06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM 2014 CUMARTESİ Suriyelinin hayatı da 10 EKONOMİ [email protected] emeği de ucuz u Suriyeli sağınmacılara tanınacağı söylenen ancak ayrıntılarının belli olmadığı düzenlemenin yeni sıkıntılara yol açmasından endişe ediliyor. OLCAY BÜYÜKTAŞ Fotoğraf: AA ‘Temel Sorun Hukukun Üstünlüğü’ AB Komisyonu’nca yayımlanan Türkiye İlerleme Raporu, deyim yerindeyse bir yangının ortasına düştü. “Endişeli” fakat aynı anda “dengeli” de bulunan raporda, ağırlıklı olarak, temel hak ve özgürlüklerle yargı alanlarındaki eleştiriler öne çıkıyor. Şu an isteyen herkesin belgeye ulaşarak bu değerlendirmeleri öğrenmesi mümkün bile olsa, “Brüksel, paralel yapıya nasıl bakıyor” sorusunun yanıtını merak edenlerin sayısı hiç de az değil. Türkiye ile yakından ilgilenen Avrupalı diplomatik kaynaklardan bu sorunun yanı sıra, rapordaki önemli başlıklara dair yorumlarını dinleme olanağını bulduk. Her şeyden önce İlerleme Raporu’nun, “en üst düzeyde yapılmış bir değerlendirme” olduğunun altını çizen kaynaklar, şu dikkat çekici saptamayı paylaşıyor: “Biz ‘paralel devlet vardır, yoktur’u tartışmıyoruz. Bunlar bizi ilgilendiren meseleler değil. Sizin iç meseleniz. Başka sorunlar olsa bile, temel sorun hukukun üstünlüğünün varlığıdır. Yargının soruşturmaları yürütebilecek yetkinlikte olması, mahkemelerin bu duruma uygun karar alıp uygulaması gerektiğine inanıyoruz.” Yargıdaki sorunların yeni başlamadığının altını özellikle çizen kaynaklar, konuyu şu değerlendirmeyle açıyor: Yargı içinde bazı gayri resmi gruplar, gizli bir gündemle var olabilir. Ama herkes biliyor ki, yargı sisteminin daha bağımsız olması gereği, 17 Aralık’tan önce de dile getiriliyordu. Ergenekon davasına baktığınızda, “yeterli delil yok” diye sonra pek çok kişi serbest bırakıldı. İlgili sıkıntılar da dile getirildi. Bizim açımızdan baktığınızda paralel devlet olması, devletin içine sızılmış olması, bunlar bizi ilgilendirilen meseleler değil, bunlar sizin iç meseleniz. Yakında HSYK seçimleri var. Bir kısım, hükümetin bu kadar müdahil olmasını, diğer kısım Gülen’in yargı içindeki yerini skandal olarak görüyor. Oysa en önemlisi, yargının, güvenilir, tarafsız ve etkin olabilmesidir. Bazı hâkimler, “Kendimi falanca partiye yakın hissediyorum” diyorken, çoğunluğun kimde olduğu önemli değil. Bu nitelikteki bir çoğunluk, yargının kredibilitesini düşürecektir. IŞİD tehdidine karşı Türkiye’nin pozisyonuyla koalisyonda yer alma tartışmalarının nasıl “görüldüğü” konusu da aynı kaynaklar nezdinde çarpıcı bir yorumda somutlaşıyor: Türkiye’nin bölgede izlediği dış politikanın “uzun süredir tamamen anlaşılmaz nitelikte” olduğu belirtilerek şöyle ifade ediliyor: “AB Türkiye’nin koalisyonda aktif biçimde yer almasına dair açıklama yapmadı. Ama Türkiye’nin dış politikası hiçbir şekilde anlaşılamıyor. Hamas, Müslüman Kardeşler ile ilgili gelişmeler, Esad’a karşı olma durumunu gerçekleştirme yolu. Bütün bunlar, en yakın olarak gördüğümüz ülkenin, amaçlarımız ve menfaatlarımız doğrultusunda anlaşılmasını zorlaştırıyor veya farklı şekilde anlaşılıyor. Türkiye’nin bu koalisyonun bir parçası olması son derece önemlidir. Türkiye tek başına bunun askeri koalisyon olmasına karşı çıktı, siyasi de olmalı dedi. Bu tutumun pek çok Avrupa ülkesi tarafından anlaşılması çok zor oldu. Şimdi yapılması gereken, Türkiye’nin bu pozisyonunu biraz daha net hale getirmesidir. Ortak zemin önemli. Kasım ayında yoğun görüşmeler var. Diyalog ortamı mümkün olabilir.” AB İlerleme Raporu’ndaki başlıklardan biri olan çözüm süreci, IŞİD protestolarıyla başlayıp hızla yaygınlaşarak 36 yurtttaşın ölümüyle sonuçlanan kanlı eylemlerin ardından nereye evrilir? Raporda cevabı olmayan bu sorunun “sıcak” değerlendirmesi de şöyle geliyor: “Çok ilginç bir noktaya gelinmişti. Geleneksel siyasi parti kompozisyonlarının, bakış açılarının değiştiği bir nokta. Şimdi de önemli olan diyaloğu sürdürmek. Durum ne kadar zor olursa olsun, bu sürecin son olaylara kurban edilmemesi, diyaloğun sürdürülmesi ve kazanımlardan ödün verilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.” İlerleme Raporu değerlendirmesinde, dikkat çeken son yorum ekonomiyle ifade özgürlüğü arasındaki bağlantıya ilişkindi. Demokratik standartlar ve hukukun üstünlüğü açısından bakıldığında “ifade özgürlüğüne müdahale ile ekonominin işleyişine müdahalenin” birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini vurgulayan diplomatik kaynaklar, AB’ye hâkim anlayışı şöyle özetliyor: “Devletin ekonomiye ağır müdahalesi müktesebatla uyumlu olmaz. Keza, ifade özgürlüğüne müdahale de hukukun üstünlüğüne aykırı. Nasıl ki piyasa, sorunlarını kendisi çözüyorsa, devletin temel hak ve özgürlükler alanındaki müdahalesi, basın üzerindeki dolaylı baskısından kaynaklanan sorunların daha fazla demokrasiyle çözülmesi gerekiyor. Türkiye’nin kredibilitesi için bu önemli.” Orta Vadeli Program tanıtımı toplantısında Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in Suriyeli sağınmacılara verilecek kimlikle rahatça iş bulmabilmelerinin sağlanacağını duyurması, akıllara söz konusu sığınmacıların hangi sektörlerde, hangi koşullarda çalışacağı sorularını getirdi. Söz konusu uygulama, emek örgütü temsilci ve uzmanları tarafından daha ucuz işgücü ordusu yaratma çabası olarak yorumlandı. Suriyeli sığınmacılara sağlanacağı ileri sürülen çalışma hakkı konusunu gazetemize değerlendiren DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu ve Türkİş sosyal güvenlik uzmanı Celal Tozan’ın verdiği bilgiye göre konu tartışılmaya değer. Hükümetin Ortadoğu ve Suriye politikalarının ülkede yol açtığı krizi yönetebilmek için bir düzenleme hazırlığında olduğunu dile getiren Çerkezoğlu, hükümetin on bin Nerede nasıl istihdam edileceği bilenmeyen sığınmacıların daha düşük sigorta primi ile çalıştırılacağı tahmin ediliyor. lerce insanın yerinden yurdundan olmasına neden olan ve komşu bir ülkede iç savaşı kışkırtan dış politikasının artık içeride de bir dizi karmaşık sorunlara neden olduğunu ve bu sorunların ciddi toplumsal gerilimlere yol açtığını dile getirdi. “Bu koşullar altında Suriyeli sığınmacıların istihdamına yönelik düzenleme gündeme geliyor ancak içeriği bize ulaşmış değil. Tabii burada önemli olan Suriyeli sığınmacıların hangi koşullarda istihdam edileceği” diyen Çerkezoğlu, DİSK’in ilke olarak doğduğu ülkeye, etnik kökenine, inancına bakılmaksızın tüm işçilerin iş güvenceli, sendikalı işlerde, insanca yaşayabileceği bir ücretle ve sosyal haklarla çalışma hakkını savunduğunu belirterek “Ancak daha önceden basına yansıyan kimi taslaklarda düşük sigorta primi uygulaması yer almaktaydı. Daha düşük sigorta primiyle veya başka bir yolla daha ucuz işgücü ordusu yaratmaya kalkmak ayrımcılıktır, bu insanların mağduriyetlerinin suiistimal edilmesi, bu yapılırken de ülkede ücretlerin genel olarak baskı altına alınması anlamına gelir. Daha düşük haklar ve ücret ile çalışacak yeni bir işçi katmanı oluşturulması aynı zamanda toplumsal gerilimleri de artırır. Ki ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda bu çok tehlikeli bir gelişme olabilir” diye konuştu. Tozan böylesi bir uygulamada, Suriyelilerin hangi sektörlerden hangi koşullarda çalışacağının büyük önem taşıdığını ancak uygulamanın içeriği konusunda sendikalara bilgi verilmediğini dile getirirken Çerkezoğlu, Türkiye’nin imzalamadığı iki ILO sözleşmesine, 97 ve 143 sayılı sözleşmelere göre göçmen işçiler; ücret, çalışma saatleri, izin, asgari çalışma yaşı, eğitim, sendika üyeliği ve barınma gibi haklardan eşit şekilde yararlanması gerektiğini hatırlatarak “Bu sözleşmelerin imzalanmamış olması endişelerimizi daha da artırmaktadır. Güvencesizlik, iş cinayetleri, sefalet ücretleri, sendika düşmanlığı ile Türkiye’de çalışma yaşamı işçiler açısından bir cehenneme çevrilmiş iken daha da güvencesiz, ucuz işgücü ordusu yaratmaya kalkılırsa bu bizim açımızda kabul edilemez” vurgusu yaptı. Türk İş: Hava dışında satacak şey kalmadı Soma’daki iki maden de kapatıldı Ekonomi Servisi 301 madencinin yaşamını kaybettiği Soma facisanın yaşandığı kasabada kara günler geçmek bilmiyor. Soma Holding’in sahibi Alp Gürkan, denetimler nedeniyle kısıtlı kapasite çalışan iki madeni daha kapattı. 6 bin civarındaki madencinin akbetinin ne olacağı belli değil. 13 Mayıs’ta yaşanan ve tüm ülkeyi yasa boğan Soma faciasının yaşandığı bölgede emekçinin çilesi bitmiyor. Zira, Soma Holding sahibi Gürkan, Soma’ya gelerek kısıtlı kapasitede çalışan Işıklar ve Ata Bacası madenlerini kapattığını açıkladı. Dün Soma’da Işıklar Madeni’nde işletme müdürleriyle toplantı yapan Alp Gürkan’ın sürekli müfettiş denetimi nedeniynet bir açıklama yapmadığı için 6 bin işçinin akibetinin ne olacağı belli değil. Facianın yaşandığı Eynez madeni dışında aynı işverene ait Işıklar ve Ata Bacası madenlerinde de işçi sağlığı ve güveneliği denetimlerinin yapılabilmesi için bu iki maden gecici olarak kapatılmıştı. Hem bakanlık müfettişlerinin hem de Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan denetimlerin sonucu açıklanmamıştı. Tam kapasite çalışmamasından rahatsız olan işverenin madenleri sürekli kapatarak işçileri işten atıp atmadığına dair kesin bilgiler olmadığı için 2.700’ü Eynez ve geri kalanı da diğer iki madende olmak üzere toplam 5.600 işçiye ne olacağı belli değil. Anlaşılmaz dış politika Ekonomi Servisi Türkİş Genel Başkanı Ergün Atalay, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in özelleştirmeye ilişkin yaptığı açıklamaya tepki göstererek “Daha önce yapılan satışlar ve satılması planlananlar incelendiğinde görüleceği gibi bundan sonra memleketin havasından başka satılacak bir şey kalmamaktadır” dedi. Kamu işletmelerinin, bir mirasyedi yaklaşımıyla satıldığını kaydeden Atalay, AKP döneminde şimdiye dek yaklaşık 70 milyar dolar özelleştirme yapıldığını hatırlatarak, “Şimdiye kadar ki uygulamaların çalışana ve ülkeye getirdiği olumsuzluklar, rant paylaşımına yol açan usulsüzlükler, istihdam kayıpları ve sendikasızlaştırma olmuştur.” ifadaelerini kullandı. IŞİD turizmi de vurdu Ekonomi Servisi Tur Operatörleri Platformu Başkanı Cem Polatoğlu, IŞİD protesto eylemlerinde çıkan olayların ‘bacasız sanayi’ turizm sektörünü olumsuz yönde etkilediğini belirterek, “Terör yine ilk başta bizi vurdu. Turlar iptal, uçaklar iptal, oteller boş, otobüsler garajda, esnaf kan ağlıyor” dedi. Polatoğlu, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde çözüm süreci ile hareketlenen turizmin IŞİD’in Kobani’ye saldırısı ile başlatılan protestoların olumsuz etkilendiğini ifade etti. Polatoğlu, hava koşullarından seçimlere, okul döneminden ekonomideki dalgalanmaya pek çok faktörün olumsuz etkilediği sektörün şimdi de çatışmalarla sıkıntıya girdiğini söyledi. Çözüm süreci kurban edilmemeli le madenlerini tam kapasite çalıştıramadığını ve son denetimde Ata Bacası madenine de kapatma gelmesini gerekçe göstererek işçilere madenlerini kapata cağını açıkladığı öğrenildi. Bölge halkından ve madenlerde örgütlü sendika Türkiye Madenİş yetkililerden edinilenen bilgiye göre, işverenin henüz ‘Sadece huzura değil ekonomiye de zarar’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’de Kobani protestoları nedeniyle tırmanan gerginliğe son vermek amacıyla AB Türkiye Karma İstişare Komitesi Türkiye Kanadı sivil toplum kuruluşları ortak bir açıklama ile şiddeti kınadı ve ekonominin zarar göreceği uyarısı yaptı. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, düzenlenen basın toplantısında; Hakİş, KamuSen, Memur Sen, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, TİSK, TESK, Türkİş ve TOBB imzalı metni okudu. Hisarcıklıoğlu, devlete, millete ve demokratik, laik, sosyal hukuk devlet yapısına karşı giri İşsizlik başvurusu arttı Ekonomi Servisi İşsizlik ödeneğinden yararlanmak için eylülde 72 bin 875 kişi başvurdu. İşsizlik ödeneğinden yararlanmak için İşkur’a başvuranların sayısı eylülde 5 bin civarı arttı. Bir önceki ayda başvuranların sayısı 67 bin 687 olmuştu. İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılan açıklamaya göre, İşsizlik Sigortası’nın uygulamaya başlandığı Mart 2002’den bugüne sisteme 5 milyon 4 bin 626 kişi başvuruda bulunurken 3 milyon 595 bin 480 kişi işsizlik ödeneği almaya hak kazandı. Başvuranlara toplamda 7 milyar 987,0 milyon TL ödemede bulunuldu. u Memur, işçi ve işveren kuruluşları ortak bir açıklama ile şiddeti kınadı ve ekonominin zarar göreceği uyarısı yaptı. şilen her türlü hukuksuz ve şiddet içeren eylemin karşısında olduklarını dile getirdi. Sokak terörünün, sadece Türkiye’deki istikrara ve huzura zarar vermekle kalmayacağını, ekonomiyi de olumsuz etkileyebileceğini, özellikle de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde son yıllarda canlanan yatırımların zarar görebileceğini söyleyen Hisarcıklıoğlu, “Geçmişte farklılıklarımızın, ayrılıklara dönüş türülmeye çalışıldığı karanlık günleri ve üzerimizde oynanan kirli oyunları hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Bugün de birileri ülkemizde kardeş kavgası başlatmak, birlik ve bütünlüğümüzü bozmak istiyor, kirli bir oyun tezgâhlıyor. Millet olarak bu oyunu bozmak zorundayız” dedi. Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu Başkanı Erkan Güral ise yazılı açıklamasında, karanlık güçlerin Türkiye’yi daha zor bir alana hapsetmeye çalıştığını, yaşananların provokasyondan öte haince hazırlanmış bir senaryo olduğunu vurguladı. Devlet müdahalesi sorunlu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle