03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 2014 PERŞEMBE 12 DIŞ HABERLER [email protected] Post’a konuşan Suriyeliler, Rakka’daki IŞİD komutanlarının dinlenmek için Urfa’ya geldiğini söyledi ‘IŞİD’in ikinci adresi Urfa’ Dış Haberler Servisi ABD’nin Suriyeli muhalifleri “eğitdonat” programına seçilip Türkiye’ye gelen Tuvar Rakka komutanı Ebu İsa’nın cuma günü Urfa’nın ortasında kaçırılmasıyla ilgili Washington Post da “IŞİD’in Türkiye’deki erişiminin büyümesi kadar, Türk yetkililerin bunu dizginleme kapasitesine dair de endişe verici sorular ortaya çıktı” yorumunu yaptı. “IŞİD zaten Türkiye’de ve buradaki 1 milyondan fazla Suriyeli sığınmacıda derin kökler saldı” diyen gazete, Türkiye’de yaşayan ılımlı Suriyeli isyancılar ve aktivistlerle görüştü. Bu kişiler, Suriyelilerin sık geçtiği sokaklar ve gittiği kafelerde IŞİD’e bağlı oldukları düşünülen adamlarla karşılaştıklarını anlattı. Haberi kaleme alan Liz Sly da, geçenlerde bir komutanın Urfa’da mülakat verirken yandaki masada bir IŞİD “emirinin” olduğunu fark ettiğini ve mülakat yerini yandaki otele aldığını aktardı. başına geldiği gibi Urfa’ya yaymasından korktuklarını dile getirdi. Urfa’da yaşayan Suriyeli emektar muhalif gazeteci Halef Jurba, “Burada uyuyan hücreleri var, üstelik de silahlılar. Hepimiz tehlike altındayız çünkü hepimizi kara listeye aldılar” sözleriyle kaygısını dile getirdi. IŞİD’in elinden yaralı kurtulan Ebu İsa’nın Suriye’ye döndüğünü belirten silah arkadaşı Ebu Şucaat da, “Suriye’de kendini, Türkiye’de olduğundan daha güvende hissediyor” dedi. Kobani’de YPG’ye yardım ederken, dinlenmek ve Türk yetkililerle istişarede bulunmak için Urfa’ya gelen İsa, kendisini kaçıranların hem Türkçe hem Arapça konuştuğunu, bir Türk çetesinin elemanı olduklarını ve kendisini IŞİD kontrolündeki Telabyad’a (Akçakale’nin karşısı) götürmeye niyetlendiklerini anlattı. Türkiyeli çete kaçırdı (AP) Kobani’de öldürülen kadın savaşçı Hanım’ı Suruçlu kadınlar toprağa verdi. Denver’dan Suriye’ye gidemediler Dış Haberler Servisi ABD’nin Denver kentinde geçen hafta kayıplara karışan 3 kız, Suriye’ye geçecekleri ve IŞİD’e katılacakları şüphesiyle Almanya’da yakalandı. İkisi Somali asıllı kardeş, üçüncüsü Sudan asıllı olan 15, 16 ve 17 yaşlarındaki kızlar, Alman yetkililere Türkiye’ye gidecekB u s h lerini söyledi. Frankfurt Havaalanında FBI’ın teslim döneminde Irak ve aldığı kızlar, ailelerine teslim edildi. Afganistan’da pek çok katliam yapan özel güvenlik Suriyeliler, “IŞİD’in başkenürkiye’ye seyahat şaibeli şirketi Blackwater, yeni adıyla ti” tabir edilen Rakka’ya yakınDün Berlin’i ziyaret eden ABD Dışiş‘Academi’nin Kobani’de IŞİD’e karşı lığı yüzünden Urfa’nın, IŞİD leri Bakanı John Kerry ile basın topdevreye girdiği iddia edildi. Batılı komutanları için aktarma merlantısı düzenleyen Alman mevkidaşı kaynaklarca ABDPYD bağlantısını sağladığı söylenen şirketin kezi haline geldiğini belirtti. Frank Walter Steinmeier, her yıl hava ve kara harekâtı için istihbari bilgi sağlamak üzere PYD saflarına “IŞİD’cilerin Urfa’ya gelip on binlerce kşinin Türkiye’yi gittikatıldığı, silah yardımını gerçekleştirdiği ve Barzani yönetiminin gönderdiği dinlendiği, ailelerini ziyağini söyleyip ABDAlmanya ve Alteçhizatın ulaştırılıp kullanılmasında görev aldığı ileri sürüldü. ABD daha ret ettiğini ve tedariklerini manyaTürkiye güvenlik birimleri önce rezil olmasına yol açmış şirketi bu kez küçük gruplar halinde yerleştirdi. arasında daha sıkı işbirliği istedi. tamamladığını” anlatan SuDün Washington’daki federal mahkeme, 2007’de Bağdat’ta 30’dan fazla Kerry de “Gençlerin savaşmaya riyeliler, IŞİD’in aktivist ve sivile ateş açılıp 14’ünün öldürülmesi davasında dört eski Blackwater gitme istekleri nereden geliyor, ılımlı isyancılara yönelik zukorumasını biri 1. derece cinayetten olmak üzere suçlu buldu. bilmiyoruz” diye yakındı. lüm kampanyasının, Ebu İsa’nın Suriye daha güvenli ‘Blackwater Kobani’de’ T Dış Haberler Servisi Esad yönetimi, Kobani’de IŞİD kuşatmasındaki Kürtlere askeri destek verdiğini ve IŞİD militanlarının eğitim uçuşu yaptığı 3 savaş uçağından 2’sini imha ettiğini ileri sürdü. Enformasyon Bakanı Umran Zubi “Devlet Kobani’ye askeri güçleri ve uçaklarıyla askeri ve lojistik destek sağlıyor, mühimmat ve silah tedarik ediyor” diyerek ekledi: “Devlet bu rolü oynamakta tereddüt etmedi, zira Kobani Suriye toprağıdır, sakinleri de Suriyelidir.” Zubi, militanların Halep’te talim yaptığı MiG jetlerinden 2’sini inişte savaş uçaklarıyla imha ettiklerini, üçüncüsünün ise gizlendiğini söyledi. Muhaliflere göre Suriye ordusu, isyancı bölgelere son 36 saatte 200’den fazla hava saldırısı düzenledi. Şam: IŞİD’in jetlerini imha ettik Cumartesi Anneleri’ne Kırmızı Bir Karanfil… İstanbul’a “Cumartesi Anneleri” ile buluşmaya gelen Arjantin diktası mağduru bir “Plaza de Mayo” annesiyle konuşmuştum yıllar önce… Ta Arjantin’den onları buraya getiren gücü sormuştum... İçlerinden biri bunu bana; “Arjantin gazetelerinde Cumartesi Anneleri’nin öykülerini okuduk!” diyerek anlatmıştı: “Ama o annelerin yüzlerini, gözlerini görmek, ellerine dokunmak başka bir tecrübe oldu bizim için. Bir ana yüreğinin bir başka ana yüreği ile, acının acıyla buluşması bu. Galatasaray’daki eylemden çok etkilendik. Kayıp çocukların yerdeki resimleri, üzerlerine serpiştirilen çiçekler, mumlar, gelip geçenin yüzündeki derin saygının ifadesi... Bunun yanı sıra polislerin tepkisi ve eylem yerine yığılan güvenlik güçlerinin sayısı bizi şaşırttı. Bizim ancak dikta yıllarında gördüğümüz bir manzaraydı bu. Demokrasiye geçtiğimiz 1983’ten beri anneler, Arjantin’de serbestçe gösteri yapıyor. (Buenos Aires’te düzenlenen gösteriler) Başkanlık sarayı önünde olmasına rağmen, biz böyle yoğun güvenlik güçleri yığılmasıyla karşılaşmıyoruz. Kimse gösterimize ilişmiyor. Yalnız insan haklarına saygı adına yapılan bir mücadele bu çünkü. Bir siyasi görüş, siyasi mücadele adına yürütülmüyor bu eylem. Tek itici gücümüz var; o da acı…” “Acının gücünü” şöyle ifade etmişlerdi: “Bu kadere bizi mahkum edenler, yaşını başını almış, kendi halinde kadınları yıllar süren bir mücadeleye sürükleyebileceklerini hiç düşünmediler. Zaman acıları gömer, içimize akıtır sandılar. Ana yüreğinin gücünü anlamadılar. Ve yanıldılar.” “Zaman” annelerin acısını hiç azaltmıyor işte ve de gömmüyor. Takvimden eksilen her cumartesi, acıyla.. “annelerin mücadelesini” büyütüp katlıyor. “Cumartesi Anneleri” bu cumartesi de eylemlerinin 500. haftası için gene Galatasaray Lisesi önünde olacak. Köşemi bugün onların bitmeyen, azalmayan “acı”larına ve 500. hafta için yaptıkları “kırmızı karanfil” çağrılarına ayırıyorum. Kanada parlamentosuna korkutan saldırı Erdoğan’ın temsilcisi İşler, Hasi ile görüştü. Libya’nın İslamcı lideriyle görüşen tek ülke Türkiye Dış Haberler ServisiLibya’nın uluslararası toplum tarafından tanınan ama Mısır sınırındaki Tobruk limanına kaçmak zorunda kalan hükümeti, İslamcı milislerle savaşan general Halife Haftar liderliğindeki orduya, başkent Trablus’a yürümesi emrini verirken Trablus halkına da İslamcı örgütlere karşı sivil itaatsizlik çağrısı yaptı. Böyle bir ortamda, Cumhurbaşkanı ve Hükümetin Özel Temsilcisi sıfatıyla Libya’yı ziyaret eden AKP Ankara Milletvekili Emrullah İşler, Tobruk ve Misrata’daki temaslarının ardından, uluslararası toplumun tanımadığı rakip “Libya Ulusal Kurtuluş” hükümetinin İslamcı başbakanı Ömer Hasi ile görüştü. Üstelik “meşru Başbakan” Abdullah Tinni’nin Trablus’ta gasp edilen konutunda yapılan görüşmenin görüntüleri, Hasi hükümetinin web sitesinde yayımlandı. Böylece kendini “Libya başbakanı” ilan eden İslamcı liderle ilk ve tek görüşen AKP hükümeti, yani Türkiye oldu. İki taraf arasında arbuluculuk için BM Genel Sekreteri dahil pek çok üst düzey yabancı yetkili hem Tobruk hem Trablus’u ziyaret etmiş, ama hiçbiri kamuoyuna gösterecek şekilde Hasi ile görüşmemişti. Dış Haberler Servisi Kanada, başkent Ottowa’da parlamento dahil bir dizi noktada düzenlenen silahlı saldırılarla dün panik yaşadı. Saldırının, iki hafta önce IŞİD’e karşı savaşa katılmaya karar veren Kanada’nın önceki gün 6 savaş uçağı göndermesi ve İslama geçen bir Kanada vatandaşının bir askeri öldürmesinin ardından gelmesi, ülkede “terör alarmı” çaldırdı. Dün yerel saatle 09.52’de Ottowa’nın merkezindeki savaş anıtının önünde nöbet tutan bir askere tüfekle ateş açarak ölmesine yol açan bir saldırgan, daha sonra birkaç yüz metre ötedeki parlamentonun içine dalarak en az 30 defa ateş etti. Asker, polis ve güvenlikçilerin peşine düştüğü saldırgan, parlamentonun içinde öldürüldü. Ancak “esmer, uzun siyah saçlı” bir saldırgan profili çizen görgü tanıkları, en az iki saldırgan daha olduğundan, birinin parlamentonun çatısına çıktığından söz etti. Güvenlik yetkilileri, gotik bir bina olan parlamentoda oda oda arama yaptı. Yine birkaç yüz metre ötedeki alışveriş merkezinin önünde de ateş edildi. Bu olaylarda en az iki kişi yaralandı. Parlamentodan bakanlarla miletvekilleri, çevredeki binalardan insanlar tahliye edildi, halka “Evlerinizden çıkmayın, pencerelere, çatıya yaklaşmayın” uyarısı yapıldı, parlamento, Ottowa Üniversitesi ile diğer okullar, karakollar ile askeri üs IŞİD’le savaşa katılma sonrası Ottawa’nın kalbinde üç saldırı düzenlendi, bir asker öldü Anıt, meclis, AVM Gotik bir bina olan parlamentoya dalan bir saldırgan en az 30 el ateş açtı. Ottawa kentinin büyük kısmı polis tecridine alındı, büyük bir güvenlik operasyonuyla insan avı başlatıldı. ler ve ABD Büyükelçiliği güvenlik çemberine alındı. Parlamento saldırıya uğradığı sırada, içerde iktidar partisinin parlamento grubu toplantısı vardı. Başbakan Stephen Harper bakanlara hitap ederken kapının dışında silah sesleri patladı. Binanın arka tarafından apar topar çıkarılan Harper’a, “güvende” olduğunun açıklanmasından bir süre sonra, ABD Başkanı Barack Obama da telefonla ulaştı. Kanada ile ABD hava savunma sistemlerini de alarma geçirdi. Başbakan zor kurtuldu Kanada “terör tehdidi” düzeyini salı günü düşükten ortaya yükseltmişti. IŞİD şüphesi Alman el bombaları IŞİD’de ne arıyor? Dış Haberler Servisi IŞİD, ABD’nin Kobani’de YPG’ye havadan ulaştırdığı silah ve mühimmatın bir kısmını eline geçirdiğine dair video yayımladı. Videoda IŞİD militanları eski tip Alman el bombalarıyla poz verdi. Videoyu incelemeye alan Pentagon, önceki açıklamalarını düzeltip “28 paketten biri değil, ikisi yanlış yere düşmüş, birini imha etmiştik, ikincinin de yanlış yere düştüğünü ve IŞİD’in eline geçtiğini saptadık” dedi. ABD, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin silah yardımlarını Kobani’ye ulaştırmıştı. Videoda militanların “DM41” tipi 40 yıldır üretilmeyen Alman el bombaları elindeyken görülmesi üzerine, “Alman silahları nasıl Suriye’ye gitti ve IŞİD’in eline geçti” tartışması çıktı. Zira Alman ordusu sözcüsü, peşmergeye silah yardımı kapsamında gelişmiş “DM51” gönderdiklerini açıkladı. Zira Quebec eyaletinin Montreal kentinde, İslama geçen 25 yaşındaki Martin CoutureRouleau, bir süpermarketin park alanında iki askeri arabasıyla ezmiş, askerlerden biri ve polis kovalamacasında da saldırgan ölmüştü. Polis kaynakları, komşularının ifadelerine ve elindeki belgelere dayanarak, CoutureRouleau’nun IŞİD destekçisi ve bunun “terör ideolojisiyle” bağlantılı bir saldırı olabileceğini söylemişti. Nixon’ı götüren efsane yayın yönetmeni için saygı duruşu Dış Haberler Servisi ABD’de Watergate skandalını ortaya çıkarıp Başkan Richard Nixon’ı koltuğundan eden haberin mimarlarından, Washington Post’un efsanevi yayın yönetmeni Ben Bradlee 93 yaşında öldü. ABD Başkanı Barack Obama, “Onun için gazetecilik bir meslekten daha fazlasıydı. Demokrasimiz için hayati olan kamu yararı demekti” diye saygılarını sundu. Bradlee’nin görevlendirdiği dönemin genç muhabirleri Bob Woodward ve Carl Bernstein Demokrat Parti’nin bulunduğu Watergate iş merkezinde hırsız diye yakalanan 5 kişinin, aslında telefonları gizlice dinlemek için mikrofon yerleştirdiğini ortaya çıkarmıştı. Cumhuriyetçi Nixon 1974’te istifa etmiş ve çok sayıda yetkili yargılanmıştı. Woodward ile Bernstein, Bradlee’yi “Gazetecilikte dâhi bir liderdi, bir ordunun cesaretine sahipti” diye selamladı. Obama, Bradlee’ye geçen yıl “Başkanlık Özgürlük Madalyası” vermişti. “Yeri kana, göğü feryada doymayan bu diyarda, 499 haftadır İstanbul’un en işlek yerinde, Cumartesi Meydanı’nda oturuyorlar. Aslında oturmaya, bundan 1013 (bin on üç) hafta önce 27 Mayıs 1995’te başladılar. Devletin, gözaltında kaybetme politikasıyla yönetildiği günlerdi. Başlangıçta beş altı kayıp yakınıydılar. Umutsuzluklarını, yaşadıkları belirsizlikleri bir araya gelerek, paylaşarak mücadeleye dönüştürdüler. Çoğaldılar, zira çoktular. Talepleri çok netti: 1) Bir daha kimse gözaltında kaybolmasın. 2) Kayıpların akıbeti açıklansın. 3) Kaybedenler yargılansın. O zamanlar oturmak da pek kolay değildi. 15 Ağustos 98’de 170. haftada devletin sabrı taşmaya başladı. 30 hafta boyunca, dağıtma, polis şiddeti ve gözaltılarla boğuştular. Nezarethanede oturmaya dönüşen cumartesiler, travmanın artarak tekrarlanmasına sebep oluyordu. Sürdürülemez durum karşısında 13 Mart 99’da, 200. haftada ara vermek zorunda kaldılar. Devletin bir zelil yöntemi teşhir edilmiş, gözaltında kaybetme yöntemi büyük ölçüde terk edilmek zorunda kalınmıştı. Bazı aileler kayıplarının akıbetini öğrenme ‘şans’ına eriştiyse de çoğu için bu gerçekleşmedi. Adaletin kalan kısmı ise hak getire... Yani kendilerinden çok bize faydaları dokundu. Gözaltında kaybolmamızı engellemiş oldular. Ergenekon yargılamaları ile birlikte, yargılamanın 12 Eylül dönemi ve 90’lara uzanma ihtimalinin belirdiği günlerde, yeniden oturmayı ve yarım kalan adalet talebini hatırlatmayı görev bildiler. 31 Ocak 2009’da tekrar oturdular. Sorumluluk makamındakilerse, adalet yerine gözyaşlarını, ne demekse ‘acı paylaşımları’nı koymaya çalıştılar. Ardından adalet gelmeyince, acılarının suiistimal edildiğini düşünmemiş olabilirler mi? Helalleşme adlı hileli terazilere, adı konmamış gizli aflara karınları tok. Talep ettiklerinin tek bir adı var, sıfatsız, sanatsız tek bir adı... ADALET... Tekrarlayalım; istenen öncelikle kayıplarının akıbeti... Akıbet dediğimiz de çoğunlukla KEMİK... Ayıp... Sonra ise suçun cezasız kalmaması. Devlet Baba’nın kendi çocuklarını adalete teslim etme, çocuklarından geri kalanı da Cumartesi Anneleri’ne teslim etme zamanı çoktan geldi de geçiyor. Suçsuz yere ceza çekenler, kimi zaman cezalarının suçunu arar. Sokağa çıkıp kırdıklarında, döktüklerinde, keşke yapmasalar diye geçiriyorsunuz ya bazen içinizden; onlara yapma diyebilecek tek ses ADALET’in sesidir. Onlar 499 haftadır hiç yakıp yıkmadılar. Adalet, Cumartesi Meydanı’na konuşarak işe başlarsa, o ses her meydandan duyulur. Hiç endişeniz olmasın. Cumartesi Anneleri ve Cumartesi İnsanları, 25 Ekim Cumartesi günü 500 haftadır oturuyor olacaklar. 500 haftadır kayıplarını arıyor, 500 haftadır adalet arıyor olacaklar. Aslında 500 haftadır bizi arıyor, bizi soruyorlar. Elimizde bir dal kırmızı karanfille, saat 12:00’de yanlarında durabilelim hiç değilse. Seslerini çoğaltalım. Bu cumartesi ve her cumartesi...” Kaybedilmek İstenen İnsanlığımızdır…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle