30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 8 EKİM 2014 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR Yunus Emre ‘Çok üzgünüz, ile yücelirken ama...’ Altın Portakal Festival Komitesi, Tuvi’nin belgeselini sansürlemekte kararlı u Festival Komitesi, olayın bu noktaya gelmesinin sorumluluğunu ‘yanlış iletişim zinciri’ne atarken, Tuvi’nin belgeselinin, Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili sözlerin çıkartılarak gösterileceğini açıkladı. CEREN ÇIPLAK Yersiz yurtsuz da olsa İDSO, İstanbul’da yeni konser mevsimini açan ilk kurum oldu 51. Uluslararası Antalya Film Festivali Komitesi, yanlış bir iletişim zinciri oluştuğu için sansür krizinin bu noktaya geldiğini ve bu krizden sorumlu olduklarını belirten bir yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, sorumluluklarını kabul etmekle birlikte, Reyan Tuvi’nin “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” adlı belgeselinin Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili sözler çıkartılarak gösterileceğini duyuruldu. Alin Taşçıyan, Hülya Uçansu ve Zeynep Özbatur Atakan’dan oluşan Festival Komitesi, sansür krizine son vermek ve festivalin sağlıklı bir ortamda yapılmasını sağlamak amacıyla çağrıda bulundu. “Sansür kabul edilemez” denilen açıklamada “Bu festival hepimizindir ve sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi de hepimizin ortak sorumluluğudur. Karşılıklı inatlaşmanın ve bu sorunun oluşmasında hiçbir katkısı olmayan değerli dostların, sanatçıların yıpratılmasının hiçbirimize faydası yoktur” ifadeleri kullanıldı. Yönetmenin sanatçı iradesine herhangi bir baskı ya da otosansür dayatması yapılmadığı, ne festival Hülya Uç ansu Kurtuluş Özgen, Altın Portakal’ın Ulusal Belgesel bölümünden çekildi ‘Hakikati algılamakta zorlanıyorum’ 51. Uluslararası Antalya Film Festivali’nin Ulusal Belgesel bölümünde yarışan Kurtuluş Özgen filmini festivalden çektiğini bildirdi. “Nail V.” adlı belgeu ‘Nail V.’ sel filmiyle yarışma seçadlı belgeselini kisinde yer alan Özgen, konuyla ilgili açıklamafestivalden sında, Türk Sineması’na çeken Özgen, büyük katkısı olan Altın ‘bu toz duman Portakal’da bu yıl gittikçe derinleşen bir sansür ortamda yaşandığını, bu toz yaşananları ve krizi duman ortamda yaşananarkasındaki ları ve arkasındaki hakikati algılamak ve değerhakikati lendirmekte zorlandığını algılamakta belirterek festivale katılzorlanıyorum’ mayacağını belirtti. dedi. Özgen, üyesi olduğu Belgesel Sinemacılar Birliği’nin (BSB) “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” belgeselinin bir İngilizce altyazının çıkarılması sonucu festivale tekrar kabul edilmesiyle ilgili yayımladıkları bildiriyi referans aldığını vurguladı. Bildiride, festivallerin sanata müdahale hakkını kendinde gören iradelerin gölgesinde gerçekleştirilmesi kınanıyordu. tarafından ne de eser sahibi tarafından söz konusu filmin ne mesajına, ne içeriğine, ne kurgusuna, ne de bütünlüğüne dokunulmasının talep edilmediği belirtildi. Anımsanacağı üzere, filmin, bir küfrün çıkarılması sonucu yarışmaya yeniden katılması sonucu “sansür krizi, sansürle çözüldü” şeklinde değerlendirilmişti. Bu durumla ilgili olarak da şöyle deniliyor: “Net bir biçimde adını vererek ve yazılı olarak kişilik haklarına yönelik bir hakarete dair ortak bir hassasiyet sonucu, söz konusu küfür kaldırılmıştır. Filmin ilk başta açıklandığı gibi halka açık gösterime çıkarılmaması ile ilgili gerçek bununla sınırlıdır.” Tuvi’nin adının hiç hak etmediği bir şekilde tüm krizin merkezine oturtulmasını kendisine yapılan ciddi bir haksızlık olarak gördüklerini ve en derin ve samimi üzüntülerini başta Tuvi olmak üzere sinema camiası ve kamuoyu ile paylaştıklarını belirten açıklama şu sözlerle sona eriyor: “Hepimizin ve sinemamızın ortak çıkarı, bir tartışmaya tüm festivali kurban etmemektir. Karşılıklı suçlamalar ve ithamlar yerine, konuşup tartışarak çözemeyeceğimiz bir konu ve sorun olmadığı inancındayız. Meselenin tüm taraflarını 51. Antalya Altın Portakal Film Festivalimizi bir sinema bayramı biçiminde kutlamaya davet ediyoruz.” Önceki gün, aralarında Reyan Tuvi’nin de bulunduğu, 51. Antalya Uluslararası Altın Portakal Film Festivali Ulusal Belgesel Film Yarışması Filmleri Yapımcı ve Yönetmenleri, yazılı bir açıklama yaparak, festival yönetimi, sansürlenen belgesel filmle ilgili sürecı tüm şeffaflığıyla açıklayan bir özeleştiri ve özür metni sunmadığı sürece filmlerini festivalden çekeceklerini bildiren bir açıklama yapmıştı. 1 Ekim akşamı İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Aya İrini’de tarihi bir konsere imza attı. Yersiz yurtsuz da olsa İDSO, İstanbul’da yeni konser mevsimini açan ilk kurum oldu. Yunus Emre Oratoryosu, çağdaş müziğimizin ilk kuşağından bir anıttır. Bu konserdeki yorum eserin bütün birimleriyle son derece nitelikliydi ve mevsim açılışına çok yakıştı. Şef Gürer Aykal, sahnedeki yorumcular kadar dinleyicinin de bir an bile dikkatini yitirmesine izin vermedi. Bu ender yaşanan bir duygudur, baştan sona böylesi odaklanmanın ardından konserden çıkınca da uzun bir süre müzik sizinle gelir. Ahmed Adnan Saygun o gece tarihimizin en şanslı bestecisiydi. Onun en uzun, en has öğrencilerinden birisi olan Gürer Aykal, hocasının çok iyi tanıdığı özelliklerini yıllar içinde olgunlaştırmış, sahnedeki o kocaman sanatçı topluluğunun tek soluk halindeki bütünlüğünü sağlamıştı. Oratoryonun bölümleri sanki görünmez bir bağ ile birbirine kenetlenip karakter bütünlüğü yaratmıştı. Saygun’un uzun arayışlardan sonra bulduğu Yunus Emre’ye yaraşır “sihirli hava” Aya İrini’nin kubbesinde yankılanırken tam da günümüzün gelenekselmodern tartışmalarını çözümleyen bir yanıt gibiydi. Keşke kültür bakanı da orada olsaydı. Ya da bir temsilcisini, bir çiçeğini gönderseydi. Yalnız sahnedeki başarılı sanatçıları değil, Aya İrini’yi tıka basa dolduran dinleyici kitlesini,Türkiye’nin aydınlık sanatseverini de görseydi. Alin Taşçıyan u Yunus Emre Oratoryosu, çağdaş müziğimizin ilk kuşağından bir anıttır. İDSO konserindeki yorum eserin bütün birimleriyle son derece nitelikliydi ve mevsim açılışına çok yakıştı. Şef Gürer Aykal, sahnedeki yorumcular kadar dinleyicinin de bir an bile dikkatini yitirmesine izin vermedi. İDSO hiç mevsimin ilk konserini verir gibi rehavet içinde değil, tam tersine sanki yaz boyu çalışılmış bir yapıtı dinamizm ve bütünlük içinde yorumladı. Bu sihirli havanın doruk noktasında yükselen flüt solo, sahneden değil binanın ortasındaki kubbeden duyuldu. Flüt solistimiz Günay Yetiz’in arka balkondan yükselen o sade, tasavvufi sesi yoruma ayrı bir özellik kattı. Solistlerin her biri birbirinden nitelikli, orkestra dinamik ve bütünlük içindeydi. Gökçen Koray ve Seval Irmak yönetiminde İstanbul Senfoni Orkestrası Korosu’nun tertemiz sesleri, bütünlük ve orkestraya uyum sağlayan dinamizmi övgüye değerdi. Koronun bu denli çok yer aldığı, orkestranın şiddetiyle yarıştığı bir başka yapıtımız var mıdır acaba? Solistler, soprano Simge Büyükedes, mezzo soprano Asude Karayavuz, tenor Ünüşan Kuloğlu ve bas Tuncay Kurtoğlu, her birisi mesleklerinin doruğunda, olgun sanatçılar. Alkışlarımız yalnız yorumculara değil, İDSO’yu yıllardır destekleyen ana sponsoru Denizbank’ı da katkıları için alkışlıyoruz. Bestelendiğinden 71 yıl sonra bir yapıtın böylesi nitelikli yorumu ve dahası böylesi özel bir dinleyici tarafından coşkuyla alkış alması onun gerçekten de tarihe mal olduğunun göstergesi. Bu konseri dinlerken kimbilir benim gibi kaç kişi daha günümüzün karamsarlığından biraz olsun arınmıştır. İDSO konserlerinin radyo kaydını da TRT3, 88.2 kanalından çarşamba akşamları saat 20.00’de dinleyebilirsiniz. Zeynep Özbatur Atakan NOTRE DAME DE SION FRANSIZ LİSESİ’NDE Kültür Servisi Notre Dame de Sion Fransız Lisesi Gösteri Salonu’nda yarın Olivier Moulin piyano resitali gerçekleştirilecek. Saat 19.30’daki konser herkese açık, ücretsiz olacak. “Fransız Süitleri, Rameau’nun Anısına” başlığı altında hazırlanan programda C. Debussy’nin “Bergamasque Süiti”, J.P. Rameau’nün “Mi Minör Süiti” ve M. Ravel’in “Le Tombeau de Couperin” müziksevenlerle buluşacak. Lyon’da doğan Olivier Moulin, Lyon Müzik ve Dans Yüksek Devlet Konservatuvarı’nın önce Eric Heidsieck, ardından Géry Moutier’nin sınıfından oybirliğiyle birinci seçilerek mezun oldu. Çeşitli yarışmalardan ödüller alan sanatçının Franz Liszt’in müziğine ayırdığı ilk solo plağı, Ameson/Codaex etiketiyle Ekim 2011’de çıktı. Olivier Moulin’den ‘Fransız Süitleri’ İSTANBUL MODERN’DE SESSİZ SİNEMA GÜNLERİ ‘Sessiz Sedasız Geldiler’ Kültür Servisi İstanbul Modern Sinema, Kino İstanbul tarafından İstanbul Şehir Üniversitesi işbirliğiyle bu yıl ilk kez düzenlenen İstanbul Sessiz Sinema Günleri’ne ev sahipliği yapıyor. Program, 912 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek “Sessiz Sedasız Geldiler” temasıyla gerçekleştirilecek. Programda, sinemanın erken döneminden çeşitli örnekler, dünyanın çeşitli arşivlerinden Osmanlı dönemi görüntülerinin bir araya getirildiği “Osmanlı’dan Görüntüler” kapsamında bir seçki, Orson Welles’in uzun süre kayıp olduğu sanılan ve seyirciyle ilk kez 2013 yılında buluşan Too Much Johnson (“Çok Johnson”) adlı 1938 tarihli filmi, Türkiye sinemasının 100. yılı kutlanırken, 1914’te, 1. Dünya Savaşı’nın başlamasına ramak kala çekilmiş pasifist Belçika filmi Maudite Soit la Guerre (“Savaş Cehennemdir”) ve diğer ülkelerden yüz yıllık örneklere yer veriliyor. Festival kapsamında 10 Ekim Cuma günü Prof. Dr. Nezih Erdoğan, Prof. Dr. Peyami Çelikcan gibi akademisyenlerin katılacağı “Osmanlı’dan Sinema Manzaraları” adlı bir söyleşi de gerçekleşecek. a d n a s r Ko r a l n a t a çoks Yapılan baskınlarda 171 bin kitaba el konuldu Kültür Servisi Korsan kitap basanlara teknik takip başlatan İstanbul Emniyeti Güvenlik Şubesi ekipleri, bu yıl düzenlediği operasyonlarda 171 bin kitaba el koydu. Baskınlarda çoksatan listelerinin üst sıralarındaki kitapların korsanları dikkati çekerken ilk üç sırada Elif Şafak, Ayşe Kulin, Ahmet Ümit kitapları yer aldı. Milliyet gazetesinde yer alan habere göre teknik takiple sadece kitapların satıldığı tezgâhlar değil, kitapların basıldığı matbaa ve depolar da tespit edebiliyor. Bu yöntemle polisin bu yıl düzenlediği operasyonlarda 171 bin adet korsan kitaba el konuldu. Bunun yanı sıra 31 adet matbaa makinesi, 135 bin de kitap kapağı ve 180 adet kitap kalıbı da bulundu. El konulan kitapların arasında sırasıyla Elif Şafak 22 bin, Ayşe Kulin 18 bin, Ahmet Ümit 13 bin adet, İskender Pala 9 bin, John Verdon 8 bin 300 kitapla ilk beş sırayı paylaşıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik konuyla ilgili Twitter sayfasından yaptığı açıklamada, polisin teknik takibiyle korsan kitap basanların adım adım izlendiğini, böylelikle tüm ürünlere el koyma imkânı belirdiğini belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle