01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 2014 CUMARTESİ 12 DIŞ HABERLER [email protected] CIA korkunç işkencelere sahne olan kara deliklere evsahipliği yapan ülkelere milyonlarca dolar ödemiş Dolar karşılığı işkencehane Dış Haberler Servisi ABD Senatosu’nun CIA işkenceleriyle ilgili raporu, “terör şüphelilerinin” işkenceyle sorgulandığı gizli hapishanelere ev sahipliği yapan ülkelerin, karşılığında ABD’den milyonlarca dolar aldığına da ışık tuttu. Washington Post’un “CIA’nın denizaşırı hapishanelerinin yükselişi ve düşüşü” haberine göre, 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından CIA, yasadışı biçimde esir alacağı zanlıları hakhukuka takılmadan sorgulamak için yurtdışında “kara delik” arayışına girdi. Kızılhaç’ı bilgilendirme zorunluluğundan ötürü Guantanamo gibi ABD üslerine nakilden kaçınıldı. Adresler, bu ülkelerdeki ABD büyükelçilerinden, ABD Kongresi üyelerinden, hatta ağzından kaçırır kaygısıyla Başkan George W. Bush’tan bile saklandı. şefinden bile saklanarak uygulandı. Sonraki kara deliklerin nerede olduğu istihbaratı ise ne bir daha Bush ne de yardımcısı Dick Cheney’yle paylaşıldı. 2002’de Pakistan’da yakalanan Kaideci Ebu Zübeyde Tayland’daki CIA hapishanesine nakledildi. Ama ardından Taylandlı yetkililer yeni şartlar öne sürüp buranın üç hafta içinde kapatılmasını talep etti. CIA tam ikna etmişken, bu sefer “Kedi Gözü” kodlu hapishane, medyada yerinin ifşa olması üzerine kapatıldı. Polonya’daki kara delik, Varşova’ya 3 saat uzaklıkta, bir askeri eğitim üssünün arkasına gizli iki katlı bir villaydı. Romanya’daki, Bükreş’te bir hükümet Eski Gitmo esirleri Mahmut Farac ile Mustafa Diyab n az 9 ülke binasının altındaki 6 prekendilerini kabul eden Uruguay’a bayrak açarak 11 Eylül’den sadece 3 gün sonfabrik hücre. Litvanya’dateşekkür etti. (Fotoğraf: AFP) ra CIA Terörle Mücadele Şefi ki, bir binicilik merkezinin Cofer Black’in talimatıyla kaahırları kapsamında iki katCIA’nın para dağıtmasına rağmen “kirli ra delikler için uygun bölge aranmaya ortaklık” medyada çıkan haberler yü lı bir yapı. Bu delikler birbirlerine yabaşlandı. 2 kıtada 5 ülke üzerinde odak zünden zaman zaman bozuldu. Örne kın ülkelerde kurularak esir nakli kolanıldı: Afganistan, Tayland, Polonya, ğin Romanya’daki kara delik, 2005’te laylaştırıldı ve açığa çıkmaları zorRomanya, Litvanya. İlerleyen süreçte laştırıldı. Litvanya’daki işkencehane, Fas dahil başka ülkeler de katıldı, sa WPost’a haber olunca, Bükreş’in tale Mustafa el Havsavi’nin işkence soyıları en az 9’a ulaştı. Ancak Fas’taki biyle yarım saat içinde kapatıldı. nucu acil tıbbi yardıma ihtiyaç duymerkez, esir gönderilmeden kapatıldı. ması ancak hastaneye kabul edilmeushCheney’den saklı CIA, gizli hapishanelerine göz yummesinin ardından 2006’da bitti. “Kaİlk açılış ise Tayland’da yapıldı. Ka ra deliklerde” en az 119 esiri işkenması için bu ülkelere milyonlarca dolar verdi. Polonya istihbarat servisine rar Bush’un onayıyla, ancak Beyaz ceden geçiren CIA, 2006’ya gelindi100’er dolarlık banknotların bulundu Saray’daki Ulusal Güvenlik Konseyi, ğinde sayısı 28’e inen esiri sadece Afğu kutularla 15 milyon, Romanya’ya Dışişleri Bakanlığı’nın yanı zıra Tay ganistan ve Litvanya’da tuttu ve bunda milyonlarca dolar ödenmiş. Ancak land’daki ABD elçisi hatta CIA istasyon ları da yıl sonunda kapattı. Kedi Gözü Bush’un Irak işgali için yalan söylediğine dair yeni kanıt açıklandı Dış Haberler Servisi ABD Senatosu Silahlı Kuvvetler Komitesi Başkanı Carl Levin, eski Başkan George Bush’un Irak’ı işgale girişmek için halkına yalan söylediğine ilişkin yeni kanıtlar ortaya koydu. Demokrat senatör, Bush’un 2003’te CIA tarafından gizli notla uyarıldığını duyurdu. Uyarıda, Bush’tan, 11 Eylül saldırganlarının lideri Mısırlı Muhammed Atta’nın saldırılardan önce bir Irak istihbarat yetkilisiyle Çek başkenti Prag’da görüştüğü yolundaki iddialara değinmemesi isteniyordu. Zira iddialarla ilgili ciddi soru işaretleri vardı. Levin, Bush dönemi yetkililerinin ise tam tersini yaptığını hatırlattı. Irak işgalini meşrulaştırmak için bu doğrulanmamış görüşmeyi “SaddamKaide” bağlantısı diye kullandı. Bush yönetiminin ülkeyi savaşa götüren kampanyada başarılı olduğunu hatırlatan Levin, o dönem anketlerine göre Amerikalıların yarısından fazlasının Saddam’ın 11 Eylül’le ilgisi olduğuna inandığını belirtip “Saddam ve 11 Eylül ya da Kaide bağlantısı elbette kurguydu” dedi. CIA’nın Çek Cumhuriyeti’nde yapıldığı öne sürülen görüşmeyle ilgili gizli bilgileri tümüyle açıklanmasını isteyen Levin, CIA Başkanı John Brennan’dan ilk kez 13 Mart’ta görüşmeyle ilgili bilgi veren mektup aldığını duyurdu. Brennan mektubunda, “Atta’nın gerçekten Prag’da olduğuna dair kanıt bulunduğunu söyleyen tek bir terörle mücadele ya da FBI uzmanı yok. Aslında analizler tam tersi yönde” diyor. Her Şey ‘Alfabe Adası’nda Başlar Yeni Türkiye, eski harf açılımı girdabına savrulurken… “harflerle” ilgili yeni bir sergi gördüm. Harf derken… sergi “okumak” hakkında… “Alfabe adası: Okumayı nasıl öğrendik?” adını taşıyor ve haliyle tabii “harflerle” başlıyor. Girişe Mario Vargas Llosa’nın dört yıl önce Nobel’i alırken söylediği, “Hayatımda başıma gelen en önemli şey, okumayı öğrenmek oldu” sözlerini koymuşlar… “Kitaplardaki sözcükleri imaja dönüştüren büyünün, zaman ve mekân sınırlarını ortadan kaldırarak yaşamımı nasıl zenginleştirmiş olduğunu aradan nerdeyse 70 yıl geçtikten sonra hâlâ çok net hatırlıyorum” diyor ünlü yazar. Llosa’nın sözlerinin yanına şu notu da düşmüşler: “Okumayı ilk kiminle öğrendiğimizi ve okuma yolundaki ilk adımlarımızı hepimiz çok canlı hatırlarız.” Ne kadar doğru. Benim çocukluğumda anaokulu yoktu. Bana “büyükannelik” yapan sevgili öğretmen büyük halam, evde okumayı öğretmişti. Beş yaşındayken fazla klasik olacak ama!eve giren tek gazete Cumhuriyet’in logosuyla harf harf… Ardından hece hece o yılların “yeni Türkiye”sinin heyecanıyla halam, sular seller gibi okumayı bana söktürmüştü. Okunan ilk sözler ve harfler, sonra ömür boyu insanı tanımlıyor. Bunu şimdi heyhat! daha iyi anlıyorum… Madrid’de gezdiğim “alfabe adası”na dönersek… Okuma, dünyanın her yerinde, yakın zamanlara dek hep böyle, harfhececümle sırasıyla öğretilmiş. Ama artık yöntemler değişmiş. Dijital okur yazarlık çünkü başka düşünce yapıları geliştiriyor, farklı öğrenme ve zekâ türleri gerektiriyormuş. Okumanın tarihi ve anlamına ışık tutan sergi, “Seküler kültürün ilk adımı, ‘alfabe adası’na çıkmakla başlar!” mesajını vurguluyor, “harfler ve alfabenin yurttaş olmanın ilk adımı” olduğunu söylüyor. “Alfabe adası”nı Madrid’in yeni kültür merkezlerinden kent mezbahasında gördüm. Evet doğru anladınız, bir mezbaha burası. Eski mezbahayı İspanyol başkentinde 8 bin metrekarelik bir kültür alanına çevirmişler ve içine müzik akademileri, sinemalar, tiyatrolar, sergi bölümleri, sanat galerileri, tasarım merkezleri, restoranlar, kahveler, konser salonları, kütüphane, bir “okur evi” kondurmuşlar. “Alfabe adası”nı, eski mezbaha/yeni kültür merkezinin parçası olan “okur evi”nde gördüm… “Okur evi”ni yöneten eski Kültür Bakanı Cesar Antonio Molina, İspanyolcada Madrid Matadero (Madrid Mezbaha) olarak anılan bu kültür gezegenine okur evi açmak gerekçesini; “yurttaşları yeniden okumaya/kitaba yakınlaştırmak” olarak açıklıyor. Dijital okur yazarlık döneminde her zamankinden çok okuduğumuzu, ancak oburca, konudan konuya atlayarak yapılan yeni okur yazarlığın bizleri düşünmek yerine tüketiciliğe yönelttiğini; okur eviyle aşılanmak istenen fikrin oysa ki “yalnız satın alarak” değil, okuyarak da “birisi/adam” olabileceğimiz düşüncesini vermek olduğunu söylüyor. German Sanchez Rupierez Eğitim Vakfı tarafından işletilen, mimar Anton Garcia Abril’in restorasyonuyla yaşama geçirilen okur evi, “alfabe adası”nın bulunduğu sergi bölümü ile ferah penceleriyle bulutlara değdiği izlenimi yaratan aydınlık, modern bir kütüphaneden oluşuyor. İspanyolların son 50 yılda okudukları romankitapları konu alan… ‘60’lar, ’70’ler, ’80’ler, ’90’lar ve 2000’lere damga vuran kitaplar sergisi ile de önce adından bahsettiren “okur evi” konferanslar, seminerler, çalıştaylar, çok değişik kurslar için kullanılıyor. Okur evi “Mezbaha”daki kültür alanlarından yalnızca biri. Bir pazar gününü geçirdiğim mezbahada, “alfabe adası”ndan başka geri kazanım malzemeleriyle yapılan tasarımların yer aldığı bir dizayn sergisi ve İspanyol haber ajansı EFE’nin “75 yıllık gazetecilik” sergilerini gezdim. Öğleden sonra Madrid’in meşhur sıcak çikolatasını içmek için kafeteryaya girdiğimde, dans kursundan yeni çıkan gençyaşlı müşterilerin çılgınca “rock’n’roll” ve “twist” yaptıklarını gördüm. Mezbahada hafta sonu geçiren Madridliler, ilgi alanlarına göre her faaliyette bulunuyor. İsteyen müzik akademisinde “kayıt” yapıyor; isteyen sinematekte film izliyor, isteyen çocuklara yaratıcı, eğitici etkinlikler sunan oyun alanına çocuklarını bırakıyor. İsteyen bisiklet kiralayıp az ilerde Manzanares Nehri etrafında yeni düzenlenen parka gidiyor. Goya tablolarında gördüğümüz Madrid’in tarihi mesire yerlerinden olan Manzanares; kültür merkezinin mezbaha olduğu yıllarda çaptan düşmüş, bizdeki eski Haliç gibi kaderine terk edilmişti. Ama bundan böyle “Nehir Madrid/rio Madrid” olarak anılan bu bölge de elden geçmiş ve yeniden düzenlenerek 952 bin metrekare yeşil alan olarak başkente kazandırılmış. Postmodern Madrid, apayrı bir yer olmuş… Binalar aynı kalsa da demokrasi ile birlikte şehri yaşama şekli değişmiş. Türkiye’de bunun tam tersi oluyor. Binaları bırakın, bizde mahalleler topyekun değişiyor. Eski sinemalar, eski kahveler/pastaneler, yıllanan ağaçlar buldozerle yıkılıyor. Yerlerine 1000 odalı saraylar, ucube AVM’ler dikiliyor. Türkiye’de “postmodernlik”, ütopik bir geçmişe geri dönmek hayaliyle olanı hep sıfırlamak ve filmi geri sarmak şeklinde yaşanıyor. E CIA: Prag’a dair tek kanıt yok Yurttaş olmanın ilk adımı B McGurk: İsyancılar Esad’ı yenemez ABD Kongresi’nde eller yukarı ABD’de silahsız siyahları öldüren beyaz polislerin yargılanmasına gerek olmadığına hükmedilmesine karşı düzenlenen protestolar sokaklardan NBA salonlarına ve Kongre binasına kadar uzandı. Başkent Washington’da Kongre’nin yaklaşık 150 çalışanı bina önüne çıkıp Michael Brown’a atıfla “Ateş etme, eller yukarda”, Eric Garner’a atıfla “Nefes alamıyorum” gösterisi yaptı. New York’ta bugün “Öfke Günü” adı altında “Milyonların Yürüyüşü” planlanıyor. Siyahların örgütleri ve sivil haklar kuruluşlarının düzenlediği gösterinin barışçı olması amaçlansa da “Adalet gelmeden hayat normale dönemez” deniyor. n ABD Başkanı Barack Obama’nın IŞİD’e karşı uluslararası koalisyonun koordinasyonuyla görevlendirdiği Büyükelçi Brett McGurk, “Muhalifler, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ı askeri bakımdan asla yenemez” mesajı verdi. Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’de IŞİD oturumuna katılan McGurk, “İsyancıların, Esad’ı koltuğundan edebileceği bir ortam görmüyoruz” diyerek bunun için diplomatik süreç gerektiğini belirtti. IŞİD’e karşı Suriyeli isyancıları eğitdonat kapsamında 5 bin “ılımlının” eğitimine en erken martta başlanacağını duyurdu. (Fotoğraf: AA) Atina’da İsrail elçiliğine 54 kurşun nİsrail’in Atina Büyükelçiliği’ne onlarca el ateş edildi. Motosikletle geçerken düzenlenen saldırıda Kalaşnikoflar kullanıldı, bina kevgire dönerken polis 54 kurşun topladı, ama yaralanan olmadı. Yunan yetkililer aşırı solcu “Halk Savaşçıları” örgütünden şüpheleniyor. Balistik incelemeye göre, buradaki silahlar bir yıl önce Alman elçiliğine “Halkın Savaşçıları”nın düzenlediği saldırıda kullanılanlarla aynı. Almanlar sokakta, sor niye Dış Haberler Servisi En çok göç alan Avrupa ülkesi olan ve binlerce Suriyeli kabul etmeye hazırlanan Almanya’da, “Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar” (Pegida) oluşumu altında düzenlenen gösteriler gündemin baş maddesi haline geldi. Dresden’den başlayıp birçok kente yayılan bu İslam karşıtı gösteriler “Pazartesi Yürüyüşleri” adını da aldı. runları ciddiye almalı, çözmeye çalışmalıyız” vurgusu yaptı. Bunun üzerine Başbakan Angela Merkel, eylemleri şiddetle kınadığını duyurdu. Merkel’in sözcüsü “İslamofobi, Yahudi karşıtlığı ya da yabancı düşmanlığıyla ırkçılığın hiçbir biçimine Almanya’da yer yok”dedi. “Biz halkız” sloganı atan ve milli kültürlerin “sulandırılmasına” izin verdiği gerekçesiyle AB’yi de protesto eden Pegida’ya Bavyera İçişleri Bakanı Joachim Herrmann destek verdi: “Aşırı sağ istismar etmeden önce, halkın kaygılarını anlamaya çalışmalıyız. Yalnızca hoşgörü çağrısı yetmez.” SPD’li Kuzey RenVestfalya İçişleri Bakanı Ralf Jaeger ise Pegida organizatörlerini “takım elbiseli Neonaziler” diye niteledi. Vorra kasabasında mültecilere ayrılan üç ev ateşe verildi, duvarlarına gamalı haç çizilip “Mülteciler Dışarı” yazıldı. Eşcinsel diye damdan attılar Bozkırda yeşil vaha nBM’nin Aralık 2015’te Paris’te varacağı iklim değişikliğiyle mücadele anlaşması için 12 gündür Lima’da yürütülen görüşmelerin son gününde ABD Dışişleri Bakanı John Kerry “İklim trajedisine gidiyoruz” uyarısı yaptı. Yüksek hedefli bir uzlaşının seçenek değil, acil ihtiyaç olduğunu belirten Kerry, gelişmekte olan ülkelerin adil bulmasalar da fosil yakıt tüketimini azaltmaları gerektiğini, zira karbon salımının yarısından fazlasından (yüzde 59.1) sorumlu olduklarını belirtti. Kerry’den iklim trajedisi uyarısı erkel: Almanya’da İslamofobi’ye yer yok Aşırı sağdan Avro karşıtlarına ve yabancılardan korkanlara dek geniş bir yelpazeyi buluşturan ve son yürüyüşüne 10 bin kişi çeken Pegida’ya hükümetten farklı tepkiler var. CDU’lu İçişleri Bakanı Thomas de Maizière, Pegida içinde “sorunlu unsurlar” bulunsa da çoğunun “geçerli endişeleri” dile getirdiğini söyledi. Almanların bir kısmının kendilerini ülkelerinde “yabancı hissettiğine” dair bir araştırmayı örnek gösteren De Maizière, “Bu so M IŞİD Irak’ın Enbar eyaletinde “eşcinsel” olduğu gerekçesiyle bir adamı üç katlı binadan atarak öldürdü. IŞİD’in kendi kurduğu mahkemede “eşcinsel ilişkiye girmekten” suçlu bulunan adam, sosyal medyadaki görüntülere göre, çatıdaki 9 militan tarafından ölüme itildi. Cesedin üzerine taş yığılı diğer fotoğrafı ise atmanın ardından recmedildiğini düşündürdü. Kâbil’de etekle dolaştı Afganistan’da, en bilinen sokak manzarası olan burkalı kadınlar yerine etekli bir kadının görülmesi sosyal medyayı çalkaladı. BBC’nin Kâbil muhabiri Seyid Enver’e göre, Afganlar, başı açık, dizinin altında biten etek giyerek sokakta yürüyen kadının protestocu mu yoksa akıl hastası mı olduğunu tartışıyor. Olay, Afgan gazeteci Hayat Ensafi’nin çektiğini fotoğrafları Facebook’ta paylaşmasıyla duyuldu. “Bu özel anı fotoğraflamam gerektiğini biliyordum çünkü daha önce bu sokaklarda böyle yürüyen bir kadın hiç görmemiştim” diyen Ensafi, konuşmak istediği kadının hızla uzaklaştığını söyledi. Fotoğraflar on binlerce kez paylaşıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle