06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 EKİM 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Can Dündar’ın belgeseli Fransa’da! ‘Davutoğlu kukla, en çok Zaytung’a haber oluyor’ diyen Kılıçdaroğlu MHP’yi de eleştirdi ‘Tezkere yüzkarası’ AYŞE SAYIN ANKARA CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Kurban Bayramı arifesinde, AKP ve MHP oylarıyla kabul edilen tezkerenin IŞİD’le değil, Suriye rejimi ile mücadeleye dönük olduğunu belirterek, “Bu tezkere hükümetin yüzkarasıdır. Kimse ‘askerimi göndereceğim’ demiyor, ama bunlar kraldan çok kralcılık yapmaya çalışıyorlar” dedi. Kılıçdaroğlu, tezkereye destek veren MHP’ye “Türkiye Cumhuriyeti topraklarını yabancı asker postalları çiğneyecek, bu mudur milliyetçilik? MHP Ortadoğu’dan gelecek şehitlerin hesabını nasıl verecek” sözleriyle yüklendi. Başbakan Ahmet Davutoğlu’na “Kukla başbakan, en çok Zaytung’a, mizah dergilerine haber oluyor” diye eleştiren Kılıçdaroğlu, TBMM’nin yeni yasama yılı açış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı “ayakta” karşılamasını ise “Makama saygının gereği, protokol kuralları gereği ayağa kalktık” sözleriyle açıkladı. Kurban Bayramı’nı Ankara’da geçiren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı: Tezkerede “hayır” oyu kullandınız? Kendinizi “IŞİD destekçisi” hissediyor musunuz? Bunu dillendiren Davutoğlu’nun herhalde mizah yeteneği fazla gelişmemiş, mizah yeteneği gelişseydi başka bir espri bulabilirdi. Çünkü IŞİD’ci deyince benim aklıma Davutoğlu ve ekibi geliyor. IŞİD’e onlar destek verdi, onlar silah gönderdiler, IŞİD’cileri Türkiye’de tedavi ettiler. IŞİD’e militan devşiren yapılara göz yumdular. Sadece bizim medya değil, dünya medyası da bütün bu gerçekleri biliyor. ‘Tezkerenin bazı bölümlerini ben kaleme aldım’ demiş. Zaten Davutoğlu’nun kalem aldığı belli. Çünkü neye benzediği belli değil, torba tezkere diyoruz. Oysa sözde akademisyen, akademik kimliği konusunda bile bende ciddi endişeler var. Bundan sonrası için öngörünüz nedir? Bu bir “savaş tezkeresi mi?” Dikkatle takip edeceğiz. Biz askerimizin bir bataklığa sürülmesini istemiyoruz. Böyle bir tezkere, aslında bu hükümetin yüzkarasıdır. Daha önce dedim ki, “IŞİD bir terör örgütüdür, mücadele için de Batı bir ittifak yapıyor, Türkiye de bu ittifakın içinde yer almalıdır” dedim. Ama bunlar, o ittifakın neleri istediğini de tam anlamış değil, ya da Batılıları kandırmaya çalışıyorlar. Onların istediği IŞİD terör örgütü ile mücadele....Hiç kimse ben askerimi göndereceğim o bataklığa demiyor; ne Almanya, ne Fransa, ne Estonya.. Hiç kimse... Şimdi bunlar kraldan çok kralcılık yapmaya çalışıyorlar. Ama IŞİD’le mücadele için değil, Suriye ile mücadele için oraya girmeye çalışıyorlar. Eğer IŞİD’le mücadele edeceklerse ya da teörle mücadele için ona göre bir tezkere getirirlerdi. Bir kere AKP hükümetinin dünya kamuoyunda bir algısı var; IŞİD’e destek veren hükümet. IŞİD saldırıları nedeniyle Kobani düşmek üzere deniyor... Siz de parti olarak yakından izliyorsunuz, alınan önlemler ve yapılan yardımları yeterli buluyor musunuz? Kobani’ye, Suruç’a giden milletvekili arkadaşlarımız da oldu. Orada ciddi bir insanlık dramı yaşanıyor. Ona Türkiye’nin sessiz kalması mümkün değil. Türkiye onlara kapıları açtı, ona her türlü yardımı yapıyoruz. Bu Türkiye’nin hem bölgede hem dünyada saygınlığına katkı yapan bir davranıştır. Ama IŞİD terör örgütü, terör örgütü militanları hâlâ Türkiye’ye kaçak petrol satıyorlarsa ve buradan 22.5 milyar dolarlık bir gelir elde ediyorlarsa, bunun sorumlusu AKP hükümeti değil midir? AKP hükümeti ikiyüzlü bir politika güdüyor. Amerika’ya gidiyor, biz IŞİD’e karşıyız diyor, Türkiye’ye geliyor, IŞİD’e el altından her türlü desteği veriyor. Bir hükümetin özellikle dış politikada ikiyüzlü bir politika izlemesi, Tükiye’nin saygınlığına gölge düşürüyor. Biz, Kürtlerin, kendi bölgelerinde huzur içinde yaşamalarını isteriz. Bakın tezkerede, Irak’ın toprak bütünlüğünden söz ediliyor, ilginçtir, Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz edilmiyor. hesabını nasıl verecek? MHP şehitlerin MHP’nin evet demesini nasıl değerlendiriyorsunuz? AKP’nin en sıkıştığı dönemlerde MHP, AKP’ye destek vermiştir. Acaba, Ortadoğu bataklığından gelen her şehidin hesabını nasıl vereceklerdir. Burada bizim milli menfaatımız ne? Eğer PKK diyorlarsa, kimse kusura bakmasınlar... Çıktı konuştu temsilcileri tek PKK sözcüğünü dahi ağızlarına almadılar. Kaldı ki müzakere yürüyor zaten. Peki niye gidip tezkereye destek veriyorsunuz? AKP’nin dış politikadaki milli menfaatlarımızı koruyan bir demecini, bir uygulamasını bizim önümüze koyacak bir babayiğit var mı acaba? Askerin başına çuval geçirilirken mi korudu? Şunun da hesabını vermelidirler, Türkiye Cumhuriyeti’nin toprakları, yabancı askerlerin postalları altında ezilecektir. Bu mudur milliyetçilik? Birisinn çıkıp bana bunun hesabını vermesi lazım. Ben bayrağımı seviyorum, ülkemi seviyorum, insanımı seviyorum, askerimi de seviyorum. Benim ülkeme, yabancı askerlirin postalı gelip değmemelidir. Gazetecinin ‘hırsız var’ çığlığı Haber Merkezi Gazetemiz yazarı Can Dündar’ın AKP’li bakanlar ve çocuklarının da adlarının karıştığı 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu anlattığı “Erdoğan’ın En Uzun Günü” adlı belgeseli, önceki gün Fransa’nın Strasbourg şehrinde izleyiciyle buluştu. “Bu belgesel bir gazetecinin can havliyle ‘hırsız var’ diye bağırmasıdır” diyen Dündar, Türkiye’de basın özgürlüğünün kalmadığını, gazetecilerin işlerini yapamadığını söyledi. Can Dündar’ın hazırlayıp seslendirdiği belgesel, Strasbourg’un 100 yıllık tarihi sinema salonu “Cinema Odyssee”de Fransızca altyazı ile gösterime girdi. Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Avrupalı parlamenter ve akademisyerlerin de izlediği galaya Türk yurttaşlarının yanı sıra Fransızlar da yoğun ilgi gösterdi. Belgeselde, 17 Aralık günü sabahı eş zamanlı yapılan operasyonda ortaya dökülen görüntüler ve sonrasında ortaya çıkan belgeler, fezlekeler ve dinleme kayıtları yer alıyor. Operasyon sırasında Ankara, İstanbul, Konya ve Hatay’da yaşananlar da dakika dakika belgeselde anlatılıyor. Belgesel öncesinde ve sonrasında izleyiciler Can Dündar’la söyleşi yapma imkânı buldular. “Bu belgesel bir gazetecinin can havliyle ‘hırsız var’ diye bağırmasıdır” diyen Dündar, Türkiye’de basın özgürlüğünün kalmadığını, gazetecilerin işlerini yapamadığını söyledi. Dündar, gazetecilik yapmaya çalışanların ömürlerinin yarısının adliyede diğer yarısını ise ofislerinde geçirdiklerini ifade etti. Daha çok Fransız izleyicilerin soru sorduğu söyleşide seyircilerden birisinin “belgeselden sonra ne değişti” sorusuna Dündar, “Kanal battı, çünkü bu belgeseli yayımlayan kanal ayakta duramaz, hükümet baskı yaptı, reklam verenler veremez hale geldi” şeklinde yanıt verdi. Fransız seyircinin, “Yolsuzluk görüntüleri ve belgeleri ortaya dökülmesine rağmen nasıl oluyor da Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı seçiliyor” şeklindeki sorusuna Dündar, “Bir kısım insanlar rantın içindeler, bazı insanlar borçlarım var, düzen bozulmasın dediler ama ne yazık ki büyük bir çoğunluk ‘yiyor ama yapıyor’ düşüncesinden dolayı oy verdi” ifadesini kullandı. Dündar, 17 ve 25 Aralık sonrası hükümetin, sürekli aynı şeyleri söyleyerek bir algı oluşturduğunu söyledi. Bir cadı avı yaşandığını ve her muhalif sesin “paralel” veya “cemaatçi” diye yaftalayarak susturulmaya çalışıldığını ifade eden Dündar, belgeselden sonra bir de 25 Aralık yazı dizisi hazırladığını fakat, bundan dolayı Erdoğan ailesi tarafından kendine suç duyurusunda bulunulduğunu hatırlattı. Bundan dolayı mahkemelik olduğunu söyleyen Dündar, yaftalamalarla binlerce polis ve savcının sürülerek yerlerinin değiştirildiğini de sözlerine ekledi. Belgesele gösterilen ilgiden çok memnun kaldığını belirten Can Dündar, belgeselin Fransa’nın başka şehirlerinde de gösterilmesi için teklifler aldıklarını kaydetti. Belgesel yayımlandı, kanal battı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi’nde Ayşe Sayın’a güncel değerlendirmelerde bulundu. (Fotoğraflar: Necati Savaş) ‘Makama saygı..’ Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın Meclis’in açılışına geldiği sırada ayağa kalkmasını ‘protokol görevi’ olarak niteledi Erdoğan’ın yemin töreninen katılmadınız ama Meclis açılışına geldiğinde ayakta karşıladınız..Kalkmakta tereddüt de ettiniz. Yemin törenine katılmadım doğru, çünkü henüz Cumhurbaşkanı değildi. Ben şaibeli bir kişinin cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasını içime sindiremedim. Onun için katılmadık. Bu görüşümüz hâlâ değişmiş değil. Ama geldi yemin etti, cumhurbaşkanı olarak o koltuğa oturdu. Biz protokol görevimizi yaptık. Cumhurbaşkanı geldiği zaman nasıl başka yerlerde ayağa kalkılıyorsa, parlamentoda da ayağa kalkılıyor. Neden geç ayağa kalktık? Çünkü kürsüden merdivenlerden inmesi gerekiyordu, indi kürsüye geldi, biz de ayağa kalktık. Ama giderken de ayağa kalkmadık, çünkü protokolde böyle bir kural yok. Yani yaptığımız tamamen protokol gereğidir. Ben daha önce de 30 Ağustos’ta Zafer Bayramı’nda da devlet erkânının oturduğu yerde cumhurbaşkanı geldiği zaman yine ayağa kalktık. Bu gayet doğal. Yani makama duyduğumuz saygının gereğidir. Erdoğan’ın mesajlarını nasıl buldunuz? AKP grubunda yaptığı konuşmaların bir benzerini yaptı. Derinliği, ufku olmayan, entelektüel yapısı olmayan, bütün Türkiye’yi kucaklayan bir üslup kullanmayan bildiğimiz klasik, AKP grubu konuşmalarnıdan birisidir. Böylece tarafsız olmadığını da açık ve net ortaya koymuş oluyor artık. Tabii merak ediyorum. Tarafsız olacağına dair yemin etmişti, bir insan nasıl bu kadar ikiyüzlü olabilir, ettiği yeminin arkasında durmaz. Bunun da ahlaki olarak sorgulanması lazım.Yolsuzluktan bahsetmedi. Ayrıca yolsuzluktan beslenen bir anlayışın, yolsuzluktan şikâyet etmesi komik olurdu, yine Zaytung’a konu olurdu o zaman. Erdoğan’ın “promter” kullanmasına ne dersiniz? Çankaya Köşkü’nü de kullanmayacak... Doğru bulmadım, samimi bulmadım. Siz parlamentonun açılışına katılıyorsunuz, önünüzdeki kâğıdı okumaktan aciz misiniz? Düşüncelerinizi samimi olarak anlatsanız ne olur. Birileri metin hazırlıyor ve sen cama bakarak okuyorsun, hiç inandırıcı değil, doğru da değil. Kendi güçlü egoları var, egolarını tatmin etmek istiyor. Çocukluğu belki fakirlik içinde geçti, şimdi zenginlik sarhoşluğu içinde, daha fazla zengin olmak istiyor. Geçmişteki, yaşamından kalan derin izleri politika yaşamında tersini uygulayarak, egolarını tatmin etmek isteyen bir kişilik. Bunlar iktidara ilk geldiklerinde Ankara’daki yüksek binalardan şikâyet ederdi, devlet daireleri bu kadar büyük bina olmaz derdi. Şimdi o binalar çok küçük kaldı, çok devasa binaları yapmaya başladılar. O binalarda oturuyorlar ve dünyanın kirası ödeniyor. Ben merak ediyorum, bu AOÇ’de yaptıkları binanın maliyeti nedir, oradaki yolsuzluklar hırsızlıklar nedir, acaba bunu merak ediyorlar mı? Bu siyasal iktidar yolsuzluktan beslenen bir siyasal iktidar... Neyini muhatap alacağız? Davutoğlu ’nun başbakan olarak performansını nasıl buluyorsunuz? Davutoğlu başbakan değil, biz başbakan olarak görmüyoruz, kukla başbakan! Neden kukla? Meclis’in açılış konuşmasını Erdoğan yaptı. O açılış konuşması neydi? AKP’nin bütçe sunuşu gibiydi. Başbakan’ın yüzüne baktım, yüzü çok bozuktu. İçine sindiremiyor zaten. Kendisinin gölgede kaldığını, yönetildiğini o da görüyor. İradesinin olmadığını, inisiyatifinin olmadığını, talimatla ayakta durabildiğini o da görüyor zaten. Kuklalar, ülkeyi yönetemez. İnisiyatif alması lazım, bu ülkenin başbakanı benim, demesi lazım. “Beni muhatap alın” demesi aslında zayıflığının göstergesidir. Senin neyini muhatap alacağız? Sadece mizah dergilerine konu olabilecek bir başbakan profili var önümüzde. Zaten dikkat ederseniz, en çok haberleri de Zaytung yapıyor. Zenginlik sarhoşluğu içinde... GELİR UZMANINA SORUŞTURMA İkiyüzlü politika Polis fezlekesinden cezalandırma HAZAL OCAK İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, DHKPC operasyonu kapsamında 19 Şubat 2013’te gözaltına alınarak tutuklanan, geçen haziran ayında tahliye edilen gelir uzmanı Sevim Kayhan hakkında başlattığı soruşturmada “DHKPC terör örgütünü destekleyici mahiyette birtakım eylemlerde bulunmak” gerekçesiyle cezalandırılmasını istedi. Kayhan vergi müfettişlerinin kendisini “polis fezlekesi üzerinden cezalandırmaya çalıştığını” söyledi. 28 ilde düzenlenen DHKPC operasyonu kapsamında 184 KESK üyesiyle gözaltına alınan ve 72 memurla birlikte tutuklanan Kayhan 4 Haziran 2013’te tahliye edildi. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Kayhan hakkında idari soruşturma başlattı. Vergi müfettişleri hazırladıkları görüş ve öneri raporunda “DHKPC terör örgütünü destekleyici mahiyette birtakım eylemlere katıldığınızın tespit edildiği, eylemin anayasal ve sendikal haklar kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı böyle bir eylem içinde yer alınmış olması hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte olduğu” gerekçesiyle uyarı ve kınama cezası verilmesi istendi. 15 yıldır gelir uzmanı olarak çalışan Kayhan “Mahkememiz devam etmekteyken bu suçu işlediğimizi vergi müfettişleri nasıl tespit edebilmişlerdir? Mahkemelerden üst yetkiye mi sahipler? İdare cezalandırmak için gerekçe yaratmaya çalışmaktadır” dedi. Tahliye olmasından 15 ay sonra BES Genel Merkezi’nin Gelir İdaresi Başkanlığı ile yaptığı görüşme sonucunda “soruşturma raporunun olumlu olduğu bu nedenle işe başlama” yazılarının yazıldığını belirten Kayhan, “Yapılan hiçbir işlemin somut bir dayanağı yoktur. Temel gerekçe anayasal haklarımızı kullanmamızdır. AKP asıl buna tahammül edememektedir” dedi. Vergi müfettişlerini, savunma sırasında “Hayata Dönüş” operasyonunda yaşamını yitirenlerin ve sendikacı Elmas Yalçın’ın anmasında gördüğünü belirten Kayhan, “Vergi müfettişleri bana savunmam sırasında ‘Teröristlerin anmasına gidiyorsunuz’ dedi. Zaten iddianamemizde suç diye yer alan basın açıklaması yapmak, 1 Mayıs’a katılmak gibi eylemler. Müfettişlerin bu tespiti de yetkisi dışında” dedi. TİB’E İNTERNET ERİŞİMİNİ ENGELLEME YETKİSİ VEREN YASANIN İPTALİNİ YORUMLADI: Önce CHP’ye, sonra AYM’ye teşekkür etsinler AYM kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? CHP’nin başvurularının devamı gelecek mi? Başvuruların devamı gelecek. Bunlar çok acil olduğu için yürürlüğü durdurma talebiyle başvurmuştuk. daha 1617 konu var, onlar için de yasal süresinde AYM’ye başvurulacak. Hep bize denirdi ki, “Neden AYM’ye başvuruyorsunuz ey CHP” diye. AYM kararı bir kez daha şunu gösterdi. Hukuk devletinin, demokrasinin güvencesi CHP’dir. Artık herkesin bunu çok net görmesi lazım. Bu tablo bunu çok daha net ortaya koydu. Bütün aydınlar şunu bilsinler, eğer bu ülkede teşekkür edilmesi gereken bir kurum varsa, önce CHP , sonra Anayasa Mahkemesi.... doğru gidiyorlar. Davutoğlu da onun öncülüğünü yapıyor. Davutoğlu’nun aslında utanması lazım. “Ya birisi beni daha kongre olmadan başbakan ilan etti bu benim ağırıma gidiyor” demesi lazım. Ne oldu? Birisi söyledi, o da gitti Başbakanlık koltuğuna oturdu. Türban 10 yaşa indi... Siz buna karşı parti olarak eylem yapacak mısınız ya da yargıya taşıyacak mısınız? Çocuk siyasetin metası asla ve asla olmamalıdır. AKP’nin yaptığı çocuğu meta olarak denek olarak kullanmaktır. Asıl tepkimiz de buradandır zaten. Pedagoglar otururlar, çocuğun üstün yararını dikkate alırlar, giyimi mi kuşamı mı, elbisesi mi dersi mi bütün bunlara bakarlar. Evrensel kurallar vardır. Biz bu evrensel kuralların dışına çıkmamalıyız da zaten. Öyle yapmak zorundayız. Bilim ayrıdır, din ayrıdır. Din tartışılmaz, ama bilim tartışılır. Osmanlı’nın batışına bakınız. Osmanlı’nın batışını eğitim düzeni sağlamıştır. Çünkü Osmanlı tekniği ve bilimi reddetmiştir. Nobel iktisat ödülü alan Samuelson’un meşhur bir cümlesi vardır, “Güneşe tapılan ülkede ısı kanunları iyi anlaşılmaz” der. Şimdi eğitim budur işte. Hayatı sorgulayacaksınız siz, biz kalkmışız çocuğu siyasi meta olarak kullanıyoruz. Bir ülkeye ihanetin ölçüsü nedir biliyor musunuz? Bir ülkeyi yi çökertmek istiyorsanız, eğitim sistemiyle o ülkeyi çökertirsiniz. 4+4+4 Türkiye’nin çökertilme projesidir. Anayasa Mahkemesi’nin de burada büyük vebali vardır. Aydınlar sustu yeteri kadar konuşmadı, üniversiteler sustu yeteri kadar konuşmadı. İlgili eğitim kurumları zaten Danıştay’a götürdüler. Danıştay’ın bu konuda oturup bir karar vermesi lazım. Kararı bekleyeceğiz. endi askerimizi şehit edeceğiz... Bu hükümete güvenmiyoruz, tezkereye hayır dememizin nedenlerinden biri de budur. Dışişleri Bakanlığı’ndaki o toplantı, (Davutoğlu, MİT Müsteşarı ve Dışişleri Müsteşarı’nın ses kayıtlarının internete düştüğü Süleyman Şah Suriye toplantısı) bu hükümetin gerçek niyetini de aslında ortaya koyuyor. Bizim askerlerimizin yine bizim tarafımızdan şehit edilerek, askerin o bölgeye sokulmasına zemin hazırladılar bunlar. Süleyman Şah türbesiyle ilgili ne diyor; “Ben oraya iki top attırırım” diyor. Kimi şehit edeğiz, kendi askerimizi şehit edeceğiz. Sonra dönüp halka, “Bizim askerimizi öldürdüler, biz oraya askerimizi göndereceğiz.” Bu olay çıktı ortaya... K Davutoğlu utanmalı Davutoğlu da sizin kurultayınızı eleştirdi, “Ben Kılıçdaroğlu’nun yerinde olmak istemezdim, hangi delege bana imza verdi, vermedi diye şüphe taşımaktansa liderlik makamını terkederdim” dedi... Benim yerimde olmak istememesi gayet doğaldır. Çünkü bizim partide bir Erdoğan yok. Bizim partide tek adam yönetimi yok. Bizim partide genel başkan adayları çıkar, demokratik seçimler yapılır, delegeler istediği gibi oy kullanır, çünkü biz bu ülkeye çok partili rejimi getiren partiyiz. Onlar çok partili rejimden tek partili rejime
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle