08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 ARALIK 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Yetiştirme yurdundan; ‘kaçtı’, ‘haylaz’, ‘solcu’, ‘sağcı’ diyerek haksız yere atılan 15 bin insan var Başkaları yanmasın Kızı Doğa’nın öldüğü yola yatarak gözyaşı döken anne: 3 Acının fotoğrafı l BURSA (DHA) Mudanya’da önceki gün tek çocuğu olan kızı Doğa’yı (8) evinin önünde servis aracının çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında yitiren anne Canan Bozacılar’ın feryadı yürek yaktı. Kızının kan izlerinin bulunduğu yola yatarak gözyaşı döken anne, taziye için eve gelen Mudanya Belediye Başkanı CHP’li Hayri Türkyılmaz’a sarılarak dakikalarca ağladı. Bozacılar “Bu nasıl servistir? Bütün servis şoförlerine eğitim verilmesi lazım. Ben yandım başka insanlar yanmasın” dedi. Pazarda çiçekcilik yapan Canan Bozacılar, seyyar satıcılık yapan eşini de 6 ay önce pankreas kanseri sonucu yitirmiş. l ZONGULDAK (AA) Bonzai aldıktan sonra yaşamını yitiren Miraç Kefeli’yi (18) toprağa veren ailesinin acısı dinmiyor. Babası Erhan ve annesi Özlem Kefeli (40), çocuklarının mezarı başında gözyaşı döküyor. Anne “Oğlumun peşini hiç bırakmadım. Yine de onu tutamadım. Bunu yapanlar cinayetten yargılanmalı” dedi. Baba da “Bonzai kullandığından şüphelendiğim için kendi çocuğumu 23 sefer ihbar ettim ama sonuç alamadık” diye konuştu. ‘Oğlumu ihbar ettim’ Çocuklar kimsesiz u Gidecek yeri olmayanların yurtlarda değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen YURTAYDER Başkan Yardımcısı, Aile Bakanlığı’nın bu öneriye şiddetle karşı çıktığını, “Onu aklınızdan silin” dendiğini söyledi. “Yurt çocuğunu en iyi yurtta büyüyen anlar” diyen Mahmut Bursa, “Birkaç yerde pilot uygulama başlatsınlar. Eğer diğer yurtlardan daha iyi olmazlarsa iptal etsinler” diye konuştu. En Az Üç Bakan Cumhurbaşkanı katıldığı nikâhlarda yeni evli çiftleri çocuk yapmaya teşvik etmeyi seviyor. Bizden biri. Her ailede “hadi çocuk ne zaman” diyen birileri bulunur. Erdoğan da o birisi. Artık hepimiz en az üç çocuk yapmamız gerektiğini biliyoruz. Erdoğan’ı memleketi Batı’dan uzaklaştırmakla suçlayanlar ne kadar haksız. İtalya’da 1926’da kürtaja verilen cezalar artırılmış ve doğum kontrolüne ilişkin yayınlar yasaklanmıştı. Kürtaj ve doğum kontrolü de devlete karşı işlenen suç sayılmıştı. Bizde ise Erdoğan doğum kontrolünü vatana ihanet sayıyor. AKP’nin rahleyi tedrisinden geçen siyasetçilerin jinekoloji ve doğum konusunda ısrarlı bir merakı var. Batı’da aşırı sağcı komplo teorisyenleri de dünyayı yöneten BARONLARIN doğum kontrolü ile insan nüfusunu azaltmayı planladığını yazıp çizmekte. AKP, Batı’yı aşırı sağından yakaladı. Muasır medeniyetse muasır medeniyet. Maden kazalarında 19. yüzyıl örnek alınıyordu. Diğer konularda 1920’lerin faşist İtalya’sına benzer bir tavır geliştirmek pek olumlu. En azından takvimde ileriye doğru bir gidişat var. Belli mi olur böyle böyle 1950’lere bile varmak mümkün. Hakikaten heyecan verici. AKP’nin aile planlamasına ayrı bir merakı var. 2011 seçimlerinden önce Erdoğan, partisinin temiz siyaset sözü verdiğini ve bazı bakanların milletvekili adayı yapılmadıysa bunun “nedenleri” olduğunu söylemişti. Kılıçdaroğlu bu mevzuyu o vakitler gündeme getirdiğinde eski bakanlardan Kürşad Tüzmen şu fantastik demeci vermişti: “Ben insanın karşısına havadan gelebilirim, uçakla veya paraşütle. Karadan gelebilirim, motosikletle veya arabayla. Denizden gelebilirim sualtı kıyafetimle. Kaçacak yer yok. Biz adamı ana rahmine kadar kovalarız sırasında tamam mı? Bu kadar.” Bereket o polemik kimse kimseyi bir yere kovalamadan sona erdi. Sayın Tüzmen paraşütle atlayıp, sualtı kıyafetiyle sahillere çıkarma yapıp Kılıçdaroğlu’nu aradı mı orası meçhul. Ardından gelen 1725 Aralık hikâyesiyle de bu olanlar unutuldu gitti. Şimdi yolsuzluk soruşturmaları hakkında takipsizlik kararı var. Takip etmek mümkün değil. El konulan paralar faiziyle iade edildi bile. Yolsuzluk iddialarına adı karışan bakanların Yüce Divan’a gidip gitmeyeceği belirsiz. Kulislere bakılırsa Erdoğan ile Davutoğlu arasında bu hususta bir anlaşmazlık var. Cumhurbaşkanı “dik durup eğilmemek”ten yana. Başbakan o kadar “yolsuzluk yapanın kolunu keserim” diye racon kestim bari kendi arzularıyla Yüce Divan’a gitsinler demekte. Tabii Cumhurbaşkanı’nın “ben racon kesmem, kafa keserim” diye gözdağı vermesi de imkân dahilinde. Şunu bilmek gerek. Erdoğan’ın bütün söyledikleri kendi içinde tutarlı bir anlam âlemi yaratıyor. Bir konuda söyledikleri bambaşka bir konuda da geçerli. Mesela düğünlerde yeni evlilere ne diyor hatırlayalım: “Bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah kerim.” Sayın Davutoğlu’na bu formülü Yüce Divan’a gönderilmesini istediği bakanlar için kullanmasını tavsiye ederim. Neticede onlar da AKP’nin çocuğu sayılır. Erdoğan’a dört bakanın da yargılanması için bu formülü örnek verirse merhametli bir baba olan beyefendi kendisine hak verecektir. Şimdi bu dört bakandan birini ikisini göstermelik olarak Yüce Divan’a yollamak olmaz. “Bir olur garip olur, aman Allah muhafaza iki olur rakip olur.” Sonra geride kalanlara kinlenirler de pişman olacakları şeyler söylerler. O sebeple “üç olur denge olur, dört olur bereket olur.” Gerisi ise elbette Allah kerim. İKLİM ÖNGEL ANKARA Başbakan Ahmet Davutoğlu “Kimsesizlerin kimsesiyiz” diyerek önceki gün yetiştirme yurdunda büyüyen 2 bin genci düzenlenen törenle kamu kurumlarına atadı. Bugün 30 yaşına ulaşan yetiştirme yurtlu yetişkinlerden hâlâ atama bekleyenlerin yanı sıra reşit olmasına birkaç ay kala “adapte olamadı”, “kaçtı”, “haylaz”, “solcu”, “sağcı” gibi gerekçelerle haksız yere yurttan atılarak mağdur olan 15 bin kişi olduğu ortaya çıktı. Davutoğlu söz verdi ancak yetiştirme yurtlarındaki gerek mevcut sorunlar, gerek önceden yaşanan mağduriyetler sürüyor. YURTAYDER Başkan Yardımcısı Mahmut Bursa, devletin 18’e kadar baktığını sonra eline bavul verip “Nereye gidersen git” dediğini söyledi. Kendisinin de bir kuruma yerleşmek için 7 yıl beklediğini dile getiren Bursa “Kuradan 18’inde çıkan da var 30’unda çıkan da. Gidecek yerleri yok. Pavyonda çalışan, uyuşturucu satan, kullanan birçok insan var. Sokakta yaşarken işe de giremiyorlar. Yurt çocuklarına kimse iş vermek istemiyor. Bu yüzden de yasadışı işlere karışıyorlar. Sabıka aldığınız zaman zaten kamu olasılığı da ortadan kalkıyor. Bu çocuklar için 1 saniye bile çok önemli” diye konuştu. Yurtlarda, kaçma olaylarının sıklığından söz eden Bursa “Önce psikolojik baskı uygulanıyor, hakaret ediyorlar, hırsızlık iftirası dahi atıyorlar. Çocuk artık baskılara dayanamayıp yurda bir daha gelmiyor” dedi. “Kaçan çocuğun arkası aranmıyor” diyen Bursa, yetkililerin derneğe “Siz bulun” dediklerini kaydetti. Yıllarca yurtlarda kalan çocukların, “haylaz”, “kaçtı”, “sağcı”, “solcu” gibi çeşitli bahanelerle koruma kararlarının kaldırıldığını söyleyen ve Aile Bakanlığı’yla kasım ayında yapılan toplantıda, rakamın toplam 15 bin olduğunu öğrendiklerini belirten Bursa “Bakanlık, toplantıda bu kadar insan için Maliye Bakanlığı’ndan izin alamayacaklarını söyledi” diye konuştu. Bunların içinde yıllarca yurtta kalıp reşit olmasına birkaç ay kala atılanların olduğuna dikkat çeken Bursa “Devlet kendi 15 bin çocuğuna mı bakamıyor” diye isyan etti. Koruma kararı kalkanlar arasında fuhuş içinde olanların olduğunu vurgulayan Bursa “Bugün kurtarsak fuhuş yapmayacaklar” diye konuştu. Bursa şunları söyledi: “Bulmak isteseler hepsini bulurlar ama istemiyorlar. Bu insanlar çaresiz. Kimi tehditle, kimi baskıyla bu işi yapıyor. Yüzde 10’u intihar ediyor, yüzde 20’si suça sürükleniyor, yüzde 15’i de fuhuş yapıyor.” Yurttan sonra kamuya yerleştirilenlerin çoğunun “hizmetli” kadrosunda olduğunu söyleyen Bursa “Yurtlar kurumlara hizmetli mi yetiştiriyor” diye sordu. Hizmetli olarak çalışanlardan atılanların çokluğuna dikkat çeken Bursa, “O çocuk yıllarca yurtta ezilmiş, dayak yemiş. Çalırken, ‘Gel lan şurayı temizle’ denince karşılık veriyor, tutanak tutuluyor, yurtlu olduğu için hemen işten atılıyor” dedi. ‘Bavulla ortada kalıyorlar’ ‘Kaçan çocuk aranmıyor’ ‘Bu insanlar çaresiz’ ‘Hizmetli yetiştirmek için mi?’ İki teknede TIR’ın altına giren otomobilde 3’ü kadın 5 kişi yaşamını yitirdi Kırmızı ışıkta facia C M Y B MERSİN (Cumhuriyet) Akdeniz ilçesi Huzurkent kavşağında önceki gece Uğur Yıldırım’ın (30) kullandığı otomobil, kırmızı ışıkta bekleyen Mehmet Sönmez yönetimindeki TIR’a arkadan çarptı. Kazada, otomobil sürücüsü Yıldırım ve araçta bulunan 241 kaçak l MERSİN (Cumhuriyet) Mersin Körfezi’nin 14 deniz mili açıklarında yeri belirlenen 2 balıkçı teknesi, Sahil Güvenlik ekipleri tarafından kontrol altına alındı. Teknelerde 188’i erkek, 39’u çocuk 241 kaçak göçmen tespit edildi. Bitkin ve aç olan kaçak göçmenlere gıda ikramında bulunuldu, sağlık ekiplerince kontrolleri yapıldı. Olayla ilgili her 2 teknedeki 5 şüpheli “insan kaçakçılığı yapmak” suçlamasıyla gözaltına alındı. Hasret Gecikmez, Ferhat Karatemur, Teoman Köle ile üzerinden kimlik çıkmayan bir kadın yaşamını yitirdi. Kazada çarpmanın etkisiyle demir yığınına dönen otomobilde sıkışan ve tanınmayacak hale gelen cesetler, ekiplerce bir saatlik çalışmayla çıkarıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle