Katalog

23 EKİM 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 CHP Genel Başkan Yardımcısı Koç, Kobani politikalarını eleştirdi: Annem Söyledi: İyi Okuyun Annem, Ödemiş Asri Mezarlığı’nda, eşi Terzi Sadık’ın az ötesinde yatan Adalet Hanım, dün gece, yalnız benim duyabileceğim bir fısıltı ile seslendi: Bu haftanın cumartesiden önceki son yazısını bize bırakacaksın. Biz dediğim, sizin Cumartesi Anneleri dediğiniz kadınlar… 500. haftada hep birlikte bir mektup yazdık. Onu yayınla e mi?.. Niye baktın yüzüme öyle?.. Eğer burada yatıyor olmasaydım, benim de her cumartesi orada olacağımı biliyorsun değil mi?.. Fısıltıyı fısıltıyla cevapladım: Evet anne, dedim. Tabii anne dedim, biliyorum anne diye ekledim. Annemgilin mektubunu okuyacaksınız. Buyrun. HHH yöntemi büyük ölçüde terk edilmek zorunda kalınmıştı. Bazı aileler kayıplarının akıbetini öğrenme “şans”ına eriştiyse de çoğu için bu gerçekleşmedi. Adaletin kalan kısmı ise hak getire... Yani kendilerinden çok bize faydaları dokundu. Gözaltında kaybolmamızı engellemiş oldular. Ergenekon yargılamaları ile birlikte, yargılamanın 12 Eylül dönemi ve 90’lara uzanma ihtimalinin belirdiği günlerde, yeniden oturmayı ve yarım kalan adalet talebini hatırlatmayı görev bildiler. 31 Ocak 2009’da tekrar oturdular. Sorumluluk makamındakilerse, adalet yerine gözyaşlarını, ne demekse “acı paylaşımları”nı koymaya çalıştılar. Ardından adalet gelmeyince, acılarının suiistimal edildiğini düşünmemiş olabilirler mi? Helalleşme adlı hileli terazilere, adı konmamış gizli aflara karınları tok. Talep ettiklerinin tek bir adı var, sıfatsız, sanatsız tek bir adı: Adalet... Tekrarlayalım; istenen öncelikle kayıplarının akıbeti... Akıbet dediğimiz de çoğunlukla kemik... Ayıp... Sonra ise suçun cezasız kalmaması. Devlet Baba’nın kendi çocuklarını adalete teslim etme, çocuklarından geri kalanı da Cumartesi Anneleri’ne teslim etme zamanı çoktan geldi de geçiyor. Suçsuz yere ceza çekenler, kimi zaman cezalarının suçunu ararlar. Sokağa çıkıp kırdıklarında, döktüklerinde, keşke yapmasalar diye geçiriyorsunuz ya bazen içinizden; onlara yapma diyebilecek tek ses adalet’in sesidir. Onlar 499 haftadır hiç yakıp yıkmadılar. Adalet, Cumartesi Meydanı’nda konuşarak işe başlarsa, o ses her meydandan duyulur. Hiç endişeniz olmasın. Cumartesi Anneleri ve Cumartesi İnsanları, 25 Ekim Cumartesi günü 500 haftadır oturuyor olacaklar. 500 haftadır kayıplarını arıyor, 500 haftadır adalet arıyor olacaklar. Aslında 500 haftadır bizi arıyor, bizi soruyorlar. Elimizde bir dal kırmızı karanfille, saat tam 12’de yanlarında durabilelim hiç değilse. Seslerini çoğaltalım. Bu cumartesi ve her cumartesi... Omurgasızlık, hesapsızlık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Haluk Koç, Kobani ile ilgili olarak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son 48 saat içinde söyledikleri ve ardından yaptıklarının değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Böyle bir omurgasızlık, böyle bir rotasızlık, böyle bir hesapsızlık, bir basiretsizlik ortaya konabilir mi” dedi. CHP MYK, Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı. Toplantı devam ederken basına açıklamalarda bulunan Koç, Kobani’ye peşmerge geçişi için koridor açılmasıyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirdi. “Böyle bir omurgasızlık, böyle bir rotasızlık, böyle bir hesapsızlık, bir basiretsizlik ortaya konabilir mi” diyen Koç, bu konuda resmi kişiler tarafından yapılan açıklamaların çelişkilerin ortada olduğunu söyledi. Böke, yolsuzluk soruşturmalarınI yorumladı: ‘Ekonominin geleceğine güveni sarstı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’nin Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, 1725 Aralık yolsuzluk dosyalarına savcılık tarafından takipsizlik kararı verilmesinin aynı zamanda Türkiye ekonomisinin geleceğine olan güveni sarstığını belirterek, “Yolsuzlukla mücadele, yoksullukla mücadele için ön şarttır” görüşünü dile getirdi. Böke, 1725 Aralık yolsuzluk ve rüşvet dosyalarının üstünün örtülmesini “ekonomi” açısından yorumladı. Sağlam bir ekonomi için yolsuzluk iddialarının tam tersine üzerine gidilmesi gerektiğini belirten Böke, “Türkiye’yi 12 yıldır yöneten AKP iktidarının bakanlarının ve aile üyelerinin karıştığı yolsuzluk iddialarının yasaların emrettiği şekilde, bağımsız yargı tarafından soruşturulması gerekmektedir. Yol suzlukların üzerinin örtülmesi kamu vicdanını yaraladığı gibi ekonominin temellerini de sarsmaktadır. Yargının bağımsızlığına ve devletin şeffaflığına gölge düşüren bu yolsuzluklar yerli ve yabancı yatırımını azaltarak, sürdürülebilir büyümenin önünde çok büyük bir engel oluşturmaktadır” görüşünü dile getirdi. Uluslararası Saydamlık Örgütü tarafından açıklanan yolsuzluk göstergelerinde Türkiye’nin 177 ülke arasında 54. sırada bulunduğuna işaret eden Böke, bazı en azgelişmiş ülkelerden bile daha geride olunmasının kabul edilemez olduğunu söyledi. Böke, sağlam bir ekonomi için aynı zamanda “adil bir paylaşım”a gereksinim olduğunu kaydederek, yolsuzluğun yoksulluğun en önemli nedenlerinden biri olduğuna dikkat çekti. Kaybedilmek İstenen İnsanlığımızdır… Yeri kana, göğü feryada doymayan bu diyarda, 499 haftadır İstanbul’un en işlek yerinde Cumartesi Meydanı’nda oturuyorlar. Aslında oturmaya, bundan 1013 (bin on üç) hafta önce 27 Mayıs 1995’te başladılar. Devletin, gözaltında kaybetme politikasıyla yönetildiği günlerdi. Başlangıçta beş altı kayıp yakınıydılar. Umutsuzluklarını, yaşadıkları belirsizlikleri bir araya gelerek, paylaşarak mücadeleye dönüştürdüler. Çoğaldılar, zira çoktular. Talepleri çok netti: l Bir daha kimse gözaltında kaybolmasın. l Kayıpların akıbeti açıklansın. l Kaybedenler yargılansın. O zamanlar oturmak da pek kolay değildi. 15 Ağustos 98’de 170. haftada devletin sabrı taşmaya başladı. 30 hafta boyunca, dağıtma, polis şiddeti ve gözaltılarla boğuştular. Nezarethanede oturmaya dönüşen cumartesiler travmanın artarak tekrarlanmasına sebep oluyordu. Sürdürülemez durum karşısında 13 Mart 99’da, 200. haftada ara vermek zorunda kaldılar. Devletin bir zelil yöntemi teşhir edilmiş, gözaltında kaybetme içinde havada kaldığını belirten Koç, böylece Başbakanlık makamının hâlâ boş olduğunun bir kez daha teyit edildiğini söyledi. İktidarın içerideki PKK ve temsilcilerinin taleplerine karşı halka dönük iyi poliskötü polis rolü oynadığını belirten Koç, “Perdenin önünde milliyetçi söylemleri, radikal tutumu kendisine uygulama alanı seçmiş Cumhurbaşkanı duruyor. Perdenin arkasında İmralı’da kurulan masanın müdavimleri Yalçın Akdoğan, Başbakan, Efkan Ala diyalog arayışları… Hâlâ pazarlıklar gizli. Kürt yurttaşlarımız da bu senaryo içerisinde kandırılıyorlar” diye konuştu. İyi poliskötü polis cümleler’ ‘Çark eden “PYD terör örgütüdür, IŞİD’den farkı yoktur” sözünün Erdoğan’a ait oluduğunu anımsatan Koç, “Sonra, yurtdışı gezisinden dönüyor uçakla, havaalanına iner inmez Obama telefonla arıyor. Artık ne söyleniyorsa, 48 saat önce söylediğinin tam tersine çark eden, kıvırtan cümleler, sözler dökülmeye başlıyor. Ondan sonra mahcup yeni Dışişleri Bakanına açıklama yaptırıyorlar, peşmergeye Türkiye sınırları içerisinde bir koridor açılmasından bahsediyorlar” dedi. Erdoğan’ın “PYD terör örgütüdür” sözünün 48 saat levilerin ‘A’sını anmıyorlar Gazetecilerin soruları nı da yanıtlayan Koç, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin Kobani’ye ağır silahlarla do A natılmış 200 peşmergenin gönderileceğini bildirmesiyle ilgili, “CHP’yi çelişkiyle suçladılar, CHP’nin tutumu çok net ve açıktır. Türkiye’ye yabancı asker ayağı değmemesi için CHP net tavrını koymuştur” diye konuştu. Davutoğlu’nun açıkladığı “iç güvenlik paketi”ni de eleştiren Koç, getiri len düzenlemenin herkesi “makul şüpheli” konumuna soktuğunu belirtti. Koç, teklifte Alevi vatandaşlarla ilgili düzenlemelerin yer alacağının da açıklandığını belirtti ve “Bu kaçıncı film bilmiyorum. Bugüne kadar Alevi yurttaşlarımızın ‘A’sını ağzına almaktan imtina eden, yapay birtakım çalıştaylarla talepleri sürüncemede bırakan bir iktidarın bu şekilde özgürlük kısıtlayıcı bir paket içine Alevi yurttaşlarımızı dolgu malzemesi olarak koymasını hiç kimse kabul etmiyor” dedi. Özçelik’e kapı açıldı AYŞE SAYIN ANKARA CHP’de Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin genel başkanlığa aday olması nedeniyle boşalan grup başkanvekilliğine, Kemal Kılıçdaroğlu’nun desteklediği Ankara Milletvekili Levent Gök, grup salt çoğunluğunu oluşturan 65 oyla tam sınırda seçilirken, rakibi Ankara Milletvekili İzzet Çetin 39 oyda kaldı. Olağanüstü kurultayda Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun listesinde yer almasına karşın, yeterli oyu alamadığı için Parti Meclisi’ne (PM) giremeyen emekli Büyükelçi Murat Özçelik’e PM ve MYK yolu açılıyor. Gök’ten sonra İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun da PM’de istifa etmesiyle 2. yedekte bulunan Özçelik, PM’ye girecek. Kılıçdaroğlu’nun dış politika başdanışmanlığını yapan Özçelik’i MYK’ye alarak dış politikadan sorumlu genel başkan yardımcılığına getirmesi bekleniyor. CHP MYK dün Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Toplantıda IŞİD ve Kobani’deki gelişmeler yanı sıra yargıyla ilgili düzenlemeler de ele alındı. MYK’de, Genel Başkan Yardımcısı Burhan Şenatalar’ın hazırladığı siyasi tutum belgesi taslağı ele alındı. Ayrıca Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata’nın hazırladığı seçim bildirgesinin ana çatısını oluşturacak taslak metni MYK üyelerine sunduğu belirtildi. Gök tamam ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu’ya fiziki takip yapılıp yapılmadığının ve hukuka aykırı bu tür işlemlere karşı alınacak önlemlerin belirlenmesi için Meclis araştırması istedi. CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner ve arkadaşları tarafından TBMM Başkanlığı’na sunulan araştırma önergesinde, basında, “Odatv soruşturması” kapsamında TBMM Başkanvekili Mumcu’nun fiziki takibe uğradığının ortaya çıktığına dair haberler yer aldığı anımsatıldı. Mumcu’nun avukatı Turgut Kazan, gazeteci Altan Öymen ve eşleriyle bir restoranda buluşup yemek yemelerinin üç polis memuru tarafından izlendiği anlatılan önergede, takibin tutanağa geçirildiği ve soruşturma dosyasına konulduğu ifade edildi. Önergede dinleme, izleme gibi faaliyetlerin herkes gibi parlamentoyu ve parlamenterleri de tehdit ettiği belirtildi. araştırma talebi Mumcu için