Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 KASIM 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DEVLETİN POZANTI öfKESİ DİNMİYOR Belki eşim yaşardı İKLİM ÖNGEL ANKARA Balyoz Davası’nda tutuklu bulunduğu sırada yaşamını yitiren Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp’in eşi Sema Özenalp, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın ifadelerini “geç kalınmış” olarak değerlendirdi. Özenalp, “Ben olsaydım o mahkemenin kapsında, en başından beri beklerdim. Son söylediklerini en başta söyleseydi, mahkeme yine bitmemiş olabilirdi, ama daha fazla içerde tutamazlardı. En azından tutuksuz yargılanırlardı. Belki eşim hayatta olurdu” dedi. Özenalp’in annesi Saniye Özenalp ise yaşadıkları dramı, “Biz ne olduk biliyor musun, lekeli insanlar gibi gezdik... Ben şahsen çarşıya çıkmaya, kantine bile gitmeye... Sanki herkes bana bakıyor gibi” derken gözyaşlarını tutamadı. Balyoz Davası’dan cezaevinde yatarken yaşamını yitiren Albay Murat Özenalp’in eşi Sema Özenalp ve annesi Saniye Özenalp, Cumhuriyet’e dava sürecini, 17 Aralık sonrasını ve Anayasa Mahkemesi “hak ihlali” kararının ardından ifadeye çağrılan dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın ifadelerini değerlendirdi. Paşaların ifade verdiği duruşmada eşinin yerine oturan Özenalp, “Özkök’ün o salona nasıl gireceğini görmek için gittim. Biz Murat’ın bıraktığı yerden devam ediyoruz. Eşim adına orada olmak istedim. Onun bıraktığı yerden devralacak güce sahibiz. Bugün ben, ben olmazsam çocuklarım” dedi. Özkök’ün verdiği ifadenin ardından “Şaşkınlık yaşamadım desem yalan olur” diyen Özenalp, “Daha önce verilen beyanlardan sonra ucu açık şeyler söyler diye düşünüyordum. İnsanlar soru sormaya o kadar hazırken, Özkök öyle bir ifade verdi... Aytaç Yalman neredeyse özür diler mahiyette konuştu. Mahkeme heyetine teşekkür etti, sanki daha önce gidemezmiş gibi” dedi. Paşaların davanın başında konuşabileceklerini söyleyen Özenalp, davet bekleme nedenlerini “konumlarının ağırlıkları”na bağladı. “Mahkeme davet etsin istediler” diyen Özenalp, şu görüşleri dile getirdi: “Bence asıl vahimi buydu, yurtdışından insanlar ararken, yeterince ilgilenemedikleri için özür dilerken, sıradan insanlar dahi kendini sorumlu hissederken, kendisini sorumlu hissetmemesi, uluorta bunu söylemesi çok şaşırtıcı. ‘Vicdanım rahat’ diyor. Sıradan hukuki görevini yerine getirip gitmiş bir insan olarak görüyor kendini. Genelkurmay başkanı olarak. Askerinizle birlikte gerektiğinde ölecek insansınız, sizi korumak için askeriniz hayatını vermeye hazır. Özkök’le vicdan anlayışımız aynı değil. Ben olsaydım o mahkeme Balyoz Davası’ndan cezaevinde bulunduğu sırada yaşamını yitiren Albay Murat Özenalp’in eşi ve annesi Özkök ve Yalman’ın ifade vermesini ‘geç kaldılar’ diye değerlendirdi ‘80 darbesinde 15 yaşındaydı’ Davanın en başından beri bilgi kirliliğinin sürdüğünü belirten Özenalp, gazeteci Nazlı Ilıcak’ın “Bu dava askeri kışlasına çekti. O yüzden iyi oldu” sözlerine ilişkin, “Bu sözler davanın komplo olduğunun itirafıdır” yorumunu yaptı. Ordunun zamanında çok konuşmuş olabileceğini ve milli menfaatları korumak adına abartmış olabileceğini söyleyen Özenalp, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mağduriyetlerin yaşandığı ortada. Eşim Uğur Mumcu’nun kaldığı koğuşta yattı. Bir mektubunda ‘Duvarlara baktıkça hem yaşananları düşünüyorum hem de bu koğuşta olmaktan gurur duyuyorum’ demişti. Darbe dönemleri korkunçtu. Babam da, eşim de, kayınpederim de asker. Buna rağmen o dönem kardeşim nedeniyle mağduriyet yaşadık. Aklı başında kimsenin darbeyi desteklememesi gerek. O dönemin intikamını bugün aldılar. Ilıcak bile itiraf etti. Son derece netti. Ama 80 döneminde benim eşim 15 yaşındaydı. Bizim hayatlarımızı mahvettiler” dedi. Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ lerdi. Hangisi gerçekten sorumluluktu, vicdan böyle bir şey” dedi. Özenalp, Özkök’ün verdiği ifadeyi davanın başında vermiş olması durumunda, “Mahkeme yine bitmemiş olabilirdi ama en önemli kişilerden birinin ifadesi delil olurdu. Özkök, ‘Böyle bir şey yok’ dediğinde herhalde daha fazla içerde tutamazlardı. En azından tutuksuz yargılanırlardı. Belki eşim hayatta olurdu” değerlendirmesini yaptı. “Bu davanın hem savcısıyım, hem hâkimiyim” diyen dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 17 Aralık sürecinin ardından davaya “kumpas” demesinin seyri değiştirdiğini, yargılamanın önünü açtığını söyleyen Özenalp, “Umutlanmaya başladık. Ancak AYM’de çok bekledik. AYM’nin bu kadar çok bekletmesini gerektirecek hiçbir gerekçesi yoktu. Çok öfkeliyim” dedi. Eşinin kaybının ardından yalnızca Necdet Özel’in telgraf çektiğini, onun dışında arayan kimsenin olmadığını söyleyen Özenalp, “İnsani olarak baktığınızda, geleneklerimize baktığınızda en azından telefon etmek doğru olandı. Beni de bırakın en azından anneme başsağlığı dilemeleri gerekirdi. Bu insanların bunu bilmediğini sanmıyorum. Aramamalarının nedeni ya utanç ya da suçluluk duygusudur” dedi. Temur’un darp edilerek gözaltına alınması üzerine öğretmen ve öğrenciler duruma tepki gösterince polis havaya 6 el ateş etti. Pozantı mağduruna okulda gözaltı Türkiye’yi ayağa kaldıran Pozantı Ceazevi’ndeki taciz ve işkence olayının mağdurlarından Ümit Temur (19) cezaevinden çıktıktan sonra defalarca gözaltına alındı. Dün tasdiknamesine almak için Mersin’in Akdeniz ilçesine bağlı AKİB Zafer Çağlayan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne giden Temur, okulun kapısında hakkında arama kararı olduğu iddiasıyla polisler tarafından gözaltına alınmak istedi. Temur’un tepki göstermesi üzerine polis çocuğu darp ederek gözaltına aldı. Bu duruma tepki gösteren öğretmenler ve öğrencilerle polis arasında arbede yaşandı. Havaya 6 el ateş ederek öğrencileri dağıtmaya çalışan polis, 6 öğrenciyi de darp etti. Temur, gözaltına alınırken, okul bahçesinde toplanan öğrenciler bir süre slogan attı. İHD Mersin Şube Başkanı Ali Tanrıverdi, “Devletin Pozantı öfkesi geçmiyor. Pozantı mağduru çocuklar sistematik olarak gözalltına alınıyor, baskı altında tutuluyor. 18 yaşını dolduran Pozantı mağduru her çocuk herhangi bir eyleme katılsın katılmasın gözaltına alınıyor. Tutuklama kararı verilene kadar gözaltılar devam ediyor. Pozantı mağduru yaklaşık 100 çocuktan sadece 45 tanesi dışarıda, diğerleri ya cezaevinde ya da tehditlere dayanamayarak Mersin’i terk ettiler. Pozantı’nın rövanşı alınıyor” dedi. (ABİDİN YAĞMUR) ‘Niye benim oğlum için kanun çıkarmadı?’ Davanın en başından beri bilgi kirliliğinin sürdüğünü belirten Özenalp, gazeteci Nazlı Ilıcak’ın “Bu dava askeri kışlasına çekti. O yüzden iyi oldu” sözlerine ilişkin, “Bu sözler davanın komplo olduğunun itirafıdır” yorumunu yaptı. Ordunun zamanında çok konuşmuş olabileceğini ve milli menfaatları korumak adına abartmış olabileceğini söyleyen nin kapsında, en başından beri beklerdim. luluklar olduğuna dikkat çeken Özenalp, “HuÖzenalp sözlerini şöyle sürdürdü: O zaman Özkök sadece kayıtlara geçmiş kuki sorumluluk elbette önemli. Nitekim hu“Mağduriyetlerin yaşandığı ortada. Eşim bir genelkurmay başkanı değil, hepimizin kuki sorumluluk olarak çağrıldıklarında tuUğur Mumcu’nun kaldığı koğuşta yattı. Bir kahramanı olurdu. Özkök ailesi, torunları tuklanacaklarını bile bile gittiler. Ama Özmektubunda ‘Duvarlara baktıkça hem yaiçin büyük bir fırsatı kaçırdı. Mümkün olsa kök sıradan bir insan değil. Dönemin Geşananları düşünüyorum, hem de bu koğuşda keşke adını bile hatırlamasam. Silah arnelkurmay başkanı. Sessiz çığlık eylemleta olmaktan gurur duyuyorum’ demişti. Darkadaşlarını kurtarmak için, onların sesi olarinde, AYM önünde avukatların gece günbe dönemleri korkunçtu. Babam da eşim bilmek için yapması gereken tek şey gerdüz nöbet tutması... Hangisi gerçek görevde kayınpederim de asker. Buna rağmen çeği söylemesiydi. Bu kadar...” leriydi, avukat olarak girer, müvekkillerini o dönem kardeşim nedeniyle mağduriyet Hukuki sorumlulukların dışında da sorumsavunur, çıkar ve hayatlarına devam ederyaşadık. Aklı başında kimsenin darbeyi desteklememezenalp’in annesi Saniye Özenalp ise “Ölüm bu, ecel ama en si gerek. O dönemin intikaazından o 33 ayını öldürmeselerdi. Çocuklarıyla yaşasaydı, mını bugün aldılar. Ilıcak bikötü mü olurdu” diye soruyor. “Biz ne olduk biliyor musun, le itiraf etti. Son derece netlekeli insanlar gibi gezdik” diyen anne Özenalp, yaşadıklarını anla ti. Ama 80 döneminde benim tırkan gözyaşlarını tutamadı: “Ben şahsen çarşıya çıkmaya, kanti eşim 15 yaşındaydı. Bizim hane bile gitmeye... Sanki herkes bana bakıyor gibi geliyordu. Bir yatlarımızı mahvettiler” dedi. Temiz kâğıdını eşinin mezarıara diyordum ki, ‘Benim oğlum Balyoz’dan tutuklandı’ diye yazayım kazağıma, Kızılay’da Kuğulu’da gezeyim. Başbakan’ın oğlu na götüreceğini söyleyen Özenun ismi yolsuzluğa katıldı diye, bir gecede kanunlar çıktı, niye nalp, “Onlar tüm Türkiye’nin kalbinde temiz ama o kâğıdı benim oğlum için çıkaramadı o yasalardan birini? Niye çıkarasöke söke onlardan alacağız. madı? Ondan sonra diyor ki, ‘Çıkanları ben çıkarttım, bana teşekBu bugün olmazsa yarın olakür etmediler’. Teşekkür etseler, içlerinden belki minnet duysa cak. İşte o zaman asıl dava lar bile neyin teşekkürünü edecekler? Sen girdirdin, sen çıkart başlayacak. Bunu yapanlar tın. Başka bir şey yok ki bunun. İkisi biri yok yani. Olsun, Allah yargılanacak. Bu hepimizin büyük, hak dediğin gelir akar sudur. Bize de akar.” davası ” diye konuştu. ‘Komplonun itirafıdır’ ‘KIRMIZILI KADIN’ MAIL ATTIĞI İÇİN SUÇLANDI Ö İTÜ’de mailler bile kontrol altında HAZAL OCAK İstanbul Teknik Üniversitesi yönetimi tarafından araştırma görevlilerine yönelik baskı artarak sürüyor. Araştırma görevlilerine açılan onca soruşturmaya son olarak İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde araştırma görevlisi olan ve “Kırmızılı Kadın” fotoğrafının kahramanı Ceyda Sungur’a “33a” kadrosunu savunan bir mail attığı için soruşturma açıldı. Eğitim Sen İTÜ Mimarlık Fakültesi temsilcisi Sungur, eylül ayında hakkında olumlu görüş raporu bulunan bir araştırma görevlisinin “33a” kadrosuna yaptığı geçiş başvurusunun engellendiğini belirterek asistanların yer aldığı mail grubundan çağrı yapıp bölüm kurulunun toplanarak araştırma görevlisinin durumunu değerlendirmesini istedi. İTÜ Mimarlık Fakültesi yönetimi de mailin ardından Sungur’a, araştırma görevlileri iletişim grubuna bir eposta yazmak yoluyla araştırma görevlilerini “provoke etmek” gerekçesiyle soruşturma açtı. Gazetemize konuşan Sungur soruşturmanın asistanlar üzerindeki baskının boyutunu gösterdiğini belirterek “Burada önemli olan atılan epostanın içerik ve meşruiyetinden çok iş güvencesi olmayan asistanların birbirleri arasında haberleşmesinin dahi kontrol altında tutulması. Sorgulayıcı eleştirel ve üretken olması beklenen bir akademik ortam için bu durum kabul edilemez” dedi. Ceyda Sungur’a daha önce de THY Başkanı Hamdi Topçu’nun kızı için üniversitede usulsüz kontenjan açılmasını protesto eden etkinliğe katıldığı için soruşturma açılarak, uyarı cezası verilmişti. Sungur uyarı cezasıyla ilgili dava açtıklarını da belirtti. Balyoz’da 41. bilirkişi raporu CANAN COŞKUN Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Balyoz Davası’nda “haklarının ihlal edildiği” kararı verdiği eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Özden Örnek, MHP milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, emekli Kurmay Albay Dursun Çiçek’in de aralarında olduğu 236 sanığın yeniden yargılandığı davada mahkeme, “çelişkilerin giderilmesi” için dijital verilerin incelenmesi talebiyle dosyanın bilirkişiye gönderilmesine karar verdi. Mahkemenin bu kararıyla birlikte dosyaya 41. kez bilirkişi raporu girmiş olacak. İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya aralarında emekli orgeneraller Çetin Doğan, Halil İbrahim Fırtına, emekli Oramiral Özden Örnek, emekli Korgeneral Engin Alan ve emekli Kurmay Albay Dursun Çiçek’in de bulunduğu 110 tutuksuz sanık katıldı. Mahkeme heyeti sanık yoklamasının ardından yeniden yargılama sürecinin ilk ara kararını açıkladı. Mahkemenin 26 maddelik ara kararını açıklaması yarım saat sürdü. Mahkeme heyeti, dava kapsamında Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin davaya bakan ve kapatılan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği mahkumiyet kararlarını bozduğu 88 sanığın yargılandığı dosyanın 10 Kasım’da görülecek duruşmasında, sanık ve avukatların dijital verilere ilişkin taleplerini aldıktan sonra her iki dosyanın bilirkişiye gönderilmesine karar verdi. Heyet, soruşturma ve kovuşturma aşamasında aldırılan ve taraflarca dosyaya sunulan dijital verilere ilişkin bilirkişi raporları arasında çelişkiler bulunduğunu ve çelişkilerin giderilmesinin zorunlu olduğunu belirtti. Davaya konu 5 No’lu harddiskle ilgili olarak Poyrazköy davasının görüldüğü kapatılan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan 20 Ocak 2014 tarihli raporda önceki raporlardan farklı olarak yeni tespitlerin bulunduğunu aktaran heyet, mevcut raporların yeterli olmadığını bu nedenle bazı sanık ve avukatlarının yeniden bilirkişi raporu aldırılmadan karar verilmesi talebini reddetti. Heyet, sanık ve avukatlarına İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından bildirilen öğretim görevlilerinin bilirkişi olarak seçilmelerine itirazları olup olmadığını bildirmeleri için 1 hafta süre verirken, dosyaya daha önceden bilirkişiye yöneltilmesi için dilekçe sunmayan sanık ve avukatlarına da 10 gün süre verdi. Heyet, incelenecek dijital verilerin sayısı, talep edilen incelemelerin kapsamlı oluşu dikkate alınarak bilirkişilere raporlarını hazırlayıp sunmaları için 2 ay süre verilmesine hükmetti. Heyet, Gölcük Donanma Komutanlığı’nda ele geçirilen 5 No’lu harddisk, 1 No’lu CD, sanık Hakan Büyük’ün evinde ele geçirilen flash bellek, 11, 16, 17 No’lu CD’ler, taraflarca incelenmesi talep edilen 3 ve 10 No’lu CD’ler, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile sanık ve avukatları tarafından dosyaya sunulan toplamda 15 rapor ile sanık ve avukatlarının bilirkişilerden sorulmasını istedikleri hususları içeren dilekçelerin bilirkişiye verilmesine karar verdi. Heyet, avukatlar Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz’ün suça konu 11 ve 17 No’lu CD üzerindeki sanık Süha Tanyeri’ye ait olduğu iddia edilen yazılarla ilgili bilirkişi raporu aldırılmasına karar verdi. Mahkeme, daha önceki yargılamada darbe planı olduğu iddia edilen planların üzerinde değişiklik yapılmadığı öne sürülen raporlarda 2003 yılında kurulu olmayan kurum ve kuruluşlara ilişkin çelişkinin giderilmesi için ilgili birimlere yazı yazılmasına karar verdi. ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ’NDEN AÇIK ARTTIRMA İLE TAŞINMAZ SATIŞI İLANI İstanbul Üsküdar İlçesi Cumhuriyet Mahallesi Uzundere Sokak Bahçeköşk Sitesi A Blok, No: 15/A D.20 BulgurluÜsküdar / İstanbul, Tapunun 80 pafta, 86 ada, 5 parsel’de kayıtlı daire nitelikli 3.771,26 m² yüzölçümlü kat mülkiyetli 138/10000 arsa paylı Bahçeli ev ve 2 Bodrum, zemin, 6 normal katlı çatı aralı betonarme A ve B Blok, 1 Bodrum, zemin ve 2 normal katlı betonarme C Blok’lu binada A Blok Kat 3, Bağımsız Bölüm 20 no.lu Daire. Söz konusu Daire halen boş olup muhammen bedeli 520.000,00 TL’dir, taşınmaz üzerinde banka ipoteği bulunmaktadır. İHALE GÜNÜ SAATİ VE YERİ: 19.11.2014 Çarşamba günü saat 14.00 – 14.15 arası Dernek merkezinde (Evliya Çelebi Mah. Şimal Sok. No. 10 Şişhane / İstanbul adresinde) açık teklif, açık arttırma usulüyle satılacaktır. Satış gerçekleşmediği takdirde, ikinci satış aynı koşullarda, aynı yerde 19.12.2014 Pazartesi günü saat 14.00 – 14.15 arasında yapılacaktır. 1. Satış açık teklif, açık arttırma ile yapılacaktır. Satış bedeli nakit ödenecektir. Muhammen bedel 520.000,00 TL’dir. Açık arttırmaya katılacakların, muhammen bedelin % 5’i Derneğin banka hesabına Türk parası veya döviz olarak yatırılacak nakdi teminat (Dernek banka hesabına – YKB Etiler ÖBM IBAN TR 3900 0670 1000 0000 0100 2861 no.lu hesaba yatırıldığına ilişkin yetkili imzaları taşıyan dekontun açık arttırma öncesinde ibraz edilmesi kaydıyla) veya Bankaların verecekleri kesin ve asgari altı ay süreyle geçerli teminat mektuplarını Derneğe ibrazları. 2. Açık arttırmaya katılacaklar şartnameyi okuduklarını ve içeriğini kabul ettiklerini, taşınmazı mahallen gördüklerini, halihazır durumuyla kabul ettiklerini, taşınmazla ilgili, tapu kaydı ve takyidatları da dahil olmak üzere, her türlü bilgiye sahip olduklarını, bilahare Dernek’ten bunlardan kaynaklı herhangi bir talepte bulunmayacaklarını ve bu şartlarla açık arttırmaya katılacaklarını peşinen kabul ve taahhüt etmişlerdir. Taşınmazla ilgili yazılı belgeleri ve bilirkişi raporunu görmek isteyen ve şartnameyi almak isteyen alıcılar ihale gününe kadar, saat 10.00 – 16.30 arasında Dernek Genel Merkezinde görevli Nihat Savaş’a başvurabilirler. Her türlü vergi, resim ve harçlar şartnamede belirtildiği gibi alıcıya aittir. 3. Açık arttırma sonunda satış, İhale Komisyonu’nun ihale kararının, en geç 15 iş günü içinde ve Yönetim Kurulu’nca onaylanması halinde kesinleşir. Açık arttırma ve satış Kamu İhale Kanunu ve sair devlet ve kamu mevzuatı hükümlerine tabi olmayıp, Yönetim Kurulu yapılan ihaleyi onaylayıp onaylamamakta tamamen serbesttir. 4. İhale kararının onaylanmasına dair Yönetim Kurulu kararı, onaylandığı günden itibaren en geç yedi iş günü içerisinde üzerine ihale yapılana veya vekiline elden imzası alınmak suretiyle ya da iadeli taahhütlü mektup ile bildirilir. İhale kararının iptali halinde de durum istekliye aynı usulle bildirilir, ayrıca isteklinin muhafaza edilmekte olan teminatı iade olunur. 5. Yönetim Kurulu’nun satışı onaylaması halinde, isteklinin, onaylanan ihale kararının kendisine bildirilmesini izleyen on iş günü içinde ihale bedelini nakit veya Dernek adına bloke çek halinde Dernek veznesine veya Derneğin banka hesabına yatırması, yine istekliye ait bulunan vergi, resim ve harçları yatırması ve diğer giderleri ödemesi gerekir. Bu mecburiyete uyulmadığı veya istekli tarafından taşınmazın alınmasından vazgeçildiği takdirde, protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın ihale bozulur ve alınan teminatlar Derneğe gelir kaydedilir. Dernek taşınmazlarının satışı Valilik Makamı’ndan alınacak yetki belgesi ile mümkün olduğundan, alıcı satış bedelinin tamamını ödemiş olmakla birlikte bu belgenin alınması için gerekli olan süreyi beklemeyi kabul ve taahhüt eder. Alıcı Dernek tarafından yapılacak yazılı bildirimden itibaren en geç 10 gün içerisinde taşınmaz malı tapuda adına tescil ettirmek ve taşınmazı teslim almakla yükümlüdür. Aksi takdirde alıcı, vukua gelecek zarar, fuzuli işgal ve diğer sebeplerle Dernek’ten hiçbir talepte bulunamaz. Açık arttırmaya katılmak isteyenlerin söz konusu gün ve saatte: 1. İmzalı şartname 2. Kimlik 3. Teminat dekontu veya mektubu ile Dernek Merkezinde hazır olmaları gerekir. ‘En temel hakkımız...’ ANTALYA’DA GEZİ DAYAĞINA POLİSTEN SAVUNMA ‘Kızlıerkekli alkol alıyorlardı’ ANTALYA (DHA) Gezi direnişi sırasında Antalya Kaleiçi’nde müzisyen Mustafa Düştegör’ü sopa ve coplarla döven polislerden komiser yardımcısı A.S., “Kızlı erkekli alkol alıyorlardı. Müdahale edip, cumhuriyet meydanından uzaklaştırdık” sözleriyle kendini savundu. Düştegör, avukatı Hakan Evcin aracılığıyla 40 kişiden oluşan amir, müdür, komiser ve polis memuru hakkında geçen yıl 20 Kasım’da suç duyurusunda bulundu. Polisler hakkında ilk olarak “basit yaralama” suçundan dava açılırken, avukat Evcin’in itirazı üzerine işkence suçundan dava açıldı. İlk duruşması 15 Ocak 2015’te başlayacak davada sanık polis memuru A.O.P. ve komiser yardımcısı A.S, “kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle silahla kasten yaralama ve işkence” suçundan, polis memurları H.Y, S.Z, B.Ş. ile B.Ş. ise görevi kötüye kullanma suçlarından yargılanacak. İddianameye göre, Düştegör’ü fularından tutup, sopayla vurduğu belirtilen polis memuru A.O.P., Diyarbakır’da talimatla verdiği ifadede “Ben değilim. Suçlamaları kabul etmiyorum” dedi. Komiser Yardımcısı A.S. ise “Cumhuriyet meydanının alt kısmında yeşillik alanda sanki eylemlerle hiç alakası yokmuş gibi kızlıerkekli şahısların oturarak alkol aldığını görüp müdahale ederek oradan uzaklaştırdık. CD görüntülerindeki olay anında, elinde cep telefonu bulunan beyaz tişörtlü kişi ben değilim” dedi. Emekli orgeneraller Çetin Doğan ile Bilgin Balanlı, emekli Korgeneral Engin Alan’ın da aralarında olduğu 180 sanığı duruşmalardan vareste tutan mahkeme, diğer sanıkların da mahkemelere katılmasının zorunlu olmadığını bildirdi. Mahkeme sanıkların adli sicil kayıtlarının silinmesi talebi ile ilgili, bu yetkinin Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü’nde olduğundan değerlendirme yapmaya yer olmadığına karar verdi. Öte yandan buna ilişkin taleplerini dilekçe ile bildirmeleri halinde gereğinin yapılması için dilekçelerin Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü’ne gönderilmesine hükmetti. Mahkeme, AYM kararında belirtilenler dışındaki diğer tanıkların dinlenilmesi ve diğer delillerin toplanmasına yönelik talepleri reddederek, gerek görüldüğü takdirde yeniden değerlendirilmesine karar vererek duruşmayı 3 Şubat 2015’e erteledi. katılma Duruşmaya zorunluluğu yok