06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 2014 CUMARTESİ 6 HABERLER Mısır Çarşısı davasında sosyolog Pınar Selek’in yakalama kararı kaldırıldı Bayram ettiren karar CANAN COŞKUN Mısır Çarşısı’nda 7 kişinin öldüğü, 127 kişinin yaralandığı patlamaya ilişkin davaya bakan İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi, sosyolog Pınar Selek hakkındaki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bozma kararına uydu. 16 yıldır süren davada mahkeme Yargıtay’ın 9. Ceza Dairesi’nin bozma kararına uyarken Pınar Selek’in yakalama kararı da kaldırıldı. Yargıtay tarafından daha önce 3 kez bozulan, Selek hakkında 3 kez beraat kararı verilen dava kapsamında mahkemenin kararı salonda alkışlarla karşılandı. Mahkemeye sunulan İnterpol’e ait yazıda, Selek’le ilgili İnterpol kayıtlarında bulunan bilgilerin imha edildiği kaydedildi. Baba Alp Selek, Pınar Selek’in Türkiye dönüp dönmeyeceği ile ilgili soruya ise “Bir mani yok, gelebilir ama bilimsel çalışmaları var. Onlara devam etmek zorunda. Onlar biterse gelir” diye yanıt verdi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada, Selek’i aralarında babası Alp Selek, kardeşi Seyda Selek’in de bulunduğu çok sayıda avukat temsil etti. Selek’in avukatlarından Akın Atalay, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin son bozma kararının Pınar Selek’le ilgili kısmında daha önce beraat kararı verilmesinin ardından heyet değişmesi nedeniyle direnme kararından vazgeçilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunun belirtildiğini ifade etti. Kararda sair yönlerden bahsedildiğini de anımsatan Atalay, “Sair hususların bu mahkemede dile getirilmesini, bu yönlerin dikkate alınarak bozmaya uyulup uyulmaması yönünden bir karar verilmesini istiyorum” dedi. reci kapsıyor bu dava. Tüm bunları anlatabilmemiz için uyma kararı vermeniz gerekiyor” diye konuştu. Selek’in avukatlarından Ayhan Erdoğan da İnterpol’ün çıkartılan yakalama emrinin siyasi olduğu düşüncesiyle uygulanamayacağını kaydederek, kararın reddedildiğine dair belgeyi mahkemeye sundu. Interpol O.I.P.C. Kayıtları Denetim Komisyonu tarafından kaleme alınan yazıda, “Komisyon, eldeki belgelerin incelenmesi sonunda, Interpol kayıtlarında müvekkiliniz ile ilgili bilgilerin Interpol kayıtlarında muhafaza edilmesinin Interpol kurallarına uygun olmayacağını değerlendirdiğinden dolayı bu bilgilerin imha edilmesini önermiştir. Müvekkilinizle ilgili Interpol kayıtlarında bulunan bilgilerin imha edildiğini size bildiririz” denildi. Bozma kararıyla ilgili görüşü sorulan savcı Yılmaz Kıstı ise, bozma kararına uyulmasını, Selek hakkındaki yakalama emrinin devamına karar verilmesini talep etti. Kıstı ayrıca, duruşmaya ilk defa çıktığı, dosyanın geçirdiği aşama da dikkate alınarak incelenmek üzere dosyanın tarafına gönderilmesini istedi. Mahkeme heyeti ise, suçun vasıf ve mahiyeti, Yargıtay bozma ilamı, mevcut delil durumunu gözönünde bulundurarak, Selek hakkında kapatılan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından çıkarılan yakalama emrinin kaldırılmasına karar verdi. Heyet, usul ve yasaya uygun olduğunu belirttiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 9 Haziran 2014 tarihli bozma ilamına uyulmasını kararlaştırdı. Savcının dosya hakkında görüşünü hazırlaması için süre verilmesine hükmeden mahkeme duruşmayı 5 Kasım’a erteledi. Interpol: Kayıtlar imha edildi Selek kararın sevindirici olduğunu ama beraat beklediğini söyledi Yitirdiğimiz İki Aydınlık İki aydınlığımız, Talip Apaydın ve Metin Demirtaş, 2728 Eylül günlerinde, sözleşmiş gibi birbiri arkasına yaşamdan ayrıldılar. Metin’in ölümünü 27 Eylül Cumartesi sabahı, Foça’da sabah kahvaltısı sırasında yeğeninin telefonuyla öğrendim. Bir zaman inanmak istemedim. Bugün şu anda da, aynı inanmamak duygusu içindeyim. Çok yakınımızdaki birinin artık olmadığını algılamanın güçlüğünü ne yazık ki hemen herkes yaşamıştır... Metin’in bana bu anlamda yaşattığı ilk sarsıntı 1980 öncesinde, sol bacağının dizinin üstünden kesildiği haberini aldığımda olmuştu. Her zamanki inceliğiyle mektubunun elime ulaşacağı tarihin bacağının kesilme sonrasına rastlayacağını hesaplamıştı... Haberi okuduğumda çok kısa süre içinde ömrümde ilk kez bütün bedenimi kurdeşen türü kabarcıklar kaplamış, gün ortasında saatlerce süren bir uykuya gömülmüştüm. Onunla dostluğumuz böyle bir şeydi. Betimlenmesi güç bir duygu, akıl, vicdan birlikteliği... Yıllar süren mektuplaşmamızın ürünlerinin toplandığı “Şiirin Kanadında Mektuplar”daki, bu sadece akıl değil, gönül ve yürek kardeşliğimizin sıcaklığı hiçbir zaman eksilmedi. Yaşamdan apansız ayrılışından çok değil birkaç gün önce 21 Eylül Pazar gecesi, AntalyaKonyaaltı Belediyesi’nin düzenlediği kitap fuarındaki kitaplarımızı imzaladıktan sonra Kaleiçi’nde arkadaşlarla buluştuğumuzda, kırk yılı aşkın dostluğumuzdan söz ederken, bu süre içinde birbirimizi hiçbir zaman incitmediğimizi söylemişti. İncitmek şurda dursun, 1982’deki cezaevi günlerimde, sonrasındaki yurtdışı sürgününde, özgürlükle ve ülkemle en yakın bağlantıyı kurmamı sağlayan Metin Demirtaş ve mektuplarıydı. Bütün o koşullarda, mektuplarımızı karşılıklı olarak özenle koruyuşumuz gerçekten de mucize gibi bir şey... HHH Metin Demirtaş ve şiirleri üstüne birkaç kez yazdım. Bunlardan ilki 1970’li yıllarda, “Politika” gazetesinde yayımlanan “Metin Demirtaş’a Mektup” başlıklı köşe yazımdır. Sevgili kardeşim, Kaynak Yayınları’nın özenle basıp yayımladığı son şiir seçkisine bu yazıyı da almış. “Bizim de Dağlarımız Vardır” adlı bu son seçki, ölümünden birkaç gün önce, sözünü ettiğim kitap fuarının ikinci gününde eline ulaştığı için gerçekten de yaşamında gördüğü son kitabı oldu. (Bu arada, onun Nasrettin Hoca’sını da yine özenle basıp yayımlayan Kaynak Yayınları’na, yöneticisi Sadık Usta’ya, Metin Demirtaş’a ilgi ve sevgisinden ötürü teşekkür borçluyuz.) Cumhuriyet’te 2007’de yayımlanan bir yazım “Metin Demirtaş’tan Mektup” başlığını taşıyor. Az önce bilgisayarda görüp anımsadım. Metin, bazı bölümlerini yazıya aldığım mektubunda, her zamanki derdimiz olan, solda (o sırada CHPDSP arasında) birliğin bir türlü gerçekleşememesi konusunda, duygularını, kaygılarını, önerilerini dile getiriyor. Bu kaygılar, birçoğumuz için olduğu gibi, belki birçoğumuzdan daha çok, onda hiç eksilmedi. Son birkaç yılda, neredeye her gün, telefonla bu kaygılarımızı paylaştık. Telefonu açan ya da telefonla aramamı isteyen çoğu kez oydu... Sonunda, şiirleştirdiği Nasrettin Hoca fıkralarıyla, Nasrettin Hoca olup yollara düştü, AntalyaAkçay çevresindeki köy kahvelerinde halk insanlarına Hoca’nın diliyle kaygılarını anlattı... Akdeniz’e girdiğinde, tek bacağıyla, bir şeylerden öç alırcasına, denizi hırsla kulaçlayarak millerce uzaklarda gözden kaybolan bu güçlü, sağlıklı adamın bir anda göçüp gitmesinde yurdumuz için duyduğu kaygıların, üzüntülerin büyük etkisi olduğunda kuşku yok... Dostlarıyla, okurlarıyla birlikte, asıl Türkiye, en sevgili evlatlarından birini yitirmiş oldu... HHH Bizden yaklaşık iki kuşak büyük ağabeyimiz Talip Apaydın, sessiz, sakin görünümün ardında alev alev yürek taşıyan bir şair ve yazarımızdı... Şiirleri yalın, gösterişsiz, ama için için yanan bir derinlikteydi... Köy Enstitülerinin yetiştirdiği en seçkin aydınlarımızdandı. Talip Apaydın... Metin Demirtaş... İçinden çıktıkları Anadolu toprağının onları yüreğinin en gizli, en derin köşelerinde koruyup yaşatacağından kuşku duymuyorum... Dosya savcılığa gönderildi ‘Ülkeme dönmeyi çok istiyorum’ SİBEL BAHÇETEPE Mısır Çarşısı davasında yargılanan Sosyolog Pınar Selek, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını gazetemize değerlendirdi. Kararı “İyi ve sevindirici bir gelişme” olarak değerlendiren Selek, “Beraat bekliyordum. Beraat olmadan bu iş bitti demeyeceğim” açıklamasını yaptı. Selek, Türkiye’ye gelip gelmeyeceğini ise avukatları ile konuştuktan sonra değerlendireceğini söyledi ve “Ülkeme dönmeyi çok istiyorum” diye konuştu. Mahkemenin verdiği kararı İtalya’da bulunduğu bir Kültür Festivali sırasında gazetemize değerlendiren Selek, 16 yıldır devam eden dava süresi boyunca zor dönemler geçirdiğini, mümkün olduğu kadar kendisini eğitim hayatına ve yaptığı diğer çalışmalara verdiğini söyledi. Selek “Kesin beraat çıkana kadar da bu iş oldu demeyeceğim” dedi. “Türkiye’ye gelecek misiniz” yönündeki sorumuza Selek “Avukatlarımla konuşmam lazım, gelebilirim de ama bilmiyorum. Gelişmelere göre ben de hareket edeceğim, avukatlarımla konuşarak karar vereceğim” yanıtını verdi. İtalya’da büyük kültür festivalinde 3 gün konuşma yapacağını anımsatan Selek, özetle şunları kaydetti: “Mahkemenin sıkıntısını yaşamamaya çalışıyorum, çalışmalarıma, hayatıma devam ediyorum, her dakika başka bir yerdeyim. Hayat bir yandan da devam ediyor. Ülkeme dönmeyi de çok istiyorum. Ama koşullara bakacağım. Ben mahkemeden beraat bile bekliyordum. İyi bir gelişme tabii. Normalde Fransa’da Lyon’da yaşıyorum, üniversitede çalışmalarımı sürdürüyorum, dersler veriyorum. Bu kararın umarım devamı gelir. Bu çünkü yalnız benim beklediğim bir şey değil, herkesin beklediği bir karar haline geldi. Herkesin ortak bir mücadelesi oldu. O yüzden birlikte bu mücadeleyi kazanacağız diye düşünüyorum. Umarım daha güzel haberi konuşuruz. ” Dosyada sair yönlerin birçok hususu kapsadığını anlatan Atalay, “Esasa dair de bizim de çözemediğimiz olguların çarpıtılması olayı vardı. Biz dosyanın kapsamında bağımsız olarak uyma kararı verilmesi gerektiğini düşünülp Selek: Beraat yoruz. Bozma kararı sanıkların leverileceğini düşünüyorum hine olduğu için sanıkların ifaDuruşma sonrası adliye önünde desinin alınmasına gerek yok” açıklama yapan baba Alp Selek, dedi. Davayı baştan beri yürüten İnterpol’ün Pınar Selek’i yakaheyetin daha önce 2006, 2008 ve lama kararını ciddi bulmadı2011’de olmak üzere 3 kez berağını ifade ederek ,“Bugüat kararı verdiğine dikkat çene kadar dava hep lehiken Atalay, “6 ay sonra 2 mize geçti deliller olaüye değiştirildi ve değişrak. Son 2 hâkim gelip tikten sonra beraat karakararı değiştirene karının ardından mahkeme dar hep beraat beraat başkanı raporluyken bigeçti. Bu mahkemede zim olmadığımız bir anKızı Pınar Selek için de esas hakkında sada, mahkeme kapısınyıllarca mücadele vunmaları yaptıktan da beklerken direnme veren baba Alp Sesonra çok açık zankararından dönüllek sevincini diğer nediyorum bu hemesine karar verilkızı Seyda Selek ile yet de beraat karadi. 16 yıllık bir süpaylaştı. rı verecek” dedi. Avukatlar yokken karardan dönüldü A Dink soruşturmasında ifade verdi Akyürek ‘Yılmazer’i suçladı CANAN COŞKUN Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesine ilişkin 7 yıldır devam eden soruşturma kapsamında önceki gün “şüpheli” olarak ifadesi alınan eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, Trabzon Emniyet Müdürlüğü olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nü bilgilendirdiklerini, Dink’in korunması için gerekli tedbirin İstanbul tarafından alınması gerektiğini savundu. Dink Trabzon’da yaşıyor olsaydı yakın korumaya alacağını kaydeden Akyürek’e savcılıkta, soruşturmanın Ergenekon soruşturmasına neden bağlanmadığı ve bu grubun eylemi olarak görülmediği soruldu. Akyürek ise “Bu konuda fikir beyan etmek istemiyorum. Zira tüm bu konular adli makamlara intikal etmiştir” dedi. Soruşturma kapsamında avukatı ile Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na gelen Akyürek, İstanbul Terör ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Bürosu Savcısı Yusuf Hakkı Doğan’a ifadesine başlanmadan önce yapılan kimlik tespitinde adres olarak Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nı gösterdi. Akyürek’e savcılıkta istihbarat uzmanı olması nedeniyle, “Dink’e karşı ses getirecek bir eylemde bulunacağı söyleniyor” şeklinde bilginin istihbarat açısından ne anlama geleceği soruldu. Akyürek bunun, Dink’in o dönemdeki konumuna göre ağır ve ciddi bir eylem olacağı anlamına geldiğini belirterek, şunları söyledi: “Trabzon’dan İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne gönderdiğimiz yazıda geçen Yasin Hayal’in cezaevinden yeni çıktığı, bu şahsın daha önce Trabzon Mc Donald’s bombalama eylemini gerçekleştirdiği, burada da Hrant Dink’e yönelik yaralama, bombalama türü bir eylem gerçekleştirebileceğini düşündüğümüzü aktarmak istedik.” Akyürek, Dink’e yönelik yapılacak eylem ile ilgili olarak dönemin İstihbarat Müdürü Engin Dinç’in konuyu İstanbul İstihbarat Şubesi ile paylaşacağını söylediğini kaydetti. Akyürek, “Biz o yazıda Dink’in öldürülmesi kelimesi üzerinde durmadık zaten ses getirecek eylem denildiğinde aynı şeyi anladık” dedi. İstanbul’a gönderilen yazı ulaştığında İstanbul İl Müdürlüğü’nün Dink’in konumu itibarıyla bu kişi hakkında gerekli tedbirlerin alınması için İstanbul Koruma Şube Müdürlüğü, Güvenlik Şube Müdürlüğü ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nü bilgilendirmesi gerektiğini aktardı. Akyürek, o dönem Ali Fuat Yılmazer’in C Şube Müdürü olduğunu kaydederek, “Esas bu işlerden sorumlu şubenin başında idi” dedi. Akyürek, Dink’e karşı yapılacak eylemle ilgili vali ve jandarma komutanına bilgi verilmediğini kaydederek, “Ancak İstanbul Valiliğimizin MİT Bölge Başkanlığımızın, İl Emniyet Müdürlüğümüzün bilgi sahibi olduğunu düşünüyorum” dedi. ‘Öldürülme üzerinde durmadık’ AKP’li başkan kendini kasabanın şerifi ilan etti Trabzon’un Beşikdüzü ilçesinde sokağa çıkanlar billboardl’ardaki afişleri görünce büyük şaşkınlık yaşadı. AKP’li Belediye Başkanı Orhan Bıçakçıoğlu, billboard’lara “Kurban olurum size, çöpler poşete, saatinde”, “Kurban olurum size, hayvanlar köye”, “Kurban olurum size, kaldırımlar hepimizin” yazılı afişler astırdı ve altına “Kasabanın Şerifi” notunu düştü. CHP Beşikdüzü İlçe Başkanı Mustafa Gültepe, “Burası Teksas’mı? ‘Beşikdüzü il olacak’ diyen belediye başkanımız ilçeyi kasabaya çevirmek yolunda hızla ilerliyor” dedi. Fotoğraf: AHMET ŞEFİK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle