02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ARALIK 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 attılar... Yol ayrımının siyasal olarak AKP’ye zararı değil faydası oldu ama olan masum insanlara oldu... Şimdi hesaplaşma zamanı... Güvenlik paketi, makul şüpheli falan diyerek yeni bir yaftalama, haşhaşi, terörist, hükümeti yıkma planı... Devletin askeri, devletin polisi, devletin savcısı, devletin yargıcı... Bunlar nasıl olur da terörist olur! Elbet kasalar, paralar, kutular ortaya çıkınca... Devlet içinde örgütlü bu yapıyı çökertmek çok zor... Bu yapının ekonomisi sağlam temellere dayanıyor... Bankası var, Türkiye’de, tüm dünyada okulları var, çokuluslu altın avcılarıyla ortak madenleri var hem içeride hem dışarıda... HHH İktidar, yaşamın her alanında istediklerini yapabilmek adına, kendileri için engel gördükleri kişileri, kurumları baskı altına almaya çalışıyor. Cemaatle aralarında çıkar yüzünden çıkan çatışmadan sonra bir ara yön değiştirdi ama kavga sürüyor. Bu arada hukuksal ihlaller, yasaklar, makul şüpheliler... İktidarın gücü demokrasiden değil, yeni suç örgütleri oluşturarak demokrasiyi engelleyip, kendi inancını ülkeye yaymak... Çok tehlikeli bir yöne doğru gittiğimizin farkında değiliz... Cemaatler de aynı inanç türünden gelir, kimileri AKP’yi destekler, kimileri başka bir sağ partiyi... Fethullah Gülen, 12 Eylül 1980 darbesine dek Mehmet Kutlular’ın “Yeni Asya Kolu”ndan bir nurcuydu... Gülen ve yandaşları o tarihe dek hiç Erbakan Hoca’nın partisi MSP’ye oy vermedi, birbirlerini hiç sevmedi... Fethullahçılar, 1982 Anayasası oylamasında Kenan Evren ve Turgut Özal’ın ricasıyla, ödünler koparıp “evet” oyu verdi... HHH Bugün AKP darbe yasalarını, yüzde 10 barajını savunuyor... Fethullahçılar da darbe yasalarını, barajı savunmadılar mı geçmişte! Belleğimizde kimi bilgiler çabuk siliniyor, bizim havuzcular Pensilvanya’da Gülen’le görüşmek, hayır duasını almak için bekledikleri yılları unuttular... Bir de hediye edilen kol saatlerini... 1 klozeti 10 bin TL ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Mimarlar Odası Ankara Şube yönetimi, kamuoyunda “KaçAk Saray” olarak bilinen Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na ilişkin açıklamalarını sürdürdü, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı projeleri açıklamaya çağırdı. Yapıyı “lüks ve şatafatın” göstergesi olarak niteleyen Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Binada kullanılan klozetlerin 510 bin TL olduğunu” söyledi. Düzenlediği basın toplantısında Erdoğan’ın, “1150 küsur oda var” değerlendirmesine yanıt veren Candan, “Biz iddialıyız, o yapıda en az 2 bin oda var. Biz bu işin bilimini öğrendik, hem de Osmanlıca değil anadilimizde, Türkçede öğrendik. Oda derken 400 metrekarelik makamı da oda sayıyoruz, 600 metrekarelik balo salonunu da, ikişer çalışana verilen 19 metrekarelik odaları da oda sayıyoruz. Açıkladıklarına güveniyorlarsa açıklarlar, tüm projeleri hep beraber görürüz” dedi. Candan, odanın kent izleme merkezinin KaçAk Saray’a yönelik yaptığı tespitleri de açıkladı. Yapıyı “baştan ayağı lüks” olarak niteleyen Candan, örnek olarak binada kullanılan klozetleri gösterdi. Sarayda kullanılmak üzere 34 farklı markadan klozet alındığını belirten Candan, “Bunlar tamamen özel üretim ve ihraç edilmek üzere üretilmiş. Fabrikasyon değil. Binlerce klozet olduğunu düşünürsek toplam maliyeti de artıyor. Hizmet bölümlerindeki tuvaletlere takılan klozetlerin en az 5 bin TL olduğunu, kullanılacağı yere göre fiyatın 10 bin TL’ye yükseldiğini biliyoruz” diye konuştu. Sarayda kullanılan klozetin fiyatına 89 kişinin bir ay evini geçindirdiğini belirten Candan, “Yapılan konutta ise tamamen ithal ve akıllı klozetler kullanılacak. Bu lüks ve şatafat bunların sonu olacak” değerlendirmesini yaptı. Erdoğan’ın yapılan harcamaları ‘itibardan tasarruf olmaz’ diyerek savunduğu Saray için Mimarlar Odası’ndan çarpıcı iddia ortaya atıldı: ‘Klozetler özel üretim, fiyatı 510 bin TL arasında’ 6 BİN TL ÖDEYECEK Fethullahçıları Devirmek Kolay mı?.. Türkiye’nin gündeminden bir türlü düşmeyen yaşam hakkı, barış, güven, güvenlik paketi, makul şüpheli... İktidar devleti ele geçirdikçe baskılar artıyor, siyasetin salt Meclis’te yapılacağı algısı yaratılıyor. Demokrasi ve özgürlüklerin bir yaşam biçimi olduğuna inanmayanlar sahnede “demokrasi oyunu” oynamayı sürdürüyor. Hukuk devleti düzeni, bağımsız yargı... Uzun yıllar cemaatle el ele, kol kola yürüyenler şimdilerde birbirlerine düşman olmuş. Yıllar çabuk geçiyor, 20082009’da yaşanan “büyük tufan” belleğimizden siliniyor... Bugün, cemaatle işbirliği yapan AKP iktidarı ayakta alkışlanıyor kimi çevrelerce... Sanki o “cadı avı”nı Fethullahçılar tek başlarına yaptı, iktidarın hiç haberi yoktu, gülerler adama... Kahraman polisleri, efsane savcıları o koltuklara getiren güç kimdi? Gerçekleri görmek için 40 yıl önceye gitmek gerekir... Devlet içinde nasıl örgütlendiklerini görmeden, altı yıl önce yaşananları yazamayız, anlatamayız... Cemaatlerin, siyasal İslamcıların bir amacı vardır... HHH Amaçlarını önceleri çok yazdım... Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet ve Milli Eğitim gibi devletin önemli kurum ve kuruluşlarında örgütlenmek... Siyasal İslamcılar bunu pek beceremediler ama cemaat amacına 40 yıllık bir süreçten sonra ulaştı... Bu konuları yıllardır yazdım ama pek inandıramadım... Cemaat ve AKP, 2002 seçimlerinden 17/25 Aralık 2013’e dek birlikteydiler... Cadı avını birlikte yaptılar, pek çok suçsuz insanı “darbeciterörist” olarak yaftaladılar, zindanlara Öğrenciye Erdoğan’a ‘hakaret’ cezası ‘En az 2 bin oda’ Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Candan, Saray’da kullanılan tek bir klozetin fiyatıyla 89 kişinin ev geçindirdiğine dikkat çekti. Candan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığının aksine Saray’da 1150 oda değil en az 2 bin oda olduğunu iddia etti. l Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan atadı ‘Her şey lüks’ Zinaya ceza isteyen YÖK’e ANKARA (Cumhuriyet BüroProf. Muhammet İhsan Karaman’ı su) Cumhurbaşkanı Tayyip Eratadı. Yeşilay Başkanı Karaman, doğan, YÖK üyeliğine Prof. Dr. Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayİzzet Özgenç’i atadı. Özgenç, retin Karaman’ın da oğlu. Kara2005’te Ceza Yasası görüşmeleri man, Ankara Tabip Odası’nın daha yürütülürken, tasarıya “Zina yaönce yayımladığı hülle profesörler pan evli kişi, diğer eşin şikâyeti listesinde de yer almıştı. üzerine 2 yıla kadar hapis ceİzmir Kâtip Çelebi Üniversitezası alır” hükmünün eksi Rektörlüğü’ne ise Prof. lenmesini istemişti. Dr. Galip Akhan yeniden atandı. Önceki dönem esErdoğan, YÖK ve bazı ki Cumhurbaşkanı Abdulüniversite rektörlüklerine lah Gül tarafından rektöratama yaptı. YÖK üyeliğilüğe atanan Akhan, Gül’ün ne Gazi Üniversitesi Huİzmir’de yaşayan dayısı Nakuk Fakültesi öğretim üyezif Satoğlu’nun da damadı. si Özgenç’i atadı. GeçYıldırım Beyazıt Üniversitesi mişte YÖK BaşkanvekilliRektörlüğü’ne de yeniden ği de yapan Özgenç hakkında Eğitim Sen tarafın Prof. İzzet Özgenç Prof. Dr. Metin Doğan atandı. Doğan da AKP Genel dan, “Suçun Yapısında Sekreteri Haluk İpek’in kayınbiraKusur” başlıklı doçentlik tezinde deri olarak biliniyor. Erdoğan, Bursa intihal suçu işlendiği iddiası gündeTeknik Üniversitesi Rektörlüğü’ne me getirilmişti. Özgenç, Erdoğan’ın Prof. Arif Karademir’i, Erzurum başbakanlığında hukuk danışmanTeknik Üniversitesi Rektörlüğü’ne lığı da yürütmüştü. Prof. Muammer Yaylalı’yı, NecErdoğan 6 üniversitenin de rektömettin Erbakan Üniversitesi’ne Prof. rünü atadı. Erdoğan, İstanbul MeMuzaffer Şeker’i atadı. deniyet Üniversitesi Rektörlüğü’ne, İstanbul Haber Servisi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a, başbakan olduğu dönemde Facebook üzerinden hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan üniversite öğrencisi tutuksuz sanık B.M., (21) 6 bin 80 TL adli para cezasına çarptırıldı. İstanbul 58. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında savcı Hakan Ören, “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret” suçundan 1 yıldan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti. B. M.’nin avukatı Diren Cevahir Şen, davaya konu fotoğrafı müvekkilinin başka yerden alarak paylaştığını belirtti. Şen, “Eleştiri hakkını kullanmıştır. Zira müşteki taraf siyasetçi, devlet idarecisi olup bu gibi eleştirilere katlanmalıdır” dedi. Mahkeme sanığın ekonomik ve sosyal durumu ile şahsi durumunu göz önüne alarak 6 bin 80 TL para cezasının birer ay arayla, 20 eşit taksit halinde tahsiline de hükmetti. Mahkeme taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalanın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen para cezasının hapse çevrilmesini kararlaştırdı. Cumhuriyet’ten Şikâyetçiyim Ey okur!.. Ey Cumhuriyet’e döndüğümde, “Bu herif de nerden çıktı” diye hayıflanan ya da “Aaa, iyi ki geldi” diyen okurlar! Sizlere bu gazetenin yönetimini şikâyet ediyorum. Çünkü beni çok çalıştırıyorlar. Gazeteye geldiğimde, “Abi korkma, haftada dört gün Tırmık yazacaksın, hepsi o kadar” demişlerdi. Ama sonra İcra Kurulu’ndan Genel Yayın Yönetmeni’ne, Genel Yayın Koordinatörü’nden Yazıişleri Müdiresi’ne sinsi taktikler uygulamaya sokuldu. Mesela “Alevi dizisi yapıyoruz, sen de Karadeniz kıyılarındaki Alevilerle konuşsan da diziye katkı sunsan” dediler. Karadeniz’de kıyı dedikleri 100 metre, bilemedin 200 metre. Ondan ötesi dağ, tepe, bayır, yılan gibi kıvrılan köy yolları. Karadeniz Alevileri de hep o dağ köylerinde yurt tutmuşlar. Bu yaşta çık in, bir daha çık, yine in... İçim dışıma çıktı. Belimin ağrısından duramaz oldum. Neyse bunu savdık derken bu defa da “Abi yazıişleri toplantısına katılsan, yüksek fikirlerinden istifade etsek” diye gaz verdiler. Bunca yılın deneyimi boşunaymış. Gazı yuttum. Sahiden değerli fikirlerim var sandım ve yazıişleri toplantılarına katılmaya başladım. Sabah toplan. Öğlen toplan. Akşamüstü yine toplan. Hayat toplantıya döndü. Kaytarmaya kalktığımda “Abi geliyorsun değil mi toplantıya” diye taciz telefonları birbirini izliyor. Odamda, masa başında oturup ciddi işler yapıyormuş dümenine yatıp sudoku oynarken mecburen kalkıp toplantıya... Anlıyorsunuz. Bitmedi. Brüksel’de, “Ortadoğu, Türkiye ve Kürtler” konulu, uluslararası bir konferans varmış. “Abi gider misin konferansı izlemeye? Hem senin için değişiklik olur, biraz Avrupa havası solursun” dediler. Bu mevsimde Avrupa havası kapkara bulutlarla kaplı gökyüzü, soğuk ve yağmur demektir. Ben “Hık mık” ederken “Biletin de hazır, buyur” deyip elime bir bilet tutuşturdular. “Ulan, gider misin diye soruyor, sonra da çoktan ‘Peki’ demişim gibi bileti hazır ediyorsunuz. Bu yaptığınız insan haklarına aykırı” filan diyemeden Brüksel yollarına düştüm. Bu Tırmık da Brüksel’de ucuz (Cumhuriyet’te çalışıyorum ya) bir otel odasından yazılıyor. Dışarıda hava soğuk, gökyüzü kapalı, ince ve sinsi bir yağmur... Bugün konferansın ilk günü ve saat 15.00’te başlayacak. Yani birkaç saat çalışmadan (Tırmık yazmak çalışma sayılmıyor Cumhuriyet’te) durabileceğim. Peki, sonra? Konferans katılımcıları listesine bir göz atın. Galiba Nobel ödüllü rahip Desmond Tutu burada. Ona rastlayıp kısa da olsa bir söyleşi yapmak için kolları sıvamayan gazeteciyi döverlermiş. Sonra HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş var. PYD Eşbaşkanı Salih Müslim var. Eski dost Günter Seufert var. Galiba CHP’nin günah keçisi yapılmaya çalışılan Sezgin Tanrıkulu arkadaşım var. Leyla Zana var. Eski dostlar Zübeyir Aydar ile Remzi Kartal da muhakkak salondadırlar. E, kimiyle söyleşi yapmak, kimilerinden haber sızdırmak olasılığı yüksek, olanakları uygun. Sor sorabildiğince: “Barış süreci hangi aşamada ve asıl tıkanıklık nerede?.. Kandil ile İmralı ve Diyarbakır arasında görüş ayrılığı filan var mı?.. CHP’nin Kürt Konferansına genel başkan yardımcısı düzeyinde katılmasının siyasal anlamı ne?.. Erdoğan ile Davutoğlu arasında barış sürecine bir yaklaşım farkı görüyor musunuz?..” İyi de bu, çalışmak hem de çok çalışmak demek. Oysa benim Brüksel’e gelmişken Ostende, Normandiya ve Brötanya calvadosları (Calvados, elma konyağı diye tanımlanabilir) arasındaki lezzet farkları üstüne bir doktora çalışması yapmak; Türkiye’de vergi farkından dolayı yanına yanaşamadığım, burada neredeyse sudan ucuz Fransız şaraplarıyla “Brie peynirinin mi, Camamber’in mi daha iyi gideceği” sorusuna cevap aramak gibi ciddi planlarım vardı. Heyhat... HHH Evet, kapı yoldaşım Can Dündar, yaptığı dizi ile ilgili açılan soruşturmalarda Cumhuriyet gazetesinin nasıl yazarının yanında ve dimdik durduğuna işaret edip Cumhuriyet’e teşekkür etmişti. Teşekkür edildiğine göre şikâyet de edilir. Beni çok çalıştırıyorlar. Bu yeni bir âdet de değil. Eskiden de, yani oldum bittim böyleydi. Cumhuriyet’teki ilk dönemimde İlhan Selçuk’a çıkmış, “Abi yasa gereği 45 gün hakkım var ama ben sadece 15 güncük izin yapmak istiyorum. Olur değil mi” diye sormuştum. O da keyifle gülüp, “Tabii oğlum, lafı mı olur? Bir güzel tatil yap, dinlen. Tırmık’ları da tatil yaptığın yerden yollarsın olur biter” demişti... Konferans saati geldi sayılır. Otelden çıkmam lazım. Siz şimdilik bu Tırmık’la idare edin ve n’ooolur haklarımı korumakta bana destek olun. Dileyen, “Kovun bu herifi” diye gazete yönetimine baskı yapsın. Bakarsın kovarlar, ben de tembellik tanrıçası ile aşk yaşamaya dönerim. Dileyen, “Yazık değil mi, bu yaşta adamcağızı ha bire koşturuyorsunuz. Biraz insaflı olun” diye baskı yapsın. Bakarsın bir kulak veren çıkar, ben yine güzeller güzeli tembellik tanrıçası ile... Anladınız. Hepinize çabalarınız ve desteğiniz için şimdiden ve Brüksel’den teşekkürler...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle