne rolünde. Canlandırdığı karakterin aileyi bir arada tutmaya çalıştığını, ama bu çabanın kendini de bir arada tutma uğraşı olduğunu söylüyor, “yoksa paramparça olup gidecek”. “Erkan’ın (Avcı) söylediği bir laf var, çok seviyo rum; birbirlerinin üzerine yığılmış bir enkaz gibiler. Birinin oradan sağlam çıkması çok zor. O kadar çok ölüm var ki. O kadar tahammül edilmez bir yerdeler ki. Balçık, bataklık... Benim karakterimin söylediği en önemli söz şu: ‘Savaşta yapamam dediğimiz ne kadar çok şey yaptık’. Bu oyunla he KÂMİL KÜLTÜR l MASARACI ÇİZİK n Kültür Servisi Usta oyuncu Genco Erkal, Nâzım Hikmet’in Bursa Cezaevi’ndeki yaşamını anlattığı “Yaşamaya DairBursa Cezaevi’nden Mektuplar” oyunuyla Trump Kültür ve Gösteri Merkezi’ne konuk olacak. Oyun, 18 Şubat Salı akşamı saat 20.30’da Trump Kültür ve Gösteri Merkezi’nde sahnelenecek. Oyun, 19 Şubat’ta Çarşamba saat 20.30’da ise Kozyatağı Alışveriş ve Kültür Merkezi’nde sergilenecek. Genco Erkal’ın oyunu Trump’ta DÜNYA ÇİÇEKÇİLİK LTD. ŞTİ. Abidei Hürriyet Cad. No: 36 Şişli / İSTANBUL Tel: 0212. 231 24 85 241 65 43 Faks: 0212. 232 61 24 GSM: 0532.264 31 59
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle