Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 EKİM 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 SURUÇ’TAKİ KAZADA ÖLEN SERENA Kobani eylemleri sonrası iktidarın ağır şekilde eleştirdiği Demirtaş Cumhuriyet’e konuştu: Hedefte ben varım Haber Merkezi HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kobani eylemleri sonrasında başta Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere iktidar sözcüleri tarafından ağır biçimde suçlandı. Davutoğlu’nun hafta sonu yaptığı akil insanlar toplantısının ardından da Demirtaş’ı olayların sorumlusu olarak gösteren mesajlar basında yer aldı. Demirtaş bu haber ve yorumlar sonrasında Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada kendisinin hedef seçildiğini, psikolojik bir savaş ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Demirtaş’ın Cumhuriyet’e açıklamaları şöyle: “Başbakan akiller toplantısında ne söyledi bilmiyorum ancak o toplantı sonrasında köşelerinden yazan akil insanların yazılarında söylenenler hatalı. Hem kronolojik olarak hatalı hem de içerik olarak. Ben çözüm sürecinin selameti açısından bugüne kadar sustum. Yalan yanlış sözler, hakaretler karşısında sustum ama başbakan yanlış bilgilendirirse bu doğru olmaz.” Doğruların peşindeydi MUSTAFA K. ERDEMOL Meslekteki heyecanı adının anlamının tam tersiydi. Serena, Latince, “sakinlik, sessizlik” anlamlarına gelen “Serenus”tan türetilmiş bir ad. Erken Hıristiyanlık döneminin azizlerinden birinin adıdır bu aynı zamanda. Sakinlik ne kelime, Serena Shim, çatışma bölgelerinde gazetecilik yapan yürekli, “yerinde duramayan” gencecik bir meslektaştı. Ülkesi Lübnan’ın yanı sıra Irak, Ukrayna gibi sıcak bölgelerde görev yapmıştı. Onunla ilk kez Hatay’da karşılaştık. Çalıştığı İran televizyonu Press TV için sık sık görüş aldığı meslektaşlarından biri de bendim. Aramızdaki bu haber alışverişi, eklenen dostluğumuzla daha sonra da sürdü. En son Kobani ile ilgili haberler için sınırda bulunuyordu. Yaşadığı Amerika’nın Michigan eyaletindeki evini, iki çocuğunu geride bırakarak “gerçeğin peşinde” koşma macerasına atıldığında üzüldüğü tek şey, çocuklarının kendisini özleyecek oluşlarıydı. “Onlar seninle gurur duyacaklar Serena, üzülme” demiştim ona. Küçük çocukları büyüdüğünde anneleriyle gerçekten gurur duyacaklar. Serena’nın yaptığı haberler Türkiye hükümetini bir hayli rahatsız ediyordu. Türkiye’den Suriye’ye giden cihatçılarla ilgili haber yapan birkaç gazeteciden Serena Shim biriydi çünkü. Kobani ile ilgili birçok haberi tüm objektifliğiyle ondan duydu kamuoyu. Lübnan asıllı Amerikalı oluşu yanıltmasın. İran televizyonu Press TV’de çalışırken ABD’li gibi değil, bölge gerçeklerinin farkında biri olarak görev yaptı hep. Lübnan gibi “çatışma kültürü” konusunda acı deneyimleri olan talihsiz bir ülkenin çocuğu olarak “ölüm riski” yüksek bölgelerde görev yapan Serena, Suruç’ta bir haberden dönerken trafik kazasında kaybetti kısacık yaşamını. Ölümünden kısa süre önce Türk hükümetinin kendisini ajan ilan ettiğini açıklamış, “tutuklanmaktan korkuyorum” demişti. Hem bu açıklaması, hem yaptığı haberlerin yarattığı etki düşünüldüğünde bu kazanın kuşkulu olarak değerlendirilmesinde haklılık payı buluyor insan. Örneğin Dünya Gıda Örgütü’ne (WFO) ait TIR’larla Türkiye’den Suriye’ye terörist taşındığı iddiasını araştırırken ölmesi kuşkuları arttırıyor. “Kaza”nın kaza olmadığı konusunda görüş belirtenlerden biri de Amerikalı gazeteci Rodney Martin. Martin sıradan biri değil. Amerikan Ulusal Cemiyeti’nin başkanı. “Doğruların peşinde koşan herkes gibi öldü” dediği Serena’nın “CIA’nın, Türkiye’nin de yardım ettiği karanlık bir operasyonun kurbanı” olduğunu düşünüyor. ABD’nin bu “ölüm” karşısındaki sessizliğini de eleştiriyor. Söylediği bir şey daha var ki ilginç. İsrail tankları altında ezilen Yahudi asıllı Amerikalı barış yanlısı aktivist Rachel Corrie için de sessiz kalan Amerika’nın Shim için de ağzını açmadığını belirterek “Serena da Corrie de ABD müttefiki olan Türkiye ile İsrail’de öldüler” diyor. Arkadaşım, meslektaşım Serena 30 yaşındaydı henüz. Anısı, yaşından daha uzun ömürlü olacak. Rahat uyu Serena. içinde iki kanat var. Biri bizi istemiyor, çiğlik yapıyor. Bizden rahatsız. Ona şüphem yok. Bir de aklı başında bir ekip de var. Onlar yaptığımız dürüst çalışmaların farkında. Özellikle şahsımı hedef alıyorlar. Amaçları sadece benim siyaset dışı bırakılmam değil, benim şahsımda tabanımıza karşı da psikolojik savaş yürütüyorlar. Büyüme potansiyeli gösteren partinin önü kesilmek isteniyor. Müzakere sürecinde bizi takatsiz bırakmaya çalışıyorlar.” girişi konuşulmadı.” Hükümette bizi istemeyenler var: Hükümet çıkar Halının altından patlama “Tüm bu yaptıklarımız çarpıtılırsa, yalan yanlış yazılır, iftira atılırsa doğru olmaz. ‘Ölümlerden, yaşanan tüm şeylerden Demirtaş sorumlu’ deyip tüm hataları halı altına süpürürlerse o halının altından daha büyük patlama çıkar. Öfkenin ve toplumsal patlamaların kaynağını doğru tespit etmek lazım. O kaynak ne Demirtaş, ne de HDP’dir.” “İşin bir de çözüm süreci tarafı var. Haber ve yorumlarda hükümetin bize yol haritası taslağı sunduğu ve bizim bunu engellediğimiz ima ediliyor. Bu kesinlikle doğru değil. Heyetimize taslak verilmedi. Yalan bu. Bunu yazan yalan söylüyor. Sadece gösterildi. Onun da tamamını göremedik. Not bile alamadı arkadaşlarımız. Şunu yaptılar: Bir sayfa gösterip bunun üzerine çalışıyoruz dediler. Olan budur. Evet Abdullah Öcalan yol haritası dedi ama ne HDP ne de Kandil bunu görebilmiş değil. Bu yalana kimse bizi alet etmesin. Ellerindeki tutanakları açıklasınlar.” “Bir başka sözleri de ‘HDP söz verdi ama kamu güvenliği sağlanamadı, asayiş düzelmedi’ şeklinde. Orada da çarpıtma var. Bunun muhatabı biz değiliz ki. Muhatap Kandil. Yol kesme oluyorsa biz mi kesiyoruz? Biz nasıl söz verebiliriz. Buyrun Kandil’e sorun. Söz vermiş ve yapmamışsa.” enim değil MKYK’nin açıklaması “Doğrusunu anlatayım. Birincisi benim hiçbir zaman ‘Bundan böyle her yer Kobani olacak’ şeklinde bir açıklamam olmadı. Yapılan açıklama benim değil HDP MKYK’sinin açıklamasıdır. İnsanların sokağa çıkmaya başladığı saatlerde hükümetle telefon trafiği kurduk. ‘Sokaklar ısınıyor. Dışarıdan haberiniz var mı? Ne yapılacaksa acil yapılması lazım. Yarın sabaha çok geç kalınabilir’ dedik. Bu uyarımız ciddiye alınmadı. Hafife alındı.” “Açıklamanın MKYK’den yapıldığını bilmelerine rağmen ısrarla ‘Demirtaş yap B tı’ demeleri büyük bir algı operasyonudur. Hedefte özel olarak ben varım. Sanırım aday olduğum Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası HDP’ye yönelik ilgiyi dağıtmak üzere yapılan bir fırsatçılık bu. İkinci olarak Başbakan’la Kobani’ye nasıl yardım yapılacağını biz kesinlikle görüşmedik. Sanki seçenekler bize sunulmuş da biz kabul etmemişiz şeklindeki açıklamalar ve yorumlar yüzde yüz yanlıştır, yalandır. Seçenekleri masaya yatırmadık. Bizim tek söylediğimiz ‘Bu konuda yetkili PYD’dir. Davet edin konuşun’ demekten ibaretti. Onlarla uzlaşırsanız iyi olur, dedik. Asla seçenekler peşmergenin ya da Türk askerinin karadan havadan “ Kobani düşerse süreç biter’ lafı ne bana ne de Kandil’e aittir. O söz Öcalan’a aittir. Bu bile manipüle ediliyor. O da bu konuyu başından beri önemsiyordu. Sanki o önemsemiyor da biz manipüle ettik gibi algı yaratmaya çalışıyorlar. Oysa heyetimizin İmralı dönüşü açıklamasında bu var. Süreç ve Kobani’nin birbirine nasıl bağlı olduğu hem orada hem de o görüşmelerin tutanaklarında var.” “Peşmergenin PYD’ye silah yardımı yapması veya Kobani’ye koridor ile ulaşması hususunda ben ve İmralı heyetimiz hükümet için aracılık yaptık. Hükümet istedi bizden. ‘Ne derler’ diye teyit almak istediler. PYD ve ‘diğer yetkililerle (Demirtaş bu ‘diğerleri’ grubunun kimliğini açıklamaktan kaçındı)’ temas kurup olumlu bakıldığını belirttik, aracılık yaptık.” O söz bana ait değil Bize taslak verilmedi Hükümet aracılık istedi Asayiş için muhatap Kandil Demirtaş, ABD’nin PYD’ye havadan yaptığı silah yardımı konusunda da şu değerlendirmeleri yaptı: “Biz de, milyonlarca kişi de ‘Yardım yapılacaksa Türkiye üzerinden yapılmalı’ dedik. Silah ulaşmasını sağlansa barış kardeşlik adına çok güçlü bir mesaj olacaktı. Ben istedim ki bu Türkiye üzerinden yapılsın. Fırsatı kaçırdılar. Şimdi de mecburen yapılan açıklamalarla durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Hükümet bizi dinlemedi, ama sonunda ABD’nin sözünden çıkmadığını da gösterdi. ABD onları mecbur bıraktı. Bizim sözümüzün kıymeti yok ama ABD’li dayatınca oluyor.” “Hem Kobani meselesi, hem de çözüm süreci toparlanmaya ‘Bizi değil ABD’yi dinliyorlar’ “Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı hepsi başka telden çalıyor. Karmakarışık bir politika. Bir yandan IŞİD ile PYD’yi eş görüyorlar, diğer yandan Salih Müslim Türkiye’ye çağrılıyor. Ankara’nın politikası hangisi, doğrusu biz bilmiyoruz.” Kafaları karmakarışık cak bir noktada değil. Siyaset, kapris, kin, intikam işi değil. Her iki konunun da doğru yöne gitmesi için hükümetin doğru adımlar atması gerekiyor. Kırılan güven yeniden geri gelmeli. Çözüm süreci sözlerle değil, adımlarla yürümeli.” İktidara hiç konuşmuyorlar “Bana şimdi ‘katil’ diyenler çok vicdansız. Uludere’de 34 kişi savaş uçağı ile bombalanırken Gezi’de 9 genç katledilirken bu AKP tayfasından bir kişi bile çıkıp, ‘Ey Başbakan (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kastederek) sen sorumlusun’ diyemedi. Şimdi bizzat başbakan talimatıyla, ölümlerden ben sorumluymuşum diye yazılar yazıyorlar. Neredeyse aynı cümlelerle yazıyorlar.” YALÇIN AKDOĞAN: Yol haritası HDP’ye gösterildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, çözüm sürecine ilişkin hükümetin yol haritasını HDP’nin bildiğini belirterek, “Eylülde yol haritası İmralı’ya gösterildi, bunu İmralı ve HDP heyeti biliyordu. HDP’nin açıklamalarını talihsiz olarak görüyorum” dedi. Akdoğan, 1 Ekim’de yol haritasının Selahattin Demirtaş ile konuşulduğunu anlattı. NTV’de konuşan Akdoğan, “Kobani’nin şu anda Suruç’ta olduğunu” belirterek, Kobani’de yaşananların çoğunun Suruç’ta yaşandığını kaydetti. “Gerekli tüm yardımları yaptık” diyen Akdoğan, insani her türlü önlemin alındığını söyledi. Akdoğan, Kobani’ye ilişkin daha önce de koridor tartışması olduğunu, hükümetten “PKK’nin koridordan geçmesi meşru değildir” şeklinde açıklamalar yapıldığını ancak “peşmergenin durumunun farklı olduğunu” dile getirdi. Kobani olaylarının “fırsata çevrilmek istendiğini” dile getiren Akdoğan, “Hükümet kararlı bir şekilde süreci sonuca ulaştırmak istiyor. Bunu gören örgüt bunu bir tıkaç olarak, bahane olarak kullandı. Adeta yan çizdiler, su kaynattılar. Burada da Kobani’yi bahane olarak kullandılar. Şehirleri karıştırdılar, şiddet olayları oldu” dedi. Kobani olaylarında HDP’nin yanlış yaptığını, özeleştiride bulunmadıklarını söyleyen Akdoğan, Kobani olaylarında Öcalan’ın rolünün bulunduğunu düşündüğünü kaydetti. Akdoğan, “Öcalan’ın verdiği mesajın, bu olayları tahrik ettiği kanaatindeyim. Yani kardeşi üzerinden verdiği 15 Ekim mesajı, nereden çıktı? 15 Ekim diye bir tarih yok. Öcalan’ın bu yaklaşımını HDP farklı bir şekilde araziye aktarmış olabilir. Bağlamını koparmış olabilir. Öcalan kontrollü bir gerginlik bekliyordu belki ama yansıması her şeyi yakıp yıkan bütün süreci bitiren çok negatif noktaya getirdi. Çıkmaz sokağa girip duvara çarptı” dedi. İmralı’daki sekreterya için HDP’li Beştaş’ın ismi öne çıktı İkinci aşama başladı MAHMUT LICALI ANKARA Çözüm sürecinde yaklaşık iki yıl süren diyalog aşamasının ardından 15 Ekim itibarıyla ikinci aşama olarak tanımlanan “demokratik müzakere aşamasına” resmen geçildi. Müzakere aşamasında İmralı’yla görüşme trafiğinin hızlanacağı, MİT ve Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı (KDGM) bünyesindeki devlet heyetinin genişletilerek müzakere çalışmaları yürüteceği belirtiliyor. Kandil’le doğrudan görüşmelere de yakın bir süre içinde geçileceği kaydedilirken, İmralı’ya sekretarya kurulması ve İzleme Kurulu’nun oluşturulması önümüzdeki günlerde netlik kazanacak. İmralı’da kurulacak sekretarya için HDP yöneticilerinden Meral danış Beştaş’ın ismi öne çıktı. Görüşmeler kapsamında HDP heyetine KCK’den bir ismin de dahil olabileceği iddia ediliyor. Abdullah Öcalan’ın 2013 Nevruz’unda Diyarbakır’da okunan mektubuyla, diyalog süreci olarak tanımlanan aşamayla başlayan çözüm sürecinde yaklaşık 1.5 yıl sonra ikinci aşama olan müzakereye resmen geçildi. İkinci aşamaya geçişi HDP heyeti aracılıyla İmralı’dan açıklama yapan Öcalan da 15 Ekim itibarıyla yeni bir aşamaya geçildiğini ifade etti. Hükümetin süreç kapsamında çalışma yapacak Çözüm Süreci Kurulu ile İzleme ve Koordinasyon Komisyonları’na yasal statü vermesi; yol haritası taslağını taraflarla paylaşmasının ardından müzakere aşamasına geçiş için bazı yeni adımların atılması bekleniyordu. Çözüm süreci kapsamında bugüne kadar HDP İmralı heyeti ve devlet heyeti aracılığıyla yürütülen görüşmelerde her iki heyete yeni isimler eklenerek görüşmelerin hız kazanacağı ifade ediliyor. Heyetlerin yanı sıra SIRRI SÜREYYA ÖNDER: HAFTAYA ÇALIŞMAYA BAŞLAR Öcalan’a 5 kişilik sekretarya Haber Merkezi HDP’li Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan’a önümüzdeki hafta 5 kişilik bir sekreterya kurulacağını açıkladı. Önder, sekreteryada mevcut İmralı heyetinin yanısıra Hatip Dicle’nin bulunacağını kaydetti. CNNTÜRK’te soruları yanıtlayan Önder, “Mutlak barış için silahsızlanma da dahil bize 56 ay yeter. Yani mart ayı geldiğinde biz bütün bunları geride bırakırız” dedi. Önder, Öcalan’ın “Devlet beni araçsallaştırarak yol alamayacağını kavramış durumda” mesajını verdiğini söyledi. Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın cezaevi şartlarıyla ilgili soruya “Şartları değişmedi, 20’nin üzerinde görüşme yaptık, Hepsini ayrı yerde yaptık. Toplasanız 15 metrekare bir alanda kalıyor” dedi. “Öcalan’ın şartları değişecek mi?” sorusuna ise, “Değişecek mi değil, villa milla değil. Değişmeli. Barışı inşa etmeye çalışıyor bir insan. Çalışmalar yapması lazım, araştırmalar yapması lazım. Sayın Öcalan’ın talebi olmamalı. Ülke olarak bizim talebimiz olmalı. Barışın en önemli teminatı. Gözbebeği olarak üzerine titremeliyiz” yanıtını verdi. Şartlar değişmezse süreçte yol alınamayacağını savundu. Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’a sekreteryaya ihtiyacı konusunda ise “Büyük bir müzakere sürecine girilecek. Seçenekler üretilecek. Yukarıdan aşağı hiçbir barış önerisinin kalıcı olması mümkün değil. 9 ana başlıkta, güvenlik eğitim, kadın, hakikatle yüzleşme gibi başlıklar için Pervin Buldan, ben, İdris Baluken olacak. Kadın hareketinden bir arkadaş. Hatip Dicle olacak, sekreterya böyle olacak. Devletle görüşmeleri siyasetle görüşmeleri yapacak. 5 kişilik sekreterya müzakere heyetinin de bir parçası olacak” dedi. Önder, sekreteryanın ne zaman çalışacağına ilişkin soru üzerine “Önümüzdeki haftadan itibaren devreye girmeli” yanıtını verdi. “Müzakere heyetinde Kandil’den bir temsilci olacak mı” sorusu üzerine “Konuşulmadı. Ama olmalı” diyen Önder, sekreteryanın haftada 34 gün çalışabileceğini söyledi. tutumu korkunç’ ISPARTA (DHA) Dünyanın ünlü dilbilimcilerinden ABD’li düşünür ve siyasi aktivist Noam Chomsky, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) tarafından düzenlenen 1. Üniversitelerarası İngiliz Dili Edebiyatı ve Dilbilimi Kongresi’nde video konferans yöntemiyle konuşma yaptı. Kongrede öğrenciler ve akademisyenlerin sorularını da yanıtlayan Chomsky’ye SDÜ Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Ömer Şekerci, Türkiye’nin peşmergenin Kobani’ye geçişine izin vermesini sordu. Chomsky, “Erdoğan hükümetinin konumu Suriye’deki Kürtlere karşı olmaktır. Kobani’deki yıkımı izleyen Türk tanklarının, birkaç metre geriden insanları büyük bir katliamdan kurtarmak için müdahale etmemesi şu an Türkiye’nin uygulamış olduğu korkunç bir tutumdur” diye konuştu. ‘Türkiye’nin Kandil’den de temsilci Davutoğlu’na Jandarma mektubu BARKIN ŞIK ANKARA Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı “güvenlik paketi”nde yer alan ve Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın “tamamen” İçişleri Bakanlığı’na bağlanmasını öngören düzenleme üzerine, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in bir mektup kaleme aldığı öğrenildi. Mektupta, Jandarma Genel Komutanlığı’nın sivilleşmesinin doğurabileceği sakıncalar anlatıldı. Özel’in, Davutoğlu’na “gizli ve kişiye özel” olarak gönderdiği mektubun içeriği ile ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı kaynakları, “Jandarma’nın görev ve sorumlulukları ile ilgili olarak kanunda yapılması gereken ve/veya düşünülen Genelkurmay Başkanlığı’nın teklifleri Başbakanlığa resmi bir yazı ile gönderilmiş, konu ile ilgili kamuoyunu bilgilendirme yetkisi hükümetimize aittir” dedi. Jandarma Genel Komutanlığı’nın 280 bin personeli bulunuyor. Bunların 4 bin 500’ü subay, 18 bini astsubay, 25 bini uzman çavuş. Teamüller gereği Jandarma Genel Komutanlığı’nın başına Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda kadrosu bulunan bir orgeneral atanıyor. Jandarma’nın İçişleri Bakanlığı’na bağlanması durumunda, başına Emniyet Genel Müdürlüğü’nde olduğu gibi bir vali ya da üst düzey bürokrat atanabileceği belirtiliyor. Jandarma’nın sorumluluk alanı Türkiye yüzölçümünün yüzde 92’sini kapsıyor. İmralı’ya akil insanlar heyetindeki bazı isimler, sivil toplum örgütlerinden oluşan sivil heyetlerin de gidebileceği kaydediliyor. HDP heyetine eklenecek yeni isimlerin Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ya da Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bünyesinden olabileceği ifade ediliyor. Öte yandan müzakere görüşmeleri kapsamında HDP heyetine KCK’den bir ismin de dahil olabileceği iddia ediliyor. andil’le doğrudan temas Diyalog aşamasında MİT bünyesinden oluşan devlet heyetinde müzakere aşamasına KDGM’den de katılım olacağı ifade edilirken KDGM bünyesinde oluşturulan uzman ekiplerin de müzakere sürecinde çalışmalar yapacağı kaydediliyor. KDGM bünye K sindeki ekiplerin özellikle oluşturulacak komisyonlarda görev yapacağı, yol haritası kapsamındaki eylem planlarıyla ilgili raporlar hazırlayacağı kaydediliyor. Heyete KCK’den bir ismin dahil edileceği iddiasının yanı sıra Kandil’le müzakereler kapsamında doğrudan görüşmelerin başlanması bekleniyor. Kandil’le bugüne kadar HDP’nin İmralı heyeti aracılığıyla görüşmeler yürütülüyordu. Müzakere aşamasında Kandil’le doğrudan görüşmelere geçileceği hükümet tarafından daha önce de ifade edilmişti. Bu kapsamda KDGM bünyesindeki bir heyetin örgütün yönetici kadrosuyla doğrudan temas kuracağı ifade ediliyor. İmralı’da kurulacak sekretarya için HDP içinde bazı isimler dillendirilirken, HDP yöneticilerinden Meral Danış Beştaş’ın is mi öne çıkıyor. Avukat kökenli olan Beştaş, partide hukuk işlerinden sorumlu eş Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyor. Beştaş’ın İmralı heyetiyle birlikte adaya gidip geleceği ifade edilirken, sekretarya için Beştaş’ın yanı sıra bir kişinin daha görev yapacağı belirtiliyor. Yeni aşamada İmralı’da yapılacak görüşme ve müzakere çalışmalarını kayıt altına alacak sekretarya için bazı hükümlülerin İmralı’da sürekli kalacağı, sekretaryadaki bazı kişilerin ise görüşmeler kapsamında adaya gidip geleceği konuşuluyor. Müzakere sürecinin ardından çözüm sürecinin son aşaması olan “normalleşme aşamasında” ise eve dönüşler ve sosyal yaşama entegrasyonla ilgili çalışmalar yapılacak. Eve dönüş çalışması