22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 KASIM 2014 PAZAR 6 HABERLER Başbakan Hacıbektaş’ta aşure gününe katıldı. Talepler yine havada kaldı Davutoğlu’nun Alevi FIRAT KOZOK HACIBEKTAŞ Alevilerin yıllardır süren itirazlarına ve AİHM’den gelen kararı göz ardı eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, “AİHM’den ders almamıza ihtiyacımız yok bizim. Hacı Bektaşı Veli’yi, Mevlana’yı okuyalım yeter. Son dönemde din kültürü ve ahlak bilgisi dersine 103 sayfalık Alevi bölümü eklendi. Yanlışsa değiştirelim, eksikse tamamlayalım. Ama, ben en fazla Alevi öğrencilerimizin bu geleneği tanımaya ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum” dedi. Davutoğlu, Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu’nun “Zorunlu din derslerini kaldıralım diyorum” sözlerine de “Onların hepsini tartışırız” yanıtını vermekle yetindi. Yeni dönemde Alevi açılımı konusunda atılacak somut adımlar konusunda bir mesaj vermeyen Davutoğlu, Hacı Bektaşı Veli ve Mevlana gibi türbelere girişlerden bundan sonra para alınmayacağını açıkladı. Hacı Bektaş Veli Kültür Merkezi tarafından düzenlenen 4. Uluslararası Hacıbektaş Aşure Günü, Başbakan Davutoğlu’nun katılımıyla yapıldı. Törendeki sözlerine “Ben buraya siyasi konuşma için gelmedim, Hacı Bektaş’tan destur almaya geldim. Biz her yere kibirle değil, edep ile geliriz. İkrar almaya geliriz” ifadeleriyle başladı. Davutoğlu, ana hatlarıyla şu mesajları verdi: Kerbela’yı unutan insanlığı unutur: Kim ki Kerbela’yı unutur, insanlığı unutur. Hazreti Ali ve Hazreti Hüseyin’i anmadan, Alevi ve Bektaşilik geleneğine sahip çıkanlar da ikrar bozmuş olurlar. Bizim yolumuz, Hazreti Ali’nin, Hazreti Hüseyin’in, Hazreti Hasan’ın ve bütün 12 imamın yoludur. Onu benimsediğimiz zaman göreceğiz ki farklarımız azalacak, onu benimsediğimiz zaman göreceğiz ki aynı kaynaktan besleniyoruz. Ali’siz Alevilik: Her muharrem ayında biz Hazreti Hüseyin’i anarken, birtakım çevrelerde eğer Ali’siz Alevilik gibi bir kavram dolaşmaya başlarsa, önce erkâna hürmeten, ikrara hürmeten önce Alevi Bektaşi dostlarımızın onlara “dur” demesi lazım. Dersim modern Kerbela’ydı: Çok sembolik gelebilir ama bir Başbakan devlet adına Dersim dolayısıyla bütün Alevilerden özür diledi. Cumhuriyet tarihinde kimse buna cesaret edememiştir. O dönemde o zulmü yapan tek parti döneminin takipçileri olduğunu düşünenler de çıkıp özür dilemelidir. açılımından ‘ücretsiz türbe’ çıktı Biz diledik çünkü o katliam kime karşı yapılmış olursa olsun, gerçekten modern bir Kerbela’ydı. AİHM dersine ihtiyaç yok: AİHM’nin aldığı kararlar olmasın, herhangi bir kurum, kişi başka bir mezhebi, meşrebi tahkir ediliyorsa bizim nezdimizde büyük bir cürüm işlemiştir. Onun için AİHM’den ders almamıza ihtiyacımız yok bizim. Hacı Bektaşı Veli’yi, Mevlana’yı okuyalım yeter. Son dönemde din kültürü ve ahlak bilgisi dersine 103 sayfalık Alevi bölümü eklendi. Yanlışsa değiştirelim, eksikse tamamlayalım. Ama, ben en fazla Alevi öğrencilerimizin bu geleneği tanımaya ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Ta ki birileri bir karşıtlık teşkil etmesin. Geleneğimizi tanıdığımızda zaten bir karşıtlık kalmaz. Karşıtlık cahillikle başlar... Eğer herhangi bir mezhep, bu derslerde tahkir ediliyorsa gerçekten bu dersleri kaldıralım. Aşağılanıyorsa, kötüleniyorsa, ötekileniyorsa, deniyorsa ki ‘Şu mezhepten olanlar dinin dışındadır, şu dine mensuplar şöyledir’, işte o anda nefret kültürü doğar. Ama ben isterim ki her Sünni Hacı Bektaşı Veli’yi okusun. Her Alevi de Emir Sultan’ı, Mevlana’yı okusun. Türbe girişlerinde para alınmayacak: İnşallah Hacı Bektaşı Veli türbesinden ve aynı şey Konya’da da geçerli, Hazreti Mevlana’nın türbesine girişler için bundan sonra para alınmayacak. Konyalı olarak hep bundan ıstırap duydum. Neden bu böyle oldu biliyor musunuz? Maalesef bu dergâhlar kapandığı zaman, kültürel özellikleri de kaybolmaya yüz tuttuğunda resmi kurumlar haline dönüştürüldü. Yani, müzeler haline dönüştürülerek korundu. Sünniyim ama...: Bazı ret politikalarının şu veya bu şekilde devam ettiğini herkes biliyor. Ben Başbakanlık görevini alırken köken itibarıyla pirlerden gelen, Türkmen boylarından, geçmişinin bütün bu çizgilerin içinden gelmiş Sünni bir Türk aileden geliyorum. Ama ben sadece Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanıyım ve bütün vatandaşlarıma hiçbir ayrım olmadan hizmet edeceğim. İster IŞİD, ister Esad: İnsanların insanlık değerlerini unuttuğu, eline silah geçirenin tam bir vandalizm şiddetiyle başkasına hükmetmeye çalıştığı yerde, zalim rejimlerin kendi halklarını katlettiği, kardeşi kardeşe kırdırmaya çalışılan yerlerde din adına işlenen cinayetlerde, ister bu IŞİD formuyla olsun, ister Esad rejimi formuyla olsun; hangi şekilde olursa olsun hepsi Hazreti Hüseyin’in o büyük mübarek davasının karşısında yer alır. Silahların Gölgesinde Kürt Çözümü mü? Selahattin Demirtaş, 50’den fazla kişinin öldürülmesiyle ve kentlerin yağmalanmasıyla (*) sonuçlanan 67 Ekim kanlı olayları için şöyle dedi: “.. Meşru ve haklı bir gösteridir. Süreci bitirmemiştir, süreç bitmek üzereyken hem süreci hem de Kobani’yi kurtarmak için yapılmış en önemli ve en doğru hamledir… Kobani düşseydi Sayın Abdullah Öcalan ve PKK süreci bitirecekti.” Ölüm üzerinden beslenme… “Ilımlı” ve “demokrat” cumhurbaşkanı adayı, artık böyle bir seçim süreci bir daha yaşanmayacağı için, özgürce PKK’nin savaş diliyle konuşabilir... Yani, “Çözüm Süreci” kurtarıldı mı? Gördüğümüz kadarıyla, iki taraf arasında zaten “çözümde yakınlaşma” bulunmuyor. AKP masayı, seçimlere endeksli olarak yıllardır “idare” etmiş (çok kez yazdığımız gibi), PKK tarafı taleplerine karşıdan bir yanıt bulamamıştı. Şimdi “son seçime” gidilirken PKK aynı oyunu oynamayacağını ilan etti ve bunun ilk ürünü kitlesel ölümler oldu! İki taraf arasında bir ara fikir birliği varmış gibi algılanan çözüm, KerkükMusul gibi yoğun Kürt ve petrol bölgeleriyle Türkiye arasında “federatif bir devlet” kurulması düşü üzerine kuruluydu! Bunu, İmralı Tutanakları’nda okumuştuk! Böylece Türkiye “büyüyecek”, “sınırları genişleyecek”, üstelik ihtiyacı olan “petrol meselesini” de çözmüş olacaktı. Böylece “Atatürk’ün Misakımilli” düşü de yerine gelecekti. Biliyorsunuz, Musul ilk başta “milli sınırlar” içinde görülmüş ancak yedi düvel karşı çıkmıştı! Kürt devletinin başında Öcalan, Türk devletinin de Recep Tayyip Erdoğan olacaktı… Artık bundan daha iyi ne olabilirdi ki! PKK’ye yakın solcularımızdemokratlarımız için de başka türlü bir çözüm zaten olamazdı! Federasyon kutsandı! Ama bu çözüm balonu erken patladı... l Kılıçdaroğlu İstanbul’da Alevi dergâhlarını ziyaret etti ‘Zulme direnmek ortak görevimiz’ İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün İstanbul’da aşure dağıttı. Birilerinin Türkiye’yi bölmek istediğini belirten Kılıçdaroğlu, “Biz bölünmeyeceğiz, birilerinin oyununa da gelemeyeceğiz. Ve şunu söyleyeceğiz her yerde: Allahımız bir, peygamberimiz bir, kitabımız bir, ehlibeytimiz bir. Ayrılmayacağız” dedi. CHP lideri Kılıçdaroğlu dün Şahkulu Sultan Dergâhı ve Karacaahmet Sultan Dergâhı’nı ziyaret ederek aşure ve lokma dağıtım törenlerine katıldı. Kılıçdaroğlu’na, CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, CHP parti meclisi üyesi Tuncay Özkan ile Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu da eşlik etti. Kılıçdaroğlu yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Dünyanın hiçbir döneminde zalim galip gelmemiştir. Hatta eğer bir zalim erken gitsin deniyorsa, vatandaşımız ona bedduayı şöyle yapar; ‘zulmü artsın ki bir an önce defolup gitsin’. 1375 yıl önce sevgili peygamberimizin torunu şehit edildi. İslam dünyasının yüreğini yakan bir olaydır bu. İslam dünyası bunu unutmadı. Bundan sonra da acısı dinmeyecek. Ama tarihten ders alarak yeni acıların yaşanmaması insanın görevidir. Zulme karşı direnmek hepimizin ortak görevidir. Bir olacağız, beraber olacağız, sorunlarımızı çözeceğiz, şiddete başvurmayacağız, kaosa yol açmayacağız, inancımızı, sevgimizi, hoşgörümüzü rahatlıkla gösterebileceğimiz bir modern Türkiye’yi, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiyesi’ni çağdaş, demokratik, laik, sosyal hukuk devletini hep beraber yeniden yaşatacağız.” Alevi dedesinin, devletin üst yönetiminde tek bir Alevi bile olmadığına ilişkin eleştirisini aktaran Kılıçdaroğlu, “Oysa bizim dinimiz diyor ki, ‘işi ehline vereceksin, işi inancına göre vermeyeceksin, kimliğine göre vermeyeceksin’. Eğer bizim kitabımız işi ehline ver diyorsa, insanlığa insan gibi hizmet etsin. Eğer siz ayırırsanız, ‘bu bizden’ ya da ‘bu bizden değildir’ diye, insanlığı ayırırsınız, insanları ayırırsınız. Müslümanlıkta kin yoktur. O nedenle bir halk ozanımız der ki ‘Cehennem dediğin dal odun yoktur, herkes ateşini buradan götürür’ der. İşin özü bu” dedi. Fotoğraf: DHA Yüz tarama cihazlı önlem Davutoğlu’nun ilçeye gelişi öncesinde geniş güvenlik önlemleri alınırken, kültür merkezi ve etrafındaki binaların çatılarına keskin nişancılar ve alana da iki tane yüz tarama cihazı yerleştirildi. Polis kameraları alanda sürekli çekim yaparken etkinliklerin yapılacağı salona giren herkesin fotoğrafları çekildi. Merkezin bulunduğu alanda yüzlerce polis görev aldı. Tören için AKP teşkilatları çevre il ve ilçelerden Hacıbektaş’a insan taşıdı. Davutoğlu, türbeye girişinde Necef Valisi Adnan el Zurufi ve Dünya Bektaşilerinin lideri sayılan “dede babası” Edmond Brahimaj tarafından karşılandı. raya Kobani, PKK için yeni fırsat kapısı girdi! A Bahçeli: Başbakan, Yezid’i güldürdü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Hacıbektaş’ta söylediği “Dersim, Kerbela’ydı” şeklindeki sözlerine sert tepki göstererdi. Davutoğlu “Başbakan, Kerbela’yla Dersim’i eşitleyerek zalim ve canileri aklamanın, arındırmanın, arkalamanın boş hevesine, zillet kaygısına kapılmıştır. Davutoğlu, Yezid’i güldürmüş, Hz. Hüseyin’i kahretmiştir” dedi. Davutoğlu, Hacıbektaş’taki Aslanlı Çeşme’den su içti. (NECATİ SAVAŞ) ‘Taleplerimizi Hacı Bektaş Veli Derneği Başkanı Özcivan karşılayın’ Törende konuşmalardan önce Alevilerin önemli simgelerinden olan çerağ uyandırma duası yapıldı, daha sonra Hazreti Hüseyin ve Kerbela şehitleri için mersiye okundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı Semah Grubu’nun gösterisinden sonra, kürsüye çıkan Hacı Bektaş Veli Derneği Başkanı Mustafa Özcivan, “Bizler 14 asırdır Kerbela’yı nasıl lanetliyorsak, Allah adına bugün de yapılan katliamları, can alanları lanetliyoruz. Bizler mağduruz, masumuz, aynı zamanda hep katledildik, bugüne kadar hep asimilasyon ve inkâr politikalarıyla yok edilmeye çalıştık ama var olduk” dedi. Cemevlerine ibadethane statüsü tanınmasının, Alevilerin ortak görüşü olduğunu ifade eden Özcivan, eşit yurttaşlık ve zorunlu din dersleri konusundaki taleplerin de en öncelikli konular arasında yer aldığını söyledi. Davutoğlu, Belediye Başkanı Selmanpakoğlu’na ve Necef valisine Zülfikar kılıcı, Selmanpakoğlu da Davutoğlu’na beyaz güvercin heykelciği hediye etti. Toplantının ardından Selmanpakoğlu, “Zorunlu din dersini kaldıralım diyorum. İkincisi Dersim’i de karıştırmayalım, zaman geçti İşte eğitimde Alevileri rencide eden örnekler Başbakan Davutoğlu, Hacıbektaş’ta yaptığı konuşmada zorunlu din dersi için “Eğer herhangi bir mezhep, bu derslerde tahkir ediliyorsa gerçekten bu dersleri kaldıralım” dedi. Geçmişte eğitim alanında Alevileri rencide eden çok sayıda örnek yaşanmıştı. İşten onlardan bazıları: l 2008 yılında 12 ve 11. sınıf din kültürü ve ahlak bilgisi kitabında Hz. Ali’nin atı Düldül, katır yapıldı. “Her ne ararsan kendinde ara, Mekke’de Kudüs’te hacda değil” diyen Hacı Bektaş’a “Namaz kılın, hacca gidin” dedirtildi. Aleviler ‘cemaat’ yapılıp cihada çıkarıldı. Aleviler tarafından hiç sevilmeyen Muaviye’nin hep Hz. Ali ile birlikte anılması da tepki çekti. Aleviliğin ‘inanç’ değil ‘düşünce’ olarak anlatılmasına da tepki gösterildi. l İstanbul Sultangazi ilçesindeki Orhangazi Ortaokulu’nda din kültürü öğretmeni Y.E.Ç’nin seçmeli olan “Kuranıkerim öğreniyorum” dersini almak istemeyen Alevi inancına sahip T.İ.Ç. ve A. S. isimli 2 kız öğrenci hakkında “Neden derse girmiyorlar? Hıristiyan mı bunlar” diyerek arkadaşlarına sormuş ve öğrencilere baskı yapmıştı. l Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Osmanlı Türkçesi Grameri 2 ders kitabında “Kötü ayin yapan Kızılbaşlar. Allah onları kıyamete kadar aşağılık ve adi etsin. Din zamanlarında namaz kılınmıyordu” yazı tepkilere neden olmuştu. l Diyanet İşleri Başkanlığı ve Sebil Yayınevi tarafından yayımlanan “Batinilerin ve Karmatilerin İçyüzü” adlı kitabın önsözünde “Alevilerin mal ve kadını ortak kullandığı” gibi ifadeler yer almış, Alevi kurumları suç duyurusunda bulunmuştu. Suriye konusu vardı başka konular vardı o dönem” dedi. Bu sözler üzerine Davutoğlu, “O konuları hepsini tartışırız. Dersimi de Tuncelilere sormak lazım. Her acıyı çekene sormak lazım” dedi. Bakanlar Kurulu’nun hafta başında yaptığı toplantıda Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği’ne kamu yararına çalışan dernek statüsü verdiği ortaya çıktı. Dernek yönetiminin Başbakan tarafından 24 Ekim tarihinde Başbakanlık’a davet edildiği Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da olduğu toplantıda yaklaşık 1 saat Başbakan ile görüştükleri öğrenildi. Görüşmede Davutoğlu’nun derneğe “Hacıbektaş’ta muharrem iftarı vermek isterim” dediği, dernek yöneticilerinin de “Alevi inancında iftar geleneği yoktur” yanıtı vermesi üzerine Başbakan’ın aşure gününe katılmak istediğini ilettiği öğrenildi. Dernek yönetiminin bu talepten memnuniyet duyduğu ifade edilirken Davutoğlu’nu törene davet ettiği belirtildi. Önümüzdeki günlerde derneğe Hacıbektaş’ta büyük bir cemevi yapımı için yer tahsis edilmesinin planlandığı da kaydedildi. Derneğe statü Son bir yıldaki çözüm tartışması “Öcalan’a ev hapsi” ve buna karşılık “PKK’nin silahları tamamen bırakması” noktasında düğümlendi. PKK silahları bırakacak ve mücadelesini resmi zeminde sürdürecekti. Ama aslında bu çözüme yöneliş de, KandilPKK açısından tatmin edici bulunmuyordu bence. Bu “Öcalan’ın çözümü”ydü. Kandil ise özerk bölgelerin ve Kürtçe eğitim veren okulların inşasında kararlıydı ve bütün eylemlerini bu konuya odakladı. Öcalan’ın “barış stratejisi” ile PKK’nin “savaş stratejisi” burada ayrışıyordu. Ama isteyen bunu “bütünleşik bir stratejinin iki yönü” olarak da görebilir! Nitekim “Öcalan ile Kandil arasında nifak aramayın, çünkü yok”, diyen köşe yazarları da var. Bu durumda, 67 Ekim katliamında Öcalan da sorumluluk üstlenmiş oluyor! Bence “ev hapsisilahlara veda” uzlaşması da yüzeysel nitelikteydi. Zaten birden araya “Kobani” girdi! Veya PKK’nin önüne bir “Kobani seçeneği” çıktı. Kobani PKK için başka bir “açılım” fırsatı oldu! Suriye Kürt Özerk Bölgesi veya devletleşme seçeneği... Üstelik ABD’nin silahlı desteğiyle Akdeniz’e de Kürtler için bir “çıkış kapısı” gündeme getiriliyordu.. Üstelik Türkiye’nin Kürt meselesinin uluslararasılaşma fırsatı da doğmuştu. ABD ve müttefikleri, IŞİD’e karşı savaştıkları gerekçesiyle, PKK’yi terör örgütü olmaktan çıkarma eğilimine girmişti. 67 Ekim kalkışması tamamen bu yeni durumun gereği olarak tezgâhlandı! Demirtaş boşuna sahip çıkmıyor. HHH Silah, suikast, kalkışma tehditleriyle Kürt sorunu çözülemez. Silahların gölgesinden çözüm çıkmaz. Çözüm Türkiye ile Kürtlerin birlikteliğini güçlendirmeli, orta vadede kesin ayrılığını değil. Silahları atın, biz de birliktelik yönünde Kürt haklarını savunma özgürlüğümüze kavuşalım... Mehmet Ali Güller, ayrıntılı bir araştırmayla IŞİD’i irdeliyor ve son yaşadığımız olaylar ekseninde, üstelik Musul’u işgal etmeleri, konsolosluk baskını, TürkiyeBarzaniIrak hükümeti üçgeninde, şüphesiz Suriye’yi de katarak IŞİD olayını anlatıyor bize. Tabii ki hemen yanı başımızda yaşadıklarımızın, petrolden bağımsız olarak anlaşılması mümkün değildir. Petrol, enerji, para ve güç demektir. Petrolün denetimi, bölgeyi bir cehennem kazanına dönüştürmektedir. Bu bağlamda Ankara’nın Irak merkezi hükümetine karşı Barzani ile oynaşmasını da izliyor Güller. Tabii İsrail de var denklemde! Israil ile Kürtler (ve Türkiye) arasında, IŞİD bağlamınde ne ilişki olabilir? Peki Bağdat’ta iktidar savaşları? ABD’nin Barzani ile PKK’yi birleştirme ve Kürt Birliği çabaları nereye yöneliyor? Suriye’yi üçe bölme planlarında neler var? ÖcalanMİT arasında sürdürülen görüşmelerin, Suriye ve Irak’taki gelişmelerle ilişkisi nedir? Peki IŞİD ABD’nin yarattığı Ortadoğu ikliminde nasıl doğdu? Mehmet Ali Güller, bu ve benzer sorulara yanıtlar getiriyor ve yeni tartışma sorularını gündeme taşıyor.. Kaynak Yayınları. (*) Hürriyet, 6 Ekim sayısında olayların iyi bir dökümünü yaptı. Bir Kitap: IŞİD Kara Terör Zülfikâr hediye
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle