04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 KASIM 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 Küba Camisi ve KaçAk Saray Yürüte Yürüte Devam Bisiklet Yolu, Kebapevi, AVM vs. temelin her türünü atmaya can atan Erdoğan, ağaç katliamı sezilmesin diye saray için temel töreni düzenletmedi. Tıpkı 1986 yılında yargılanıp 10 aya hüküm giydiği kaçak gecekondusunun inşaatı gibi sessiz sedasız işi bitirdi. Bu arada Danıştay “yürütmeyi durdurma” kararı verdi. Ama hangi tür “yürütme” durduruldu ki, bu da durdurulsun. “Durmak yok yola devam!” sloganı da zaten bundandı! Yola devam... Yolsuzluğa, hukuksuzluğa, yürütmeye devam demekti. Yol TBMM’den teğet geçti! “Kaçak Saray’ın ruhsatı iskân izni var mı?” diye soruldu. Yanıt Başbakanlık’tan geldi: “Devlet sırrıdır! Açıklanmaz.” Aradan iki hafta geçti. Devlet Sırrı’nı Başkent 2. en büyük devlet ve belediye adamı Melih Gökçek şıp diye açıkladı: “Saray’ın hem ruhsatı hem de iskân izni var!” Bunun iki anlamı var: 1 Ruhsatlandırmak suretiyle “Danıştay kararlarının” çöpe atılması içtihat haline geldi! 2 1000 odaya kadar olan tüm kaçak yapılar için de fiili “İmar Affı” ilan edilmiş oldu. Bunun anlamı açık: Gökçek, siyasi yaşamını 25+5 hizmet yılından öteye taşımış oldu. Dandik ruhsatla meşrulaştırdığı KaçAk Saray şimdi en çok onun hakkı! Davutoğlu’nun esamisi okunmuyor. İddialara göre Erdoğan’dan sonraki en varlıklı başkan o. Saray en çok ona yakışır! 1000 + 250 odalı KaçAk Saray siyaseten bin yılda bir çıkan bir fırsattır. Gençler tıpkı Gezi’de olduğu gibi ellerinden geleni sanal ortamda yapmaya çalışıyorlar. Erdoğan’ın nefret ettiği Twitter’dan ve onun ağzından mesaj üstüne mesaj gönderiyor: “Eleştiriyi kesin! Yoksa her hafta yeni bir 250 oda temeli daha atarım!” Atar mı atar!! Önümüzdeki ay 17 Aralık’ın 1. yıldönümü. Çılgın Projelerin mimarının tehdidi de Saray’da bir kutlama yapılır artık. Zincire çılgın olur. vurularak yargılanan G. Antepli baklava Çılgın olmasına gençler de çılgın. hırsızı 4 arkadaşın en büyüğü Metin 9 Ama onların ki ne yazık ki sanal oryıla hüküm giydi. Hepsi de yatıp çıktı. tamda. Şimdi 4’ü de işsizmiş! Erdoğan onlara bir Siyaset ise gözle görülür, günde iş verirse belki “kul hakkı günahı” 4 / 77 lik hayatta hissedilir ve somut olmayı milyon oranında azalır! gerektiriyor. dilmeyen tek günahın “kul hakkı” olduBu nedenle, parlamentoda, meydanğunu söyleyen İslamiyete verdiği hep larda, ekranlarda yapılmak zorundadır. gündemde tutulmalıdır. Kefen bezinden, kitaptan, defterden, Ak Saray’ın, katran karası bir leke olamezar taşından bile kesilip sarayın ithal rak Ak Partili muktedirlerin ruhlarında ve granit taşlarına vitraylarına giden vergilerin alınlarında kıyamete kadar silinmeyeceğini hesabı her gün her saat sorulmalıdır. bıkıp usanmadan anlatmalıdır. “Dünya Liderliği”, “Ümmet ÖnderliBu cesamet ve azamette bir başka ği” oyunu sahnelemek için 1001 gece siyasal, kültürel, ekonomik ve toplumsal masallarına özenip 1000 odalı sarayları rezaletin yakın tarihe kadar ülkemizde inşa etmenin siyasalhukuksal faturası de uygar dünyanın hiçbir yerinde de hep gündemde tutulmalıdır. görülmemiş yaşanmamış mega bir Bu vahşi savurganlığın hazineye veya kepazelik olduğu bıkıp usanmadan laikliğe değil de... tekrarlanmalıdır. En büyük zararı Allah katında affeBu saray, eşine rastlanmamış bir megalomaniyi yansıtmaktadır. Sözde saraydır. Ama özde vahşi bir ağaç katliam anıtıdır. Sözde saraydır. Ama özünde haramzadeliğin kanıtıdır. Sözde saraydır. Ama içindeki oda sayısı kadar şeytani hesabı barındırmaktadır. Gündemde tutulması gerekmektedir. Çünkü yine benzersiz bir hukuki ve ahlaki zillet olan ayakkabı kutuları, kasalar dolusu dolarlar, Avro’lar ve para sayma makineleri “paralel yapı velvelesi” ile ne yazık ki gündemden düşürüldü. Şimdi aynı yöntem Kaçak Saray için deniyor. Ülkenin ve dünyanın önüne her gün gündeme yeni “yemler” atılacaktır. Gülünç olma pahasına dünyayı güldürecek senaryolar, meydan okumalar piyasaya sürülecektir. Amerika’yı Kristof Kolomb’un değil de Müslümanların keşfettiğini ilan etmesi bunun son örneğidir. Küba Camii Şerifi de püskülüdür. Sorulacak tek soru vardır. Ama o soru ne yazık ki hep yanıtsız kalacaktır: “Ey Sn. Tayyip Erdoğan, bu ilahi tarihi coğrafi müjdeyi, bir ABD ziyaretinde neden bizzat Hüseyin Barack Obama’ya vermediniz de Saray inşaatını beklediniz?” Gözdağı Hapsi!.. Bir bilim adamı hapse giriyor. Prof. Dr. Rennan Pekünlü. Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi. Plazma fiziği ve manyetohidrodinamik alanlarında çok sayıda çalışması var Aklı, bilimi, aydınlığı savunuyor. Onlarca hukuksuzluğun yaşandığı bu ülkede türbanlı bir öğrencinin öğretim hakkını engellediği iddiasıyla mahkemece en üst sınırdan ceza aldı. Durdurulmazsa birkaç gün içinde hapse girecek. Ne yapmış Pekünlü? Bugün de geçerli Danıştay, Anayasa Mahkemesi, AİHM kararlarına dayanarak türbanla derse girmek isteyen bir öğrenciyi uyarmış. İşin özü, yasaları dikkate almış, gözetmiş... HHH Peki, öğrencinin girmediği, engellendiği tek bir ders var mı? Yok. Herhangi bir fiziki engelleme, eylem, bir zarar var mı? O da yok. Ne var. Sadece tutanakla belirlenen bir uyarı, hepsi o. Karşılığında alt sınırı bir, üst sınırı üç yıl olan bir suçla ilgili, 2 yıl altı aylık mahkumiyet. İki yıllık sınırın üstünde bir ceza verilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme haklarının yitirilmesi... Yani kaçış yok, illa ki hapishaneye atılacak Pekünlü... HHH Cezanın Yargıtay’ca onaylanmasından sonra “Anayasaya aykırılık ve adil yargılama hakkının engellendiği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurudan da bir sonuç yok. Türban serbestliği getiren yasalar hakkında, laikliğe aykırılık nedeniyle bugün de hâlâ geçerli olan iptal kararlarını veren aynı AYM, bu başvuruyu reddetti... Baştan beri ne suçlamanın ne de mahkumiyetin bir dayanağı var. Türkiye’nin son dönemdeki hukuk sistemi, ayrışma ve çatışma ortada. Kamu vicdanında kabul görmeyen mahkeme kararları, Silivri davalarında yaşanan hukuksuz cezalar ortada. Yeniden yargılama kararları ortada... HHH Hukuksuz bir durumdur Pekünlü’nün yaşadığı. Sistematik biçimde yeni rejimin bütün aygıtları tarafından linç öznesi olarak seçildiği anlaşılıyor. Ona verilen cezayla kamuoyunun susturulduğu, üniversitelerin tepkisiz bırakıldığı görülüyor. Sonuç ortada... Kamuda, TBMM’de, hatta ilkokullarda türban serbestliği... HHH Şimdi birçok meslek örgütü, çeşitli sivil kuruluşlar, infazın durdurulmasını ve yeniden yargılamayı istiyor Pekünlü için. Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği Yönetim Kurulu’nun açıklamasında olduğu gibi, yeni rejimin üniversite dahil yaşamın her alanına yönelik dayatmacı, baskıcı politikalarına karşı çıkılmalıdır. Bu politikalar, sermaye yanlısı bir düzen için halkın tebaalaştırılması çabalarının bir uzantısıdır; sessiz kalınmamalıdır. Pekünlü özgür kalmalıdır, özgürlüğü savunulmalıdır... Samimi İkrar İcabı Hal TBMM Başkanımız Cemil Çiçek icabı halinde iyi bir hukukçu ve gerçekçi bir siyasetçidir. Belli ki dün icabı hal tezahür etti. Ve dedi ki: “Bir konunun bakanlığı var diye işler iyi gidecek değil!” Avrupa Konseyi’nde bizim bir milletvekilimiz İsviçre’de Denizcilik Bakanlığı olduğunu öğrenince İsviçreli mevkidaşı na sormuş: “Niye? Ülkenizde deniz yok ki?!” İsviçreli omuz silkmiş: “Şart değil ki... Sizde de Adalet Bakanlığı var!” HHH Çiçek eski Adalet Bakanımız. Hukukta “samimi ikrar” diye bir fiil var. Ama samimi ikrar, her zaman bir indirim nedeni olarak kabul edilmiyor. Bu konuda çok sayıda Yargıtay kararı var. Çiçek’in bu ikrarı “zülfü yari” de geçip Ak Saray’a kadar uzar. Cumhur’un da başkanı (ve hem de sarayı) var! Ama bu işlerin iyi gitmesi demek değil! Çiçek de “3. dönem kuralı”na takılacaklardan. Ama dikkatli olmalı!. 1000 + 250 oda “Cumhurbaşkanlığı Müşavirleri” için!.. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Tarhan ve ‘ANA P’ Yorumlarım... Değerli milletvekilimiz Emine Ülker Tarhan, geçen hafta “ANA Parti” adını verdiği yeni siyasal oluşumun kuruluş dilekçesini, kurucular listesiyle beraber İçişleri Bakanlığı’na sundu. Tarhan son derece sağlam karakterli ve saygın bir isim. Halktan ve gençlerden de büyük destek görüyor. Tarhan’ın Sivil Toplum Kuruluşları tarafından Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterildiği toplantıyı bizzat yönetmiş ve bu bilgiyi kamuoyuna duyurmuş biri olarak, kendisine uzak bir insan olmadığımı hemen anlarsınız. Tarhan’ın kararının son derece samimi ve duygusal bir eylem olduğu ortada. Gerekçelere bakacak olursak da ortada ciddi bir “provokasyon” var: Çankaya adaylığı için imzaların “tepeden” kesilmesi, Olağanüstü Kurultay’da Kılıçdaroğlu’nun demokratik mücadeleyi neredeyse imkânsız kılmaya çalışan tavırlarını, parti yönetiminin kabul edilemez kararlarına tepki verenlerin küstürülmesini, ilk etapta sayabiliriz. Keza geçen hafta Süheyl Batum’un Tarhan’ın istifasının adından verdiği demeçler bahane edilerek ihraç istemiyle disipline verilmesi, bu ağır ortamı daha da gerdi. Herkesin siyasal parti kurma özgürlüğünü tartışmıyoruz. Bir de bu kritik dönemde, bu girişimin bir sonuca ulaşıp ulaşamayacağı konusu var ki, orası irdelemeye değer. Siyasal muhalefet konularında çok deneyimli bir geçmişin sahibi olarak objektif bir değerlendirme yapmak istiyorum. Birincisi: Parti kurmak, rakı gibidir; şişede durduğu gibi durmaz. “Bütün aşklar tatlı başlar” diyen şarkı gibi, ilk günlerde umutlar taze çiçek gibi kokar, sonsuz bir enerji ortaya dökülür. Salon toplantıları yıkılır, hatta görkemli mitingler düzenlenir. Özel yemek ve toplantılarda hep moral yükselten konuşmalar yapılır ve yeni liderin gözüne girmek isteyen herkes kusura bakmayın bazen “yağcılık” olarak bile nitelenebilecek dolduruşlardan kaçınmaz. Çünkü “yer kapmak” için göze girmek, ikazlar yaparak soğuk rüzgâr estirmekten daha makbul görünür. Hemen “yeni Erzurum ve Sivas kongreleri, Ankara’ya yapılacak uzun yürüyüşler”den söz edilir. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Samsun’dan Ankara’ya yürüyüşünün herhalde 1001 kopyası yapılmış ve tüm manevi güzelliklerine rağmen bu “hat” sulandırılmıştır. Türkiye’nin en saygın isimleri, tüm zahmetlere rağmen bu misyonu üzerlerinde hissederek yola çıkmışlardır yakın geçmişimizde: Mümtaz Soysal, Yekta Güngör Özden, Vural Savaş ve Osman Pamukoğlu Kemalist solda parti kurarken, Cem Boyner, Besim Tibuk, Cem Uzan ve Sadettin Tantan da liberal veya sağ kanattan yapılan hamlelerde ilk akla gelen isimler. Bugün hiçbir varlık gösteremeyen bu partilerin ilk önce hızı kesilmiş, ardından bekleme odasına, oradan da buzdolabına alınmışlardır. Kimi partinin nihai istikameti “morg” olurken kiminin kaderi de “Tabela Partisi” şeklinde bitkisel yaşamda geçmektedir. Tarhan’ın partisi de daha doğum anında sorunlarını dünyaya taşımıştır. Partinin kurmaylarından Yunusoğlu, “Ulusalcı değil, merkez partiyiz. Bizde AKP’li, CHP’li, eski ANAP’lı da var” şeklinde bir demeç vermiştir. Partinin adı da meşhur “4 eğilimli ANAP”ı çağrıştırdığına göre pek yakında itirazlar, ayrılmalar, hayal kırıklıkları başlayabilir. Türkiye’de her kafadan farklı ses çıkaran muhalefetin kaygan zemininde herkesi mutlu etmek kolay değildir! Ayrıca İşçi Partisi’nin Milli Merkez’le beraber oluşturmaya çalıştığı harekete, onu yok etmek isteyen bir alternatif olarak karşı çıkıyor görünmek, bu topraklarda “hayra vesile” değildir. Geçen haftalarda gündeme taşıdığımız “barajı aşacak yeni muhalefet partisi” olmak isteyen herhangi bir hareket, benzerlerinden kaçarak bir yere varamaz. Nitekim Tarhan’ın partisinin önde gelen isimlerinden emekli Tuğamiral Türker Ertürk hakkında Milli Merkez hemen “bizimle bir ilişkisi kalmamıştır” şeklinde sert bir bildiri yayımlamıştır. Önümüzdeki günler, henüz bebek olan bu yeni oluşum ayağa kalkıp yürüyemeden meydana gelecek çok daha sert ve yıldırıcı kapışmalara gebedir. Amblemine baktığımızda bile görebileceğimiz gibi Tarhan’ın partisi, aceleye gelmiştir. Dayanışma ağları ve kökleri, kısaorta vade stratejileri oluşturulamamıştır. Hesaplarının gerçek hayatla örtüşmemesi, beni şaşırtmayacaktır. Tarhan bence tecrübesizlikleriyle boğuşacağı sulara yelken açmıştır. Ya kendi çizgisine yakın siyasal oluşumlarla ortak hareket edeceği bir platforma adım atmalıydı ya da sabırla CHP içerisinde mücadele devam etmeliydi. Bu rota, ilk döneminden hemen sonra doğal akışta gelişecek iç çatışmalar ve mali örgütlenme sorunları da eklendiğinde, ciddi Gordion düğümlerine gebedir. HARBİ SEMİH POROY Yeni ağız ve diş sağlığı hizmeti ile ilgili yönetmelik ‘Doktor olmak şart değil’ SİBEL BAHÇETEPE taslağı, büyük sermaye gruplarının önünü açmayı planlıyor BULMACA SEDAT YAŞAYAN AKP hükümetinin üzerinde çalıştığı “Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkındaki Yönetmelik Taslağı” diş hekimliği ve bu alandan hizmet alan yurttaşları ilgilendirecek değişikliklere imza atacak. Taslak, doktor olmayan herhangi birinin ve büyük serekim işçi olacak maye gruplarının ağızdiş sağlığı 1724 Kasım Ağız ve Diş Sağmerkezlerine ortak olmasının yolığı Haftası’nda “Ağızlunu açıyor. Diş hekimdiş sağlığı, genel sağlıliğinin, muayenehane ve ğın ayrılmaz bir parpolikliniklerde yapılmaçasıdır” uyarısı yapan sının zor hale geleceğine diş hekimleri, taslağın dikkat çeken Türk Dişbu haliyle yasalaşmahekimleri Birliği (TDB), sının ciddi ağız ve diş yönetmeliğin yasalaşmasağlığı sorunlarını da sı ile ağız ve diş sağlıberaberinde getireceğı hizmetlerinin tamağine dikkat çekiyorlar. men “kâr” getiren bir TDB Başkanı Prof. hizmet olarak görülmeDr. Taner Yücel, “Yösine, diş hekiminin “işnetmelikte bizi en çok çi” haline gelmesine, veTaner Yücel rahatsız eden madde, rilen hizmetin niteliğiserbest meslek özellinin düşmesine, gereksiz işlemler yapılarak devletten ve ğine sahip diş hekimliğinin bu yurttaştan fazla paralar alınma özelliğini kaybedecek olmasısına neden olacağını vurguluyor. dır. Doktor olmayan bir kişinin Sağlık Bakanlığı ve TDB yetki bu şekilde ortak olması ağız diş lileri işbirliği ile hazırlanan, halen sağlığı merkezine ortak olması yürürlükte olan yönetmelik üzerin diş hekiminin işçileşmesine, patde değişiklik yapılması gündem ronun yanında çalışan bir hade. Meslek kuruluşlarının görüşü le gelmesine yol açacak. Diş henü almadan adım atmayacakları kimliği, büyük sermaye gruplanı söyleyen diş hekimleri, tasla rına teslim edilecek, muayeneğın yasalaşmasından endişeli. Tas hanelerde mesleğimizi yapmalakta, ağız ve diş sağlığı merkez mız zorlaşacaktır” diyor. leri A ve B tipi olarak ikiye ayrılıyor. Poliklinik tanımı ortadan kaldırılıyor, var olan poliklinik “Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi” olarak tanımlanıyor. A tipi ağız ve diş sağlığı merkezleri “hastane benzeri yapılar” olarak tanımlanıyor, yüzde 49 hissesi diş hekimi olmayan şahıs ya da şirketlere ait olabiliyor. H Anne karnında rahim ameliyatı oldu KONYA (AA) Konya’da yumurtalık kisti tespit edilen 30 haftalık kız bebek anne karnında ameliyat edildi. Bebeğin, ölüm, sakat doğma ve çocuk sahibi olamama ihtimalinin önüne geçildi. Prof. Dr. Metin Çapar, “Bu bebek literatüre 21. vaka olarak geçecek. Bu bebeğin durumunu dünyayla paylaşmayı düşünüyoruz” dedi. Konya’da yaşayan Evrim Öztekin (32), hamileliğinden bir süre sonra kız bebeğinde yumurtalık kisti olduğunu öğrendi. Gittiği hastanelerde “yapılacak bir şey yok” denilerek geri çevrilen Öztekin, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Metin Çapar’a başvurdu. Çapar, hamileliğin 30. haftasında anne karnındaki bebek için ameliyat kararı aldı. Gerçekleştirilen cerrahi operasyonla bebekteki 6 santimetre civarındaki yumurtalık kisti başarılı şekilde alındı. Çapar, “Anne karnındaki operasyonlar çok nadirdir. Tahmin edilen olumsuzluklar devam etse bebeğin başka organları da zarar görebilirdi” dedi. SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hemen 1 kavranama 2 yan, çözümü, 3 kavranması 4 güç olan. 2/ Motif... Spor 5 karşılaşmala 6 rında yapılan 7 kuraldışı ha 8 reket. 3/ Nazi partisinin as 9 keri polis örgütü... Metal bil1 2 3 4 5 6 7 8 9 yelerin savrulma 1 Z İ B Z İ B İ B sı ilkesine dayalı, 2 Ü Y E H U ZME elektrikli bir oyun 3 L U T makinesi. 4/ Balık 4 C O K A T A D L İ B E R O yumurtasıyla ya5 C O P R O M A N pılan bir tür meB İ ze... Rütbesiz as 6 İ F A K A T F A Y ker. 5/ İlgi. 6/ Tas 7 Y O R U M vir... “Saraylar sal 8 E R E N M A H E tanatlar çöker/ 9 MO T T O A R susar bir gün / Zulüm biter” (Nâzım Hikmet). 7/ Meyvelerin yenen bölümü... Hindistan’da kutsal sayılan ırmak. 8/ Bir bağlaç... Açı ölçmeye ya da çizmeye yarayan araç. 9/ Kuşku ve duraksamaya yer bırakmayan... Satrançta bir taş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir örgütün içine sızan gizli ajan. 2/ Geminin rüzgâr alan yanı... Bir kimsenin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tümü. 3/ Magnezyum elementinin simgesi... Çalıştığı sanat alanında başarı gösteremeyen, yeteneksiz sanatçı. 4/ Üstünde kapak gibi tek bir kabuğu olan küçük bir yumuşakça cinsi. 5/ Cemaate namaz kıldıran kimse... Lityum elementinin simgesi. 6/ Romanya’da tarihi bir bölge... Boş bırakılmış tarla. 7/ Giyeceklerde takım... Aşık ve bilye oyunlarında kullanılan, içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaştırılmış boyalı kemik. 8/ Kenar süsü... Bir masal kuşu. 9/ Gırtlaktaki aşırı ve süreğen iltihap.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle