06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 OCAK 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 ‘Yabancı dilde en iYi Film’ adaYları istanbul modern’de Fatih Pınar’ın iki video röportajı Hrant Dink Vakfı’nın ‘Vicdan Filmleri’ arasında Bir video aktivistin gözünden u Gezi Direnişi sırasında yaptığı videoröportajlarla tanıdığımız Fatih Pınar, yıllardır barınma hakkı, kentsel dönüşüm, hak ihlalleri gibi konularda işler üretiyor. Pınar’ın iki çalışması, Hrant Dink Vakfı’nca düzenlenen ‘Vicdan Filmleri’ arasında yer aldı. AYŞEGÜL ÖZBEK Kırık Çember Çoğumuz Fatih Pınar’ı Gezi sürecinde yaptığı videoröportajlarla tanıdık. O sıralar sosyal medyada akan onca bilgi ve belgenin arasında 45 dakikalık kurgulanmış videoların her biri bir belgesel gibiydi. Fotoğrafa 1998’de Atlas dergisinde başlayan, bu yıllar içinde savaş muhabirliği de yapan Pınar’ın, Atlas yıllarında başladığı fotoröportajlarının yerini Gezi Direnişi sırasında video röportaj aldı. Sadece Gezi değil, yıllardır İstanbul’daki barınma hakkı, kentsel dönüşüm, çevre, hak ihlalleri konusunda çalışan ve işler üreten Pınar’ın iki çalışması, son olarak Hrant Dink Vakfı’nca düzenlenen “Vicdan Filmleri” kapsamında seçilen yirmi bir filmin arasında yer aldı. Hakan Yaman ve Ahmet Atakan için yaptığı videolarla birlikte seçilen diğer filmler 16 Ocak’ta İFSAK’ta gösterilecek. Şu an T24 internet sitesi için videoröportajlar yapan Pınar, “Gezi nasıl hepimizin üzerindeki ataleti, ölü toprağını silkeleyip attıysa, benim kişisel hayatıma da etkisi öyle oldu” diyor. Fotoröportajdan videoröportaja geçişiniz nasıl oldu? 20092010 arasında NTV’ye gündeme dair fotoröportajlar yaptım. Ama devam edemedi, çünkü yaptığım işler gerçekti. Bir taşeron şirkette çalışan işçinin, bir evsizin, sokak çocuğunun, merdiven altı bir atölyede çalışan kadın işçinin hikâyesini anlatıyordu. O dönem bir arayış içindeydim. Gezi’yle birlikte ilk kez 11 Haziran’da yaşananları anlatarak videoröportaja geçtim. Fotoğraf her zaman videodan çok daha büyüleyicidir. Ama internetle birlikte videonun etkisi arttı. Bunda en büyük etken basılı yayının doğru düzgün işini yapmıyor olması geliyor. Hem eylemci hem de polis tarafından çekimler yapıyorsunuz. Mesela ‘Ahmet Atakan’ videosundaki gibi ironik anları nasıl yakalıyorsunuz? Sadece eyleme ya da sadece gösterilmesi gereken şeye kilitlenmemeyi öğrendim. Eylemciyi çekerken öbür taraftan polisi de gösteriyorum. Caddenin, sokakların halini... Ya da hiç ilgisi olmayan üçüncü kişilerin nasıl etkilendiğini. Ahmet Atakan videosundaki meyhanedeki futbol sahnesinde olduğu gibi. İçeride futbol maçı izlenirken dışarıda gazdan, polisten kaçan bir kitle. Fotoğrafın nereden çıkacağı sezgisi de önemli tabii. Kurguyu nasıl yapıyorsunuz? Benim için en önemli şey, bu videoların daha çok insana ulaşması. Kurguda 45 dakikayı geçmemeye çalışıyorum. En etkileyici şeyi en kısa zamanda anlatmak asıl başarı. Gerçeklikle kurduğum bağı önemsiyorum. Çağıma tanıklığımı, tarihsel misyonumu yerine getirmek için bu işi yapıyorum. Oscar’ın yabancıları Kültür Servisi İstanbul Modern Sinema’da Oscar heyecanı yaklaşırken, Yabancı Dilde En İyi Film dalında aday olan filmler gösteriliyor. “Oscar’ın Yabancıları” başlıklı program bu çekişmeli yarışta adı öne çıkan 10 filmden oluşuyor. 919 Ocak tarihleri arasında gösterime sunulacak programdaki filmler, Oscar adayı olmalarına rağmen aslın da Hollywood kulvarının dışında, dünya festivallerinde başarılı olmuş, farklı diller ve kültürlerden örnekleri kapsıyor. Programda Karlovy Vary Film Festivali’nde Kristal Küre kazanan Macaristan’dan Janos Szazs’ın “Not Defteri”, 2013 Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış bölümünde Özel Jüri Ödülü’ne değer görülen Filistin’den Hany AbuAssad’ın “Ömer” ve Berlin’de Panorama İzleyici Ödülü’nü alan Belçika’dan Felix Van Groeningen’in “Kırık Çember” isimli filmleri gösterilecek. Programda ayrıca, Romanya’nın adayı Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ve FIPRESCI ödülünü kazanan Calin Peter Netzer’in “Çocuk Pozu”, Oscar ödüllü İranlı ilk yönetmen Asghar Farhadi’nin son filmi ve Berenice Bejo’ya 2013 Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandıran “Geçmiş”, 2013 Cannes Film Festivali’nde Altın Kamera ödülünü alan Singapur adayı Anthony Chen’in “Ilo Ilo”, Sundance Film Festivali’nde İzleyici Ödülü alan Sean Ellis’in “Metro Manila”, 2012 Rotterdam Film Festivali’nde FIPRESCI Ödülü alan Kleber Mendonça Filho’nun “Komşu Sesler”, Karlovy Vary Film Festivali’nde Özel Mansiyon Ödülü alan Ektoras Lyzigos’un “Kuş Yemi Yiyen Oğlan” ve 2013 Berlin Film Festivali’nde En İyi İlk Film Ödülü’nü alan Avustralya’dan Kim Mordaunt’un “Roket” isimli filmleri yer alıyor. Video aktiVizm “Bir eylemi çekerek video aktivizm yapmış olmuyorsunuz. Video aktivizm eşzamanlı bir şey. Yani, bir eylemi videoya çekmek için yaparsınız. Ben bunu ilk defa Hakan Yaman için Uluslararası Af Örgütü ile birlikte yaptım. ‘Hakan Yaman’a ne oldu?’ diye bir kampanya başlatıldı. Yaman, Gezi’de eylemci sanılarak beş çevik kuvvet tarafından sokakta demir çubuklarla dövülüp gözü çıkarılıyor ve öldü sanılarak ateşe atılıyor. Ve hiçbir şeyin hesabı verilmiyor. Onun için yaptığım videoda Galata Kulesi’nin yarısı boyutunda projeksiyonla kuleye mektup, fotoğraf yansıttık. Daha sonra gece Çağlayan Adliyesi’nin camlarına ‘Hakan Yaman’a ne oldu’, ‘Adalet Bakanlığı’ndan adalet istiyoruz’ yazıları yansıttık. Bundan 2 dakikalık bir video yaptım.” Derinin Altında yönettiği, Jude Law’ın rol aldığı suç komedisi “Dom Hemingway” ve Wong KarWai’nin açılışını Berlin’de yapan, Bruce Lee’nin de hocası olan dövüş sanatları ustası Ip Man’ın hayatına odaklanan son filmi “The Grandmaster” gibi filmler de yer alıyor. 13 Şubat’ta İstanbul’da başlayacak ve 27 Şubat’ta Ankara’ya ve İzmir’e uğrayacak festivalin biletleri ise 31 Ocak’ta indirimli ön satışa çıkıyor. Kurgudan öte beni asıl zorlayan depremzedeler gibi, Gezi’de gözünü kaybetmiş insanlar gibi arka arkaya kurduğum ilişkiler... O insanların misafiri olmuşsunuz, elini sıkmışsınız, çayını içmişsiniz... Daha önce savaş muhabirliğini sorgularken verdiğim cevaplar az da olsa kolaylaştırdı işimi. İstanbul’a yağan karla birlikte Zeytinburnu Spor Salonu’na yerleştirilen evsizlerle de bir videoröportaj gerçekleştirdiniz. 5 dakika içinde onlarca hikâye çıkmıştı. Aynı günlerde ünlülerin evsiz makyajıyla çekilmiş fotoğraflarından oluşan bir sergi açılmıştı. Bu iki farklı bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Magazininizi yapın, o fotoğrafçılar ünlü olmak için ünlüleri çeksin tamam, ama evsizleri niye malzeme ediyorsunuz? Ünlülerle çekilen “kadına karşı şiddet” fotoğraflarıyla bu yeteri kadar abartıldı. İlk kez yapıldığında belki ilginç bir fikirdi, ama olayı iyice halkla iliş kiler çalışmasına döndürdüler. Niye gerçek olanı çekmekten bu kadar korkarlar? Senin kafandaki evsiz imajı o mu yani? Yırtık pırtık, elinde şarap şişesi, zombi makyajlı, yerlerde sürünüyor. Bu tam da sistemin yaptığı gibi gerçeğin içini boşaltmak. Yaptıkları şey gerçeğin yerine sahtesini, imitasyonunu koyup unutturmak, görmezden gelmek... Video röportajları izlemek için http://vimeo.com/fatihpinar 13. !f İstanbul uluslararası bağımsız fİlmler festİvalİ Programdan ilk tüyolar Kültür Servisi !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin 13’üncüsü 13 Şubat’ta başlayacak. Festivalin programında yer alan filmler de yavaş yavaş açıklanmaya başlandı. Yılın beklenen bilimkurgu filmi Scarlett Johansson’ın başrolünde yer aldığı “Under the Skin” (Derinin Altında) Türkiye’de ilk kez !f İstanbul’da. Radiohead’den Massive Attack’a, pek çok ünlü gruba çektiği videolarla ve “Sexy Beast”, “Birth” filmleriyle tanıdığımız Jonathan Glazer’ın yönettiği “Derinin Altında”, kendisine seksi bir kadın imajı vererek erkekleri avlayan tehlikeli bir uzaylıyı anlatıyor. Michel Faber’ın Türkçe de yayımlanan aynı adlı kitabından uyarlanan filmin müziklerini Micachu kısa adıyla tanınan İngiliz besteci ve şarkıcı Mica Levi üstlendi. Bu yıl !f İstanbul programında ayrıca Richard Ayoade’nin sarsıcı neonoir denemesi “The Double” (Öteki), JeanMarc Vallée’nin San Sebastián’da Büyük Ödül’ü alan “Dallas Buyers Club”, Amerikalı Richard Shepard’ın yazıp Cihat Aral’ın Sergisi Kibele’de Kültür Servisi İş Sanat Kibele Galerisi, 2 Şubat’a dek çağdaş figüratif resmin önde gelen temsilcilerinden Cihat Aral’ın eserlerini sanatseverlerle buluşturuyor. Sergi, Cihat Aral’ın 50 yıllık sanat yaşamı boyunca, farklı zaman dilimlerinde ortaya çıkarttığı eserlerden oluşuyor. Sanat görüşünü “Merkez insan olunca; figürü temel tutan resim anlayışı bütünüyle sosyal hayatın politik, ekonomik, sosyolojik değerlerinin özünü taşır. Resim dipdiri bir başkaldırı, bir protesto alanıdır ve iyi resim unutulmaz” diyerek özetleyen Aral, eserleri aracılığı ile kişileri düşünmeye de davet ediyor. Cihat Aral sanat yaşamının başlangıcı olarak nitelendirdiği 60’lı yılların sonunda kent insanlarını, onların çocuklarını ve yaşam biçimlerini gözlemleyerek; figürlerini canlı bir üslupla betimledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle