22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 2014 PERŞEMBE 12 DIŞ HABERLER dishab@cumhuriyet.com.tr Amerika’daki ara seçimlerde Cumhuriyetçiler sildi süpürdü. Obama son iki yılında rakiplerinin eline düştü Obama’nın hezimeti Dış Haberler Servisi ABD’de Kongre, valilikler ve eyalet meclislerinin yenilendiği ara seçimler Başkan Barack Obama açısından hezimete dönüştü. Temsilciler Meclisi’nden sonra senato çoğunluğunun da Cumhuriyetçilere geçmesiyle, Demokrat Partili Obama, başkanlığının son iki yılında “topal ördek” konumuna düştü. Obama’nın 6 yıllık icraatları için referandum niteliğindeki seçimlerde Temsilciler Meclisi’nin tamamı, senatonun üçte biri, 50 eyalet valiliğinden 36’sı yenilendi. Cumhuriyetçiler 435 üyeli Temsilciler Meclisi’nde sandalye sayısını 234’ten en az 246’ya çıkardı. En son 1946’da, Harry S. Truman’ın başkanlığı döneminde böyle ezici çoğunluğa ulaşmışlardı. Cumhuriyetçiler, senatoda Iowa, Colorado, Montana, Güney Dakota, Arkansas, Batı Virginia ve Kuzey Carolina’yı Demokratlardan alarak 100 sandalyeden en az 52’sini kazandı. Öncesinde senatoda 53 Demokrat, 45 Cumhuriyetçi ve 2 bağımsız vardı. Asıl zaferi marihuana kazandı Dünyayı Bölen Bir Duvar Vardı… Berlin Duvarı öncesi dünyanın, tarihin arkeolojisine gömüldüğünü ilk kez gerçek manada St. Petersburg’un “Devrim Müzesi”ni gezerken anladım. Bundan birkaç yıl önce St. Petersburg’a gittiğimde en çok görmek istediğim yerlerden biri, görkemli saraylarla beraber, “Doğu” ve “Batı” diye dünyayı ikiye bölen Bolşevik devrimi ve Sovyetler’in anlatıldığı “Tarih Müzesi” olmuştu. “Devrim” tarih sahnesine çünkü ilk kez bu kentte çıkmış; dünyaya da ardından 72 yıl damga vurmuştu… 20. yüzyılın neredeyse tümünü kapsayan ve büyük bir “çığır açan” olguyu, bire bir doğduğu kentte anlatan müze önemli olmalıydı. Ama gideceğim yerin adresini aramaya koyulduğum andan itibaren; bulunduğum kentte… 1989 öncesinin bütün referanslarıyla beraber “milat öncesi” denebilecek uzaklıkta bir maziye gömüldüğünü anladım. Rehber kitapçıklarında bahsedilen müzeden, “yeni Ruslar” haberdar değildi. Uzunca bir araştırmadan sonra müzeye adım attığımda; tombul, akça pakça; Sovyet devriminden kalmış gibi duran yaşlı başlı Rus kadınlarının bekçilik ettiği salonlarda neredeyse tamamen yalnız olduğumu gördüm. İçerde, kendi tarihlerini öğrenmeye gelen okul çocukları dahi yoktu… Oysa Sovyet ihtilalinin merkez komitesi burada kurulmuştu. Lenin St. Petersburg halkına ilk kez buradan seslenmişti. Pravda’nın ilk haber merkezi bile buradaydı… Hadi bunlara “taş devri” diyelim… Ama günümüz Rusyası’nın temellerini atan “Glasnost”, “Perestroika” ve Gorbaçov’a dair malzemeler de kimsenin ilgisini çekmez miydi? O müthiş “değişim yılları” dahi tarihin tozlu raflarına kaldırılmıştı. Tek başıma Gorbaçov’un siyah beyaz videolarını izlediğim salonlar, dün gibi aklımda. Kızıl Meydan’daki resmi geçit törenlerinde birer mumya gibi kaskatı duran diğer Sovyet liderlerinden farklı olarak ilk kez halkın arasına giren; halka dokunan, halkla konuşan “Gorbi”yi anlatan videoları burada izlemiştim… O yıllarda “Batılı” yaşam tarzlarına tutkuyla merak saran ve Moskova’da açılan ilk Batı markası Lancome önünde uzun kuyruklar oluşturan Rusların geçirdiği dönüşümü gene burada gördüğüm belgesellerde takip etmiş, insanlığın bir bölümü için yaşamın en büyük mutluluğunun sadece bir parfüm kutusu olabildiğini burada hatırlamıştım. Duvarın çöküşünden 25 yıl sonra dünya o günlerin bilançosunu çıkarmaya çalışıyor. Dile kolay, çeyrek asır geçmiş. Duvarın yıkılışının başkahramanı Gorbaçov, bugünden geri dönüp baktığında, o anı hâlâ sürpriz duygusuyla anıyor. “9 Kasım 1989 gecesi duvar yıkılmaya başladığında, Moskova’da gecenin ilerleyen saatleriydi. Ben uyuyordum” diye anlatıyor dünyayı değiştiren o saatleri… Ne denli “halka karışan ilk Sovyet lideri” olursa olsun, yakın tarihin en büyük olayı yaşanırken; kimse yanına girip “Gorbi”yi uyandırmaya cesaret edememiş! Mihail Sergeyeviç Gorbaçov, Berlin’i bölen duvarın düştüğünü sabah uyanınca öğrenmiş. “Yaşadığım sürpriz ve şaşkınlık duygusunu hatırlıyorum” diyerek o anı belleğinde tazeliyor Gorbaçov: “Aynı anda içimde bir duvarın yıkıldığını da hissettim. Ama Berlin Duvarı’nın bu denli hızla yıkılacağını hiç tahmin etmemiştik.” O dönemi yaşayıp hayatta olan tüm liderlerin ister Doğu’da, ister Batı’da olsun söyledikleri şey hep aynı: “Büyük şok oldu. Beklemiyorduk. Duvarın yıkılışına tanıklık edeceğimizi hiç düşünmemiştik!” Herkesi etkileyen bu hayrete karşın, bugünden dönüp geri bakan tarihçiler, duvarın çöküşünü hazırlayan faktörlerin gerçekte çok önceden olgunlaşmaya başladığını söylüyor. Ünlü tarihçi Niall Ferguson örneğin, Berlin Duvarı’nı yıkan şartların, on yıl öncesinde 1979’da boy vermeye başladığını aktarıyor. Ferguson da diğer tarihçiler gibi, bu ağır çekim çöküşü hazırlayan olaylar zincirini; çıkardığı yüklü fatura nedeniyle Sovyetler’in 1979 Afganistan işgali ile başlatıyor. Ancak Ferguson, günümüz dünyası üzerinde bıraktığı kalıcı izler açısından, en az Berlin Duvarı’nın çöküşü kadar önemli olan İran İslam Devrimi’nin gene o yıl, 1979’da yaşandığını hatırlatıyor. Çin’in bugün hâlâ devam eden kapitalistleşme sürecinin tohumlarının, keza gene o yılda atıldığını belirtiyor. Vahşi kapitalizm bağlamında İngiltere’de “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” reformlarını başlatan Thatcher’ın aynı şekilde, 1979’da işbaşına geldiğini; üç yıl arayla ABD’de aynı liberal düzenin bir numaralı sözcülüğünü yapan Reagan’ın dümene geçtiğini anlatıyor. Kısaca “komünist düzen” ve “fikirlerin” gazının 1979’da bittiğini ve Berlin Duvarı’nın çöküşünün de esasen bu yüzden ’89’da değil, ta on yıl öncesinde ’79’da başladığını söylüyor. On yıl süresince gerçekte duvar taş taş çözülmüş… Ama olayın aktörleri Gorbaçov gibi her şey olup bittikten, tarih çarklarını çalıştırdıktan sonra uyanmışlar… Buradan devam… (AP/REUTERS) ABD’de son 2 yılda tarihi başarılara imza atan “marihuananın yasallaşması” hareketi, ara seçimlerde önemli kazanımlar elde etti. Oregon ve Alaska eyaletleri ile başkent Washington DC’yi kapsayan Columbia bölgesi, düzenledikleri referandumlarda marihuananın yasallaşmasına onay verdi. 2012 ara seçimlerinde Washington ve Colorado bu adımı atan ilk eyaletler olmuş, kısa zamanda oluşan marihuana ekonomisiyle diğerlerinin iştahını kabartmıştı. Nitekim yüzde 54 ve 53 ile evet diyen Oregon ve Alaska, Washington ve Colorado gibi yetişkinlerin marihuana alım satımına izin verdi. Columbia bölgesinde, tıbbi amaçlı kullanımla sınırlandığından, sadece marihuana bulundurmaya izin çıktı. Bölgede onayın yüzde 65’e fırlamasında, marihuana bulundurdukları gerekçesiyle siyahların orantısız biçimde tutuklandığına dair kampanya yürütülmesi etkili oldu. Florida’da ise tıbbi amaçlı marihuana kullanımı, yüzde 57 evet oyuna ulaştı ama yüzde 60 barajını aşamadı. Federal yasaların hâlâ “yasadışı” kabul ettiği marihuananın yasallaşması böylece ana akım bir hareket haline geldi ve diğer eyaletlere yayılmasının önü açıldı. Scott güneyden seçilen ilk siyah senatör oldu. Cumhuriyetçiler siyahlara ve kadınlara açılıyor Ara seçimlerde bazı ilkler ABD’nin nasıl bir çelişkiler ülkesi olduğunu gözler önüne serdi. 1861’de iç savaşın başladığı eyalet olan Güney Carolina, Cumhuriyetçi Tim Scott’ı senatör seçerek iç savaşın 1877’de bitmesinden beri senatoya siyah gönderen ilk güney eyaleti oldu. Oysa Güney Carolina, 2003’e dek 48 yıl boyunca aleni ırkçı Strom Thurmond’u senatör seçmişti. Mormon eyaleti Utah’ın milletvekili seçtiği Mia Love da, Temsilciler Meclisi’ne giren ilk Cumhuriyetçi siyah kadın ünvanını kazandı. Scott ve Love, Cumhuriyetçilerin sadece beyaz muhafazakâr ve zenginlerin partisi olmaktan çıkma çabası için önemli. New York eyaletinin taşrası sayılan 21. bölgenin milletvekilliğini Demokratlardan alan 30 yaşındaki Cumhuriyetçi Elise Stefanik, ABD Kongresi’ne seçilen en genç kadın oldu. George W. Bush’un başkanlığı döneminde Beyaz Saray’da görev almış Stefanik, sadece erkek partisi olmaktan da çıkmaya çalışan Cumhuriyetçilerin “yeni yıldızı”. Teksas’ta petrolgaz gelirlerine bakan toprak ofisine seçilen Bush’un yeğeni George P. Bush için de hanedanlığın taze üyesi olarak “müstakbel başkan” denildi. Seçimin bir başka sonucuysa, ABD’nin dünyadaki krizlere askeri müdahalesini savunan “şahin” senatörlerin sayısının artması oldu. Eski Vietnam gazisi John McCain, Lindsey Graham, Marco Rubio ve Kelly Ayotte’ye Arkansas’tan Tom Cotton, Colorado’dan Cory Gardner ve Joni Ernst eklendi. Cotton ve Şahinlere şahin kattılar Ernst, Irak işgalinde görev almış asker kökenli senatörler oldu. Cumhuriyetçiler, valilik yarışlarında, çok sıkı rekabete sahne olan Florida, Maine ve Wisconsin’de koltuklarını korurken Demokratların kalesi Maryland, Massachusetts, Arkansas ile Obama’nın memleketi Illinois’yi de kazandı. 2009’dan beri önemli kısmı batan bankalara giden 1 trilyon dolara yakın ekonomik teşvik harcamasına Cumhuriyetçi çoğunluk lideri rağmen arzuMitch McConnell: lanan ekono“Sistemimiz mik büyüme iki partili diye ve istihdamı mütemadiyen yakalayamaçatışacak değiliz. yan ve halk Uzlaşabileceğimiz desteği yüzkonularda birlikte de 38’e düşen çalışmakla Obama, haleyükümlüyüz.” finin seçilece ği 2016’ya dek Cumhuriyetçi kontrolündeki bir kongre ile baş başa kaldı. Kongre dengedeyken bile, Ekim 2013’te bütçe anlaşmazlığı yüzünden federal hükümet bir süre “kepenk kapatmak” zorunda kalmıştı. Bundan sonra Cumhuriyetçiler, Obama’nın icraatlarını kilitlemekle kalmayacak, takıntı haline getirdikleri sağlık hizmeti reformunu (Obamacare), daha önce kongre onayı almış olmasına rağmen, geri çevirmek için her yolu deneyecek. Obamacare, 308 milyonluk nüfusun sigortasız 32 milyonunu sağlık sistemine alıp, 65 yaşın altındaki nüfusta sigortalı oranını yüzde 95’e çıkarmayı amaçlıyor. Cumhuriyetçiler, Latinleri alakadar eden “göçmen reformunu” rafa kaldırabilir, çevrecilerin karşı çıktığı katran petrolü boru hattı Keystone XL’e onay verebilir ve dünyayı alakadar eden IŞİD’e karşı savaşta karadan müdahaleyi gündeme getirebilir. Halka dokunan ilk lider Bu kez P. Bush Forbes yine Putin’i seçti nDış Haberler Servisi Amerikan Forbes dergisinin “Dünyanın En Güçlü Lideri” listesinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yine ABD Başkanı Barack Obama’yı geçerek ilk sıraya oturdu. Putin geçen yıl da birinci sıradaydı. Dergi, Putin ile Obama karşılaştırılırken “Kim en güçlü? Yıpranan ancak hâlâ enerjik Rusya’nın her şeye gücü yeten lideri mi, yoksa dünyadaki en güçlü ülkenin eli kolu bağlı lideri mi” diye sordu. Rusya’nın Kırım’ı ilhak ettiği, Ukrayna krizinin sürdüğü bir ortamda gücünü koruyan Putin’in, Çin’le milyarlarca dolarlık enerji anlaşmasıyla dünyanın en büyük inşa projesine imza attığını belirtti. 3. sırasında Çin lideri Şi Cinping yer aldı. İsrail polisinin El Aksa’ya girmesini engellemek için Filistinliler kapıya eşyaları yığdı. İsrail polisi “engelleri kaldırmak için camiye bir anlığına birkaç metre girildiğini” öne sürdü. Filistinlilere göre İsrail polisi El Aksa’ya “ilk kez” girdi. Çatışmalarda cami içinde çıkan küçük çaplı yangın söndürüldü, enkaz da sonradan temizlendi. (Fotoğraflar: AFP/ AA) Gorbaçov’u uyandırmamışlar Lieberman Rumlara destek nDış Haberler Servisi İsrail, ortak yatırımlar yaptığı Kıbrıs Rum Kesimi’nin Doğu Akdeniz’de ilan ettiği münhasır ekonomik bölgedeki faaliyetlerine destek verdi. Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, dün Rum Kesimi’ni ziyaret edip meslektaşı Yannis Kasulidis ile görüştü. Kıbrıs’ın haklarına Türkiye dahil tüm ülkelerin saygı göstermesi gerektiğini söyleyen Lieberman, zaten çatışmalarla yüklü bölgede tansiyonun gereksiz yere yükseltilmemesinin önemine dikkat çekti. Türkiye, adada çözüm olmadan enerji faaliyetlerden rahatsızlığını dile getirmişken Rumlar da geçen ay Türkiye’nin bölgedeki arama faaliyetlerini gerekçe göstererek müzakereleri askıya almıştı. Kudüs’te çatışma saldırı ve dehşet Dış Haberler Servisi Kudüs’te üç din için kutsal olan mekânlarla ilgili gerilim patlama noktasına geldi. İsrailli Yahudi aktivist Yehuda Glick’in geçen hafta suikast girişimine uğramasının ardından, mensubu olduğu grubun El Aksa’nın avlusuna girme planları olayları tetikledi. Dün El Aksa’da İsrail polisi ile Filistinliler çatışırken bir Filistinli arabasını insanların üzerine sürerek bir polisin ölümüne, 13 kişinin yaralanmasına yol açtı. İsrail polisinin El Aksa caminin içine kadar girmesi ise öfkeyi katladı. Olaylar, Yahudilerin el Aksa avlusuna girişini engellemek için Filistinlilerin camide gecelemesi; polisin ise Müslüman olmayanların girişi için kullanılan tek kapı olan güneybatı köşesindeki Mağrib kapısını ziyaretçilere açmasıyla başladı. El Aksa ile Kubbet üs Sahra’nın bulunduğu avlunun dışında Eski Kent bölgesinde de sert çatışmalar yaşanırken, asıl tartışma İsrail polisinin El Aksa’ya girmesi üzerinden patladı. İsrail polisi, “protestocuların camideki eşyalarla kurduğu engelleri kaldırmak üzere camiye bir anlığına birkaç metre girildiğini” kaydetti. Ama bölgedeki AFP muhabiri, caminin kubbesinde de polis gördüğünü aktardı. Kudüs Valisi Adnan Hüseyni camiye ilk kez polis girdiğini savundu, bir sersemletici bombanın elektrik prizine çarpmasıyla kısa süreli yangın çıktığını da söyledi. Çatışmalarda üçü plastik mermiyle 15 kişi yaralanırken biri çocuk üç kişi gözaltına alındı. El Aksa’nın yönetiminden sorumlu Ürdün, İsrail’i protesto amacıyla Tel Aviv’deki büyükelçisini geri çağırdı. Doğu Kudüs’te ise arabasını kalabalık bir tren istasyonuna süren, ardından elinde demir çubukla etrafa saldıran Filistinli, polis tarafından vurularak öldürüldü. 38 yaşındaki saldırgan İbrahim el Akri’nin kısa süre önce hapisten çıktığı açıklandı. Hamas, El Akri’nin üyesi olduğunu belirtip, “Kahraman ve şehit El Akri’yi selamlıyoruz” açıklaması yaptı. İki hafta önce bir Filistinli, Doğu Kudüs’te arabasıyla bir tren istasyonuna girerek biri bebek biri kadın iki kişiyi öldürmüştü. Duvar ’79’da yıkılmaya başlamış Davutoğlu: Barbarlık Başbakan Ahmet Davutoğlu, İsrail askerinin Mescidi Aksa’ya girmesini “tam bir barbarlık” olarak değerlendirdi. Davutoğlu, “İnsanlığın en kutsal mekânlarından birine yapılan bu saldırı en sert şekilde karşılık bulmalıdır. Kudüs bir barış şehri olması gerekirken İsrail’in bu tutumu sayesinde barbarlığın sergilendiği ber şehir olmuştur. Bütün Müslümanlara ve bütün dünyaya Mescidi Aksa’ya sahip çıkma çağrısında bulunuyorum” açıklamasını yaptı. Dışişlerin Bakanlığı da olayı ‘şiddetle kınadığı’nı açıkladı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, bu eylemle İsrail’in, Filistinlilere yönelik provokasyonlarına yeni ve çok daha ciddi bir boyut eklendiği kaydedilerek, “İsrail’in Haremi Şerif’in kutsiyetini ve özellikle Mescidi Aksa’da Müslümanların inanç ve ibadet özgürlükleri başta olmak üzere temel insan haklarını pervasızca çiğneyen bu çirkin uygulamaları asla kabul edilemez” denildi. nDış Haberler Servisi Libya’da 11 Eylül 2012’de ABD büyükelçisinin öldürülmesindeki rolünden ötürü ABD’nin “terör” listesinde bulunan Ensar’uş Şeria’nın, Kaide’yle bağları sebebiyle BM’nin de “terör” listesine girmesi için Batılı devletler bastırıyor. ABD, Britanya ve Fransa BM’nin Kaide yaptırımları komitesinden bu yönde talepte bulundu. BM’nin kara listesine girerse seyahat yasağı, mal varlıklarının dondurulması ve silah ambargosuyla karşılaşacak Ensar’uş Şeria’nın lideri Muhammed ez Zuhavi’nin geçen ay Bingazi’ye hava saldırısında yaralanıp Türkiye’ye getirildiği ve hastanede öldüğü basına yansımıştı. ‘Ensar kara listeye alınsın’ Libyalı askerlere eğitimi taciztecavüz bitirdi Dış Haberler Servisi Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinin ardından Libya kaosa teslim olurken, yeni oluşturulmaya çalışılan Libya ordusunu eğitmeye kalkışan Britanya bin pişman oldu. Cambridgeshire’daki Bassingbourn üssünde eğitim verilen Libyalı askerlerden birinin bir erkeğe tecavüz etmesi ve disiplin sorunları programın sonunu getirdi. Yüzlerce Libyalı birkaç gün içinde ülkelerine gönderilecek. Üç Libyalı cinsel tacizle, iki Libyalı da 26 Ekim’de Cambridge’deki bir parkta bir adama tecavüz etmekle suçlanıyor. Olaylar Bassingbourn üssü çevresinde yaşayanları da korkuttu. Kadınlar bölgede dolaşmaktan çekinirken, üsten kaçıp arabaların altında saklanan Libyalılara rastlandığı öğrenildi. Bölgede polis devriyeleri sıklaştırılırken, Bassingbourn üssü ek birliklerle takviye edildi. Libya’nın Londra Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Ali elKarom, yaşananlardan ötürü özür dilerken, olayların Libya’da çatışan tarafların yansıması olduğunu söyledi. Libyalı askerlerden ikisinin ise sığınma talebinde bulunduğu öne sürüldü. Programın ilk aşamasının altı ay sürmesi ve 325 kişinin eğitilmesi planlanıyordu. Toplamda ise 2 bin kişiye eğitim verilmesi hedefleniyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle