04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 ARALIK 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri Diyarbakır’a çıkarma yaptı Huzur yoksa iş de yok Ekonomi Servisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) çözüm sürecine destek olmak için yönetim kurulu toplantısını ilk kez Diyarbakır’da topladı. 67 Ekim olaylarının ardından ilk kez bir iş dünyası heyeti bölgeye çıkarma yaptı. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Bir ülke zengin olmak istiyorsa tek ilacı var ticaret. Ticaret de huzur olmadan olmaz. Diyarbakır sermaye ve girişimci ihraç ediyor. Neden, huzur yok. Huzurun olmadığı yerde girişimci olmaz” dedi. Diyarbakır Oda/Borsa Müşterek Toplantısı’nda konuşan Hisarcıklıoğlu, “Aslında biz buraya atölye değil, fabrika kurmaya geldik. Bacasız bir fabrika” diye konuştu. Hisarcıklıoğlu, müzakere süreci sonrasında Doğu ve Güneydoğu kentlerinde girişimcilik ve yatırımların arttığını savunarak Türkiye genelinde daha hızlı büyüyeceğini düşünen en umutlu 5 il anketinde Diyarbakır’ın 2’nci sırada yer aldığını, ancak 67 Ekim olaylarından sonra bu umudun yüzde 82’den yüzde 62’ye düştüğünü ileri sürdü. Hisarcıklıoğlu, konuşmasının devamında huzurun olmadığı bir Akıllanıyorlar mı? AKP iktidarı çözüm sürecine katkı yapmaları beklentisiyle onlarca kişiyi seçti; onlara olanaklar sağladı; “akil” insanlar dedi. Ancak akil yaklaşımından çözüm konusunda şimdiye dek dişe dokunur bir üretim çıkmadı. Süreç yeni bir ivme kazanırken onların adı yok. Bu nedenle olacak, yaklaşık iki yıl sonra gelinen noktadan ne AKP ne de akiller mutlu görünüyor. Ancak, kimi akiller son zamanlarda yoğun bir biçimde AKP’ye saldırarak artık akıllandıklarını kanıtlamaya çalışıyorlar! HHH Akıllanan akillerin durumu Temel ile Dursun’un balık yeme öyküsünü çağrıştırıyor. Bir yemekte iki kişiyi doyuracak kadar balık yok; Temel, Dursun’a döner ve: Balığın baş kısmı çok doyurucudur; üstelik baş yiyenler akıllanır; onları sen ye der. Kendisi de balıkları midesine indirir. Yemeğin sonuna doğru Dursun: Ben bu kelle yemekten bir şey anlamadım ve de doymadım diye isyan edince Temel yanıtı yapıştırır: Gördün mü? Yedikçe akıllanıyorsun! HHH Kimi akiller Dursun gibi uyanıyor; demeç üstüne demeç veriyor; yazı üstüne yazı yazıyor; yorumcu olarak o TV kanalı senin, bu benim dolaşıyor ve AKP’ye çok ağır eleştiriler yöneltiyor. Anlaşılır gibi değil; bu tür akillerin AKP eleştirileri o kadar sert oluyor ki, başından beri AKP’nin gerçek niteliğini görerek eleştirenlerin eleştirileri bunlarınkinin yanında devede kulak kalıyor. AKP’yi eleştiren akillere şu soru sorulmalıdır: AKP konusunda bu kadar yanılmak için profesör ya da sanatçı olmak mı gerekiyordu? HHH Bilinen bir gerçektir ki, AKP’nin iktidara gelmesinde ve çok uzun bir süre iktidarda kalabilmesinde, yani bugüne kadar toplumu yanıltmasında ve aldatmasında bu akillerin büyük sorumluluğu var. Aslında akil olarak seçilmelerinin nedeni AKP’ye başlangıçta yaptıkları o büyük hizmetlerdi. AKP, arkasına aldığı o liberal sol rüzgâr ile iktidara geldi; sonrasında da gerçek niteliğinin bir sonucu olarak hukuk, özgürlük, eşitlik, çağdaş eğitim, bilimsel bilgi, yaratıcılık ve sanat adına ne varsa ezdi ve eziyor. Ülkenin AKP tarafından getirildiği bugünkü dönemeçte akiller akıllansa ne olur? Yaratılmasına büyük katkı sağladıkları AKP yaptıklarıyla toplumun aklını başından alıyor! HHH Bir zamanlar AKP’yi desteklemeyenleri demokrasi düşmanı sayacak kadar kendinden geçen bu akiller öncelikle özeleştiri yapmalı, toplumu yanıltmalarının bu büyük ve tarihsel hesabını yine topluma vermelidir! Elbette bu yetmez. Akiller, akil kirlenmesinden kurtulup tarih ve toplum önünde aklanmak istiyorlarsa, AKP karşıtlığını çok daha anlamlı ve tutarlı yapmaları; Cumhuriyetin özgürlükçü, eşitlikçi, bilimin yol göstericiliğine dayalı ve doğal olarak sola açık niteliklerine çok daha güçlü bir biçimde sahip çıkmaları gerekiyor. Bunu yapmayan AKP eleştiricisi akillerin tutumlarının, yeni çıkan bir kitapta (LİBERAL İHANET Siyasal İslam’a Biat Edenler, Merdan Yanardağ, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2014) çok açık ve özlü bir biçimde sergilendiği gibi, ihanet olarak adlandırılması kaçınılmaz olur! Hisarcıklıoğlu “Huzur olmadığı için Diyarbakır, sermaye ve girişimci ihraç ediyor. Huzurun olmadığı yerde girişimci olmaz. Buraya atölye değil, fabrika kurmaya geldik” dedi. TOBB Başkanı Rifat Diyarbakır’a girişimci atölyesi TOBB öncülüğünde Diyarbakır’dan daha çok girişimci çıkması için GARAJ Diyarbakır Girişimci Yetiştirme Atölyesi kuruldu. Rifat Hisarcıklıoğlu, “Diyarbakır dışındaki Diyarbakırlılar çok başarılı, bunları Diyarbakır’dan da çıkarabilmek için bu garajı şehir içinde kuruyoruz. Diyarbakır’ın müthiş bir potansiyeli var ve yaş ortalaması 2030 yaş arası. Çok verimli bir yaş aralığı” dedi. Rifat Hisarcıklıoğlu Ahmet Sayar yerde ticaretin ve zenginliğin olmayacağını belirtti. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Ahmet Sayar da güven, istikrar ve demokrasinin olmadığı yerde kalkınma sağlanamadığını belirterek “Bunu görmek için çok uzaklara gitmeye gerek yok. Ülkemizde Kürt sorunu kaynaklı, son 30 yılda kaybettiğimiz maddi ve manevi kayıplardan yola çıkarak, çözüm sürecinin nihai barış ile noktalanmasının ülkemize ne derece katkı sağlayabileceğini kaybettiklerimiz üzerinden görebiliyoruz” dedi. Diyarbakır’daki bir acının Edirne’yi etkilememesi; Konya’daki bir sevincin yine Diyarbakır’a yansımamasının mümkün olmadığını belirten Sayar, “Ülkemizde hiç kimsenin kendi kimliğinden ve inancından dolayı ötekileştirilmediği bir zeminin oluşturulması gerekmektedir. Demokrasimizin bunu sağlayacak şekilde geliştirilmesi önemlidir” şeklinde konuştu. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, aylık yönetim kurulu toplantısı yapmak için geldiği Diyarbakır’da Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Fırat Anlı’yı da ziyaret etti. Anlı, “İnşallah bu gelişiniz 2014’ün sonu ama 2015’in başında yeni umutlar için bir başlangıç olur. Sizin bu ziyaretiniz de bir moral vesilesi oldu. Büyük bir morale ihtiyacımız vardı” dedi. Hisarcıklıoğlu, TOBB’un Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nin bir fakülkesini Diyarbakır’da açmak istediklerini aktardı. Türkİş’ten vergi mektubu Şimşek’e Ekonomi Servisi Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türkİş), Maliye Bakanlığı’na bir mektup göndererek, asgari geçim indiriminin asgari ücret seviyesine getirilmesi, işçiler için gelir vergisi oranların düşürülmesi talebinde bulundu. AA’nın haberine göre Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e gönderilen mektupta, anayasada herkesin mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü olduğu ifadesinin yer aldığı hatırlatılarak, buna rağmen gelir ve kazanç üzerinden alınan verginin yaklaşık üçte ikisinin ücretlilerce ödendiği ifade edildi. Mektupta, toplam vergi gelirleri içinde yüzde 70’lere ulaşan dolaylı vergilerin çalışanların vergi yükünü daha da artırdığı belirtildi. Patlamaya hazır bomba PELİN ÜNKER Tarladan markete fiyat 6’ya katlanıyor Ekonomi Servisi Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, üretici ile market fiyatları arasındaki farkın, mandalina ve maydanozda 6.4 kata ulaştığını belirterek, “Üreticide 30 kuruş olan mandalinayı tüketici 1 lira 92 kuruşa, 13 kuruş olan maydanozu 80 kuruşa alabiliyor” dedi. Bayraktar, üreticinin ve tüketicinin zarar görmemesi için fiyat makasının acilen daraltılması gerektiğine dikkat çekerek “Bu durumun sürdürülebilir olmadığı açık. Çiftçi zararına satarken, tüketicinin 56 katı fiyata mal almasının izahı yok” diye konuştu. TZOB Başkanı, kasımdaki üretici ve market fiyatları arasındaki farkı incelendiğinde, üretici ve market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 538.89 ile mandalinada, yüzde 537.33 ile maydanozda görüldüğünü belirtti. Bayraktar’ın verdiği bilgiye göre markette fiyat düşüşünde yüzde 21.83 ile mandalina, fiyat artışında yüzde 49.81 ile salatalık birinci oldu. Üretici fiyatlarında da mandalina yüzde 40 gerilerken, salatalık yüzde 86.21 arttı. Deloitte Türkiye Finansal Hizmetler Endüstri lideri Hasan Kılıç, 2015 yılının ilkyarısının ikinci yarısına göre daha zor geçmesini bekliyor. Orta Vadeli Plan’da büyümenin 2015 için yüzde 5’ten yüzde 4’e düşürülmesi konusunda Kılıç,“Seçim ortamında bu aksiyomların içi nasıl doldurulacak belirsiz. Büyümenin yüzde 3.5 olma olasılığı daha yüksek. Bu istihdamı, daha problemli hale getirecektir. Bireysel ve KOBİ tarafında tahsili gecikmiş alacaklar artabilir” dedi. Bu yıl büyümenin yetersiz olduğunu söyleyen Kılıç, ekonominin hâlâ kırılgan olduğun belirtti. İşleri düşen petrol fiyatının kolaylaştırdığını söyleyen Kılıç, “Ancak petrol fiyatları bu düzeylerde kalacak mı, belirsiz. Fiyatların yeniden 100 dolarlara çıkması sıkıntıları da beraberinde getirir. Diğer yandan cari açığın finansmanı tamamen portföy yatırımları ve bankacılık işlemleri üzerinden gidiyor. ABD Merkez Bankası’nın faiz artırımıyla birlikte bu sıcak para Amerika’ya kayacak ve işimiz zorlaşacak. Çekirdek enflasyon tek hanede kalsa da gıda enflasyonu yüzde 14. Yani temel tüketimde enflasyon daha yüksek. Grizu patlamasındaki gibi hep birikiyor. Patlamaya gelmeden dönüşümü getirmek lazım. Ekonomide yeni bir çıkış yoluna ihtiyaç var” diye konuştu. Türkiye’nin yumuşak karnının jeopolitik riskler olduğunu vurguladı. Hasan Kılıç, BBVA’nın Garanti Bankası’ndaki payını artırmasının ardından Türkiye’ye olan iştahın azalmayacağını belirterek “Ama esas büyük yabancı yatırımcıyı kamu bankalarının olası özelleştirmesinde görürüz. Vakıfbank’n Ziraat’in yapılandırılması bitince mutlaka büyük oyuncular gelecek” dedi. Kılıç, yeni dönemde bankaların AVM’ler, mağazalar, süpermarketler, eticaret şirketleri ve GSM operatörleriyle ortak hızlı tüketim ürünleri çıkaracağını söyledi. Deloitte Türkiye Finansal Hizmetler lideri Kılıç, düşen petrol fiyatlarının şimdilik Türkiye’nin elini rahatlattığını belirterek “2015 bu yıldan daha zor geçecek. Cari açığın finansmanı sorunlu. Gıda enflasyonu yüksek, büyüme zayıf. Sorunlar grizu patlamasındaki gibi hep birikiyor” dedi. Haziran ayında 110 dolar civarında seyreden ham petrolün varil fiyatının birkaç ay içinde 80 doların altına düşmesiyle birlikte yine tartışmalar canlandı. Petrol fiyatında ortaya çıkan belirgin, ani değişikliklerin önemli ekonomik, siyasi nedenlerle ilişkilendirilmesi, küresel çapta ortaya çıkacak sonuçları üzerinde spekülasyonların yoğunlaşması kaçınılmaz. Ek olarak, bu kez, dünya ekonomisi 2007 yılında patlak veren bir finansal krizin uzun dönemli sonuçlarıyla boğuşurken petrolün fiyatındaki bu düşüş, yine Amerika’dan kaynaklanacak bir yeni finansal kriz olasılığını gündeme getiriyor. Dolayısıyla da geçen haftanın önemli tartışma konularından birini de petrol fiyatları, OPEC toplantısı oluşturuyordu. OPEC toplantısından, üretimi kısmaya yönelik bir mutabakat çıkmadı. OPEC toplantısının hemen arkasından, ham petrolün varil fiyatı 70 doların altına indi, kısa bir süre için 68 dolarla son 4.5 yılın en düşük seviyesini gördü. Dahası yeni yılın ilk yarısında petrolün varil fiyatının 60 doların da altına inebileceği söyleniyor. Dünya ekonomisi ağır bir borç yüküyle, “uzun durgunluk” ile boğuşurken petrolün fiyatının düşmesini, hem doğal bir gelişme, hem de iyi haber olarak görmemiz gerekir değil mi? Nitekim, JP Morgan Varlık Yönetimi araştırma bölümüne göre, petrol fiyatlarındaki gerilemeler bu yıl dünya ekonomisinin toplam yakıt maliyetini günde 1.8 milyar dolar düzeyinde azaltıyor (The Daily Telegraph, 14/11/2014). Ama geçen hafta, Financial Times’dan Wall Street Journal’a kadar finansekonomi gazetelerinin yorum yazılarında “bankaları zorluyor”, “piyasaları salladı”, “kaya kazı, hidrolik kırma sondaj şirketleri zor durumda”, “ABD ekonomisinde toparlanmanın sonu olabilir mi” daha eleştirel yayınlarda Petrol Fiyatları Finansal Kriz Tehlikesi da “fiyat savaşları” gibi başlıklar çok yoğun biçimde görülüyordu. Bu teorinin iki versiyonu var: Birincisi, ABD petrol endüstrisinde, kaya kazı, hidrolikkırma yöntimi ile petrol çıkarma, katranlı kumlardaki petrolü işleme gibi alanlarda başlayan “hidrolik kırma devrimi” (fracking revolution), Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri gibi güvenlikleri ABD’nin petrole verdiği öneme dayanan petrol üreticisi, ihracatçısı ülkeleri kaygılandırıyor. Bu kaygılarda da haklılar. ABD, 2005 yılında likit enerji tüketiminin yüzde 60’ını ithal ederken bugün bu oran yüzde 21’e düşmüş (WSWS, 28/11/2014). Yeni açılan sondaj alanları, yeni teknikler sayesinde ABD’nin 2013’te günlük petrol sıvıları üretimi 7.5 milyon varil olurken bunun 2020’de 14.2 milyon varile yükselerek Suudi ve Rusya üretimini geçmesi bekleniyor. (Telegraph, age) Bu gelişmeler enerji piyasalarında dengeleri etkiliyor. Nijerya gibi Afrika ülkeleri çıkardıkları petrolü ABD’den daha çok Uzakdoğu’ya göndermeye başlıyorlar. Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri piyasalarını koruyabilmek için fiyatları kırmaya devam ediyor. Daha radikal bir önlem olarak, OPEC’in yönetiminde belirleyici olabilen bu ülkeler, dünya ekonomisindeki durgunluk ve zayıf talebin basıncı altındaki petrolün fiyatını, “hidrolik kırma” ile çalışan ABD şirketlerinin üretime kârlı biçimde devam edebilecekleri sınır olarak düşünülen 80 açısından çok daha önemli bir etken olduğunu vurguluyor. Peoples Daily’nin bir yorumunda da yalnızca kaybedecek olanlar anlatılırken Çin’in adının geçmiyor olması da anlamlı. Bu ABD’yi enerji tedariki alanında bağımsızlaştıracağı iddia edilen “devrimin” kullanılan tekniklerin yaklaşık 50 yıl eski olması bir yana ilginç bir özelliği daha var. Petrol fiyatları gerilemeye başlayınca bu “devrimin”, aslında kolay kredi, düşük faiz, mali genişleme karışımından oluşan çok kırılgan bir ortamın ürünü olduğu ortaya çıkmaya başladı. Enerji malları şirketlerinin “Junk Bond” (yüksek kârlıyüksek riskli kredi) piyasasındaki payı 2010 yılında yüzde 18’den, şu günlerde yüzde 29 düzeyine yükselmiş. Telegraph’tan Andrew Critchlow’a göre, “ABD’nin gaz ve petrol üretimindeki göz kamaştırıcı artış bu savurgan borçlanmanın ürünü.” Şimdi hem petrol fiyatları bu “devimi” ayakta tutan kâr oranlarının dayandığı sınırın altına iniyor, hem de bu savurgan ortamın sonuna geliniyor. Daha şimdiden, BP, Chevron ve SeDrill gibi dünyanın en büyük sondaj platformu sahibi şirketlerin hisselerinden sırasıyla yüzde 17, 11, 23 gibi gerilemeler gürlüyor (Financial Times, 26/11). Deutsche Bank’ın yaptığı bir “strestesti” araştırması, varil fiyatının 60 dolara inmesi halinde, sektörün “Junk bond” piyasasından beslenen firmalarının yüzde 30’unun batabileceğini gösteriyor. Daha şimdiden Barclays Bank ve Wells Fargo’nun, yalnızca iki şirketten kaynaklanan 850 milyonluk bir batık alacakla karşılaşması, yüksek riskli bono piyasalarında (Junk bonds) satışlar hızlanırken sigorta fiyatlarının hızla yükselmeye başlaması yeni bir mali kriz olasılığının hızla artmakta olduğunu düşündürüyor. İstiklal ve Bağdat en değerli cadde Ekonomi Servisi Jones Lang LaSalle (JLL) Türkiye Perakende Pazarı Raporu’na göre Türkiye’de İstiklal ve Bağdat caddelerinde yeni mağaza açmak için yer bulmak neredeyse imkânsız hale geldi. İstiklal Caddesi’nde 100 metrekarelik bir mağazanın aylık kirası ortalama 24 bin Avro’ya çıkarken, İstiklal Caddesi’ni sırasıyla Bağdat Caddesi ve Nişantaşı izliyor. Rapora göre, perakende sektörünün İstiklal ve Bağdat caddelerine yönelik talebi artıyor. Bu yılın 3. çeyrek sonu itibarıyla İstiklal ve Bağdat caddelerinde kira bedelleri bir önceki yıla kıyasla yüzde 6.67 artış gösterdi. Metrekare başına ortalama kira bedeli 200 Avro civarında olan Nişantaşı bölgesi, lüks markaların en önemli merkezi olmaya devam etti. Rapora göre 2015 yılında İstiklal, Bağdat, Bahariye caddeleri ve Beşiktaş Çarşı’da kira bedellerindeki yükseliş trendi sürecek. ‘Hidrolik kırma devrimi’ ‘Fiyat savaşları’ Kaygılar, teoriler... dolar varil fiyatının altına itiyorlar. Fiyat savaşları teorisinin ikinci versiyonunda, ABD ve Suudi ArabistanKörfez ülkeleri, petrol fiyatlarını, Rusya’yı, İran’ı sıkıştırmak için düşürüyorlar. Rusya maliye bakanı da petrol fiyatlarından dolayı ülkesinin bu yıl yaklaşık 100 milyar dolar kaybettiğini, ekonominin büyüme hızının yüzde 0.5’i geçmeyeceğini söylüyor (Wall Street Journal, 25/11/2014). Buna karşılık, Rus enerji devi Lukoil’in genel başkan yardımcısı Leonid Fedun, OPEC’in Rusya’yı değil, ABD’nin kaya gazı sanayiini hedef aldığını düşünüyor. Petrolün varil fiyatının yeni yılın ilk yarısında 60 doların altına ineceğini tahmin eden Rosnef’in CEO’su Igor Sechin (Financial Times 28/11), “fiyat düzeyi bizim için henüz kritik değil diyor” (Wall Street Journal age). Ben, birinci versiyonda, ABD’ye bu kadar bağımlı ülkelerin ABD’nin son dönemde, üzerine hegemonya restorasyonu projeleri kurduğu bir sanayi dalını açıkça hedef alabileceklerine inanmakta zorlanıyorum. İkinci versiyonda da Rusya’ya baskı yapmaya çalışırken ABD’nin esas yükselen güç Çin’in ekonomisini destekliyor olması gibi bir sorunu var. Çin petrol gereksiniminin yüzde 60’ını ithal ediyor. Merrill Lynch’in hesaplarına göre, petrol fiyatında her yüzde 10’luk düşüş Çin’in büyüme hızına yüzde 0.15 katkı yapıyor, enflasyonu yüzde 0.25 düşürüyor, cari dengeyi yüzde 0.2 iyileştiriyor (Peoples DailyXinhua, 28/11). Xinhua ajansı, petrol fiyatlarının, Çin için gıda malları tedariki (dolayısıyla toplumsal istikrar) Kış lastiği bugünden itibaren zorunlu Ekonomi Servisi Şehirlerarası yük ve yolcu taşıyan 4 milyondan fazla ticari aracın kış lastiği takma zorunluluğu bugün başlıyor. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 2 yıl önce yürürlüğe giren “Araçların Yüklenmesine İlişkin Ölçü ve Usuller ile Tartı ve Boyut Ölçüm Toleransları Hakkında Yönetmelik”e göre, kış şartlarına uygun olmayan, kar lastiği takılmamış araçların yola devam etmelerine izin verilmeyecek. Kurala uymayan araçların işletmecilerine 519 lira para cezası uygulanacak. Yolcu ve eşya taşımalarında kullanılan araçlar her yıl 1 Aralık1 Nisan tarihleri arasında zorunlu olarak kış lastiği kullanacak. Hava şartlarına bağlı olarak söz konusu süre bakanlık tarafından 1 ay uzatılabilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle