07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 ARALIK 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Çalışabilir nüfusu oluşturan 29 milyon kişiden 21 milyon çalışan, yoksulluk sınırı altında ücret alıyor Bağımsız SağlıkSen’in TÜİK ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerinden yaptığı belirlemelere göre, Türkiye’de işgücünü oluşturan 29 milyon kişiden yaklaşık 21 milyon 150 bininin yoksulluk sınırı altında bir gelir kazandığı saptandı. Çalışsan da yoksulsun KESK: AKP sefalete sürüklüyor Ekonomi Servisi Türkiye’de çalışabilir nüfusu oluşturan 29 milyon kişinin yaklaşık 21 milyonunun çalışan tek kişinin yoksulluk sınırı kabul edilen 2 bin 30 TL’den daha az bir ücret kazandığı ortaya çıktı. Çalışabilir çağdaki 3 milyon kişi işsizlerden oluşurken, çalıştığı kabul edilen 3 milyon 450 bin ücretsiz ev işçisiyle birlikte 5 milyon asgari ücretli, 5 milyon 700 bin tarım işçisi ve özel sektörde çalışan yaklaşık 4 milyon kişi daha yoksulluk sınırının altında bir ücret kazanıyor. Bağımsız SağlıkSen’in Türkiye İstatistik Kurumu ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerinden yaptığı belirlemelere göre, Türkiye’de işgücünü oluşturan 29 milyon kişiden yaklaşık 21 milyon 150 bininin yoksulluk sınırı altında bir gelir kazandığı saptandı. TÜİK rakamlarına göre Türkiye’de 15 ve üstü yaşta yer alan 57 milyon 100 bin kişinin 29 milyon 257 bini çalışabilir durumda kabul ediliyor. Bunlardan da sadece 26 milyon 300 bini istihdam edilebilirken, 3 milyonu işsiz. Bağımsız SağlıkSen Genel Başkanı Mehmet Bayraktar konuya ilişkin açıklamasında, “Türkiye’de çalışan vatandaşlar ucuz işgücü olarak görülmekte ve birçok sekKamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) tarafından yapılan açıklamada, milyonlarca işçinin nasıl yaşayacağını doğrudan etkileyen asgari ücretin AK Parti tarafından yüzde 3+3 olarak açıklandığını vurgulayarak, “Açlık sınırının altında bir asgari ücrette ısrar eden AKP hükümeti sadece asgari ücret alanları değil, emeği ile geçinen herkesin çalışma ve yaşam koşullarını sefalet ve köleliğe sürüklemektedir” denildi. KESK, yaptığı yazılı açıklamada, bugün gelir adaletsizliği, emeğin güvencesizleştirilmetörde çalışanlara hak ettikleri ücretsi, ücretlerin düşürülmesi ve sosyal haklaler verilmemektedir. Karın tokluğuna rın gasp edilmesiyle Türkiye “emekçi sınıfçalışan vatandaş, ailesiyle birlikte ay larını” ilgilendiren bölüşüm sorununun gisonunu ancak ya kredi kullanarak ya derek daha ağırlaştığı bir dönemin içinden geçildiği belirtildi. Türkiye’nin ulusda esnafa borçlanarak getirebilmektedir. Memurlar açısından da özellikle bu lararası sermayeye bağımlı bir ekonomik büyüme modeli izlediği belirtilen açıkyıl yaşanan maaşlardaki enflasyon farlamada, “Paylaşım, bölüşüm gibi bokı kaybı ve temmuz ayında zam veril yutları ele alındığında refahın neredeymemesi mağduriyeti artırmıştır. Memuse bir avuç insanın elinde toplandığı run da yeni yılda mağdur edilmemesi için AKP döneminde bugüne kadar sağlanan ekonomik büyüme, küresel 2015 zammı olan yüzde 3+3’ün yeniden dekrizin de etkisiyle bugün sert bir ğerlendirilerek zam oranının artırılmasını yavaşlama dönemine girmiştir” talep ediyoruz” ifadelerini kullandı. denildi. ‘Paralel’ Yargı Gidiyor ‘Dokunan Yanar’ Geliyor... Haberlerin birini atladıysanız, diğerine takılmış olmalısınız. Cemaat örgütlenmesinin açıklanmasında kilit rol oynamış kitabıyla Cemaat yargısının hedefi olan, uzun yıllar tutuklu kalan, hakkında birden fazla dava açılan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın Devrimci Karargâh davasından aldığı cezanın Yargıtay’da onandığını duymamış olamazsınız. Kendisi Cemaat yargısında olduğu gibi üst yargıda da ceza almasının sürpriz olmadığının altını çizdi. Benim takılmam, söz konusu haberin bundan sonraki gelişmelerine ilişkin ana akım medyada yer alan “kuru, tarafsız habercilik” adına, üç aşağı beş yukarı aynı içeriğin özeti olan bilgilendirmeler... Herkes kararı veren üst yargı mahkemesinin kadrolarının Cemaat ağırlıklı olduğunu biliyormuş. Avcı’nın “sürpriz olmadı” ile kastı da buymuş... Ancak İktidarları, Erdoğan hükümeti döneminde hızla gündeme soktukları “paralel devlet ile hesaplaşma, kadrolaşmasından arınma operasyonlarında” çok kısa bir zaman dilimi içinde kolayca her kademeden binlerce polisi görevden aldılar. Yargıda yargı bağımsızlığının korunması, siyasi iktidarların bu bağımsızlığa el koymalarına karşı alınmış yasal önlemlere takıldılar. Gerçi ortaklıkları aralarından su sızmaz değerde iken, İktidarlarının 12 Eylül anayasa referandumu ile iktidar erkine, hükümete, yargıya müdahalenin önünü açan anayasal, yasal düzeni yerleştirmişlerdi. HSYK aracılığı ile yargı kadrolarının özlük haklarına el koymuş olarak kadrolaşmak çok kolaydı... Cemaatle ortaklık bozulunca, acil hesaplaşma, toptan kadrolarda temizlik yaşamsal değerde olunca, sorun Cemaatin ağırlıklı polis, yargı, üniversiteler kadrolarında yerleşmiş olmaları ile sınırlı kalamadı. En kolayı polis kadrolarını temizlemek, görevden almaktı. Siyaseten siyasal İslamcıların, seçmen dindarların onayının alındığı kampanyalarla yeterince etkili olunduğuna inanılıyordu. Sıradan dindar vatandaşın, hele de masum dindarların aklı çok karışmış olsa da, medya gücü kullanılarak operasyonların çok hızlı gerçekleştirilmesi en az yaralayıcı olacaktı. Yönetim kadrolarının biçimsel seçimlere bağlı olduğu üniversitelerde bu işler daha bir yavaş yürüyecekti. Yargıda operasyon işin en zor yanıydı. Yargı bağımsızlığı bağlantılı var olan güvenceler, göreve getirmeyi, kadrolaşmayı çok kolaylaştırıyor, görevden alınmaları ise zorlaştırıyordu... HHH Cemaati siyasi yargılamalardan uzaklaştırmada, aslında hakhukuk kriterlerine aykırı oluşturulmuş özel yargıyı ortadan kaldırarak sağlamak çok zor olmadıysa da, normal yargı organları, hele de üst yargıda temizlik için zamana gereksinim vardı. Kolaylaştırıcı atak olarak önce, özünde yargı bağımsızlığını katletmek anlamına gelen, yargıçların HSYK seçimlerinde inanç, siyasal kimlikler, iktidara yakınlıklarıyla örgütlenmeleri üzerinden seçimlere katılınması oldu. İktidarı destekleyen örgütlenmenin yargıçların özlük haklarına, ücretlerine ilişkin İktidarlarından aldıkları söz, ilk çıplak rüşvet değerinde değil miydi? Sonrasında yüz kızartıcı bir tören sahnesini hiç unutmayalım... Üst yargıdaki dengeleri bozmada en kolay yol, birçok katı yeni kadrolaşmayı sağlayacak, yeni görevlendirmelerdi. Tabii bu kadar çok yeni mahkeme, yeni yargıç ataması karşısında oda bulma sorunu çıkmıştı. İktidarlarının yandaşı örgütlenmenin başının tören günü, bu anlamda bir özür ve yakınmaya karşı, “Dertlenmeyin, bu işe el koyduk, hemen çözeceğiz” yanıtı belleğimde çok taze, kayıtlı. Şimdi Hanefi Avcı’ya ilişkin kararda olası gelişmelere ilişkin, aslında bağımsız yargı hakkı üzerinden dudaklarımızı uçuklatması gereken habere dönersek... Efendim Cemaatin elindeki bağımsız olmayan mahkemeden gelen olumsuz karara karşı, yeni atanan yargıçlarla kurulmuş başka mahkemelere dava aktarılacakmış. Hukuken üst yargının kendi kararını yeniden gözden geçirme yetkisi de varmış. Bu süreç işletilerek Cemaat yargısından arındırılmış, yeni İktidarları yargısından olumlu karar çıkacakmış... Hanefi Avcı için bu sonuç yüzde yüz doğru olsa da İktidarları yargı kadrolaşmasının hızla güç kazanması, hakhukukta belirleyici güç oluşturması ne mi anlama geliyor?.. Bizim anlayabileceğimiz tek yönlü sonuç “İktidarlarına dokunan yanar..” olmayacak mı? Baksanıza İktidarlarının Cemaatsiz kadrolaştıkları yeni yargı düzeninde sayıları giderek çoğalan, insan hakları, hukuk devleti düzenine aykırı kararlar zincirindeki halkalara... Ali İsmail Korkmaz davasında, annesinin her yeni kararla acılarının deşilmesi gelişmelerini bir bir saymaya gönlüm elvermiyor... Bir çocuğun söz konusu bu türden bir davada yargılanabilmesi için, tartışılamaz yasal hüküm varken, Bakanlıktan onay alınmadan 16 yaşındaki liselinin tutuklanmasına nasıl karar verilebildi? Sorunun yöneltildiği Bakan, onayının alındığını söyleyemiyor, sadece Cumhurbaşkanı’na hakaretin çok ağır bir suç oluşturduğunu söylüyor. Başbakan Davutoğlu başını kaldırmadan soruyu yanıtlarken, çocuğun tutuklanabilmesini savunamıyor, ama Cumhurbaşkanı’na hakaret edilemeyeceği yolunda dersler çıkarılması gereğinin de altını çizmekten duramıyor... Şimşek: Bankalar uyarıyı dinledi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ile suçtan elde edilen gelirlerin tespiti ve terörizmle mücadele açısından işbirliği yapmayan bankaların gerekli adımları attıklarını söyledi. Şimşek, “MASAK’a şüpheli işlem bildiriminde artık bir sorun kalmadı” dedi. Şimşek, 7 Aralık’ta MASAK’la etkili işbirliği yapmayan 3 bankayı uyardıklarını açıklamıştı. MASAK ve Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün düzenlediği sempozyumda konuşan Şimşek, “OECD bünyesindeki Mali Eylem Görev Gücü FATF’nin 3. tur değerlendirmesinde Türkiye eksikleri nedeniyle koyu gri listeye alınmıştı. Fakat son dönemde mevzuatta ve uygulamada önemli adımlar attık. Türkiye’nin Ekim 2014 itibarıyla koyu gri listeden çıkartılması kararlaştırıldı” dedi. Türkiye’nin 3040 yıldır terör gerçeğiyle yaşadığına işaret eden Şimşek, “Bundan dolayı Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu büyüme, kalkınma ve yatırım çekmede arzulanan performansı ortaya koyamadı. Bunun en önemli nedenlerinden biri suç oranının yüksek olması. Terörle mücadele kimisine göre 350 milyar dolar, kimisine göre dolaylı etkilerle 1 trilyon dolara yakın kaynağı heba etmiştir” diye konuştu. Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ ‘Asgari ücrette yapılan pazarlık değil ortaoyunu’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DİSK Genel Başkanı Kani Beko “ülkeyi soyanlara, soysuzlara” karşı sonuna kadar mücadele edeceklerini söyledi. DİSK dün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde yaptığı eylemde asgari ücretin net 1800 lira olmasını istedi. DİSK üyeleri, “Her yer hırsızlık, her yer yolsuzluk; saraylar değil ekmeğimiz büyüsün” sloganları attı. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda “ortaoyununun” devam ettiğine dikkat çeken Beko, hükümetin asgari ücrete günde 1 liralık simit parası zam örgördüğünü kaydetti. EmekliSen’den imza kampanyası İstanbul Haber Servisi DİSK EmekliSen üyeleri, sağlıkta katkıkatılım payları ile ilave ücretlerin alınmaması, sağlığın parasız ve eşit verilmesi talebiyle Çapa’daki İstanbul Üniversitesi (İÜ) Tıp Fakültesi önünde imza kampanyası standı açtı. Kampanya kapsamında 10 Ocak’a dek İstanbul’un çeşitli ilçelerinde imza toplanacak ve Sağlık Bakanlığı’na gönderilecek. İÜ Tıp Fakültesi önünde dün bir araya gelen DİSK EmekliSen üyeleri, “Sağlığımızı sermayeye peşkeş çeken AKP’ye karşı bir imza da siz atın”pankartı açtı, “Sağlık haktır satılmaz”, “Sosyal devlet sosyal adalet” sloganları attı. DİSK EmekliSen İstanbul Aksaray 3 No’lu Şube Başkanı Rahime İldemir Bayrak, sağlık hizmetinin paralı hale geldiğini belirterek “AKP hükümetinin 2002 yılında iktidar olmasıyla birlikte hızlandırılan ‘Sağlıkta Dönüşüm’ programının yürürlüğe girdiği tarihten bu yana sağlık hizmetinin sunumunda ve finansmanında önemli değişiklikler gerçekleşti. Eskiden tamamı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanan tedavi ve muayene masraflarının bir kısmının vatandaşın yaptığı ödemelerle karşılandığı karma bir model getirildi” dedi. Sağlığın hak olmaktan çıkarıldığını vurgulayan Bayrak, şöyle devam etti: “Sağlığın maliyeti eskisine göre katlandı. Bu artışlar nedeniyle cepten harcamalar hızla arttı. Sağlığın piyasadan satın alınır meta haline getirilmesi en çok, sağlıkları bozulmuş olan emeklilileri vurmakta.” 40 yıl çalış, bir ev bile alama MUSTAFA ÇAKIR Çin’de yolsuzluk soruşturmaları hızlandı Ekonomi Servisi Çin’in yolsuzlukla mücadele yetkilileri, devlet birimlerinde çalışan ve adı açıklanmayan kıdemli yöneticilerinden biri hakkında Microsoft ve küresel ilaç firmalarına ülkenin rekabet karşıtı yasaları karşısında yardım sağladığı gerekçesiyle soruşturma açtı. Endüstri ve Ticaret Bakan vekili Sun Hongzhi hakkında da soruşturma başlatıldı. Çin’in antitekel ve ticaret standartları gözlemcileri, bu yıl yabancı şirketlere karşı açtıkları bir dizi soruşturma ile dikkat çekmişlerdi. Temmuzda, Çinli soruşturmacılar Beijing ve diğer şehirlerdeki Microsoft ofislerine sürpriz denetimler gerçekleştirmişlerdi. Glaxo şirketi de 1 yıldan fazla soruşturulduktan sonra geçen eylülde Çin yüksek mahkemesi tarafından 500 milyon dolar cezaya çarptırılmıştı. ANKARA Anayasa Mahkemesi’nin hükümetin yıllardır kaldırmamakta ısrar ettiği memur ikramiye hesabında 30 yıl sınırını iptal etmesi, kamu çalışanlarına emekliliklerinde ikramiyelerine 30 yıldan sonraki her yıl için 2 bin ile 2 bin 500 lira artış olarak yansıyacak. Mahkemenin kararının ardından 40 yıl çalışan mimarın 103 bin, öğretmenin 84 bin, düz memurun 81 bin lira ikramiye alacak olması aslında Türkiye’de ikramiyelerin ne kadar düşük olduğu gerçeğini de ortaya çıkarıyor. Kamu çalışanları emekli ikramiyeleri ile artık bir ev bile alamıyor. Anayasa Mahkemesi kararının ardından 40 yıl çalışan bir öğretmenin eline 84 bin lira ikramiye geçecek. Bu parayla bir ev bile alabilmek mümkün değil. Anayasa Mahkemesi, KESK’e bağlı Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM) tarafından yargıya taşınan memurların 30 yıldan sonraki çalışmalarını ikramiye hesabında dikkate almayan yasa maddesini önceki gün iptal etti. Bu düzenleme kadınlarda 20 yıl, erkeklerde 25 yıl olan emeklilik süreleri döneminde hazırlanmıştı. Ancak sonrasında kadınlarda emeklilik yaşı 60’a, erkeklerde ise 65’e kadar yükseltildi. Dolayısıyla memurlar 30 yılın çok üzerinde çalışmak zorunda kalıyor. Ancak 30 yıldan sonraki çalışmaları ikramiyeye dahil edilmiyor. Kamuda 25 yılın üzerinde çalışan 800 bini aşkın memur bulunuyor. Mahkemenin kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından emekli olacak olan 30 yılın üzerinde çalışan memurların emekli ikramiyeleri yeni duruma göre hesaplanacak. 30 yıldan sonraki çalışmaları da ikramiyeye eklenecek. Yıllar içerisinde düzenleme 2.3 milyon memuru etkileyecek. Türk BüroSen’in yaptığı hesaplamaya göre mimar, mühendis ve denetçiler 30 yıl çalıştıklarında 77 bin 635 lira ikramiye alabiliyor. Mahkemenin kararının ardından 35 yıl çalışan mimar, mühendis ve denetçiler 90 bin 575 lira, 40 yıl çalışanlar da 103 bin 514 lira ikramiye alacak. EGD’den katkı yapan gazeteciye plaket Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin geleneksel yılbaşı buluşmasında meslekte 25 yılını dolduran ekonomi basını emekçilerine plaket verildi. Gazetemiz yazarı Özlem Yüzak da mesleğe katkılarından dolayı ödüllendirildi. Ödül alan diğer isimler ise şöyle: Necmi Çelik, Önder Barlas, Tarık Yılmaz, Sefer Levent, Cem Seymen, Gündüz Üç, Murat Başboğa, Oktay Özdabakoğlu, Sedat Yılmaz, Rahime Baş Uçar, Erkan Kızılocak, Günseli Özen Ocakoğlu, Erkan Dursun Zing, Harun Odabaşı, Fatih Kubilay Tural, Canan Eraslan, Ege Cansen ve Emin Çapa. Vestel ürünleri egzamaya çare oldu Fibabanka yılı ödülle kapatıyor Vestel’in Türkiye’de satışa sunduğu ve ihraç ettiği pyrojet teknolojili çamaşır makinesi Londra’da ağrılı egzama hastası 9 yaşındaki Daisy Ames’in hastalığı yenmesine yardımcı oldu. Alerjen ve bakteriye karşı etkili olan çamaşır makinesi, kıyafetlerde etkili hijyen sağlayarak egzama döngüsünü kırdı. Vestel Ticaret A.Ş. Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdürü Ergün Güler, “Vestel ailesi olarak küçük kızın sağlığına kavuşmasına katkıda bulunmaktan gurur duyuyoruz” dedi. Fibabanka, “En iyi KOBİ İnternet Bankacılığı” uygulaması ile International Finance Magazine tarafından ödüle layık görüldü. Fibabanka Perakende Bankacılıktan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Emre Ergun, “Günümüzde internet bankacılığı artık birçok alanda öne çıkıyor. Müşterilerimizin diledikleri anda bankacılık hizmetlerine hızlı bir şekilde ulaşabilmelerini sağlamak için teknolojideki son yenilikleri yakından izleyip hızlı bir şekilde uygulamaları zenginleştiriyoruz” dedi. Arçelik 13 ürünüyle ödüllendirildi Netaş’tan Cezayir’e 8.6 milyon dolar Chicago Athenaeum Mimari ve Tasarım Müzesi ve Metropolitan Arts Press Ltd. Müze’nin bu yıl 64’üncüsünü düzenlediği, dünyanın dört bir yanında üretilen en yenilikçi ve en üstün endüstriyel, grafik ve ürün tasarımlarına verilen GOOD DESIGN’da Arçelik A.Ş. 13 ürünüyle ödüle layık görüldü. Ödüllendirilen bazı ürünler şöyle: Beko Çamaşır Makinesi, Leisure Fırın, Beko Cast Davlumbaz, Cast Ankastre Fırın, Cast Ankastre Ocak, Cast Ankastre Tekli Ocak, Arçelik In Love Gurme Çay Makinesi, Grundig Retro Radyo, Grundig BT Hoparlör, Grundig T3T4 Uzaktan Kumandalar ve Grundig Vision 8 UHD TV. Netaş, Cezayir’in mobil operatörlerinden ATM Mobilis’in 2G ve 3G transmisyon altyapısının iyileştirilmesi ve radyo frekansı (RF) optimizasyonu çözümlerini içeren proje kapsamında, ilk yıl tutarı yaklaşık 8.6 milyon ABD Doları olan beş yıllık sözleşme imzaladı. Yıllık kendini yenileyen ve toplamda 5 yıllık bir kontrata bağlanan projenin 30 Kasım 2019’da tamamlanması bekleniyor. Netaş proje kapsamında PIWORKS firmasıyla iş ortaklığı yapacak. Netaş Üst Yöneticisi C. Müjdat Altay beşinci yılın sonunda projenin toplam iş hacminin 64.2 milyon ABD Dolarına ulaşmasını beklediklerini söyledi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle