05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 2014 PERŞEMBE 6 HABERLER Hükümet 2. ayını tamamlarken Davutoğlu’nu ikinci adam yapma çabası hız kazanıyor Gül’ü silme stratejisi ERDEM GÜL ANKARA AKP’de 12 yıllık iktidarın ardından kurulan yeni hükümetin ilk 60 günü dolarken, halen “tartışmasız lider” statüsünde görülen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gölgesi altında Başbakan Ahmet Davutoğlu’na konum arayışları da başladı. AKP’de bugüne kadar Erdoğan’la birlikte ikinci etkili isim olan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün izlerini hızla silme ve Davutoğlu’nu “ikinci adam” yapma yolundaki paralel çabalar dikkat çekici biçimde yoğunluk kazandı. Gül, Erdoğan’ın yanında partinin sürekli ikinci en güçlü ismi oldu. Bu nedenle Davutoğlu’nun başbakanlığını destekleyen ve o süreçte “yeniyetmeler” olarak nitelendirilen etkili noktalardaki AKP’liler, parti içinde Gül’ün izlerini silecek bir strateji izlemeye başladı. Gül’ü unutturma stratejisi partinin iktidara gelişinin yıldönümü olan 3 Kasım’daki kutlamalarda kendini gösterdi. Parti teşkilatlarındaki kutlamalarda Erdoğan’ın liderliğine vurgu yapılırken, ikinci isim olarak Davutoğlu anıldı. Gül’den ise hiç söz bile edilmedi. Tüzükteki üç dönem kuralı nedeniyle yeniden aday olamayacak AKP’liler ise seçime kadar geçecek sürede Davutoğlu’nun “rüştünü ispat ederek” tüzüğü değiştirip kendi mührünü partiye vurması gerektiğini kulis ÇÖZÜM SÜRECİNE ‘SEÇİM RÖTARI’ Haziran ayında yapılacak genel seçimlerin 2 ay öne çekilebileceğine ilişkin değerlendirmeler sonrası AKP yönetimi partide seçim düzenine geçti. Genel merkezde tüm birimlere seçimler için kendi alanlarıyla ilgili şimdiden hazırlıkların başlatılması talimatı verildi. Parti yönetimi, birimlerden ocak ayından itibaren her an seçim yapılacakmış gibi hazır olmalarını istedi. Parti teşkilatları da aynı şekilde seçim teyakkuzuna geçirildi. AKP’nin parti birimleri ve teşkilatlardaki erken başlayan bu hazırlıklarının seçimlerin öne alınacağı değerlendirmelerinin doğrulanması olarak görülüyor. Parti yönetiminin özellikle Ahmet Davutoğlu ile başlayan yeni dönemde bir dalgalanma yaşanmadan seçimlerin bir an önce bitirilmesini istediği belirtiliyor. Seçimlerin öne alınmasına ilişkin bakış açısının çözüm süreci ile de ilgili olduğu kulislerde konuşuluyor. Kobani olayları sonrası yaşanan tıkanmanın partinin yaptırdığı anketlerde sürece olan desteğin düşüşe geçmesiyle de ilgili olduğu değerlendirmeleri yapılıyor. Seçime kadar süreçle ilgili önemli adım atılmasının riskli olabileceği görüşüyle seçimlerin öne çekilip süreçle ilgili yol haritasının ardından hızlandırılması hesapları da konuşuluyor. lerde seslendirmeye başladı. Başbakan danışmanlığına başlayan gazeteci Etyen Mahçupyan da, geçen iki aylık süre ve bundan sonraki sürece ilişkin sorularımızı yanıtlarken, Erdoğan’ın üslubunun çok fazla tartışıldığını, üslubunun sertliğinin bazen her şeyin önüne geçtiğine dikkat çekti. Mahçupyan, “Ancak gözlerden kaçan bir gerçek var. Erdoğan hükümetleri o üslup sertliğini uygulamada sergilemedi. Bunun en açık örneği Erdoğan’ın Abdullah Öcalan’la ilgili tutumu. Erdoğan bir dönem çıktı, ‘Öcalan’ı asacağını’ söyledi. Ancak aynı anda İmralı’da görüşmeler sürüyordu” değerlendirmesini yaptı. Mahçupyan, Davutoğlu dönemi için ise şu görüşleri dile getirdi: “Davutoğlu’nun başbakanlığında geçen iki ay normal zamanlara göre çok sertti. Ekonomide ‘mevsimsel etki’ diye bir tanım var. Buraya uyarladığımızda bu iki aylık sertliğin verdiği mevsimsel etkiyi ayıklarsak Davutoğlu döneminin çok dengeli olduğunu düşünüyorum. Bu hem kendi yapasıyla, diliyle bağlantılı, hem de şu andaki çözüm süreci başta olmak üzere ülkedeki problemlerin nasıl çözüleceğiyle bağlantılı. Şu anda Türkiye’de daha dengeli bir dile ihtiyaç var. Ve bunu Davutoğlu yapabilir.” Kaçak Saray ve Tarihsel Anlamı Türkiye zengin bir ülke mi? 400 milyar dolar borçla, yine de iş yaratamayan, tüketmeyi iyi bilen ama işsizlik ve gelir azlığından insanları mutsuz, üstelik birbirine düşman, başında bin bir bela dolaşan, daha garibi savaş içinde bir ülkeden bahsediyoruz.. Adam başına 10 bin dolarda çakılı kalmış, dolayısıyla 6 yıldır gerileyen bir ekonomik yapıya sahip. Bakmayın siz ihracat artıyor masallarına, ithalat artmasa ihracat da artmayacak. Böyle bir ülkede bir kişi kalkıyor ve kendisine 1 milyar 370 milyon TL’ye saray yaptırıyor! Cumhurbaşkanı seçildiği gün ise daha önce ısmarladığı 410 milyon dolarlık uçak da Ankara’ya iniş yapıyor. Dertler içinde boğuşan, gençleri iş bulamayan, milyonlarca yurttaşı yoksulluk içinde yaşayan, savaşın içinde ve eşiğinde, terörün yeniden insanları kırıp geçirmeye başladığı bir ülkede 1 kişi ülkemizin hazinesini adeta talan edercesine, bir kalemde, bir emirle, 2 milyar TL’ye yakın bir harcama yapıyor. Bırakın “kendisine mi yaptı, bu ülkeye yaptı” masallarını ve palavralarını! Kendisine yaptı! Ne bu ülkenin, ne devletin, ne milletin böyle bir isteği olabilir.. Burası padişahlık mı?.. Burası diktatörlük mü.. burası har varulup harman savrulan bir yer mi?.. Evet, öyle görünmüyor ama öyle.. Padişahlık değil ama padişah var, diktatörlük değil ama ona benzer bir kişi var.. Ve evet, bu ülkenin hazinesi har vurulup harman savrulan bir yer.. HHH Bakanlar arasında hiçbir Allah’ın kulu çıkıp itiraz etmedi mi, söylemedi mi ki: “Sayın Başbakan iki yakamızı bir araya getiremiyoruz, yatırımlar yapılmalı, işsizlik diz boyu, madenlerde işçiler ülkemizin her yanını saran vahşilerce köpekler gibi çalıştırılıp öldürülüyor, asgari ücret şu kadar, durmadan dışarıdan borç alarak ekonomiyi ayakta tutabiliyoruz, 2 milyar liralık bir harcamayı millet hoş karşılamaz, yazıktır günahtır, gelin bu sevdadan vazgeçin..” Hey soruyorum, aranızdan hiçbir Allah’ın kulu çıkıp da buna benzer bir şeyler söylemedi mi! Söylememiş, yoksa duyardık.. O zaman bu sarayın utancına, ayıbına hepiniz ortaksınız. 1000 odalı Binbir Gece Masalları’na öykünmüş o saray ile Türkiye’nin yoksulzengin farkı iki kat daha artmıştır. O saray hepinizin çöküşünün simgesine dönüşecek, öyle gözüküyor.. Umarız bu çöküşün altında Türkiye kalmaz. Çok sert 60 gün Mahçupyan, Davutoğlu’nun en önemli farkının “entelektüel kişilik” olduğunu belirterek, “Sonuç olarak sayın Davutoğlu, sadece bir akademisyen değil, bence kendi neslinin İslami kesimden çıkmış en parlak temsilcilerinden bir tanesi” ifadesini kullandı. Mahçupyan, Davutoğlu’nun asıl olarak kendi damgasını 2015 seçimleri sonrası vuracağını şu sözlerle ifade etti: “Davutoğlu kişilik olarak çok güçlü bir kişilik. Burada Ak Parti’nin bir anlamda kurucu babalarından biri olmamasının getirdiği bir hassasiyet var. Davutoğlu, çocukluğundan itibaren siyasetçi olacağım diyen değil, sonradan siyasetçi olan bir kişilik. Onun dünyasında entelektüel alan çok daha güçlü. Davutoğlu’nun bu güçlü kişiliğini 2015 seçimleri sonrasında çok daha belirgin biçimde hissettireceğini, ortaya koyacağını düşünüyorum.” Kurucu baba değil CHP’de Tarhan’ın ayrılığının ardından ‘İstifalar sürecek’ diyen Batum, disipline sevk edildi Batum’a ihraç yolu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK) Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum’un kesin ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilmesine karar verildi. Batum’un “İstifalar sürecek. CHP’yi sarsarak kendine getirmeye çalışıyoruz” benzeri açıklamaları nedeniyle ve oybirliğiyle bu kararın alındığı bildirildi. Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın istifasından sonra, Süheyl Batum da “CHP içinde geniş bir grup olarak Emine Ülker Tarhan’ın tüm açıklamalarına katıldıklarını ve Tarhan gibi düşündüklerini” ifade etti. Batum, “CHP içinde Tarhan ve bizim gibi düşünen çok sayıda arkadaşımız var. Bunları kendine getirmeye çalışıyoruz. Bir hafta 10 gün içinde pek çok arkadaşımız CHP’de durumlarını gözden geçirecek. İstifalar sürecektir” açıklaması yaptı. MYK’nin dünkü toplantısında bu sözler nedeniyle Batum’un disipline sevk edilmesi kararı alınırken, bu kararın diğer bazı milletvekillerine de uyarı anlamına geldiği kaydedildi. CHP’den yapılan açıklamada; Batum’un “istifaların devam edeceği” benzeri açıklamalarıyla “partiyi kamuoyu önünde doğrudan tartışmaya açan, parti bütünlüğü sarsan tutum içine girmiş olmakla; Grup İç Yönetmeliği’nin hükümleri uyarınca kesin çıkarma cezası istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevkinin kararlaştırıldığı” bildirildi. Geçen hafta sonu Antalya’daki kampın ardından yurtdışına giden ve önceki gün Türkiye’ye dönen Batum’un zaten partiden istifa etmesi bekleniyordu. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, MYK sürerken yaptığı açıklamada Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın istifasıyla ilgili olarak “Siyasetin hiç kimse için hazırlanmış bir koltuk sunmaması gerektiğini öğrendik. Hak edilerek o koltuk elde edilmeli. Hazır olarak sunduğunuz zaman, bu yorumları çok rahat yapabiliyorlar” dedi. Fotoğaf: NECATİ SAVAŞ Yeni Türkiye, saray, tek adamlık... ‘Hazır koltuk’ tepkisi Ecevit mezarı Hem Kılıçdaroğlu’ndan lbaşında anıldı hem de hocadan ‘birlik’ çağrısı ANKARA (Cumhuriyet) Eski başbakanlardan Bülent Ecevit, ölümünün 8. yılında, Devlet Mezarlığı’ndaki gömütü başında anıldı. Anmada, Ecevit’in gömütü başında dualar okuyan hocanın, DSP Genel Başkanı Masum Türker ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun tokalaşması sonrasında, “Ben bugün o kadar mutluyum ki, iki lider birbiriyle tokalaştı. Lütfen rica ediyorum, birbirinizle tokalaşın. Birbirinizi öpün. Ya Allah deyip zafere çıkalım, zafere ulaşacağımıza inanıyorum” şeklindeki sözleri iki liderde gülümsemeye yol açarken, Kılıçdaroğlu da “birlik çağrısında” bulundu. Devlet Mezarlığı’nda gerçekleştirilen anma törenine CHP’li Umut Oran, Gürsel Tekin, Erdoğan Toprak, Seyhan Erdoğdu, Uğur Bayraktutan ile eski DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, eski bakanlardan Hikmet Sami Türk de katıldı. Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit törene katılmazken, önce Ecevit için gömütü başında dualar okundu. Kılıçdaroğlu, konuşmasında “birlik” çağrısında bulundu. Kılıçdaroğlu “Genel Başkanımız Bülent Ecevit, siyasal tarihimizin çok önemli bir simgesidir. O halkın Karaoğlan’ıydı. Bizim görevimiz onun açtığı yoldan ilerlemek. Türkiye’yi çağdaş uygarlığa ulaştırmak. Bunu kuşkusuz bölünerek, ayrışarak değil, bir araya gelerek yapmak zorundayız. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar birlikte hareket etmemizi zorunlu kılıyor” dedi. Şişli Belediyesi’ndeki iddialarla ilgili yalanlama İstanbul Haber Servisi Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, belediyedeki bazı müdürleri görevden aldı ve yerlerini değiştirdi. Şişli Belediye Başkan yardımcılığı görevinde olan Emir Sarıgül’ün de yetkilerinin elinden alındığı, Sarıgül’e bağlı müdürlük kalmadığı hatta bu olayın ardından Sarıgül’ün istifa etmesinin söz konusu olduğu öne sürüldü. Bu iddialar, bazı basın kuruluşlarında ve sosyal medyada uzun süre tartışıldı. Gün boyu Şişli Belediyesi’ndeki hareketliliğin ardından akşam saatlerinde başkan İnönü’nün açıklamaları suların durulmasına neden oldu. Gazetemize açıklamalarda bulunan Hayri İnönü, Emir Sarıgül’ün yetkilerinin elinden alınmasının söz konusu olmadığını, belediye başkan yardımcılarıyla ilgili herhangi bir görev değişikliği yapılmadığını belirterek, “Bilgi kirliliği var. Böyle bir şey söz konusu değil. Emir Sarıgül’ün İnönü: Sarıgül’ün yetkileri alınmadı yetkileri alınmadı, kendisine bağlı olan müdürlükler de duruyor. Yalnızca belediye içindeki bazı müdürlerin yerleri değiştirildi, o kadar” dedi. İnönü, akşam saatlerinde ise Twitter adresi üzerinden şu açıklamaları yaptı: “Şişli Belediyesi’nde yapılan görev değişiklikleri, diğer her kurumda da olacağı üzere doğaldır. Yapılan değişiklikler belediyemizin halkımıza daha iyi hizmet vermesi için atılmış adımdır. 30 Mart 2014 günü göreve geldiğimizde başkanvekili ve koordinatör başkan yardımcısı olarak yetkilendirilen A. Emir Sarıgül hâlâ Kültür Sanat, Sosyal İşler, Dış İlişkiler, Özel Kalem ve Basın Yayın Müdürlüklerimizden sorumludur. Kendisiyle birlikte kararlı, verimli ve uyumlu bir çalışma birliği sergiliyoruz. Kamuoyuna ve siz sayın yurttaşlarımıza duyurulur.” Saray dünyanın dilinde Dış Haberler Servisi Türkiye’deki yeni cumhurbaşkanlığı sarayı dünyada yankı yaratıyor. Türkiye ile ilgilenen yazar ve yorumcular, AKP hükümetinin Türkiye’yi taşıdığı yeri ‘Ak Saray üzerinden’ tartışmaya açtı. ABD’nin etkili düşünce kuruluşlarından dış ilişkiler konseyinin Türkiye uzmanı Steven A. Cook, “Atatürk’ü Erdoğan’ın Kalesi’ne gömmek” başlığını kullandığı makalesine, “Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanlığı sarayı hakkında bugüne dek söylenmemiş ne denilebilir ki” diye başlayıp, betimlemesini “Çok büyük. Şatafatlı. Pahalı” diye yaptı. Çankaya’daki eski sarayın nesi olduğunu pek anlamadığını belirterek “Eski konutun içi, cumhuriyetçilikle Osmanlı’nın büyüklüğüne ustaca verilen bir selamın zevkli bir harmanını yansıtıyordu; ölçülüydü. Sanırım, yeni dönemde artık uygun bulunmuyor” diyen Cook, yeni bina için de “boyutu ve gösterişinin mevcut sakinine, yani karizması, korkusuzluğu, kötü niyeti ve siyasi kurnazlığıyla Türkiye’nin en önemli şahsiyeti haline gelen Erdoğan’a yakışıyor” ifadelerini kullandı. Cook şöyle devam etti: “Bir zamanlar Atatürk’ün özel mülkü olan ormanda yükselen bu yeni Osmanlı hilkat garibesinin sembolik önemi de burada yatıyor. Yeni saray, AKP’nin 12 yıl önce iktidara gelmesinden bu yana yapmaya çalıştığı şeyin fiziksel bir göstergesi: Atatürkçülüğü gömmek; onu bir tarihi eser, bir fosil kılmak; bu arada da ülkenin inançlı kesimlerinin ‘Büyük Usta’ diye andığı yeni, büyük adamı, yani Erdoğan’ı yüceltmek.” Cook, “AKP’nin 12 yıl önce iktidara gelmesinden bu yana Atatürkçülüğü gömerek bir tarihi eser ve fosil kılmak” istediği yorumunu yaptı. Ankara’da uzun yıllar yaşamış Stanford Üniversitesi profesörlerinden Amerikalı antropolog Carol Delaney’in ise New York Times gazetesinde bir mektubu yayımlandı. Delaney, “Saray halkın parasıyla inşa edildi, ama çok az miktarda öfke dile getirildi. Bunun, baskı korkusundan kaynaklandığı şüphe görümez. Türkiye’de yaşananları üzücü ve endişe verici buluyorum” dedi. İngiliz Daily Telegraph binayı Fransa’nın aşırı harcamalarıyla tanınan krallarından ‘Güneş Kral’ lakaplı kralı ‘14. Louis’ye benzetirken yeni sarayın Versay’dan dört kat büyük olduğunu vurguladı. Ak Saray’ın, başkent Ankara’daki ormanlık alanları korumaya yönelik mahkeme kararını ihlal ederek inşa edildiği de vurgulandı. Independent gazetesi ise 1 milyar 370 milyon TL’ye mal olan saray nedeniyel Erdoğan’dan ‘sultan’ diye söz etti. Dış basında Erdoğan’ın yeni mekânı için ‘hilkat garibesi’ yorumu yapıldı Yeni sarayda ilk devlet günü Gelelim işin başka ve ana boyutuna.. Saray, Tayyip Erdoğan’ın Atatürk Cumhuriyeti dönemini kapatmasının simgesidir. Saray, Yeni Türkiye gericiliğinin de simgesidir. Yeni Türkiye, Başkanlık Sarayı, başkan gibi Cumhurbaşkanı... ‘Tek Adam’lık.. Bunların hepsi birbirine zincirleme bağlı kavramlar ve uygulamalardır.. RTE ve adamları Atatürk dönemini bu kez büyük kavramlarla ve simgelerle kapatmaya soyundular. RTE’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan ettiği konuşması tamamen bunun üzerine kuruludur.. “Gazi Mustafa Kemal”e bu Kurtuluş Savaşı için teşekkür ediyorlar ve şimdi kendileri Atatürk’ün mirasını silerek yok ederek kendi cumhuriyetlerini ilan etmeye hazırlanıyorlar. Hedef bu. Davutoğlu bunu çok veciz bir şekilde açıklamıştı: Cumhuriyet bir parantezdir, bu parantezi kapatıyoruz. HHH Atatürk Tek Adam = RTE de Tek Adam Atatürk’ün Çankaya’sı var = RTE’nin de Sarayı Atatürk (ve arkadaşları) Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu = RTE de Yeni Türkiye’nin kurucusu.. Ve bir dizi başka benzerlikler... RTE’de çok temel bir eksik var: Mareşallik, gazilik, savaş kazanmış kahramanlık.. Bu eksikliği gidermek için önündeki en büyük fırsat olarak Suriye’yi gördü. Esad’ı “perişan” edecek ve böyle bir unvan da alacaktı!? Dikkat edin, hâlâ bunu zorluyor! HHH RTE ve adamlarının “Büyük Türkiye”si, sanki toprak olarak da Küçülen Türkiye aşamasına yaklaşıyor gibi. Her ne kadar bunu imkânsız gibi görseniz de yaşadığımız coğrafyada hemen her şeyin olanaklar içinde seyrettiğini hiç unutmayın. Üç yıl önce Suriye’nin mi parçalanabileceğini düşünürdünüz.. Yoksa Kaddafi’nin yıkılacağını, öldürüleceğini, ülkenin birbirlerini boğazlayan çetelere dönüşeceğini ve parçalanmasının söz konusu olabileceğini.. düşünen var mıydı? Derin iç sorunları, iç savaşı olan bir ülke düşünün ki komşu ülkenin parçalanmasını ve yok edilmesini savunuyor. Bu ancak şu demek olur: Benim de sınırlarım dokunulurdur, ben de parçalanabilirim.. “Büyük Türkiye”ciler, her zaman bu şekilsel büyüklüğe meraklı olmuşlardır. “Necip Fazıl bir okuldur” diyen RTE, Necip Fazıl’ın “Büyük Doğu” dergisini bilmez olur mu! Türkiye zor günlerden geçiyor.. Hepimize Allah kolaylık versin... ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kapılarını ilk kez 29 Ekim’de açan 1 milyar 370 milyon TL’lik sarayda devlet günü kapsamındaki ilk kabullerini gerçekleştirdi. Erdoğan, AOÇ arazisi üzerindeki sarayda dün ilk olarak MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı kabul etti. Erdoğan’ın saraydaki ilk kabulü yaklaşık 1 saat sürdü. Fidan’ın ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu, Erdoğan tarafından kabul edildi. Erdoğan’ın saraydaki ilk mesaisi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i kabulüyle sona erdi. n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Söğütözü’nde bulunan CHP Genel Merkezi binasında mescit açıldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, mescit açılması konusunda bazı delegelerden ve genel merkeze ziyarete gelen bazı partililerden bu yönde bir talep geldiğini söyledi. CHP Genel Merkezi’nde mescit
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle