03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 KASIM 2014 CUMARTESİ 14 DIŞ HABERLER [email protected] ABD: IŞİD’e karşı savaş suçlularıyla işbirliği mecburi. Esad’ın yerini alabilecek biri bulunmuyor ‘Temiz müttefik arama’ Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey ile Savunma Bakanı Chuck Hagel, Kongre’yi IŞİD’e karşı savaşa 5.6 milyar dolarlık ek ödenek çıkarmak için iknaya çalışırken ilginç açıklamalara imza attı. ABD’nin Suriye’de IŞİD’e karşı desteklemeye çalıştığı “ılımlı” isyancıların IŞİD’den pek farkı olmadığı bilinirken Irak ordusu ve Şii milislerin insan hakları ihlalleri neredeyse IŞİD kadar korkutucuyken Hagel ile Dempsey ABD destekli güçlerle ilişkilerin işkence yaptıkları gerekçesiyle kesilmemesi gerektiğini savundu. İkili, CNN’in ABD Başkanı Barack Obama’nın Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ı devirmeyi içeren yeni bir strateji değerlendirmesine girdiği haberini de yalanladı. Hagel ile Dempsey, ABD’yi işkence yapan örgüt ya da ülkelerle müttefiklikten men eden yasanın IŞİD konusunda esnetilmesini talep ederken “Bölgede temiz müttefik bulmak Dış Haberler Servisi ABD Hagel Dempsey Hanedan Dokunulmaz Olmayınca MADRİD İspanya kraliyet hanedanından Prenses Cristina, skandal patlar patlamaz önce resmi törenlerden dışlandı… Bu yetmedi. Yıl başında, yolsuzluk skandallarına karışan eşi İnaki Urdangarin ile birlikte adı kral ailesinin “web” sayfasından silindi. Derken… Herkesin yasa önünde eşit olduğunu kanıtlamak adına, karıkoca ailesiyle ilgili yolsuzluk iddialarını soruşturan Palma mahkemesine bizzat hesap verdi. Hanedanı sorgulayan cesur yargıç Jose Castro, Cristina’yı 6 saat sorguya çekti ve o tarihte tahtta olan “Juan Carlos’un kızı” demeden… “Palma düşesi” olarak da anılan prensese tamı tamına 400 soru sordu. Bu da İspanyolları kesmedi. Kamuoyu yoklamalarında kraliyete destek ilk defa yüzde 50’nin altına düştü. Çoğunluk “Cumhuriyet isteriz!” demeye başladı. O noktada eski kral Juan Carlos, tahttan ayrıldı. Yerini velihat Felipe’ye bıraktı. İspanya meydanlarının “Yaşasın cumhuriyet / Viva la republica!” çığlıklarıyla inlediği bu yaz başında taç giyen Felipe’nin ilk işi; vergi kaçakçılığı ve yolsuzlukla itham edilen kız kardeşini fiilen “kraliyet ailesinden” çıkarmak oldu. Sembolik jestlerle ötelemek, törenlerden dışlamak kâfi gelmedi; büyük kız kardeş Elena ile birlikte Cristina kraliyet ailesi fertlerinden çıkarıldı. Yeni kral ile dolaşıma sokulan yeni hanedan tanımına göre, monarşinin üyeleri bundan böyle sade kralın annesi babası ve çocuklarıyla sınırlı olacaktı. Ve kız kardeşe devlet kasasından hiçbir harcırah, aylık ödemesi yapılmayacaktı. Öyle ki bu aşamadan sonra Cristina; “şeffaf ve topluma örnek kral” olmayı vaat eden Felipe’nin taç giyme törenine dahi alınmadı. Çok olmuş diye düşünebilirsiniz! Ama İspanyol kamuoyu tatmin olmadı. Bundan böyle istenen, saltanatın 6. vârisi konumundaki Cristina’nın tahttaki haklarının hepsinden vazgeçmesi! Geçen hafta Prenses’e ilişkin vergi kaçakçılığı davasının Palma mahkemesi tarafından sürdürüleceğinin anlaşılması üzerine, kamuoyunda “Hanedandan çıkarmak yetmez. Prenses soyluluk lakaplarını da bıraksın!” baskısı başladı. Soldan ve sağdan… İspanyol medyasında bu baskı şimdi sürüyor. Görevi kötüye kullanmak; zimmet, ihtilas, irtikap; resmi mercileri aldatmak; nüfuz ticareti; vergi kaçırmak; kara para aklamak; dolandırıcılık, resmi belgelerde sahtekârlık, ticari belgelerde sahtekârlık gibi birbirinden yüz kızartıcı ve korkunç dokuz suçla sorgulanan Cristina’nın eşi “Palma dükü” damat Inaki Urdangarin skandalını “Watergate’vari” şekilde ortaya çıkaran muhafazakâr yayın organı El Mundo gazetesi örneğin; “Vergi kaçıran bir düşes olamaz” başlığı taşıyan (8 Kasım) başyazısında: “Yapılan tüm siyasi baskılara rağmen İspanya’da hukuk devleti çalıştı” diyerek ekliyor: “Kral VI. Felipe’nin kız kardeşi ve dava başladığında devlet başkanı olan Juan Carlos’un kızı; gereğinde mahkemede herhangi bir yurttaş gibi yargılanacak. Bu örneği görülmemiş tarihi bir olay ve bizim demokrasimizin zaferi. Ama vergi kaçıran biri tahttaki haklarını muhafaza edemez. Kendisi şimdi bir jest yapıp bu haklarından vazgeçmelidir!” Merkez sol El Pais’te benzer doğrultuda çıkan eşzamanlı bir yazıda “Prenses haklarından vazgeçmeli!” başlığı altında özetle “Damada atfedilen suçlar, Prenses’in iddia edegeldiği gibi şahsının bilgisi dışında işlenmiş olamaz. (Beş ay önce tahta geçen) Felipe güçler ayrılığına saygılı. Prenses’in davasına bakan mahkemeye sonuna dek saygı göstereceğini söylüyor. Ancak Felipe, kız kardeşini taht haklarını bırakması için sıkıştırmayacak. Prenses şimdi gönüllü biçimde bunu yapmalı” diyor. Bambaşka bir gezegen değil mi? Yargıçlar, hanedandı, kraldı, damattı.. dinlemiyor… Skandal da oradan buradan sızdırılan kasetlerle değil; görevini yapan ve pislikleri gün ışığına çıkarmaktan korkmayan medya sayesinde keşfediliyor. Özgür medya ve basınla birlikte kamuoyu; “Soyduysa hanedan soydu!” demiyor ve sonuna kadar hesap soruyor… Bunu o kertede yapıyor ki, “Krallar istifa etmez. Yataklarında ölür!” diyen bir kralı dahi alaşağı alabiliyor. Görevi devralan devlet başkanı, çürük elmaları ayıklamak zorunda kalıyor. Örnek hükümdar olmak adına bir dizi ciddi önlemler alıyor. O önlemlerin başında; “yakın çevresi içinde kimsenin bundan böyle özel sektörde iş yapamayacağı ve kurumsal nitelik taşımayan hiçbir faaliyette bulunamayacağı!” kuralı ve kısıtlaması geliyor. Sorunlarına ve kusurlarına rağmen demokrasinin işlediği bir ülke İspanya. Ama sadece bu değil. Eski bir imparatorluk olan İspanya’da “devlet” hâlâ ciddiye alınan bir kavram. Kral Felipe kardeşini feda etmek pahasına örneğin “devlet” raconunu yüceltiyor. Öncelik burada “aile”yi değil, “devlet”i korumak oluyor… İspanya “devlet”e; “ecdat” edebiyatıyla değil; “devlet raconuyla” sahip çıkıyor. zor” ifadesini kullandı. 1997 tarihli Leahy Yasası, ABD’nin cinayet, işkence ve yargısız infaz dahil insan hakları ihlallerine karışmış birlikleri finanse etmesini yasaklıyor. Obama yönetimi bu yasanın IŞİD’e karşı karada savaşacak müttefik bulmayı imkânsızlaştırdığı görüşünde. ABD’nin bizzat işlediği insan hakları ihlalleri zaten anılmıyor. Madalyonun öbür yüzünde, ABD’nin Esad yönetimini insan hakları ihlalleri yü zünden geçersiz saymasının da anlamı kalmıyor. Daha önce IŞİD’e hava saldırılarının Esad’a fayda sağladığını kabul etmiş olan Hagel, Esad devrilmeden IŞİD nasıl yenilecek sorusunu şöyle yanıtladı: “Esad tabii ki denklemin bir parçası ama IŞİD’in Suriye’nin doğusu, Irak’ın batı ve kuzeyinde kontrolüne bakarsanız, bugün Esad’ı değiştirmeniz, bu dinamikleri değiştirmeyecek. Esad’ın yerini kim alacak ve IŞİD’i na sıl bir ordu yenecek?” Dempsey ise IŞİD’le mücadeleyi “üç adım ileri, iki adım geri” diye tanımladı. Irak’ın IŞİD’e kaptırdığı toprakları geri alabilmek için 80 bin etkin askere ihtiyaç olduğunu söyleyen Genelkurmay Başkanı, ABD’nin Irak’ta askeri danışman sayısını 3100’e çıkaracağını ve daha da artırabileceğini belirtti. “Irak güçleri Musul ya da Suriye sınırı gibi zorlu bölgelerde taarruza geçtiğinde, Amerikan askeri danışmanlarının sahada eşlik etmesini değerlendirdiğini” sözlerine ekledi. AskerpolisŞii milisleraşiretlerden oluşan Irak güçleri, 4 hafta çatışmanın ardından en büyük rafinerinin bulunduğu Beyci kentini IŞİD’den geri aldı. Bağdat’ın 250 km. kuzeyindeki Beyci, hazirandaki IŞİD istilasından beri ordunun geri aldığı en büyük yerleşim.Irak güçleri, burayı Musul ve Tıkrit’e operasyonun merkezi yapacak. IŞİD kontrolündeki Musul’a uzanan otoyol üzerindeki Beyci’nin kaybı daha güneyde kalan Tıkrit’teki militanları biraz daha tecrit etti. Irak güçleri öncelikle ülkenin rafine petrol ihtiyacının yarısını karşılayan Beyci rafinerisinde 6 aylık IŞİD kuşatmasını kırmak için harekete geçti. Ancak militanların yerleştirdikleri bubi tuzakları ilerlemeyi zorlaştırıyor. BM: IŞİD savaş suçuyla yargılanmalı BM, 300’den fazla tanıkla mülakatlara dayanan “Te rör Yönetimi: Suriye’de IŞİD idaresinde yaşamak” raporunu yayımla dı. Uluslararası Bağımsız Suriye Arap Cumhuriyeti Soruşturma Komisyonu’nun raporuna göre, IŞİD kontrolündeki bölgelerde katliam, kafa kesme, recm, işkence, tecavüz, seks köleliği, zorla hamilelik gündelik hayatın bir parçası haline geldi. Komisyon Başkanı Paulo Pinheiro “IŞİD komutanları bu savaş suçlarını ve insanlığa karşı suçları bile isteye işlemiştir. Bu suçlardan kişisel olarak sorumlular, hesap vermeliler” dedi. Kendi idaresini zorla kabul ettirmek için dehşeti teşhir eden IŞİD hâkimiyetindeki bölgelerde halkın yaşamının her veçhesine gerek terör estirerek gerekse beyin yıkayarak hükmediyor. Rakka’dan kaçan bir kişi, hırsızlık gerekçesiyle meydanda bir adamın eli kesilirken, yanındakilerden birinin kusmaya başlayıp öldüğünü anlattı. 15 yaşındaki çocukların, bir erkek hastayı tedavi etti diye bir kadın diş hekiminin kafaları kesildi, zina suçlamasıyla kadınlar taşlandı. Aşara’da 16 yaşında bir erkek çocuğu haça gerildi. Sigara içen erkeklerin parmakları kesildi. Ezidi kadınlarınkız çocuklarının esir alınıp seks kölesi yapılması ve IŞİD militanlarının çocuklarını doğurmaya zorlanması da raporda yer alıyor. IŞİD’in çocukları zorla savaştırması ve toplu infaz seyrettirip beyinlerini yıkaması da... ABD hava saldırısı düzenlediğinde ise militanlar sivillerin evlerine ve çiftliklerine konuşlanıp hem kamufle oluyor hem de sivilleri hedef haline getiriyor. Beyci geri alındı ‘IŞİD İLE Nusra KÜRTLERE KARŞI güçlerini birleştirdi’ IŞİD ile Kaide’nin Suriye kolu Nusra Cephesi’nin aralarında savaşa son verip Kürtlere karşı güçlerini birleştirme kararı aldığı belirtildi. Suriyeli muhalifler, IŞİD ile Nusra’nın 2 Kasım’da Halep’in batısındaki Atareb’de buluştuğunu aktardı. AP’ye Türkiye’den konuşan bir muhalif lider, 7 kişilik toplantının gece yarısı başlayıp sabaha karşı dörtte bittiğini belirtti. ÖSO ile birlikte hareket eden tugay komutanı Ebu Musafer de “üçüncü tarafın” organize ettiği toplantıda iki örgütün aralarındaki çatışmalara son verme ve “yeni” cephelerde Kürtlere karşı birlikte savaşma kararı aldığını duyurdu. Ebu Musafer’e göre, iki örgüt, ABD destekli Suriye Devrimciler Cephesi’ne de savaş açtı. Toplantıya IŞİD’den bir, Nusra’dan iki temsilcinin yanı sıra, Ahraruş Şam, Horasan, Afganistan ve Pakistan’dan Kaide bağlantılı tecrübeli bir grup ile IŞİD’e bağlanan Cund el Aksa da katıldı. Bu arada ABD, Horasan’a 3. hava saldırısını da düzenledi. ‘Taht haklarını da bırak!’ El Aksa’da yaş sınırlaması kalktı Hem Batı’dan hem İslam âleminden gelen uluslararası baskılar karşısında İsrail, aylardan beri ilk kez El Aksa’da cuma namazı için Filistinli erkeklere getirdiği yaş sınırlamasını kaldırdı. İsrail polisi, dün her yaştan Filistinlinin El Aksa’ya girişine izin verirken, takviye birliklerle sıkı önlemler alındı. İsrail’in adımı, Ürdün’de Kral Abdullah’la İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılan görüşmelerde Kudüs’te gerilimi düşürme yönüde adım atılması için uzlaşılmasının ardından geldi. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Abdullah ile Netanyahu’nun Kudüs’te “güvenin yeniden tesisi” için ciddi taahhütte bulunduklarını söyleyip “Pratik adımları küçümsememek gerek” dedi. l Bayık’a yalanlama: Afrin için tehlike yok Obama’dan Suu Çii’ye destek ‘Hukuk devleti çalıştı’ ABD’de maden sahibine 31 yıl isteniyor ABD’de Massey enerji şirketinin sahibi Donald Blankenship’e 2010’daki kömür madeni faciasıyla ilgili ceza davası açıldı. Blankenship “daha fazla kömür üretmek ve masrafları düşürmek amacıyla” güvenlik tedbirlerini ihmal etmek, madenin güvenlik önlemleri hakkında federal soruşturmacılara dört defa yalan söylemek, şirketin güvenlik uygulamaları konusunda hükümet yetkililerine yalan söylemekle suçlanıyor ve hakkında 31 yıla kadar hapis isteniyor. Batı Virginia eyaletindeki “Upper Big Branch” madenindeki kaza, ABD’de son 40 yılda yaşanan en büyük maden kazasıydı. Patlamada 29 madenci yerin 370 metre altında mahsur kalıp ölmüştü. 2011’de yapılan soruşturmada, madende bir dizi güvenlik önleminin alınmadığı ve kazanın aslında önlenebilir olduğu belirtilmişti. Aynı yıl Massey şirketi Adalet Bakanlığı’yla uzlaşma yoluna gidip madende saptanan 300 güvenlik önlemi ihlali için 209 milyon dolar ödemişti. CEYDA KARAN Irak Şam İslam Devleti’nin yarattığı tehdit Kobani’den Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgesi Rojava’nın diğer kesimlerinde de hissedilirken, batıda yer alan Afrin kantonunun yöneticileri ülke dışına ilk ziyaretlerini Türkiye’ye düzenliyor. Türkiye, sancılı bir sürecin sonucunda Kobani’ye silah yardımı için Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne koridor sağlamışken, batıda sıkışıp kalmış Afrin kantonunun beklentisi Türkiye ile kapı açılması. Afrin kantonunun kadın başkanı Hewi Mustafa, Türkiye’yle dayanışma ve yardım taleplerini dile getirmek üzere dün İstanbul’da heyetinde yer alan Dış İlişkiler Bakanı Süleyman Cafer ve yardımcısı Cihan Mihemed ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi. Sınırın Suriye tarafında bulunan İslam Cephesi’nin kontrolü altındaki Azaz kapısından geçerek Türkiye’ye giriş yaptıklarını anlatan Hewi Mustafa, KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın iddialarının aksine Afrin’de Kobani’deki gibi acil bir IŞİD tehdidi bulunmadığını “Afrin ve çevresinde savaş durumu yoktur” sözleriyle aktardı. Ancak normalde yüzde 10’unu Arapların, gerisini Kürtlerin oluşturduğu 1 milyon nüfusu bulunan, Suriye’deki kaosu yarattığı sığınmacılarla birlikte nüfusu 2 milyona çıkan Afrin’in insani yardıma ihtiyacı olduğunu vurguladı. Hewi Mustafa, Islahiye bölgesinde sınıra yakın bulunan ve tren hattının bulunduğu yerde bir kapı açılması talebinde bulundu. Kapı açılması için Türk yetkililere talepte bulunduklarını da belirten Hewi Mustafa, hemüz bir yanıt alamadıklarını ekledi. Afrin’de kendi kurumlarının işlediğini, asayiş ve savunma sistemleri bulunduğunu da aktaran Hewi Mustafa, bölgede IŞİD ve Nusra Cephesi’ne karşı savaşan gruplarla da ‘barış içinde’ olduklarını kaydetti. Afrin için “Afrin’e gelenler Suriye içinde bir cennet olduğunu söylüyorlar” diyen Hewi Mustafa, “Biz savaş istemiyoruz. Fakat bize saldırılırsa kendimizi savunmaya hazırız” vurgusu yaptı. Dış İlişkiler Bakanı Süleyman Cafer de ilk ziyaretlerini Türkiye’ye yapma sebeplerinin, “Türkiye’de kardeşlerinin bulunması ve Türk halkını kardeş olarak görmeleri” olduğunu söyledi. ABD Başkanı Barack Obama, hâlâ cunta yönetimi altında olan ama demokrasiye bebek adımları atan Myanmar’ı ziyaretinde, muhalifleri desteklemeye çalıştı. Dün Nobel Barış Ödülü sahibi muhalefet lideri Aung San Suu Çii ile birkaç yıl öncesine dek hapsedildiği evde görüşen Obama, anayasanın yabancılarla akraba olanlara devlet başkanlığını yasaklaması nedeniyle Suu Çii’nin gelecek yılki seçimde aday olamamasını kınadı. Merhum eşi gibi oğulları da Britanya vatandaşı olan Suu Çii ise Obama’nın cuntaya karşı tek koz olan yaptırımları alelacele kaldırmasını eleştirdi. Hollanda siyasetinde Dış Haberler Servisi Marcouch iki vekili basın yoHollanda’da İşçi Partili (PvdA) luyla tartıştıkları için eleştiBaşbakan Yardımcısı Lode rince Özkök’ten “Allah cewijk Asscher’ın,Türkiye kö zanı versin” yanıtı aldı. Parkenli gençlerin çoğunluğunun ti lideri Diderik Samsom taIŞİD hayranı çıktığı bir anke rafından da “rencide edici” tin ardından, Türkiye bağlan bulunan ve ihraç edilmeleritılı dini örgütlere soruşturma ne karar verilen iki vekil ise talep etmesi siyasi kriz çıkardı. çoğunluk görüşünü seslendirUyum ve Sosyal Yardım’dan dikleri ama susturulmaya çasorumlu Asscher, parlamento lışıldıkları görüşünde. ya İslamcı grup, vakıf, dernekler ve AKP’nin Türkiye kriziN KÖKENİNDEKİ ANKET kökenlileri etki altına aldığını Hollanda’da Forum Enstibildirip “Paralel toplum yatüsü, Türkiye kökenli 1834 ratmaktan Hollanda Diyanet Vakfı, Milli Görüş, Sü yaş aralığındaki 300 kişiyleymancılar ve Gülen gru le görüşüp cihatçılara bakıbuna inceleme ve 5 yıl ya şı araştırdı: Türkiye kökenli kın takip” talep etti. Plana gençlerin yüzde 80’i IŞİD’in, PvdA’nın Türk asıllı millet cihat için başka din mensupvekilleri Tunahan Kuzu ile ları ya da dinsizlere şiddet uygulamasını olumlu buluSelçuk Öztürk karşı çıktı. yor. Yüzde 90’ı, Esad rejiİkili, Asscher’i “Türk ku mine karşı savaşa giden ciruluşlarını ötekileştirmek hatçıları, “kahraman” görüle” suçladı. Perşembe parti yor. Yüzde 89’u İsrail’e, yüztoplantısında, PvdA Uyum de 53’i Şiilere karşı. Komisyonu Başkanı Ahmed Türkiye krizi 47 YIL SONRA BULUNDU Devrimci efsane Che Guevara’nın öldürülmesi sonrası çekilmiş fotoğraflarından bazısı 47 yıl sonra ilk kez gün yüzüne çıktı. 9 Ekim 1967’de Bolivya ordusunun öldürdüğü Che’yi görüntüleyen AFP foto muhabiri Marc Hutten, bunların bazısını Bolivya’da misyonerlik yapan Luis Cuartero’ya emanet etmiş. Misyoner dayısının ölümünün ardından yengesinden fotoğrafları alan İspanya vatandaşı Imanol Arteaga, basınla paylaştı. Devlet raconu aileden önemli ‘Islahiye’de kapı açın’ talebi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle