06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 2014 CUMARTESİ 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada ... aksini savunanlara karşın İslama sarılan işte IŞİD örneği, sözüm ona din uğruna eli kanlı örgüte dönüşenlerin sergilediği, insanlığı çiğneyen iğrenç uygulamalar yatıyor. IŞİD, Suriye’de Esad’a karşı mücadeleye girdiği için Ankara hükümetlerinin de reddettiklerine göre hadi diyelim ki maddi, örneğin silahla beslenmeyen ama bir terör örgütü olduğunu umursamayan desteğiyle bugünlere geldi. Dış ülkelerde eleştiri okları yoğunlaşınca, hele ABD’ye gidip geldikten sonra AKP hükümetlerinin dün de bugün de başındaki adam; nihayet IŞİD’e terör örgütü demeye başladı. Acaba neden yakın günlere dek IŞİD’e terör örgütü diyemedi? Acaba; Türkiye için de bir tehlike arz etmeye başladığından mı; yoksa yoksa kafasındaki hilafet zincirini bir devlet olduğu iddiasıyla ilan ettiği, bu nedenle sözle bile olsa dokunmamaya özen gösterdiğinden mi uzun süre IŞİD’e bir türlü terör örgütü diyemedi? HHH Tezkereyle birlikte artık terör örgütü IŞİD tehlikesini ülkemizden uzak tutmayı ya da etkisiz hale getirmeyi politik, askeri amacımız diye ön planda anlatıp savunuyor. Bu konuda hükümetin tutarsız bir gerekçesi var. IŞİD şayet sınırlarımızı aşarak saldırırsa zaten asker gereken görevi yapacak. Bu durumda tezkereye gerek yok. Ama IŞİD’i Irak ya da Suriye’de etkisiz duruma getirecek askeri yurtdışında müdahale için kullanacaksa o zaman tezkereye gereksiniyor hükümet. Ama Meclis’te de açıklandı. Esad’ı devirmeyi amaç edinen bir tezkere bu! Başka gereksiz bir gerekçe daha: Dışarıya asker gönderme yetkisi isteyen tezkere Meclis’e geldiğinden beri, Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi’ne IŞİD’in yapacağı saldırıya derhal TSK’nin müdahale edeceğini söylemeye başladılar. Zaten Türk topraklarına bir saldırı karşısında TSK’nin görevini yerine getireceği tartışmasız bilinirken; Genelkurmay Başkanı’nın da türbeyi savunmakla görevli askerlerimize, tabii kamuoyuna, bir saldırı olursa anında yanlarında olacakları güvencesi vermesi gerekli miydi? Üstelik Türk toprakları ise türbe, orayı savunmak için tezkereye gerek var mıydı? HHH Ama AKP liderlerinin derdi başka! Onlar PKK’nin Suriye’deki kardeş terör örgütü PYD gibi IŞİD’i de, üç yıldır Suriye içindeki terör örgütlerini de besleyerek, bir türlü iktidarına son veremedikleri Esad’ı devirmek için kullanmanın peşinde. Başbakan AD’nin HDP Eşbaşkanı’na, örneğin PYD terör örgütüne yardım etmek karşılığı Esad’ı devirmeye yönlendirmeyi içeren bir konuşma yaptığı açıklandı, yalanlanmadı. IŞİD’i de bize karşı etkisiz duruma getireceği yerde, Esad’ı devirmeye yöneltmeye girişmesi, şaşırtıcı bir AKP icraatı olmayacak! HHH Adeta hükümet ortağı muamelesi gören Öcalan faktörü yine sahnede. HDP, hükümetle görüşüyor. Aldığı bilgi ve sonuçları İmralı’nın onayına, desteğine götürüyor. İmralı da çözüm süreciyle ilgili hükümet kararlarını onaylıyor. Cezaevinden içimizdeki Kürtlere talimat verdiği yetmiyormuş gibi; Suriye’de örneğin Kobani’deki Kürtleri koruyamazsak, kent IŞİD’in eline düşerse çözüm sürecinin çökeceğini açıklıyor ve uzun süreli darbeler sürecinin başlayacağını içeren saçma sapan bir iddiada bulunuyor. Bu sözleri ana muhalefet lideri söylese, başta Cumhurbaşbakanı, toplumu ayağa kaldırırlar; ama İmralı söyleyince aman incinmesin telaşı içinde sözlerini onaylayarak susmayı yeğliyorlar. HHH Diyeceksiniz ki Cumhurbaşkanı’nın Meclis’te bir başbakan üslubuyla konuşmasını sindirerek dert edinmeyen, sıfatı Başbakan AD; RTE’yi hâlâ başındaki hükümet başkanı, kendisini de emrindeki dışişleri bakanı görüyorsa... …Cumhurbaşkanı’nın başbakan ağırlığı ve üslubuyla Meclis’te konuşmasını manevi ve yasal değerlerine hakaret kabul etmiyorsa... …bizlere de bir başbakanın çizdiği bu hazin tabloyu hayretle izlemekten başka yapacak bir şey, söyleyecek bir söz kalmıyor! HHH Sevgili okurlar; öteden beri Şeker Bayramlarında üç, Kurban Bayramlarında dört gün izin kullanıyorum. Bu bayramda da bugünden başlayarak gelecek çarşambaya kadar dört gün yazılara ara veriyorum. Olabilirse tabii, her şey gönlünüzce olsun diyerek bayramınızı kutluyorum. Dövüşmekten l Cesaretin muhalefet için önkoşul olduğunu söyleyen FEMEN, çıplak ya da giyinik fark etmez diyor: ERK ACARER HABERLER korkma Gülüşü, kıyafeti, yaşam tarzı, bakışı, sözleri, doğumu, kürtajı... Elinden gelse kadını külliyen yasaklayacak bir sistemin çamuru içerisinde debelenirken bu kurguya kökten çomak sokanların cesaretiyle büyüleniyoruz. FEMEN, yeni eylemler konusunda ser verip sır vermeden, “Her zaman gizlidir, her an olabilir” sözleriyle yakın zamana göz kırparken, biz de mücadelenin o lirik yanına naçizane ancak samimi bir slogan iliştiriyoruz: FEMEN’in askerleriyiz! Ülkenin son haftalarda tartışılan sorunları bile “haddimizi aşıp” iktidara, farklı yöntemler yaratarak cevap vermemize neden oluyor. Türban neredeyse anaokul kapısını zorlayacakken, operada tayttan şalvara yatay geçiş yapılıyor. Mezhepçi tavrını “işin doğası gereği” kadınlar üzerinden sürdüren iktidar, bir yandan da “kadrolu yandaş tacizcinin” toplum içinde tehlike olmadığını öngörüyor. Yoksa... Pek manidar göndermeler mi bunlar? “Yaşın kaç olursa olsun, eğer türbanın yoksa...” “Daha da fenası tayt giymişsen...” Tecavüzcü yerine mağdura yüklenip “Üstünde ne vardı” diye sorma âdeti yeni bir boyut mu kazanıyor? Kaçak oynayıp belden aşağı vuranlara, belden yukarısı çıplak olanlar üzerinden küçük ve naçizane bir bayram paketi sunuyoruz. Aslında tarihte ve dünyada kurulan korku imparatorluklarına karşı suskunluğun bir gelenek olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte boyun eğmeyen ve susmayanlara da tanıklık ediyoruz. Tüm dünyada yaptıkları sert ve çıplak eylemlerle ses getiren FEMEN’in kapısındayız. FEMEN’in askerleriyiz Pek çok kişi FEMEN’in son olarak IŞİD’e karşı Paris’te yaptığı eylemden haberdar. FEMEN’in pek çok kişiye mücadele çağrısı da yaptığı biliniyor. Şevçenko, “İnsanları sessiz kalmamaya ve cevap vermeye çağırıyoruz çünkü IŞİD öyle yapıyor” diyerek aktarıyor: “Öncelikle bunun din temelli bir terörizm olduğunu kabul etmeliyiz. Din eleştiriye açık olmalı. Bununla ilgili tartışmalar yaratmak istiyoruz.” FEMEN, yeni eylemler konusunda ser verip sır vermeden, “Her zaman gizlidir, her an olabilir” sözleriyle yakın zamana göz kırpıyor. Bize ise mücadelenin kararlı gücünün yanına samimi bir slogan iliştirmek düşüyor: FEMEN’in askerleriyiz! edin’ ‘Biz varız, kabul odern zamanların Amazonları Rahat yay gerip, ok atabilmek için göğüslerini kesen ve “Amazon” olarak bilinen mitolojik kahramanların adeta günümüzdeki yansıması FEMEN’in kurucu üyelerinden Inna Şevçenko ile Türkiye ve dünyada olupbiteni konuşuyoruz. Şevçenko, Femen’e birkaç zaman önce Türkiye’den de aktivistlerin katıldığından söz edip sayının önümüzdeki zamanlarda artacağından şüphe etmediklerini anlatıyor: “Hiçbir hareket bir anda gelişmez. Türkiye’de yaşayan 10 kadının katıldığı fotoğraf kampanyaları düzenledik. Ayrıca eylem öncesindeki teknik işlemlere yardımcı olan erkek üyelerimiz de var. Türkiye’deki kadınların bizlerle birlikte ayaklanması zor, bunun farkındayız. Geniş katılımlı eylemler biraz zaman alacak ancak bunu başaracağız!” M Şüphesiz sert ve çarpıcı muhalefet dendiğinde ilk akla gelen aktivistler onlar oluyor. FEMEN kadınları, örgütlerini ilk kurdukları gün bile büyük ses getireceklerine inandıklarından söz ediyor. Inna Şevçenko bunu şu sözlerle aktarıyor: “En başında nasıl bir yolculuk yapacağımızı biliyorduk. Tüm dünyaya önerdiğimiz fikirlerimizle ortaya çıktık ve insanlar bunlara karşılık verdi. Bugün de baskıcı sistemin kurallarını ve onla mücadele etme yöntemlerini öğreniyoruz. Pek çok kişi, hâlâ ‘savaşan kadınlar’ gerçeğini kabul etmek istemiyor. Biz bunu kırmak için mücadelemizi sürdürüyoruz.” Peki, sansürün bu denli yoğun yaşandığı dünyada ve günümüzde bu tarz eylemler yapabilmek cesaret değil mi? “Elbette cesaret” diyerek anlatıyor Şevçenko: “Eğer cesur olmazsanız kaybedersiniz. Sistemler bizi çok vahşice kontrol ediyor, bu nedenle bugün zayıf insanlara yer yok. Korkabilirsiniz. Ancak korktuğunuzu yaparsanız cesursunuz demektir! Biz herkese cesur olmayı öneriyoruz.” rdoğan tıpkı Yanukoviç gibi kaçacak’ Türkiye’de muhalif kesime büyük bir baskı var. Çoğu kişi konuşmaya ve yazmaya korkuyor. Adeta korkunun kendisi gelenek oldu. FEMEN, sözcüsü aracılığıyla, “korkudan korkmak” denilen şeyi aşma ve her şeye karşı etkin muhalefet etme yöntemlerini aktarıyor: “Gezi Direnişi’nden bu yana Türkiye’deki protesto hareketlerini izliyoruz. Bu büyük ve muhalif gösteriler dışarıdan muhteşem görünüyor. Eylemler, insanların değişim istediğinin göstergesi. Bazı hatalar da yaptınız ve yapıyorsunuz. Ancak sonrasında, daha güçlü direnebilmek için bu hataları da yapmak gerekir.” Şevçenko, Türkiye’deki sorunların bir tarafıyla Ukrayna’da ‘E yaşananlara benzediğinden söz edip sert göndermeler yapıyor. FEMEN sözcüsü, alışık olduğu tarzda sözünü esirgemeden dövüşüyor: “Türkiye’de Recep Tayip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte insan hakları ve özgürlükler açısından daha tehlikeli bir durum oluştu. İslami rejim olasılığı güç kazandı. Bu çok korkunç. Ukrayna’da da insanlar ağır bir diktatörlük altında korkmuş ve sessiz kalmışlardı ancak insanları uzun süre baskı altında tutamazsınız. Sessiz kaldıkları süreçte özgürlük istekleri artar ve güçlerini keşfederler. Türkiye’de insanlar ayaklandığı zaman Ukrayna Devlet Başkanı Yanukoviç’in Ukrayna’dan kaçtığı gibi Erdoğan’ın da Türkiye’den nasıl kaçacağını görebiliyorum. Dünyada sonsuza kadar kalan bir baskıcı rejim yok. Tamamı insanların gücüyle yenildi. Ayağa kalkın! Haklarınızı almanın başka yolu yok. Kimse onları size getirmeyecek. Haklarımızı talep etmeli, onlar için dövüşmeliyiz. Onlar bize her gün eziyet ederken biz neden özgürlüğümüzü kazanmak için mücadele etmeyelim? Kadınların sesi duyulmalı. Her yerde ayaklanıp, giyinik ya da göğüslerimiz açık, dövüşmeliyiz!” Türkiye’de sayımız artacak Ukrayna merkezli dünyaca ünlü Uluslararası Kadın Hakları Örgütü FEMEN’in 11 ülkede şubesi, 300 üstsüz aktivisti ve dünya çapında kadınların yanı sıra erkeklerden oluşan 500 üyesi var. İnternet üzerindeki destekçi sayısı ise 200 bini buluyor. 2008 yılında Anna Hutsol tarafından kurulan, kadın haklarının yanı sıra başka toplumsal konulara da duyarlılık göstererek, çarpıcı eylemler yapan FEMEN, “Türkiye’deki eylemci sayımız da artacak” diyor. l Kurucu üyelerden Inna Şevçenko, “Türkiye’deki kadınların bizlerle birlikte ayaklanması zor, bunun farkındayız. Geniş katılımlı eylemler biraz zaman alacak ancak bunu başaracağız” diyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle