29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 KASIM 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA “Sen okumuş bir abiye benziyorsun!..” Öyle mi? Evet abi! Ne oldu ki? (Huni ağzı gibi daralmış kavşağı aşabilirsek sahilden havaalanına ulaşacağız. 15 dakikadır 15 santim Dört bakan soruşturmasına gelen haber yasağı, sansür ilerlemeden takılıp kaldık. Direksiyonu değil...“Hırsızın büyüğüne hırsız denilemez yasağıdır!” bıraktı, söylenerek önce ceplerini yokladı. Sonra da torpido gözüne uzanıp dörde katlanmış bir trafik cezası makbuzu çıkarttı.) Abi Allah’ını seversen şu cezaya bi göz at abi... (Geçen hafta 2 tane birden ödediğim için neresine göz atacağımı iyi biliyorum... Tarih: 16.10.2014 Saat: 01.20 Yer: The Marmara Önü Taksim / Yasak Park 252 TL) Değerli kardeşim tarih geçen ayın! Evet abi. Çünkü plakaya yazmışlar. Ben gündelikçi şoförüm... Mal sahibinin adresine yeni ulaşmış. O da bana dün verdi. İtiraz vakti de geçmiş. İtiraz etsen kime nasıl etcen ki!? (“Bir avukat”... diyecektim ki sustum. O öfkeyle konuşmaya devam etti): İşi kötüsü, yüzde 25 peşin ödeme hakkını kaçırdım! Evet!.. Abi ya... İnsan Allah’tan korkar. Bu nasıl devlet ya... Bu nasıl polis ya? Gecenin 01.20’si Taksim bomboş. Otelin yan sokağına, kenara bırakıp beş dakika su dökmeye gittim! Cezaya başka şeyler de eklemişler galiba. Evet abi kalem ellerinde. 7080 lira değil. Pavyon tarifesi uygulanır mı ya? Otel şikâyet etmiş olmasın? Yok abi. İcabında otelden bizi çağırıyorlar. Neyse, üzülme. Kısmetin bir başka biçimde çıkar! Üç çocuk var. Biri sokakta boyacı. Ev kira. Hanım kaza geçirdi bi eli sakat. Geçmiş olsun Allah yardımcın olsun! (Bakırköy’den Ataköy’e ilerliyoruz. Çimenlik ve geçip giden arabaların sıçrattığı çamurlu tretuvarlarda sarı muşamba giysili onlarca işçi, sularla şimdiden pörsümüş durumda. Belediye öbek öbek çömelmiş, harıl harıl çiçek dikmekle yatacak değil ya! İcraat gerek! Geleneksel “Lale meşgul. Morlu sarılı menekşeler, soğuktan Vurgunu”na kadar yolayolmaya devam! Upuzun 13 sahil boyunca en hummalı çiçekleme faaliyeti Ataköy’de. Belli ki, Danıştay’ın durdurduğu sahile sıfır kaçak TOKİ bloklarının alıcılarına, buraları şirin göstermek için biri emir vermiş! Aklımdan geçenleri taksi şoförümle de paylaşıyorum. Sorma sırası yine onda.) Abi be... Bu bize cezaların artması bu 252 liralar falan, Ak Saray masrafları için mi acaba? Bilmem! İstanbul şoförlerinin zihni de gözleri gibi keskindir.. Sen ne diyorsun? Duraktaki arkadaşların ne düşünüyor? Abi hepsi isyanlarda. Hepsinin ağzı o müteahhit kadar bozuk. Küfürsüz hiç konuşamıyorlar artık. Küfür iyi değil. Abi inan ki, küfür kafayı yemekle susup oturmak arasındaki en uygun durak. Nasıl yani? Şimdi küfür de etmezsen, o cezayı o saatte yazanı gidip vurman ya da vurulman gerekecek. Öyle şey söyleme. Çoluk çocuk sahibisin! Elimizi kolumuzu bağlayan da zaten o. Peki Ak Saray demiştin ne düşünüyorsun? Abi konuşturma beni. Korkma resmi biri falan değilim ben! Olsan ne çıkar abi? Her şey meydanda. Ortalık böyle iken, memleketini, insanını seven bir insan, gidip de öyle bir yerde yaptırır mı, oturur mu be abi? Oturmaya başladı bile! Bin odaymış. Ama ben pek inanmıyorum. Ama, öyle. Abi zaten 500 hatta, 100 bile olsa ayıp ya! Günah ya. Kızmazsan, kime oy vermiştin? Sadece ben değil. Bütün durak hep Ak’a vermiştik. Eee. E’si ne abi? Af buyur... Ak’a verdik ama b.k çıktı! Çıktı mı? Çoktan çıktı. Ama milletin yarısının burnu alıştı galiba... Peki ne olacak? Ne mi olacak? Gırtlağına dayanınca anlayacak!! Bizim durağın hepsi çoktan anladı. Yağmurlu Çamurlu İstanbul’da Taksi Notları Dünya Öküzün Boynuzlarında Durmuyor Gemi azıya aldılar. Tam gaz, son vites durumu. Gözü karalık hali. Artık kontrolsüz bir gidiş söz konusudur, ne olacağı belirsiz... “Takıyye”, “yoklama”, “adım adım”, “yavaş yavaş”, “sindire sindire” süreçleri çoktan geçildi. Artık açık açık, pervasız, çekinmeden, ürkmeden, kaba ve hoyrat konuşmalar, projeler, planlar... Bu, iktidarı bırakmama, koltuğu terk etmeme, gitmeme hesabıdır. Gericiliği, dinciliği tümüyle yerleştirme, kalıcı kılma niyetidir. Dönüştürülen bütün kurumlara tümüyle el koyma iradesi... Kendinden olmayanı tümüyle reddetme, dışlama çabasıdır... Demokrasiyle açıklanamaz. HHH Bu denli büyük bir ayrımcılık ne görüldü, ne duyuldu ne de yaşandı. O nedenle kadın cinayetlerinin tavan yaptığı bir ülkede büyük bir cüretle, “kadın erkek eşit değildir” diyorlar. O kafanın içinde, “18 yaşındakinin zinasına karşı çıkamıyorsanız, 7 aylık bebeğe tecavüze karşı çıkmak timsah gözyaşlarıdır” çarpık yargısı var. Onun için gencecik delikanlıları döve döve öldüren polisler kahraman ilan ediliyor. Ali İsmail Korkmaz’ı katledenlerin beraatı isteniyor. Esnafın gerektiğinde güvenlik gücü olabileceği duyuruluyor. Gezi Direnişi’ne katılan kadınlar büyük bir yüzsüzlükle, kaltak olarak gösteriliyor. Bakanlarının yolsuzluk savlarıyla ilgili haberlere o nedenle yasak getiriliyor... HHH TBMM’de yolsuzluklarla ilgili komisyon başkanının tek başına istediği yayın yasağını Adalet Bakanı, işte bu yüzden gayet doğal ve hukuki sayabiliyor. Atatürk’ün mirasına, halkın parasıyla milyonlar harcanarak yapılan bin odalı Kaçak Saray o nedenle meşru sayılıyor. HHH Gözleri karardı bir kere! O nedenle yargı tümüyle ele geçirilmeye çalışılıyor. Polise, her göstericiyi gözaltına alma yetkisi getiriliyor. Galataport örneğinde olduğu gibi projelerini engelleyen yargıçlara, “vatan haini” göndermesi yapılıyor. Kendilerine engel olunmasın diye, zaten yetersiz ÇED düzenlemesini değiştirip, ülkeyi ve doğayı daha büyük yağmaya, talana açmak için yeni yönetmelik getiriliyor. Çok vicdansızlar!.. Dün üniversitelerde türban serbestliği getirmek isterken “Niyetimiz bunu kamuya ve ilköğretime taşımak değil” diye takıyye yaparken, bugün 9 yaşındaki kız çocuklarının türbana girmesine, “gereği yapıldı” diyorlar. Yıllar önce, “demokrasi amaç değil” dediklerinin bugün gereğini yapıyorlar. Onun için bugün gerçek bir bilim adamını, türbanla ilgili yasaları, AYM ve uluslararası kararları, laikliği, aklı ve bilimi savunan Prof. Dr. Rennan Pekünlü’yü cezaevine sokuyorlar. Asıl cezalandırılan Pekünlü değil laikliktir aslında. Ancak onca baskının, pervasızlığın, dayatmanın yararı yoktur. İnsanları bir yere kadar köşeye sürüklersiniz. Gidecek başka bir yer kalmadığında olacaklar bellidir. Ve dün cezaevine girmeden önce akıl ve bilimle ilgili son konferansını veren Prof. Pekünlü’nün dediği gibi, “Bu, son ders” değildir, “daha yapılacak çok iş var”. Destek sloganlarının ağlattığı Pekünlü yalnız kalmayacaktır. Baskılara, zulme, despotizme boyun eğilmeyecektir. İnsanlık tarihi, kralların, imparatorların, ağa ve beylerin, engizisyonun, dinciliğin mahkum ettiği akıl ve bilimle asla baş edilemeyeceğini göstermiştir. Uygarlık, yanan, yakılan, cezalandırılan, ama gerçeği korkmadan dile getirenlerin tarihi ve geleceğidir aynı zamanda. Yüzyıllar önce söylediler; dünya öküzün boynuzlarının üstünde durmuyor... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ‘Ölmeden Hakkımızı Verin!’ Başlık, “24 Kasım” günü Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen binlerce “taşeron işçi”nin artık çığlığa dönen seslenişi. “Üç” yıldır kendilerine bir türlü verilmeyen “haklar”ını isteyen taşeron işçiler, duyuramadıkları seslerini duyurmak için bir haftadır yürüyorlardı. 17 Kasım’da, türlü illerden yola çıkan binlerce demiryolu taşeron emekçisi, sonunda “24 Kasım Pazartesi” günü Ankara’ya vardılar. “Karayolları Genel Müdürlüğü” önünde toplanıp; “Haklarımızı vermek için Soma, Ermenek’te olduğu gibi başımıza bir şey gelmesini mi bekliyorsunuz?”, “Bu insanların köle gibi çalıştırılmalarını mı izleyeceksiniz?” diye haykırarak “AKP” iktidarına seslendiler. Ankara’da bu sesler yükselirken, “R.T. Erdoğan” da “Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi”nde konuşuyordu; tıpkı cuma günleri camide “minber”e çıkıp “hutbe” okuyan tam bir hutbeci kimliğiyle: “Kadın erkek eşit olamaaaz!” diye keyifle sesleniyordu... Ayrıca dile getirdiği bu “eşitsizliği”, “fıtrat” a, “yaratılmış” a, dolaysiyle “yaratan”a bağlıyor ve “yaratan” böyle istemişse, “önüne geçemezsiniz ki” demeye getiriyordu. Ama hemen ardından da: “Ancak kadın özellikle ‘adalet’ karşısındaki eşitliği asıl olandır. Kadınların ihtiyacı olan eşitlikten ziyade eşdeğer olabilmektir. Yani ‘adalettir!” dedi ve bunun altını çizdi. Peki, bu nasıl bir “adalet”ti? Hem kadınerkek “eşit” olmayacak hem de “adalet”in karşısında “eşit” olacaklar... Nasıl olacak bu? Değerli dostlar, “Erdoğan”ın sözünü ettiği “adalet”, çağdaş evrensel hukukun ve bunun içinde yer alan hukukumuzun dayandığı “adalet” olmadığı ortadadır; çünkü bu “hukuk”ta “adalet”in anlamı “eşitlik”tir. “Adalet”in “temel direği” olan bu “eşitlik”, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”nde yer alan: “Irk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal görüş, ulusal ve toplumsal köken, doğuş ya da benzeri başka bir statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin” kabul edilen “eşitlik”tir. Dolaysiyle ancak böyle bir “eşitlik” görüşüne dayandığında “adalet”ten söz edilebilir; “fıtrat”ın geçerli olduğu bir bağlamda bu “adalet”in sözü edilemez. “Fıtrat”a dayatılan “ayrım”ı içeren böyle bir “adalet” anlayışını, ancak “Referansımız İslamdır!” ve “Elhamdülillah şeriatçıyım!” diyen “R.T. Erdoğan” gibilerinden çıkar... Kısacası böyle bir “adalet” in, “kadınerkek eşitsizliği” üzerine kurulu “adalet”in ancak “şeriat”ta, İslam hukukunda yer aldığının anımsatılmasına bilmem gerek var mı? “R.T. Erdoğan”ın “yasa” (kanun) önünde “eşitlik”ten değil de “adalet” karşısındaki “eşitlik”ten söz etme kurnazlığının anlamı bu... Aldığı eğitimde kendisine öğretilen, “tenziltevil”, “tefsir”, “cedel” gibi “öğretiler”in ona bu gibi yutturmalar, “yapay gündemler” yaratmada ne denli kolaylıklar sağladığı açıkça görülmektedir. Kuşkusuz bu tür oyalamalarda, cambazlıklarda, insan “karakter”inin de büyük payı olduğu unutulmamalıdır... Bilmem katılır mısınız? “Erdoğan”, kadınlara böyle bir alalama yapmayı sürdürürken; “taşeron işçiler” de, onun Başbakanlığı sürecinde “hukuk” yoluyla ancak savaşa savaşa kazandıkları “kadro” haklarının hâlâ kendilerine tanınmadığı için: “Ölmeden hakkımızı verin!”; artık, “Ölü toplayıcısı haline geldik!” diye haykırarak seslerini duyurmaya çalışıyorlardı. “Erdoğan”ın, maden ocağında çalışan “301 işçi”nin toplu ölümlerini: “Bu işin fıtratında ölüm var!” diyerek “fıtrata sığınıp” rahatça karşılamasını anımsayınca, demiryolu emekçileri için de, “Ölü toplayıcılık bu işin fıtratında var!” diyebileceğini insan haklı olarakdüşününce irkiliyor... Dolaysiyle, “yaratılmış”a, “yaratan”a sığınarak “inanç”ı, siyaseti için bu ölçüde kullanıp, “pazara” çıkarması karşısında da insan irkiliyor... Öte yanda, Batı’da, Almanya’da, maden ocağı işçilerinin yıllardır “bir tek kayıp” vermemelerinin nedeni ne olabilir? “Fıtrat”ında, “insan”ı bu denli “değersiz” görmenin yer almadığı halkın söylemiyle“insan gibi insan”ı başlarına getirmek mi? Bu bağlamda kuşkusuz, “fıtrat”ında “kadın”ı, “ikinci sınıf” insana indirgeyen bir yapısı olmayan bir insanı seçmeleri, artık kadınların da bilincinde yer alması gerekmez mi? Hiç olmazsa bu “indirgeme”yi yadsıyanların... Ne dersiniz? Yarın “Beşiktaş”ta olalım, üstelik çoğalarak. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN Validebağ’a yeni dava ÖZLEM GÜVEMLİ Üsküdar Validebağ Korusu’nun komşu parselinde hukuk ve imar kuralları çiğnenerek inşaatına başlanan caminin ruhsatının iptali ve planın yürütmesinin durdurulması istemi ile dava açıldı. Üsküdar Belediyesi’ne, cami inşaatının yanında bulunan Ata Konakları’ndan 10 yurttaş tarafından açılan davada, hukuka aykırı olarak devam eden inşaatın telafisi güç zararlar doğuracağı vurgulandı. Site sakinlerinin avukatlığını üstlenen Üsküdar Belediyesi’nin CHP’li meclis üyesi Banu Gün Öztürk dün İstanbul İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Dava dilekçesinde parsele ilişkin İBB’nin hazırladığı üst ölçekli plan askıya çıkıp itiraz süresi bile başlamadan ilçe belediyesinde plan değişikliğinin kabul edilmesi plan hiyerarşisine aykırı bulundu. Hiyerarşiye aykırı şekilde onaylanan 06.02.2014 tarihli 1/1000 ölçekli imar planının da Üsküdar Belediyesi tarafından askıya bile çıkarılmadığına dikkat çekilerek “İmar hukukunun ‘aleniyet ilkesi’ ihlal edildi. Vatandaş, kanunen tanınan plana itiraz hakkını kullanamadı” denildi. Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’in “inşaatın bir hayırsever tarafından yapıldığı, butik nitelikte ve 300 metrekare büyüklüğünde olduğu” yönündeki açıklamaları anımsatılarak “Bu boyuttaki camide ancak 10 kişi namaz kılabilecek olup özel amaca hizmet için plan değişikliği yapıldığı açıktır” değerlendirmesi yapıldı. 1/1000’lik planın dayanağı olan 1/5 binlik plana karşı farklı kişilerin açtığı 6 davada çıkan bilirkişi raporlarına atıf yapılarak “Yakın çevrede 4 adet dini tesis alanı bulunmaktadır. Cami bölgedeki yoğunluğu artıracaktır. Kamu yararı açısından düşünüldüğü zaman park alanını kullanacak insan sayısının 300 metrekarelik bir cami alanını kullanacak kişi sayısından daha fazla olacağı da açıktır” denildi. Parçalanmış ceset bulundu İstanbul Haber Servisi Beykoz Cenaplar Mahallesi Cenaplar Caddesi üzerindeki yolda çalışan işçiler, dün sabah saatlerinde ormanlık alanda parçalanmış cesetle karşılaştı. İhbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri, cesedin bir erkeğe ait olduğunu belirledi. Olay yeri inceleme ekipleri, vücudu hayvanlarca parçalanan cesedin iki aylık olduğunu tespit etti. Yetkililer, kimliği belirsiz bu kişinin toprakta gömülü olduğunu ve hayvanlar tarafından çıkarılıp parçalandığını belirtti. 3. köprü için ilk asfalt İstanbul Haber Servisi 3. Boğaz Köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’nde ilk asfalt döküldü. İnşaat firması ICA tarafından yapılan açıklamada, Kuzey Marmara Otoyolu güzergâhında Avrupa yakasında ilk kez asfalt dökülen otoyolun Odayeri mevkiindeki 2 kilometrelik bölümü kullanıma hazır hale getirildi. Altyapı işleri tamamlanan güzergahta 64. ve 66. kilometreleri arasında asfalt dökülme işlemi yapıldı. Viyadük 37’nin bitimi sonrası asfalt döküm işleminin sürdürülmesinin planlandığını belirtti. Şemsiyesi hayatını kurtardı İstanbul Haber Servisi Erenköy İlköğretim Okulu 6. Sınıfta okuyan 11 yaşındaki A.E. dün sabah saatlerinde okula gitmek için Şaşkınbakkal’daki evlerinin önünde okul servisini beklerken şemsiyesini evde unutunca geri döndü. Şemsiyesini alıp kısa süre sonra yeniden apartmanın girişine gelen A.E., şemsiyeyi açmak için çabalarken yan tarafta bulunan inşaatın temel çalışmaları nedeniyle, oturdukları binanın girişinde büyük bir gürültüyle çökme meydana geldi. SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Mani ve 1 depresyon 2 nöbetlerini içeren duy 3 gudurum bo 4 zukluğu. 2/ 5 Doğu Kara6 deniz yöresine özgü, sal 7 ça, ceviz ve 8 kırmızı bi 9 berle yapı lan bir yiye 1 2 3 4 5 6 7 8 9 cek... Göçebele 1 P İ K A R E S K rin konak yeri. 3/ 2 İ Ç İ R İ K N A Sanı... Filin atası 3 T E R P O L İ M sayılan, soyu tü 4 O R A N F A D O kenmiş hayvan. 4/ Özgün çizim, 5 R İ Z İ K O O K H A B İ S harita, plan gibi 6 E K L A T İ N P şeylerin fotoğraf 7 K A S U tekniğiyle çoğal 8 S K A L A tılması... Bir so 9 A P E R İ T İ F ru sözü. 5/ Anlayış, sezgi. 6/ Argoda esrar... Duvarcıların doğrultu bulmakta kullandıkları çekül ipi. 7/ Fas’ın plaka imi... Avrupa’da büyük bir yarımada. 8/ İtici neden, güdü... Argoda çok çalışan öğrenciye verilen ad. 9/ Eskiden kökboya bitkisinden, bugün ise bireşim yoluyla elde edilen kırmızı boyar madde. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yürürken düşme korkusu. 2/ İzin, onay... Tantal elementinin simgesi. 3/ Yerden kaynayarak çıkan su... İnce ve uzun metal çubuk. 4/ Yayla fırlatılan ucu sivri çubuk... Nişastalı tanelerin suyla kaynatılarak bulamaç kıvamına getirilmiş durumu. 5/ Dokunma duyusu... Belirti, nişan. 6/ Gümüşbalığı. 7/ Şekerkamışından elde edilen sert bir içki... Meşin kesmek için kullanılan araç. 8/ Sıkıntı, gam... Atın ayağında, genellikle bileğe ya da dize kadar çıkan beyazlık. 9/ İçine sıvı vermek amacıyla bir damara sokulabilen ince boru.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle