28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 ARALIK 2014 PAZARTESİ 6 HABERLER Cizre’de ‘karanlık el’in işbaşında olduğunda herkes hemfikir, ancak hükümet seyrediyor ‘Karanlık tezgâh’ l CHP lİderi Kılıçdaroğlu: MAHMUT ORAL CİZRE Cizre’de Hizbullah’a yakın HüdaPar ve PKK’nin gençlik yapılanması Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDGH) üyeleri arasında çıkan çatışmada 3 kişinin öldüğü olayların ardından gece geç saatlerde 2 kişi daha uzun namlulu silahla vuruldu. Geç saatlere kadar çatışmaların sürdüğü, başta eylem çadırının bulunduğu Nur Mahallesi olmak üzere birçok noktada ateşlerin yakıldığı, silahların sıkıldığı ilçede, dün sabah gün çok sakin başladı. Önce İpek Yolu’nda yani ilçenin ana caddesinde bir gezinti yapıyoruz. Trafik ışıkları parçalanmış, çöp konteynerleri yollarda. Tek tük araç gelip geçse de Cizre’nin meşhur trafiğinden eser yok. Esnaf da kepenk açmamış. Arabayla Nur Mahallesine doğru gitmek istiyoruz ama güvenlik güçlerinin mahallelere girmesine engel olmak için kazılan hendekler nedeniyle yola yaya olarak devam ediyoruz. Yerde parke taşlarıyla yazılmış “PKK, YGDH” yazısı var. Daha ilk fotoğrafı çektiğimiz sırada “Neden çekiyorsun polis misin?” diye tepki gösteriyorlar. Birçok yerde gece yakılan eylem ateşlerinin külleri var. Duvarlarda da PKK ve Öcalan için yazılan sloganlar. Bir duvarda “Kampa giriş” yazısı ve mahalleninin girişindeki Kürtçe “Şehit Beritan Mahallesi” pankartı var. 19 yaşındaki Yasin Özer’in öldürüldüğü Nur Mahallesi’ndeki çadıra doğru yürüyoruz. Gece nöbet eylemi için yakılan ateşlerde çay demleniyor, halk ilçede elektriklerin dünden beri kesik olmasına tepki gösteriyor. Mahalle aralarında bir araç, Kürtçe ağıtlar çalarak halkı cenazelere davet ediyor. Yasin Özer’in öldürüldüğü çadırın etrafında toplanan Cizreliler ise yukarıdaki evlerden ateş edilebileceğini ima ederek “Orada DAİŞ var (Hizbullahçıları kast ediyor), çocukları vurdular, sizi de vururlar, sakın oraya gitmeyin” diye uyarıyor. “Çatışma nasıl oldu?” diye soruyoruz orta yaştan bir başkasına “Fotoğraf yok, adımı yazmak yok” diye başlıyor. “Hizbulkontralar mahallenin üst tarafından yaylım ateşine tuttu. Çocuklar hep evlerde duvarların altına saklandık, gece boyu sürdü silah sesleri. Korktuk tabii ama hiçbir şey gelmedi elimizden. Sabah duyduk ki olaylarda ölenler olmuş. Provokasyon yapıyor Hizbulşeytan” diyor. Çadırdan uzaklaşınca, biraz ötede şaşırtıcı ‘Rüşvet’te Farklılık, Bilek Güreşi: 2 Başbakan Davutoğlu epey bir süredir özellikle rüşvet ve yolsuzluklar konusunun üzerine basarak duruyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise uzun süredir rüşvet ve yolsuzluğun lafını etmiyor... Belki de bir yıldır. RTE’nin, rüşvet ve yolsuzluk konusunda aklına hemen darbe geliyor, Cemaate yönelik operasyonlar da sürüyor. RTE’nin sözlüğünde rüşvet ve yolsuzluk ve bunları ortaya çıkarmanın karşısında, hükümete darbe yapmak yazıyor. Cemaat, itiraf etmeliyiz ki, devletin yüksek katlarında işleyen büyük çarkın dişlileri arasında demir çubuklar sokmuştur. En azından bir süredir bu çarklarda işlerlik bozuldu. Peki bu çarkların başındakilerini, ve devraldığı mirası Davutoğlu ne yapacak? Kabul edip koruyacak mı, yoksa dışlayacak ve kendisiyle anılan yeni bir sayfa mı açacak? HHH Davutoğlu, ikinci yolu tercih etmiş gibi. RTE’nin aksine, konuşmalarında görülmemiş bir şiddette vurguyla yolsuzluk ve rüşvet konusuna bindiriyor, devlet üzerinden rüşvet ve yolsuzluk işleri çevirenlerin ellerini kollarını keseceğini ilan ediyor (Harama uzanan kolu kopartırız!) Ne var bunda, demeyin. Ortada hükümete yönelik yeni bir rüşvet ve yolsuzluk iddiası yok ki onlara yanıt veriyor diyelim... Açık seçik, Yüce Divan’ı bekleyen 4 bakan eskisiyle yollarını ayırıyor… Hatta onları çağırıp “Yüce Divan’a gitmeyi ve aklanmayı kendiniz isteyin, bunu kamuoyuna açıklamayı da kendiniz yapınız” diyor (Hürriyet)... Ankara’daki arkadaşlarımız Erdem Gül ve Emine Kaplan’ın kulis haberleri, RTEDavutoğlu arasındaki tutum farklılığını gösteriyor. Büyük bir olasılıkla, Meclis komisyonu üyeleri, Davutoğlu’nun da gizliaçık desteğiyle bakanları Yüce Divan’a gönderme kararı alacakken “gelen bir telefon”la karar 5 Ocak’a ertelendi. Bu telefonun doğrudan veya dolaylı KaçAk Saray’dan geldiği üzerine doğruluk payı yüksek spekülasyonda bulunabiliriz. Bakanlar Yüce Divan’a gönderilmemek için çırpınıyorlar. Eğer kendinizin temiz olduğuna güveniyorsanız gidersiniz. Bu çırpınmaları, hukuki değil “siyasi aklanmanın peşinde” olduklarının kanıtıdır. Saray çevrelerinin de onların arkasında olduğunu görmeyelim mi… Yüce Divan’a gönderilirlerse, bu bir darbedir iddiasının altı oyulacak. Tabii, Saray’ın da… Hem de seçimlere gidilirken... Gerçi Davutoğlu da “rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun” hükümete darbe yönüne işaret ediyor. Bu konuda bir anlaşmazlıkları yok. Ama 17 25 Aralık 2013 operasyonlarının ortaya çıkardığı ve bakanların başını yiyen yolsuzluk ve rüşvet olayını da mahkemeye havale ediyor. Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in de, bakan eskilerinin kendiliklerinden yargılama istemeleri gereğine işaret ederek Davutoğlu’na destek verdiği söylenebilir. Görüldüğü kadarıyla, en azından AKP Meclis Grubu’nda Davutoğlu etkisini artırıyor. Peki parti yönetiminde? İzleyip göreceğiz. HHH Seçime gidilirken, RTEDavutoğlu’nun arasında, en azından iki temel konuda çatışma ortaya çıktı: 1) RTE’nin hükümeti de yönetmesi ve Başkanlık Yarı Başkanlık sistemini fiilen yürürlüğe koymak istemesi... 2) Bakanları siyasi aklama... Davutoğlu iki konuda da direniyor. Tabii, seçimlere gidilirken, gösterilecek milletvekilleri adayları üzerinde de derin sürtüşmeler yaşanacak... Parti üzerinde RTE’nin etkisi şüphesiz ki fazla. Davutoğlu dolaşıyor ve nutuk atıyor, ama Hatay’da örgütlü koro “RT Erdoğan” diye tempo tutuyor... Davutoğlu’nun önünde “partiye hâkim olmak” gibi zor ve derin bir sorun bulunuyor. RTE bu gücünü yitirmemek için çalışacaktır. Arınç da, Binali Yıldırım’ı silip süpürerek Başbakan’a destek çıktı: “Hiçbir sıfat taşımayan birinin 5 Ocak’ta hükümet Cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanacak demesi yanlış.” Arınç, bu sözlerinin ucunun RTE’ye dokunduğunu bilmeyecek kadar deneyimsiz olamaz. Şimdi gözler 5 Ocak’ta... Bir dizi senaryo gündemde... Bilek güreşinin ilk raundu bakalım nasıl sonuçlanacak... HHH Olayların peşinde bir hükümet var FIRAT KOZOK ANKARA – CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 3 kişinin yaşamını yitirdiği, 5 kişinin de yaralandığı, Cizre’deki olaylar nedeniyle hükümete sert tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, “PKK’nin teslim aldığı bir AKP var, olayların peşinde sürüklenen bir hükümet var” dedi. Kılıçdaroğlu, Cizre’de 2 gündür yaşanan gerilimi ve hükümetin izlediği politikayı Cumhuriyet’e değerlendirdi. Başbakan Ahmet Davutoğlu ’nun, “Cizre’deki olayların paralel yapı tarafından abartıldığı” yönündeki açıklamalarına sert çıkan CHP Lideri, şu mesajları verdi: HizbullahPKK savaşı: Başbakanlık koltuğunun boş olduğunu söylemiştim. Çünkü vesayet altında olan birisinin bu görevi götürmesi mümkün değildir. Doğu ve Güneydoğu’da, özellikle de Güneydoğu’da Hizbullah ile PKK arasında bir egemenlik savaşı var. burada dikkat edilmesi gereken nokta şu; Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliği değil... PKK ile Hizbullah arasında bir egemenlik savaşı yaşanıyor. Bunun seyircisi de Sayın Davutoğlu. Asıl tehlike, ciddiyetin farkında olmaması: Cizre’de bütün bu olaylar yaşanırken, kendisinin söylediği şey; “olayları abartmayın...” 3 kişi hayatını kaybetti, ağır yaralılar var. Orada verilen bir egemenlik savaşı var. Bunlara rağmen bir Başbakan nasıl diyebilir “olayları büyütmeyin” diye? Olayların ciddiyetinin farkında değil. Asıl tehlikeli olan da bu. Vali, kaymakam, güvenlik güçleri ne yapıyor?: Ben şunu sormak isterim; orada güvenlik güçleri belli mahallelere girmesin diye hendekler kazılıyor. O hendeklerin kazıldığı ilçede kaymakam var mı? O ilin valisi, güvenlik güçleri var mı? Bunlar ne yapıyorlardı? Açıkça görülen tablo şudur; olayların peşinde sürüklenen bir hükümet var. Tehlikenin farkında olmayan bir hükümet var. Akdoğan, işi Davutoğlu’nun abisiyle götürüyor: (Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın olaylarla ilgili ‘Bu açıkça Kandil’e nanik yapmaktır, ‘ben sizi takmıyorum’ demektir’ sözleri konusunda) Yalçın Akdoğan ile ilgili bir şey söylemek istemem, ama süreçle ilgili Sayın Davutoğlu’nun hiçbir bilgisinin olmadığı ortaya çıkmış durumda. Akdoğan da Davutoğlu’nun abisi ile beraber götürüyor zaten. PKK’nin teslim aldığı bir AKP var: Hükümetin yapması gereken konu çok açık; orada vatandaşın güvenini sağlayacak ve çatışmaları önleyecek. Yasal bir zemini hazırlamaktır bir an önce yapılması gereken şey. Bugün, PKK’nin teslim aldığı bir siyasi anlayış var, PKK’nin teslim aldığı bir AKP var. Türkiye vahim tabloyla karşı karşıya: Tablo gerçekten iç karartıcı; süreçle ilgili açıklamalar Kandil’den yapılıyor. Oysa parlamentoya bir yasa gelmişti, yasa “kamuoyu bilgilendirilecektir” diyordu. Ancak, açıklamalar Kandil’den gelince parlamentonun itibarı sıfırlanmış oluyor. Türkiye böylesine vahim bir tablo ile karşı karşıya. Üzgünüm ama gerçek tablo bu. sürüklenen bir görüntü var. YGDH üyeleri, kalaşnikoflarla nöbette. Kepenkleri açık bir dükkânın içinde uyuyan eylemci bir grubu koruyor yüzü maskeli bir gösterici. Elindeki silahla poz veriyor, diğer eliyle de zafer işareti yapmış. Konuşmuyor, “uzaklaşın” diye uyarıyor hemen sonra. Nur mahallesini ve ilçeyi tepeden görmek için DBP’li belediye tarafından yaptırılan inşaat halindeki Mem u Zin Kültür Merkezi’ne çıkıyoruz. Polis panzerleri nöbette. Tepeden bakında bir evdeki kalabalık dikkatimizi çekiyor, bu kez oraya gidiyoruz. Cizre’de cenazeler beklenirken yüzleri maskeli bir grup, olayların olduğu Nur Mahallesi ile Cudi Mahallesi arasında bulunan Cizre Tank Taburu’na taşlarla saldırdı. Saldırganların önüne geçen, yaşlı bir kadının Kürtçe yaptığı konuşmada, “Askerleri taşlamanız barış görüşmelerine zarar verir. Yaptığınız doğru değil” dedi. Diyarbakır Adli Tıp Kurumu’ndan alınan Yasin Özer ve 15 yaşındaki B.D.’nin cenazeleri saat 15.00 sıralarında ambulanslar içinde Cizre’ye getirildi. Cizre girişindeki İdil Yolu üzerinde büyük bir kalabalık tarafından karşılanan cenazeler, Asri Mezarlığa götürülürken bazı gruplar güvenlik güçlerine taş attı. Güvenlik güçleri de gruba biber gazı ve basınçlı su ile müdahale etti. Asri Mezarlıkta yapılan törenin ardından omuzlara alınan tabutlar yine sloganlarla defnedilecekleri mezarların başına getirildi. ve HDP’li Selma Irmak, Kürtçe konuşma yaptı. Cenazeler toprağa verildi. Cenazeler toprağa verildi Siyasi irade PKK’ye teslim SELDA GÜNEYSU ANKARA – MHP, Şırnak’ın Cizre ilçesinde PKK’nin gençlik yapılanması olarak bilinen Yurtsever Demokrat Gençlik Hareketi (YDGH) ile HÜDAPAR üyeleri arasında çıkan silahlı çatışmalar ve polisin bölgeye girmekte zorlanmasının “hükümetin acziyet içinde olduğunun göstergesi” görüşünde. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, asker ve emniyet güçlerinin bölgeye giremeyişinin “son derece manidar” olduğunu belirtti. “Sokağa çıkamayan bir kolluk kuvveti var. Hükümetin de bu ülkenin kolluk güçlerini harekete geçirememe gibi bir durumu var. Devamlı geri çekme kararlılıkları var” diyen Yalçın, bu durumun “hükümetin terör karşısındaki acziyetini gösterdiğini” söyledi. Yalçın, “Artık kamuoyu yapılan pazarlıkların içyüzünü bilmek istiyor” dedi. MHP’li Yalçın: Yasin’in babası: Harap olduk Akdoğan: Kandil’e nanik Yurt Haberleri Servisi Kırıkkale’de AKP İl Kongresi’nde konuşan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Cizre’de 3 kişinin yaşamını yitirdiği olayları değerlendirdi. Akdoğan, şöyle konuştu: “Kamu düzeni ve güvenliğinden asla taviz vermeyiz... Biz her şey yolunda derken en son biliyorsunuz Kandil’den bir açıklama yapıldı; ‘Eğer birileri eylemde yüzünü kapatırsa, molotof atarsa bunlar bizden değil, ajandır’ Bir gün sonra Cizre’de olaylar oldu. Birileri yüzünü kapattı, gidip molotof attı, insanların evini yakmaya çalıştı. Bu, açıkça Kandil’e nanik yapmaktır, ‘ben sizi takmıyorum’ demektir. İşte ne zaman sonuca yaklaşsak provokatörler devreye giriyor, hemen süreci bozmak istiyor.” l Olayda yaşamını yitiren 19 yaşındaki Yasin Özer’in evi, ailenin acısını paylaşmaya gelenlerle dolup taşıyor. Taziye için Cudi Taziye Evi adres gösterilse de Özer ailesinin Nur Mahallesindeki evleri, sabahtan itibaren başsağlığı dilemeye gelenlere açıldı. Evin avlusunda gelenleri tek tek karşılayan Yasin’in babası 63 yaşındaki Halef Özer, olan bitene anlam veremiyor. Özer, güçlükle konuşurken “Oğlumun böyle eylemlerle falan işi olmazdı. O evi için çalışıyordu. Öldürüldüğünde de eylemde değildi. İşine gitmek için sabah erken saatlerde evden çıkmıştı, manav dükkanını açacaktı. Haber geldi ki olumu vurmuşlar. Bir mermi göğsüne girip kalbine saplanmış, bir mermi de koluna girmiş. Henüz onu evlendirememiştim, 5 kardeşi daha vardı ve hepimiz harap olduk. Oğlumu kim neden, nereden ateş ederek vurdu bilmiyoruz” diyor. 90’ları hatırlattı l Cenaze evlerinden sonra DBP binasına doğru yönelirken, DBP binasında ise Belediye Başkanı Leyla İmret’i bulup konuşuyoruz. İmret, Cizre üzerine çözüm sürecinin hedeflenmek istendiğini söylüyor. 1990’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetlerde babasını kaybettikten sonra Avrupa’ya göç etmek zorunda kalan İmret yaşanları şöyle anlatıyor: “YDGH ve Hüda Par gençleri arasında birkaç kez husumet yaşandı. Parti yöneticilerin araya girmesiyle ölümler yaşanmadı. Ancak son olayda karanlık ellerin devreye girdiğini görüyoruz. Kimliği belirsiz kişiler çadıra ateş açınca olaylar alevleniyor. Son yaşananlar bana 1990’lı yılları hatırlattı.” Daha sonra DTK Eşbaşkanı Selma Irmak, Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ile birlikte mahalleleri geziyor. Nur Mahallesinin üzerinden yine eylem haberi geliyor. Polisle göstericiler karşı karşıya gelmiş. Polisin attığı gaz bombası mahalle üzerine yayılıyor. Göstericilerin çoğu çocuk, dağılıyorlar ve bir süre sonra da olay son buluyor. Diyarbakır Adli Tıp Kurumu’ndaki otopsinin ardından Yasin Özer ve 15 yaşındaki B.D’nin cenazeleri dün öğleden sonra Cizre’ye getiriliyor. Cenazeleri karşılayan binlerce kişi PKK, Öcalan ve “intikam” sloganları atıyor. İki gencin cenazesi Büyük Mezarlık’ta toprağa veriliyor. Olaylarda öldürülen Abdullah Deniz’in cenazesinin ise adli tıptaki işlemler bitmediği için bugün toprağa verileceği belirtiliyor. Keskin nişancı l Daha sonra da öldürülen Abdullah Deniz’in oğlu olan Hüda Par üyesi Lezgin Deniz’in evindeyiz. Deniz, polisin kendisini savunmamasından şikâyet ederek “Babam evden çıkınca kapının önünde boynundan vuruldu. Biz onun keskin nişancı tarafından vurulduğunu düşünüyoruz. Olaylar sürdüğü sırada evimizden burnumuzu bile çıkaramadık. Saatler boyunca polisi aramamıza rağmen gelmediler. Eğer polis bizi savunmuyorsa böyle giderse biz de kendi savunmamızı yapacağız. Gerekirse silaha bile başvurabiliriz” diye konuşuyor. Daha sonra Deniz, bize yakılan evleri gösteriyor. Evlerde her şey kül olmuş, hiçbir şey kalmamış. Liberal İhanet Merdan Yanardağ, yaşadığımız AKP dönemine destek veren liberal kılıklılarla, solcu eskileriyle ve hâlâ bu düzenin arkasında olup da kendilerine “sosyalist” yaftası asmışlarla derin bir hesaplaşmaya giriyor kitabında (KırmızıKedi). Merdan, özellikle 2007’den sonraki fırtınalı olayların içinde, bu kesimlerin savundukları görüşlere nasıl ihanet ettiklerini somut olaylar sürecinde anlatıyor. Ve bu tutumlarının AKP iktidarının çok yönlü egemenliğini kurmasına hizmet ettiğini vurguluyor. Tabii, bunun yanı sıra, özellikle Silivri davaları söz konusu olduğunda da, iktidarla ortak yürüttükleri cadı avıyla suçsuz insanların hapislerde çürümesi ve hatta ölmelerindeki paylarını vurguluyor. Merdan, yazdıklarından ve desteklerinden örneklerle, isimlerini de veriyor... Belge’lerden tutun Altan kardeşlere, Berktay’lara ve bazılarının savaş kışkırtıcılıklarına varıncaya kadar hepsi resmi geçit halindeler. Bu kadar değil tabii ki. Merdan, sol ve sorunlarını da tartışıyor bu bağlamda. Kitabın içindekiler size bir fikir verebilir: Liberalizm ve sol liberalizm. Liberalizm ve Ergenekon. Liberal ideolojik terör ve antiemperyalizm. Dönek, eski solcu ve sivil olmanın erdemi. Ahmet Altan ve liberal ahlakın çöküşü. Liberal İhanet’in gerekçesi: “Askeri Vesayet” söylemi. Liberal bir enkazdan portreler. Liberallerin üç dönemi. Kitap okunmalı. Bu hesaplaşma, pek çok yönüyle sürmeli, hiçbir yanı eksik kalmamacasına. Taş ve gaz... itidal buradayım Akşam saatlerinde Cizre’ye giden HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cizre’de yaşamını yitirenler için kurulan taziyeyi ziyaret etti. Demirtaş, “Hükümet provokasyon arıyorsa kendi içine bakmalı ve içindekileri ayıklamalıdır, bunun gereğini yapmalıdır. Herkesin de sağduyulu davranıp buna hizmet etmesini bekliyoruz. Hükümet sözcüsünün açıklamaları talihsiz açıklamalardır. Hükümet medyasının ‘Zerdüştler Müslüman mahallesine saldırdı’ gibi haberler iki yüzlü. Burada olmamın nedeni itidal çağrısı yapmaktır” diye konuştu. Demirtaş: Davutoğlu: Provokasyon Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cizre’de Hizbullah’ yakın HüdaPar ve PKK’nin gençlik yapılanması YDGH arasında 3 kişinin öldüğü çatışmaları “çözüm sürecine karşı provakasyon” olarak değerlendirdi. ‘Kaymakamla birlikteyken üstümüze ateş açıldı’ Yasin Özer’in babası... Yaşananları “karanlık bir tezgah” olarak nitelendiren HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Cizre Kaymakamı Mehmet Şamil Horasanlı ile birlikte olayları yatıştırmaya çalıştıkları sırada, kendilerine uzun namlulu silahlarla ateş açıldığını ve hayatının tehlikede olduğunu söyleyen Sarıyıldız, “Çok tehlikeli bir oyun. AKP sürekli olarak, ‘bunu yapanları biliyoruz, provokasyondur’ diyor. O zaman gereğini yapın” dedi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle