02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 OCAK 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Küreselleşmenin Krizi Kılıf Karar Aziz Yıldırım’ın şikeden ve çeteden hüküm giymesine yol açan Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin gerekçesini okuduk. Gerekçede; öğreti ve uygulamaya göre, “kuvvetli şüphe”nin “eldeki delillere göre yapılacak yargılama sonunda sanığın mahkum olma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğu şüphe hali” olarak kabul edildiğinin altı çiziliyor. Gerekçede ayrıca; telefon dinleme, gizli soruşturmacı ve muhbir kullanma, teknik izleme ile elde edilen kanıtların yargılamada kullanılmasında ve verilen mahkumiyet kararında bu kanıtlara dayanılmasında bir “isabetsizlik” olmadığı vurgulanıyor. Türk Hukuk Kurumu Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay, telefon dinlemesi tapeleri, teknik takip bilgileri, gizli tanık ifadelerinin ancak başka kanıtlarla kesin ve inandırıcı olarak belirlenmesi halinde adil yargılanmadan söz edilebileceğinin gündemde olduğunu belirterek Yargıtay’ın Aziz Yıldırım kararının gerekçesini şöyle yorumladı: “Yargıtay 5. Dairesi’nin cemaate yakın kesiminin apar topar bu kararı vermesinin ardındaki asıl neden, bundan sonraki davalarda esas alınabilecek bir içtihat yaratarak Ergenekon ve benzeri davalarda kurulacak hükümler için kılıf hazırlama çabasıdır.” Prof. Fuat Keyman ve Onur Sazak, TÜSİAD’ın Görüş dergisinde yayımlanan makalelerinde, küreselleşmenin derin bir kriz içinde olduğunu dile getiriyorlar: “Küreselleşen dünya, sadece ekonomi değil, güvenlik, enerji, iklim değişikliği, gıda, açlık, yoksulluk, dışlanma vb. kriz alanlarıyla yüz yüze. Küreselleşmenin tek değil ‘çoklu krizi’ söz konusu.” 1996 yılının bahar aylarında bilim insanları ile yaptığımız söyleşiler ile “küreselleşme”nin, daha açık anlatımıyla sermayenin sınır tanımaz özgürlüğe kavuşmasının “emperyalizmin yeni masalı” olduğunu vurgulamaya çalıştığımızda bize “uçuk, marjinal” diyenler çoğunluktaydı. Küreselleşmeyi “emperyalizm” ile bağdaştırmaktan özenle kaçınan solcu “bilge”ler bile çıkmıştı. Küreselleşme; o dönemde, önünde durulamaz bir süreç, her derde deva bir ilaç, hatta bir devrim olarak algılatılmak isteniyordu. Başını sermaye çevrelerinin çektiği “küreselleşmeci”lerin peşine, “artık emeksermaye çelişkisi kalmamıştır” diyebilecek kadar sersemlemiş işçi liderleri de takılmıştı. Aradan geçen zaman, emperyalizmin azgınlaşması olduğu besbelli küreselleşmeyi dünyanın kurtuluşu gibi gösterenleri bile açlık ve yoksulluktan söz eder hale getirdi. Zengin daha zengin, yoksul daha yoksul Toprak Türkiye, Ergenekon davası olarak bilinen dava ile beraber nerdeyse altı yılı aşkın bir süreyi mahkeme salonlarında geçiriyor. Olayın tarafları ve onların yakınları yaşananların bir parçası olduğundan sürecin bütün ıstıraplarını beraber çekiyorlar. Bir de onlarla beraber yaşayan ve ayağı toprağa basan bir kesim var. Bu aktivistler her duruşmaya katılıyor ve süreci yakından takip ediyorlar. Bu dava devam ederken arka arkaya birçok yeni davayla tanıştık. Her dava eklendiğinde davaların içeriği ve niteliği de sorgulanmaya başlandı. Davaların süresi uzadıkça bunların adli birer vaka olduğunu söyleyenlerin sayısı azalırken, siyasi olduğunu söyleyenlerin sayısı da artmaya başladı. Ama değişmeyen tek bir şey vardı; siyasal yalnızlık. Davanın niteliği ve niceliği sorgulanmaya başladığında tartışmak anlaşılabilir bir şeydir. Bu tepkinin bir süre devam etmesi de anlaşılabilir ama bu kadar uzun süre devam etmesi dedikodudan başka bir şey değildir. İnsanın normalde bir konu ile ilgili tepkisi varsa önce tartışır, sonra itiraz eder, daha sonra ise bunu adli bir vaka haline dönüştürür. Ya da bunların hiçbirini yapmaz, içine kapanır. Ama bu tartışmaları rakı sofrasının mezesi ve dedikodumuzun bir malzemesi yapmaya devam etmek, sanırım demokrasi algımızdaki eksiklikle ilgili bir konudur. İlk günden beri olayla akrabalık ve arkadaşlık iliskisi olmadan ayağını toprağa basarak tepki koyanların önünde saygıyla eğiliyorum. Dile kolay; tam altı buçuk sene... Çocuğunuz olsa şimdiye kadar ilkokula başlamıştı. Ama bunu takip edenler, sanki kendi evlatlarıymış gibi bu davalarla ilgilenmekten vazgeçmediler. Ayağını o bereketli toprağa değdirmeden hiçbir şey olmuyor. Ekmediğiniz buğdayı biçemeyeceğiniz gibi, yürümeden de hak alamıyorsunuz. Yazarak ancak su verirsiniz toprağa ama ekilmeyen bir şey yoksa bunun da bir önemi yoktur. Eğer bir şeyler değişecekse toprağa ayağını basanlar sayesinde olacaktır. Bu ülke için çıkar gözetmeden adının bile anılmayacağını bile bile yağmur çamur yürüyenler, sopa yiyeceğini bile bile haykırmaktan vazgeçmeyenler, başkasının hakkı için kendi hakkından vazgeçenler, sizler, asıl yazanlarsınız. Siz tarih yazanlarsınız. Tarih yazdığınızı bildiğiniz için de vakur, güçlü ve bir o kadar da onurlusunuz. Ya diğerleri? Davaya bakmak için astronomik para isteyip daha sonra demokrasi nutku atanlar mı ya da siyasal kazanç için bu konuda konuşanlar mı veya oturduğu yerden ona buna akıl verenler mi sizce övgüyü hak ediyor? Herkesin hafızasında bir demokrasi sayacı vardır. Bu sayaçtan emin olmayanlar başkasına ders vermesinler. Sonra hâlâ sıfır kilometre olarak durdukları ortaya çıkar, rezil olurlar. Çünkü sayaç ancak tekerlek döndüğünde çalışıyor. Başkalarını sahaya sürerek yaptıklarınız demokrasi kahramanlığı olmuyor. Halk arasında “40 fırın ekmek yemek” diye bir tabir vardır. Ben de bu tabiri sahte demokrasi kahramanları için kullanmak istiyorum. Ne sizde bu 40 fırın ekmeği yiyecek sabır ne de size bu 40 fırın ekmeği bedava verecek enayi var. Hadi kardeşim başka kapıya, benden size ekmek yok. Yok Edilen Kimlik Mektup, Hereke Sosyal Yaşamı Geliştirme ve Kültür Derneği Başkanı Ömer Faruk Gürpınar’dan geliyor: “Hereke beldesi Osmanlı’dan devir aldığı ülkenin en eski fabrikası, dünyaca ünlü halı markası, Cumhuriyet aydınlanmasının yarattığı fabrikakent modeli, oluşturduğu sosyal ve kültürel yapı, 200 yıllık tarihi binaları, Bizans kalesi, tarihi köşkleri, 30 bin nüfuslu 7 mahallesi, üniversiteye bağlı okullarda eğitim gören 6 bin 500 öğrencisi ile belediyesi kapatılan önemli bir beldedir. Ne yazık ki iktidar partisinin bu acımasız kent ve kent kimliğini yok etme kararlarına muhalefet partisi temsilcileri de çok duyarlı değil.” olduktan sonra sermaye bugün “çoklu kriz”e girmiş! Vah vah, çok üzüldük... Bu arada; dünya halkları etnik kavgalarla boğazlaştırılmış, çocukların ellerine silah verilip savaştırılmış, anneler öldürülmüş, uluslarına yurtlarına saldırılmış, yüz binler yaşamını yitirmiş... Dincilik kabartılmış, toplumların geleceği bataklığa atılmış, uygarlıklar karartılmış, hayvanlar ve bitkilerle birlikte biricik yaşam alanımız olan dünya kirletilmiş... Kimin umurunda? Ankara Ortak Sol Aday Meclisi’nin Ankara Belediye Başkanlığı için belirlediği aday Kaya Güvenç, “belediye” sözcüğünün iki ayrı kesim açısından iki ayrı anlam taşıdığı kanısında: “Emekçi halk için, belediye denince aklımıza yaşam alanlarımız gelir. İşe gidip geldiğimiz, iş aradığımız, dinlendiğimiz, eğlendiğimiz, dostlarımızla, komşularımızla yaşamı paylaştığımız, parklarında Sol Seçenek oturduğumuz alanlar gelir. Onun için aydınlık olsun isteriz bu alanlar. Kentler bizimdir. Belediye denince egemenlerin iktidarının ve onların beslediği yandaş patronların akıllarına ise arsa rantları gelir, insanların en temel ihtiyaçlarının metalaştırılması gelir, kâr gelir. Onlar için kentli; müşteridir, kent bir AVM’dir. Biz marka kent olmaya da bir markanın kenti olmaktan başka bir markanın kenti olmaya da itiraz ediyoruz.” Güvenç, ne amaçladıklarını da birkaç kısa tümce ile özetliyor: “Yeni liberal düzenin belediyecilik anlayışını sona erdirmek için çalışıyoruz. AOÇ’yi tarihsel kimliğine, ODTÜ yolunu yeniden ormana dönüştürmek için çalışıyoruz. AKP’yi her alanda geriletmek için çalışıyoruz. Sağa karşı sol seçeneği yaratmak için çalışıyoruz. Karanlığı aydınlığa çevirmek için çalışıyoruz.” DEMOKRASİ ŞEHİTLERİ ANILIYOR KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Kazan: Mumcu mücadeleciydi TRABZON/ İZMİR Bombalı suikast sonucu katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu, Demokrasi Şehitleri Haftası kapsamında anılırken Trabzon’daki anma etkinliğinde konuşan eski İstanbul Barosu Başkanı Avukat Turgut Kazan, yakın arkadaşı Mumcu’yu anlattı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Trabzon Şubesi’nin düzenlediği etkinlikte konuşan Kazan, Mumcu’nun sadece araştırmacı değil, aynı zamanda mücadeleci bir gazeteci olduğunu söyledi. Gündemi de değerlendiren Kazan, “Başbakan’a kalırsa sandık varsa demokrasi var. Tabii ki demokrasinin önemli koşuludur sandık ama tek koşulu değil. Unutmayalım ki Hitler de sandıktan çıktı” dedi. Demokra si için karşıt görüşün kendini özgürce ifade edebilmesi gerektiğini belirten Kazan, Başbakan Erdoğan’ın her eleştiriyi ihanetle suçladığına dikkat çekti. Mumcu’yu anma etkinlikleri İzmir’de 24 Ocak Cuma akşamı Berlin’de, de sürüyor. Urla BeHalkçı Devrimci Birliği ( HDB) ile Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD), Kre lediyesi ve ADD şuuzberg’deki “Tiyatrom”da düzenledi besi tarafından düği “Uğur Mumcu Anma Etkinliği”nin zenlenen anma etkonuk konuşmacısı gazetemiz yaza kinlikleri, bugün rı Zeynep Oral’dı. Etkinliğin konusu ve yarın gerçek “Türkiye’de güncel politik durum ve leştirilecek. Bugün basın özgürlüğü” olarak saptanmıştı. saat 18.00’de, UrHDF Başkanı Ahmet İyidirli ve ADD la Belediyesi’nin Berlin Başkanı Olcay Başeğilmez’in önünden başlayacak tüm basın şehitlerini andıkları açılış ko ve Atatürk Kültür nuşmalarından sonra sözü alan Zey Merkezi’ne dek sünep Oral, Uğur Mumcu’dan alıntılar recek “şehitlere sayla sürdürdüğü konuşmasında, bugün gı yürüyüşü” yapıiçinde yaşadığımız durumu özetleyip lacak. Urla AKM’de dinleyicilerin sorularını yanıtladı. 24 belgesel gösterimi, Ocak tarihli özel Uğur Mumcu kapa şiir ve türkü dinleğıyla yayımlanan gazetemiz, 300 ki tisiyle devam edeşilik dolu salonda büyük alkış aldı. cek olan etkinlik, Urla Toprak Sahne Tiyatrosu’nun “Sesleniş” gösterimi ve panelle sona erecek. Panelde Atatürkçü Düşünce Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ayhan Filazi, gazeteci yazar Okan Yüksel, gazeteci Barış Yarkadaş, gazeteci Gökhan Hacır konuşacak. Yarın da saat 10.30’da, gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, eski belediye binası yanında Urlalılarla buluşacak. HARBİ SEMİH POROY Mumcu Berlin’de BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 4. Uğur Mumcu’yu Anma Koşusu yapıldı İstanbul Haber Servisi 21 yıl önce katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’yu anma amacıyla geleneksel hale gelen “Kartal Belediyesi 4. Uğur Mumcu’yu Anma Koşusu” dün yapıldı. Kartal Belediyesi tarafından yapılan koşu dün sabah 10.00’da Kartal Uğur Mumcu Yaşam Kalitesini Yükseltme Merkezi’nin önünden başladı. Lisanslı sporcuların yanı sıra her yaştan yurttaşların da katıldığı yarışın ilk etabında lisanslı sporcular serbest stilde yarıştı. Kartal Belediye Başkanı Dr. Altınok Öz’ün start vermesiyle 5 kilometre koşan sporcular, zorlu mücadeleyi yaklaşık yarım saatte tamamladı. Nefes nefese geçen mücadelede sporcular geçmiş yıllardaki yarışlara göre daha da zorlandıklarını söyledi. Parkurun ilk etabında 3. olan Kenyalı sporcu, her yıl yarışlara katıldığını ama yine de zorlandığını belirtti. Geçen yılki yarışlarda 6. olan Barış Kocatepe ise bu yıl 9. olduğunu anımsatarak “Uğur Mumcu’nun anısına koşmak çok güzel bir duygu. Devamını diliyorum. Parkur çok zordu” dedi. SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Eşkıya çe 1 tesi. 2/ Din 2 sel inançları olmayan... 3 Mardin’in bir 4 ilçesi 3/ Fut 5 bolda, hemen 6 hemen dikle 7 mesine atılan top... Lityum 8 elementinin 9 simgesi. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Kahramanmaraş 1 ME Z G E L D E K yöresine özgü bir U R D U tür köfte. 5/ Vücut 2 E S İ R A K A İ T ısısı... Kasımpa 3 L A L tına benzeyen bir 4 E M E D A M T A B A çiçek. 6/ Açık ye 5 Ş İ A R K İ R A A N şil renkli, mayhoş 6 A L E ve kokulu bir el 7 İ B A T E İ S İ M ma cinsi... Alanya 8 L A L E ilçesinde bir çay, 9 O D A M Ü Z İ Ğ İ baraj ve mağaranın ortak adı. 7/ Bir nota... Yerdeki karın üzerinde buz tutmuş olan tabaka. 8/ Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... Burun iltihabı. 9/ Talep... Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlı donanmasında kullanılmış bir savaş gemisi. 2/ Soyundan gelinen kimse... Kuram. 3/ Ağızdaki kokuları gidermek için çiğnenen baharlı bir madde... İskambilde bir kâğıt. 4/ Yatak. 5/ “Cihanda olan bîgam olmaz” (Necati)... Turgut Özakman’ın bir tiyatro oyunu. 6/ Koyun, keçi, sığır gibi kesim hayvanlarının ticaretini yapan kimse.. Osmanlılar döneminde Roma kentine verilen ad. 7/ Şarkı, türkü... Reçinesi hekimlikte kullanılan bir ağaççık. 8/ Bireyler arasında ortak simgeler sistemiyle gerçekleştirilen anlam ve bilgi alışverişi. 9/ Yarı değerli bir süs taşı... “Marifet iltifata tabidir / Müşterisiz zayidir” (Muallim Naci).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle