07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 ARALIK 2014 CUMARTESİ 6 CHP’NİN ESKİŞEHİR CEZAEVİ RAPORU HABERLER Cemaatin ‘Diyalog Merkezi’ boşaltıldı İstanbul Haber Servisi Onursal Başkanlığını Fethullah Gülen’in yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Eyüp’teki “Kültürlerarası Diyalog Merkezi”, sözleşmesi sona erdiği gerekçesiyle polis tarafından boşaltıldı. Düğmeciler Caddesi Kara Süleyman Tekke Sokak Numara 7’de bulunan Kültürlerarası Diyalog Merkezi’ne dün sabah saatlerinde gelen polisler, binanın boşaltılmasını istedi. Bina çevresinde yoğun önlem alan polis, daha sonra eşyaları çıkarmaya başladı. Vakıf yetkilileri karara tepki gösterirken DGP Genel Başkanı İdris Bal da olay yerine gelerek boşaltma işlemine tepki gösterdi. Kara Süleyman Tekkesi olarak bilinen bina vakıf tarafından “Kültürlerarası Diyalog Merkezi” olarak kullanılıyordu. ‘Yemekleri yıkayarak yiyoruz’ FIRAT KOZOK ANKARA 9 Aralık’taki isyanda 11 tutuklu ve hükümlünün yaralandığı Eskişehir H Tipi Cezaevi’nde tutuklu ve hükümlüler, cezaevinde çıkan yemekleri “yıkayarak yediklerini”, felçli tutuklunun klozet bulunmadığı için “sandalye ile” tuvalete gittiğini ifade etti. LGBTİ’li mahkumlar, bazı erkeklerin kendileriyle birlikte olmak için “eşcinselim” diyerek kendi koğuşlarına gelmeye çalıştıklarını ifade etti. CHP Cezaevi İnceleme ve İzleme Komisyonu üyeleri Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ile milletvekilleri Özgür Özel, Nurettin Demir, Muharrem Işık, kamuoyunun son isyanla tanıdığı Eskişehir H Tipi Cezaevi’ni ziyaret etti. Soruşturmanın sürmesi nedeniyle isyana karışan mahkumlarla görüşemeyen üyeler, kadın mahkumlar ile görüştü ve Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt tarafından hazırlanan ihtiyaç paketlerini mahkumlara teslim etti. Heyet, hazırladıkları raporunda şu çarpıcı saptamalara yer verdi: l Cezaevinde 1470 mahkum ve 70 tutuklu toplam 1540 mahpus bulunuyor. Bunların 82’si kadın 7’si çocuk. 14 kişilik koğuşlarda 16 kişi kalıyor. l Kadın mahkumlar, ekonomik durumları iyi olmadığı için kadın pedi ve çocuk bezi alamadıklarını ifade ediyor. Ayrıca, bebeklerine mama, çocuk şampuanı, pişik kremi alamadıklarını belirtiyorlar. l Çocuklara ayrı yemek çıkmadığını ve beslenmelerinin yetersiz olduğunu özellikle bebeklerin beslenme sorununa dikkat çekiyor. l Kadın mahkumlar yemeklerin yağlı ve sağlıksız olması sebebiyle yıkayarak yediklerini belirtiyorlar. Bir yıldır hiç balık yemediklerini söylüyorlar. l Kadınlardan birinin eşi hastanede yatıyor, diyalize giriyor ve kemik erimesi var. 3 çocuğu olan kadın, cezaevinde tek başına yaşamaya çalışıyor. l Hasta mahpus Kazım Bulut felçli, zor yürüyor. Klozet olmadığı için ihtiyacını sandalyede gideriyor. l LGBTİ’li mahkumlar tehdit edildiklerini ve diğer mahkumların kendilerine küfrettiğini ifade ediyorlar. l Kendilerine normal mahkumlar gibi davranılmadığını ifade eden LGBTİ’li mahkumlar; normal mahkumların 112 hakkının olduğunu ancak kendilerine bu imkânın tanınmadığını belirtiyorlar. “Ambulans bile çağıramıyoruz” diyorlar. l Cezası çok olan mahkumların kendileriyle ilişki yaşamak için kendi koğuşlarına gelmeye çalıştığını söyleyen LGBTİ’li mahkumlar, bu nedenle, ayrı cezaevleri açılmasının zaruret olduğunu söylüyorlar. l Kursların kendilerine yasak olduğunu söyleyen LGBTİ’li mahkumlar, aşçılık, berberlik vb. kurslara “durumlarından dolayı” gidemediklerini söylüyorlar. 14 Aralık soruşturmasında Atayün ve Yılmazer mahkemeye sevk edildi Demokrasiye Darbe Ülkemizi ilgilendiren başlıca konularda temel görüş ayrılığımız olan, onun da ötesinde yazılarımda ağır biçimde eleştirdiğim bazı kişilerle birlikte “demokrasiye darbe” başlıklı bir bildiride imzamın bulunması, bazı yakın dostlarımı, düşündaşlarımı, arkadaşlarımı ve okurlarımı yadırgattı. Twitter hesabıma bu yönde mesajlar geldi. Bu yadırgamayı ve görebildiğim kadarıyla belli ölçülerin dışına çıkmayan eleştiri dozundaki yaklaşımları anlıyorum ve saygıyla karşılıyorum. Fakat söz konusu bildiri şu anda da aynı imzalarla karşıma gelse, imzalamakta yine de tereddüt etmezdim. Neden böyle düşündüğümü, kuşkusuz tartışmaya açık olarak, açıklamaya çalışacağım… HHH Bir anımla başlayayım… Ülkemizin 1980’e doğru hızla ilerlediği yıllardı.. Neredeyse her gün bir yazar, bir bilim insanı, bir arkadaşımız katlediliyordu… Genel yazmanı olduğum Türkiye Yazarlar Sendikası’nın Sultanahmet’teki bir işhanının genel merkezimiz olarak sığındığımız birkaç metrekarelik odasında haftada bir yönetim kurulu toplantılarımızı yapıyorduk. Sıklıkla yaptığımız şeylerden biri de bu alçakça cinayetleri lanetleyen basın bildirileri hazırlamaktı. Günün birinde, yazılarında bizlere ve inandığımız değerlere acımasızca saldıran bir yazar katledildi. Adını da söyleyeyim, İlhan Darendelioğlu. O bizlerden nasıl nefret ediyorsa, biz de ondan ve onun gibilerden aynı biçimde nefret ediyorduk. Fakat sonuç olarak öldürülen kişi bir gazeteci, bir yazardı. Ne yapmalı, nasıl bir tavır almalıydık? Bu soru, yönetim kurulunda bir tartışmaya yol açtı. Benim tavrım açık ve kesindi: Elbette suskun kalmamalı, öteki cinayetler gibi bu cinayeti de düşünce özgürlüğüne karşı işlenmiş bir cürüm olarak lanetlemeliydik. Tartışmada kimin hangi düşünceyi savunduğunu net olarak anımsamadığım için yanlış bir şey söylemek istemem. Fakat çoğunluğun suskun kalmaktan yana olduğunu, kınamaktan yana olan başkan Aziz Nesin’le yalnız kaldığımızı anımsıyorum… Yönetim kurulunun en geç üyesi, bir sevgili arkadaşım, yakın zamanlarda bana bu olayı anımsattı ve “O zaman senin sözlerini içimden sana öfke duyarak izliyordum” dedi… Şimdi ise benim haklı olduğumu düşünüyordu… Bir bildiri yayımladık mı, yayımlamadık mı, ne yazık ki anımsayamıyorum… HHH “Demokrasiye Darbe” bildirisinde Ahmet İsvan, Cüneyt Ülsever gibi birkaç çok saygın isim ve Mario Levi, Pelin Batu, Herkül Milas, Yavuz Baydar gibi değer verdiğim yazar ve gazeteci arkadaşlarımın imzaları da var. Fakat herhangi bir bildirinin altında imzalarımızın yan yana olacağını düşünemeyeceğim kişilerin çoğunluğu oluşturduğu da gerçek… Bu nasıl oluyor? HHH Yukarıdaki anı benim kişisel tutumumu açıklar. Kim olursa, hangi görüşten yana olursa olsun, sadece bir yazar ya da gazetecinin değil, sıradan bir yurttaşın düşüncesini şu ya da bu biçimde dile getirdiği için yargı önüne çıkarılmasını, tutuklanmasını, üstelik de deli saçması suçlamalarla karşı karşıya bırakılmasını kabul edemem. Böyle bir uygulamayı kınayan (kuşkusuz kendim yazacak olsam daha farklı bir üslup ve yaklaşımla kaleme alacak olduğum) bir bildiriyi, başka imzacılar kim olursa olsun imzalamakta tereddüt etmem, edemem… HHH Yakın zamanlara kadar siyasal iktidarın yardakçılığını yapmış, bu siyasal kliğin en temel insan haklarına karşı işlediği suçlar karşısında ya destek olup ya suskun kalmış, kimileri şu ya da bu ölçüde bugün belki hâlâ aynı konumdaki kimselerin böyle bir bildiri hazırlamış ya da imzalamış olmaları ise kendi sorunlarıdır… Sonuçta, “Demokrasiye Darbe” başlığı altındaki imzalar toplamının, bu iktidarın demokrasi karşıtı kimliğinin özellikle Türkiye dışındaki ülkelerde daha iyi görülüp anlaşılmasında, “sivil darbe”ye en başından beri tutarlılıkla karşı çıkmış ve çıkmakta olanların tepkisinden daha da etkili olabileceğini düşünmek ise sanırım yanlış olmaz… Tutuklama talebi CANAN COŞKUN Tahşiye soruşturması şüphelilerine kumpas kurulduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında “casusluk” suçlamasıyla halen tutuklu bulunan eski İstanbul TEM Şube Müdürü Yurt Atayün ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer terör örgütü üyeliği, iftira ve resmi belgede sahtecilik suçlarından tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edildi. Yılmazer ifadesinde, 2014 yılından itibaren kendisiyle ilgili kamuoyunda birçok iddia ve isnatlarda bulunulması ve hakkında soruşturmalar başlaması nedeniyle Fethullah Gülen’in internet sitesini takip etmeye başladığını söyledi. 14 Aralık soruşturması kapsamında eski İstanbul TEM Şube Müdürleri Atayün ile Ömer Köse, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürleri Yılmazer ile Erol Demirhan ve eski Mali Şube Müdür Yardımcısı Kazım Aksoy dün şüpheli sıfatıyla ifade verdi. 22 Temmuz operasyonu kapsamında Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan şüpheliler, savcılar İrfan Fidan ve Hasan Yılmaz’ın sorgusunun ardından tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Savcı, Atayün’e Ocak 2010’da operasyona dönüşen Tahşiye soruşturmasının kim ya da kimlerin talimatıyla başladığını sordu. Atayün de soruşturmanın cumhuriyet savcısının talimatıyla başladığını belirterek İstanbul TEM Şube Müdürlüğü’ne 15 Temmuz 2009’da atandığını, soruşturmanın ondan önce başladığını ve Başsavcılık gözetiminde devam ettiğini kaydetti. Fidan, Atayün’e Tahşiye grubunun soAtayün Yılmazer yazıldığını belirtti. Atayün de talep yazısının imza blokunda kendi isminin yazdığını aktararak “Fotokopi evrakta benim imzama benzeyen imza bulunmaktadır. Ben bu kişileri tanımıyorum. Muhtemelen yazıcının sehven yazmasından kaynaklanmış olabilir. Soruşturma kapsamında Şerafettin adına işlem yapılmış mıdır? Bakılması gerekir. Art niyetli olup olmadığım burada anlaşılabilir” dedi. Yılmazer’e ise savcı Hasan Yılmaz, “Tahşiye” grubu ve gruptaki şahıslara ilişkin o dönem itibarıyla ne gibi önemli bilgilere sahip olduğunu sordu. Yılmazer, bugüne kadar Gülen ile hiçbir görüşmesi olmadığını belirterek “Elde etmiş olduğumuz istihbari bilgileri Gülen’e yahut yakınındaki kişilere bildirmem söz konusu değildir” dedi. Demirhan da “Tahşiye” grubuna ilişkin bilginin şubelerine nereden geldiğini, evrakları göremediği için söylemesinin söz konusu olmadığını belirtti. Demirhan, jandarma, MİT veya diğer kurumlardan gelmiş olabileceğini kaydederek, “Tahşiye grubunun ismini veren biz değiliz. Bu isim başka yerden gelmiş olabilir. Bu ismin Gülen tarafından telaffuz edilmesinden şubemiz çalışanlarının sorumlu tutulmaması gerektiği kanaati ndeyim” dedi. Öte yandan 5 şüphelinin mahkemedeki ifade işlemleri UYAP sisteminin bakıma alınması nedeniyle yarım kaldı. 5. Sulh Ceza Hakimi Cevdet Özcan, 5 şüphelinin bugün saat 12.00’de hazır edilmelerini istedi. ruşturma aşamasındayken gerçekleştirmiş oldukları silahlı eylemlerinin tespit edilip edilmediğini sordu. Atayün, örgütün evinde birtakım silahlar çıktığını hatırladığını belirterek “Herhangi bir eylem gerçekleştiremeden silahlar ele geçirildi. Operasyonda ele geçen videoda silahlı talim görüntüsü olduğunu hatırlıyorum. Ayrıca ele geçen bir notta aklımda kaldığı kadarıyla El Kaide’nin canlı bomba eylemleriyle ilgili kendisine sorulan soruya ‘Bir cihat var, masumlar da ölebilir’ şeklinde tasvip edici örgütün ideolojisi yönünde bir not bulunmuştu” diye konuştu. Soruşturmayı hangi savcının yürüttüğünü hatırlamadığını söyleyen Atayün, “Ancak o dönemde CMK 250. maddeyle yetkili Cumhuriyet Başsavcımız Turan Çolakkadı idi” dedi. Fidan, Tahşiye soruşturmasının şüphelilerinden Fırat Şerafettin ile ilgili teknik takip kararının kimlik numarası hanesinde Adnan Kutlu isimli başka bir kişinin kimlik numarasının Aczmendi grubuyla benzerlik ‘Çocuklar yetersiz bekleniyor’ ‘Sehven olabilir’ ‘Felçli sandalyeyle tuvalete gidiyor’ ‘İlişki kurmak için eşcinselim diyorlar’ Gülen’den Erdoğan’a özür çağrısı Haber Merkezi Fethullah Gülen, son sohbetinde isim vermeden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Özür dileyip tövbe ederse” barışabileceği mesajını verdi. Gülen, herkul.org sitesinde yer alan “Adanmış ruhlar tehditlere teslim olmamalı” başlıklı son sohbetinde, dünden bugüne farklı farklı dönekliklerin olageldiğini belirterek şunları söyledi: “Adanmış ruhlar ruhsatları kullanmamalı, zalimden özür dilememeli. Özür şöyle dilenir: Deyip ettikleri yalanları, iftiraları, intikam duygularını, hırsızlıklarını, haramiliklerini itiraf ederek ‘Biz milletten özür diliyoruz!’ derlerse şayet, bu bir yönüyle günah işlemiş bir insanın tövbe etmesi gibidir, Allah onu kabul eder, biz de kabul ederiz. Yoksa onlardan özür dilemek, onlar gibi olmak demektir. Öyle olmaktansa ölmek daha iyidir. Çünkü ölüm hakiki mümin için şebi arustur.” Bahçeli: Erdoğan sussun ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Maksadını Aşan, Sabır ve Tahammülleri Zorlayan Konuşmaları” başlığıyla yaptığı yazılı açıklamada, “Ne hazin bir gerçektir ki, rüşvetçiler revaçta; yolsuzluk çeteleri, aldatma kadroları, haram lobisi kudurmuş gibi rezalet yarışındadır. Erdoğan’ın gündem saptırmak için tedavüle soktuğu sapık ve sağlıksız düşünceleri artık katlanılmayacak boyutlardadır. Türkçeye şaşı bakan, Türkçeyi aşağılayan, Türk dilini küçümseyen birisinin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı görevini taşıyor olması tarihe, millete ve gelecek ülkülerine resmen kast etmektir. Erdoğan ya susmalı ya da sakat fikirlerinden çok acil ve derhal vazgeçmelidir” dedi. İ YEN AM! GR PRO Dink cinayeti soruşturması 2 polis serbest İstanbul Haber Servisi Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edilen, o dönem Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nde komiser olan Özkan Mumcu ile polis memuru Muhittin Zenit, yurtdışına çıkış yasağı konularak serbest bırakıldı. “Şüpheli” sıfatıyla ifadelerinin alınması için çağrılan Mumcu ve Zenit, savcı Gökalp Kökçü’ye ifade verdi. Kökçü’nün, “ihmali davranışla ölüme sebebiyet verme” ve “görevi kötüye kullanma” suçlarından tutuklanmaları istemiyle nöbetçi İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk etti. Hakimlik, Mumcu ve Zenit’i, “yurtdışına çıkış yasağı”ndan oluşan adli kontrol tedbiri uygulayarak serbest bıraktı. Mahçupyan ifade verdi İstanbul Haber Servisi 25 Aralık yolsuzluk soruşturmasında görev alan polislere yönelik soruşturma kapsamında, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Başdanışmanı Etyen Mahcupyan tanık olarak ifade verdi. Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı İsmail Uçar’ın daveti üzerine Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na geldiği öğrenilen Mahçupyan, adliyede yaklaşık 1 saat kaldı. Mahçupyan, adliye çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtsız bıraktı. Eski Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce de 17 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında tanık olarak dinlendi. Üniversitede Osmanlıca ERZURUM (Cumhuriyet) Rektör Prof. Dr. Hikmet Koçak, Uzaktan Eğitim ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Selçuk Karaman ile uzaktan eğitim sistemi atademix’i tanıttı. Proje kapsamında Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Bioistatistik derslerini Türkiye’de herkesin internet üzerinden bağlantıyla görebileceğini belirten Karaman konuların videolu anlatımlarının da sunulacağını belirterek “Atademix’e internet bağlantısı olan bilgisayarların yanı sıra mobil cihazlarla da bağlanılabilecek. Başarılı olursa sertifika alacaklar” dedi. FALAN FİLAN CUMARTESİ 23:00’DE tv.cnnturk.com/falanfilan twitter.com/mehmeturgut Mehmet Turgut ile Dumanlı’dan basın özgürlüğü mektubu Haber Merkezi Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, Türkiye ve dünyada siyaset, medya ve iş dünyasının önde gelen isimlerine gönderdiği mektupta, demokrasiye, evrensel hukuka inanan herkesi basın özgürlüğüne sahip çıkmaya davet etti. “Tahşiyeciler Operasyonu”nda gözaltına alınıp, serbest bırakılan Dumanlı, kaleme aldığı mektubu, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye’deki parti liderleri, basın örgütlerinin yanısıra BM Genel Sekreteri BanKi Moon, Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, Avrupa Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker, Avrupa Parlamentosu grubu bulunan siyasi parti liderleri, Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri’nin de bulunduğu uluslararası bir çok isime gönderdi. Hep işlerini konuşturdu, artık konuklarını konuşturacak. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle