04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 ARALIK 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 3 Bana bir şey olmaz demeyin SİBEL BAHÇETEPE Türkiye’de 6 bin 802 AIDS hastası var. Bu hastaların yüzde 72’si erkek ve çoğu 2049 yaş aralığında. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fehmi Tabak, dünyada yeni vaka sayısının azaldığını ancak Türkiye’de vakaların arttığını vurgulayarak bu artışın nedenleri arasında toplumdaki konudaki bilinç ve farkındalık düzeyinin düşük olması, hastalık ve korunma yolları yeterince bilinmemesi gibi nedenlerin geldiğini söyledi. AIDS, HIV virüsünün neden olduğu, vücudun savunma gücünü zayıflaması hatta yok olması sonucu çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına, ilerleyen dönemde kişinin yaşamını yitirmesine neden olan bir hastalık. Dünya Sağlık Örgütü’nün son verilerine göre, dünyada yaklaşık 35,3 milyon kişi HIV virüsü taşıyor. Bu kişilerin 32.1 milyonu yetişkinler; 17.7 milyonu kadınlar ve 3.3 milyonu ise 15 yaş altı çocuklar oluşturuyor. 1981 yılından bu yana hastalıktan yaklaşık 38 milyon kişinin hayatını kaybettiği belirtiliyor. Türkiye’de ise 1 Ekim 1985 31 Aralık 2013 tarihleri arasında da toplam 8 bin 529 vaka bildirildiği vurgulanıyor. Amerika’yı Türkiye’deki AIDS vakalarının yüzde Keşfeden 72’si erkek, en sık bulaşma yolu Müslüman korunmasız heteroseksüel ilişki l HIV Enfeksiyonu Derneği Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, hastalığın cinsel ilişki, kan yolu ve anneden bebeğe gebelik, doğum ya da emzirme sırasında bulaşabileceğini belirterek “Hastalık tek bir cinsel ilişkiyle de bulaşabilir. Kan ile temas etmiş delici ve kesici aletler ile de HIV infeksiyonu bulaşabilir. Kan naklinde AIDS testi yapılmamış kan asla kullanılmamalıdır. Jilet, tıraş bıçağı, ustura, manikür, pedikür aletleri, kulak delme, piercing, dövme, akupunktur, enjektör, diğer cerrahi aletler asla ortak olarak kullanılmamalıdır” dedi. Hastalığın anneden bebeğe gebelik, doğum ya da emzirme sırasında da bulaşabileceğini anımsatan Tabak, hastalığın Türkiye’de her geçen gün arttığına dikkat çekti. Tabak, özetle şunları söyledi: “Toplumda bu konudaki bilinç ve farkındalık düşük düzeydedir. Hastalık ve korunma yolları yeterince bilinmemektedir. Bir başka neden Türkiye etrafındaki komşu ülkelerdeki HIV infeksiyonu sıklığı artmaktadır. Her HIV taşıyıcısı, AIDS değildir. HIV açısından riskli teması olan kişiler mutlaka bu konuda uzmanlaşmış merkezlere başvurmalı. HIV testi pozitif olan kişi virüsü taşıyor demektir. Ancak bir süre hiç hastalık belirtisi göstermez. Aylar ve yıllar içinde AIDS gelişir. Şüphe varsa test 3 aylık aralarla en az iki kez tekrarlanmalıdır. HIV ile infekte kişiler sağlıklı kalmaya, partnerine söyleyerek bulaştırmamaya dikkat etmeli.” l HIV Enfeksiyon Derneği’nden Dr. Dilek Yıldız Sevgi çoğu insanın HIV’in seks işçilerinde, uyuşturucu kullananlarda, eşcinsellerde bulunduğu ve kendisine bulaşmayacağı kanısında olduğunu belirterek “AIDS belirli bir sosyal grubun hastalığı değildir, herkese bulaşabilir” dedi. Sevgi, hastalıkta erken tanı ve tedavinin önemli olduğunu kaydetti. Korunma yolları bilinmiyor 35 milyonu aşkın vaka Birmanya’nın en büyük kenti Yangon’daki AIDS kliniğinin camından dışarıdaki yaşamı izleyen bir AIDS hastası REUTERS muhabirinin objektifine böyle yansıdı... ‘Chat’ yapıyor diye bıçakladı BURSA Osmangazi ilçesinde C.K (37), üvey kızı 17 yaşındaki A.S ile sosyal paylaşım sitesi Facebook’u kullandığı için tartıştı. Tartışma sırasında C.K., mutfaktan aldığı bıçakla tartıştığı üvey kızı A.S’yi kalbinden bıçakladı. Kanlar içinde kalan genç kız, hastaneye kaldırıldı. Durumu ağır olan C.K’nin hayati tehlikesinin sürdüğü öğrenildi. Polis, öfkeli üvey babayı evde gözaltına aldı. Karakola getirilen 3 çocuk annesi Ş.K., kocasından şikâyetçi olmadı. Bartın’da kanserojen ayakkabı şüphesi BARTIN (AA) Amasra ilçesinde yaşayan Erdem Yalçın (41), kent merkezindeki mağazadan 20 gün önce eşi ve kızına bot aldığını, ilkokul 4. sınıfa giden 10 yaşındaki kızına arkadaşlarının, “ayakkabıların televizyonlarda gösterilen zehirli ayakkabılara benziyor” demesinin ardından satın aldığı ürünleri, kanserojen içerdiği duyurulan ürünlerin fotoğraflarıyla karşılaştırdığını söyledi. Yalçın’ın şikâyeti üzerine mağaza kanserojen ihtiva ettiğinden şüphelenilen ayakkabıları ve sattığı ürünleri geri almaya başladı. Fransa’nın SaintOmer şehrinde bir kütüphanede Shakespeare’in eserlerinin toplandığı çok kıymetli bir nüsha bulundu. Dünyada çok az sayıda bulunan “birinci folyo” olarak bilinen kitap 300 sayfa. SaintOmer’de bulunmasının sebebi ise 16. yüzyılda şehirde güçlü bir Cizvit tarikatının varlığı. İngiltere’de Protestanların baskısından kaçıp Fransa’ya sığınan Katoliklerin kitabı beraberlerinde getirdikleri zannediliyor. Canını kurtarmaya çalışırken yanına son dakika o Shakespeare kitabını alan kimdi acaba? Kütüphanenin bulunduğu yer, yani SaintOmer acaba Aziz Ömer anlamına mı geliyor? Cumhurbaşkanı’nın danışmanı olsam son dönemde yaptığı şahane açıklamalara bu minvalde bir halka daha eklemek mümkün olabilirdi. Gelgelelim, azizin adı Audomar ve İsviçre doğumlu. Dahası doğduğu vakitler henüz İslam ortaya çıkmamış. Omer, Audomar’ın Flamancası. Homeros’un Ömer olmaması gibi SaintOmer de maalesef İslam kökenli değil. Bu durumda belki Shakespeare Müslümandır diye düşünebiliriz. Libya’nın Muammer Kaddafi’si bu fikirdeydi mesela. Libya’nın zamanındaki patronuna göre Shakespeare Britanya’da yaşayan Şeyh Zübeyir adında bir Müslüman Arap’tı. Hem dudakları dolgundu ve sakalı da İslami idi. Kaddafi bu tuhaf açıklamayı yaptığında dünya kamuoyu kısa bir süre konuyu çoğunlukla dalga geçerek tartışmıştı. İddia Lübnanlı yazar Ahmet Faris Şidyak’a aitti. 19. yüzyılda yaşamıştı. Maceralı hayatı 1887’de Kadıköy’de sona eren Şidyak’ın bir özelliği daha vardı. Kuvvetli bir mizah yazarıydı. 1960’ta Iraklı yazar Sefa Hulusi bu teoriyi savunan bir makale yazınca Shakespeare’in aslında Şeyh Zübeyir olduğu fikrini benimseyenler olmadı değil. İşte bunların yazıp ettikleri herhalde bir danışmanı vasıtasıyla Kaddafi’ye kadar ulaşınca o da 1989’da bombayı patlattı. Bunun İslam âlemine ya da Arap dünyasına pek bir katkısı olmadı. Daha ziyade tuhaf bir diktatörün kompleksli bir açıklamayla Batı’ya kafa tutması olarak anlaşıldı. İslam medeniyetinin altın çağında insanlığın bilgi hazinesine paha biçilmez katkılar yaptığı aşikâr. Bunları hatırlatmakta ve yine bu katkıların üzerine yeni bilgiler, görüşler inşa etmekte sayısız fayda var. Bunun yerine Batı medeniyetinin yapıp ettiklerini “aslında onlar da bizdendi” diye sahiplenmeye kalkışmak ise gülünç. İnsanı bir kitabı yanlış okuyup bütün dünyanın karşısına çıkarak Küba’da bir tepede cami vardı demeye kadar götürecek bir gülünçlük. Oysa Özbekistan ve Hindistan’da yaşamış Biruni, dünyanın yuvarlak olduğunu, güneşin sabit, dünyanın onun etrafında döndüğünü yazmıştı. Bununla da kalmamış, Asya ve Avrupa arasında bir kıta olması gerektiğinden de bahsetmişti. Bunları bir gemiye binmeden 11. yüzyılda yapmıştı. Bir anlamda Amerika’yı yerinden kalkmadan ilk o keşfetmişti. Biruni eski Yunan metinlerini de İslam metinlerini de incelemiş, bilimsel metotlarla bu neticeye ulaşmıştı. İnsanlık birikimi BatıDoğu diye ayrılmadan bir bütün olarak değerlendirilmedikçe, kompleksleri yenmek adına kompleks ifşa eden daha nice gülünçlüklere mahkumuz. Bu gülünçlük ise Biruni yerine Küba’daki olmayan camiden bahsettiren bir telaşı da yanında getiriyor. Madenden çıkardığı cenaze, kardeşinin çıktı Aileler madenden çıkarılan hafriyatın başında gözyaşı döküyor. (Fotoğraf: DHA) Kardeş acısı Yurt Haberleri Servisi Ermenek’teki maden ocağında yürütülen arama kurtarma çalışmaları kapsamında önceki gün 2 madencinin daha cansız bedenlerine ulaşıldı. 2 işçinin cesetlerinden alınarak Ankara’ya gönderilen örnekler, Adli Tıp Kurumu’nda incelendi. Örnekler, işçilerin yakınlarından alınan örneklerle karşılaştırıldı. Yapılan DNA testinde, cenazelerin Mehmet Baha ve Recep Çiloğlu’na ait olduğu belirlendi. Madende halen mahsur olan 6 işçinin kurtarılması için çalışmalar sürdürülüyor. Arama çalışmalarına destek veren Hamdi Baha’nın kardeşi Mehmet Baha’nın cenazesini bulduğu ortaya çıktı. Baha, “Ekiple birlikte bulduk ve 2 kişinin cenazelerini çıkarttık. Tabii cenazeler bir ay geçtiği için tanınmıyordu. Ben bir ara ayakkabısından tanıdım, ‘Kardeşim olabilir’ diye şüphelendim ama başka bir işçi olabileceğini düşündüm” dedi. Hastane önünde beklerken cenazelerden birinin eşi Mehmet Baha olduğunu öğrenen Emiş Baha, sinir krizi geçirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle