03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ARALIK 2014 CUMARTESİ 4 HABERLER 16 yıllık Mısır Çarşısı davasında mahkeme ‘Şüpheden sanık yararlanır’ diyerek kararını açıkladı Hırsız Yok, Yaşasın Adalet! Ben ilk, Ayvalık’ta oldu diye duymuştum. Olay şu: Ayvalık’ta, pazar kurulduğu gün alışverişin en civcivli zamanında, bir çığlık duyulur: Hırsız var! Herkes telaşla çığlığın geldiği tarafa bakar, ne kapıp kaçan vardır ne de kovalayan. Bir an sessizlik olur. Sonra esnaf arasından ilk uyananlardan biri de haykırır: Hırsız var! Artık mesele anlaşılmıştır, sağdan soldan, önden arkadan bağırmalar artar: Hırsız var! Hırsız var! Hırsız var! Artık pazaryeri büyük bir koro olmuştur, herkes hep bir ağızdan haykırmaktadır: Hırsız var. Ardından da alkışlar gelir. Olayın; 17 25 Aralık sonrasında meydana geldiğini anlatmaya gerek var mı? Ayvalık pazarındaki esnafın, hırsız var diye feryat ederken kimleri kastettiğini herhalde anlatmaya gerek yok. Peki, olayda hırsızlık olduğu kesin mi, nereden bileceğiz? Orası kolay, yargı var. Yargı kararını verince, öğreniriz ortada hırsız ve hırsızlık, uğursuzluk, rüşvet var mı? HHH Burası bir hukuk devleti olduğuna göre, masumiyet karinesi gereği kesinleşmiş yargı kararına kadar kimseyi hırsızlıkla suçlamak mümkün değildir. O zaman tüm demokrasilerde olduğu gibi, hırsız olup olmadığına karar vermek için ne yapacağız? Yanıt basit: Yargı kararına bakacağız. 17 Aralık soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ekrem Aydıner, 53 şüpheli hakkında takipsizlik kararı vermiştir ve bu karara yapılan itiraz da reddedilmiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı şimdi de eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler ve Halkbank’ın olay sırasındaki Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde bulunan ve el konulan paraları faizi ile birlikte sahiplerine iade kararı almıştır. Tabii elâlemin analarının ak sütü gibi helal paralarına el koymak var mı! Yanlış düzelecek, para faizi ile iade edilecektir. Yaşasın adalet! Söz konusu meblağ az da değil. Barış Güler’in evinde el konulan miktar 400 bin TL. 300 bin Avro ve 100 bin dolar. Süleyman Aslan’ın evinde el konulanlar ise 2.5 milyon dolar ile 1.5 milyon Avro. Bugünlerde olay ile ilgili olduğu söylenen dört eski bakanın dosyaları TBMM Genel Kurulu’na geliyor. TBMM de söz konusu kişiler hakkındaki iddiaları ciddi bulmazsa, Yüce Divan’a sevk edilmelerine gerek görmeyecek, yargıdan sonra yasama da rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık iddialarını mesnetsiz bulmuş olacak. Tabii bu durum muvacehesinde de kimse çıkıp da uluorta “hırsız var” diye haykıramayacak. HHH Artık herkes anlamıştır ki, hırsız yoktur. Bunun aksini iddia etmek, kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan hırsız, rüşvetçi olduğunu söylemek iftiradır, darbe girişimidir, silahlı terör örgütü yandaşlığıdır. 1725 Aralık olaylarının üzerinden bir yıl geçti. Bu bir yıl içinde köprülerin altından çok sular aktı. Yargı kararları çıktı, yasamanın kararı çıkmak üzere. Artık herkes biliyor, hırsız, rüşvetçi, uğursuz var mı, yok mu? Hele konu Meclis’te de bir görüşülsün. Bakın o zaman ne sahneler yaşanacak. Mesela Ayvalık pazarında biri haykıracak: Hırsız yok! Karşıdan biri bağırarak yanıtlayacak: Tabii hırsız yok, yargı var! Sonra hep bir ağızdan koro halinde: Yaşasın adalet! Ardından alkışlar... Alkışlar... Alkışlar... Türkiye 2014’te “memleketimden insan manzaraları.” Selek 4. kez beraat etti CANAN COŞKUN Mısır Çarşısı’nda 1998’de meydana gelen, 7 kişinin ölümü 127 kişinin de yaralanması ile sonuçlanan patlamaya ilişkin Yargıtay’ın bozma kararının ardından 4. kez görülen davada sosyolog Pınar Selek, 4. kez beraat etti. Mahkeme 2008’deki beraat kararına direnerek, “Şüpheden sanık yararlanır” dedi. Karar salonda alkışlar ve sevinç gözyaşlarıyla karşılandı. Selek’in avukat olan babası Alp Selek, “Dosyayı inceleyen mahkeme komplo olduğunu tespit etti” derken, kız kardeşi Seyda Selek de “16 yıl boyunca haksız, adaletsiz bir süreç yaşandı. En azından 16 yıl sonra adalet değil ama mağduriyetin bitmesi sevindirici” ifadelerini kullandı. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya Fransa’da bulunan Selek ile Abdülmecit Öztürk katılmadı. Selek’i duruşmada babası Alp Selek ile kız kardeşi Seyda Selek’in de arasında bulunduğu yaklaşık 50 avukat temsil etti. Davaya ilişkin savunmasını yapan Selek’in avukatlarından Akın Atalay, 16 yıllık soruşturma ve yargılama sürecini özetleyerek Selek hakkında 20062008 ve 2011 yıllarında 3 kez beraat kararı verildiğini anımsattı. Avukat Atalay, olayın hemen ‘16 yıllık süreç yeniden başlamasın’ Kararı büyük secinçle karşılayan Pınar Selek, gazetecilerin duygularını sorması üzerine “Nasıl çığlık attığımı gördünüz” ifadeleriyle anlattı. 16 yıllık yargılama sürecinde, hakkındaki beraat kararı üç kez bozulan Selek, “Umarım savcı itiraz etmez ve 16 yıllık süreç tekrar devam etmez” ifadelerini kullandı. “Bu karar Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu göstermiyor tabii. Şu anda gazeteciler ve birçok insan yargılanıyor” diyen Pınar Selek, gerekçeli kararın açıklanmasından sonra konuyla ilgili basın toplantısı düzenleyeceğini kaydetti. ardından inceleme yapmak üzere olay yerine giden polisler tarafından “Bomba bulgusuna, bombaya ait herhangi bir malzemeye rastlanamadığına dair” tutanak ve rapor hazırlandığını belirtti. Raporu düzenleyen polisin duruşmada tanık olarak dinlendiğini ve bu ifadesinde de patlamanın bombadan olmadığını söylediğini ifade eden Atalay, “Müvekkilimiz adına, avukatlar, ailesi adına çok yıpranan adalet mekanizmasına artık dibe vuran güvenin de zedelendiğini düşünerek insanlara olan güvenimizi henüz yitirmedik. Önce insan olarak, sonra yargıç olarak vicdanınızı dinleyerek 17 yıldır devam eden bu zulmü, karabasanı bitirin diye sesleniyoruz” dedi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi, 23 Mayıs 2008’de verilen beraat kararında direndiklerini belirterek soruşturmada tutulan raporlar ile yargılama aşamasında uzman bilirkişiler ve dalında uzman kurumlara yaptırılan incelemeler sonucu hazırlanan raporlar arasında çelişkiler olduğuna vurgu yaptı. Kararda, patlamanın bombadan mı, gaz kaçağı veya tüpgaz patlamasından mı kaynaklandığının tam olarak tespitinin yapılamadığı belirtilerek şüpheden uzak delil elde edilemediği kaydedildi. Kararda, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birinin “Kuşkudan sanık yararlanır” kuralı uyarınca sanığın ‘Güvenimizi yitirmedik’ bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulunun suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğu belirtildi. Kararda, gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak tam aydınlatılmamış olaylar ve iddiaların sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı aktarıldı. Ceza mahkumiyetinin yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanması gerektiği kaydedildi. Olasılığa dayanarak sanığın cezalandırılmasının, gerçeğe ulaşmadan varsayıma dayanarak hüküm vermek anlamına geleceği belirtildi. Selek ve Öztürk’ün Mısır Çarşısı patlamasına ilişkin üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair mahkumiyetlerine yetecek ölçüde kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden “şüphe de sanık lehine yorumlanır” ilkesinden hareketle ayrı ayrı beraatlarına karar verildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 10 Mart 2009 tarihli bozma kararına karşı direnme kararı verilmiş olduğundan dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilmesine karar verdi. 16 yıllık yargılama sürecinde karar, Yargıtay tarafından daha önce 3 kez bozulmuş, Selek hakkında da 3 kez beraat kararı verilmişti. YBP’li başkan seçildi l Danıştay’da yeni kurulan daireler için yarış l Davada şikâyetçi olan Tansu Çiller, ifade verdi: ‘28 Şubat CANAN COŞKUN özde darbe’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) – Danıştay Genel Kurulu, yeni kurulan 16. ve 17. dairelerin başkanlarını belirlemek için dün olağanüstü toplandı. Genel Kurul’da 16. daire başkanlığına Danıtay 1. Dairesi üyesi Fethi Aslan seçildi. 17. daire başkanlığı seçimi ise salt çoğunluğa ulaşılamaması nedeniyle ertelendi. Yeni Yargı Paketi ile Danıştay’da 15 olan daire sayısı 17’ye çıkarılırken 39 yeni üye atanması kararlaştırılmıştı. Yeni üyelerin göreve başlamasının ardından Danıştay Genel Kurulu dün olağanüstü toplandı. Genel Kurul’da 16. daire başkanlığı için Fethi Aslan ve Fahrünisa Tunca yarışırken, 17. daire başkanlığı için ise Danıştay Genel Sekreteri Enver Kaya ile Zümrüt Öden ter döktü. 197 üyenin oy kullandığı Genel Kurul’da 101 oya ulaşan Fethi Aslan 16. dairenin yeni başkanı oldu. Aslan’ın Yargıda Birlik Platformu (YBP) tarafından desteklendiği belirtildi. 17. dairede ise adaylardan hiçbiri üyelerin salt çoğunluğu olan 98 oya ulaşamadı, bu nedenle seçim ertelendi. Danıştay Genel Sekreteri Enver Kaya’nın 93 oyda kaldığı 17. daire başkanlığı seçimi haftaya yeniden yapılacak. Tatar’ın mezarı başındaki anma törenine, ailesi ve yurttaşlar katıldı. Mezarı başında anılan Yarbay Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar: İntikam değil adalet istiyoruz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Amirallere suikast iddiası soruşturmasında hakkında ikinci kez yakalama kararı çıkarılınca intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar, ölümünün 5. yılında Karşıyaka Mezarlığı’ndaki gömütü başında anıldı. Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar, son dönemde cemaate yönelik operasyonda gözaltına alınanlara mesaj verirken, “Söyleyin, neyin hesabını verdiniz ki, helallik istiyorsunuz. Hangi adil mahkemede hesap verdiniz ki, sizi affedelim. İntikam peşinde değiliz. Ama biz adalet istiyoruz” dedi. Karşıyaka Mezarlığı’ndaki anma törenine Ali Tatar’ın eşi Nilüfer, kızı Gökçen, ağabeyi Ahmet, annesi Satı Tatar’ın yanı sıra CHP milletvekilleri Umut Oran, Malik Ejder Özdemir, Melda Onur, MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan, Anadolu Partisi Genel Başkanı, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ile bazı Ergenekon ve Balyoz sanıkları katıldı. Ali Tatar’ın mezarına kırmızıbeyaz karanfillerin bırakıldığı anma töreni Alevi dedesinin duasıyla başladı. Daha sonra konuşan Ahmet Tatar, “Beş yıl önce bize, koca deryanın kıyısında Kerbela’yı yaşattılar” dedi. Yaşanan sürecin cemaatle hükümetin ortak suçu olduğunu kaydeden Tatar, onların kavga etmesiyle kumpasların ortaya çıktığını söyledi. Bu süreçte içerideki tutukluların serbest kaldığına işaret eden ağabey Tatar, “Ama ne Ali Tatar, ne Murat Özenalp, ne Kuddusi Okkır o günü göremedi. Sarılıp hasret gideremediler sevdikleriyle. Şimdi bu yarım kalmış hayatlar nasıl merhem bulacak” diye konuştu. 28 Şubat davasında şikâyetçi olan eski Başbakan Tansu Çiller, davanın görüldüğü Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talimatı ile ifade verdi. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller uzun zamandır mazeret dilekçesi sunarak İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen talimat duruşmalarına katılmıyordu. Dünkü duruşmada Çiller hazır bulunurken dava sanıklarından emekli Orgeneral Çetin Doğan da katıldı. Çiller duruşma öncesi mahkemeye yazılı ifadesini verdi. Sanık avukatlarının yönelttiği soruların çoğunu sunduğu yazılı ifadede bulunduğu gerekçesiyle yanıtlamayan Çiller, avukatlar tarafından yöneltilecek soruların da yazılı verilmesi halinde daha sonra yanıtlayacağını ifade etti. Dava sanıklarından Aydan Erol ve Mustafa Özbey’in avukatı Fethi Öztürk’ün bir sorusu üzerine Çiller, 28 Şubat süreci ile ilgili, “Bu süreçte toplumda geniş kapsamda tahrikler ve olumsuzluklar yaratıldı. Bu klasik anlamda bir darbe olmasa da özde bir darbedir. Çünkü milli irade ile Meclis’e yollanmış bir çoğunluk bir başka iradeye teslim edilen bir süreçte milli iradenin Meclis’e yolladığı temsilcilerinin elinden alınmış bir iradeye teslim edilmiştir” dedi. Çiller, yazılı dilekçesinde ise dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener’in Batı Çalışma Grubu le ilgili bilgileri kendisine getirdiğini belirterek, “Belgeleri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a ilettim. Sonra Erbakan’ın dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e vermiş olduğunu, Sayın Demirel’in de bu belgeleri üst rütbeli subaylarla paylaştığını öğrendim” dedi. Çiller, o dönem kimi STK’lerin ve medya kuruluşları tarafından hükümeti düşürmek için DYP’nin parçalanmasına yönelik algı operasyonu yapıldığını öne sürdü. Mahkeme, Çetin Doğan ve avukatlarının sorularının yanıtlarını Çiller’in yazılı vereceğinin belirtmesi nedeniyle bu hususun davanın görüldüğü Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilmesine karar verdi. Mahkeme talimat evrakının yine aynı mahkemeye gönderilmesine karar verdi. ‘Sokak meşrudur’ MAHMUT ORAL l Demirtaş, güvenlik paketini sert dille eleştirdi Böke: Saraylarla tasarruf olmaz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Böke, geçen gün açıklanan “10. Kalkınma Planı Öncelikli Dönüşüm Programları Eylem Planları”na değindi, “Tasarruf tedbirleri için kamu hediye plaket vermeyecek” diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu eleştirdi. İktidarın bu eylem planıyla bir kez daha söylemi ve eylemi bir olmayan açıklamalarla vatandaşı seçim öncesi oyaladığını belirten Böke, son dönemlerde gündemden düşmeyen lüks makam araçlarını anımsatarak, “Plaket alımları azaltılarak ek makam araçları için bütçe mi yaratılacak” diye sordu. Tasarruf için kamuda israfın önlenmesinin gerekli olduğunu vurgulayan Böke, “Kamuda tasarruf, plaket alımını azaltarak değil, lüks harcamayı kısarak yapılır” diye konuştu. Maliye Bakanlığı’nın verilerinde, kamudaki makam aracı ile lojman savurganlığının açıkça görüldüğünü belirten Böke, devletin kaynaklarının toplum ihtiyaçları yerine KaçAk saraylara, uçaklara ve lüks araçlara harcanarak tasarruf yapılamayacağını söyledi. DİYARBAKIR HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır’da geçen salı günü çıkan olaylarda polis tarafından silahla vurularak öldürülen 17 yaşındaki Abdulkadir Çakmak’ın ailesine taziyede bulundu. Taziye sonrası açıklama yapan Demirtaş, emniyet tarafından dağıtılan görüntülerin çelişkili olduğunu belirterek “Kıyafeti, kilosu ve boyu uymuyor. Çocuğun vücudunda 4 kurşun izi var. Biri uzak mesafeden, diğeri yakın mesafeden ateş edilmiş. İnfaz etmişler. Yasanın verdiği yetkiyle ilk kan Diyarbakır’da döküldü. Sokak meşrudur. Bizi sokağa çıkmaktan, meşru direnişten ne yasaları ne infaz timleri alıkoyamaz” dedi. Güvenlik paketinin güvenlik güçlerine aşırı yetki verdiğini vurgulayan Demirtaş, “Gerekirse sokağa çıkarak engellememiz gerekir deyince Başbakan Davutoğlu da ‘Dökülecek her kandan Demirtaş sorumludur’ demişti. Bir çocuğu infaz ettiler. Şimdi Davutoğlu’na soracağım, bu kanın dökülmesinden Davutoğlu mu, Demirtaş mı sorumludur? Diyarbakır Emniyeti’nin dağıttığı görüntüler çelişkilidir. Kıyafeti, kilosu ve boyu uymuyor. Çocuğun arkadaşlarının ifadesi var, çocuğun elinde silah olmadığına dair. Çocuğun vücudunda 4 kurşun izi var. Biri uzak mesafeden, diğeri yakın mesafeden ateş edilmiş. Kafasından vurulduktan sonra yanına gelip ay rıca üç kurşun daha sıkılmış vücuduna. İnfaz etmişler” diye konuştu. “Halk, hem sokaklarda hem de sandıkta bunların hesabını soracaktır” diyen Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sokak meşrudur. İnfaza karşı direniş açısından sokak meşrudur. Bizi sokağa çıkmaktan, meşru direnişten ne yasaları ne infaz timleri alıkoyamaz. 90’larda çok denediler. Fakat biz, bize karşı zulüm yapanların zulüm kalelerini yıkmak için her yerde sokakta olmaya devam edeceğiz. Sokaklar halkındır, AKP’nin mülkü, tapulu malı değildir. Halkımız bu tür infazlara karşı sessiz kalmamalıdır. AKP’ye yönelik protestosunu ortaya koymamalıdır.” ir avuç zengin hırsız bizi yönetmek zorunda değil HDP Mardin İl Kongresi’nde konuşan Demirtaş, sözlerine Maraş katliamı ve Hayata Dönüş operasyonlarında yaşamını yitirenleri anarak başladı. Kahramanmaraş’ta Alevi örgütlerinin yapmak istediği anma törenlerinin valilik tarafından yasaklanmasını eleştiren Demirtaş, “Hepimizin ortak bir kimliği var. Ve bu kimliğimiz Türkiye’nin her yerinde ezilen ve yok sayılanlardır. Madem ezilen biziz ve Türkiye’de emeğin yüzde 80’ini biz oluşturuyorsak yönetime de bizim gelmemiz gerekiyor. Artık bir avuç zengin hırsız bizi yönetmek zorunda değil” diye konuştu. B C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle