28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 KASIM 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 3 Beş saatini yollarda geçiren işitme engelli öğrenciler daracık sınıflarda ders görüyor Sınıf değil hücre Okulda tavan Kömür İstilası Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı müsteşarı açıklama yapıyor. İki sene öncesi. 2012’yi diyor “kömür yılı” ilan ettik. Türkiye enerji ihtiyacını karşılamak için bir kömür modeli seçti. Buna göre şirketler ilk başta saha ve kömüre para vermiyor. Santralını kuruyor, çıkan kömürü yakıp elektrik üretiyor. Üretilen elektrikten devlete bir pay veriyor. Yeni madenlerin açılması, her yeri termik santralların sarmasının sebebi bu. Artık neredeyse günaşırı duyduğumuz maden kazalarının da. 301 maden işçisinin öldüğü Soma’da dün altı bin zeytin ağacının kesilmesi de bundan. O işçilerin ölümü pahasına çıkartılan kömür işte bu zeytin ağaçlarının cesetleri üzerinde yükselecek termik santralda yakılarak elektriğe dönüştürülecek. Kârlı iş. Santralı yapacak olan şirketin özel güvenlikçileri ağaçları kesilmesin diye nöbet tutanları dövüp kelepçeliyorsa bunun da sebebi işte bu “kömür yılı”nda. Ermenek’te herkesin geleceğini öngördüğü maden faciası da haliyle aynı sebepten. TEMA Vakfı Konya kapalı havzası hakkında bir rapor hazırlamıştı. Bölgede kömür çıkartılması tarım arazilerini bitiriyor. Bütün yeraltı sularını da kurutuyor. Bununla da kalmıyor, hafriyattan çıkacak 700.000 ton tozun her yere yayılması da cabası. Çıkacak kömür de gayet nemli ve kalitesiz bir kömür. Bu kömür termik santrallarda kullanılacak. Santralın salgılayacağı devasa oranlarda kül de bu toza eklenecek. Ciddi bir çevre felaketi kapıda. 2012’yi kömür yılı ilan eden müsteşar da durumun farkında. Şöyle demiş: “Çevresel şanssızlıklar var. Kömür yakılması konusunda bize dayatılan konular var, çevreye sıvası çöktü u Öğrencilerin ‘sürgün cezası’ okula varmakla da bitmiyor. Hücre gibi sınıflar, okulda olmayan kantin ve doktor da eğitim şartlarını zorluyor. ALİ AÇAR İstanbul Haber Serivisi Ataköy’de Bakırköy Emlak Kredi Bankası Ortaokulu’nda önceki gün öğrencilerin derste olduğu saat 15.00 sıralarında bir sınıfın tavanında 4 metrekarelik bir alanın sıvası çöktü. Kafasına, omzuna ve koluna sıva düşen 3 öğrenci hafif yaralandı. Yaşanan olay üzerine okul boşaltılarak öğrenciler evlerine gönderildi. Okula çağrılan ambulansla hastaneye götürülen 3 öğrenci olayı küçük sıyrıklarla atlattı. Okula gelen mühendislere bütün sınıfların tavanları incelettirildi. Mühendisler diğer tavan sıvalarının sağlam olduğunu ancak 3 sınıfta ileriki zamanda aynı sorunla karşılaşabileceğini söyledi. Bunun üzerine o sınıfların tavanlarındaki sıvalar kırılarak tadilata alındı. Devlet Resim Heykel Müzesi ‘Tablo’ operasyonu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Emniyeti Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü, Ankara Devlet Resim Heykel Müzesi’nden “çalındığı” belirtilen tablolara ilişkin üç ilde eşzamanlı düzenlediği operasyonda paha biçilmez değerde 17 tabloyu ele geçirdi. Operasyon kapsamında 18 kişinin gözaltına alındığı belirtilirken,bu kişiler arasında ünlü işadamlarının ve koleksiyonerlerin de bulunduğu kaydedildi. Ele geçirilen tablolar arasında ressam Hoca Ali Rıza’nın “Beykoz Çayırı” isimli tablosu da yer alıyor. Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay döneminde gündeme sürekli “hırsızlık” olaylarıyla gelen Ankara Devlet Heykel Müzesi’ndeki eserler için bilim insanlarından oluşan bir heyet oluşturulmuştu. Bu heyet, bir rapor hazırlayarak, müzedeki 302 eserin kayıp, 46 eserin sahte, 27 eserin de “orijinalliğinin ağır kuşkulu” olduğunu tespit etmişti. Günay da söz konusu durum üzerine cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştu. O dönemden sonra “çalıntı tablolara” ilişkin ilk operasyon, İstanbul’da gerçekleştirilmişti. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube ekipleri geçen yıl gerçekleştirilen operasyonda, uzman ekipler tarafından tespit edilen, 5’i teslim edilmek üzere toplam 30 esere el konulmuştu. Operasyonda bazı sanat galerilerine de baskın yapılmıştı. “Çalıntı” tablolara yönelik ikinci operasyon da Ankara Emniyeti Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü’nden geldi. Ankara Emniyeti’nin Ankara, Eskişehir ve Mersin’de düzenlediği operasyonlarda 17 tablonun ele geçirildiği belirtilirken, 18 kişi de gözaltına alındı. Gözaltına alınan kişiler arasında işadamı ve koleksiyonerlerin de olduğu ileri sürüldü. Tabloların bulunduğu iller arasında İstanbul, Ankara, Adana, Gaziantep, Mersin ve Eskişehir’in olduğu da öğrenildi. Operasyon kapsamında, bulunan tablolar arasında, Hoca Ali Rıza’nın “Beykoz Çayırı” adlı eseriyle, aralarında Halil Paşa’nın imzasını taşıyan bir tablonun da yer aldığı kaydedildi. Ertuğrul Günay, müzedeki tabloların, kayıp ya da çalınmış olabileceğine yönelik ilk raporun 90’lı yılların ortasında Sayıştay tarafından hazırlandığını anımsattı. Bu rapor üzerine, 20082009 yıllarında ayrıntılı olarak bilim adamlarınca müzede incelemeler yapıldığını dile getiren Günay, cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, suç duyurusunun ardından da bazı kişilerin “tanık koruma programı”ndan yararlanmak istediğini dile getirdi. Günay, “Bu operasyonlar, o dönem yapılan şikâyetlerin ardından gerçekleştirilen operasyonlardır” dedi. Sabah saatin 07.00’si... Bir grup işitme engelli çocuk İstanbul’un merkezi ilçelerinden okullarına gitmek üzere yola koyuluyor. Fatih’te okurken okulları ani bir kararla Büyükçekmece Tepekent’e taşınan çocuklar adeta “sürgün eğitimi” görüyor. Bir günde yaklaşık 5 saatini yollarda geçiren öğrencilerin “sürgün cezası” okula varmakla da bitmiyor. Hücreyi andıran sınıflarda eğitim alan öğrencilerin sıralardaki görüntüsü insanı derinden sarsıyor. Şimdilerde veliler daha ağır kış şartlarında çocukların okula nasıl ulaşabileceklerini kara kara düşünüyor... Sarıyer, Kâğıthane, Beyoğlu ve Bahçelievler ilçelerinden servislerle taşınan öğrencilerin, zamanının çoğunu yolda geçirdiği ve okul yerinin sağlıksız olduğu iddialarını yerinde görmek üzere biz de veli ve öğrencilerle sabahın ilk ışığında yola koyuluyoruz. Saat: 07.00... Bahçelievler’de işitme engelli bir öğrencinin evinin önündeyiz. Okul servisini beklerken saat 07.20’de servis geliyor. Yoldan birkaç öğrencinin alınmasıyla saat 08.40’ta okula ulaşıyoruz. Saat 09.10’da ilk ders zili çalıyor. Öğrenciler derslerine girerken, Arnavutköy’den yola çıkan öğrenciler saat 10.05’te okula ulaşıyor. Onlar okula geldiğinde ilk ders çoktan kaçmış oluyor. Servis şöförleri de okulun uzak olmasından yakınarak zaman zaman istemeden de olsa hız sınırını aştıklarını itiraf ediyorlar. ders takip ettiklerine tanıklık ediyoruz. Okul içinde tekerlekli sandalye kullanan öğrenciler için bir rampanın olmadığını görüyoruz. Okul içinde öğrencilerin yukarı katlara çıkması için konulan asansör ise çalışmıyor. Okulun dışına çıktığımızda beton zeminde ve dış cephe duvarlarında da çatlaklar oluştuğunu görüyoruz. Bir başka aksaklık ise öğrencilerin teneffüste okulun dışına rahatça çıkabilmeleri. Öğle yemeği için hemen yanı başındaki Bahadır Demir İlköğretim Okulu’na giden öğrenciler, okul içinde kantin olmaması nedeniyle bisküvi ve su gibi ihtiyaçları için yine ilköğretim okulunun kantininin yolunu tutuyor. Ya da çevredeki market ve pastanelere gidiyor. İşte bu sırada yola çıkan ve çalan araç kornalarını işitme engelli oldukları için duyamayan öğrenciler ezilme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. İhtiyaçlarını gidermek için yan binadaki okula giden öğrencilerin burada diğer öğrenciler tarafından işaret dillerini ve çığlıkları taklit edilerek alay konusu yapılması da işin cabası. ara nöbeti geçirdi, doktor yok Tam bu sırada önemli bir olaya daha şahitlik ediyoruz. Okulda yatılı olarak kalan ve sara nöbeti geçiren Mustafa Erkul’a okulda doktor bulunmaması üzerine müdahale edilemiyor. Okul müdürünün tacizkâr bakışları arasında fotoğraf makinesini çıkarıp görüntü alamıyoruz. Ancak uzakta olan bir velinin çektiği video görüntüsünü tekrar tekrar izliyoruz ve çocuğun ambulans gelmemesi üzerine servis aracıyla hastaneye götürülmesine tanık oluyoruz. Günün sonunda aklımızda kalan ise “Acaba merkezdeki okulda mı ranta açılacak” sorusu oluyor. Bir veli de yetkililere, “Ya bu çocuklar sizin çocuklarınız olsaydı siz ne yapardınız” diye sormamızı istiyor. Sahi bu çocuklar sizin olsaydı ne yapardınız? S Dışarıda büyük tehlike Meslek lisesi olmasına karşın okulda öğrencilerin eğitim aldığı kuyumculuk ve berberlik gibi bölümlere ilişkin herhangi bir atölye yok. Bu şaşkınlıkla “belki sınıflarda gösteriliyordur” diyerek rastgele bir sınıfa giriyoruz. 12 kişilik hücre şeklinde bir sınıfta ve iç içe geçmiş sıralarda öğrenciler öğretmeni bekliyor. Öğrencilerin adeta tahtaya yapışık vaziyette ıralar tahtaya yapışık vaziyette S duyarlıyız ama bu kömürü yakmanın mutlaka bir yolu olmalı..” İşte o yol bugün gördüğümüz yol. Madenlerde insanların dumandan ya da sudan boğularak öldüğü, köylülerin özel güvenlik şirketleri tarafından sopaya çekildiği, asırlık zeytin ağaçlarının köklerinden kırılarak savrulup bir köşeye atıldığı bir yol. Tozun küle karıştığı, yeraltı sularının çekildiği, tarım arazilerinin ortadan kalktığı bir yol. Bu vahşi kalkınmacı anlayış sadece madenler için geçerli değil. Üçüncü havalimanından üçüncü köprüye kadar her yerde bunun izlerini görmek mümkün. Bir yaban domuzunu Boğaz’ı yüzerek geçip Bebek’e çıkartan bir çaresizlik söz konusu. İktidar, mahkeme kararı dinlemeden kesen, biçen ve her şeyi nakde çevirmeye dayalı bir buldozer. Mahkemeye rağmen ağaç kesilerek dikilen Ak Saray, Soma’daki zeytinlikler, sonu gelen Konya tarım arazileri, Boğaz aşan yaban domuzu hep aynı büyük projenin bir sonucu. Bu iktidar gittiğinde geriye ortasından Kanal İstanbul’la yarılmış bir Trakya, köstebek saldırısına uğramış tarım arazileri, ormansız kalmış bir İstanbul, kalitesiz nemli kömürü yakarak etrafı bir endüstri devrimi distopyasına çeviren termik santrallar, akarsuları borulara hapseden HES’ler bırakacak. İktidara yakın sermaye de madenler, santrallar ve inşaatlar eliyle iyice büyüyecek. Enerjiye ihtiyaç var kabul. Ancak yolu bu mu olmalıydı? Tam da bu aralar Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu İstanbul’da toplanıyor. Gündemdeki konulardan biri de yeşil ekonomi. Bunlar bizim gibi kalkınmaya aç ülkeler için lüks diye görülebilir. Ama bunu kendimize layık bulmazsak, layığımızın ne olacağı da ortada. 17 tablo daha ele geçirildi ‘İlk rapor Sayıştay’ın...’ Halı sahada BALIKESİR (DHA) Balıkesir’deki Rahmi Kula Anadolu Lisesi 3. sınıf öğrencisi 16 yaşındaki Tuğra Yarbaoğlu, önceki akşam okulun halı sahasında futbol oynarken bir anda yere yığıldı. Maçı izleyen bir doktor hemen müdahale edip, kalbi duran Yarbaoğlu’na kalp masajı yaptı. Hastaneye kaldırılan Tuğra, doktorların müdahalesine rağmen kurtarılamadı. Fenerbahçe sevgisiyle tanınan ve okulun basketbol takımında da yer alan Yarbaoğlu, son yolculuğuna Fenerbahçe forması ile uğurlandı. Yarbaoğlu’nun cenazesi, Çınarlıdere Mezarlığı’nda toprağa verildi. kalp krizi geçirdi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle