04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 KASIM 2014 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Zordur Yazmak Zeytini! Z Prof. Dr. ÇAĞATAY GÜLER eytin ağacıyla ilgili yazı yazmak, kısaca zeytini yazmak zordur. Çünkü gizemli bir biçimde düşünceleri saptırır, başka yerlere sürükleyip başını belaya sokabilir adamın. Eski Atina demokrasisinin temellerini atan Solon (İÖ 639559) çıkardığı “Zeytin ağacı koruma yasası” ile bir zeytinlikten senede ikiden fazla zeytin ağacı kesilmesini yasaklamıştı. Yırca’da onun yasasına uyulsaydı, bu yasadan beri kabaca 2 bin 500 yıl geçtiğine göre en fazla 5 bin ağaç kesebilirdik. Fakat teknolojide çağı yakalamış “vahşet” bir gecede 6 bin zeytin ağacını kesti tek bir zeytinlikte. “Uygarlık” yerinde saymıyor! Bu olay unutulacaktır kısa süre sonra. Zaten klasik şaşırtma stratejisi uygulamaya sokulmuştur bile. Zeytin ağaçlarının kesilmelerini önlemeye çalışan yoksullar, “vahşetin ekmeğini yiyen” yoksullara dövdürüldüler; “vahşet” “kendisinden habersiz(!) dövdükleri için” dövenleri işten attığını açıkladı. Basın toplantısı bile yaptılar ağlamaklı: “Dövdürürler miydi haberleri olsa!” Dövülenler, ekmeğinden olmuş dövenleri bağışlayıp bağırlarına bastılar. Dövenler de gözleri yaşlı ve bin pişmandılar! “Aldatılmışlardı, yaparlar mıydı yoksa!” Bir de baktık dövenler mahkemeye vermişler dövdüklerini: “Dövdükleri onları dövmüşmüş meğer.” Arkadan hafifletici salvolar başlar: “Zaten zeytin bürümüştür dağı taşı, ne olacaktır bu memleketin hali böyle giderse!” Olayın televizyon dizisi kurgusu tamamlanmıştır artık. Belki de dövenlerden biri dövdüklerinden birinin kuzenidir de haberi yoktur. Vahşetin sözcüsü ise yıllardır aranan kayıp çocuktur. Kürek kemiğinin altındaki benden tanıyacaktır dövdürdüklerinden biri onu. Gerçeği öğrendiğinde ağlayacaktır “ah anam ben nasıl yaptım bunu sana” diye dövünerekten! Yahu bu kadar kolay unutmayın kesilen alt bin zeytin ağacını diyeceğim ama vahşet bunu da kullanacaktır kendi çıkarına. Çünkü artık çıta “6 bin zeytin ağacına” yükselmiştir. Bundan sonra biner biner kesiverir ağaçları. Fazla dert edinmez insanlar, “biz altı bin zeytin ağacının bir gecede kesildiğini görmüşüzdür”. Günümüzde her “çevre düşmanı” kuruluşun bir “çevre dostu” sitesi hatta site leri var. Bunlarla söz konusu kuruluşların bağlantısını bile kurmak zordur. Bu sitelerde bilimsel doğrular sıralanırken aralara usta işi saptırmalar serpiştirilir. Dünyanın en tehlikeli belki de en ahlaksızca yalanlarının yadsınamayacak doğruların arasına serpiştirilmiş yalanlar olduğu bilinir. Oralarda iklim değişikliğiyle ilgili Birleşmiş Milletler açıklamasının yanına zeytinin diğer bitkilerin üremesine olanak vermediğini, iklim değişikliğine yol açan hain bir ağaç olduğunu sıkıştırıverirsiniz. Demokrasiyle yönetildiğimize göre inanıp inanmamakta serbestsiniz. Ne demişti mizahçı Evan Esar: “Demokraside inanır ya da inanmazsınız. Diktatörlükte ya inanırsınız ya da siz bilirsiniz.” Dedim ya zordur yazmak zeytini, başınızı belaya sokar... Silivri Devam mı Ediyor? Silivri davalarının, kumpas olduğu bizzat AKP iktidarı tarafından ifade edildi. Bu davaların kumpas olduğu kamuoyu tarafından çoktan fark edilmişti ama AKP iktidarının bunu kabul etmesi uzun bir zaman aldı... İnsanlar suçsuz yere yıllarca hapis yattı... Bu arada ölenler, hastalananlar, en yakınlarını yitirenler oldu... Sayısız trajedi yaşandı... Sonunda AKP ile Cemaat çatışması, Silivri davalarının da ipliğini pazara çıkardı. Fakat artık ne ölenler geri gelir, ne de parmaklıklar arkasında geçirilen zaman, çekilen ıstıraplar telafi edilir... Ama en azından hapiste olanların salıverilmesi bile bu hukuksuz ve adaletsiz ortamda, mağduriyetlerin biraz olsun hafifletilmesi olarak düşünülebilir. Hukuk açısından, yargılamaların yeniden yapılması, adaletin tecellisi ve haksızlığa uğrayanlara tazminat ödenmesi kamuoyunun beklentileri içindedir. Nitekim bazı davalarda bu yönde gelişmeler de var. Ama İstanbul’daki sözde “Casusluk Davası”, sanki Silivri davaları aynen sürüyor izlenimi veriyor insanlara. HHH İstanbul’daki sözde “Casusluk Davası” aylardır Anayasa Mahkemesi’nde bekliyor. Öteki Silivri davalarında hukuk ihlali kararı veren AYM bu davayı sürüncemede bırakmış görünüyor. Oysa bu davadaki hukuk ihlalleri iddiaları pek de öyle üstü örtülecek gibi değil. HHH Dava ile ilgili olarak öne sürülen haksızlık ve hukuksuzluk iddialarının bir bölümü şöyle: El konulan bilgisayarların imaj kopyaları savunmaya verilmemiştir. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. Bir suç örgütü ve sanıkların böyle bir örgütle ilişkileri somut olarak saptanamamıştır. Telefon dinleme tutanaklarına yanlışlıkla (sehven) eklemeler yapılmıştır. Bazı sanıkların aynı anda iki yerde oldukları iddia edilmektedir. Bir hard disk kayıptır (yoktur). Yanlış evde arama yapılmış ama yine de suç delilleri bulunmuştur. Şantaj iddialarının şikâyetçisi yoktur. Bir süre önce vefat etmiş bir kişi, ölümünden sonra faal örgüt elemanı olarak gösterilmiştir. HHH İstanbul sözde Casusluk Davası kanayan bir yaradır... Bir an önce tedavi edilmesi gerekir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle