22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ARALIK 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr SAYFA KÜLTÜR 17 CHP MİLLETVEKİLİ BİNNAZ Toprak’tan soru önergesi Türkiye’nin gülmece ustası Aziz Nesin’i, 100. yaşına bir kala, oğlu Ali Nesin anlattı ‘Sabırlı ve korkusuz’ ziz Nesin bugün 99 yaşında. 100’e bir kaldı. 2015 boyunca, edebiyatımızın gülmece ustasının 100. doğum yılı kutlanacak, pek çok etkinlik düzenlenecek. Yalnızca edebiyatımızın değil, siyaset ve düşünce yaşamımızın da her dem muhalif, sözünü esirgemeyen kişiliğini, oğlu, matematikçi Ali Nesin’le konuştuk. Ali Nesin, Aziz Nesin’i birkaç cümleyle nasıl anlatır? Yetenekli, çalışkan, sabırlı, içten, cesur, zeki ve iyi bir insandı. Bu güçlü bir alaşım. Ama bu alaşımın sonucu illa sıra dışı bir insan çıkmayabilirdi. Aziz Nesin’in kanımca çok önemarşıt fikirdekiler de li bir özelliği daha vardı: İyi bir eğitim almamıştı. O koşullarda ve o mad saygılıydı’ di olanaklarla iyi bir eğitim alması da 1949’da İngiltere Prensesi Elizamümkün değildi. Bu yüzden ya da bu beth, İran Şahı Rıza Pehlevi ve Mısayede karşısına çıkan tüm problemsır Kralı I. Faruk, Türkiye Dışişleri leri temelinden, en kökünden ele alBakanlığı’na başvurarak Nesin’in mak zorunda kalmış, problebir yazısında kendilerimi belli bir kalıba ya da ideoni aşağıladığı gerekçesiylojiye oturtmamış ve böylece le dava açmışlar, Nesin problemin kimsenin göreme6 ay hapis cezası almıştı. diği yönlerini görebilmiştir. Bugün hayatta ve yazıyor Aziz Nesin’in bence asıl olsa Nesin hakkında çok değeri budur. dava açılır mıydı? Solcu diye bilinir ve solSon yıllarında bir dokucuydu da ama solcu olmaknulmazlığı vardı. Uluslatan öte halkçıydı, ezilenden rarası bir üne kavuşmuştu. ve yoksuldan yanaydı. Eskisinden daha çok seveni Türkiye’nin, hatta dünAli Nesin vardı. Çok nefret edeni varyanın en önemli dı ama 1950 ve gülmece yazarla1960’lara göre u “Sivas katliamı konusunda kendi rından biri olan seveni çok artAziz Nesin günbaşına gelenlerden hiç söz etmedi. Bunun mıştı. Karşıt filük yaşamında arkasındaki güçlerin bulunması gerektiğini kirde olanlarda nasıl bir insandı? saygı uyansöylerdi. Oteli ateşe vermiş birkaç zavallı bile Çok ciddi? Espdırmıştı. Kolay rili? Neşeli? Sokişinin ceza alması değildi derdi. Savcı kolay dava açılmurtkan?.. benden kimden şikâyetçi olduğumu sordu. mıyordu. Ve açıYerine ve zamalan davalardan İstiyor ki ben Ahmet’ten, Mehmet’ten nına göre. Nereda hep beraat şikâyetçi olayım. Hayır, ben, bu olayın de ciddi olunması ediyordu. Bakın gerektiğini bilen ardındaki güçlerden şikâyetçiyim, derdi.” mesela Yaşar biriydi. Çalışırken Kemal’e de çok o kadar asık suratdava açılmıyor. lıydı ki, insan ya 1972’de Nesin Vakfı’nı kuran nına yaklaşmaya korkardı. Ama sofAziz Nesin’in kimsesiz ve yoksul çorada, dost toplantılarında ağzından bal cukların bakım ve eğitimini üstlenakardı. Çok komikti. Tiyatro ve takmesi, kitaplarının tüm gelirini bu lit yeteneği de vardı. Tüm şiveleri çok vakfa bırakması, sizce nasıl yorumiyi taklit ederdi. Halk ağzını iyi bilirdi. lanmalı? ‘Say’a sansür uygulanıyor mu?’ Kültür Servisi CHP İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak, piyanist ve besteci Fazıl Say’a uygulanan sansürle ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakan’ı Ömer Çelik’e bir soru önergesi verdi. Anımsanacağı üzere, Say’ın bazı eserleri Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın 20142015 sezon programından çıkarılmış, “İstanbul Senfonisi”, “Su Piyano Konçertosu” ve “Yunus’un Sırtındaki ÇocukHermiyas” gibi eserlerinin seslendirileceği konser de iptal edilmişti. Önergede, “Fazıl Say’ın eserleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Haluk Dursun’un 22.10.2014 tarihinde konuyla ilgili basına yansıyan açıklamasının aksine Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) programından neden çıkartılmıştır?”, “Fazıl Say’ın eserlerine sansür uygulanmakta mıdır? Eğer uygulanmıyorsa CSO 2015 programında eserleri yer alacak mıdır? Bakanlık basında çıkan Fazıl Say’ın değerini düşürücü yanlış algıların önüne geçmek için açıklama yapmayı düşünmekte midir?” sorularına yer veriliyor. A Zaten hep halkın içindeydi. Taksiye binmez, belediye otobüsünü kullanırdı örneğin. Aziz Nesin, kuşkusuz, gülmece yazarlığının da ötesinde bir yazardı. Özellikle Türkiye’yi, Türk insanını yorumlayan yazıları ve sözleri gündem yaratıyor ve insanları sarsıyordu. Aziz Nesin’in bizde az rastlanır biçimde bu denli gözüpek, sakınmasız, dobra olmasını nasıl açıklıyorsunuz? “Ben de herkes gibi korkuyorum ama uygar bir insan olarak korkuma engel oluyorum” derdi. Ama ben korktuğuna inanmıyorum. Belki gençken korktuğu olmuştur, ama olgunluk ve yaşlılık dönemlerinde korkusuzdu. Galiba kötü olasılıkları aklına bile getirmezdi de ondan korkmazdı. Bir de içtenliği dışında kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. Bu da tabii büyük bir avantaj. Bir fabrika yok edilebilir ama yazılmış eserler yok edilemez! ‘K u Aziz Nesin, 1995’te yeri belli olmayacak biçimde Çatalca’daki Nesin Vakfı’nın bahçesinde toprağa verilmişti. Ali Nesin’e göre, bunun gerçek nedeni, vakfa gömülmek istemesiydi. Altında yattığı toprağın üstünden de yararlanılmalıydı, örneğin çocuklar oynayabilmeliydi. Ama orada olduğunu bilirlerse oynayamazlardı. Biz 1960’lı yılların sonlarına kadar hep para sıkıntısı çektik. 1968’de filan durumumuz düzeldi. Babam da istediği eserleri yazamamaktan hep şikâyet ederdi. Mizah öyküleri tutmuştu ve para getiriyordu. Oysa o mizahta yapması gereken devrimi yapmıştı, bundan sonra ancak kendini tekrar edebilirdi. O, oyun yazmak istiyordu ve bu konuda da (bence haklı olarak) çok iddialıydı. Tiyatroyu iyi bilirdi. Ama gel gör ki çok para kazanması onu rahatsız etti. Hemen bir vakıf kurdu. Böylece kendini topluma borçlandırdı. Gene çalışması, gene para kazanması gerekiyordu. İlginç bir kişilikti. Çok yoksul bir aileden gelmiş olması ve devlet imkânlarıyla okumuş olması, kendisini halka borçlu hissetmesine neden oluyordu. Halkın parasıyla okumuştu. Halka karşı borçluydu ve bu borcu geri ödemesi gerekiyordu. Ama bu, kendi deyimiyle, ödenemez bir borçtu. 1993’te Sivas katliamından sağ kurtulduktan sonra bir araya geldiğinizde ne diyordu, hatırlıyor musunuz? Hiç kendi başına gelenlerden söz etmedi. Bunun arkasındaki güçlerin bulunması gerektiğini söylerdi. Oteli ateşe vermiş birkaç zavallı kişinin ceza alması değildi derdi. Bunu basına da söylemiştir. “Savcı benden kimden şikâyetçi olduğumu sordu. İstiyor ki ben Ahmet’ten, Mehmet’ten şikâyetçi olayım. Hayır, ben, bu olayın ardındaki güçlerden şikâyetçiyim” derdi. 1995’te hayata veda ettiğinde, vasiyeti gereği, bir tören yapılmaksızın ve yeri belli olmayacak biçimde Çatalca’daki Nesin Vakfı’nın bahçesinde toprağa verildi. Sizce, bu, hayata, ölüme, insana, kendisine nasıl bir yaklaşımın yansımasıydı? Kendi söylediğine göre mezarının talan edilmesinden, mermerinin kırılmasından, toprağın altında yatarken hakarete uğramaktan çekiniyordu. Ruhi Su’nun mezarına ya da bazı ünlü kişilerin heykellerine yaptıkları gibi. Ama bence gerçek neden bu değildi. Vakfa gömülmek istiyordu. Ama 14 dönümlük vakıf arazisinden toprak kaybolsun istemiyordu. Altında yattığı toprağın üstünden de yararlanılmalıydı, çocuklar oynayabilmeliydi örneğin. Ama orada olduğunu bilirlerse olmaz, orada oynayamazlar, Aziz Dedelerinin toprağını çiğneyemezler. Had safhada bir tutumluluk, birçok işlevcilik takıntısı diyelim. Bence gerçek neden buydu. Boğaziçi Üniversitesi’nden ‘Nâzım Hikmet’ açıklaması ‘Merkez çalışıyor, tartışma spekülatif’ Kültür Servisi – Boğaziçi Üniversitesi, 15 Aralık’ta üniversite bünyesinde açılan Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi’yle ilgili bir açıklama yaparak, mevcut tartışmayı “spekülatif” bulduğunu belirtti. Üniversitenin, merkez müdürlüğü ile tam bir koordinasyon içinde çalıştığının altı çizilerek, “Türkiye’de bir yükseköğretim kurumu bünyesinde Nâzım Hikmet ismiyle açılan ilk kültür ve sanat araştırma merkezini kurmanın tüm sorumluluğuyla hareket etmekte ve usta şairin adına yakışır biçimde çalışmalarını sürdürmeye azami özen göstermektedir” denildi. Açıklamada, merkezin amacının, Nâzım Hikmet’in anısını yaşatmak, şairin arşivini ve bilgibelge merkezini oluşturmak, akademik çalışmaları desteklemek, Türkiye ve dünya edebiyatına, sanat ve kültür politikalarına yaptığı katkıları çok boyutlu biçimde değerlendirmek olduğu vurgulandı. Merkezin danışmayönetim kurullarında bulunan Ayşe Buğra, Gündüz Vassaf ve M. Melih Güneş, merkez müdürlüğüne eleştiriler getirerek görevlerinden istifa etmişti. Katliamın ardındaki güçler Taşçılı Köyü İlkokulu’nda şan konseri Kültür Servisi Mersin Devlet Opera ve Balesi (MDOB), Tarsus’a bağlı Taşçılı Köyü İlkokulu’nda, oda müziği ve şan konseri vererek öğrencileri klasik müzik, opera ve bale sanatıyla buluşturacak. Eğitim etkinliği konseri kapsamında 24 Aralık Çarşamba günü gerçekleştirilecek etkinlikte, piyanist Irina Vitalina yönetiminde, MDOB solist sanatçıları Funda Hayfavi, Hasan Berk, Zeynep Tatlıpınar Kağnıcı, Hakan Bölükbaşı, türküler ve aryalardan örnekler sunarken, MDOB Oda Orkestrası da enstrüman tanıtımının yanı sıra sevilen klasik müzik eserlerinden parçalar seslendirecek. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle