22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr 13 ARALIK 2014 CUMARTESİ 14 KÜLTÜR ŞAİR, 35. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE ANILIYOR Necatigil’den Sarısayın’a edebiyat yolculuğu Kültür Servisi Şair Behçet Necatigil’in 35. ölüm yıldönümü olan bugün, Heybeliada Ruhban Okulu’nda bir edebiyat günü düzenlenecek. Heybeliada Halk Kütüphanesi’ni Koruma Girişimi tarafından düzenlenen etkinlikte, Behçet Necatigil’den kızı yazar Ayşe Sarısayın’a edebiyat yolculuğu, edebiyatçıların gözünden anlatılacak. Saat 14.30’da başlayıp 16.00’da sona erecek etkinlik şairyazar Adil İzci’nin Necatigil şiiri üzerine yapacağı konuşmayla başlayacak. Ardından yazar Yiğit Bener ve gazeteciyazar Sibel Oral, Sarısayın’ın da katılımıyla son kitabı “Ansızın Günbatımı” romanıyla ilgili bir söyleşi gerçekleştirecek. Daha sonra Ayşe Sarısayın kitaplarını imzalayacak. “Behçet Necatigil’den Sarısayın’a Edebiyat Yolculuğu”na katılanlar, Necatigil şiirlerini müzik eşliğinde torunlarından dinleme olanağı bulacak. Bütün çağların ozanı u Bütün büyük ozanlar gibi Necatigil de çok yönlü, çok boyutludur. Aslında çağın insanı ve dünyasının şiiridir yazdığı. ‘Dar Çağ’ların değil, bütün çağların ozanıdır Necatigil. TURGAY FİŞEKÇİ Şair Behçet Necatigil’i 35 yıl önce bugün yitirmiştik SEVGİLERDE Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız  Sizi yanlış anladı. Bitmeyen işler yüzünden (Siz böyle olsun istemediniz) Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi Kalbinizi dolduran duygular Kalbinizde kaldı. Siz geniş zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yılların, telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği aklınıza gelmedi. Gizli bahçenizde  Açan çiçekler vardı, Gecelerde ve yalnız. Vermeyi az buldunuz Yahut vakit olmadı. ri, onun ne denli çağın sorunları içinde olduğunu gösterir: “Renklerde, emeklerde, ırklarda... / Yahudiler, işçiler, zenciler... Pan! / Şu dünyada insanca yaşamak da yoksa / Ne kalıyor geriye yüzyıllardan?” Necatigil, çağdaş şiirimizde çevre sorunlarını işlemiş ilk ozanlardan biridir de aynı zamanda. Necatigil’in örnek kişiliği, bize şiir sanatının geniş sınırlarının BİFO çocuklar için çocuklarla çalıyor Barış için sahnedeler Kültür Servisi Borusan Sanat ve Barış İçin Müzik Vakfı işbirliğiyle “BİFO ile Barış İçin Müzik” etkinliği kapsamındaki konserler bugün saat 15.30’da Lütfi Kırdar’da gerçekleştirilecek ilk konserle başlıyor. Bu konserde BİFO’yu sanat yönetmeni ve sürekli şefi Sascha Goetzel, Barış İçin Müzik Orkestrası’nı da Samuel Matus yönetecek. Piyanist Kaan Baysal da konsere solist olarak katılacak. Yarın saat 15.30’da ise Borusan Müzik Evi’nde, Gülsen Yavuzkal yönetimindeki Borusan Çocuk Korosu ve Mete Ortaç yönetimindeki Barış İçin Müzik Korosu sevilen koral yapıtu BİFO ve ları seslendirecek. Barış İçin Müzik Üçüncü konser da 17 Vakfı’nın ortaklaşa Aralık’ta saat 20.00’de Lütfi Kırdar’da oladüzenleyecekleri cak. Konserde BİFO’yu onursal şefi Gürer Ay4 konserden kal, Barış İçin Müzik elde edilecek Orkestrası’nı da Samuel Matus yönetecek. Kongelir çocukların serin solisti piyanist Bamüzik eğitimi için şarcan Kıvrak. 19 Aralık Cuma günü saat kullanılacak. 20.00’de Lütfi Kırdar’da verilecek son konserde ise Seçkin Özmutlu yönetimindeki Barış İçin Müzik Bakır Üflemeliler Topluluğu ve Mercan Dede müzikseverlerle buluşacak. BİFO ile vakfın müzik eğitimi olanağı sunduğu çocuk ve gençlerden kurulu Barış İçin Müzik Orkestrası’nın bir araya gelerek renkli repertuvarları seslendireceği konserler dizisinin geliri de Barış İçin Müzik Vakfı’na aktarılacak. Tanınmış bir ozan olduğu yıllarda, edebiyatımıza saygı niteliğindeki yapıtı “Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü”nde, şiir serüvenini şöyle özetlemişti: “İlk şiiri lisede öğrenciyken, Varlık dergisinde çıkmıştı (Ekim 1935). Şiirde kırk yılını, doğumundan ölümüne, orta halli bir vatandaşın, birey olarak başından geçecek durumları hatırlatmaya; evaileyakın çevre üçgeninde, gerçek ve hayal yaşantılarını iletmeye, duyurmaya harcadı. Arada biçim yenileştirmelerinden ötürü yadırgandığı da oldu ama genellikle, eleştirmenler, onun için, tutarlı ve özel bir dünyası olan bir şair dediler.” Alçakgönüllü birkaç cümleye sığdırılıvermiş koca bir yaşam ve şiir dünyası. Behçet Necatigil adı geçtiğinde onu anlatan ilk nitelemelerden biri, “hoca” sözcüğüdür. Onun pek çok öğrenci kuşağı yetiştirmiş öğretmen kişiliğini anımsatmak için kullanılır bu söz. Evet Zonguldak’ta, Kaba 1960’lar, eşi Huriye Necatigil’in gözünden... taş Lisesi’nde, Çapa Eğitim Enstitüsü’nde uzun yıllar öğretmenlik yaparken aralarında ünlü yazar ve şairlerin de olduğu pek çok öğrenciye “hoca”lık etmiştir. Ama onun hocalığı yalnızca dersliklerde değildir. Örnek bir yaşama ustalığının da hocası olmuştur. Hem büyük bir ozan, hem de alçakgönüllü bir insan olabilmenin, ozanca yaşamanın da örnek hocası olmuştur. Bütün büyük ozanlar gibi Behçet Necatigil de çok yönlü, çok boyutludur. Kendisi de “evaileyakın çevre”nin şiirini yazdığını söylese de, aslında çağın insanı ve dünyasının şiiridir yazdığı. Bir yanda “Gizli Sevda”, “Nilüfer”, “Solgun Bir Gül Dokununca”, “Sevgilerde” gibi dillere düşmüş şiirlerin yazarıyken öte yanda da 1959 tarihli “Travers”, 1962 tarihli “Panik” gibi şiirle da alanını çizer. Şiirlerinin kaynakları bir yandan klasik Alman şiirine, Heinrich Heine’ye, öte yandan bizim divan ve halk şiirlerimize uzanır. Neredeyse kuşakdaşı sayılabilecek Ziya Osman Saba ile aynı hayatın iki parçası gibidir. 1978 yazında Asım Bezirci, bizi Sanat Emeği dergisi bürosunda tanıştırdığında henüz birkaç şiiri yayımlanmış genç bir ozandım. Behçet Hoca, şiirimi okuduğunu söyleyince şaşırmıştım; sonra da ekledi: “Eskiden dergileri baştan sona okurdum, artık yaşlandım, düzyazıları değilse de dergilerdeki bütün şiirleri okuyorum.” Sonra ozanlar yarattıkları dilde yaşarlar. Necatigil, şiirlerinin yanı sıra benzersiz güzellikte çeviri yapıtlarıyla da Türkçenin ne denli hünerli bir işçisi olduğunu gösterdi. Knut Hamsun daha güzeldir, Necatigil Türkçesiyle, Rilke daha güzeldir... İşte çağdaş şiirimizin yarattığı bir çağdaş Türkçe vardır, sonsuz güzellikteki nice şiirlerle birlikte yaşayacak. Ozanlar, yazdıkları dil yaşadıkça yaşarlar. Necatigil de, Türkçe yaşadığı sürece aramızda olacak, bize bu vahşi dünya içinde insan yanlarımızı hatırlatarak seslenmeyi sürdürecek. “hem ben ne yazdımsa ağırlığı altında ezildim de yazdım. / kimse deyemez ki özenmiş yazar.” NÂZIM HİKMET MERKEZİ’NDE ‘NÂZIM HİKMET’İN AÇLIK GREVİ’ SERGİSİ 15 Aralık’ta açılacak merkezde, Nâzım Hikmet’in açlık grevini ve yansımalarını konu alan bir sergi açılacak. Serginin küratörü Zafer Toprak, şairin açlık grevinin Türkiye’de geniş bir kesime seslenen ilk pasif direniş eylemi olduğunu vurguluyor. MEHMET KESKİN İlk pasif direniş Nâzım Hikmet 28 Ar alık 1938’de Askeri Yargıtay’ın ka rarıyla çarptırıldığı 28 yıl 4 ay ağır hapis ceza için cezaevine girmi sını çekmek şti. 12 yıllık mahkumiyetten so nra artık dayanma sınırına geldiğine ka rar veren şair 8 Nisan 1950’de açlık grevine başlamış, avukatının isteğiyle açlık grevine bir süre ara vermiş fak at talepleri yerine getirilmeyince 1 May ıs’tan 19 Mayıs 1950’ye kadar süre cek açlık grevine başlamıştı. Hikmet, 14 Temmuz 1950’d e çıkarılan af yasasıy la tahliye edilmişti. Orhan Pamuk bugün okurlarıyla Kültür Servisi Orhan Pamuk, uzun zamandır beklenen yeni romanı Kafamda Bir Tuhaflık kitabını imzalamak için bugün saat 14.3016.30’da İstiklal Caddesi Galatasaray’da bulunan Yapı Kredi Yayınları Kitabevi’nde okurlarıyla buluşacak. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Kafamda Bir Tuhaflık, hem sürükleyici bir aşk hikâyesi hem de Türkiye’nin son 40 yılının genel bir görünümü... Pamuk’un uzun zamandır üzerinde çalıştığı kitap, 1970’lerden 2010’lara Türkiye’nin geçirdiği dönüşümü gösterip tartışırken, kişisel öyküleri mizahla aktarıyor ve onları temel felsefi, ahlaki sorulara bağlıyor. Şairin açlık grevi Van Gölü çekilince... Batık şehir ortaya çıktı Van (AA) İklim değişikliğine bağlı olarak Van Gölü’nde belirli aralıklarla yaşanan suların çekilmesiyle, geçmişte kurulan ve göl seviyesinin yükselmesiyle sular altında kalan şehirler gün yüzüne çıktı. Van’ın Erciş ilçesinde yıllardır su altında kalan Osmanlı Kalesi tamamen görünürken eski Erciş’in yerleşimine ait kalıntılar da büyük oranda gözlemlenebiliyor. Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Fuat Doğu, bilinen arkeolojik kayıtların incelenmesi durumunda, tarihte başta Van merkez olmak üzere, Gevaş ve Erciş ilçeleriyle Bitlis’in Ahlat ve Adilcevaz ilçelerinde göl kıyısında yerleşmelerin olduğunu belirtti. Bu yapılardan ayakta en iyi duranlardan birinin Çelebibağ kıyılarındaki Osmanlı Kalesi olduğunu söyleyen Doğu, kalenin Urartu Krallığı zamanında Van Gölü sahilinde inşa edildiğini ve Osmanlı döneminde de onarımdan geçirilerek kullanıldığını ifade etti. Doğu, kıyılara yerleşmiş binlerce yılık şehirlerin uzantılarının sular altında varlığını koruduğundan emin olduğunu ve Van Gölü kıyılarında bilinen tarihi 3 bin yıl önceye dayanan Urartulara ait birçok kale, şehir ve yerleşme kalıntılarının göl seviyesi değiştikçe ortaya çıkmaya devam edeceğini sözlerine ekledi. Boğaziçi Üniversitesi, Nâzım Hikmet’i gelecek nesillere tanıtmak için Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi’ni açıyor. Temelleri geçen yıl atılan merkez 15 Aralık’ta düzenlenecek törenle açılacak. Orhan Pamuk’un konuşma yapacağı etkinlikte Can Dündar’ın açılış için özel olarak hazırladığı “Nâzım’ın Kamerası” adlı belgeseli gösterilecek. Tören sonrasında Prof. Dr. Zafer Toprak küratörlüğünde hazırlanan “Entelektüel Tarihimizde Kırılma Noktası: Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi” başlıklı bir sergi açılacak. Zafer Toprak açılacak merkezin amacını “Türkiye kültürsanat ortamında söz sahibi olabilmek, Nâzım Hikmet’in sanatından yola çıkarak Türkiye kültürsanat politikalarının dününe bakmak ve yarınına yönelik beklentileri 1948, Bursa Hapishanesi’nde gündeme getirebilmek” diye özetliyor. Merkezde sadece Nâzım Hikmet desif direniş eylemi olduğu için önemsedikğil diğer kültürsanat değerleri de değişik lerini belirten Toprak, İngiltere’de kadın vesilelerle gündeme getirilmek isteniyor. hakları hareketinin öncülerinden EmmeliÖrneğin, 100. doğum yılı olması nedeniy ne Pankhurst’ün açlık grevinin ilk yankı le 2015’te Aziz Nesin’le ilgili bir dizi et uyandıran eylemlerden olduğunu, en bükinlik planlanıyor. yük pasif direnişin ise Gandhi’nin açlık grevi olduğunu söylüyor. Nâzım Hikmet’in açlık grevinin Türkiye aydını açısından bir dönüm noktası olduğunu, Türkiye’de entelektüel yaşamın bir başlangıcı olarak gördüklerini söyleyen Toprak, Nâzım Hikmet’in açlık grevinin Türkiye’de o güne kadar yaşanmamış biçimde farklı düşüncelerden aydınları birleştirdiğini söylüyor. Nâzım Hikmet’in direnişini Türkiye’de ilk kez geniş bir kesime seslenen bir pa Aydınları birleştirdi Hindistan’ın bağımsızlığı yolunda yapılan bu pasif direnişin açlık grevini daha anlamlı kıldığını söyleyen Toprak, bizde de Nâzım Hikmet’in pasif direnişinin kamuoyu oluşturma anlamında ilk direniş olduğunun altını çiziyor. Nâzım Hikmet’in affı için atılan imzalara bakıldığında sağsol duruştan çok, “vicdan” bağlamında hareket edildiğini söy ‘Vicdan’da birlik leyen Toprak, insanların bir “vicdan sorunu”nda bir araya gelebildiğini, bunun da Türkiye için olumlu bir durum olduğunu belirtiyor. “İmza listelerine bakıldığında bu işin İstanbul’da kotarıldığını görüyoruz” diyen Toprak, Ankara’dan ve diğer kentlerden sadece sanat çevrelerinden çok sınırlı katılım olduğunu söylüyor. Toprak’a göre İstanbul’la Ankara’nın ikilemini göstermesi anlamında ilginç olan bu durum, iktidarla ilişkiler bağlamında İstanbul’un çok daha özgür bir kent olduğunu gösteriyor. Serginin, dış ve iç duvarları kullanılan büyük bir hapishane hücresinin duvarlarına asılan belge ve fotoğraflarla kurgulandığını söyleyen Toprak, dönemin basınındaki yansımalara da sergide yer vereceklerini söylüyor. Nâzım Hikmet’in aile arşivinin yanı sıra Toprak’ın kendi arşivinden belge ve fotoğrafların da yer alacağı sergi 15 Ocak’a kadar gezilebilecek. Zafer Toprak Trio Pax konseri Ceren Necipoğlu anısına... Kültür Servisi Notr Dame de Sion Fransız Lisesi Perşembe konserleri devam ediyor. Harbiye’deki Notr Dame de Sion Fransız Lisesi gösteri salonunda 19 Aralık saat 19.30’da gerçekleşecek konserde Trio Pax Topluluğu sahnede olacak. Arp Sanat Derneği desteği ile gerçekleşecek Ceren Necipoğlu’nu anma konserinde sahneye çıkacak Trio Pax, flütte Zeynep Keleşoğlu, viyolada Günsu Özkarar ve arpta Meriç Dönük’ten oluşuyor. Müziğin birleştirici gücünün evrensel bir barış elçisi olduğuna inanan üç genç müzisyen tarafından kurulan topluluk, konserde zengin bir repertuvar sunacak. Konserin konuk sanatçıları ise viyolada Natali Boğosyan ve arpta Cansu Çine olacak. Can Dündar’ın yeni belgeseli ‘Nâzım’ın Kamerası’ Açılış töreninde gazeteci, yazar Can Dündar’ın “Nâzım’ın Kamerası” isimli yaklaşık 20 dakikalık bir belgeseli gösterilecek. Dündar, belgeselinde, Nâzım Hikmet’in Moskova’da yaşarken kullandığı, daha çok eşi Galina Grigoryevna Kolesnikova’nın çekim yaptığı kamerayla çekilen görüntüleri kullanacağını söylüyor. Dündar belgeseldeki görüntülerin bir kısmını Hikmet’in 100. doğum yılı için hazırladığı “Nâzım” belgeselinde kullandığını, bazılarını ise ilk kez bu belgeselde kullanacağını belirtiyor. Hikmet öldükten sonra Galina tarafından 50 yıl boyunca bir buzdolabında saklanan filmlerdeki görüntülerin bir bölümü daha böylelikle günyüzüne çıkmış olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle