03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 OCAK 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 DAVOS Küresel varlık dağılımı riskli Akademisyenlerin ve 70 ülkeden uzmanların görüşü alınarak hazırlanan Yıllık Dünya Ekonomik Forumu risk raporuna göre, küresel varlık dağılımı günümüzün en büyük jeopolitik riskini oluşturuyor. Hindistan gibi büyüyen eşitsizliğin olduğu birçok ülkede bu yıl seçimlere gidiliyor. Popülist liderler gün ışığına çıkabilir ve büyümeyi artırıp uçurumu kapatabilecek reformları uygulayabilirler mi? Eşitsizlik asgari ücret tartışmalarına ve finansal sektördeki ayarlamalara nasıl yansıyacak? Forumda bu sorulara yanıt aranması bekleniyor. İş dünyası endişeli Küresel finansal krizin üzerinden henüz beş yıl geçmesine rağmen gelişmekte olan ülkelerdeki yavaşlama ve ABD Merkez Bankası’nın tahvil alımlarını azaltma kararı şirket yöneticilerini ekonominin geleceğine dair endişelendiriyor. Ekonomi Servisi İsviçre’nin Davos kentinde bugün bir araya gelen iş dünyasının liderlerinin şirketleriyle ve ekonomik görünümle ilgili beklentileri önceki yıla göre daha iyi olsa da çok sayıda endişeleri de var. Dünya ekonomisini sarsan finansal krizin üzerinden geçen beş yılın ardından şirket kârlılıklarına ilişkin acil tehditler azalıyor ve üst yöneticiler (CEO) hem ABD hem de Avrupa’nın görünümündeki iyileşmeden cesaret buluyorlar. Ancak geleceğe dönük tehditler için de çok uzağa bakmalarına gerek yok. Gelişmekte olan ülkelerdeki yavaşlama, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) tahvil alımlarını azaltması konusundaki belirsizlik ve artan düzenlemelere dair endişeler bunlardan bazıları. Dünya Ekonomik Forumu Davos yıllık toplantısının açılışında açıklanan PwC Küresel CEO Araştırması’na bu yıl 1344 CEO katıldı. Ankete göre, şirketinin gelirlerinin 2014’te artacağına inanan katılımcıların oranı Davos’a katılan yöneticilerin sadece yüzde 39’u gelirlerin artacağını görüşünde Balon Patlar... Medya gücünü, İktidarlarının giderek yaşamın her alanına yönelik yakaladığı, sınırsız kullandığı siyasal güçler erkinin, etkin medya gücünü kullanmayı da katarak, bilgi kirliliği içinde, gerçeği tersyüz edebilme, toplumu güdüleme güçlerinin, gazeteci olarak içinde, yakın tanıklığında, yaşadığımız bu karanlık, sisli günleri, nerelere sürüklendiğimizi görememenin kaygılarını hafife almam söz konusu değil elbette... Ama uzun gazeteciliğin yaşanmışlıklarıyla tam da altını çizdiğim söz konusu gerçekliklerle çok bağlantılı toplumsal, kitlesel reflekslerimizi de hiç unutmam... Söz konusu olan kitlelerin kendi çıkarlarına, bilinçlerine aykırı olarak güdülenmeleri, sanal gerçekliklerle tepkilerinin denetim altına alınması olduğunda, çok farklı nedenlerle, örgütlü, örgütsüz kitlelerin gerçeklerle ayarak toplumsal tepki vermeleri arasında çok güçlü ortak bir ilişki söz konusudur... İnsan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasinin göreceli daha iyi işlediği gelişmiş, örgütlü, ekonomik gidişatın olumlu geliştiği toplumlarda, sınıfların, kitlelerin çıkarlarına aykırı gidişe karşı duruşları düzen içinde, zamanlı yaşanabilir.. Bizim gibi diktatörlüklerle demokrasiler arasında iki arada bir derede kalmış toplumlarda ise, her güçlü, egemen dayatma, güdüleme uzun süreliğine toplumsal kabul görür. Sorunlar birikir birikir, zamanında gerçekleşemeyen hak arama patlamaları hiç de öngörülmeyen bir zaman ve biçimde gündeme gelir... Askerisivil diktatörlüklerin kalıcı olduğu düzenlerde ise patlama ne kadar geç ve dev sorunlar eksenli ise o kadar şiddetli, kuralsız yaşanır... Özetle insanlara, haklarına, çıkarlarına aykırı, medya çağında silahtan daha etkin medyatik, güdüleme gücü ile elde edilmiş toplumsal destek gerçeklere değil de şişirilmiş bir balon gibi sanala dayandırılmışsa balonun patlaması kaçınılmaz, ancak zamanlaması ve biçemi, dozu çok farklı yaşanır. Uzun uzun örneklemeden gazetecilik tanıklıklarımla, sendikal haklar, ögrütlenme özgürlüklerinin, sosyal devletin yakalandığı 1961 Anayasası, 1963 yasaları ile eksikli bir demokraside bile, ülkemizde, ABDAB ülkelerinin yakalamış olduklarından çok daha büyük bir hızda sendikal örgütlenme, meslek örgütlenmeleri, hak aramalarla sosyal devlet gelişiminin, halkın, çalışanların gelirlerin paylaşımındaki iyleşmesinin gerçekleştiğini hiç unutmamalıyız. HHH Tersine geri dönüşte, ücret piramidinin yaratılmasında, çoğunluğun düzen adına yoksullaştırılmasında, 12 Mart12 Eylül süreçlerinin üzerine, Özalizm desteğinde kullanılan balonları sorgulamalıyız. Hele de emperyal düzenin ülkemize biçtiği roller çerçevesinde İktidarları sürecinin siyasal İslam cephesi kullanılarak içdış odaklı afyonlamayla “Büyük Türkiye, ileri demokrasi balonları”yla yaşadıklarımız, halkın çoğunluğunun çıkarları ile tam tersine şişirilmiş renkli balonlar peşinden sürüklenişinin akıl, mantık, yaşanan gerçeklikler üzerinden algılanabilmesi çok daha zor, kaçınılmaz acılı olacaktır... Siyasal İslamcıların çok daha cepheci, çatışmacı, kanlı hesaplaşmalar içine sürüklendikleri Ortadoğu, İslam dünyası ülkelerindeki tozdumana, halkların ödedikleri çok kanlı, ağır bedellere, içine düşülmüş bataklığa bakarak halimize şükredebilir miyiz? İktidarlarının, iktidarlarını sürdürebilme, güçlerini katlayabilme adına, eksikligedikli, gelgitli, askerisivil antidemokratik geriye gidişli de olsa.. Cumhuriyetle yaratılmış değerlerimizi, yüzü, özlemleri uygarlığa, insan hakları, hukuk devleti düzeni, laiklik, demokrasiye dönük tıknefes yürüyüşümüzü, zücaciye dükkânına sokulmuş fil örneği öylesine hoyrat kırışları söz konusu ki... En son İslam dünyası liderliği düşü ile dış politika, hele de Suriye üzerinden gafları bir yanda... İç politikaya, halka dönük kuralsız, sadaka düzeni üzerinden, inançları kullanarak, afyon yaparak, tek güç olmada “her yol mubah” atakları var ya... İnanç, çıkar afyonlamasında sınırsız uyutulmuş, gettolaşmış yandaşlar cephesinde bile, yaşam gerçeklerinin acı sonuçlarının yüzlere çarpmasıyla uyanış, tepkiler kaçınılmaz yükseliyor... “Haberin kokusunu alma..” refleksi ile iddia ediyorum... Gezi toplumsal patlaması için “özgürlüklerine değer veren, ortak örgütlülükleri, siyasal kimlikleri olmayan gençliğin yaşadıkları, yaşatılanlarla doğrudan bağlantılı ortak duruşuydu, İktidarları cephesinin inançları ya da çıkarları ile afyonlanmış yandaş, seçmen cephesi üzerinde çok fazla yansımaları olmaz..” İktidarları cephesi yorumlamaları yanlış. Başbakan Erdoğan’ın bu çok anlamlı toplumsal patlamayı sonuçları ile geriye çekebilmeye yönelik öfkesi boşuna değildi... Ancak içdış çıkarlar ittifaklar odaklı arkadan İktidarlarından yana esen rüzgârlar öylesine kesildi, kurudu ki... Renkli, şişirilmiş balonları gerçeklerden yana patlatacak öylesine anlamlı, önemli toplumsal gelişmeler öylesine üst üste geliyor, ağır basıyorlar ki... “Nasıl, ne zaman” sorularına yanıt verecek kehanetim olmasa da, adım gibi biliyorum... Krizin bıraktığı yük çok ağır OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, global finansal krizin geriye bıraktığı yükün çok ağır olduğunu söyledi. Gurria, CNBC’ye yaptığı açıklamada, “Krizden geriye yavaş büyüme, yüksek işsizlik, büyüyen eşitsizlik ve son 100 yılda inşaa ettiğimiz kurumlara güvende azalma” diye konuştu. Gurria, yavaşlayan büyüme ve yüksek işsizlik ile eşitsizliklerin yıkıcı olduğunu dile getirdi. Yeterli yatırımların olmaması, istihdam piyasasında ilerlemenin kat edilmemesinin temel problemler olduğunu dile getiren OEDC Genel Sekreteri, büyümeye hızlı ulaşılamayacağını belirtti. Gurria, yatırımların yarının büyümesi için yeterli olmadığını belirterek piyasa ve ihtiyaçlar arasında uyumsuzluk olduğunu söyledi. Eşitsizlik ve sosyal huzursuzluk en büyük risk Dünya Ekonomik Forumu 2014 raporuna gö re, insanlar arasında eş it sizlik ve sosyal huzursu luk bu yıl dünyayı bekle zyen en büyük risk. Gelir eş itsizliği 1980’den bu yana dün ya çapında artış göste yor ancak bu durum öz riell le 2008’de patlayan ek ikonomik krizden sonra günd emi daha fazla meşgul etmeye başladı. Papa Francis, Davos’t a toplanan iş dünyasını dü ya nüfusunun büyük bir nkısmını açlık ve can güve nliği gibi sıkıntılarla baş ba şa rakmak yerine mal varlık bını insanlığın hizmetine larısunmaya davet etti. Papa , “Sizden zenginliğin insanlar ı netmesine izin vermek yöye ne insanlığın hizmetine rikullanılmasını sağlamanız ı istiyorum” dedi. Papa, “İn sa lığın arasındaki eşitliğin nart ması, ekonomik büyüme den daha fazlasını gerek tirir. Her şeyin başında insanüstü bir vizyon gerek tirir” diye konuştu. Milyarderler 2014’ten umutlu Davos’a katılan milyarderler hisse senetlerinde rallinin devam edeceği görüşünde. Milyar derler büyümedeki hızlanma, varlık fiyatlarında yükseliş konusunda hemfikir olurken, gelir eşitsizliği bu hafta gerçekleşecek yıllık toplantının yükselen ana teması olarak öne çıkıyor. yüzde 36’dan yüzde 39’a yükseldi. Artış trendi olumlu olsa da 2007 ve 2008 öncesi görülen yüzde 50 üzeri seviyelerin gerisinde yer alıyor. Küresel ekonominin gelecek 12 ayda iyileşme kaydedeceği görüşünde olan katılımcıların oranı ise yüzde 18’den yüzde 44’e ulaşmış durumda. Aşırı düzenleme konusunda endişe duyan CEO’ların oranı yüzde 72 iken, bütçe açığı konusunda da yine aynı oran görülüyor. CEO’lar, gelişmiş pazarlardaki durgun büyüme konusunda ne kadar endişe duyuyorlarsa (yüzde 71) gelişmekte olan ekonomilerdeki düşüş konusunda da neredeyse o kadar endişelendiklerini (yüzde 65) belirtiyorlar. Vergi yükündeki artış (yüzde 70), yetenekli insan kaynağının bulunabi lirliği (yüzde 63), döviz kurundaki dalgalanma (yüzde 60) ve sermaye piyasalarının istikrarsızlığı (yüzde 59) en fazla endişe duyulan konular arasında yer alıyor. Batılı ülkelerdeki toparlanma ve Japonya’daki ilerleme işaretleriyle CEO’lar büyüme için yönlerini gelişmiş ekonomilere çevirmeye başladılar. ABD, Almanya ve İngiltere’nin artık Hindistan ve Brezilya gibi ülkelere göre daha çok güven verdiği düşünülüyor. Gelişmekte olan ekonomiler hız keserken Türkiye, Güney Afrika, Hindistan, Endonezya ve Brezilya’da 2014’te yapılacak seçimler öncesinde siyasi belirsizlikler de artıyor. CEO’ların sadece yüzde 8’i iyi büyüme göstereceğini düşünüyor. Fed daha fazla sıkılaştırmasın ABD ve Avrupa ekonomilerini CNBCe’ye değerlendi ren Harvard Üniversitesi Ekono mi Profesörü Ken Rogoff, Fed’le ilgili olarak, “Bana soracak olursanız para politikası daha fazla sıkılaştırılmamalı” dedi. ABD ve Avro bölgesi ekonomilerini CNBCe’ye değerlendiren Rogoff, Avro bölgesinde süregelen borç sorunuyla nasıl başa çıkılacağının belirlenmesi gerektiğini söyledi. Rogoff “Avro bölgesi, sıkı bütçelerle çok yavaş büyümek durumunda. İstikrar çok önemli, ama tabii ki daha olumlu bir ivme görmek isterim” diye konuştu. Babacan bugün konuşacak Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bugün “Yeni Avrupa Çerçevesi” başlıklı oturumda; yarın da “Avrupa İş Konseyi” ile “Yükselen Piyasalar İçin Sonraki Adımlar” başlıklı oturumlarda konuşmacı olarak yer alacak. Babacan ayrıca, siyasi liderler, önde gelen işadamları ve akademisyenlerin katılacağı “Küresel Enerji’de Rekabetçilik”, “2014 Yılının Önceliklerinin Belirlenmesi”, “Dijital Çağda Diplomasi ve Yönetişimin Yeniden Tanımlanması” ile “Büyüme ve İstihdam Politikalarının Yeniden Şekillendirilmesi” başlıkları altında gerçekleştirilecek toplantılarda yer alacak. Bank Asya’dan çıkan mevduat geri dönüyor Ekonomi Servisi Bank Asya Genel Müdürü Ahmet Beyaz, 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun ardından başlayan hükümetcemaat geriliminde, bankadan mevduat çıkışı olduğunu ancak yarıdan fazla yeni girişin de gerçekleştiğini söyledi. Beyaz, Reuters’a verdiği söyleşide, bu süreçte “banka yönetimine el konulacağı gibi asılsız iddialar” ortaya atıldığını belirterek, “Bir bankanın bu kadar iftiraya uğraması sistematik bir endişe oluşturabilir ve yabancı yatırımcıyı rahatsız edebilir” dedi. Mevduatlarını çekenler arasında bazı şirketlerin de olduğunu ifade eden Beyaz, “İstediler paralarını biz de verdik. Ticari hayat devam eder, yarın bu rüzgâr geçer, yine yüz yüze bakacağız. Bugün birkaç kişinin kararıyla bu ilişkiler bitmez” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle