03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 OCAK 2014 PERŞEMBE 6 HABERLER Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu, HSYK’ye ilişkin anayasa önerisini açıkladı ‘Adalet Bakanı gitmeli’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, son günlerde tartışmaların odağındaki HSYK ve buna ilişkin Meclis’teki yasa tasarısı konusunda eleştirilerde bulundu, TBB’nin bu konudaki anayasa değişikliği önerisini açıkladı. HSYK’de adalet bakanına geniş yetkiler veren tasarının anayasaya aykırı olduğunu ve bunun derhal geri çekilmesini isteyen Feyzioğlu, adalet bakanı ve müsteşarının kuruldan çıkarılması gerektiğini söyledi. Feyzioğlu, TBB yönetim kurulu üyeleriyle TBB merkezinde düzenlediği basın toplantısında, HSYK’nin yeniden yapılandırılmasına ilişkin anayasa değişikliği önerisini açıkladı. Konuşmasına, “Türkiye’nin cayır cayır yanan gündemi adalettir” diye başlayan Feyzioğlu, adalet için Devletin zirvesine mektup Metin Feyzioğlu, “HSYK’nin yeniden yapılandırılmasına dair değerlendirme ve önerileri”ni bir mektupla birlikte Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, CHP, MHP ve BDP liderleri, baro başkanlar işçi ve işveren konfederasyonları ile sivil toplum kuruluşlarına gönderdi. Mektupta “Geldiğimiz noktada, yar etkin, bağımsız, tarafsız ve adil yargılama yapacak bir sistemin kurulması gerektiğini söyledi. 17 Aralık soruşturmasına dikkat çeken Feyzioğlu, yolsuzluk soruşturmalarının engellendiği algısının hukuk sistemine zarar verdiğini vurguladı. HSYK’de adalet bakanının yetkisini güçlendiren yasa tasarısını eleştiren Feyzioğlu, “Yurttaşlarımız için sormamız gereken soru, yargının bağımsızlık ve tarafsızlığının nasıl sağlanacağıdır” dedi. Feyzioğlu, anayasa değişikliği önerilerini şöyle açıkladı: l HSYK; Yüksek Hâkimler Kurulu ve Yüksek Savcılar Kurulu olarak mutlaka ikiye ayrılmalıdır. Kurullarda görev yapacak yüksek yargı kaynaklı üyelerin, bu yargı organlarının kendi yargı üyeleri arasından seçilmeleri esas olmalıdır. l Seçimlerde yargı organı mensuplarının tarafsızlıklarına gölge düşürebilecek “liste” türü uygulamaların engellenmesi üzerinde dikkatle durulmalıdır. Yüksek yargı kurullarına seçilenlerin görev sürelerini doldurduktan sonra Türkiye’nin diledikleri bir ilinde gıya güven, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş ölçüde azalmış, yurttaşların hukuki güvenlik duygusu hiç olmadığı kadar yaralanmıştır. Dileğimiz, ülkemizin bekasını ilgilendiren bu en temel sorun karşısında ilgili bütün kişi ve kurumların ortak akla ulaşmak adına bir an önce birlikte çalışmaya başlamalarıdır.” görev yapmaları anayasal güvenceye bağlanmalıdır. Genel kurulunun yapısı itibarıyla yürütme organına bağlı çalışan Türkiye Adalet Akademisi, yüksek kurullara üye seçmemelidir. l Yargı erkinin demokratik sistem içinde hesap verebilirliğinin sağlanması ve demokratik meşruiyetinin pekiştirilmesi açısından hâkim ve savcı kadrosunda olmayan belli sayıdaki üyenin TBMM tarafından “nitelikli çoğunlukla” seçilmesi sağlanmalıdır. Bu çoğunluk oranı 2/3 olmalıdır. Cumhurbaşkanı tarafından üye atanması terk edilmeli ya da her iki kurula birer üye atanması ile sınırlandırılmalıdır. TBB Genel Kurulu’nun Yüksek Hâkimler Kurulu’na ve Yüksek Savcılar Kurulu’na belli sayıda üye seçmesi mutlaka sağlanmalıdır. Adalet bakanının ve bakanlık müsteşarının doğal üyelik pozisyonuna son verilmelidir. Adalet Bakanlığı ile TBB arasında süren yeniden yargılama çalışmalarına ilişkin soruyu yanıtlayan Feyzioğlu, “12 gün içinde adalet bakanı ile görüşeceğiz. Alt kurullarımız arasında da çalışma var” dedi. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının Yüce Divan’da yargılanmasının önünü açan yasa tasarısının İlker Başbuğ için geçerli olup olmayacağının sorulması üzerine Feyzioğlu, “Bu haliyle yeterli olmayabilir” dedi. Yargı Kararlarına Uyulur mu? İzmir’deki BaşsavcıAdalet Bakanlığı Müsteşarı arasındaki skandal daha önce açıklanmıştı ama şimdi bunun belgesini Kılıçdaroğlu paylaştı. Başsavcı konuşmanın tutanağını tutmuş... Müsteşar diyor ki İzmir Başsavcısı Hüseyin Baş’a, “İzmir yolsuzluk soruşturmasını derhal durdur, ilgili cumhuriyet savcısını değiştir, mahkeme kararlarını kolluktan (polisten) geri iste... tüm kararları iptal et... Bunu yapmazsanız sonuçlarına katlanırsınız, burada makamda bekliyor ve sonucu bekliyorum” diyor... Kılıçdaroğlu, bu tutanağı açıklıyor, 4 saat sonra da başsavcı görevden alınıyor. Kim bilir başsavcı, cemaatAKP hançerleşmesinden önce, İzmir’deki örneğin CHP’li belediyeye karşı açılan ve sonra kof çıkan o büyük soruşturmada ve İzmir’de subayları tasfiye amaçlı tepeden tırnağa sahtekârlıkla dolu “Casusluk” davasında, hangi rolü oynamıştı?! Bilmiyorum, bilen biri yazsın, bunu da öğrenelim... Ama başsavcının bu tutanağı çok önemli... Merak ettiğim nokta şu: Başbakan Brüksel’de boy gösterir ve hukukun üstünlüğü üzerine asla inanmadığı ve uygulamadığı sözler ederken... CHP, bu belgeyi, Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerini haberleştirip Avrupa merkezlerine ve dünyaya yayma becerisini gösterebiliyor muydu? Çünkü dünya ve Türkiye bütünleşik yaşıyor... CHP, anında ve düzenli olarak “habercilik refleksi” gösterebilecek bir örgütlenmeye sahip mi? HHH Soru şudur: Tepeden tırnağa rayından çıkmış, “senin yargınla sen beni... benim yargımla da ben seni...” noktasına gelmiş bir sözde “adalet sistemi”nin varlığı ortaya çıktı. Bunu bilmiyor muyduk... Biliyorduk... Herkes biliyordu... “Adalet dağıtan” yargının, salt “cüzdanı ile vicdanı” arasında sıkışıp kalmadığını biliyorduk... Adalet dağıtımının salt yasalar, anayasa, vicdan, özgürlük, demokrasi, evrensellik ilkelerinin ötesinde, ideoloji ve siyaset cenderesi arasında da sıkışıp kaldığını bilmiyor muyduk... Biliyorduk... Ağır konuşalım: Siyasetin ve ideolojinin “tetikçiliği” görevinin, yargının önemli bir kısmını esir aldığını bilmiyor muyduk... Ağır konuşalım: “Tetikçilik”e uygun kimselerin, “o taraftan” veya “bu taraftan”, dikey örgütlenmelere yerleştirildiğini, yani hiyerarşinin üst kilit noktalarına oturtulduğunu; bilmiyor muyduk... Sonra, bu hiyerarşik düzenin, “kafası kopartılacak” insanların defterlerini dürmek için, mahkemelere uygun atamaları yaptığını... Yargının, ülkemizde bir “siyasi ekonomik defter dürme”, “siyasi tasfiye” ve “yok etme” aracı olarak çalıştırıldığını... Bilmiyor muyuz? Silivri yargılamaları tamamen bu tür bir yargılamaya dünya çapında bir örnektir... Soruya gelelim: Peki, böyle bir “adalet sistemi” görüldüğüne göre, insanlar, yargı kararlarına uymama haklarını kullanır, sivil itaatsizlik gösterirlerse, bu haklı olur mu olmaz mı? HHH Yargıtay’ın fişmekân dairesi, Şike davasını onayladı ve Fenerbahçe Başkanı daha 3 yıl hapis yatmak üzere, üstelik “hakkımda ferman çıkardılar kalktım geldim” diye meydan okudu... Fenerbahçeliler ayağa kalktı... Diğer taraftarların desteğiyle birlikte... Bu fişmekân dairesi, Balyoz’da ve yine bazı subayların defterini dürme davalarını da, hiçbir itirazı ve davaların rezilliğini sergileyen savunmaların hiçbirini dikkate almayarak onaylamıştı... Delil yok ama “kanaat doğrudur” diyerek... Milletin önemli bir kesiminin “ben böyle yargının...” dediğini duyuyor musunuz? Ben duyuyorum, haber vereyim dedim... Ama, ilgililerin umurlarında olmadığını biliyorum. HHH İlginç olaylar yaşıyoruz... Şimdi AKP safına geçerek “Ben bir kullanışlı aptalım” diye itiraflarda bulunan Tarafçı operasyoncu “genç sivilci” kılıklı birisi, o zamanlar üstlendiği görevi resmen kabul eden ilk mi oldu? Hayır, iktidarın elemanları zaten bunu açıklamışlardı, onların arkasından geliyor... Yoo, “bırak adamı, itiraf ediyor, daha ne istiyorsun” demeyin. Kendi beyni ve düşüncesi olmayan, Silivri operasyonlarının tepeden tırnağa düzmece olduğunu göremeyen bir beyin, “her zaman kullanışlı bir aptaldır”... Şimdi de diğer tarafça çok iyi kullanılmakta... zaten itirafı da bunun gereği. Durup dururken, hiçbir açıklama yapmadan saf değiştirse “ulan dün öyle, bugün böyle diyorsun” itirazlarını karşılıyor işin başında, “aptalım” diyerek... Gitsin mahkemede itiraflarda bulunsun, oynadığı rolü baştan aşağı anlatsın... HHH İktidar şu dersi çıkardı: “benim olmayan yargı, taraflıdır.” Bunu ne zaman anladı? Tepeden tırnağa içine gömüldüğü yolsuzluk bataklığı ortaya çıkınca... Gördü ki, “12 yıllık dosyalarım bir açılınca, ben ancak Mars’ta yaşayabilirim, o da kaçma fırsatı bulabilirsem...” Ama elinde tek olanak vardı: Yargıyı tamamen kendine bağlamak. İktidar, Kurul’a bir girdi, dairelerin değiştirilmesini talep etti, bu istek kabul gördü, kartlar yeniden dağıldı... Kullanışlı elemanlar sadece medyada ve siyasette de bulunuyor sanıyorsunuz... Yazımızın başına dönelim. Adalet dağıtıcıları sadece cüzdanı ile vicdanı arasında sıkışmamıştır, aynı zamanda siyaset ideoloji inanç üçgeninde teslim olmuştur... Çözüm ne mi? Birincisi Feyzioğlu’nun girişimlerini ilgiyle izliyorum... Bu arada kendisine geçmiş olsun... Demokrat Yargı Derneği yönetici ve üyelerini ilgiyle izliyorum! İkincisi ve radikal olanı, hiyerarşiyi, tepeyi tamamen budayacaksınız, siyasi ve ideolojik kullanışlılık kriteri yerine, liyakati temel alacaksınız ve tabanda bolca var olan gerçek yargıç ve savcıları göreve çağıracaksınız... Gerisi, yalan ve dolan... Bir de artık bildiğim bir şey daha var: Büyük Reis’ten her şey olur, ama demokrat olmaz... ‘Başbuğ’a yetmeyebilir’ 28 ŞUBAT DAVASI Fotoğraf: AA DİLEK MERMER Hâkim, savcının sesini kıstı ‘Derenin öbür tarafı’ tartışması Meclis’te söz alan AKP Yalova Milletvekili Temel Coşkun’un, CHP Grup Başkanvekili ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’ye, “Derenin öbür tarafından gelmişsin” demesi tartışma yarattı. İnce, Coşkun’un kullandığı “Derenin öbür tarafından gelmişsin” diyerek göçmenlere hakaret ettiğini kaydetti. ZEYİD ASLAN TARTIŞMASI Canlı bomba Meclis’te! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanlık Divanı’nda Meclis’te bir “bomba imha ekibi” kurulması kararlaştırılırken, ilginç bir “canlı bomba” tartışması da yaşandı. TBMM Başkanlık Divanı, Meclis Başkanı Cemil Çiçek Başkanlığı’nda 2014’ün ilk toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda, Meclis’in güvenlik önlemlerine ilişkin öneriler görüşülürken, halen İçişleri Bakanlığı tarafından sağlanan “bomba imha ekibi”nin, Meclis bünyesinde oluşturulması benimsendi. Bu kapsamda İçişleri Bakanlığı’nın denetiminde Meclis’e bomba imha ekibi tahsis edilecek. Bu gündem maddesinin görüşmeleri sırasında CHP’li Malik Özdemir, AKP’li Zeyid Aslan’ı kastederek, “Asıl canlı bomba Meclis’te. Buna ne önlem alacaksınız? TBMM, bomba imha ekibi oluşturacağına, Meclis’teki canlı bombaya bir çare bulmak lazım” dedi. Özdemir, CHP Grup Başkanvekillerinin Aslan hakkında başkanlığa şikâyet dilekçesi verdiğini belirterek, Çiçek’e “Aslan hakkında ne yapmayı düşünüyorsunuz” diye sordu. Çiçek ise başvuruya yazılı yanıt vereceğini belirtti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) REFAHYOL hükümetini devirmeye teşebbüs suçundan 103 kişinin yargılandığı 28 Şubat davasının dünkü duruşmasına mahkeme başkanı Tayyar Köksal ile duruşma savcısı Kemal Çetin arasında arasındaki tartışma damgasını vurdu. Başkan Köksal, Çetin’in mikrofonunu kapattırdı. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 28 Şubat davasında dün emekli Albay Erkan Yaykır savunmasını tamamladı. Yaykır, bunun ardından iddianameyi hazırlayan savcılar Kemal Çetin ve Mustafa Bilgili hakkında suç duyurusunda bulunmak istediğini belirtti. Mahkeme de Yaykır’ın suç duyurusunu değerlendirmek üzere dilekçesinin bir örneğinin alınmasına karar verdi. Duruşma savcısı Çetin, bu duruma itiraz etti. Mahkeme, ara karar açıklandığı için savcıya söz vermedi. Buna rağmen savcının konuşmasını sürdürmesi üzerine mahkeme başkanı ile arasında tartışma yaşandı. Çetin: Siz böyle kararlar verdikçe bu şekilde suç duyuruları devam edecektir. Mahkeme salonu şov alanına çevriliyor. Köksal: Savcı Bey lütfen tartışmayın. Çetin: İddia makamı mağdur ediliyor burada. Köksal: Mağdur edildiğinizi düşünüyorsanız gereğini yapın. Ara kararı verildi, müdahale etmeyin. Çetin’in konuşmasını sürdürmek istemesi üzerine Köksal’ın, mahkeme görevlilerine “Savcı beyin mikrofonunu kesin” talimatı verdiği duyuldu. İkili arasında geçmiş duruşmalar sırasında da sık sık tartışma yaşanıyor, mahkeme başkanı, savcıdan sorularında yoruma girmemesini istiyordu. HSYK’de son dakika değişikliği ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda AKP’nin “yargıyı kendine göre düzenlemek” için hazırladığı HSYK Yasa önerisinin görüşmelerine 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu damgasını vurdu. İktidar ile muhalefet sözcüleri arasında sert tartışmaların yaşandığı yasa önerisinin Yargıtay üyeliğinde geçen görev süresini düzenleyen 1. maddesi AKP önergesiyle madde metninden çıkarıldı. AKP’nin, Yargıtay başkanlığı seçimlerinde “cemaat” etkisini kırmak için getirdiği belirtilen madde, Yargıtay Başkanı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı seçilebilmek için 4 yıl olan Yargıtay üyesi olarak görev yapma koşulunu 8 yıla; 1. daire başkanvekili, daire başkanı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Vekili seçilebilmek için 3 yıllık görev yapma koşulunu da 6 yıla çıkarıyordu. AKP’nin, Yargıtay ile ilgili ayrı bir yasal düzenlemeyi getirmeyi planladığı, maddenin de bu nedenle geri çekildiği dile getirildi. Görüşmeler sırasında söz alan CHP’li Emine Ülker Tarhan, AKP’nin “darbe yaygarası yaparak darbe yaptığını” söyledi. Başbakan Erdoğan’ı Brüksel’de “yargıyı ayrı güç olarak kabul edemeyiz” dediğini belirten Tarhan, “Çete, paralel yapı diyorsunuz, 16 Aralık’ı 17 Aralık’a bağlayan gece mi kuruldu çete” dedi. Tarhan, AKP’nin “paralel yapı”dan söz ettiğini belirterek, “Paralel adalet bakanı bile var deniyor. Adalet Bakanlığı koridorlarında başka bir bakanın sözü dinleniyormuş” dedi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise Adana’da MİT’e ait olduğu iddia edilen TIR’larda aranmak istenmesi ve Türkiye’nin El Kaide’ye yardım ettiği yorumlarına tepki gösterdi. Bozdağ, “Türkiye Cumhuriyeti devleti de, hükümeti de teröristlerin karşısındadır. Birileri Türkiye Cumhuriyeti devletini terör örgütlerine yardım ediyormuş gibi gayretin içine giriyorlarsa, bilsinler ki bunlar beyhude çabalardır. Çünkü böyle bir yardım asla yapılmamıştır, yapılması da söz konusu değildir” dedi. HSYK değişikliği yürürlüğe girerse AKP istediği değişikliği hemen yapacak BAŞVURU SONUÇSUZ CHP ‘hızlı iptal’ peşinde AYŞE SAYIN ANKARA CHP, TBMM Genel Kurul gündeminde görüşmeleri süren HSYK değişikliğini Anayasa Mahkemesi’ne götürmek için çalışma başlattı. Yasanın yürürlüğe girdiği andan itibaren AKP’nin HSYK’nin üye yapısını tamamen değiştireceğini hesaplayan CHP, bunu engellemeye dönük formüller üzerinde çalışıyor. CHP’nin hukukçu kurmayları HSYK yasası değişikliği için çalışma başlatırken, bu konuda çeşitli seçenekler de değerlendiriliyor. CHP yönetimi, AYM’ye “yürütmenin durdurulması” istemiyle başvurmanın, AKP’nin HSYK’de istediği üye değişikliği yapmasını engellemeyeceğini dikkate alarak, bu konuda bir formül arıyor. CHP’nin anayasa hukukçusu isimlerinden Eskişehir milletvekili Süheyl Batum ise bunun ancak yasanın “yok hükmünde” sayılması halinde mümkün olacağına dikkat çekti. Batum, AKP’nin yaptığı işin doğrudan yargıyı Adalet Bakanlığı’na bağlamak anlamına geldiğini ve bunun anayasanın yargı bağımsızlığı ilkesine aykırı olduğunu belirterek, içerik olarak böyle bir düzenlemenin değil yasayla, anayasa ile bile yapılamayacağını belirtti. Bu nedenle düzenlemenin yürürlüğünün durdurulmasının yeterli olmayacağını belirten Batum, “yok hükmünde” sayılması talebiyle AYM’ye TMSF Sarıgül’e belge vermedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TMSF’nin 16 yıl önce batık Bankekspres’ten aldığı kredi borcunu ödemediği savıyla tüm malvarlığına tedbir koyduğu CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül, avukatı aracılığıyla geçen cuma günü TMSF’ye borçlu olduğunu gösteren belge talebinde bulundu. Kendisinin bir kredi borcu olmadığını belirten Sarıgül, TMSF’nin bu konudaki iddiasının dayanağı hakkında da bilgi istedi. TMSF bu konuda bilgi vermeyince, önceki gün Sarıgül avukatları aracılığıyla bir kez daha borç bilgisi istedi. Ancak TMSF, 1998’deki kredi borcundan dolayı, faizleriyle birlikte toplam 16 milyon 147 bin liralık borcun 1 ay süre içinde ödenmesine ilişkin tebligatta bulundu. Cumhuriyet’e bilgi veren Sarıgül’ün avukatı Mehmet İplikçi, iki kez başvuruda bulunmalarına karşın kendilerine Sarıgül’ün borçlu olduğuna dair belgelerin sunulmadığına dikkat çekti. TMSF dün akşam Bankekspres kaynaklı ödenmemiş kredi borcuyla ilgili açıklama yaptı. Açıklamada aralarında Sarıgül’ün de bulunduğu 9 kişi hakkında başlatılan alacak tahsili ile ilgili “Aradan 16 yıl geçmiş olsa bile yasal takip işlemi başlatılabilir. TMSF siyasi tartışmaların içine çekilmeye çalışılıyor” denildi. Açıklamada, TMSF’nin fon alacaklarına ilişkin öngörülen zamanaşımının 20 yıl olduğu da kaydedildi. u CHP, AYM’ye “yürütmenin durdurulması” istemiyle başvurmanın, AKP’nin HSYK’de istediği üye değişikliği yapmasını engellemeyeceğini dikkate alarak, bu konuda bir formül arıyor. Parti, düzenleme Resmi Gazete’de yayımlanmadan Anayasa Mahkemesi’ne başvurma seçeneğini değerlendiriyor. başvuruyu değerlendirdiklerini söyledi. Yüksek mahkemenin “ağır yetki gaspı ve anayasaya aykırılık” halinde bir düzenlemenin “yok hükmünde” sayılabileceği yönünde görüşü bulunduğuna işaret eden Batum, “Bir yasayı iptal ettirmekten çok daha farklı bir şeydir, yokluk demek o yasanın var olması için zo TMSF: Zamanaşımı 20 yıl runlu unsurlar açık ve bariz biçimde yanlış olduğu için geçersiz olduğu ve hukuk dünyasına hiç girmemiş sayılacağı anlamına gelir” dedi. HSYK değişikliğinin “hukuk devleti” ilkesine aykırılık oluşturduğunu belirten Batum, “Şimdi, anayasayla bile yapamayacakları bir değişikliği; yani yargı bağımsızlığını sağlamakla görevli bir HSYK ve işleyişini doğrudan Adalet Bakanı’na bağlayan bir kanun yapıyorlar. Bu ilkelerden yola çıktığın takdirde bu sadece bir iptal davasıyla yetinilecek bir durum değil. Bu nedenle yasayı ‘yokluk’ istemiyle AYM’ye götürebiliriz” dedi. Düzenlemenin Cumhurbaşkanı onayı beklenmeden AYM’ye taşınabileceğini de savunan Batum, “Çünkü bir teklif ya da tasarı Meclis’ten geçtiği anda kanunlaşmış oluyor. Yani artık kanundur. Bizde genel algı Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra AYM’ye başvuru şeklindedir. Ancak bu algı doğru değildir. Cumhurbaşkanı’nın onayı ve Resmi Gazete’de yayımlanma yasaların varlık koşulu değildir” dedi. ‘Devletin çöküşü için ciddi çaba var’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında toplandı. HSYK yasa önerisinin masaya yatırıldığı toplantıda, düzenlemenin sonuçlarının tam bir “sivil darbe” olacağı değerlendirmesi yapılırken, Kılıçdaroğlu demokratik ve hukuki bütün yöntemleri kullanarak bu düzenlemeye karşı mücadele edeceklerini bildirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Brüksel gezisiyle ilgili dış basına yansıyan değerlendirmelerin de gündeme geldiği toplantıda, Avrupa’nın da Erdoğan’ın gerçek yüzünü görmeye başladığına işaret edildi. Toplantıda, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek’in, 17 Aralık operasyonuyla “Dosyayı kapatın” talimatı verdiği İzmir Cumhuriyet Başsavcısı’nın görevden alınmasının, “tehdidi doğrulayan en önemli belge olduğu” ifade edildi. Kılıçdaroğlu’nun “Herhangi bir hukuk sisteminde, demokratik bir ülkede sadece müsteşarın değil, bakanın dahi istifa etmesi gerekirdi. Biz bu istifayı beklerken başsavcının görevden alınması çok manidardır. Devletin çöküşü için çok ciddi çaba sarf ediliyor. CHP olarak biz bu hassasiyetin içerisindeyiz” değerlendirmesi yaptığı öğrenildi. Toplantıda, CHP olarak sadece parlamentoda muhalefetle yetinilmemesi ve sivil toplumun, üniversitelerin de harekete geçmesi gerektiği vurgulandı. MYK toplantısında Suriye ordusu tarafından yapıldığı belirtilen işkence görüntüleriyle ilgili de görüşüldü. Vahşetin kınandığı ve insanlığa karşı suç olduğu değerlendirmesi yapıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle