05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 KASIM 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA CHP’li Aksünger’den çarpıcı iddia: HABERLER Perşembe günü “insan zinciri” eylemine katılan bir grup genç Suruç’tan Kobani’ye geçmek istedi sınırdaki tel örgüleri aşarak... Görgü tanıklarının anlattığına göre sınırda bekleyen askerler tarafından gaz bombası ve gerçek mermilerle gençlere ateş açıldı... Toplumsal Özgürlük Platformu üyesi olan 28 yaşındaki Kader Ortakaya, başından vurularak öldürüldü... Aradan üç gün geçmesine karşın Kader’i asker mi öldürdü, yoksa başka birisi mi henüz anlaşılamadı! Kader’in başına isabet eden mermi mi, gaz bombası kapsülü mü, şarapnel parçası mı? Bunu da bilmiyoruz! Görgü tanıkları “asker” derken, yetkililer doyurucu bir açıklama yapmıyor. Neden? Vicdanı olan herkesin bu soruyu sormaya hakkı vardır! Öldüren kim olursa olsun! Toplum acılar cehenneminde yaşamaktan bıkıp usandı... Bırakın gençlerimiz Türk olsun, Kürt olsun, Laz olsun, Ermeni olsun, Süryani, Arap olsun... Mezhebi, inancı, dili, dini, ırkı ne olursa olsun! Filistin için nasıl ağıt yakıyorsak, zalimliğe karşı çıkıyorsak, yaşadığımız topraklarda çocuklarımız düşleriyle yaşasın! TürkiyeSuriye sınırı zaten yol geçen hanı oldu... Ne olacak, o gençler de geçsin, daha önce geçtikleri gibi! İmralı’da Apo’yla görüşmeler yapılırken gençler tel örgüleri aşarak Kobani’ye geçse ne olur! Peşmergeler geçmedi mi? El Nusra Reyhanlı’da çadırlarda eğitilmedi mi? Cihat savaşçıları, kelle avcıları Antakya yöresinde yaşamadı mı? HHH Şimdi benim merak ettiğim, Kader Ortakaya’nın otopsi raporunun kamuoyuyla paylaşılıp paylaşılmayacağı... Sivil insanların askere yönelik bir girişimi olmadan, nasıl ateş açabilir güvenlik güçleri? Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi, sınırda yaşanan müdahale ve Kader’in ölümüyle ilgili askeri yetkililerle görüştüğünü belirterek, şu açıklamayı yapıyor: “Sınırda bekleyen gruptan askere taş atılmış. Asker bunun üzerine gaz bombası kullanarak müdahale etmiş. Asker kesinlikle silahlı müdahalede bulunmamış, kurşun atılmamış. Çok büyük olasılıkla kişi Kobani’nin 5 içinde vurulmuş.” HDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan ise tam tersini söylüyor: “Olay anında oradaydım ben, gözlerimle gördüm. Sınırı geçmeye çalışıyorlardı. Arkaları dönükken askerler gaz bombası ve gerçek mermilerle ateş açtı. Hiçbir uyarı yapılmadı. Kaldı ki Kobani’ye gidiyorlardı. Askere yönelik hiçbir şey yapmadılar.” Benim sınır karakollarında, bombalı tuzaklarla öldürülen Mehmet için de yüreğim yanar, vadilerde etkisiz hale getirilenler için de... Bingöl’de öldürülen polislerimiz için de, Diyarbakır’da karısıyla pazarda alışveriş yapan astsubayımız için de... Yüksekova’da cadde ortasında öldürülen askerlerimiz için de... Şimdi yine soruyorum: Demokratik eylem yapmak suç mu? Evet, benim ülkemde suç! HHH 15 yaşındaki Berkin Elvan’ı ölüme gönderdik, ailesine başsağlığı bile dilemeyip çocuğa terörist yaftası yapıştırdık... Ethem, Ahmet, Ali İsmail ve daha niceleri... Unuttuk değil mi? Çünkü unutan bir toplumuz... Belleğimizde hiçbir iz kalmıyor, bilgiler siliniyor... Sınırda bir cinayet işleniyor, gizleniyor... Medyamız suskun! Daldan dala tartışma programları, vatan kurtaran Şabanlar topluluğu... Kendileri çalıp kendileri oynuyor... Mermi Kader’in başının arkasından girip sol gözünden çıkmış milletvekili İbrahim Ayhan’ın iddiasına göre... Türkiye laik demokratik, sosyal bir hukuk devleti değil mi? Bir açıklama istiyorum! Sınırda cinayet işlendi.... Katil kim? HHH Cumartesi saat 18.00... Şanlıurfa Valiliği’nin açıklamasını okuyorum. Otopsi raporunda Kader’in ölümünün “muhtemel şarapnel yaralanmasına bağlı ölüm” olduğunu öğreniyorum. 3040 kişilik gençlerden oluşan grup perşembe günü sınırdan Kobani’ye geçerken orada çatışma olmadığı söyleniyor... O zaman bu rapor çelişkili... İnsanın kafası karışıyor. Şarapnel parçası Kader’in başının arkasından girip sol gözünden nasıl çıkar? Karamsarım, kaygılıyım, hüzünlüyüm!.. Taşeron istihbarat: AK troller AYŞE SAYIN ANKARA CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, MİT’in, hükümetin “paralelci” suçlamalarının hedefi olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nı devre dışı bırakmak için AKP yandaşı “Ak troller”in kurduğu “taşeron firmalara” dinleme yaptırdığı iddiasını, TBMM gündemine taşıdı. Kendisinde bu konuda son derece ciddi, güçlü bilgi ve belgeler olduğunu, dinlemelerin bir kısmının İstanbul Mecidiyeköy’de eskiden “çağrı merkezi” olarak kullanılan binada yapıldığını savunan Aksünger, Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan bu konuda bilgi istedi. Aktrollerin attığı twetlerde bile bu dinlemelerin izinin görüleceğini belirten Aksünger, “Gelinen nokta yeni Türkiye’nin özeti... Yeni Türkiye’nin yeni istihbaratı” sözleriyle tepki gösterdi. Aksünger, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yanıtlanması istemiyle Meclis başkanlığına verdiği soru önergesinde AKP hükümetinin uzun süredir, TİB’in yetkilerini MİT’e devretmek için çalışma yaptığına dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde, “Böyle bir TİB olmaz zeten. Zaten MİT de bu işi yapıyor, TİB’i kurumsal olarak kaldırıp yetkilerini MİT’e devredeceğiz” açıklaması yaptığına dikkat çeken Aksünger, bunun yasal altyapısı oluşturulmamasına karşın fiilen MİT’in devreye girdiği iddiaları bulunduğuna dikkat çekti. MİT’in yasadışı olarak inisiyasitif aldığı gibi yine kuruluş yasasına aykırı olarak “taşeron firma” aracılığıyla “Aktroller” diye adlandırılan AKP yandaşlarına dinleme yaptırdığını savunan Aksünger, “MİT’in kullandığı başka kaç tane taşeron firma olduğunu, MİT’in hangi yetkiyle kendilerine Aktroller denilen yaklaşık 150 kişilik bir gruba dinleme yaptırdığını, bu dinlemelerden elde edilen bilgi ve dokümanların kullanılmak üzere hangi kurum ve kuruluşlara servis edildiğini, Aktroller olarak adlandıran bu grupta yer alan kişilerin kimler olduğunu Başbakan Ahmet Davutoğlu açıklamalıdır” dedi. Konuya ilişkin Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Aksünger, kendisine gelen güçlü duyumla rın yanısıra, elinde bazı bilgi ve belgeler olduğunu söyledi. Ancak Davutoğlu’ndan gelecek yanıtı bekleyene kadar bunları açıklamayacağını belirten Aksünger, sosyal medyada Aktrollerin attığı mesajların bile bu yapının ipuçlarını verdiğin ifade etti. Paravan şirketler aracılığıyla bu dinlemelerin yapıldığı yönünde duyumlar olduğunu belirten Aksünger, ikinci önemli sorunun ise MİT’in yetkisinde olmadığı halde fiilen “dinleme” işini üstlenmesi olduğunu vurguladı. Yapılan organizasyonun “Yeni Türkiye’nin resmi” olduğunu belirten Erdal Aksünger, hükümetin kendisine kurulan sistemle ilgili bilgi vermemesi halinde, kendisine gelen bilgi ve belgeleri kamuoyuyla paylaşacağını anlattı. Sınırda Cinayet!.. Cuma günü başladı. Bugün bitiyor. Avrupa Yeşiller Partisi’nin 21. Konsey toplantısından söz ediyorum. Altı ayda bir, bir Avrupa ülkesinde toplanan bu konsey toplantılarında Avrupa’nın ve dünyanın dört bir köşesinden gelmiş Yeşiller zorlu sorulara cesur cevaplar arıyorlar; bugüne kadar söyleyegeldiklerini laf ebeliğine sığınmadan sorguluyorlar. 21. Konsey İstanbul’da toplandı. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (YSGP) ev sahipliğinde buluşan Avrupa Yeşilleri büyük bir otelin irili ufaklı toplantı salonlarını “kızlı erkekli” şenlendirdiler. Daha ilk günün ilk oturumunda enine boyuna tartışılan soru bence pek anlamlıydı: “Jeopolitik, güvenlik ve enerji dönüşümünde Yeşiller’in öngördüğü çözümler hâlâ geçerli mi?” Tartışmanın içeriğini, verilen cevapları bir yana bırakın. Bildiğimiz, alıştığımız siyasi partiler kendi politikaları ile ilgili böyle bir soru sorarlar mı, sorabilirler mi? Hele Türkiye’deki siyasi partiler? Öyle ya, soruyu ciddi olarak tartışırsanız, topu taca atmadan cevaplar ararsanız, cevap “Hayır, bizim bugüne dek önerdiğimiz çözümler artık geçerli değil. Günümüzün teknolojik, ekonomik ve siyasi gelişmeleri bu çözümlerle aşılamaz” gibi bir sonuca varabilir! O zaman anlı şanlı partilerin, onların tepesindeki anlı şanlı siyaset esnafının karizması fena halde çizilmez mi? Yeşiller diye anılan siyasal hareket doğduğu Kömüre Bulanmış Geleceği Yeşertmek günden beri bu olasılığı hınzır bir omuz silkmeyle cevapladı: Olabiliiiir!.. N’olmuş yani? Oturur, konuşur, tartışır, araştırır, bilenlere danışır daha yeni, daha doğru çözümlere ulaşmaya çabalarız. Karizmamız filan da çizilmez ya da çizilirse çizilir. Karizma dediğin de ne ola? Cuma günkü oturumda da aynen böyle oldu. Hiçbir konuşmacı, “Önerdiğimiz çözümler elbette geçerlidir ve her zaman geçerli olacaktır” diye naralanmadı; “Benim doğrum doğrudur ve yalnız benim doğrum doğrudur” diye tepinme bönlüğüne kapılmadı. Konuşuldu, tartışıldı, sorular soruldu, sorulara cevaplar verildi, yetersiz cevaplar yeni sorularla zenginleştirildi… İlk gün ve dün, ana oturumun dışında otelin daha küçük toplantı salonlarında grup grup tartışılan konuların sadece başlıklarını sıralasam sanırım Tırmık, Cumhuriyet’in tam sayfasını kapsar. Konseyin bugün kapanış günü. Kapanış neredeyse tam güne yayılan bir konferansla taçlanıyor: Heinrich Böll Vakfı’nın düzenlediği 5. Enerji Konferansı. Sonra da kapanış. Cıvıl cıvıl konsey toplantısı sürüp giderken Türkiye, “Kaçaksaray’da kaç oda var? O kadar oda gerekli mi? Kaçaksaray kaça patladı” gibi soruları konuşuyor ya da Ermenek’teki linyit ocağından çıkarılacak işçi cesetlerini bekliyor ya da “Milletle cinsel ilişki sevdalısı” şirketlerden Kolin’in Soma’da işlediği zeytin cinayetini konuşuyor ya da “Barış süreci bitti mi bitmedi mi” sorusu üstüne papatya falı açıyordu. Ha bir de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 4000 sayfalık Akkuyu Nükleer Santralı Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu’nu kesin olarak onaylandığını öğreniyorduk. 4000 sayfalık rapora ilişkin görüş, öneri ve itiraz belirtecek yurttaşlara bakanlık 10 gün süre tanımıştı. 4000 sayfa ve 10 gün. Günde 400 sayfa. AKP’nin katılımcı demokrasi anlayışına kitakse!.. HHH 21. Yeşiller Konseyi’nin bu toplantısının ana sloganı “Geleceği yeşertiyoruz” idi. Türkiye Yeşilleri’nin sesi Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi ise buna Türkiye için bir slogan ekledi: “Ne petrol, ne kömür, ne nükleer; rüzgâr ve güneş bize yeter.” Ne dersiniz? Rüzgâr ve güneş bize sahiden yeter mi? Yoksa bu zıpır Yeşiller’in, onlarla omuz omuza vermiş sosyalistlerin ayağı yerden kesik, gerçeklerle çelişen bir laf kalabalığı mı? “Evet, yeter” diyenlere sözüm yok. Ötekilere var: Emin misiniz? Bu itirazınız sahiden ve sahici bir bilgiye mi dayanıyor? Cevaplarınızı önce kendinize verin. Yine de eminseniz ve bu son kararınızsa… Bilgilerinizi bir ortaya serin de öğrenelim, anlatın da bilgilenelim…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle