02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ARALIK 2014 PERŞEMBE 12 DIŞ HABERLER [email protected] CIA’nın korkunç işkencelerini ortaya seren rapor sonrası uluslararası insan hakları örgütlerinden çağrı var Bush yönetimi yargılansın Dış Haberler Servisi ABD Senatosu ’nun 11 Eylül 2001 saldırıları sonrası CIA’nın esirlere yaptığı işkenceyle ilgili raporunu yayımlamasının ardından, BM ve insan hakları örgütleri işkenceden sorumlu yetkililerin yargılanması çağrısı yaptı. BM İnsan Hakları ve Terörle Mücadele Özel Raportörü Ben Emmerson, CIA ve ABD hükümeti yetkilileri kadar bu suçları planlayıp uygulama yetkisi veren Bush yönetiminin üst düzeyinin de yargılanması ve suçlarının ağırlığına göre cezalandırılması gerektiğini söyledi. “Bush yönetimi içinde üst düzeyden yönetilen çok net bir politikayla sistematik suçlar işlenmesine ve uluslararası insan hakları hukukunun vahim şekilde ihlaline izin verildi” diyen Emmerson, “Bu bir uluslararası hukuk meselesi olduğundan, sorumluları adalet önüne çıkarmak ABD’nin yasal yükümlülüğüdür” uyarısı yaptı. İnsan Hakları İzleme (HRW) örgütünün başkanı Kenneth Roth, “Gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik bu önemli süreç yetkililerin yargılanmasına dek varmazsa, işkence geleceğin başkanları için bir politika seçeneği olarak kalır” dedi. Af Örgütü’nün ABD sorumlusu Steven W Hawkins, “BM’nin işkenceyle mücadele sözleşmelerine göre hiçbir istisnai durum işkenceyi haklı göstermez. İşkence bir suçtur, sorumluları adalete teslim edilmelidir” diye konuştu. Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU), ABD Adalet Bakanı’na, işkence programını yaratan, onaylayan, uygulayan ve gizleyen Bush yönetimi yetkililerini tam ve bağımsız şekilde soruşturacak özel savcı ataması çağrısı yaptı. Esirlere kötü muameleyle ilgili iki soruşturma yürüttüğü, Lorca’nın Kahvesi MADRİD Alfonso yok, ölmüş. Café Gijon’dan girer girmez gözüm onu aradı. Alfonso’nun kapının yanında duvara dayalı bir tezgâhı vardı. Yaz, kış orada sigara satardı. Restoran ve barlarda sigara dumanından geçilmeyen İspanya’ya “yasak” gelmeden az önce Alfonso eceliyle ölmüş. Yaşlı satıcının geleneksel tezgâhının bulunduğu duvara ardından bir plaket asmışlar. Üzerinde; “Alfonso kibritçi ve anarşist; sigara sattı ve yaşama tanıklık etti. Café Gijon’dan arkadaşları” yazıyor. Cumhuriyetçi, solcu, anarşist “Alfonso” yok artık ama adı burada hâlâ yaşıyor. Café Gijon sadece aparetifleri ve yemekleri ile değil, anıları ile de meşhur bir yer. “Sanat üçgeni” Prado, Tyssen Bornemisza, Reina Sofia müzelerine açılan “Paseo de Recoletos/Recoletos Bulvarı” üzerinde bulunan kahve, ülkenin tarih yazan en özgün mekânlarından biri. Müşterileri arasında kimler yok ki! Rafael Alberti, Valle Inclan, Jose Garcia Nieto gibi şairler; Perez Galdos, Camilo Jose Cela, Francisco Umbral, Antonio Gala çapında yazarlar, Raul del Pozo, Arturo Perez Reverte, Manuel Vincent gibi çok tanınmış gazeteciler, Luis Garcia Berlanga, Fernando Fernan Gomez gibi birbirinden parlak yönetmenler, aktörler; adlarını daha sayamayacağım müzisyenler, karikatüristler, ressamlar, ünlü boğa güreşçileri gelmiş geçmiş Café Gijon’un masalarından. Öyle ya da böyle hepsinden anılar kalmış. Kiminin imzası, kiminin portresi, kiminin karaladığı şiirler var kahvenin duvarlarında… Lokalin sigara satıcısının anısına duvara çakılan plaket gibi tıpkı, Gijon sekmeden her şeyi kaydediyor. Café Gijon’un hafızasından hiçbir şey silinmiyor. İspanyolcanın en büyük şairi Lorca’nın matador Sanchez Mejias’la yaşadığı aşk da buna dahil… Yahya Kemal’in Madrid’de büyükelçi olup da Kral XIII. Alfonso’nun av ziyafetleri ile meşgul olduğu yıllarda; Lorca, tutkuyla bağlı olduğu Mejias’la yaz geceleri gelip Gijon’un önündeki ağaçlıklı bulvara bakan terasta sık sık otururmuş. Kahvede yası tutulan ilk ortak trajedi; sade bir matador değil aynı zamanda yazar ve şair olan Sanchez Mejias’ın bir boğa tarafından öldürülmesi olmuş. Tarihi Manzanares arenasında yaşamını yitiren efsane matadorun ardından Lorca; en içli ve dokunaklı şiiri “Öğleden Sonra Beş’te”yi kaleme almış ve Sanchez Mejias’ın anısına tüm Gijon ağlamış. Ama Gijon’da trajedilerin en büyüğü, ’36 yazında bizzat Lorca’nın öldürüldüğüne dair alınan haberle yaşanmış. Bu müstesna kahvenin tüm serüveninin anlatıldığı Café Gijon’un Kitabı’nda, “Kardeş kavgasıyla buraya sessizlik ve acı çöktü” diye anlatılıyor o yıllar; “Milliyetçiler ve Cumhuriyetçiler arasında nefret büyüyordu. Taraflar, görüşlerindeki siyasi uçurumdan bağımsız olarak birbirlerini, sırf duydukları karşılıklı nefret yüzünden öldürüyordu. İki cepheden de yüzlerce ölü olduğuna dair sarsıcı haberler kahveye ulaşıyordu…” Masalara erişmek için müşterilerin bugün kuyruk olduğu Café Gijon’da iç savaşın o kasvetli sükut yıllarını hayal etmek mümkün değil. Beyazkoyu kahve damalı iri yer döşemeleri üzerinde bistro tarzı klasik ahşap sandalyeler ve mermer masalardan oluşan bir asrı deviren kahvenin dekoru, tarihi boyunca aynı kalmış... Kırmızı kadife perdelerle çevrili sokağa açılan dev pencereler bile geçmişte olduğu gibi ahşap çerçeveleriyle muhafaza edilmiş. Masaya şipşak hizmet eden garsonlar dahi hâlâ kavrulmuş boğa güreşçilerinin geleneksel İspanyası’nı çağrıştırıyor. Müşteriler de zaten bir hayli yaşlı. Öyle bilgisayarı ile baş başa oturan gençler yok civarda. İşten öğle yemeğine çıkanlar ve kadın kadına yemek yiyen geleneksel müdavimler, cep telefonları yerine birbirleri ile konuşuyorlar. Fiyatlar da makul; en iyi kalite bira ya da şarap dahil olmak üzere konsome, antrikot ve patates kızartması, fırında elma tatlısından oluşan mükellef bir yemeğe fiks mönü adam başı 12.5 Avro ödüyoruz. Bu hesaplı liste, “kriz İspanyası” düşünülerek hazırlanmış… Sadece tarih değil, İspanyol ekonomisinin performansı da burada her zaman olduğu gibi bire bir hissediliyor... İç savaş sonrasında İspanyollar yıllarca burada yalnız kahve ve su içmişler. Savaşın bitiminden 20 yıl sonra ekonominin nihayet toparlanmasıyla, konsomasyon tekrar çeşitlenmiş. Franko’nun ‘50’lerde ABD ile yaptığı ilk üs anlaşması ardından İspanya’ya Marshall yardımı gelmiş. Café Gijon, bu dönemde “viski” ile “cin”i keşfetmiş! Ava Gardner ve ölümünden sonra küllerinin bu ülkede kalmasını isteyen Orson Welles gibi Holywood’un İspanya âşıkları da Gijon’dan adımlarını ilk kez içeri atmışlar. ’60 lar ve ‘70’ler, İspanyolların birbirleri ile barıştığı dönem olmuş… Edebiyat kariyerine Camilo Jose Cela’nın ayrıcalıklı kanatları altında başlayan ünlü yazar Francisco Umbral, Café Gijon’a Vardığım Gece adlı kitabında o yılları şöyle anlatıyor: “Franco hapishanelerinden çıkanlar (Café Gijon’un masalarında), muzaffer kışlalardan çıkan insanların bardaklarına (artık nihayet!) su dolduruyordu. (Dikta döneminin) jilet gibi ütülü giyimli bakanlık mensupları ise ucuz sigara içen baskı kurbanı muhaliflere, ateşlerini uzatıyordu…” ‘Kafalarını kesmekle az bile yapmışız’ CIA’nın Müslüman esirlere yönelik işkencelerini belgeleyen rapora sosyal medyada tepki gösteren radikal İslamcılar ve cihatçılardan “Kafalarını kesmekle az bile yapmışız” nidaları yükseldi. Guantanamo’dan kurtulduktan sonra esir haklarının önde gelen savuncusu olan Britanyalı Moazzam Begg, “IŞİD bu işkencelerin uygulandığı Ebu Garip zindanlarından doğdu. Bu yüzden insanların turuncu tulumlar giydirilmiş halde kafalarının kesildiğini izliyoruz. O vahşi işkenceye doğrudan tepki” savunması yaptı. Twitter’da Harun Reşid adlı kullanıcı “Sanmam ki IŞİD, işkence raporunu görmemiş olsun. Ya Allah, bizi okların gibi kullan da Haçlılar ile mürtedlerin kafalarını uçuralım” diye yazdı. Shami Witness “Bunları yapan ABD’nin Müslümanlara vahşete dair ahkam kesme küstahlığını” eleştirirken şöyle bir yorum yaptı: “Bu adi şerefsizlerin Müslümanlara reva gördüklerine kıyasla kafa kesmeler 100 kat daha insani, daha onurludur.” “ukht in black” adresinden “Domuzların Müslümanlara işkence ettiğini uzun zamandır biliyoruz. Asıl soru Müslümanların ne yapacağı. Twitter’da 3 gün esip köpürdükten sonra susacak mıyız yoksa kız kardeşlerimize bile işkence eden aşağılık küffardan intikam mı alacağız? Kardeşlerim Amerikan yılanından öcümüzü alalım” mesajı geldi. Filipinler’de CIA raporunun yayımı sonrası geniş çaplı gösteriler düzenlendi. (AFP/AP) McCain rapora sahip çıktı ama mahkumiyet talebine yetecek kanıt bulamadığı savunmasını yapan Adalet Bakanlığı ise “Raporu inceledik, ama yeni bir bilgi bulamadık” dedi. İstihbarat Komitesi’nin sadece Demokrat üyelerince hazırlandığı için Cumhuriyetçilerin taraflı ve siyasi bulduğu rapora, önde gelen Cumhuriyetçi senatör John McCain “Amerikalılara şaşırtıcı gelebilir, ama bu uygulamaların terör saldırılarını engelleme çabalarımıza pek yardımı dokunmadı” diyerek destek verdi. Öte yandan esirleri suda boğma (waterboarding) ve diri diri gömme gibi yöntemleri tavsiye eden James Mitchell ve Bruce Jessen isimli iki psikoloğa 80 milyon dolar ödendiği de ortaya çıktı. Senato raporuna göre sorgu ve terörle mücadelede tecrübeleri olmayan bu kişilerin yönettiği şirket 200509 arası ihya edilmiş. CIA şirkete çalışanlarını yasal sorumluluktan koruması için ilave 1 milyon dolar da vermiş. ABD’ye rakip ülkeler de sesini yükseltti. İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e atfedilen Twitter hesabı, “ABD yönetimi insanlığa karşı zorbalığın simgesidir”, “Gururlu ulusuz derler ama ABD hükümeti pek çok gerçekliğin farkında olmayan halkını kandırıp küçük düşürdü” mesajlarını geçti. Çin Dışişleri, ABD’nin başka ülkeler için yargıçlığa kalkışmak yerine, kendi davranışlarını düzeltmesini tavsiye etti. BM’de insan hakları sicili yüzünden uluslararası mahkemeye sevki gündemde olan Kuzey Kore, BM Güvenlik Konseyi’nden ABD’yi cezalandırmasını istedi. İran, Çin, K.Kore’den eleştiriler Yahya Kemal kralı anlatırken… Katar’dan El Sisi’ye tam destek geldi Dış Haberler Servisi Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), “safları sıklaştırıyor”. Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Umman’dan oluşan KİK’in liderleri, Doha’da önceki günkü zirvede, “ortak tehditlere” karşı omuz omuza durmakta anlaştı. En dikkat çekici gelişme, Müslüman Kardeşler’e desteği yüzünden KİK içinde diplomatik tecritle karşılaşan Katar’ın çark etmesi oldu. KİK ayrıca Bahreyn’de üslenecek ortak donanma ve merkezi BAE’de bir polis gücü kuruyor. Zirve gündemine IŞİD tehdidi, Suriye ve Irak’taki durum, Yemen ve Mısır damgasını vurdu. Katar Şeyhi Tamim bin Hamad el Thani, “Etrafımızdaki meydan okuma ve tehditlere karşı detaylardaki görüş ayrılıklarımız, takılmamamız gereken önemsiz ayrıntılar” dedi. Ortak bildiride Mısır’daki el Sisi yönetimine tam destek verilirken, Katar Dışişleri Bakanı Halid el Attiya, “güçlü” bir Mısır’ın çıkarlarına olduğunu belirtti. Umman ve Bahreyn’in ılımlı durduğu İran meselesi zirve bildirisinde “ilişkilerin içişlerine karışmama ve güç kullanmama temelinde gelişmesi gerektiği” şeklinde yer aldı. KİK ülkeleri Yemen’de toplumsal muhalefeti arkasında toplayan Şii Husilerin başkent Sanaa’dan çekilmesini talep etti. Sonuç bildirisinde, terörizmin her türüne karşı mücadele kararlılığı dile getirildi, IŞİD ve El Nusra’nın insan hakları ihlallerini kınayan BM Güvenlik Konseyi kararından duyulan memnuniyet de aktarıldı. Amerikalıların polis şiddetine öfkesi dinmiyor Amerika’da polisin siyahları hedef alan ölümcül saldırılarına tepkiler dinmiyor. Önceki gece California Berkeley’de göstericiler 80 numaralı ana otobanı felç etti. Yine aktivistler eyaletlerarası tren yolu hattında trafiği durdurdu. (Fotoğraflar: AP) ‘Güçlü bir Mısır çıkarımıza’ Kriz mönüsü: 12.5 Avro İsrail askerleri El Fetih’li bakanı öldürdü Dış Haberler Servisi Filistin Özerk Yönetimi’nin yerleşimlerden sorumlu bakanı Ziad Ebu Ayn, Batı Şeria’da bir protesto sırasında İsrail polisi tarafından dövüldükten sonra hayatını yitirdi. Olay, Ramallah yakınındaki Turmus Ayya köyünde Ebu Ayn’ın başkanlığını yürüttüğü Yerleşimlere ve Duvar’a Direniş Komitesi’nin zeytin ağacı dikme eyleminde meydana geldi. Grup yakındaki Yahudi yerleşimini koruyan İsrail askerleri tarafından durduruldu. İsrail askerleri gaz sıkarken, çıkan tartışmada Ebu Ayn’ı tüfek kabzaları ve kasklarla darp ettiler. Bir asker bakanın boğazına yapıştı. Kaldırıldığı Ramallah hastanesi müdürü Ahmed Bitavi, bakanın göğsüne aldığı darbeler sonucunda hayatını yitirdiğini söyledi. Bazı Filistinli kaynaklar ise Ebu Ayn’ın göğsüne isabet eden gaz fişeği yüzünden öldüğünü söylediler. İsrail ordusu konunun araştırılacağını duyurmakla yetindi. Filistin lideri Mahmud Abbas, olayı “barbarlık” diye niteleyerek, 3 gün yas ilan etti. Abbas, “soruşturma sonuçlarınının ardından gerekli önlemlerin alınacağını” söyledi. Hamas yönetimi olayı kınayarak Abbas’tan İsrail’le güvenlik işbirliğine son vermesi çağrısı yaptı. AB Dış Politika şefi Frederika Mogherini de bakanın ölümü için acil ve bağımsız soruşturma çağrısında bulundu. El Fetih’in önde gelenlerinden olan 55 yaşındaki Ebu Ayn, 2 İsrailliyi öldürmekten 1981’de ABD’den sınır dışı edilmiş, İsrail’de müebbete çarptırılmış, 1985’te esir değişimiyle serbest kalmıştı. Barzani: Bağımsızlık süreci devam edecek Dış Haberler Servisi Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, “Yüz IŞİD, bin IŞİD de gelse Kürdistan’ın bağımsızlık ve referandum süreci devam edecek” dedi. Kobani’den dönen peşmergelerle buluşan Barzani, IŞİD’in elde ettiği başarıda eski Başbakan Nuri el Maliki ve Irak ordusunun zafiyetinin rol oynadığını söyledi. Barzani, başta IŞİD’le savaşmamalarını da “Bunlar olurken, Kürdistan siyasi partileri olarak toplandık ve sınırlarımızı koruma kararı aldık. ‘IŞİD bize saldırmadığı sürece biz de saldırmayacağız’ dedik. Çünkü Maliki, beraber hareket edilecek bir adam değildi” diye gerekçelendirdi. Ancak IŞİD’in beklemedikleri şekilde saldırdığını belirten Barzani, şu analizi yaptı: “IŞİD’in, Kürdistan’a saldırısının iki amacı vardı: Birincisi, referandum ve bağımsızlık süreci çok ileri bir aşamaya gelmişti. Bu süreci çökertmek istediler. Ancak yüz IŞİD, bin IŞİD de gelse Kürdistan bölgesinin bağımsızlık ve referandum süreci devam edecektir. Geri adım atmayacağız.” rdoğan’dan Abbas’a taziye mektubu Öte yandan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Filistinli Bakan Ziyad Ebu Ayn’ın ölümü nedeniyle Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a taziye mektubu yazdı. Erdoğan, mektupta İsrail’in “acımasız saldırganlığını” utanç verici olarak değerlendirdi. E (AFP) Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarı döneminde Suriye ve İran’dan uzaklaşan, ancak Abdülfettah Sisi’nin iktidara gelmesiyle yalnızlaşan Hamas, İran’ın gönlünü fethetme seferine çıktı. Hamas’ın Tahran Temsilcisi Halid Kaddumi, Siyasi Büro Üyesi Muhammed Nasır ve Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Usame Hamdan’dan oluşan heyet, İran Meclis Başkanı Ali Laricani ile görüştü. Kaddumi, Filistin ve bölgedeki gelişmelerle, Gazze’deki Hamas İran’ın elini öpüyor şartlar hakkında bilgi verdiklerini söyleyerek, İran’ın yardımlarından ötürü Laricani’ye teşekkür ettiklerini belirtti. Filistin halkının İsrail’e karşı direnişini sürdüreceğini, İslam dünyasının da Filistin halkına sahip çıkmasını beklediklerini belirten Kaddumi, “Laricani de İran’ın, İsrail’e karşı mücadele eden tüm direniş hareketlerine destek vermeye devam edeceğini iletti” diye konuştu. Hamas heyeti bugün, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney ile de görüşecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle