05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 KASIM 2014 PAZAR CUMHURİYET [email protected] SAYFA KÜLTÜR 17 Resul Dindar “Dalgalan Karadeniz” (Esen Müzik) Grup Karmate’nin en mutlu günlerinin alametifarikasıydı şarkıcı, besteci Resul Dindar; ağzıyla değil gülümsemesiyle bütünleşmiş ışıklı gözleriyle söylüyordu sanki. Duygusal açıdan Kazım Koyuncu ’nun yaşayan muadiliydi; biri şair ceketliydi, diğeri kadife sesli. Allah vergisi sesini esirgemedi Re sul insanlardan, 2013 yılında ilk solo albümü “Divane”yi çıkardı; şimdi de fazla hasretlik çektirmeden ikinci çalışması “Dalgalan Karadeniz”i. Bukletine “düne yakın, bugünün farkında, yarının başındayım” notunu düşen Resul, ait olduğu kültürünü sadakatle işlemeyi sürdürüyor. Efkâra davetiye çıkaran sesiyle, insanının türkülerdeki zekâ ve duygusallığını, coğrafyasının zenginliklerini ikram ediyor. Kendi özgün söz ve bestelerinin de yer aldığı 14 parçada, anonim türküler, geleneksel ezgiler, kıpır kıpır horonlar var. “Dalgalan Karadeniz” ilkinin devamı. Bölgesel repertuvarıyla Resul’ün sesi üzerine kurulmuş yi ne. Aynı bakış, sıcak gülümseme; kapağında yine yakın portre. Yaylılar dışında çalgısal düzen de çok yakın. Şayet ilk albümün tadı damağınızda kaldıysa, ilk dışarı çıktığınızda fırından evvel müzik markete uğrayın. Rize’ye gitmeden yayla havası solumak, muhlama yemeden Laz kahvaltısı yapmak için... liştiriyor; “Celebrating The Dark Side Of The Moon” albümü de öyle. NDR Big Band eşliğinde yapılan saygı albümü, orijinalinden fazla parça içeriyor. Klasik albümdeki tüm parçaları kapsamakla birlikte, aralara orijinal Le besteleri sıkıştırılmış, iki konsept, sonik anlatı örgüsüyle birleştirilmiş. Ses katmanları ve kavramsal zenginlikleri ile kendini gösteren bu iddialı canlandırmada asıl başarı Michael Gibbs’in düzenlemelerinde. Bir de davulcu Gary Husband ile basçı Jürgen Attig’in performansında. Floydiyanlar hemen dudak bükmeyin, bu albüm bigband düşkünleri ve cazfusionseverlere olduğu kadar size de hitap ediyor. [email protected] Kan ve candır bedeli… Springhill faciası İşçiler, günümüzde, yaşamlarıyla değil ölümleriyle gündeme gelebiliyor ancak. Son yıllarda tersanelerde, inşaatlarda, maden ocaklarında meydana gelen cinayetten farksız iş kazaları, işçileri durmadan gündeme taşıyor. Büyük çoğunluğu kapitalizmin açgözlülüğünden kaynaklanan “iş kazaları”nın belki de en korkuncu, maden ocaklarında yaşananlar. O yüzden, maden ocaklarında yaşanan faciaların ardından, sayısız ağıt, şiir, roman yazılmış. Özellikle de kömür madencileri için. Zola’nın, 1860’larda Fransa’nın kuzeyindeki bir maden kasabasındaki tüyler ürpertici hayatı, acıları ve isyanı belleklere kazınan bir ustalıkla dile getirdiği “Germinal”in, son Soma ve Ermenek facialarından sonra bizde yeniden “popülerlik” kazanması, 19. yüzyıl Fransa’sı ile 21. yüzyıl Türkiye’si arasındaki ürkünç benzerliğin bir göstergesi olsa gerek. Ne ki, Soma ve Ermenek toplu cinayetleriyle birlikte benim aklıma ilk düşen, İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı oldu. Maden işçiliğinde tarihinde az rastlanır bir devlet zorbalığını anlatır İrfan Yalçın bu romanda. II. Dünya Savaşı yıllarında Zonguldak’ta uygulanan “zorunlu çalışma yükümlülüğü”nü. 1940’ta başlatılan, ama savaş bitmesine karşın 1947’ye kadar sürdürülen “iş mükellefiyeti”ni… Hiçbir yazar hiçbir yazara, hiçbir roman hiçbir romana benzemez; yine de, “Ölümün Ağzı”, bizim “Germinal”imizdir benim gözümde… Sonra, Mehmet Başaran’ın “Ağıtla Ağıtlar ve şiirler yüzyıllardır maden ocaklarında yaşanan acıları söyler kılarından çok çekmiş, ABD’li folk şarkıcısı Peggy Seeger ile birleştirdi hem yaşamını, hem de müziğini... 1950’lerde Kanada’nın Nova Scotia eyaletindeki Springhill maden kasabasında art arda üç facia yaşanmış; bu felaketlerin ardından pek çok balad yazılmıştı. Peggy Seeger ile MacColl’un 1958’de 75 işçinin can verdiği göçükten sonra yazdıkları “Springhill Maden Faciası” bunların en ünlüsüdür. Seeger ile McColl’un 1960’taki Newport Folk Festivali’nde de söyledikleri bu baladı, sonradan Peter, Paul & Mary üçlüsünden İrlandalı rock grubu U2’ya kadar kimler seslendirmedi ki! üyük çoğunluğu kapitalizmin açgözlülüğünden kaynaklanan ‘iş B kazaları’nın belki de en korkuncu, maden ocaklarında yaşananlar. Faciaların ardından, sayısız ağıt, şiir, roman yazılmış. Özellikle de kömür madencileri için. ra Yakın Durur Zonguldak” şiirinden dizeler geçti aklımdan: “Kendimden kopar biraz da / Madenden kopardığım her parça / Önümde bir çimdik ışık / Arkamda grizu, göçük / Islak tüyleri değer vücuduma / Ölümün ve yalnızlığın / Yüreğimin sesi dağları oyar…” Meydanlarda çok geniş kitlelere seslenen Grup Yorum, yıllardır, Kemal Özer’in “Madenciden” şiirinden ürettiği bir ağıtı dillendiriyor: “İndim maden ocağına kara elmas diyarına / Yeryüzü sıcak olsun diye dost / Yıllar boyu kazma salladım suskunca bu zindanda / Çocuklarım gülsün diye dost / Oysa bizim evde gülen yok…” Zonguldaklılar, Hamit Kalyoncu’yu iyi tanırlar. Zonguldak’ta yıllarca öğ tek’ ‘Umut şarkıları kaldı bir ‘İş mükellefiyeti’ Yeryüzü sıcak olsun diye “Springhill kasabasında uyku tutmaz adamı, / Birden bir uğultu, sonra gümbürtüsü göçüğün, / Peggy Seeger ile Ewan MacColl 1950’lerde Yer yerinden oynar, göçüp gider madenciler, / Kan ve candır bederetmenlik, TÖBDER Şube Başkanlığı li kömürün, / Kan ve candır bedeyapmıştır Kalyoncu. Feleğin değil, 12 li kömürün. (…) Eylül’ün sillesini yemişlerdendir. Üç gün geçti ve ışıklar gitti, / O zaBizden ve dünyadan ozanların şiirle man ustabaşı yerinden kalkıp dedi ki: rinden derlediği “Kömür Kokan Şiir / Artık ne su var, ne ışık, ne de ekmek, ler”, bu konudaki tek güldestedir yanıl / Bize umut şarkıları kaldı bir tek, / mıyorsam. Umut şarkıları kaldı bize bir tek. (…) Kalyoncu’nun “Sesim Kömür KaraSekiz gün geçti, birkaçı kurtarıldı, sı” şiirini ise oralarda bilmeyen yoktur: / Bir başına can verdi geri kalanı: / “… Bir beyaz sümbül / Bükerse boy Bir mezar kazdılar ömürleri boyunnumu / Bahar serinliğinde / Bir kanlı ca, / Bir mezar taşı için yerin iki mil künye / Düşerse kapına / Bil ki kadı altında, / Bir mezar taşı için yerin iki nım / Sesim kömür karası…” mil altında.” Politikacılar, bilirbilmezler bir ayak eeger ile MacColl üstünde kırk yalanın belini bükedursunİngiliz folk şarkıcısı ve insan hakları lar, “Germinal”in son satırları süzülüeylemcisi Ewan MacColl’u, sevgili ar yor belleğimden: kadaşım Cem Taylan’ın İngiltere’den “Saban izlerinde yavaş yavaş süburaya taşıdığı 33’lüklerle tanımıştım. ren, gelecek yüzyılın hasatları için büElini kulağına dayar, bir şarkı, bir ağıt yüyen ve filizlenmesi yakında topratuttururdu emekçi yoldaşları için... ğı yaracak olan, öç peşinde, kara bir Sonradan, McCarthy döneminin bas ordu halinde, insanlar yetişiyordu.” Nguyen Le “Celebrating The Dark Side Of The Moon” (ACT) 40 milyonun üzerinde satan, 1973 tarihli efsane Pink Floyd albümü “The Dark Side Of The Moon”u büyük bir caz orkestrası eşliğinde dinlemeyi kim istemez? Bir ihtimal topluluğun fanatikleri... Ancak paçayı sıvayan kişi Vietnam doğumlu Fransız gitarcı Nguyen Le ise iş değişir. Maceracı Le’yi rock tarihini kurcalayan kişiliği ile tanıyor; usta işi Led Zeppelin, Stevie Wonder, Bob Marley, Jimi Hendrix, Janis Joplin yorumlarını biliyoruz. Notalara harfiyen bağlı kalarak yorumlamayı sevmeyen Le, ele aldığı parçaları farklı bir estetikle yeniden inşa ediyor; kendine has bir duyarlılık ge S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle