07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 ARALIK 2014 CUMARTESİ [email protected] 16 KÜLTÜR Bedri Baykam, 10 sanatçıyla birlikte Piramid Sanat’ta açtığı ‘80’ler’ sergisini anlattı 80’li yılların sert rüzgârı EVRİM ALTUĞ ‘Exodus’a Fas ve Mısır’da yasak Kültür Servisi Ridley Scott’un, şu sıralar Türkiye’de de “Exodus: Tanrılar ve Krallar” adıyla gösterimde olan “Exodus” filmi, Fas’ta gösterilmesine bir gün kala yasaklandı. “Kitabı Mukaddes”teki öykü ve söylencelerden yola çıkılarak gerçekleştirilen filmin yasaklanma nedeni ise belirsiz kaldı. Ülkedeki sinema alanıyla ilgili tüm kuralları belirleyen devlete bağlı Fas Sinema Merkezi’nin, filme daha önce yeşil ışık yakmasına karşın sonradan yasak kararının çıkmasının nedeni aydınlığa kavuşmadı. Fas’taki sinema sa lonlarının yöneticilerin den bazıları, Fas Sinema Merkezi’nden filmin gösterilmemesi konusunda “sözlü talimat” aldıklarını söylerken, bazıları da yasaklama kararının kendilerine bizzat iletildiğini belirttiler. Kazablanka kentindeki Sinema Rif’in yöneticisi Hassan Belkadi, getirilen yasağı uygulamadığı takdirde salonunun kapatılacağı yönünde tehdit aldığını söyledi. Belkadi, “Bana telefon ettiler ve filmi programdan çıkarmazsam salonu kapatacakları tehdidinde bulundular” dedi. Fas Sinema Merkezi’nin başkanı Sarim FassiFihri ise yasak kararıyla ilgili bir açıklama yapmaktan kaçındı. Hz. Musa’yı Christian Bale’in canlandırdığı “Exodus” filminde, “Kitabı Mukaddes”teki göç söylencesi konu ediliyor ve Hz. Musa’nın Mısır’a göç etmiş halkına önderlik ederek bu ülkeden çıkarması anlatılıyor. Kimi yorumcular, “Exodus” filminin Fas’ta yasaklanmasının nedenini “Yahudi propagandası”na bağlıyor. Kimileri de Hz. Musa’nın Müslümanlarca da peygamberlerden biri olarak kabul edildiğini ve İslamiyette peygamberlerin tasvir edilmesinin yasak olduğunu vurguluyor. Mısır’daki yasak kararını alan sansür kurulu ise Piramitleri Yahudilerin inşa ettiği ve Kızıl denizin Musa Peygamber’in mucizesiyle değil, bir depremle yarılarak, Yahudilerin Mısır’dan kaçmasına imkan tanıdığı yönündeki senaryonun “kabul edilemez” olduğunu ifade etti. Bedri Baykam, sanattan aldığını yine sanata aktardığı çok katlı ve özerk Talimhane yapısı Piramid Sanat bünyesinde 11 Ocak’a kadar açtığı son sergisinin başlığını, ‘80’ler’ olarak koymuş. Hani deyim yerinde olacaksa ‘organik bir akademik tez’ lezzetindeki bu sergi, alt başlığında ise ‘Türk Çağdaş Sanatında Devrim Yılları’ gibi iddialı bir dönemi kapsıyor. Sergi, izleyicileri yaklaşık 300 sayfalık dokümanter bir kitap ve Baykam dahil ‘dönemdaş’ 11 sanatçının imzalarıyla buluşturuyor. Öykü Eras, Sibel Baykam ve Emin Çetin Girgin’in emekleriyle kotarılan hacimli sergide Hale Arpacıoğlu, Mevlut Akyıldız, Aydın Ayan, Bedri Baykam, İsmet Doğan, Serhat Kiraz, Kemal Önsoy, Bünyamin Özgültekin, Mithat Şen, Yusuf Taktak ve Şenol Yorozlu gibi isimlere ait, farklı üslup ve teknikteki çalışmalar göze çarpıyor. Baykam, bu sergiye duydukları ihtiyacı gerekçelendirirken, son 20 yılda sayısı epey artan sanat fakültesi ve sanat yönetimi bölümü mezunları üzerinden, yalnızca galeri sergileriyle bir hafıza oluştuğunu, ama aslında Türkiye’de çağdaş sanatı bir embriyodan yetişkinliğe taşıyan 80’leri kimsenin bilmediğini öne sürüyor. ‘Demokrasinin Kutusu’ (Baykam) veya ‘İnsanın İnsana Ettiğidir’ (Aydın Ayan) ya da ‘İşkence Masası’ (İsmet Doğan) gibi hayli simgesel eserleri içeren sergiye ilişkin konuştuğumuz Baykam, bu uğurda yaşanan süreçte, özellikle ‘güncel sanat’ teriminin Türkiye’deki sanat gündemine nasıl getirildiğine ilişkin fikirlerini, şöyle dillendiriyor: “Bir yerde, 1990’lardan sonra bu işe girişenler, buna ‘güncel sanat’ demeye başlıyor. Oysa böy le bir şey yok. Bu ‘Çağdaş Sanat’ ve bu Amerika’da da, Fransa’da da, Hollanda’da da, Kenya’da da böyle. Adı ‘Contemporary Art’. Güncel sanat lafı, sanki bu 198090 devriminin içinde olmamış, bir şekilde sonradan bu ortama gelmiş insanların, sanki kendilerine bir yenilik havası getirebilmek için biraz ‘Öz Varan’ gibi isimler arayıp, ‘Eğreti Gelin’ gibi durmalarına yol açıyor. Halbuki böyle bir şeye ihtiyaç yok.” Ressam ve yazar, öte yandan bu sergi vesilesiyle gelecek kuşağı değil, dönemlerine damga vurmuş mevcut imzaların da yönlendirici olduklarını şöyle kayda geçiriyor: “Bir kere 1980’lerin büyük devrimini yapanlar, (sergideki) bu isimlerdir. 1980’ler yaşanırken, bu dönemin Ayşegül Dinçkök’ün Derin Tutku sergisi uzatıldı Derinlere yolculuk Kültür Servisi Ayşegül Dinçkök’ün Endonezya’nın Batı Papua bölgesindeki Raja Ampat ve Güney Sulawesi bölgesinde çekmiş olduğu sualtı fotoğraflarından oluşan ikinci sergisi “Derin Tutku Air”, MSGSÜ Tophanei Amire Kültür Sanat Merkezi Tek Kubbe Binası’nda 9 Ocak 2015 tarihine kadar uzatıldı. “Mercan Üçgeni” denilen eşsiz sualtı dünyasını yorumlayan Dinçkök, bu sergisinde tüm insanları bakmaya değil, görmeye ve farkında olmaya davet ediyor. Sergide yer alan fotoğraflarda gezegenin sahip olduğu güzelliğin aslında ne kadar kırılgan olabildiği vurgulanırken; küresel ısınma, insan kullanımı ve avcılık baskısı yüzünden deniz canlılarının kitlesel olarak yok olmaya mahkum edildiği anlatılmaya çalışılıyor. Bu yüzden Dinçkök farkındalık bilincini yaratmak üzere çıktığı bu yolda çevre bilincini artırmak ve dünya denizlerinin dolayısıyla denizlerimizin her geçen gün nasıl tahrip edildiğini vurgulamak istiyor ve sualtı fotoğraflarından oluşan, sergiyle eşzamanlı çıkan kitabının satışından elde edilecek geliri de Akdeniz Koruma Derneği’nin “Deniz Koruculuğu” projesine bağışlıyor. Bu proje; Gökova Körfezi’nde yerel balıkçıların korucu olarak görev aldığı balıkçılığa kapalı deniz koruma alanlarının korunmasını sağlıyor. ğı çalışmalarla ön plana çıkan Boğaziçi Caz Korosu, şef Masis Aram Gözbek’in yönetiminde 2 eser seslendirdi. Gösterimin sonunda grubun, ‘çapulcu musun vay’ ile seyirciye veda etmesi dakikalarca alkışlanırken Nükhet Duru da son dönemdeki yargı skandallarına gönderme yaptı ve üstü örtülü olarak hâkim ile savcıları eleştirdi. Gecenin sonunda ise Cüneyt Tanman, Tanju Çolak, Hakan Şükür, Rüştü Reçber, Lemi Çelik, Semih Yuvakuran, Tümer Metin, Ali Gültiken, Saffet Sancaklı ve Arif Kızılyalın’dan oluşan “topçular korosu”, Kocatepe’nin “Hey Gidi Dünya” adlı şarkısını seslendirdi. Kocatepe 50. sanat yılını kutladı Bedri Baykam Kültür Servisi Ali Kocatepe, 50. sanat yılı kutlamasında spikerlik döneminde maçlarını anlattığı önemli futbolcularla birlikte şarkı söyledi. Müzik dünyasının önemli isimlerinden besteci, söz yazarı, yorumcu ve yapımcı Ali Kocatepe, 50. sanat yılını, Zorlu Center’da kutlarken, Boğaziçi Caz Korosu, Nükhet Duru ve ‘topçular korosu’ geceye damgasını vurdu. PSM sahnesindeki konserde Nükhet Duru’nun yanı sıra Yaşar, Burcu Güneş, Cemil Demirbakan, Sinan Kaynakçı başta olmak üzere Pinhani grubu da izleyicilere keyifli dakikalar yaşattı. Gezi Parkı eylemleri sırasında yaptı C M Y B ‘İşkence Masası’, İsmet Doğan u Baykam’ın 1980’ler Türkiye ve dünyasını 10 meslektaşıyla özetlediği sergi, Türk çağdaş sanatının ‘devrim’ yıllarını belgelemeye girişiyor. ‘İşkence Masası’, ‘Demokrasinin Kutusu’ gibi simgesel işleri barındıran sergi, dönemin bir ‘muhasebesi’ niteliğinde. ortasından itibaren yeni kuşağın işlerinin sert rüzgârı öyle bir esti ki, bizden önceki kuşak bu rüzgârın etkisinde kaldı. Onların da ebatları, renkleri değişti, malzemeleri ve yazı ile ilişkileri değişti, sunumları değişti. Yalnız bizim kuşağı veya bizden sonrakini değil, bizden öncekini de etkiledi 1980’ler. Tüm bu rüzgâr estikten sonra, diğer önemli önceki kuşak sanatçıların birçoğunun işleri de kaçınılmaz biçimde değişti. Bunu bir sanat tarihçinin görmemesi mümkün değil. Şimdi, genç kuşak bizim söylemden etkilendiği zaman, biz onu evrensel, bağımsız, çağdaş sanat üretebilen bir özgüven ortamına taşımış olduk, önünü açtık.” Sanatçı, serginin özetlediği 1980’lerin sanat iklimini yönlendiren ve halen kapalı tutulan Taksim Atatürk Kültür Merkezi AKM hakkında ise şu görüşleri paylaşıyor: “Yusuf Taktak ısrarla anlatır: Aydın Gün, AKM’deki ‘Öncü Türk Sanatı’ sergilerine gide gele, ‘Yahu Yusuf Bey, bunun sonu İstanbul Bienali’ne doğru gidiyor, bu deprem kaçınılmaz oldu’ demiştir. Ben AKM’de ilk sergimi 1983 Şubat ayında açtım, ardından Aydın Gün’ün oğlu Mehmet Gün’ün sergisi açıldı. Yine, AKM’nin kapatılmış olması, bugüne kadar din dünyasından bir örnek verecek olsak, İstanbul camilerinin yarısının ibadete kapatılması ile eşdeğer. Çünkü bu kadar büyük, bağımsız, dev sergi, sekiz dokuz yıldır üç salondan, en az üç yüz serginin engellenmesi anlamını taşır. Bunu tarihe kim açıklayabilecek?”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle