07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 OCAK 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Görevden alınan savcı Muammer Akkaş’ın ikinci dalga yolsuzluk soruşturması kapsamında haklarında “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek” suçlamasıyla çıkardığı gözaltı kararı uygulanmayan işadamları için cemaatin sözcüsü Hüseyin Gülerce, Beyaz TV’de şu nitelemede bulundu: “Başbakan’a zarar verebilmek için nereden vurmak lazım, nereden vurursak çökertiriz şeklinde bir çalışma yapılmış. Çünkü bakıyorsunuz; Sayın Başbakan’a en yakın insanlar...” İşte bu “Başbakan’a yakın insanlar” listesindekilere göz atarsak, karşımıza soruşturmanın üstünün örtülmesine gerekçe olabilecek genişlikte ve berekette bir ağ çıkıyor. Örneğin, M. Latif Topbaş ve Abdullah Tivnikli. Her ikisinin birlikteliği aslında yaklaşık 30 yıla dayanıyor. Uğur Mumcu “Rabıta” kitabında, “Müslüman ülkelerin şeriat ile yönetilmesi”ni amaçlayan Suudi kökenli Rabıta örgütüyle ilintili Albaraka Türk finans kuruluşunun öncülüğünde oluşturulan Bereket Vakfı’ndan söz eder. Topbaş ve Tivnikli işte bu vakfın kurucuları arasındadırlar. Bu iki ismin, ortak oldukları Akabe İnşaat üzerinden yürüttükleri Halkbank’ın 5 milyon metrekarelik ipotekli arsasının ihalesiz satışına ilişkin bilgileri Çiğdem Toker, geçen hafta köşesinde işlemişti. İşte o Akabe İnşaat, Mumcu’nun 27 yıl önce yazdığı Rabıta kitabında da geçer. Akabe İnşaat, “Hak Yatırım” tarafından kurulmuş bir şirkettir. Soruşturmadaki ‘Yakın İnsanlar’ Kim? AKP kadrolarını yetiştiren MSP’nin bakanlarından Korkut Özal ile dönemin ANAP İstanbul İl Başkanı Eymen Topbaş’ın ortak oldukları Hak Yatırım, Türkiye’de Albaraka Türk’ün öncülüğünü üstlenir. Öyle anlaşılıyor ki, Latif Topbaş, Akabe İnşaat’ı, amcazadesi Eymen Topbaş’tan devralmış ve işleri büyütmüştür. Bahariye Mensucat, BİM, Albaraka Türk ortaklığı, Bereket Vakfı kurucuları ile ortak işlettiği Bereket İplik derken Forbes’in “en zengin 100 Türk” sıralamasında ilk 13’e girer. Latif Topbaş ile Tivnikli’nin adları başka iş ilişkilerinde de kesişir. İkili, yakın geçmişte Rusya’nın Batı Hattı’ndan doğalgaz ithal etmek için lisans başvurusunda bulunurlar. Gelelim Tivnikli’ye... Kemal Kılıçdaroğlu, 2008’de CHP Grup Başkanvekili olarak TBMM’de yaptığı basın toplantılarında onunla ilgili kimi savlar ortaya atar. PTT’nin telefon bölümünün özelleştirilmesinde devreye “gizli ortaklar” girdiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, Tivnikli’ye bu süreç içinde birilerinin “yediemini” olup olmadığını sorar. Tivnikli, bu savları yayımlamamız üzerine gönderdiği açıklamada, “Abdullah Tivnikli ve ailesi şimdiye kadar hiçbir şekilde etik dışı ilişki içinde olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır” der. Tivnikli’nin adı, geçen günlerde yine bir özelleştirme dolayısıyla gazetelere yansır. Haberlere göre, Dicle Elektrik Dağıtım şirketini satın alan şirketlerin ortağı Tivnikli, yöneticisi ilk Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’dır. Savcı Akkaş’ın gözaltı listesinde adı bulunan ve Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan ile ortak iş yürüttüğü ileri sürülen Suudi işadamı Yasin el Kadı’nın 2001’de Türkiye’deki para ve malları dondurulmuşken; Kemal Unakıtan, Yasin el Kadı ile ilgili soruşturmaları yürüten Maliye müfettişini görevden alır. Unakıtan’ın, Yasin el Kadı’nın ortağı olduğu Al Baraka Türk Yönetim Kurulu’nda görev yaptığını da anımsatalım. En Değerli ‘Şey’ Yer, Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu. Din dersi öğretmeni Abdussamet Arslan ders anlatıyor. Öğrenci velilerinden Ulaş Söylemez’den aktarıyorum: “O öğretmen, şortla gezmenin günah olduğunu söylüyor. Bir kız öğrencinin eteğine dokunarak katlayıp katlamadığını kontrol ederek ‘Siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybediyorsunuz’ diye konuşuyor.” Kız öğrenciler aralarında fısıldaşarak, lisede kaybedecekleri “en değerli şeylerinin” ne olabileceğini soruyorlar birbirlerine. Her çocuğun “en değerli şeyi” farklı; kimisi için annesi, babası, ninesi, dedesi, kardeşi ya da ilkokul birinci sınıftan beri birlikte okuduğu en yakın arkadaşı. Fakat bunun eteklerinin kısaltılmasıyla ne ilgisi olabilir? HHH Derken o “şey”in ne olduğu anlaşılıyor. Çocukların yüzü utançtan kıpkırmızı oluyor. Akşam anne babalarına açıyorlar konuyu ezilip büzülerek. Yürekli veliler soluğu okulda alıyorlar. Müdür Yakup Doluer, aklı kız çocuklarının “şeyine” takılmış din dersi öğretmeni Abdussamet efendiye arka çıkıyor. “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok” dedikten sonra ekliyor, “bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak.” Müdür Bey’e coğrafyacının da, tarihçinin de, matematikçi ya da fizikçinin de aklının o “şey”e takılı olduğu varsayımından hareketle ağızların bir şey kaçırmamaları için kendince önlem alıyor! Abdussamet Efendi bilgisi derin mi derin bir İslam âlimi! Derslerinde “Bir Sünninin bir Alevi ile evlendiği takdirde yüz kırk kırbaçla cezalandırılacağını, çocuk yapma durumunda ise cezasının ‘ölüm’ olduğunu” tebliğ ediyor. Söz Ulusal Kurtuluş Savaşı’na geldiğinde, “Biz bu savaşı Kurtuluş Savaşı’na yardım eden ‘bayanların’ başı kapalı olduğu için kazandık, bugün olsa kazanamayız!” diyor. Erkek öğrencilere, “anne ve kız kardeşlerinin başlarını kapatmaları için telkinlerde bulunmaları” yolunda öğütler veriyor. HHH Bir başka öğrenci velisi, Sebiha Yürekli, “Bu ne biçim öğretmen, bu ne biçim zihniyet?” diye soruyor. “Şoktayız ve ne diyeceğimizi bilmiyoruz” diyor. “Bu öğretmen Türkiye’nin getirildiği durumdan cesaret alıyor. Her şeyimize karışıyorlar. Okul müdürü Yakup Doluer’e şikâyet ediyoruz o olayı kapatmaya çalışıyor ve ‘İşi tatlıya bağlayalım, büyütmeyelim’ diyor. Bu öğretmeni buradan alıp başka bir okula verdiklerinde de orada bu işlere devam edecek. Bu zihniyet değişmeli. Biz veliler olarak bu işin peşini bırakmayacağız.” Sayın Yürekli’yi sonuna kadar desteklememiz gerektiğine inanıyorum. HHH Eğitim Sen Gümüşhacıköy Şube Temsilcisi Emrah Parlak da öğrenci velilerinin anlattıklarını doğruluyor. Ona göre olaydan İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün de bilgisi var fakat o da okul müdürü gibi olayı kapatmaya çabalıyor. Bu olay Başbakan’ın “dindar nesil yetiştirme” projesinin yerelsomut bir uygulamasından başka bir şey değil. Demokrasinin olmazsa olmazı laiklik bu iktidar tarafından paramparça ediliyor, Türkiye ortaçağ karanlığına sürüklenmek isteniyor. Bu uğursuz gidişe++ “Dur!” diyecek olan bizleriz. Öyle gür bir sesle “Dur!” diyelim ki pılı pırtılarını toplayıp bir daha geri dönmemek üzere geldikleri yere gitsinler. Kalyon Grup Son soruşturma dosyasında adı geçen bir başka isim olan Kalyon Grup’un ortaklarından Cemal Kalyoncu, Uğur Mumcu’nun kitabında Albaraka Türk’ün öncülüğünü yapan Korkut Özal’ın iş ortağı olarak adı geçen Hasan Kalyoncu’nun kardeşidir. Hasan Kalyoncu, AKP kadrosunun iskeletini oluşturan ve dini örgütlerden oluşan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı kurucusudur. Aynı zamanda, Recep Tayyip Erdoğan ile Birlik Vakfı’nın da kurucuları arasındadır. Hasan Kalyoncu öldükten sonra grubun başına kardeşi Cemal Kalyoncu geçer. Kalyon Grup, AKP döneminde, Sabah ve ATV’yi alır. Ayrıca birçok büyük ihale kazanır. Bunların arasında; MecidiyeköyMahmutbey metrosu, Taksim’i tanınmaz hale getiren Taksim yayalaştırma projesi, Bakırköy Adliyesi, Mecidiyeköy metrobüs hattı, İstanbul 3. havalimanı ihalesi de vardır. Kısacası... Siyaset, tarikat, ticaret; yağmur olmuş yağarken bin bereket... İhaleler, ilintiler, ortaklıklar, hele de gizli ortaklıklar dökülürse ortaya; işte o zaman felaket... Hak Yatırım olduğu Kuveyt Türk Bankası’ndan tartışmalı bir yöntemle kredi vermiştir. Aynı Kuveyt Türk Bankası’nın, son yolsuzluk operasyonunda tutuklanan Rıza Sarraf’ın paravan şirketler aracılığıyla yaptığı milyarlarca dolar ve Avro’luk para transferlerine aracılık ettiği de gazetelerde yer alır. Tivnikli ve Latif Topbaş’ın kurucusu olduğu ve “dinsel konularda eğitim için burslar vermek” gibi amaçlar güden Bereket Vakfı’nın bir başka kurucusu da AKP’nin 2014 Başlarken SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Türkiye’de 2013 tarihi çok hızlı aktı. Toplum ve siyaset açısından en büyük iki olay yaz aylarında patlak veren Gezi ve yılın son günlerinde gündeme bomba gibi düşen yolsuzluk operasyonları oldu. Beklenmedik bir anda ve çok hızlı bir biçimde dağ gibi büyüyen toplumsal tepki, örgütsüzlüğüyle, kendiliğindenliğiyle, barışçıl ve nüktedan üslubuyla sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya damgasını vurdu. Ve biz böylece iktidarın dindar nesil yetiştirme gayretleri arasında yepyeni bir nesille tanıştık. Benliği gelişmiş, duyarlı, zeki ve en önemlisi kindar olmayan bir nesil tarafından dünyada eşi görülmemiş, kendine has bir 21. asır direnişi sergilendi. Talep basit ve insaniydi; daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi, daha fazla empati, daha az şiddet, daha az müdahale. Bu taleplerin karşılığında verilenler ise acı oldu; orantısız şiddet, ölümler, orantısız hukuksuzluk ve bilumum adaletsizlikler. Çünkü yeni nesil gençliğiyle ilgili algıyı değiştiren, zekânın ve duyarlılığın eseri olan bu tarihi gösteriler, kindarlıkla örtülü zihinler tarafından önce “üç beş çapulcunun” ve akabinde “dış güçler”in işi olarak görüldü; tarihe de bu şekilde kaydedilmesi için büyük çaba sarf edildi. Tam da Gezi’nin izleri artık kayboluyor derken bu kez darbe umulmadık bir yerden, en yakınlardan geldi; büyük ve kutsal ittifak bozuldu. Aslında yıllardır bildiğimiz, dile getirdiğimiz ve fakat dile getirdiğimiz için hep suçlandığımız, hatta alay konusu olduğumuz, “kargaların bile güleceği” paralel devlet, devlet içinde devlet söylemi sanki birdenbire o gün keşfedilmiş gibi iktidarın diline pelesenk oldu. Keser döndü sap döndü gün geldi hesap döndü. Hukukun, yargı bağımsızlığının içine düştüğü biçare vaziyet, adaletin ve hakkın hırs ve öfkeyle tarumar edilişi ve bundan en çok zarar gören bir koca millet... Sadece ülke çapında değil dünya ölçeğinde rekor seviyedeki kamu yolsuzluklarının, rüşvetin ve riyakârlıkların ayakkabı kutularından çıktığı, güçler ayrılığı krizinin siyaseti, yasama, yargı ve yürütmeyi kilitlediği operasyonlar... Dört bir yana çevrilen düşmanca bakışlar, kime karşı ilan edildiği belli olmayan istiklal savaşı, çöken yargı, kilitlenen Emniyet, hukukla birlikte toplumsal güven duygusunun sıfırlanması, siyasette cephe sava şı, medyada cephe savaşı, toplumda cephe savaşı ve öyle ki pencereden ayakkabı kutusu gösterdi diye gözaltına alınan kadınlar. Komplo teorileri, kumpaslar, birbirine inanmayan, paranoya içinde yaşayan insanlar, güç odakları, iktidarlar; mantığın sesinin de, hak ve adaletin ışığının da kaybolduğu zamanlar… Biliyoruz ki süregiden bu kavga kıyamet, bu huzursuzluk, belirsizlik, fikirsizlik, cibilliyetsizlik ortamı içinde eğriyi doğrudan, iyiyi kötüden, haklıyı haksızdan ayırt etmek 2014’te her zamankinden zor olacak. Yeni İçişleri Bakanı Efkan Ala Hatay’da yakalanan TIR’ın içinde Türkmenlere giden insani yardımlar olduğunu söylese de aslında bu açıklamaya kendilerinden başka pek kimse inanmıyor… MİT’in bilgisi dahilinde Suriye’deki muhaliflere, yani El Nusra’ya, yani El Kaide’ye silah taşıyan bir TIR olduğu inancı haklı gerekçelerle daha yüksek. Zira aynı güzergâhta daha önce de mühimmat taşıyan, örneğin en son geçtiğimiz ay Adana’da yakalanan, başka TIR’lar varken, Hatay’da “arattırılmayan”, saklanan, gizlenen TIR’ın Türkmenlere yardım taşıdığına ne dünya kamuoyunu ne de bizi inandırmaları güç. Neticede TIR’ı durduran polis görevden alınıyor. Olaya el koyan savcının verdiği arama emrine karşı valinin talimatı ağır basıyor ve TIR, taşıdığı yükün “devlet sırrı” olduğu gerekçesiyle arama yapılmıyor. Bu arada TIR ortadan kayboluyor. Amaç neymiş? “Hükümeti zor durumda bırakmak” ve yeni İçişleri Bakanı’nın söylediği gibi “Herkes işini bilecek.” İşini bilmeyenler yüzünden hükümet zor durumda bırakılıyor. Oysaki hükümeti zor durumda bırakmamak için vali savcıyı, yürütme yargıyı ve hepsi el birliğiyle tüm ülkeyi zor durumda bırakıyor, milletin canına okuyor. Devlet sırrı (TIR’rı) ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] zakdoğu gezisi bir kısım medyaya çok uzak Başbakan’ın Uzakdoğu gezisine gazetelerin büyük kısmı çağırılmamış. Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Vatan, Radikal, Habertürk, Zaman... Tam 12 büyük gazete. Çağırılanlar ise herkesin malumu. Yüzde yüz biat edenler. Bir tür “kendin çal kendin oyna” gezisi olacak anlaşılan. U 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Psikolojik ta 1 ciz. 2/ Eskimo 2 ların kendilerine verdikleri ad... 3 Soyundan ge 4 linen kimse. 3/ 5 Bir mal ya da pa 6 ranın, emek ve 7 rilmeden sağladığı gelir... Çı 8 kar yol, çare. 4/ 9 Verme, ödeme... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Tirsi balığına verilen 1 V E R T İ GO A bir başka ad. 5/ GeR Ö T A R minin kaplama tah 2 İ F A L A taları arasını üstüpü 3 Y E N G E Ç ile doldurup ziftleye 4 O M A M E L E R İ G A rek su geçirmez du 5 L E N F R İ R E P O R ruma getirme işi. 6/ 6 Akıl... Paltoya ben 7 M A N T I V A R N A Z R İ P zer bir tür üstlük. 7/ 8 T Bir şeyin erebileceği 9 A D İ N A M İ İ uzaklık, menzil... Sıcak bölgelerde yetişen yağlı bir ağaç. 8/ Uluslararası Çalışma Örgütü’nün simgesi... Mehmet Eroğlu’nun bir romanı. 9/ İspanya’ya özgü, hasırdan yapılmış bir kepçe aracılığıyla bir topun atılıp tutulmasına dayalı spor dalı... Şarkı, türkü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlı devletinde uzun süren savaşlarda düzenli ordunun yanında hizmete alınan paralı asker... Kalın bükülmüş sicim. 2/ Dürüst, iyi ahlaklı... Bisikletin oturma yeri. 3/ Bunamış olan kimse... Bir işte bir kimse ya da şeyin üstüne düşen görev. 4/ Asalak bir böcek... Hatay ilinde bir ırmak. 5/ Köpek... Belirti, iz. 6/ Çağan Irmak’ın bir filmi... Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası. 7/ Evlilik korkusu. 8/ Üzüntülü düşünce durumu... Yaşanmış olayların anlatıldığı yazı türü. 9/ Yapıları yıldırımdan koruyan aygıt.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle